z # 6 Sayfa İngilterede kral ailesini müteessir eden dedikodu Dük Dökentin Misis Allen isminde çocukluk arkadaşı bir kadını otcmobiline alarak bir baş mütehassısını dedikodulara yol açtı ziyaret etmesi çirkin Son posta ile ge- len Sandey Ekspres gazetesi Londra ki - bar mahafilini gün- lerce meşgul eden kötü bir dedikodu - nun lafsilâtıni ver- mektedir, Dedikodu doğru - dan doğruya Dük dü Kentin ismi etra © fında cereyan etti - ğinden Krali ailesini ve bilhassa Dük dö Kenti ziyadesile mü teessir etmiştir. Dedikodu 1936 se nesinin sonuncu gü nü, yani 3! Kânu huevvel. 1936 da, Başlamıştır. .O gür Dük dö Kent Mrs Viyam Allen ismin de bir kadınla bera» ber Londrada Fleet Streette © bulunan baş okuma mütehaş sısıni ziyaret etmişti. Meselenin bun- dan sonraki safhalarını gazeteden ta- kip edelim: “İşte o günden sonra dedikodu aldı, Yürüdü, Bazı gazeteler bu ziyareti ele aldılar, haber fotoğrafçılar, muhabirler vasıtasiyle birkaç dakika içinde dünya nın dört larafına yayıldı. Dedikodu derhaj tesirini gösterdi ve teessüfe şayan neticeler verdi, Düke imzasız mektuplar Haber memleketin her tarafına ya yılınca Dük dö Kente sayısız mektup- lar yağmağa başladı. Bunlar arasında Düke muhtelif imalarda, hattâ itham- larda bulunanlar da olmuştu” Birçok- larıda baş okuma mütehassısına yapı- lan bu alelâde bir ziyareti Mrs Allen ile Dük arasında gayri meşru bir ma» ceranın mevcut olduğu şeklinde tefsir etmiş görünüyorlardı. İş ehemmiyet kesbedince Bu mektuplara ilk önce ehemmiyet verilmek istenmedi. Fakat dedikodular önüne yeçilemiyecek bir dereceye va. rınca mesele değişti. Her tarafta ku zi- yaretin bahsediliyordu. Nihayet Mis- ter Allenin talâk davası açmak teşeb > girişmiş olduğu da ortaya atıl- ii, # Sandey Ekspres bütün bu dedikodu- ları kaydettikten sonra yazısına şöyle devam etmektedir: «Hakikat aşağıda yazacağımız gibi - — m SON POSTA b İğ > Meğer ne kadar edebiyatı seviyor - w İmuşuz! Bundan sonra kitapçılar, gene © İiki elleri böğürlerinde, kitap satılmı - deği iyor diye ne kadar hayıflansalar artık inanmıyacağım. Her halde şairlerin şiir mecmualarını ve romancıların roman- larını satın alıp bağırlarına basan bil- gi ve san'at âşığıYed-i Gaipler var! Bu görünmiyen eller her halde edebiyatı da, edebi mahsulleri de koruyorlar de- * İnek! Öyle olmasa İdi, geçenlerde E » İdebiyat Fakültesi gençlerinin ve pro - İ fesörlerinin Beyoğlunda bir tiyatroda tertip etmiş oldukları edebiyat gecesi on yedisinden altmış yedisine kadar san'aş meflünü bir kalabalıkla hınca” hınç dolup uğuldamazdı! Nasıl ki bu İağaltmn akisleri düne kadar gazele ve mecmua Sütunlarından da taşıyot- du. Hakikaten ne idi o, halk edebiya » tını yücelten, divan edebiyatını İse ne zamandır inliye inliye süründüğü taşlı, Eski Edebiyat Gecel Yazan: Halid Fahri Ozansoy ne, şimşekler, 9€ «<Fecriati kulü nü ya” ye başlıyan ne vururdu! Hem b ş kadar virgülünü gi mesi kelimesine dinleyicilerini İ ler de yazardı. ÖYLEMİ olmağa, Şabal ra hemen hemeh rünüyordu. şark masalları tı. Renk renk ku. $ şırdıyan bir üslÜP ları Picerrelouys © sureler de yazi bahseden ve içil zamana göre lerle yazdığı bir # rum. Salâhaddii mizde bir tek n i Zola'ya taş çıkariğ vii Pati, sembolik şiirler yazardı ve Çengelkö * yünde otururdu. Zayıf, çelimsiz bir çocuktu. Veremden öldü. Mrs Allen dir: Madam Allen üç seneden beri İr-| zül. Namık Kemalle Recaizadenin kı- landada oturuyor, gan çocuğunun hâtırını topraklı viraneden yedi kat arşı âlâya kaldırıp sivrilten hitabeler! Ne idi o, Yunus Emre, Karaca Oğlan, Köroğlu kiyafet ve makyajlarile okunan şiirler. Kavuklu bir türbe sandukası başında dertli dertli gazellerini hıçkıran Fu - Londraya nadiren! tıkları ve çığlıkları... geliyordu. Geçenlerde çocukluk arka - daşı Dükü görmek ve Düşesle yeni do ya, artık arkası şafak gibi sökün ede- sormak için | ceğe benziyor. Bana bu hükmü verdi - Londraya geldi. Dükün köşküne indi. İren de bugün yeni aldığım bir daveti- Bu ziyaret esnasında Mrs Allen Lon-| ye... Halkevinin edebiyat gecesi... Ve draya gelmişken baş okuma mütehaş- | yakında kim bilir daha böyle nice par- sısından bir randevu aldığını ve oraya | Jak edebiyat geceleri... Eh, artık kitap gideceğini Düke söyledi. Bunun üzeri ne Dük Madam A'leni otomobili ile Her ne ise, bir kere bu adım atıldı satılmıyor, edebi eser alanların adedi Beyoğlu sinemalarının kapıcı, biletçi Mehmet Selim de şiirler yazardı, bir tanesinin İsmi aklımda" Münzevi... Ne hoş çocuktu bu Mehmet Selim! Ki da Remy de Gourmondun iki cilt (Mas- kelerin kitabı) isimli fransızca eserile gezerdi. Fransız sembolistierinin eser- lerini çok güzel bir tahlille ve por- trelerini çok ince görüşleriş canlandı » ran bu kitaba meftundu. Garip bir hu- yu da vardı: Her hangi türkçe bir Şii - rin bir beytini hemen bir kâğıt üz İfransızcaya tercüme eder, yüksek sesle okurdu. Manası hoşuna giderse güzel derdi, gitmezse başını kesseler O şiiri beğenmezdi. Onu son defa büyük harp- te ihtiyat zabiti olarak Kafkasyaya gitmeden görmüştüm. Galiba önce Su- sılı bir edebi te hiç bir ferdi ölesi, Hepimiz bir havâ duk. Ve işte bu ari Beşiktağtaki evimi” gecesi hazırlanış. a Ah o gece ve © Hakk: Tahsinin meraklı bir çok mi ut çalar, kimi *X inletir, kimi gazeli mahalleyi çın çi? © bunları davet etmi li misafir ,..Galibs ç ii baş okuma mütehassısının yanma gö- a nie İürmeği teklif etti, Bu zi; z sin doktorların tavsiyesi üzerine tam| xi mi i ö, e bir istirahat halinde Talikmiği icap e mi A yiye den saat 3 ile beş arasında yapıldı. Dük | cak! Tevfik Pikretin dediği gibi: bu ziyaretten istifade ederek kendi ba- İnan, Halük, ezeli bir şifadır al - şın: da mütehassısa göstermiştir. danmak! İşte hakikat budur. Bu çirkin dedi- e kodu, netice itibarile, biribirlerine ay yirmi, i ni derecede kuvvetle bağlı bulunan ül geler gerek gile e Teri Dük dö Kent ve karısı Düşesle beraber kalabalık tiyatro salonlarında değilse mes'ut bir zevç ve zevce olan Misis ve bile, evlerde ve salonlarda kutlulanan Mister Alleni de çok müteessir etmiş-| başka edebiyat gecelerini düşünüyo-| hangi rakırlı tepeye yapılan bir ta - rum, İşte bu gecelerden ilk âklıma ge -| arruzda şehit düştüğünü işittim. leni!. Fakat daha evvel size şahısları| Hakkı 'Tahsine gelince: Eskidenberi tir.» Müzelere fırın yapt rılıyor Geçen sene inşa edilen müzeler kimya lâboratwarı için bir fırın yaptır tanıtayım, lık tahsisat müzeler idaresine gönde- rilmiştir. m ——,—— e — 0 — GÖNÜL İŞLERİ! Bir çocuk kaç Günde doğar? Anne olmak üzere bulunan bir kadın okuğucum benden doğrudan doğruya gönül. işlerile olmasa “bile neticesile alâkadar olan Bir sual s0- ruyor: — Bir çocuk kaç günde doğar” diyor, müstacelen cevap istiyor, bu itibarlâ mektubunu, sıraya tâbi tut- muyarak o doktorumuzdan 'sordum. Aynen şöyle dedi: — 9 ay, 9 gün, 9 saat diye hesap etmek, ayların bazıları 30, bazıları 31, bazıları da 28, yahut 29 olduğu için insanı aldatabilir. Ay hesabın - dan ziyade gün hesabı yapmalıdır ve bir çocuğun anne karnında du - racağı müddet hamil dakikasından itibaren 270 ile 271 gün arasında - dır. Genç anneler ne zaman hamile kaldıklarını ekseriyetle bilirler. . o dakikadan itibaren hesap ederlerse çocuğun ne gün doğacağımı kat'iyet- le kestirebilirler. Tabit kaza ile er - Ken doğum bu bahsin haricindedir. * Şöyle bir mektup aldım: wOn yıllık evli ve üç çocuk baba- sıyım. Memur olduğum için hep ki- ret te Düşe- hâyır görmedinse ne ziyanı var? De-|" Yu 1328. Milâğiye lütfen siz çevi -| benim ilk mensup olduğum edebi nes- nlması ve bir etüv makinesi siparişilrin... Ben henüz Galatasaray Jisesin -İlin bir kaç çehresi. Başımızda üstat o- tekarrür etmiş ve bu iş için 1000 lira-| de talebeyim: Sınıf arkadaşım, bugün | larak, - Rebabın da başmuharriri sıfa- münü içim yanarak hatırladığım! tile -, Fecriatinin meşhur Şahabeddin ressam Namık İsmail... Ben gece etüd-| Süleymanı vardı. Fecriatiye, hattâ bü- ——— a) lerinde Şiir yazıyorum, namık resimle-| yük romancı Hüseyin Rahmiye o za - he? Bol bol içki iy tatlılar yendi ve ) bir odada müsamef? yil nın kapısı karşısındd ri duvarın zavi, muştu. Üstünde beyi bir lâmba.. Dağımiıy? riye cephesine de gitmişti. Bir gün postacı bana onun bir kar- tını getirmişti. Bilmem hangi rakımlı tepeden yollamıştı o resmi... Selimin agelki, kefyeli bir resmi; altında da şu beyit ve imzası: Agelli, kefyeli bir pir olan bu şeyhi Selim, Acap olur mu sizinçün bir âşina- yi kadim! Aradan ne kadar zaman geçti, bil - miyorum. Bir gün bir tepeye, - bilmem! ğer bir şiirini okW?'9 kıtmağa başladıla”, ter bitmez de i bapçılır birer bif©” manzum veya m mağa koyuldular ne okudum, onu “ ş coşkun dervişler gibi j mizi, bazan da İŞL “ii la nayilik ettiğimi. Bu nayilik tabiri “ leymanın bize so çok içki içerdi. Bir gün o da devrildi gitti. Aşağı yukarı on yıl oluyor, İşte Ş râlık evlerde ömüt geçirmekteyim. Fakat karım titiz Kuylu olduğundan her gün tahta siler. Hane sâhibi be- na karımın bu-halinden acı ocı şikâ- yel eder ve döşemelerin ıslana ısla- na çürüyeceğini . söyler. Karim meram anlamaz. Nihayet, hane sahibi bu sebeple bizi #nden çıkarır. Yeni taşındığımız evde de ayni hal devama başlar. Bu suretle biz o Taemlekötlen ayrıhneiyâ ka - dar bir kaç ev değiştirir ve herkese sermayeli oluruz. Karım, 6 kadın işidir, aldırma der, fakat ben onun bu hâlinden çok hi- cap duyarım. Çünkü herkes arkâm- dan kılıbık diye güler Acaba ne va- payım?» Buna benzer deriler münasebetile bir kaç defa söylemiştim. Yapılacak iki şey Vardır. Birincisi kadını sinir doktoruna göstermek, telkin ile yo- la gtirmiye çalışmak, ikincisi de da- ha kolay olarak susup işin içinden çıkmaktır. Söz arasında unutmadan söyliye- yim: Okuyucumun ;bahsettiği kıl - bıklık sıfatile pek utanılacak bir şey değildir, ve herkeste az çok, fakat Mutlâka vardır. TEYZE rini yapıyor! Hey gidi günler! man bizleri, biz gençleri hücuma teş - İşte o esnada Rebap isminde bir haf-| vik eden de o idi. İlkini ne ise amma, ta'ık edebi mecmua çıkmağa başlamış: | ikincisini düşündükçe merhuma bu - tı. Mecmuanın sahibi, arzuhalciliği e “| gün bile için için kızıyorum. Fakat ge- lığa çeviren Cemal Nadir is- debiyatı minde - şimdiki genç Karikatürişt Ce-! ne de çok iyi kalbi vardı. Şahabeddin Süleymanın... Bu küçük zaafinı da mal Nadir değil, Aman zühul etmi -İçoktün affetmeli idim. Değil mi'ki bu- yelim! » kışa sivri sakallı bir adamca-| gün o da, toprak olan arkadaşlarım a- gız... Bugün ölü mü, diri mi bilmem; yalnız adını hatırlıyorum. “Çehresi de hayal meyal gözlerimin önüne geliyor. zasındadır... * Yazılarımız «Rebaps da çıkardı am- Ha.. Gözlükleri de vardı! İşte o ede “İma edebi mahfelimiz, ilk zamanlarda, biyat patronunun mecmuasında «Sa -İ Fındıklıda, şimdiki Güzel San'atlar A- na» isimli bir şiirim Çikmişti. O güne) kademisinim biraz ilerisinde tramvay kadar kim bilir kaç edebi mecmüanın yolundaki bir küçük kahvehanenin, içi- yazı odasından elime kâğıllâarım © velne ancak iki masa ile beş altı iskemle defterlerim sıkıştırıbp Mezaketle ko - vulduktan sonra ilk zaferim.. "Tanrı ar- zubaiciden razı olsun. Yarım debi hüviyetimin teşekkülünde ilk yardımı ondan görmüşüm!.. Galiba son yardircı da... sıkışabilmiş olan daracık odasında ku- rulurdu. Selâhaddin Enisi bir gün bu kahvehanenin önünde yan kaldırımı na atılmış bir iskemlede oturup çay içerken bana tanıtmışlardı. Tanıtan da, Yakup Salih ismindeki arkadaştı. O - Benim bir tek şiirim ©kti ya, ârtıklnunla da yeni tanışmıştım. Bâna her bir şahsiyet sayılabilirdim!. O Hemeh|)gün sahife sahife mensur şiirler oku- ertesi hafta Galatasaraydaki arkadaş -| yordu. Bir aralık aramızda, galiba € - lardan Hemedanizade Ali Naelyi”de o| debiyata hepimizden evvel başlamış, dükkâna sürükledim. Dükkân diyo -İhepimizden evvel şiirler yazmış olan rum, çünkü (Rebap) m İdarehanesi,İ Yahya Saim de karıştı idi. Fakat onun bugün Seref sokağının başindaki bak-İ yazıları nedense «Rebap» “da çıkmı - kal dükkâmdir! yordu. O zamanlar daha ziyade Yah- Mecmuada bizden evvel Vazı yaz -İya Kemal gibi nesirde şifahiliği tercih mağa başlıyan bir genç daha “vardı'İ ediyordu. Sonraları öyle velud oldu ki Meşhur naturalist romance Salâhaddin | hepimize parmak ısırtmıştı. Her mec- . Ve dahâ bazı gençler. Yakup) muada çeşit çeşit şiirler bastırıyordu. Sal , İsmali Zühtü, Mehmet Selim... | Hece mi istersin, uruz mu, beğen be- Bir de üveyahamın kardeşi Hakk: Tah-| gendiğinit. iİsin.. Yakup Salih ne oldu bilmem! İş mail Zühtü, Akmet Haşim imdi İçimizde en ateşli muharrir şüphesiz) tadı çıkmaz. Ge“ ki Ali Naci idi. Makalelerile Fecriatiye rum. cole ismi... Paul henk nazari yesipi” Türk edebiyatındi. lermişiz! Hattâ 5 haş isimli Rebapts' bir mecmusdâ puri 4 le ile bütün edeli v lemişti. Safahat yeltendiğimiz ale a ba çıkardıktan ft zaten hakkın gi muştu. Fakat bizin? yi remiz, yahut yeni gecemizde Rebap ” rini yaşıyor Ve BE *| ğı hiç birimizin a“ Mi ne ise, b gece böyle. cesi yapmıştık iştel 2 inal bir hususiyeti epi oda kapısının dış” de, aşağıdan yuk” e nin tırabazanı önün, kafeslerdi.. Bu # sânki mevlid dinle mahalle bayanlar! “gi samaklarına kadife mışlardı. Biz işte © cesini Beşiktaşin “di daki bir evde böy mıştık! Halka me parlağını gösteredi Aristokrat edek Minee, yirmi yıl €“ a tesehhüd miktarı Fakat ayrı ve da... Kısaca anla # ş»