1 Şubat 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

B iR TÜRK ZABiTi u——c—r—wâ — IKINCI Bir gün Rasputinin arabasına bir papas binmişti. eyaletin taa öteki manastırı ziyarete gidiyordu Bu paras KISIM — Â, R. ucundaki bir Babam, bunun için daima anamdan şüphelenirdi.» sözlerini de ilâve etti. — Aman doktor, ne söylüyorsun.. :bu adam sakın gizli bir asılzade olma- sın ? — Bunun için, kat'i olarak bir şey -söyliyemem... Ancak şu var ki; Ras- #öputin keskin zekâsını, kuvvetli görüş- lerini, vaziyetini büyük bir maharetle idare edişini nazarıdikkate alırsam; böyle bir iddiayı da reddedemem. — Sonra?.. — Rasputin, işte böyle bir serseri, sarhoş ve hırsızın elinde — yetişmişti. Çok tabitdir ki; kendisi de aynen ba- basının mesleğini takip etmişti... Ras- putin; hayatının bu kısımlarını, muh- telif zamanlarda, parça parça 'anlatır- ken, çok büyük bir teessür göstermişti. Ve hattâ bir gün, «Ne olacak?.. Kaya- lar ve ormanlar içine sokulmuş kuytu bir köşede, korkunç bir canavar yav- rusu gibi doğan.. hayatın geçim yolu- ;nu, yalnız babasının yaptığı işlerden übaret sanan bir çocuktan, ne beklene- ibilir?..» demişti. | — E.. bu doğru. — Babasının sevk ve ilhamile, Ras- İpüutin de, ufak tefek hırsızlıklara giriş- wmişti. Bir müddet sonra, babasına iyi “bir yardımcı olarak yetişmişti. Fakat babası bir aralık ormanda bir köylü - nün karısına tecavüze — yeltenmişti. |Tam zarnanında karısının imdadına ko- şan köylü, bir balta darbesile bu şerir “herifi yere sermişti. Ve sonra da karı- Osının yardımile, bu kanlı cesedi, orta- “dan yok etmişti... Bu herifin esraren- giz bir surette ortadan kaybolması, o muhitte o kadar memnuniyetle telâkki edilmişti ki; hükümet bile, bu mese - ieyi tâkibe lüzum görmemişti. Kısa bir Zzaman sonra da, Rasputin, köylülerden birinin atını çalmış; zabıtanın eline geçmişti. Ve artık o günden itibaren bu genç hırsız, zabıtanın şiddetli mü - zakabesi altına girmişti... Rasputin; gördüğü bu tazyik altında, kendisine bir iş aramak mecburiyeti karşısında kalmıştı Nıhayct. ne yapmış, yapmış bir araba almış; arabacılığa başlamış- . Fakaaat; fenalığın lezzetini tat - mış olan Rasputin, bu işde de haydud- luk yoluna sapmıştı. — Nasıl>.. — Meselâ.. kendisi gibi, bir kaç şe- rir bulmuştu. Kasabadan kasabaya, ve yahud köylere gitmek için arabasına zengince bir müşteri biner binmez, dçrhal bunlara haber veriyor. Onları, - Bir Doktorun Günlük FPazartesi Notlarından (*) “Müzmin apandisit Şiddetli ağrı He başlıyan ve bütün ârâzı- nı göteren hâd bir apandisit oldukça ba- git bir meseledir. Derhal teşhis konulur- - Ba ve sür'atle müdahale edilirse bugün ar- tik hiç bir tehlike mevzuubahs değildir. Fakat bir çok apandisitler vardır kl müz- mindirler ve sinsi sinsi ârâz göstererek hastayı ve doktoru müşkül vaziyetlere " düşürür, Bunlarda tam mevzli arâz gö- rülmez. Ağrılar bilâkis daha ziyade civar bir âza —üzerinde — görülür. Meselâ hasta mide ağrısından -şikâyet &- der dürür. BBaş ağrıları ve in- kıbaz ve. hazımsizliktân — sikâyet — e- der. Böyle vak'alarda mutlaka apandisili düşünmek İâzimdir. Kan tahlili, röntgen muayenesi ve mevzlii ârüz, Uumumi! ârâz heyeti mecmnası teşhisi kaf'iteştirdikten sonra ameliyat yapılır. Ve ameliyattan sonra hastanın bütün şikâyet ettiği ârâ- zırı kaybolduğu ve rahat ettilğ görülür. — (V Bu notları kesip saklaymız, yahut . bir albüme yapıştırıp koölleksiyon yapınız, Sıkıntı zamanınızda bu notlar bir doktor gnıı imdadınıza ıotgg_lmlr Fire l Çf i-l* , y ” mem e li ee ıîa. yolların tenha bir yerine gönderiyor. Orada, o müşteriyi soyduruyordu. Hat- tâ, bu yolculardan bazılarının, büs - bütün ortadan kaybolduğu da rivayet ediliyordu. — Vay mel'un herif, vay... — Bu mesele de zabıtanın nazarı dikkatini celbetmişti. Rasputin, bir ke- re daha tazyikten geçirilmişti. Hattâ iş o dereceye gelmişti ki; zabıtanın tâkib ve sık sık isticvabından bizar olan Rasputin ,artık oralarda barına - mıyacağını hisseylemişti... İşte tam bu sırada, mücize denilecek kadar ga- rib bir tesadüf, Rasputin'in imdadına yetişmiş.. onu Çarlığın başına belâ e- den son mesleğine sürüklemişti. Doktor Lâzover, hâtıralarını topla - mak için, parmaklarile alnını tazyik et- tikten sonra, sözlerine devam etmiş - tı: — Bir gün, Rasputin'in arabasına bir papaz binmişti. Bu papaz, eyâletin. tâââ, öteki ucundaki bir manastırı zi- yarete gıdecckti vü lşte bu uzun yol bi culukta, bu ihtiyar papazla başbaşa ka- lan Rasputin'in kalbi ve hissiyatı, bir- denbire değişivermlşti. Bir taraftan | daima halkın tahkirlerine uğrıyan, di- | ğer taraftan da zabıtanın mütemadi ta- rassud ve isticvablarından usanan Ras- pütin; tam o manastırın kapısına ge- Hir gelmez:; — Baksana bana baba.. ben; şu atı, arabayı bu manastıra terk etsem.. ara- bacılıktan vazgeçsem.. acaba beni bu - raya kabul ederler mi?... Anlattıkları- na nazaran, kendimde iyi bir papaz ol- mak istidadı görüyorum. Demişti... İhtiyar papazın iltiması üzerine, Rasputin manastıra kabul e- dilmişti. Günahları çıkarıldıktan sonra; |((papaz namzedi) sıfatile eski papaz - lardan birinin refakatine verilmişti.., Çok hayrete şâyândır ki; Rasputin, kısa bir zamanda yaptiklarına nedamet etmiş; bu mesleği tamamile benimse « mişti. Telkin, ibadet, muntazam ha - yat, bol yiyecek içecek; Rasputin'in hayat ve hissiyatı üzerinde, büyük bir tahavvül husule getirmişti... Büu sar- hoş, serseri, hırsız, dağ şakisi, çılgın şehvetperest genç arabacı; bir iki sene zarfında, bütün manastır papazlarının gıpta ettikleri dindar bir (Allah Ada - mı) oluvermişti. — İnanılmıyacak bir hâdise,,. — Fakat; Rasputin'in hayatında, en mühim hakikat noktası burasıdır, dostum, — Sonra2.. - — Manastırın rahibi, onda başka bir istidad da keşfetmişti. O da; gözlerin- deki sihirkâr kuvvetti. İnsan kalbleri- ne ok gibi saplandığı zaman, bütün İ- rade ve kuvvetlerini felce uğratan bu gözler, onün kudretli bir mana ifade |yordu. ve, ben. Onu seven üç erkekten hiç| şüphe yok ki, beni tercih edecekti. Çünkü o, Nâraşa, kamçısından kork- tuğu - için boyun eğmişti. Tanzere ge- lince.. artık, bu kadar güzel bir kadın, gözüne mil çekilmiş bir erkeği seve - mezdi. O, beni mutlâka sevecekti. O- nun canı benim elimde idi. Onun göz- lerini ancak ben acacaktım... içiyor.. şarap içtikçe düşünüyor, kef- derleniyordu. birden yerinden fırladı.. sandığı açtı.. toprakla örtülmüş bir çanak vardı. için saklıyordum. Mademki o hayatta değil. Bundan sonra bu yükü taşımakta ne mâna var?/.. la onun gözlerini açtığiım zaman, kim- bilir ne kadar sevinecekti. yere vurdu: ilâçtan başka bir kimsenin istifade et- mesini istemem. Demek bunu şimdiye kadar boşuna taşımışım.. yamaçlarında bir mağarada yaşadığını nerden bilsindi?. .' !' SDN POSTA İ SÜMERYILDIZI TUNCSY - Sama Tunçayı hatırladıkça, onu kadar çok sevd we b ığını an Yazan : Celâl Cen iz .'i-ı lıyordu — Hayır. Benim bugün güneşi gör- düğümü hiç kimseye söyleme, Camo! Belki yarın.. belki bir saat sonra ondan tekrar kaçmak isterim,.. Acele etme sakın! * &* * Sama'nın yere vurduğu tılsımlı çanak! Gece.. : Sama odasında yalnız.. Sarayda herkes uyuyor. Samanın yanındaki odada yatan U- ran, bir müddet efendisini bekledikten sonra, kulağını kapıya verdi.. dinledi. Bir ses alamadı., — Sama uyumuş.. Diyerek yatağına girdi.. Uyudu. Halbuki Sama uyanıktı. Ve odasında kendi kendine içiyordu. Sama bir aralık Tunçayı hatırladı. — Onu keşke (Suz) dan kaçırsay - dım. Şimdi, onun yoksuzluğu karşı- sında bu kadar ıstırap çekmezdim. Diye söylendi.. gözleri ateş kayna- ğına benziyordu. Tunçayı hatırladık- ça, onu ne kadar çok sevdiğini anlı - şarap — Tüunçay acaba hayatta olsaydı, | hangimize varırdı? Tanzer.. Nâraş..| Sama, Tunçayı düşündükçe şarap — Bunu Tunçayın gözlerini açmak İlâç çanağını eline aldı; a Fakat. o hayatta olsaydı_ bunun- Tılısımlı çanağı birdenbire kaldırıp — BSevgilimin işine yaramıyan bu Sama, sevgilisi Tunçayın Ur dağı Zaten halk onu mâbette kurban ola- rak kesildi sanıyordu. Tekrar Nâraşın eden çehresinde her türlü telkinleri ic- taya kadir bir kuvvet teşkil etmekte i- |di. Bu nokta üzerinde duran başpapaz, şu hükmü vermişti: — Bu adam, yaman bir papaz olur.. bunu, mukaddes kilise hesabına kul - lanmalı.. bunun vasıtasile dindarlığı kökleştirmiye çalışmalı, Başpapaz, bu kararı verir vermez; Rasputin'in papazlığa terfiini temin et- miş.. ilk iş olarak, köyünün küçük ki- lisesine papaz göndermişti... Köy hal- kı, evvelâ onu tanımamışlardı. Ve, kim olduğunu öğrendikten sonra hayrette kalmışlardı ...Rasputin, burada uzun müddet ikamet edememişti. Çünkü; artık inkişaf eden hissiyatına, bu mu- hit dar gelmişti... Hattâ Rasputin, şe- hir kiliselerindeki papazlığı bile az gö- | Nöbeteci' Eczaneler Bu gece nöbetci olan eczaneler şunlar - dır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda' : (Şeref). Beyazıdda : (Asa- dor). Fenerde : (Emilyadi). Şehreminin- de : (Nâzım). Karagümrükte : (Kemal). Samatyada : (Rıdvan), Şehzadebaşmda: (Asaf). Eyüpte : (Arif Beşir). Eminönün- de : (Bensason). Alemdarda : (Sirri A- sım). Küçük pazarda : (Necati Ahmet), Beyoğlu cihetindekiler: Tünelbaşında ; (Matkoviç). Yüksekkal - dırımda : (Vingopulo). Galatada : (Mer- kez). Taksimde : (Kemal Rebul). Şişli- de : (Pertev), Bakırköy : (İstepan), Be- şiktaşta: (Ali Rıza), | recek kadar kendinde bir kudret his « İsetmişti. Ve bu kudreti hissettiği an -| J'emhı (lınl)'mdmıhnııw—. “Üsküdar, Boğaziçi ve Adalar: Üsküdarda : (İskelebaşı). BSarıyerde : (Asaf). W mıim Beybeli - |nu ha'kugıhı h'al Nabo da hıhrdı. eline düştüğünü sihirbaz Maya ile bir kaç zenci uşaktan başka bilen yoktu. Sama o gece tılisımli ilâcı yere vu- rup döktükten sonra sabaha kadar şa- rap içti.. ağladı.. söylendi.. ıstırap ve kararsızlık içinde kıvrandı. Ve dünyada kendisinden daha baht- sız bir insan olmadığına inanarak sız- dı.. uyudu. Sama, o gün Uran'ın verdiği müj- deden memnun kalmamıştı. Gerçe Sumer kralı gibi bir hüküm- darın kızını almakla mevkit çok yük- selecek ve nüfuzüu artacaktı. Bunu bili- yordu. Fakat, Ur sarayına geldiğinden niçin memnun değildi?. Bunu kendisi de bilmiyordu. Uran ona: — Göz kamaştırıcı bir saadet ve varlık içinde yaşayacaksınız! Dedikçe, o, Sirtellâda kaldığı müd- detçe kalben daha müsterih yaşadığını söylüyordu. Sama kadınlara karşı her erkek gibi sırnaşık ve düşkün değildi. Tunçayı candan sevmişti. — Tanzerle Nâraş da onu seviyor amma.. Tunçayın hayatı benim elim- de idi. Onun gözlerini ben açacaktım. O, elbette ötekilerden ziyade beni se- vecek, bana gelecekti. diyordu. Artık mademki Tunçay da ölmüştü. O, bütün Elâmlılar gibi sevgilisinin | : matemini tutacak; yasını en aşağı üç yıl unutmiyacaktı. Bu sırada yüzünü görmediği bir kızı nasıl sevebilir.. onunla nasıl evlene - bilirdi? Hem Gudeanın hastalıklı kızı ile, . bir kere olgun yüzünü görmüş, gözle- rinin içini görmüş, yürüyüşünü gör- müş olsaydı.. yüreği yanmıyacaktı. Tunçayın gözlerini çok yakından görmüştü.. içi sevgi ve ateş doluydu.. Yüzü, bütün kadınları kıskandıracak kadar güzeldi. Hele yürüyüşü.. Sama, Suz sarayında onun kadar ince belli, güzel endamlı ve sülün gibi sevimli bir kadın görmemişti. Tunçay sarayın bahçesine çıktığı zaman, kral Nabo'- nun bütün hassa Zabitleri arkalarını dönerlerdi. Faka, hepsi de yıldırımla (vurulmuş gibi, içlerini çekerek sende- lerler, titrerler, ayakta güçlükle durur- lardı. Sama onu böyle bir kaç kere gör - müş.. sendelemiş.. titremiş ve gözü - nün ucile tecessüs etmek fırsatını da | s-mumı kaçırmamıştı. Tunçay sarayın bahçe- namak için inerdi. O sırada hassa za - bitleri yüzlerini duvarlara çevirerek etrafta nöbet beklerlerdi. Bunlardan dı. : Sama bu kadar güzel ve sevimli bir mu unuturdu? ve inliyerek yaşayacaktı. larla yaşarlardı. Bu inanışlara göre bir erkek, bütün ömrünce bir kadın sever, onun sevgisile yaşar ve onun sevgisile ölürdü. Bir kadından öbür kadına ge - nınmasının sebeblerinden biri bu idi: dı.. O, sevebileceği kadını henüz bul - mamıştı. Bulduğu #zaman, tereddüd - sine ceylanlar ve keyik yavrularile oy-| başka hiç bir erkek bahçede bulunmaz-| kızı kaybeder de onun sevgisini çabuk w Elbette yıllarca onun yasını tutarak Zaten Suz şehri ahalisi garib inanış- çen, kalbinde birden fazla kadın sevgi-. İsi yaşatan erkeği uğursuz sayarlardı, Samanın Suz sarayında da uğurlu ta-| Sama hiç bir kadının yüzüne bakmaz- | süz: «İşte, ben bu kadını seviyorum. | Onunla evleneceğim!» diyecekti. Bu-| rüşt, metin iradeli, ciddi ve dostlef'| karşı faydalı olmaktan zevk duyat ” erkekti.. tam bir erkekti. Camo, Uran'a neler anlatıyof Prensesin cariyesi zenci Camo, bi bah, sarayın loş dehlizlerinde Uraf karşılaştı. Camo, hasta prensesin iyileş istiyordu. Yedi yıldır Gudeamn kızına bakmaktan usanmıştı. ı Güdeanın kızı neden hasta idi? — Güneşten niçin kaçıyordu? , Bu ınmog'uneka&uhıçhmıe fedememşiti. Uran da bunu merak etmişti. Camoya sordu: — Güudeanin kızı neden hasta dı? Güneşten kaçmasının sebebi 9 _ dir? — Bunu Gudea da merak etti.. merde ne kadar Asu varsa, l'ıepoım ” getirtti.. sordu. Hiç birisi gonulle fahlık verecek bir cevab veremedilef — Tuhaf bir hastalık bu2 İnsan v neşten kaçar mı hiç..? - — Fakat, prenses bir kaç gündet — Güneşten kaçıyor mu gene? — — Hayır. Eskisi gibi değil. Penctf nin örtüleri yarıya kadar açıldı. Odati? içine güneş ışığı gndı. — ©O halde prensesin neş'esi dc rinde demektir? — Burası pek malüm degıl yüzü gülüyor: «Güneşi gormek l rim! »diyor. Pencereleri açıyoruz. ge zan da: «Ne ses.. ne güneş.. hiç bir Şt istememl» diyor. Pencereleri yanından çekiliyoruz. Uran dudağını bükerek mırıldan * dı: w — Çok garib bir hastalık. Uykusut” da neler sayıklıyor acaba..? _ — Geceleri odasında benden başkt? bir kimse yatmaz. Dün geceye | l uykusunda benim anlamadığım bir di le konuşurdu. Bu gece: «Samadan kof" kuyorum!» diye söylendi. : — Sahi mi söylüyorsun? Demek v! J ' kusunda da Sama ile meşgul, _ — Uyanık iken de bana Samadaf bahsediyor. ' — Ne söylüyor bakalım? (Aı-kaı n!) Son Posta mmı.myası.nmdııvemıxsazew Yerebatan, Çatalçeşme sokak, 25. | İSTANBUL . Gazetemizde çıkan yazı E’î resimlerin bütün hakîarı mahfuz ve gazeteımze ıittir ; l ABONE FİATLARI — K e — l B M © P. — m ai he A M — — e - Ki Dl— ;.:_ç k | J aeti '» | 1 16139 15 q Sene| Ay | Ay ”Axı YUNANİSTAN - (2340 | 1220| 710 | 270 | | genesi — İ 2700l 1004 | 800 | 800 Abone bedeli peşindir. Adres —| değiştirmek 25 kurüştur. K | Gelen evrak geri verilmez. —| İ İlânlardan mes'uliyet alınmaz. | Cevap için mektuplara 10 kuruşluk | Pul ilâvesi lâzımdır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: