a Bir çiçek muharebesinin İlhamları Yazan: Muhittin Birgen elim Sırrı Tarcan ortaya attığı bir fikir yüzünden Son Posta ile Cumhuriyet aras muharebesini seyretmel dan faydalı birşey oldu; bir kere, iki gazete arasında bir fikir münakaşası sey yni zamanda, ârada bir spor yapmaya mühtaç olan polemikçiler a- rasında birkaç maç cereyan ettiğini gördük. Bu münakaşa ve bu maç bize ayni zamanda İstanbul çiçekçiliği hak kında bazı fikirler de verdi. Bu fiirler ve bu münakaşalar, belki de birtakımı okuyucuları birtakım meseleler üzerin- de düşündürmeğe yaramak gibi bır fay da da vermiştir. Maç yapan kahraman- ların biribirlerinin ellerinden sıkerak bahsi tathya bağlamalarını temenni e- derken ben de bu münakaşa esnasında, iktisat ve kıymet bakımından gal etmiş olan bazı mülâh raya kaydetmekten kendimi alamadım. * Bu münakaşa esnasında ben evvelâ şuna dikkat ettim: Bizim iktasadi işlere mülalea tarzımızda henüz bazı nok- s#anlar var: Meselâ, zannediyoruz ki, şu ölülerin mezarlarına, âbidelerin e teklerine atılan, yahut sevilen ve hür- met edenlerin odalarını şenlendiren çi- çeklerle memleketir. parası israf edili- yor. Çiçeğin kaç saat, kaç gün ömrü var? Bunlara neden para veriyoruz? Bunlar solup gidiyorlar ve bu para İs rat edilmiş oluyor. Ne kadar yanlış bir görüş! Bu çelenkler, bu buketler birer kıy- met nakilidir; bir cemiyet içinde bir servet hareketi yapan nakil vasılaları... Cebinde fazla, daha fazla, daha fazla parası olan insanların cüzdanlarındaki paraları oradan çıkârıp etrafa dağıtan bir nakil vasıtası. Zenginin parasını, toprağa kıymet, malzemesine sarf yeri, işçi kuvvetine çalışacak tarla, dükkân sahibine kıymet değeri, belediyeye irat, devlete veri şekline sokan bir na- kil ve tevzi vasıtası... Güzel bir ka- ranfil demetinin, yahut bir ölünün me- zarını süsleyen yediveren gül çelengi” nin ağzı, dili olsa da söylese: Bir gün içinde solup gden bu ççiekleri cemiyet içinde ne kadar hayırlı işler işlemişler- dir! Eğer, biz bunların yalnız bir günde solup gittiklerini görür de, cemiyet için de yaptıkları iktisadi hareket tarafını tetkik etmiyecek olursak elbet yanlış düşünmüş oluruz. Fakat, bu paraları âcizlere, biçarele- re versek daha iyi olmaz mı? Elbet ol maz! Çünkü bu asrın iktisadi anlayışı na göre bir memleket, âciz ve miskin- lere para İle yardım edip onları bir tarafta beslemeği değil, memlekette â- tiz ve miskin mikdarını iş sahalarını çoğaltma yoliyle azaltmayı düşünmek mecbüriyetindedir. Bir zenginin cüzdâ nındaki parayı oradanıalıp Darülâceze ye vermek kolay ve basit bir iştir, Fa- kat, şuna dikkat ediniz: Eğer bu yol- dan gidersek, bu pârâyı sadece öldür- müş - evet, asıl c zaman öldürmüş - oluruz. Eğer bu para memlekel içinde herhangi birkaç işe birden girip çıkar, döner dolaşır, elden ele, mağazadan dükkâna, dükkândan bankaya girip çı- karsa o zaman Türkiye, yavaş yavaş daha canlanır, daha kanlanır, şen ve Yaşayan bir memeket olur. Bu yol Da- rülâcezeleri boşaltan, öteki ise doldü- ran yoldur. Sade çiçek değil, bu mevhum bakışlı, güzel renkli tabiat mahlüklarına nis- betle, cemiyet içinde aha ne kadar münasebetsizlikler vardır: Meyhane, sinema, tütün, dehşetli benzin sarfeden e e hususi otomobiller ve s.. Bunları ta ya: Bzdeğirmii a sarfedilen paralara ya Bence deği"Çünkü, para bütün bu Tünasebetsizlikler içinde'ne kadar çok nere, Türkiye de, bugünkü dünya öl güleri içinde, o kadar inkişaf ediyor de. mektir. * Fakat, bu çiçek maçının bana iiham ettiği şeyler yalnız iktisadi mülâhaza- lar değildir. Bunun yanımda içtimaf şeyler de var: Bir kere, çiçek, resim, musiki, ede- biyat gibi, insanların duygularını incel ten, hârrelerine nezaket ve nezahel ve- SON POSTA Resimli Makale: DB İnsan her işte muvaffak olamaz BG Bir insanın giriştiği her işte mu- valfak olması maddeten mümkün değildir. söz | Kadınlar takma Kaşlar kullanıyorlar / Kadın kaşları bir zamanlar incele incele bir hattı müstakim olmuşlar, sonra da tamamile” silinerek yerlerini boyaya terketmişlerdi. Şimdi Ameri- kalı bayanlar daha ileri giderek takma kaş kullanmağa başlamışlardır. Geçen ay Freuch Casino'da verilen bir daloda bu usul ortaya çıkmıştır. Sun'i kaşlar bayanın çehresine göre istenildiği şekilde takılmakta ve sun'i olduğu anlaşılmamaktadır. Kadınların rivayetine nazaran bu kaşlar, gözlere esrar ve cazibe veriyorlarmış. Amerikanın mizah muharrirlerin- den biri bu münasebetle şu satırlar! yazmıştır: «Muhterem bayanların oda hizmet- çilerine bir iş daha çıktı. Şimdi her se” bah iskarpinler fırçalanır gibi, bayanın kaşları da fırçalanıp parlatılacak. ren bir şeydir. Bunu etrafımızda ne kadar çoğaltırsak, onu ne kadar çok Türkün evine sokabilirsek, ondan mil- let mânen o kadar istifade eder. Sonra, çiçek ihtiyacı muayyen bir hayat seviyesinin yükseliş hareketi ile hemâhenk olarak inkişaf eder; Türki- yede çiçek tarlaları genişledikçe, ser- lerin adetleri arttıkça, bizim de mem- nuniyetimiz artar. Türkün yaşama ihti yaçları artıyor, hayat seviyesi yükseli- yor, demektir. Çiçek âdetini kaldırmak değil, bilâkis çoğaltmak, ucuzlatmak, onu her mevsimde, her eve girebilecek bir hale getirmek lâzımdır. İnsanlar arasında iyi hisler teatisine yardım eden bu gül çehreli sulh yar- dımcılarile insanlar ne kadar fazla temas ederler, onları ne kâdar çok severlerse biribirlerile o kadar daha nâzik konuşmaya, aralarında o kadar daha az sinirli olmaya da alışırlar. Cemiyete iktisadi hareket veren, ce- miyet arasında iyi hislerin inkişafına Muvaffakiyetsizlik muhakkak bir ziyandır, faket telâfi edilmesi her zaman imkân içindedir. ARAS İT HERGUN BİR FIKRA | l Mürur tezkereleri Mürur tezkeresi almıyanların vi- liyetten vilâyete gitmeleri yasak /olduğu bir zamanda cer hocası mü- rur tezkeresiz Yanyadan Manaslı - ra gidiyormuş. Manastır vilâyeli hududuna geldiği zaman zaptiye karşısına çıkmış: — Hoca mürur tezkeren. Hoca kurnaz davranmış, cebin * deki bir alay küğıdi çıkarıp jendar- maya uzatmış? — Bunların içinde amma oğlum. | okumam olmadığı için ben ayıramı- yorum, Hele sen bir bak, Zaptiye, kâğıtların arasından Mü- heccimbaşı takvimini ayırıp: — İşte, demiş, mürur tetkeresi ,budur, dikkat et te bir daha unut mıyasın. Hoca zaptiyenin yüzüne bakıyış: — Okumak bilmenin ne İyi sey olduğunu şimdi anladım oğul, ne mutlu sana bak mürur tezkeresini Jhemen anlayıverdin. | Talisizliğe En güzel misal Fransada İlle - et - Vilaine'de bir kaç sene radyo ticaretile meşgul olan George Richard isminde bir adam ni- hayet iflâs etmiş ve iflâs kararını mah kemeden aldıktan sonra, teessürle, bir meyhaneye giderek içmeğe karar ver- miş. Yanına bir arkadaş! gelmiş, gam- ki olduğu için onuda yanına oturt- muş, tabif o da kafayı çekmiş. Parala- Bir muvsffakiyetsizliği telâf et - mek için tek bir ilâç vardır, o da ma- neviyatı Kuvvetli bulundurmaktır. İsadan daha Yaşlı olan ağaç he Zetiung yazıyor: Eğer Vaşington nebatat bahçesinin direktörünün beyanatına inanmak |â-| zım gelirse dünyanın en yaşlı ağacı Segein milli park bahçesinde bulunu- yormuş. Bu ağaç çam ağacı imiş ve İs- mine «General - Sherman - Segucia» diyorlarmış. Boyu 81 metre 60 santim ve sathı arzdaki kuturu da 26 metre 84 santim imiş. Amerikalı tabiatçılar, bu ağacın kablettarih zamanlardanberi yaşadığı- nı ve harhalde Hazreti İsadan daha yaşlı olduğunu söylüyorlarmış. Pisler cemiyetinin kabul rı vermek zamanı gelince, sonradan gelen ahbap, kendisinin davetli oldu- ğunu zannettiği için içtiğini, yoksa eğer parası olmadığını eğer bilmiş ol. saydı içmiyeceğini söylemiş. George Richard nâçar kalmış, ce- binde milli piyango bileti varmış, mey- haneciye onu vermek istemiş, meyha- neci kabul etmemiş, sonra, müflisten başka para alamıyacağını — anlayınca çaresiz bilete razı olmu$. Piyango ertesi günü çekilmiş ve o nümaraya bir milyon frank isabet et- miş. Şimdi George Richard timarhanede krizler geçiriyor ve kendisine meyha- neci Allah rızası için bakıyormuş. yardım eden bu mahlüklara Yazıktır, dokunmıyalım. Bilirsiniz ki çiçekler ta biatın yaşama ve mahsul verme ihiiya- canın doğurduğu şeylerdir. Yaşamanın ve mahsul vermenin, feyzin, bolluğun ve çokluğun timsali olan bu güzel mah lüklara hürmet edelim! Muhittin Birgen etmediği adam Pislikten hoşlanan adamlar, Lon- drada toplanarak bir cemiyet kurmuş- İar.. bunlar insanın da tıpkı eşya gibi, hayatın içinde yuvarlanması icap etti- ğini ve temizliğin sun'i bir şey oldu- ğunu söylemektedirler. Bu cemiyete gene pisliği ile maruf bir adam dahil olmak istemiş, pis olup olmadığını anlamak için kendisini im- tihan etmek istemişler ve cemiyete gi- rebilmek için bir istida ile müracaat et- mesi lüzumunu söylemişler. Namzet bunu kabul etmiş, bir kâğıda istidasını yazmış ,sonra o kâğıda burnunu sile- rek reise vermiş! Pisler cemiyetinin idare hey'eti bu istidayı tetkik etmişler ve neticede müttefikan adamcağızın talebini red- detmeğe karar vermişlerdir. Bu kara- rın esbabı mucibesi şudur: — Burnunu silmek ihtiyacını duyan bir insan pis olamaz. Namzet istidaya burnunu sildiği için bu ihtiyacı duy: muştur. İSTER İNAN İSTER İNANMA! Nevşehir muhabirimiz bize orada günün dedikodu- sunu teşkil eden bir mübahaseyi anlattı: Balcu köyünden Mustafa oğlu Ahmet ile bir arkada” # bahse girişmişler, Ahmet bir oturuşta bir kilo ekmek ile bir kilo tahin yiyebileceğini söylemiş, arkadaşı bu- nu imkân haricinde görmüş, fakat ekmek ile tahin or- taya gelince Ahmet iddiasında haklı çıkmış ve orlaya ta imiş. Halbuki ten sonra üstelik rin gösterdikleri TUZ konulmuş olan mübahasa ücretini de kazanmış. Şimdi Nevşehirlilerin arasında Ahmedin adı hayretle anılmak» İstanbulda bütün bir kuzuyu yedik- bir kaç kilo baklavayı da mideye indi- ren bir çok kişiler bulunduğuna göre biz Nevşehirlile- bayretin yerinde olduğuna inanmıyo- fakat ey okuyucu sen? İSTER İNAN İSTER İNANMA! Sözün Kısası Gazete okunuyor, fakat Satılmıyor | İsmet Hulüsi 2 V. i it öğle idi. Sokakta gazete vezziler bağrıy Mehmet zile baslı. İçer ya: — Al şu çeyreği, dedi, bir gazete £6- tir. Odacı çeyreği âldı, gitti. Yarım saak sonra elinde gazeteyle döndü. Yarım saat gecikmesinin sebebi vardı, Ga « zeleyi Bay Mehmede getirmeden evvel kendi okumuştu. Bay Mehmet gazetesini okudu. O bi- tirir bitirmez yan;'başındaki Bay Ah- met: i verir misiniz? Dedi. O da okudu. Gazete Bay Ah « metten, Bayan daktilo Ayşeye geçti. Bayan daktilo Ayşe bitirirken, Bay, Hasân elinden kaptı. Bay Hasan oku « duktan sonra Bay Hüseyin okudu, Böylelikle gazete bu müessesede Çalı » şan kırk kişiyi dolaştı. Akşam oldu; Bayan Ayşe Bay Mehmetten bir şey rica eti - Gâzetenin kadın sahifesini verir * seniz kardeşime göt — Pekâlâ, Bay Ahmet te ondan cesaret gidi. — Çocuk sahifesini de bana verin, oğlumun hoşuna gidecektir. Bay Hasan: — Mizah sâhifesini bana evde karım okuyacak, verseniz, öylelikle gazetenin sekiz yaprağı sekiz kişi arasında taksim edilen yap * raklar sekiz eve gitti, Sekiz evde dör « der kişi bu yaprakları okudular, Etti o“ tuz iki.. Müessede de kırk kişi oku - muşlardı. Otuz iki kırk daha oldu mu yetmiş iki7.. Bay Mehmedin beş kuruş verip aldığı gazeteyi yetmiş iki kişi os kudu. Bir de gazete okunmuyor, deriz. Gazete okunuyor, fakat satılmıyor! İsmet Hulüsi Biliyor musunuz ? I — Lot nehri nerededir? 2 — Mısırın mesahai sathiyesi ne kâs dardır ve nüfusu bizim nüfusumuz « dan ne kadar çok veya azdır? 3 — Anadoluda ve Avrupa Türkiye sindeki nüfusumuz ne kadardır ve & radaki fark nedir? (Cevapları Yarın) * Dünkü Suallerin Cevapları; I — Fransız ihtilâlinde ve inkilâ « bında ismi başta geçen siyasi adam « lsrdan Robespierre kardeşler iki ta * nedir. Bunlardan biri Maximilien Ro« bespierre, diğeri de Augustin Robes « pierredir. En ziyade şöhret bulan Maximten Robespierredir. 2 — Laponlar İsveçin şimalinde yas şiyan bir nevi Eskimolardır. Norveçte ve Rusyada da tesadüf edilirler. 3 — Honduras cumhuriyeti merke« zi Amerikadadır. Bir dağ memleketi « dir. 673,000 nüfusu vardır. Merkezi Tegujigalpadır. Kakao, pamuk, kahve yetiştirir. Dünyanın en asri hastanesi Bir kaç gün evvel Londrada tesiğ edilen yeni bir hastanenin küşat resmi ni Kralın küçük kardeşi Dük dö Kent yapmıştır. Bu hastanenin inşası içir 150,000 İngiliz Jirası sarfedilmiştir. Hastane 77 yataktan ibaretmiş fakat bu 77 hasta için 85 hasta bakıcı var mış. Hastanenin kavası günde yedi kere tecdit ediliyormuş, hususi tesisat sayesinde, hastaların en ufak bir gü- rültüyü işitmelerine mani olacak ted. birler elinmış imiş. Ameliyat salonlarında, musluklör ayakla bir düğmeye basılmak suretile akıyormuş. Bu suretle eller hiç meş- gul olmuyormuş. Ameliyat esnasında operatör muhtelif ayna tertibatı saye- sinde bütün hareketlerini görebiliyor» muş,