Z Sayfa - Hergün Denizyollzırımızm İslâhına doğru Yazan: Muhittin Birgen eniş denizin uzun sahillerine ya - Alan — Türkiyenin — demiryollarına, kara yollarına olduğu kadar deniz yolla - yına da ihtiyacı vardır. Tatmin edilmek bakımından bu ihtiyaç, yeni devrin şim - diye kadar en ziyade geri kalmış olanla - mındandır. Son günlerde, İktisat Vekili Ce- lâl Bayar, Alman müesseselerile bir mu - kavele imzaladı. Demek oluyor ki bu der- din de çaresi balunmıya doğru kat'i adım atılmıştır. İktisat Vekâleti, çok iyi bir prensip koy- du: Bundan sonra, başka memleketler - de kadro harici edilmiş, yahut kullamıl - ye getir mek usulü yoktur. Bütün yüzen nakil va - ataları, ihtiyaç nisbetinde yeni yaptırıla « caktır. Bu prensibin bir çok bakımdan ha- yırlı olduğunu izaha hacet yoktur. Şimdiye kadar, astarı daha — pahalıya malolap eski toplamacılığı, bizim bu sa - miş vapurlar alınarak Türk yüzünden hada ilerlememize hayli zararlar vermiş - tir. * Bugün elimizde bulunan yüzücü nmakil vasıtaları hangi taraftan bakılsa berbat bir haldedir? Gemilerimiz azdır; — işledikleri hatların ihtiyaçlarını temin edemezler; mü- temadiyen yamalana yamalana, ayıp kusurları örtüle örtüle kullanılan bu va - Purların dertleri büyüktür. Bir vakitler, e- tek dolusu para sarfedilerek güya yeni - leştirilmiş ve müptezel manasile asrileşti - rilmiş olan Mahmut Şevket Paşa vapurile seyahat etmeğe mecbur kaldıkça ona içimde korku ile ayak basardım: İki defa, kazanları akarak bizi asatlerce deniz üze rinde hareketsiz bırakmıştı! Bu halde ol - masına rağmen senelerce çalıştırılmış ve artık denize çıkarılmasına imkân kalma - dığı için tekaüde sevkedilmiş olan bu va- pur, diğerlerinin takribi bir nümunesin - den başka bir şey değildir. Ucuz etin yah- ve 'Resimli Makale: Ca A | Sokakta yanyana yürüyenlere bir ,bnkıı ız. Bazıları uzun, bazıları orta, !bazıları da kısa boyludurlar, Kocasını aç bırakan Karı davayı Kaybetti Geçenlerde Prağ hukuk mahkeme- (sSöz ARr —— —————”: ——— SON POSTA WTabiatın müsavatsızlıkları l &XXXX“M 5 'Tabiat insanları boyca farklı ya- rattığı gibi farklı yaratmıştır. Zeki insanlar, orta insanlar, eblehler Fakat tabiatın yaptığı müsavatsız- lığı bir derece düzeltmek elimizdedir. Vücut için spora, dimağ için etüde ve münakaşaya ehemmiyet vermeliyiz. ASINDA 4| Felemenk - Alman Hududunda kaçakçılık Tavşanmı Tazımı Yapan tavuklar Tavşanın yavrusu © gün kendi gi- bi tavşan yavrularile birlikte oy- narken tazının adını işitmişti. Yu- vasına döndüğü zaman tavşan ana: sına sordu: — Tavşan ana! — Ne var yavrum, — Tazı koşar mı? — Koşar yavrum. — Biz mi çok koşarız © mu? — Biz ondan çök koşarız amma yavrum, Allah onun yüzünü bize göstermesin! ı'nfnnım BİR FIKRA KeL AA n KİNŞ Roterdamda çıkan Maasiivoce ga - zetesi yazıyor: Airasla-Chafelle gümrükçüleri nev'i 000 çöreği Yiyen fil ygüzünden Çıkan dava bir dedikaı Viyanada büyük bir at canbazha - nesi, fakir çocuklara dağıtmak üzere şahsına münhasır bir kaçakçılık keş - fetmişlerdir. Bu usul bir çok dediko - nİsi tatz olduğunu vapur meselesinde de | *iNde çok garip bir boşanma — davası Gürenmek için bu yolda - belki biraz da İTüyet edilmiş ve bu davanın mahi - Mecbüten - senelerce tecrübe yapmamız | Yetine bütün memleket gülmüştür. lâzım geldi. Şimdi, biraz daha dişimizi e-| Davacı kocadır. ve şu sebeplerden kacak olursak, bir müddet sonra bu de -|dolayı ayrılmak istemiştir: virden kat'i surette çıkmış olacağız. — Aylığımı alır almaz paraları gö - * türüp karımın eline teslim ediyorum. Yakım zamanda devletin - kinimeti ilel© Yiyor, içiyor ve gördüğünüz gibi yeci bir ticaret Glövena saklp olmaya dep l N L L L l Ktan za - ru gidiyoruz. Elimize güzel gemiler geç -| E dulara yol açtığı gibi, Felemenk ve Almanyanın mes'ul makamlarını iş - gal eden kimseleri de hayli güldürmüş- tür. Kaçakçılık vak'aları şöyle oluyor - 3000 tane çörek ismarlamış, Çörekle - rin ismarlandığı firın sahibi de çörek- leri çıraklardan birile at canbazhane - sine yollamış. Çırak; «emaneti nereye koyayım ? » diye etrafına bakınip dururken, can -| muş. Tavuklar Felemenk zisinde bazhaneye mensup fillerden bir tane- arpa ve yiyecek ucuz olduğu için o ta- si yola çıkmış ve bu çöreklerin koku - tafa geçip gıdalarını alıyorlar ve gelip sunu alarak bin tanesini yeyivermiş, Almanyadaki folluklarda yumurtla - meğe başlıyacak. 'Türkiyenin ticaret bayra- B ilk defa olarak yeni tezgühtan çıkmış güzel vapurlara çekilecek ve görüyoruz ki fukir Türkiyenin bu vapurlara sahip ol - ması kolay bir şey değildir. Bunun için yeni gelecek vapurlardan azam! derecedi istifada etmek için elimizdeki “bugünkü sevk ve idare âletlerini kabil olduğu de - Tecede tanzim ve ulah etmeliyiz. Bir ta - Taftan vapurda temizlik ve İntlizam, va - Purda iyi bir sevk ve idare temin etmek Üzere elimizkleki dasurlarfa terlkyelerine bir kat daha ehemmiyet vermemiz lâzım - dır. Bu cihetin temini mühim olduğu ka - dar vapurda yokunun da iyi, temiz — bir Yolcu olması icap eder. Yolcuyu temizliğe, seyahat kaidelerine alıştırmıya mecburuz. Bunün için “gönül istiyor ki, deniz yolları idatesi yakında yeni teknelerle sefer yap- mıya başlamazdan evvel gerek kendi sevk 've idare persanelini talim ve terbiyeyea ve gerek yokulanna medeni bir seyahat ter- biyesi vermeğe İtina göstermek değil, bugünkl tekneleri birer mektep gemisi haline getirip burada vaptır personelini de, yolcusunu da, siki bir nizam içinde, dikkatle, ihtimamla ta - Km ve terbiye etmek lâzımdır. Bu bakımdan evvelki güne ve düne nis- betle bugün her halde iyiyiz. Fakat, me - deni bir millete göre gemi sevk ve idare etmek, medeni bir millet gibi seyahat et mek bakımından eksiklerimizi gözönüne getirdiğimiz zaman kendi kendimize mah- gup olduğumuz zamanlar da pek çoktur. Nihayet — navlunlarımız da — yüksektir. Güzellikleri, büyüklükleri, cemettikleri ( rahat ve huzur şartları itibarile bugün dil- lerde destan olan transatlântik vapurla - Tmın navlanlarile bizimkilerini kıiyas et - mek insana hayretler verir: Bremenden kalarak takriben dört bin millik bir me- safeyi saatte 27-28 mille katederek beş bu- çuk günde Amerikaya varan 52.000 ton- Tuk Esropa vapurunun — ikinci mevkiinde bugünkü seyahat Ücreti yüz yirmi Türk k- rası kadar bir şeydir. Bu vapurun — ikinci mevkü dünyanın en birinci otellerinde yıflıyorum, bana yemek vermiyor. Hâayatım ciddi bir tehlike geçirmekte- lr. Buna mukabil kadın: — Kocam dehşetli müsrif ve pis - boğazdır. Geceleri büfeleri — karıştırır ve bulduğunu atıştırır demiş, Kocası buna cevaben: — Bu işi açlıktan yapıyordum mu- kabelesinde bulunmuş. Nihayet mahkeme adamcağızı dok- torlara muayene ettirmiş ve zavallı - nın açlıktan ölecek hale geldiği anla- şılarak boşanma kararı verilmiştir. #ereenaeeranaRAeARR a eee aN KKEmANEAESA A SERESETEREnEnE Mmevcut huzüur ve istrahat şartlarinı haiz olduğu &ibi bu ücretin içinde size verilan yemek İistesinde de kuş sütünden — başka her şey vardır. O ücretle bizim vapurla - mmuzdaki ücreti ve ondaki şartlarla bizim- kilerdekini mukayese ettiğim zaman de - itina — göstersin. Fan derin içimi çekerim. Celâl Bayarın yeni vapurların muka - velesini imza ettiği gün, deniz yolları id. vesi bir dönüm noktası, bir inkılâp başla gicı elarak telâkki etmeğe ve artık faal yetini ona göre tanzim eylemeğe mecbur- dur. Güzel vapurlarda iyi, güzel ve ucuz seyahat etmek Türk — milleti için de — bir haktır. Deniz yolları idaresi, Türk milleti - nin artık bu haktan tamamen istifadesini temin ile mükelleftir. Muhittin Bi Dün gece geç vakit Balıkpazarında İSTER İNAN — Haydi, kalkan balığı otuza, ziyanına veriyorum, d!- ye bağırıyordu. Yanına yaklaşıp sorduk, anlattı: — Bu balık Samsunda tutulmuştur, günde gelir, bir gün evvel tutulduğunu, bir gün de rada kaldığını hesap edelim, beş günlük eder, hava soğuk arama, Yarın pazar dükkân kaplı, pazartesiye de daya - | masi alacağız, dedi. İSTER İNAN İSTER İNANMA! yorlarmış. Almanyada — yumurtanın Hatı Felemenkten çok daha pahalı ol- duğu için, Alman tavukçuları bu gıda farkından hayli kazanıyorlarmış. Şimdi canbazhane müdürü bu bin tane çöreğin bedelini fırıncıya öde - mek istemiyormuş. Ve: — Çırak çörekleri filden saklamak için lâzım gelen tedbirleri yapmadı,| Gümrük kanunlarında — tavukların diyormuş. Fırıncı ise: hudütları geçemiyeceklerine dair — bir — Benim çırağım file karşı koya -|kayıt mevcut olmadığı için, bir müd. maz. Binaenaleyh paralarımı isterim, |det hiç bir şey yapılamamış. Ve niha- diye, iddia ediyormuş. yet bu işin halledilmesi için iki taraf» İngiltere ve Amerikedı VZ müteşekkil bir komisyon teşkil e- dilmiştir. paylaşılamıyan şerefler Bir amelenin elleri kaç İngilizlerle Amerikalılar bazı ihtirala rin şereflerini paylaşamamaktadırlar, par_a eder? Z Meselâ televizyon davası hali ihti -| — Liverpulda bir lâstik döşeme fabri- Vâfta olduğu gibi buharlı geminin de kasında ellerini bir haddeye kaptıran kimin tarafından keşfedilmiş olduğu | ve bunun neticesi olarak her iki eli de bir türlü anlaşılamamıştır. kesilen Hips ismindeki bir amelenin Meselâ bütün Amerikan çocukları-| fabrikatör aleyhine açtığı tazminat da- na öğretildiğine göre ilk istimbot Ro-|vasında hâkim — amelenin ellerine bert Fulton tarafından keşfedilmiş, İn-|10,000 lira kıymet takdir etmiştir. gilizler ise bunun 1787 de Vilyam Bunun fazla olduğunu iddia eden Simnikon adında bir İngiliz tarafından |fabrikatöre hâkim şunu söylemiştir: keşfedildiğini söylemektedir. #— Değil on bin lira bu adama bu Otomobilin ihtirar meselesi de mü-|gün İngiltere bankasının servetini ver- naziünfihtir. Telgrafın vaziyeti de öylsen kolunu iade edemezsin. Ölünceye ledir. Üstelik bu telgraf davasına bir de|kadar başkasının hizmetine muhtaç o- Almanlar karışmıştır. larak yaşamağa mahküm olan bu a- Ampulün İngiliz Svon mu yoksa E-|dam için hayatın zevki kalmamıştır. dison tarafından mı keşfedildiği - bir|Biz işin maddi tarafını ödüyoruz. Ma- türlü halledilememiştir. nevi tarafına paha biçilmez.» İSTER İNANMA! bir dükkân sahibi: namaz, onun için geriye kalanını ziyanına veriyorum. Ve şu cümleyi de ilâve etti: oradan buraya üç |— — İttiyan gemisi buradan balık alıyor, memleketine bu. | sekiz günde götürüyor, buz deposunda sakladığından ge- ne tazeliğini muhafaza ederek satıyor, biz hâlâ balık ge- Sözün Kısası Nihayet dedikodu Yapmıya karar verdik İsmet Hulüsi B ir —kaç arkadaş beraberdike Aramızda kadınlar da vardır Şuradan buradan konuştuk.. baktımı Kİ lâfın gidişi dedikoduya dayanacak: — Çocuklar, dedim, beni dinleyini k. Bundan öte, konuşa* se, kelimeleri birleştir yacağız mânasına âl* Mıyacağız dedi rip cümle yapa ın. Faili, met yerli Boz. Şunun g tenkit- edeceğiz, (bunun evind yetten söz açaca” |ğz, onun kocasının hi beğenmiyes ceğiz.. İyisi m kalım — bunlarıs kendimizi eğlendirecek başka bir şeyi bulalım! — Kabul mü? Hep lafrangadır. — Peki ne © Gene araya — Bir ondan söyleriz, den.. kabul mü? Gene hep bir ağızdan cevap verdi ler: — Kabul! — Hurufu heca sırasile başlayalım; evvelâ alafranga. — Peki. — Hangi şarkıyı söyliyelim? İşte burada bütün kala kaldılar. Çünkü birinin bildiği alafranga şar kıyı öteki bilmiyordu. Gene araya girdim: — Öyle ise şimdi alaturka söyliye lim. Sonzadan alafranga söyleriz. — Pekil! bir ötekin- — Hangi şarkıyı yelim? lar kala kala kaldilar, Çünkü birinin bildiği alaturka şar* 1 arkadaşlar kalâ L GA YEEEEEEEYERESEZFYER EFEFETYT FYFF İşte gene burada da bütün arkadaş" : kıyı öteki bilmiyordu. Kabahat kimde — 1di? Bir lâhza düşündüm.. ve kabahat! arkadaşlarımın hiç birinde bulmadım Kabahat bestekâr geçinenlerde.. Çün: kü bestekâr geçinen kimseler bu ânâ değin bir kaç kişinin birden sevip bir“ den benimseyecekleri bir tek şarkı ol sun yapmış değillerdir. İşi uzatmamak için sözümü değiştir — Çocuklar, dedim, beni dinleyini demin ben size şaka söylemiştim. Şar” kı söyliyeceğiz de ne olacak? Haydi ge lin de hep beraber dedikodu yapalım! İsmet Hulüsi ai FÜ ni Biliyor musunuz ? | — Süveyş kanalı üzerindeki Porf Sait şehrinin nüfusu ne kadardır? 2 — Sargan veya Sarrukin eski dev> letlerden hangisinin hükümdarıdır? 3 — Eski Almanların harp ilâh? kimdir? (Cevapları Yarın) * Dünkü Sualierin Cevapları: | — Pariste Şamp Elize yolundl_'— Ark dö Triomf denilen meşhur âbi denin uzunluğu 55 metre, genişliği 44 metredir. Ş 2 — Norveçin payitahtı olan Kri$ * tajanianın 1925 ten evvelki ismi dur. 3 — Çinin tayılı sahil şehirlerindei biri olan Port-Arthur da Rus ve J8 orduları 1895 te çarpışmışlar, bu hâf te Japonlar galip gelerek şehir oniâ TW rın eline geçmiştir. L EEYP Ç Ca AA -— czrFr G . S p zramr P. rrr ç y