* mısınız? diye sordu. & Sayfa Viyanada bir aşk faciag SON POSTA çtimai bir dert Çocuğunu öldüren anne | Buçırıl çıplak Suç'u kadın mahkemede hıçkıra hıçkıra ağlarken “Çektiğim istırap yetişir, beni idama mahküm ediniz,, diyordu, fakat beraet kararı aldı Viyana muhabirimiz bildiriyor: Innsbruk ağır ceza mahkemesi bü- tün şehrin alâkasını celbeden bir da- vayı rüyet etmektedir. Dava bir ananin öldürmesi davasıdır. Muhabi ana gazetelerinden naklettiği vak'ayı şöyle anlatmaktadır: z «Mahkeme ağzına kadar dolmuştu, şehrin kadınları işgal edi- eş merak ve heyecanla mü dafaa safhasına gelen bu davada genç Katerina Smidrak'ın neler söyleyöce - ğini merak ediyorlardı. Katerina şehrin en güzel, fakat gü- rmişti. Ve gayri meşru ı çocuğunu öldür- Saat 15 de mübaşirin dik dik çıkan sesi duyuldu: — Katerine Smidrak... Genç, bir kız, alnı yukarda, etrafına hiç te çekingen olmıyan n karak, dar koridordan ile nunalra mahsus yere geçt İhtiyar reis ve yanını yerlerine geçtiler, zabıt kâtipleri elle rinde dosyalarla gelip gittiler, nihayet jüri azalarile müddelumumi de yerine oturdu. Reis gözlerile etrafa sükünet telkin ettiklen sonra, titrek bir sesle maz- nuna: — Müdafaanız için avukat tuta Sımnidrak... Genç kadin, kuru, sert bir ifade He: Hayır, dedi. Ortada avukat tara- fında müdafaa edilecek bir hâdise yok. Reisin gene kuru ve titrek sesi duyul du: — Öyle nİZ. Genç kadın, o zamana kadar sakin idi. Biraz heyecanlandı. Etrafına bakm ise son sözlerinizi söyleşi- dı. Ve kelimeleri teker teker telâffuz! ederek son sözlerini söylemeğe başladı: Muhterem Başkan... Çotuğumu ben öldürdüm, ve sonra gittim, ormana gömdüm. Bekçi beni bu işleri yaparken görmüş, yakaladı. Yaptığım iş bir cü- rüm olduğu için huzurunuza getirilmiş bulunuyorum. Kanunun emrettiği ceza yı vereceksiniz. Hayatımı mahkeme kürsülerinde yıp Katerina | Katerina Smidrak — Katerina âdeta kendini zorla mah | küm ettirecek şekilde konuşuyor. Ken lafas etsin, belki jüri heveti iyeline karar verir. Katerina oturduğu yerden kalktı: — Dertlerimi deşmekte ne fayda var? Evet mahküm olmak istiyorum. Çünkü çektiğim ıztırapla başbaşa kal- | mak ihtiyacındayım. Görüyorsunuz ki, | dik ve gür Konuşuyorum. Kimseden çe| kinmiyorum. Mahkemede, fını meşru surette kaybetmiş ve son ra da güânahının mahsulünü satmış bir nsan gibi değil, bir kahraman gibi bu-! hunuyorum. Ve bunüun için de kendimi | haklı görüyorum. | Muhterem Başkan, siz dokuz sene J dir, bu şehirde ağır ceza reisisiniz. SE-i ni daha çocuk iken tanımıştınız. Baba- | mı çok severdiniz, ve ben de 13 yaşın- | da bir çocuk iken beni dizinize alır, ce- Ebinizden çıkardığınız çikolataları ve l rirdiniz. Bugün karşınızda durduğum için ve | beniim davamı rüyet etmek mecbüriye tinde kaldığınız için muztaripsiniz, bu- nu biliyorum.. Fakat bir hâkime yakı- Şşan metaneti gösleriyorsunuz, ve yol dan çıkan bir kızı, sevdiğiniz bir insan "da olsa, cezalandıracak mevkide bulu- | nuyorsunuz. | | Muhterem jüri âzası; görüyorum ki | çocuğu Sokakta bırakacak mıyız? İzmitin bir köyünden İstanbul sokaklarına atılmış bir yavrunun acıklı macerası Yeşildirekte kimsesizlerin, — yersiz yurtsuz adamların bir gecelik barınma larına mahsus açılmış yurttayız. Burası eski bir medrese. Bahçenin or tasında bir kuyu var, Kapıdan girince sağa doğru yürü - düm. Birinci odanın takıldığından be- ri silinmemiş tamlarından gözüme bir takım çocuk ve kadın şekilleri ilişti. İkinci odanın kapısı bir mağara ağzı gibi simsiyahtı. Bunu da geçtim. Üçün cü odada elektrik yanıyor. İki erkek so banın barularımı düzeltmekle meşgul zelâm verdim: — Buraya bugün bir çocuk getir- mişler? Ayaklarının altına bir sandalya ala- l b değlk di Cemil rak tavana yakın boruları iyice yerleş tirmeğe çalışan adam, mahallenin bek çisi: — Nasıl çocuk? diye sordu. — Bilir miyim? Sırtında bir çuval varmış. Kimsesizmiş, Bir an düşündü. Sonra tekrar sordu. — Ne yapacalısınız? — Konuşacağım. Yere atladı. Odadan çıktık. Birinci o dayva girdik. Döşeme simsiyah. Büyük bir dökme ratan reis bu kadar vazıh bir itirafı güç | yaşlı başlı insanlarsınız... Ve bir çokt soba gürül gürül yanıyor. Etrafta 7 ile lükle kabul etmek istedi. Belliydi ki| larmızın kızları da benim mektep arkâ| 15 arasında 5 - 6 çocuk kucaklarında genç kadın için esbabı muhaffefe arı- daşlarım. Dikkat ediniz. Ve onlara di-| küçük çocukları olan öç kadın var. yordu. — Başka söyliyeceğiniz birşey yok mu dedi? Kız tebessüm etti: - Mahküm olmak için bu kadarı kâ fi gelmez mi? İşe Müddelumumi müdahale etti: yiniz ki, Katerinin başına gelen felâket bir gün onların da başına gelebilir. Katerina birden bire arkasına dön- dü, samlin arasında oturan sarı saçlı |bir genci gösterdi. Ve titreyen sesine lmetınet vermek isterken: (Devamı 14 üncü sayfada) —a | GÖNÜL İŞLERİ! Okuyucularıma Cevaplarım Bir genç kız bana Ziya Paşanın bir beytini hatırlatıyor: Gönlümün aşku vefadır. şerefi, Ünvanı, Sevenin ben kuluyum, sevmeye - nin sultanı. diyor. Arzusu üzerine güzel mektubunu sutunlarına aynen geçirmiyeceğim, kendisine tek cümle ile cevap vere - yim: — Ben de öyle düşünürüm. Gö - rüşlerde tamamen mutabıkız. * Mösyö Pierre: Sorduğunuz sualin cevabı salâ - hiyetimin hudutları içindedir, am - ma yazı müdürü beni bu mesele ile uğraşmaktan menetti, sebebini bil - mioyrum. Fakat nazik, galiba biraz da tehlikeli olacak. * Samsunda Bay Şevkiye: Hâdise madem ki mektubunuzun yazıldığı günden 46 saat sonra ola - Caktı, Bu daklkada tekemmü olmak Jâzım. Artık nasihatim ile â - mil olamazsmız. Fakat müstesna bir karakter küvveti göstererek muka - vemeti sonuna kadar götürmiye mu- vaftfak olmuş iseniz sizi tebrik ede - tim, etmiş ı * (XIL S.'T. Oz): Birbirlerinin dillerini dahi artı - yamıyan bir kadınla bir erkek htra - smdaki hisse ben ask sıfalını vere - mem. Bu bir istektir, uzun sönmiyen bir istektir, aşk ka şıl anlaşmadan doğar, istek kuvvetinden. Size her hang' bir tavsiyede bu - lunmıyacağım. — Fikrinizde ©o kadar sabit görünüyorsunuz ki fayda ver- miyocektir, fakat unutmadan go - rayım: Geçen sene, yahut — evvelki sene bana bu meselenin başlangıcı - D anlatmamış mı iliniz? süren, TEYZE Bekçi: — Burda mı bugün gelen çuvallı ço- cuk? dedi. Kadının biri cevap verdi: — Burda çuvallı çocuk yok. Bekçi yarı kendi kendine, yarı bana: — Yandaki odada olacak! diyip yü Tüdü. İkinci odanın karanlık kapısından içe Ti uzattık başımızı. “Âyni suali sor - duk. İçerden zayıf bir adam çıktı. — Şimdi burdaydı, dedi, galiba yüz numaraya gitti. ' Birinci odadan meraklanarak arka - mtza takılan küçük oğlanlardn biri koş tu. Ni yız. , ” Sertında basmadan bir mintan var. azlarına da bir cuval koymuş, S; - "erile görlerimin tâ içine bakı- 4 korkmuyoör, korkmak ne- hyet çuvallı çocukla karşı karşıya — Anreon ? — Sai — MNeden Mmanın vanında Otuttmar- Löm? — Reni »a n Fünderdi. Ansm HEode ei tser, O wiar Ht ne ha'in verep #Ür, Ron seni berlivemem derli, | Venura bindirdi heni, buraya yalladı. | I Na kadar #eluvor? (Devamı 13 üncü savfada ) Tarihten sayfalar: Öldüren Mektii, xK * » Sadaret Kaymakamı Salih Paşa Sadrazam çekemiyordu. Padişahın Hekimbaşısı ona: - “ Kalbi zayıftır. Kötü bir haber ona bir büyük Bir hoşca davranasın ! ,, dediği zaman İdd BÜ 1789 yılı martının yirmi altıncı gü- nü idi. Tuna boyundan — her gün bir kaç at değiştirerek gelen bir süvari İstanbul sokaklarından — dört nal geç- miş, Babıâlinin önühde yere inmişti. Üstü başı toz ve toptak içinde o- lan, tozların terle karışması yüzünden yüzünü bir çamur tabakasının kapladı- ği bu adam bir mektup getiriyordu. Bu mektup Serdarı Ekrem Koca Yusuf paşadan geliyordu. Acaba içinde ne yazılıyordu? Herhalde iyi bir şey yoktu. Çünkü iyi bir haber olduğu zaman bu adam- ların yüzleri güler ve en kalabalık caddelerden ve meydanlardan geçerek nâralar atarlardı. Attan inen adam Babiâlinin mer- met Merdivenleri başında duran sırma elbiseli, stırma şalvarlı ve sırma çepken- £ B kapıcılara sordu: ğ — Kaymakam paşa hazretleri kan- dedir. Hemen görmek dilerim. Veziri âzam Koca Yustıf paşadan gelirim. kE $ Kapıcılardan birisi telâşla doğrul- k"'a”“:_m;yi::ı y da: larının duînliii# — Bundadır. Yürül... yiş balabilirli Boş bir salona girdiler, bir koridor- düşünüyordu! dan geçtiler ve sedef kakmalı, fildişi| —— — Devlet işlefi işlemeli bir kapının önünde durdular. ee şü rııeünv Orada başka bir kapıcı vardı. Atlının | oygu, 1 pp Tunt arzusu ona da bildirildi ve içeri alındı. | ; b bouıl"d'a" ğ Biraz sonra sadaret kaymakamı Sa- Takını S lih paşa atlas kese içindeki mektubu | £ yepm MF çıkarıyor; mühürlü zarfı açtıktan son- zalarderı lli h”: ra merak ve heyecanla okumağa baş- Halk diline düşe? hyordu. vi lar. O'vele li ıw Okudukça elleri titremeğe, yüzü sa| | lamıştif” A İNME ae eĞ Ayağa kalktı. Kavuğunu, kürklü Kti heııü"w cübbesini düzeltti ve el pençe divan Buriy meydll""dı# duran çavuşa emretti: ten f| — Sarayı hümayuna gitmem gerek- :::::ıîll“ .ı) tir. Tez ol! nüfuzu kalmamttil 9 Salih paşa kapının önünde çavuşüun | . 5 olar omuzuna basarak atına bindi. Sırma|, . y işlemeti eğöt tözrüğde'daba * heşbetlil "” aı,ı,î...n önürt görünmek için mümkün olduğu kadar Selim geliyo'd“' y dik dürmağa çabalıyordu. l O.”yençili J’ğ Salih paşa saraya vardığı zaman | |) İ-.lı:le Koca yeri hemen padişahı görmek istedi. nıi.yoı du. Eğer N — Padişah yorgundur. - Bildirelim. YO e w Dedileri z hursa elbet KoCâ e — Koca Yusuf paşadan bir mektup Mi et B gelmiştir. Onu. getirdim. getirirdi. K Padişaha haber verdiler. Salih paşanın Hytie'e Birinci Sultan Hamit ihtiyar bir a- ei v , damdı. Sakin ve sessiz yaşıyordu. Or-| “S”8E YMEN A ça & dunun zafer kazanmasını, düşmanla- ftır. Kötü bif P“'T rın her yanda bozguna — uğramalarını î'elkk;ı olabilir istiyordu. Fakat işte o kadar... Demişü, ge Birinci Napolyon: İşte elindlw Fi b — İstemek, yapmaktır. dücenkiden KBü bit t Der, Fakat lâfla değil, çalışmakla... sadına varmmak SÖŞ Birinci Sultan Hamitte işte bu hal Küit mi!’ı ! yoktu. ğ BAF gçe i Salib paşa PSĞP YÜ Düzensiz bir ordü, bunak vezirler, Li d Boç Xu — Bilirim, &* 'ıüwd yiyen valiler, halkı din namına ” soyan bir sürü kadı, milleti bir sağmal “"“"f_i'v_ Ni b:uf inekten farksız gören bir saray... Kuştüyü yas ipek Böyle bir yerde bir padişah ne ka- şında ""'“h“. dar iyi dualar yapsa faydası olur muy- 'f"'nğıl"ı"dı du? bir kürk vardi: HArL ü £ oadisahta | bakışları. titrek ) i ,Hılk "îe bütün kabahati padişahta könaalleği dayordu : ülüyü Mib — Başımızda bir genç padişah olsa |7*Y Ni işler böyle mi gider? :ıı l)rııdııı; b Deniliyardu. orkunç li nnv O | — Harem eğası bir taraftan, hekimba-| "dut :“" yebır BN İt diğer taraftan Salih paşaya tenbih- Salih paşa t lerde bulunuyorlardı: selâmladı. — Efendim'z biraz rahatsızdır. Kal- bi zayıltır. Hele bu Moskof harbi onu nt , ipek bitirdi, Özi kelesi işini düşünmeke| » — Sşfh"fd:, g ten, baska düşünceye vakit bıı’ımu_!Ko“ 'l“'“ Bir hoşca davranasın! ü bir| bun etmiştir. haber ona bir büyük felâket olabilir! ! oA ı'" Salih paşa koca kavuğunu düzelte-| — N' e$i7 : rek, cübbesinin önünü kavustururken, | haldedir? Bona kalın bir sesle cevap veriyorda: (Devamil