SON- POSTA h. Herg Paristen gelen ilk Haberler sahi ise İ Yazan: Muhittin Birgen D ün, Paristen gelen ilk haberler sahi ise, Fransız hükümetinin mukabil teklifi üzerinde hükümetimiz için söylenecek çok söz vardır. Bu söz leri nasıl söyliyecek? Nerede ve ne şe- kilde ifade edecek? Bunları bilmek ©- na aittir. Fakat, eğer bu haberler sa- hi ise biz bunların üzerinde koönuş- manın bile müşkül olacağına kaniiz. Dünkü Sön Postada da okumuş ola- cağınız veçhile, gelen haberler şunlar- lır; M. Blum, her iki tarafın iddiasını tetkik etmiş. Bizim bazı noktalarda haklı olduğumuzu görmüş. Bilhassa kültürel ve idari meselelerde, evvelce Fransızlarla akdetmiş olduğumuz müu- ahedenin esaslarını haklı bularak büun- ların tatbikına taraftar olmuştur. Fa-l kat ne tarzda? Tarz hakkında gelen ha berier sarih değildir; anlaşılan şey, pa- muk ipliğine bağlamaktan ibaret bir takım müsaadeler, imtiyazlar vermeğe münhasır olacak, ki müphem bir şekil- de söylenmiştir. İkinci derecede M. Blum bu havali- nin gayri askeri bir mıntaka haline if- rağını münasip görüyor. İskenderun limanından Türkiyenin istifadesini temin eylemeği teklif edi- yor. Sancağın Suriyeye mebus gönderme sine ve valinin kim olacağı meselesine hiç karışmıyarak bunları Milletler Ce- miyetine bırakıyor. Yukarıdaki imtiyazların tatbikatına Suriye hükümetinin riayet edeceğin - den şüphe edildiği takdirde bu işi Fran sanın garantisi altında Milletler Cemi- yetinin deruhte etmesi de kabildir. Bu suretle yalnız İskenderun şehrine mah sus olmak üzere Cemiyet bir de komi- ser koyabilir. Nihayet, Ankara muahedesi esasla * rının tatbikat işini Fransa Milletler Ce miyetine de devrediyor ve ayni zaman- da Milletler Cemiyetinin bu işte vere- ceği kararları şimdiden kabule razi o- lacağını da söylüyor. * M. Blumun münasip gördüğü anlaş- ma esasları bundan ibaret ise, hükü - metimiz için söylenecek ve yapılacak hayli iş var, demek oluyor. Bir kere, İskenderunun Sancaktan, Sancağın İs- kenderundan ayrılması mânasızdır. İ - kinci derecede kültürel ve idari imti- yazlar ne demektir? Bunların tasrih edilmesi lâzımdır. İskenderun limanından Türkiyenin istifadesi, bizim için ikinci bir mesele- dir. Biz İskenderundan Türkiyenin is- tifadesini değil, Sancak halkının San- cağa sahip olmalarını istiyoruz. Binaen aleyh bu teklif bizim gözlerimizi kamaş tıracak bir şey değildir. Asıl mesele, Suriye ile Sancak ara- sındaki münasebetler meselesidir ve Fransanın diplomasi inceliği de bura- dadır. Fransa karşımıza gene yumuşak bir çehre ile çıkıyor ve bütün işi bu va- sıta ile Milletler Cemiyetine sevketmiş bulunuyor. Milletler Cemiyetine sev - ketmek demek, Napolyonun komisyon usulünü kullanmak demektir: Millet - ler Cemiyetine giden iş, oradan acaba ne vakit çıkar? Burasını ancak Allah bilir. e İhtimaldir ki M. Blumun münasip gördüğü esaslar bundan ibaret değildir ve bu havadisler bize noksan olarak gel miştir. Esas itibarile biz Fransadan bü yük birşey beklemediğimiz için teklif- ler hakkında hususi membalardan ge- len bu ilk haberleri de, zaruri olan ba- zı noksanlarına rağmen, gene doğruya yakın olarak telâkki ediyoruz. * Şu haberlere göre, bu esaslar üzerin de konuşmaya devam etmek ancak dip lomatik nezaket mülâhazalarının icap ettirdiği bir vazife olabilir. Eğer bu ko- nuşmalar ve bu konuşmalar arasında muhtemel tavassutlar bu işi halletme- ğe müsait neticelere doğru gidilmesini mümkün kılabilirse ne âlâ, yoksa, me- selenin bu safhada hemen halledilip biteceği hakkında büyük ümitlere düş- meğe mahal olmıyacak, mücadele yeni bir safhaya girmek suretile devam e- dip gidecektir. Biz bütün bu safhalardan geçmeği Resimli Makale: M Geç karar verenler, güç karar verenler.. BB di —l Bazılarımız önümüze getirilen bir meseleyi dinler dinlemez kemen bir hüküm vermekte istical ederiz, mu - kabil tarafı dinlemeden, hâdisenin muhtelif cephelerini incelemeden ve- rilen bu hüküm bizi ekseriya yanlış bir yola sevkeder. Bazılarımız da uğraştığımız me - sele hakkında bir karar vermekte çok ağır davranırız, meselenin bütün teferrüatını bildiğimiz halde kararı- nı vermekte tereddüt ederiz, bu ge - cikme önümüze çıkan fırsatın mu - hakkak surette kaçmasına sebep o- lur. î Ş N S lııııı!//////// Xxxxxxxxxx / Hayatta kazanmak için önümüze çıkan mesele hakkında tam fikir e - dinmeden karar vermemeli, fikri e- dindikten sonra kararı vermekte de gecikmemeliyiz, atalarımız «her şe- yin iyisi vasatıdır» derlerdi. Bu söz kıymetini elân muhafaza etmekte - dir. (SsSÖZ / ARAsıN DA ) Loyd Corc (4 Yaşında Futbol oynuyor İngiltere siya- set âleminin meş: hur siması olan | Loyd Corç ayni $i zamanda müthiş bir futbol merak- ; lısıdır. En mühim ğ"'** siyasi meşguliyet- ; : leri arasında bile, spor hâdiselerini ihmal etmez, fut: bol — maçlarının gayretli bir. mü- davimidir. *Geçenlerde, Arsenal - Çester Fild min düdüğü ile ilk vuruşu kendi yap- mıştır. Bugün 74 yaşına basan Loyd Corç, canlılığını ve çevikliğini bu spor aşkı- na borçlu olduğunu söylemektedir. #leyecan insanın boynunu uzatır mı? Hintlilerin meşhur heyetşinası Atina bir arkadaşı ile kavgaya tutuşmuş ve arkadaşını öldürmüştü. Atına bu yüz- den idama mahküm oldu. Kendisini a- sacakları gün geldi çattı, sehpa hazır - lanmıştı, ipe çıkardılar, fakat tuhaf bir tesadüf neticesi ip koptu ve Atına da yere düştü. İngilizler idam mahkü - munun ipi koptuğu zaman artık onu as mazlar, affederlerdi, bunu da öyle yap- tılar. Atıma da heyecanını teskin için hastaneye yatırıldı. Bir müddet sonra | yataktan kalktığı zaman boyunun 7 santim uzamış olduğu görüldü. Dok - torlar, bu hâdiseye maznunun çekmiş olduğu heyecandan başka sebeb bula- madılar. göze almış ve istediğimiz neticelere varmak için meselenin her safhasında ve her görüşünde aâyrı ayrı işlemeğe karar vermiş olduğumuz için gerek Fransızlarla doğrudan doğruya yaptı - Bımız bu temastan ve gerek bu defa işi vtetkik edecek olan Milletler Meclisin- den müsbet bir netice çıksın veya çık- masın, hiç vaziyetimizi değiştirecek de- maçında, bizzat sahaya inerek hake- ( HERGÜN . BİR FIKRA | Bir Ertuğrul daha mi? Eşref bir gün, İzmir askeri kr raathanesine girmişti. Kıraatha - nede bulunan o zamanın paşala - rından biri, Eşrefi kızdırmak için: — Haberin var mı Eşref, demiş Abdülhamidin bir oğlu olmuş; bu maz ama.... Eşref gülmüş: — Ne demek istediğini anlıyo « rum paşa, fakat sen bunun nasıl olduğunu ihtiyar kayın pederine sor onun da bir çocuğu olmuştu. Eşrefin neş'eli olduğunu anlıyan paşa bir şey daha söylemiş: — Hem Abdülhamid oğlunun a- dını Ertuğrul koymuş. Eşref bu sefer gülmemiş, yüzü - nü buruşturarak söylenmiş: — Eyvah, biz bunları yüzdük, işi kuyruğuna getirdik sanıyor - duk. Desene ki yeniden başlamak felâketine uğrıyacağız. * * Tramvay rayları Artık lâstikten Yapıla cak yaştan sonra İnsanın çocuğu ol - 4 : Milânodan bir manzara İtalyanın Milano şehrinde tramvay raylarının fazla gıcırtı yaptı- ğından ve tramvay arabalarının fazla sarsıldığından şikâyet ettiği için & halk Doktor Voronof Bir aile Ocağını yıktı İngilterenin Grotford — Grip şehri ahalisinden sahiplerinden Jo- jet Elmiz isminde 8 birisi iki ay evvel karısını İngiltere- ” de bırakarak Fran saya gitmiş ve O- tada hayli kal- mış, Âvdet ettiği zaman 39 yaşın- daki karısı 65 lik köcasında hayli garip haller gör- müş. Eski ihtiyar şimdi 18 yaşındaki genç kızlardan hoşlanıyormuş. Nihayet mesele meydana çıkmış. Grotford'nun Fransada bulunduğu es- nada kendisine voronoj aşısı tatbik ettirdiği anlaşılmış.. karısı Grotford'un bu işi hüsnü niyetle yaptığına kani ol- madığı için mahkemeye müracaat et- miş ve başanma kararı almıştır. Güzel ağlamak ta para kazandırıyor Amerikalıların yeni bir garabeti... Filâdelfiyada 200 genç ve güzel kızı toplamışlar. İşaret verilmiş, he t:i bir- den ağlamağa başlamışlar. Hakem he- yeti, hepsinin önünde teker teker du - rarak, kızların ağlayışlarını tetkik et - miş ve bunların içinden Mis Etel Re - tefs fevkalâde güzel ve içli ağladığı i- çin birinciliği kazanmıştır. Mis Etel Retefs derhal Holivuttaki &inema kurdleri tarafından yüksek ücretle film çevirmek için angaje edilmiştir. kadar edecek mahiyette mühim bir tecrübeye kalkışılmış — ve bu tecrübe çok iyi neticeler vermiştir. Milâno be- lediyesi demir rayları lâstik — raylarla tebdil etmeğe başlamıştır. Bu havadisi aldığımız Le Petit Jo- urnal gazetesinin sözlerine inanmak lâzımgelirse bu lâstik raylar üzerinde insan hareket ettiğinin farkına bile mak üzere Avrupâya gitmiş olan anlattı: lâzım geldiğini söyledi ve: bir şey anlamadım. Baş mühendis: ediniz. «Evvelâ bir Alman fabrikasına uğradım. Benimle konuşmaya baş mühendislerini memur derdimi dinledi, sonra kendi anladığı şekilde anlattı, be- nim istediklerimde noksan buldu, nasıl tamamlanması — 24 saat sonra geliniz plân hazırdır, dedi. 24 saat sonra gittim. Plân gerçekten hazırdı, fakat ben mavi kâğıdın üzerindeki çizgilerle rakamlardan hiç — Hakkınız var, dedi, bana 24 saat daha müsaade İSTER İNAN bir arkadaşımız modeli vardn Adam ettiler. benim istediğim makinenin tahtadan yapılmış küçük bir Almanyadan sonra İngiltereye geçtim, orada da ta- mamen âayni muameleyi gördüm. Sıra Fransaya geldi, burada beni baş mühendis din- ledi, not aldı. Mülâkatın hitamında plânı ne vakit göre- bileceğimi sordum: — On beş gün sonra bir uğrayınız, dedi. Biz Fransa hükümetinin son zamanlardaki tarzı ha- reketini çok hatırlatan bu hikâyeyi söyleyen arkadaşi yakından biliriz. Söylediklerinin doğru olduğuna inanı- rız, fakat ey okuyucu sen: İSTER İNANMA! Biliz. Muhittin Birgen — |hemmiyeti itibarile bütün dünyayı alâ- varmıyormuş. : İSTER İNAN İSTER İNANMA! Sınat bir müessese için lâzım olan bir makineyi al- İkinci 24 saatin hitamımda gittim. Masanın üzerinde W ve büyük emlâk| , Şüphelerin doğt Şüphe Güzel San'atler 447 ş fesör olarak san'ati hiç şüphe tig Leopol Levinin san'a di. İşden anlayanlar d s mıyanlar söylediler. Ş ( liyeceğim. Levi'yi tanıtırlarkefi: gi «Parisin birçok Se mılâ lerinde ve hassaten P Cehelı zesinde yağlıboya rBS mandiya vapurundaki H yinatı kendisinin oıduğ“ İıu ris sergisi için de blr'ı;;g Dh ne tevdi edilmiştir. £ gel hem ve Kola resim akadef 5 Ph e sör ve en büyük san 3t 1 5% essis ve azalarındandi # Uğu toj Demişlerdi, dün y 8 işten anlayan bir dostW” | ıîdql-, söyledi: ha — Leopol Levi ıçm ama ben tanınmış 5€7 Mn]a lerini bilirim. Bunlal' opol Levi duymadım. en olsa bile bizde M lkı% ü ihtiyaç yok. — Ya, demek Leop? Ş ler arasında iştihar ' Dostum sözüne dev#” gff — Hem bende Noff? için çıkarılmış bir br0$ . şürde Normandiya V3F? yo yalnız ressamların eğıd' bile adını bulmak kab Levinin adı yok. bulamadım. Bu sözler beni duş“n u"ul Leopol Levinin NU e Vüyay fezyinatında çahştı ğil, bu doğru olmayıhd' çok sergilerinde, müz€ saten Lüksemburg © ya resimleri bulungdrtllıg" abilir. Bunlar do îa da 1937 Paris setgîu y birçok işler tevdi edil inlf, rinin de doğruluğuna öi Skandinav ve Kola lerinde de ihtimal Pi Hele büyük san'at tesm sis yahut azası olmay! | çelim: Büyük san'at te çok müesseselere ayda ııif"' _ aza kaydedildiğini PYT etf g Geriye ne kalıyof” — ö madığı! Bari bir resit * y de; onun da doğru ©İU lup * layalım! d' Biliyor must/” | — 852 den 1249 8 ği ran olan Toulouse & ismi geçen kontlar H7 | 2 — Afrikanın Nijeryayı ilk defa kim aâ 3 — General Douğl (Ce* * Dünkü Suallerin 1 — Romayı 56515 Romus ile Romulustu” vJ anası Laçiyum kıt'aS! kızı Rea Silviadır. 2 — İlk defa olardt gııi' %ı dar giden seyyah v n'. hamdır. Arkadaşı - j | da Çat gölüne inmeğt  müuştur. YU" Flky olafi 4! Lt Ü ; "0!1 3 — Sira adasi Meşhur tarihi şehif burada kurulmuşt“r rinin yanıbaşında Sir Yeni bir belf’d | Halkın seyru”fer B b yet etmemesmden ' olan Hanuvra bel den çıkmak için b“ ve şu çareye baş VU" Belediye talimat"” ı ket edenler, pazar &"i [ be yerleştirilmekte V (öü diye talimatına TiâY veriyorum) cümlesir den on bin kereye ta imisş, Bu cezanın fe verdiği temin olunu