6 Sayfa Ziraat Bahisleri: Zeytinciliğimizin ıslâhı için atılan adımlar * Memelkete epey para getiren Güzel yurdumuz kadar, tabiatin bir çok zenginliklerini bir araya toplayan t yer az rastlanır. Şarktan garbe, şimalden ce- nuba kadar her adımda bu par lamamak — mümkün değildir. Batı Anadoluyu süsleyen zeytin a- ğaçları da, yurdumuzun bu mümtaz zenginliklerinden birini tebarüz ettiren varlıklardır. Akdeniz havzasının sayır h bir kaç memleketine münhasır olan dünya zeytinciliği arasında. Türkiyer nin de ayrı bir mevkü vardır. O dere- €e ki zeylin tanesi ve yağı istihsalinde Türkiyenin dünya piyasasına her yıl, #rzettiği mal; öteki zeytinci memle - ketlerin işi üzerinde ehemmiyetli su> tette müessir “olmaktadır. Fakat bu iftihara değer vaziyet, bizim özlediği- miz vaziyetin yanında pek sönük ka- hr. İstatistik umum müdürlüğünün #on bir kaydine göre: 346.532 hektar genişlik tutan zeytin* liklerimizin bugünkü verimi, onların vermeğe muktedir oldukları verim de- recesinin en aşağı kertesidir. Meselâ sırf kendi kusurumuz yü- zünden bizim istihsalâtımız, bir yıl az ve bir yıl çak oluyor zeytinlerin bu - danmasına ait bir kusurdan ileri gelen bu hal, bizim için şüphesiz hiç de iyi bir şey değildir. İtalyanlar fenni buda- ma usüllerile, zeytin ağacının bu hur susiyetini kendi ellerine almış bulunu- yorlar. Ötedenberi köylünün görenek edindiği usuller, bugünkü zeytin bilgi- #i yanında cılız kaldığı için, eski tarzda ki işlerle, yeni tarzdaki kazançlara ka rışamıyoruz. Meselâ — zeytinlerimiz kurtlanıyor veya yarı yarıya dökülü- yor. Bu kurtlanmayı veya dökülmeyi önleyecek tedbirleri köylü lâyikile be- nimsemediği için, şimdiye kadar hem az kazanıyor hem piyasada rekabet edemiyorduk. Haddizatında yüksek yasıflı olan yağlarımızı gene bilgisiz - lik ve teşkilâtsızlık eseri olarak iyi şe- kilde elde edemiyor ve dünya piyasa- sında geri kalıyorduk. — İtalyanların kendi yağlarından gayri, bizim yağları- mızı da alıp tasfiye ederek, kendi mal- ları imiş gibi sattıkları bugün bir ha- kikattir. Hülâsa zeytinciliğimiz bugünkü ha- Hle geri bir manzaradadır. Ve onu ileri götürmek zamanı gelip çatmıştır. Geri balile bile avuç dolusu para getiren zeytinciliğimiz, şüpbe yok Ki büğünün bilgilerine göre bir düzene konursa bir kaç misli fazla kazanç getirecektir. Yurdumuz zeytinçiliği fenni bir düzene konunca muhakkak ki rakip - lerini geçecektir. İtalya, İspanya gibi ge—— —— 5 “CÖNÜ Yaşlı kadını seven Genç erkek.. Kadiköyünde oturan Bay S. Pöhli müşkül vaziyette, diyor ki: 30 yaşındayım, 40 yaşında bir ka- dını. seviyorum. Ara sıra buluşur, konuşuruz. Fakat her defasında da niyet ettiğim halde cesaret gösterip te aşkımı sây")’înm he yapayım ? Okuyucumun suali vaziyetinin bi- rinci değil, ikinci kısmına ait görün. düğüne göre kendisine sadece şunu söyliyeceğim : Bazan dil tululur, o zaman dilin vazifesini göz 1 anlatmaktar a vazifeyi yapmak sıra onların verim kabiliyetinin en aşağı derecesidir. Zeytinciliğimiz bugünün bilgilerine göre düzene konursa bu hiç şüphesiz Va gı kaç misli artacaktır M L İŞLERİ' * * zeytinliklerimizin bugünkü verimi Bahkesirin zengin zeytinliklerinden bir manzara zeytinciliğini ileri götürmeğe muvaf- fak olan Akdeniz memleketleri bizden çok imkânlara malik değildirler, Yur- dumuzun zeytine ne kadar elverişli ol- duğunu belirtmek için dağlarımızda 54 milyondan fazla yabani zeytin ya- şadığını söylemek kâfidir. Bir taraftan mevcut zeytinlikleri - mizi fenni yollarla ıslâh eder, bir taraf- tan da bunları imar edersek yurdumu- zun bu gelir kaynağı bir kat daha zen- ginleşecektir. Zeytin çok ömürlü bir ağaçtır. Verimi yalnız sehibini değil onun soyunu da ihya eder, Ve bu hal bir memleket için elbette ki büyük şeydir. İşte, bu mülâhazaları derpiş eden hükümet, bir kaç yıldanberi bu işi in- celeyordu. Nihayet zeytinciliğimizin ileri götürülmesine yarayacak tedbir- leri cami ve onların tatbiki imkânını behşeden bir'kamın lâyihası hazırlan- miş bulunuyor. Artık bu kanun ile yıllardanberi ihmale uğramış olan zey- tiniklerimizin üzerine fennin eli olan- ca kuvvetile konmuş olacaktır. Daha şimdiden yurdun — muhtelif köşeleri parçalara ayrılmıştır. Meselâ Bursa ve Balikesir birleştirilerek bir muntaka ihdas edilmiş ve başına bir zeytin mü- tehassısı getirilmiştir. Bundan böyle bu yerlerdeki her türlü zeytincilik iş - lerini orası, düzene koyacak ve köylü- yü ileri bilgilerile yürütmeyi üzerine alacaktır. Bu sayede zeytin bakımını, böcü'eü hastaliklarli Taltadeleri, mühe sulün “yolunda toplanıp usulünde 'iş « lenmesini, fenni tarzlarla başarmak mümkün olacaktır. Kanun” lâyihası, yyabani zeytinlerin aşılanması ve imarı için çok güzel kayıtları ihtiva etmek- tedir. Burllar köylüye verilecek, ay” rca zeytinlerini iyi bakanlara paraca mükâfat verilecek, vergileri bağışla - Je, sonra da kola intikal eder. Fazla mütecasirin karşılaşacağı 8- kibet nihayet bir tokat yemektir. 40 yaşında bir kadının 30 yaşında bir erkekle dostluğu idame etliğine ba- kılırsa bu tehlikeyi pek varit addet. miyorum. * Kasımpaşada Bay (Hamdi Ak) a: Üzülmeyiniz, mahkemede hakika- ti olduğu gibi anlattığınız takdirde beraet edeceğiniz muhakkaktır. İş Mmeselsine gelince, bahsettiğiniz zat ecnebidir. Küçük san'atler kanununa göre burada çalışamaz. Vilâyete is. tida ile müracaat ediniz. Fakat sizin :e muhitinizi değiştirmeniz lâzım - llr, TEYZE SON POSTA H Mars ve Avrupa Harp ilâhı Mars Avrupa adlı güzel kı za göz koymuştu. — Şununla bir evlensem ! Dedi. İlâhların fikrini sordu: — Mademki Avrupayı sevdin, dün. ya babasından iste ! Dediler. Mars dünya babaya baş vur du: — Kızın Avrupayı nikâhla almak is- tiyorum! Dünya babanın gözü Marsı pek tut. mamıştı; cevap verdi : — Kızım henüz evlenecek çağda de- ğildir. Olmaz. Mars bir kere karar vermişti. Kolay kolay cayar mıydı. Dosdoğru Avrupa. ya gitti... Avrupa toydu, Marsa kandı ve gizlice evlendiler. Zaman geçti, Marsın Avrupayla ev- lendiği duyuldu. Hatlâ Marstan gebe kaldığı bile şayi oldu. İkide bir Avru- panın karnı şişiyordu. Cemiyeti Ak vam ebeye gösterdiler: — Belki doğurur, dedi, belli olmaz. Belki de yalancı bir şişkinliktir. Bek. lemek lâzım. Beklediler. Dokuz ay on gün geçti.. Avrupanın sancıları başladı. Sancıları sıklaştı. Mars başucunda oturuyor, «ço cuğum doğacak» diye seviniyordu. | Konu komşu, bildik bilmedik herkes orada idiler, Bazıları ; — Bu sefer gerçektir, diyorlardı. u Mars kocadan gebe kalan Avrupa do- ğuracak. Bazıları da aksini iddia ediyorlardı: — Hayır, bu da bir yalancı şişkin- Jiktn başka birşey değildir. Avrupa bir Mars yavrusu doğurmıyacak. vam edip gidiyordu. Bu vakaların olduğu zaman da dün- yadaki bütün takvimler, 1937 Martının yirmi altıncı gününü gösteriyorlardı. İMSET Mecidiyeköy kazasını ıL.ıııı.ıı şoförler mahküm oldular Kurban bayramının fkinci günü ak- amı, Metidiye köyü ile Şişli arasında o lan bir kâmyoneş kazasının davası, sey rüsefer kazasına ait olarak, sıcağı sıca ğına hakyerine verilen ilk meşhut suç davasıdır, Bu davanın duruüşması, suçlu vekillerinin keşif v.s. istekleri yerine getirilerek, bir ay kadar bir müddet & çinde neticelenmiştir. İkinci olarak sı- |cağı sıcağına hakyerine verilen Harbi- |yedeki Tramvay kazası dâvasında du.-. ruşma, ilk celsede bitmişti. Üçüncü ceza, jandarma Cihanbeyli Süleyman Hacı Bektaşın ölümüne se- bep olmakta, Tuğla kamyoneti şoförü dır, İssü Avrupa doğuramıyor, fakat sancı de| Yazıhane sahibi hırsızı yakalatan adam mahkemede neler anlattı? Bir yazıhane açarak, zahiren yolun-|na alarak Sultanahmet civarındaki evi da ticareş muamelelerile meşgul görü nürken, bu perde arkasında şüpheyi üzerinden uzaklaşlırıp, Mihal adlı suç ortağının yardımcı olarak faaliyetiyle seri halinde hırsızlıklar yapmaktan suç lu Eyüp Sabrinin, Mihalle beraber du- ruşmasına dün devam edildi ve dürüş- ma, dikkat uyandıran bir safhaya gir- di. İkinci cezada yapılan bu «asri hır- sızlık» mahiyetindeki suçlara ait dava- nın dünkü duruşmasında, davanın baş “|lca şahidi dinlenildi: Polisin, Mihalin şüpbeli hal ve hareketlerini takip et mek üzere muhbir olarak araya koy- duğu Sırrı: Bu şahit, uzun uzadıya ifade verdi |ve şunları anlattı: — Ben Sultanahmetle motörcülük ya pardım. Mihal de müşterimdi. Bir gün, tanışlığım ikinci şube memurlarından Saim, Sultanahmede gelerek, bana «Bu günlerde falli meçhul bazı hırsızlıklar var. Mihalden şüphe ediyoruz. Bunun. la sıkı fıkı arkadaş ol!» dedi. Ben «bu işe girebilmem için senin ümirlerinden biri söylerse yaparım» dedim. Beraber ikinci şubeye gittik. Hırsızlık masası şefi Abdurrahman da, bana ayni şeyi söyledi. Bunun üzerine Mihal, her gün le arkadaş oldum, Evime aldım. Mihal, her gece bende yatmağa başladı, motö- re bindiği zaman arada sırada İstan. buldaki 2 inci Vakıf Haruna giderdik. © yukarı çıkardı. Ben kapıda bekler - dim, Bir gün, beni gene ikinci şubeden dılar, «Mihalle her gün berabersi- niz, nasıl hırsızlık yaptığını anla'» de- diler. Ben de Mihale bir gün dedim ki: «Yahu bu parasızlıktan brktur.. Ne o- lursa olsun. Beraber çalışalım. Para ka zanmanın yolunu bulalım.» Mihal eşimdi yapılacak en kolay iş, (apartıman hırsızlığıdır. Çünkü apartı- manlarda birçak kiracılar olduğundan Birip çıkanlar nazarı dikkati celbetmi- yor, ben bu işte çok muvafiak oluyo- Tum.» dedi. O gün anlaştık. Beraber Üs küdara geçtik. Mihal «Kadıköy tarafı na gidelim! Orada apartımanlar çok - tur» dedi. Ben de «İçimde fena bir his var, Ben geri dönüyorum> dedim. Doğ ru gelip ikinci şubye haber verdim. Âk şam üstü Mihal elinde bir ceket, bir panlalonla geldi, «Bugünkü kısmetimiz bu imiş!'» dedi. Ertesi sabah ta «Bu el biseyi çarşıda satmak tehlikelidir. Tev kifhanede tanıdığım tespihçi İsmail var, Ona götürüp satayım.» dedi ve Tevkifhaneye gitli. O gün, bu Eyüp Sab ri gelip Mihah aradı. Sultanahmetteki sıra kahvelerden birine gittik. «Mihal şimdi gelecek» dodim. * Beraber oturduk. Bir müddet sonra Mihal da geldi. Ben bunları başbaşa bi rakarak ayrıldım. Ertesi gün Eyüp Sab ri tekrar geldi. Mihal bana: «Bu benim hârimdir. Bu adam çok zengindir. Bi- Mikaili yüzde yetmiş beş, su kamyone.| ,, di faydası dokunur. Yazıhanesi ti şoförü Caferi de yüzde yirmi beş del2 ne; Vakıf hanındadır.» dedi Mihal recesinde suçlu görmüştür. Neticede| ». Gtöre bindi. Ben Eyüp Sabriye «Si - Mikail bir yıl bapse, oluz lira para Ce-|Zinie mahrem birşey görüşmek istiyo- zasına; Cafer de sekiz ay hapse, yirmi | yım Eve kadar gidelim» Gedim. Sul- lira para cezasına mahküm olmuşlar-| t 3hmetteki evime geldik. Polisten al dığım direktife istinaden «ben bir müd nacaktır. Bittabi kusurlarını da cezar |et evvel müzeyi soydum. Elimde bir landırmak göz önünden uzak tutulmâ-|Sok altın parçaları ve balı v: mıştır. Zeytinciliğe müteallik tesisat, fabri- ka ve imalâthaneler başı boş bırakılma- mış, hepsinin,fennt zeytinciliğin icap ettirdiği işlerle hem ahenk olması te- min edilmiştir. İleride ayrıca temas etmek üzere şimdilik zeytinciliğimizin ıslâht yolun- daki bu adımdan köylüyü haberdar e- dip, duyduğumuz büyük sevinci ka- yitle iktifa ediyoruz. Tarımman Zeytincilik hakkındaki müşküllerinizi ve cevab vereyim. T -. Bunları satamıyorum. Korkuyorum.» dedim. E- yüp Sabri, cebinden bir tabaka çıkardı. Elindeki birşeyi ufaladı. Dikkat ettim, Esrardı. Esrarlı cigarayı sardıktan son ra bir nefes çekti ve «oğlum dedi, bu insanın başına cilâ verir. Yanıma otur. Seninle şimdi ciddi görüşelim. Bunla- rı ben satarım. Altınları, Çarşı içinde tanıdığım bir kuyumcu var, o alır. Sen parasını ahrsın. Halı meselesi de ko- lay! Yalnız ben Mihalden memnun de- ğilim. Umumi yerlerde çok geziyor. Ve para yiyor, Çok nasihat ettim. Anlama bana gelip motöre biniyordu. Kendisi- | gı ni gösterdi. Meseleyi gelip ikinci şubede olduğu gibi anlattım. O akşam Mihal bana Ga« latada «Ali Başo isminde bit koltuk- çuya çaldığım malları satarım» dedi ,Polise haber verdim. Galatadaki bu yee ;i polis aradı. Birçok çalınmış mal bul u, Bu sırada Mihal Sirkecide bir dişçi nin kabinesini soyarken cürmü meş * hut halinde yakalandı. Polisten aldı » ğim ikinci direktif üzerine ben kefil dİ dum. Serbest bıraktılar, Eyüp Sabri ile Mihalin bana emniyetleri bütün bütün artmıştı. Bu sıralarda Mihalle Ey Sabri Şişlide hırsızlık yapıyorlar, Şi komiseri Nazmi, Mihali Eyüp Sabriyle dolaşırken görüyor. Eyüp Sabriyi tani madığından, kim olduğunu anlamak (l zere, benim Mihale kefil olâuğumu öğ* renlince, bir gece bana geldi. Mihalitf yanındakinin ben olduğumu anlayınc$, beraber ikinci şubeye gittik ve bundatf sonra Eyüp Sabri ve Mihal yakalandı lar, Duruşmanın devamı, tahkikat ya * pan bazı polis memurlarının da dinlet nilmesi kararile, başka bir güne bırakik Bir mahkemeyi diğerine davâ eden zavallı Dün öğleden sonra Adliye dair€" sinde, isminin Seniye olduğunu söyle yen 30 - 35 yaşlarında bir kadın, kâ" pt kapı dolaşmış, yazdığı 426/ 8/374 tarihli imzasız ve pulsuz ve meali acâ* yip arzuhalinin muameleye konulma" sını istemiştir | Siyah şapkalı, nohudi mantolu bif kadın olan Seniye, yalnız burnunut üstünü pudralamıştı! Pek nezaket * fade eden cümleler sıralıyor, fakat, bi konuşması arasında, birbirini tutmağ lâflar da söylüyordu! Rastgeldiğine dert yanıyor: «Be- nim Sermed isimli bir kocam vardi« Ondan boşandım. Buna da sebep hef ©o Nezihedir! Davacıyım ondant» di yordu. «Şimdi davacıyım ondantı diyordua Kısmen ağızdan söylediği, kismeti de arzuhalinde yazılı olan acayifi cümlelerden bir kaçı, şunlar: «Kızım atıyor, ben tutuyorum!», abenim nü” mıma ânıt dikmek istiyorlar, ben kâ bul etmiyorum!», «Tramvayların aP tında mıska var da,-arabalar ondan raylarından çıkıyor, &k: sik kaza ol yorl». En son olarak da: «Bana çirkin di* yen halt etmiş, güzelim ben!» 3 Seniye, elindeki bu yolda yazılmış arzuhalle dördüncü ceza salonuna gif” miş, otadan çıkıp bitişik üçüncü * cezaya girerek, arzuhalini muameley? koymadıklarından bahisle, dördüncü ceza hâkimlerini üçüncü sulh ceza kimine şikâyet etmiştir! Sonra genö dördüncü cezaya girerek, hâkimleref «Siz benim arzuhalimi pulsuz ve imi* zasız diye mi kabul etmiyorsunuz" Pul ve imza var da üzerinde siz göf” müyorsunuz!» demiştir. Dairelerin tatil saati gelince de, 8f zuhalini, boşalan müddeiumumi mü” avinlerine mahsus odaya bilvasıta hyarak, çıkıp gitmiştir! Bir yankesici bir buçuk yıl hapis yatacak Karaköy tramvayında Serkisin Pt y yında v rasmı yankesicilik suretile aşırma) suçlu Mustafa oğlu Mehmet Ali, döf” dı. Biz seninle çabuk arkadaş oluruz.»|düncü cezada, meşhud suçlar kanun!” öğrenmek istediklerinizi bise yazınız, size| dedi ve müzeden çaldığım malları ken|nva göre yapılan duruşması neti di evine götürmemi söyledi. Beni yanı'de, bir sene, altı ay ceza yemişlir: