SON POSTA “Son Posts ,, nın tefrikası: 54 151 numaralı şehit (Ertuğrul faciasına karışan aşk macerası) Yazan : A. R. Ertuğrul tam zamanında Yokohama limanına demirlemişti. Resmi ve hususi birçok istimbotlar ve sandallar, Ertuğrulun etrafını ihata etmişti Bu sual, kumandan Osman paşanın vaziyetini Kestirme bir cevap vermek; tam mâna sile bir cesaret işi idi, Çünkü; bir gün tayin edildikten sonra, tem o günde Yokuhamaya vasıl olmak lâzımgelirdi. Halbuki, Kobi ile Yokuhama arasın da daha 350 millik bir mesafe mevcut idi, Bu mesafeyi katederken de, gemi» yi yolundan alıkoyabilecek bir takım muhalif rüzgârlara tösadüf edilmek çok muhtemeldi. Böyle olmakla bera ber, kumandan Osman paşa, derhal Zihnen hesabını yapmış: — Tam bir hafta burada kalacağız. Noksanlarımızı ikmale (o çalışacağız. Hareketimizden kırk altı saat sonra da, Yokohamadâyiz. Cevabını vermişti, * Gemide, derhal büyük bir faaliyet ço) ya refakat etmekte idi. Mösyö Manomya, kumandan Os - man paşanın elini sıkarken, ilk söz ok mak üzere: — Sizi ,tebrik ederim. En munta - zam bir posta vapuru gibi, tam tâyin ettiğiniz saatte limana demirlediniz. Demişti. Ertuğrul, bütün Yokohama halk alâkadar etmişti. Mütad olan merâsim ve teşrifattan sonra, muhtelif zümre“ ye mensub halkı taşıyan deniz vasıta- ları, gemiye hücum göstermişti. Türk bahriyelileri, büyük bir sevinç içindelerdi. Misafirlerine izzet ve ik - ramda bulunmak için son kuvvetlerini sarfetmişlerdi. Japonların, sakin, mü- nis ve samimi tavır ve hareketleri, çok hoşlarına gittiği için çarçabuk dost o- luvermişlerdi. Aynı zamanda, Japonlar da misa * başlamıştı. Geminin her tarafı; (aa) firlerine hoş görünmek için bir çok u- güverteden sintineye kadar her kat,|fak tefek hediyeler getirmektelerdi. mükemmelen yıkanmıştı. Ve sonra, en | Parlak sarı renkli kadın saçlarına ben- iyi cinsten cilâlı boyalarla direklerin İziyen Japon tütünleri, renk renk ipekli tepesinden su kesimine kadar, armalar, | mendiller, zarif tütün kutuları, mi: bordalar, palavralar, filikeler bü bir dikkatle boyanmıştı. Ertuğrul; rif cazip, piril pırıl bir şekil almıştı. Bu işler herkesi o kadar meşgul ets mişti ki; hiç kimse birbirile uzunca konuşmalara vakit bırakmadığı gibi, zabitan ve mürettebattan hiç biri de, Karaya çıkıp iyıkile çekik ielkeiya, vakit bulamamıştı. i | * Ertuğrul, tam zamanında Yokoha ma İlmanına demirlemişti. Resmi ve hususi bir çok istimbotlar ve sandal Tar, Ertuğrulun etrafını ihata etmişti. Hükümet ve imparator namına ge- len bir heyet; parlak rmerasimle istik-' bal edilmişti. Bu heyete riyaset eden zat, saray teşrifat nazırı (Mösyö Ma - nomya) idi. Bu zat, 303 senesinde İs- tanbulu ziyaret eden, (Prens Koma - Nöbetçi Eczaneler De sma nöbetci olan eczaneler şunlar - bis ul cihetimdekiler: Aksarayda : (Pertev!. Beyandda: kıs), Fenerde : ninde : (Hamdi). adı. Samatyada ; şında : Cİ. Hain (Bel- (Emilyadi. Şehremi - |! Karagümrükte ; (Su- (Ridvan). Şehzadeba- Eyüpte ; Beşir) Eminönünde : (Aminasya). Küçükpazar» da : (Necati Ahmet). Alemdârda ; (E- sad). Bakırköyünde : (İstipan). Be--#lu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde ! (Deli Suda). Te- pebaşında : ( Kinyoli ). (Hüseyin Hüsnü). İstiklâl enddesinde (Limoneiyan). Pangaltıda : (Nargileci- yanı. Beşiktaşla ; (Ali Rıza). Boğa-ici ve Adalarda: Üsküdarda : ciskelebaşı), Sarıyerde : (Osman). Büyükadıda ; (Şinasi Riza) Heybelide : (Hai | İ | Kâraköyde :İ| tediğim! elbette anladın; Germaine'i sen alır mı- sın? | Pierre hem dostunu, hem de sevdiği kadını kurtaracağından emin olduğu için bu teklifi kabul etti. Bir sene son- di. e kolay r; Paul,| kımdan g r. mi diyorsunuz? mi nasıl kaçırdığını, damın sözünü bir! Be Yarı aki nushanızda : Ik tebessüm Yazan: Leonid Lenç Rusçadan çeviren: Alaz Ta Germaine, Pierre Castaynier'ye NE Şimdi kime râsgelse acı gc şi- |" A almak istemüzüi -İ mini yelpazeler; Türk bahriyelilerini za |çok memnun etmişti, İki gün böylece, yalnız gemiye ge - len misafirleri kabul etmek ve onlara gemiyi gezdirmekle geçmişti. İki gün sonra, kumandan Osman paşa (Tok- yo) ya gidecek.. ve imparatoru res - men ziyaret edecekti. * Nöbetci çavuşu, koşa koşa gelmiş: — Suad!.. Çabuk, kumandan paşa seni istiyormuş. Diye, haber getirmişti. Suad; hiç beklemediği bu haber kar- şısında, büyük bir helecan hissetmiş - Kumandanın dairesine gitmeden evvel, dayısının kamarasına koşarak: — Aman, dayı.. kumandan paşa, a- cele beni istiyormuş.. gideyim mi?.. Demişti... Aynı heyecana uğriyan dayısı ile, arasında şu kısa muhavere geçmişti: — Sorulur mu, ayol. elbet gidecek" sin, z — Acaba niye, istiyor?.. — Ne bileyim, ben... Yoksa; patavatsızlık mı, Yaptın?.. — Yooool.. Eğer böyle bir şey ol - i saydı, sen benden evvel haber alırdın, değil mi dayı?.. — Öyle ya... — Öyle ise, korkmadan gideyim. — Hadi, git bakalım.. dönüşte bana uğra. Suad. âdeta koşarak kumandanın dniresine gitmiş. heyecan içinde sa - lona girmişti. Osman paşa Suadı öörür görmez, kendisine ingilizce olarak hitab ede - rek: — Siz, ingilizce öyle mi oğlum?. Suad, geniş bir nefes alarak, ingi - İizce cevab vermişti: — Evet, Amiral hazretleri. Ondan sonra, şu kısa konuşma, in- gilizce olarak devam etmişti: — Ne kadar bilirsiniz?.. — Serbestce konuşurum. Okudu - ğum kitab ve gazeteleri anlarım. — Âlâ. şu halde, hazır olunuz. Be- nimle beraber gideceksiniz. biliyormuşsunuz; i. Suadın kalbini, şimdi de çılgınca bir| İ sevinç istilâ etmişti. Koşa koşa Musta- fa beyin kamarasına gelerek — Dayı ,müjde!... Ben gidiyorum. — Nereye gidiyorsun?.. — Ne bileyim, ben... — Ne bileyim, ne demek?... Kız, daha hâlâ şu maskaralığı elden bırak- hem de gideceğin yeri bil - (Arkası var) tiyorsun.. miyorsun, b bir! — Emredersiniz, Amiral hazretle -| «Son Posta sın Tarihi Telrikam se 97 Yazan : Celâl Cengiz Koca Nâraş şimdi arslan karşısında | Nâra Tanzer bir an için * memleket kay- gusile - bütün kin ve husumetini unu- tarak: — Seni ölümün ve şehri kralın elin- den aldım. Dedi. Nâraş hayatını Tanzere borç- tuydu. İstemiyerek gülümsedi: — Nefes alamıyorum, Tanzer! Şeh” ri sen mi zaptettin? Diye sordu. Tanzer derhal akıncılara emir verdi.. | direği surların üzerine indirdiler, Kok larını, bacaklarını çözdüler, Koca Nâraş.. şimdi aslan karşısında sinmiş bir kedi yavrusu gibi, ne kadar cansız, ne kadar korkak ve hareket - sizdi. Tanzer: — Evet. Kaleyi ben zaptettim. fa- kat, kralın kaçtığına mülcessifim. Gu“ dea bana olu yakalamaklığımı ve tes* olmazsa tacını yere vurmaklığımı ylemişti. Dedi. Nâraş geniş bir nefea aldı: — Tacını yerlere vurdun demektir! Dana ne istiyorsun? Ve başını önüne eğerek ilâve etti: — Ben onun kaçtığı ve sığınmak is- tediği yeri biliyorum. İstersen seninle kalarsak, bu şerefi aramızda paylaşı - Dedi. Tanzer bu teklife aykırı kala- mki Nâraş kralın nereye ordu.. eibette peşini ko valamak gerekti. — Ben, bu şerefi sana bırakıyorum, Elverir ki onu ve adamlarını Tanzer şehre bir muhafız tayin ede- rek, kendisini asayişi temine memur etmişti. Bundan sonra Sumerli esirler kurtarıldı... iyecek dağıtıldı. Şehrin batı kapısından Akad dağına uzanan dar bir yol vardı. Nâraş: — İşte kral bu yoldan kaçmıştır. Dedi. Tanzer derhal den & ruşturdu. Ve kralın hakikaten o kapı dan değ yolile kaçtığını öğrendi. zindanlarda yatan kendilerine samimi bularak, ogün öğleden sonra, atlara bindiler. yanlarına bir bölük muhafız aldılar. şehrin batı kapısından çıktılar. “Akad “Kralının peşini bırakmıyacağ'm!,, Nâraşla Tanzer. iki atlı kumandan, yanyana, dağ yolundan yürüyerek, iki saat sonra bir geçite vardılar. Nâraş: — İşte burada küçük bir tehlike vardır, dedi, bu geçiti aşarsek, ötesin- de karşılaşacağımız o bir saray Akad kralının sayfiyesidir. Akad kralı oraya sığındığı zaman, kendisinin hiç bir kuvvet tarafından elde edilemiyece * ğine inanmıştır. Tanzer sordu: — Orada ne kadar asker vardır Jkralın? — Saray muhafızlarından beşka bir İkuvveti yokmuş diyorlar.. dedim ya, İbu saray tulısımla muhafaza edilen bir| yerdir. Kral oraya muharip kötürmeğe lüzum görmezmiş. ndeki adamların acaba?.. tutarı kadındır — Pu kadar kadını ne yapıyor..'na:| sıl besliyor kral? Nâraş esaretie düklerini anlatmağa başladı: — Yirmi beş tane karısı, yirmi beş tane gözdesi var. Diğer yirmi beş kar dın da hizmetçiler. bundan #onra aşçılar, tımarcılar, bahçıvanlar, iç ve dış kapı nöbetçileri, kınık gözçüleri (1) ve dalkavuklarla sihirbazlar... Tanzer cevap vermiyordu. Geçidin karşısındaki dar yolun ür tünde durdular. Tanzer at üstünde kendi muırıldanıyordu: — Kral sayfiyesinde üç yüz kişi ile kendini nasıl emniyet altında bulundu” rabiliyor? Ya karşımıza büyük bir or- du çıkarsa?.. Fakat bu endişesini Nâraşa açmadı: — Haydi, yol göster bakalım”dedi. Madem ki bu yolları sen biliyorsun. ve bizi buralara kadar getiren de sensin! Önümüze düş ve bize geçit ötesinde bir tehlike olup olmadığını haber ver.! kendine sinmiş bir kedi yavrusuna dönmüştü luyduklarını ve gör-|te geçmek istiyordu. — Ya tehlike ile karşılaşırsam?.. Diye sordu. Tanzer omuz silkti: — Ben tehlikeyi opaylaşmağa söz vermedim. Nâraş bu sözü işitince: — O halde geçidin ötesine ben gi- dip bakayım. (Arkası var) Alman - Avusturya Münasebalı ( Baştarafı 3 üncü sayfada ) nin bu seyahati, cidden merak uyan - dırıcı bir hadise olarak telâkki edil - mekte ve siyasi vaziyetin asıl ondan sonra inkişaf edeceği iddia olunmak - tadır. Bakalım devranın âyinesi gene ne suret gösterecektir? * Belçika Krâlı İngiltereye gitti. Ziya- reti hususi mahiyetteydi. Fakat daha kralın peşinden gidelim. Kendisini ya” | Nâraşın teklifini biraz daha ciddi ve, yüz kişiden fazla olmasa ge- mıyacak misin, Hem, bana müjde geti: |rek. Bunlar arasında yetmişten fazlası Nâraş birdenbire şaşaladı., evvel Başvekil ve Belçikanın Hariciye Nazırla - O bu tehlikeli geçiti Tanzerle birlik. örentetirzi Dü Ağ anl (1) Kınık — Eski Türkçe hükümdar meselesi katlardan sonra demektir. Tibet hâlâ kullanılmaktadır. vuku bulan bu se yahatin hususiliğine rağmen ehemmi- yetinin derecesi hiç bir gözden kaçmaz. Mesele yeni değildir. Bir sene var ki, Garbi Avrupa misgkına verilecek ş€- ? kil münasebetiyle Belçikanın vaziyeti Denizyolları mevzuu bahsolüyor. Belçika, 1914 de İŞLETMESİ olduğu gibi, birtakım ittifaklarla kom- Acenteleri: o Karaköy Oo Köprübaşı şularına bağlanıp bir harp vukuunda otomatik bir surette bu harbe sürük- lenmek istemiyor. İstediği şudur: İtti- faklarını feshetmek ve bir siyasi ihtilâf vuku bulduğu tekdirde, vaziyetini ta İ yin etmek için serbest bulunmak, Eğer toprakları İngilterenin tecavüzüne uğ” rarsa ona, Fransanın veya Aimanyanını tecavüzlerine uğrarsa onlara karşı hi- irekete geçebilmek serbestisini istiyor. İ Bunu yapabilmek için de, bu devletler | tarafından arazisinin emniyet alına 2 İlunmasını talep ediyor, Yani ayrı ay i kendilerile muahede yapmak istediği İ bu. devletler, Belçikaya verecekleri te- Tel. 42352 - Sirkeci Mühürdarınde Han Tel. 22740 : ml Trabzon postaları Pazar, Salı 12 de Perşembe 16 da izmir sür'at postası Cumartesi 15 de Mersin postaları Salı, Perşembe 10 da kalkarlar Diğer postalar | Bartın — Cumartesi, Çarşam - ba 18 de İminat #le, bu memleket tecavüze uğ” İzmit — Pazar, Salı, Perşem- İ rarsa, onun yardımına koşmay: vade- be 9,30 da deceklerdir. Buna mukabil Belçika 4a- Mudanya ( — Pazar, Sah Perşembe Şi V€İ bitaraf bir siyaset takip etmek isti- Cuma 8,30 da yor ve herhangi bir mütecavizin, taar- Bandırma (o — Pazarlesi, Salı, Çar. İğ Tuz isteğini bezveçhi peşin baltalamak şamba, © Perşembe, ği İSİN de, ordusunu, en modern ordular" Cumartesi 20 de. dan biri haline getirmeye rem “Karabiga — Belçikanın bu tarzda hareket etmesi Pei pl © RES e Ek nin sebebi, bir harp vukuunda, kendi İmroz —:Pazar 9 da, topraklarının iki muhtemel hasım Trabzon ve Mersin poetalarına kalkış Gg ârasında bulunması dolayısile ( bir günleri yük alınmaz. «1704» harp sahnesi haline gelmesini is” İtememesidir. Bu meyil İngilte - İre ile Fransanın işine elvermemek* tedir. Çünkü, tayyareciliğin mazhar ol duğu bugünküs inkişaf karşısında, Bel çika topraklarının, bilhassa İngiltereye karşı yapılabilecek hava hücumları da, İngiliz tayyareciliği için mükem-” mel bir tarassut merkezi olarak kulla” nılabileceğidir. Halbuki bitaraf bir Bel- çikadan bu şekilde istifade etmek müm kün olmıyacaktır, Belçika Kralının Lor draya vuku bulan seyahati, işte bu di kenli meseleyi halle matuf bir teşsb” büstür ki ne netice vermiş olduğu he * nüz anlaşılmış değildir. — Selim Kan SEKER Fa'r kaları Anonim Şirketinden : 1937 nisanından ağustos nihayetine kadar beş ay zarfında Zonguldak havzasından Samsun, İstanbul ve Derinceye yirmi ilâ otuz bin ton kadar kömür nakliyesi kapalı zarf usulile müna- kasaya konmuştur. Teklifler 1 nisan 1937 geişmke günü saat on bire kadar Bahçekapı Taşhanda Şeker Şirketi Bürosuna ve rilmelidir. İsteyenlere şartnamesi bedelsiz verilir. Mütenasip bir Endam 3, Mevra Karealari (Gama) ve Ker artar vücuda admaksınn desenli demin erer. Sevimiiğine hulahgelmsi in vüzete yurmşalar v9 İncelik,