TU ü Hergün Şark Deı;ı'ryollan Devlet eline geçerken Yazan: Muhittin Birgen : T ürkiyeyi Avrupaya bağlamakla * olan Şark demiryolları da Devlet Demiryolları arasımna karıştı ve bu suretle bir aralık Örientbah Geselse - haft, sonra da Chemins de fer Orien - teaux isimlerini taşımış olan evvelâ bir inşa, sonra da bir işlelme şirketi Jdarih oldu. S * Bu demiryolu, Türkiyeyi Tanzimat usülünde Avrupahlaştırmak — istiyen Tanzimatçıların eseridir. Bunların piri olan Âli Paşa, sadrâzamlığı esnasında "İstanbulu Viyanaya bir demiryolu İle *bağlamak istemişli. Bu işi zamanın 'nafia nazırına havale etti, o da bu hat- tı inşa edecek bir şirket aramıya baş - ladı. Evvelâ bir Belçika şirketi bu işi üzerine aldı; 6o zaman Avrupada ser - maye bugünkü gibi bol olmadıktan maada, irat kabiliyeti şüpheli olan böyle bir hattın inşasına gelinciye ka- dar Avrupada daha pek çok girişilecek kârh inşa teşebbüsleri bulunduğu için bu Belçika şirketi işin içinden çıka- madı. O zaman ikinci bir şirket işi ü« zerine aldı ve hükümetle anlaşarak, beher kilometre başına 14,000 — frank garanti şartile hattın inşâsına teşeb - büs etti. Fakat, hattın inşasına baş - landıktan sonra işe Avusturya - Macar sermayedarları alâkadar oldular ve imtiyaz sahibi olan şirkete kilometre başına 8000 frank kadar bir para ve - rerek demiryolunu ellerine aldılar. Ondan sonra demiryolu da inşa edil - meğe başladı. Bu demiryolu münhanfleri ile meş- burdur. Bizim kilometre garantisi ile yapılan bütün hatlarımız gibi, bu hat- tı inşa eden şirket te münhani üstüne münbani yaparak bu hattı uzatmıştır. Zamanın bu gibi işlerle alay eden ru- * hu, «bu hattın her münhanisi, hisse » darlara Avrupanın güzel bir köşesin- de güzel bir villâ hediye ediyor!» diye eğlenirdi. Hat, ona bir villâ, ötekine bir villâ bediye ederek uzadı gitti. İstanbuldan Filibeye, Sofyaya ve gene İstanbuldan Selâniğe, Mitroviçaya doğru inşaat ilerledi. * Fakat; bu hat başlarken talihsiz baş- ladığı gibi biterken de talihsiz bitti. İnşaatın yarı yolu henüz geçmiş ol- duğu bir zamanda Rusya ile aramızda 1876-1877 harbi çıktı ve bu harp bizim Avrupa kıt'asındaki siyast hudutları - mızı kâmilen değiştirdi. Bunun üzerine bu hattın bünyesi de değişmek lâzım geldi ve değişti. Esa - sen hattın inşasını üzerine almış olan sermayedarların da kuvvetleri daral - mış olduğundan hatta Fransız serma - yesi de karıştı ve yavaş yavaş iş Fran- sız sermayesine inlikal etti. Hattın in - şası daha bitmeden evvel parçalanması devri gelmişti ve biz Balkanlardan çe- kiklikçe de bu hattın gerek kendisi, ge- tek işletmecisi değişmeğe başladı. Niha yet Balkan muharebesinden sonra bi- zim elimizde kalan kısmı büsbütün küçülmüş olan hattın işletmesi de şim- di elimize geçmiş bulunuyor. Hattın inşasına Jâzım olan sermaye bir istik - raz şeklinde ve tertip tertip ortaya çı- karılmış bulunduğu için hattın ken - disi devletin malı idi. Ancak, işletme Resimli Makale: - Bazı adamlar serveti ve muvalfa- kıyeti talihten beklerler. Muayyen bir zamanda gelip çatacağına inanır- lar. Holanda görülmemiş Bir düğüne Hazırlanıyor 7 İkincikânun Holandalıların millt bayram günleri olarak kabul edilecek- tir. Bunun sebebi şudur: O gün, Ho- landa veliahtı Prenses Culyana, Al- iman iprensi » ile arlasüktr. Buoddn ötürü; o gün bütün Holanda ülkesin- de başka bir düğün yapılması mene- dilmiştir, Yalnız Prenses Cülyanın, kendisile ayni senede, ayni günde doğduğu bir köylü kız arkadaşı var- dir. Cülyana bu kız arkadaşile çok se- vişir, mektuplaşır. Ayni mektepte o- kumuşlardır. İsmi de Cülyana olan bu köylü kızı saraya — izinsiz girebilir ve prensesin yanına girip çıkabilen bir in- sandır. İşte bu köylü kızı da, prenses- le beraber ayni günde sevgilisile evle- necektir. Bu suretle iki Cülyanalar, yalnız biri prenses, öbürü köylü, aynı günde gönül tahtına oturacaklardır. Bu çifte düğünler için Holanda fev- kalâde hazırlanmaktadır. Resimde gö- rülen değirmen, 7 kânunusani için ka- "natlarını süslemiştir. Holandanın bü- tün değirmenleri, fenerlerle süslenc. cektir. izerinde yalpa yapan vagonlar, sür'at- sizlik, daima eksik olmıyan taahhür - ler ve ilh.. hattın maddi zararına gelin ce, o da son senelerde çok fazla göze batmakta olan tarife pahalılığı idi. Pa- halılık bu şekilde oldukça bu hattın hizmet ettiği saha dahilindeki halk :k- fistadiyatının inkişafına imkân olamaz- işi bir Fransız şirketinin elinde bulu - | d- nuyordu, biz de şimdi, gerek bu işlet- me imtiyazını ve gerek hat üzerinde bulunan bütün müteharrik ve gayri müteharrik Materyelleri, yirmi sene vüde ile, altı milyon Türk Hirası mu- kabilinde satın almış bulunuyoruz. * Bu demiryolu son zamanlarda ga - yet berbat bir halde işliyordu. Altmış seneden fazla bir zamandanberi şark ile garp arasındaki münakale müna - sebetlerinin belkemiği vazifesini göre Mmüş olan hattın berbat bir haldeki iş- letmesi Türkiyenin çok aleyhinde idi. Bir kere manen büyük fenalığı var- dı: Türkiyeyi harice bağlıyan bu hat üzerinde Yugoslavya ve Bulgaristanı göçerek İstanbula gelen yabancılar bi- zim hududu geçince fena bir hattın bütün çirkinliklerini görürlerdi: Sağ - lama bir temel üzerinde oturmuyan hat * Bütün bu sebeplerden dolayı de - miryolunun devlet eline geçmesinden dolayı en geniş şekilde memnun olma- byız: Bir taraftan garp ile Türkiye a - rasındaki münakale münasebetleri ar- tık ecnebi bir köprü üzerinden geçmi- yecek ve sonra da demiryolunun ge - SON POSTA W Şans denilen şe Talih hakikaten mevcuttur, Bazan ve hiç beklenmediği yerde gelip ça- tar, bazan da hiç görünmez. * HERGÜÖN BİR FIKRA leminden kan damhyo* Kendinde büyük bir istidat se - Muhiddin Birgen: — Bu gencin, dedi, kaleminden kan damlıyor. Bu söz bizi şaşırttı: — Ne diyorsun üstat? — Kâleminden kan damlıyor, dedim, yaptığı edebiyat tinayetinin .kını damlıyor. * Dünyanın En marifetli Köpeği Breyv, resim- de gördüğünüz köpeğin izmidir. İngilterede, yük: sek sosyeteye mensup bir Lor dun yanından asş« İâ ayırmadığı bir hayvandır. Lord, Canterburg sahil« lerinde, Stour neh rinin bir ucunda, bulunan büyük bir müessesenin direktörüdür. Ga. zete meraklısı o lan İlord, işinin fazlalığından sa bah gazetelerini vaktile okuyamaz, an- cak öğle paydoslarında yemeğini yer- ken, onlara şöyle bir göz gezdirebi- lir. Breyv, öğleye doğru, elfendisinin yanından kaybolur, nehri yüzerek ge- çer, direktörün — gazetecisinden, gaze- tesini alır, ve tekrar nehri yüzerek, müesseseye gelir, ve tam müdür yes meğe oturacağı sırada, gazete ağzında olduğu halde yemek salonunun kapı- sında görünür.. Japonyalılar da ayrı ırka mensup imişler Geçenlerde Japonlarla Almanların bir anlaşma yaptıklarını bütün gazete ler yazmışlardı. japonyada bulunan bir Alman bu dostluk münasebetile bir esef yazarak japonlarin da tpki Al> manlar gibi ayni irka mensup olduk- larını ve japonların da âri olduklarını isbat etmeğe kalkmıştır. rek hattı ve gerek malzemesi ıslah e- dilip hat bir şeye benzedikten maada tarifeler de ucuzlıyacaktır. Ali Çetin Kayaya bu yılbaşı hediyesinden dola- yı derinden teşekkürler ederiz. Muhittin Birgen Talihi ayağımıza kadar getirmek her birimizin elindedir. Çalışınız, öğ reniniz, talih mutlaka gelir, tembebk lik ederseniz talih hiç görünmez. SÖZ ARASINDA İngiltere Krah Armasını kendi Elile yaptı Yeni İngiltere Kralı Majeste altıncı Corc, ağabeysi gibi her işini kendisi gören bi keikdır. Uşüklen olduğu; : zere, bir krallık arması seçmesi icap et- miş, bir çok ressamların âzene bezene hazırladıkları arma nümunelerinden hiç birini beğenmiyerek, bizzat, kendi- sinin çizdiği ve yukarıda resmini gör- düğünüz armayı, krallık arması olarak kabul ettiğini bildirmiştir. Kartdövizitin men'şei nedir? Yılbaşının bizde de tes'it edilen günler arasına girmesi, her sene ba- şında bir çok kimselerin birbirlerine «yeni yılınızı — kutlularım» cümlesini havi kart dö vizitleri göndermelerine sebep oldu. Bu sebeple bir ecnebi ga- zetesinden kart dö vizitin menşei hak- kında şu malümatı naklediyoruz : Kart dö vizit 2000 senelik bir icat- tır. Fransada 14 üncü Lüi zamanında kullanılmağa başlanmıştı. Bu üzerine isim yazılan ve bulunmıyan şahsın e- vinin anahtar deliğine sokulan alelâde bir kâğıt parçası — idi. On beşinci Lüi zamanında kâğıtlara isimler matbu o- larak yazıldı. 1750 yılında armalar da tabedilmeğe başlandı. Ve bu suretle kart dö vizit kullanma usulü bütün dünyaya yayıldı. En sağlam kalpli millet Japonyada yapılan sıhhi bir istatis- tiğe nazaran dünyada kalbi en sağlam olan milletin Japon milleti olduğu an- laşılmıştır. Japonyada kalb hastalığına uğra-|ders vermek istedi. yanlar ancak 100,000 de yedi nisbe- Sözün Kısası Yalnız biz mi öğrenelim? | lsmet Hulüsi B iz gazeteciler için de bir mek © tep açılacak. Biz de mektebe Bi dip alaylı olmaktan kurtulacağız.. Madem ki mektep açılacak. Madeni ki bu mektebe gitmiye hepimiz icbali edileceğiz. Biz de hep beraber gidel we öğreteceklerini öğreniriz. Buna diyeceğim yok. Fakat bu mel tepten daha lüzumlu bir şey var. 4 Gazetenin ne olduğunu öğretmek.. — Gazetecinin — gazetecilik bilgisi a8 mı? Olabilir.. Fakat gazetecinin temâs sa geldiği insanların çoğunun da ga « zete ve gazeteci hakkında bilgisi, ga zetecinin gazetecilik hakkındaki bil gisinden daha çok az. alettayin bir muhabir, her hangl bir suali sormak için bir yere müra « caat ediyor; müracaat ettiği yerde yerin büyüğü vardır. Alelekser bu büs yük gazeteciyi yanına almıyor. Kapıs sında bir çok zaman beklettikten son« ra yanına almış olsa bile gazetecinliii sorduğu ve sormakta haklı olduğu suas le bir cevap vermiyor; çünkü neden?i Gazeteciyi bilmiyor. Karşısına gelemi bu tek in neyi temsil ettiğini taks dir edemiyor. Bir gazete bütün bir millet demek « tir. Çönkü bütün bir milletin hissiyas tına tercüman olan gazetedir. Güzetes ci suali kendi hesabına sormaz. Bütün bir millet hesabına sorar. Gazeteciyi kapısında bekleten, ka « bul etmiyen büyük kişi acaba bütün bir milleti kapısında beklettiğini, bü « tün bir millete cevap vermediğini bi « liyor mu? Her halde hayır.. Bilse böyle yapamaz.. Biz gazetec'ler mektebe gideriz. Bile mediklerimiz varsa onları öğrenirize Fakat gazeteyi ve gazeteciyi bilmiyene lerin de gazeteyi, gazefeciyi öğrenmes lerini istemek hakkımız değil midir? İsmet Hulüsi Biliyor musunuz ? | — Aslı bir Alman olan Mısırlı pas şa kimdir? 2.— Lehistan kralları içinde en çok kullanılan ve geçen isim hangisidir? 3 — Morava nehri nerededir ve u « zunluğu ne kadardır? (Cevabları yarın) * (Dünkü suallerin cevabları) | — Nubar paşa 1825 de İzmirde doğmuş bir Ermenidir, Bilâhara Misi- ra gitmiş, Mısırın sayılı devlet adamla- rı sırasına geçmiştir. 1899 da ölmüş » tür. 2 — Korfu adası İyonyen adaların « dandır. 123000 nüfusu vardır, şarab ve meyva yetişir, 3 — Luton şehri İngilterededir. Bed- fard dükaliği dahilindedir. bareeeen serenerereLELAKAR ı sEREREERRANRAREREERAEREEeRA Bir muziplik Fransızların meşhur. komedi mu- harriri Labiş'i herkes severdi... Labiş davetlileri güldürmek için kendisinin çağrıldığı ziyafetlere bir türlü git mek istemezdi. Bir yılbaşında, sonradan görme bir asile kendisini yılbaşını kendi evlerinde geçirmek üzere davet ettiler. Labiş ev- welâ gitmek istemedi, O kadar ısrar et- tiler ki nihayet muvafakat etmeğe mecbur oldu, fakat — onlara da iyi bir Vakti merhundan - bir saat tinde imiş. Ondan İngiltere geli-|davete icabet etti, bütün - misafirler ynım::ıırldı da ıâîoon':ıe d:h; sofrada oturmuşlar Ldıi".i hekliyoılıf- miş İtalyada nisbet 13,5 kadar çıkıyor- d Ev sahibesi, muharrire - serzeniş muş. İSTER İNAN İSTER İNANMA! Dün akşam İstanbulun oldukça tanınmış simalarının bir çoğunun toplandığı bir mahfelde yılbaşı gecesini iç- lJerinden en eğlenceli ve en akıllıca geçirenin kim ol - duğu noktası üzerinde konuşuluyordu. Bir tanesi: — Ben! diye iddia etti, sordular. Şöyle anlattı: — Beyoğlu semtinde ne kadar lokanta, bar, dansing varsa hepsine de istisnasız surette birer defa uğradım, her birinden bir köşeye çekilerek gözlerimle birisini a- rıyormuşum gibi beşer dakika durdum, sonra hiç bir || şey yeyip içmeden çıkıp diğerine gittim. Bu suretle gi- dip gelme 17,5 kuruşluk tramvay ücreti ile İstanbulun bütün eğlencelerine iştirak etmiş oldum. İSTER İNAN İSTER İNANMA! — Üstadım dedi, gözlerimiz yollar« da kaldı, neredeydiniz?... Labiş hiç istifini bozmadı: — Bir saattir kapının önünde içeri gireyim mi, girmeyeyim mi diye te- rteddüt edip duruyordum dedi. Kapının — önünde uğursuz - bir Çinli dilenci ile karşılaştım. Onu hangi kapının önün- — de görsem, muhakkak davetlilerden biri öldü... K Bu sözü duyan bütün ııiııfiılıfı yarım saat içinde kaçıp gitmişlerdi. —£