8 Sayfa Ingılterede son vaziy et (Baş tarafiın » 3 üncü sayfada) IZ . T Parlâmentonun hukuku her ne ba- hasına olursa olsun idame ettirilmeli- dirin Barkwada söz alan işci 8aylav Ar - nold Wilson Bradford başpapazının yüksek #iyaset meselelerine karışma - sını takbih etmiştir. Ve 'demiştir ki: «Bu gayri mes'ul şahsiyetin mütale- aları vaziyeti daha fazla nazikleştirmiş ve meselenin hallini Ççok güçleştirmiş- tir.» Sir Arnold Wilson şu sözleri ilâve etmiştir: «Aman vermiyen neşriyat tesirile kralın âciz bir karar almak mecburi- yetinde kalması lâzım değildir.» Liberal lider Sir Archibald Sinclâ- ir, Surbitonda şu sözleri Gsöylemiş - Ür: «Madam Simpson'un Amerikan mil- letine ve Burjuva sınıfına mensub ©- luşundan dolayi kralım izdivacı aley- | hine kuvvetli bir muhalefetin mevcu- diyeti hakkmdaki haberler doğru de - lâzım gelen tek mesele budüur: Kralın evlenmek istediği Bayana kraliçeden başka bir mahiyet verecek bir kanun yapılması acaba mümkün müdür ? Londrada Nümayişler Londra 5 (A.A.) — Dün gece so- kaklarda bir çok nümayişler yapılmış- tır. Nümayişçiler «Yaşasın Kral Yuha Baldvin» diye bağırıyorlardı. Nümayişçiler, Kralın Sarayına ve Başvekâlet dairesine gitmişlerdir. Bun ların ellerinde, üzerlerinde «Dö Gal memleketine yaptığı —son seyahatten sonra Kralımızı terkedemeyiz» cümle- si yazılı levhalar bulunuyordu. Polis boş yere nümayişçileri da- ğıtmağa çalışmıştır. Bunlar hemen ye- miden toplanıyorlardı. Sarayın Kapısına Asılan İlân Londra 5 (AA.) — Buckingham sarayı kapısıma asılan bir ilân ile Kra- lin bütün resmi ziyaretlerinin geri bı- rakıldığı bildirilmektedir. Madam Simpson ' Londra 5 (A.A.) — Madam Simp- son'un İngiltereden müfarekatı, Kralı hattı hareketini —değiştirmekte tama- Mmen serbest birakmak istemesi arzu- sunun bir tezahürü gihı telâkki olun- |- maktadır. Madam Simpson'un kanunu esasi buhranının hallinden evvel Londraya' dönmesi beklenmemektedir, ! Fransızlar Vaziyeti Nasıl Görüyorlar? Figaro gazetesinin Londra muha- biri yazıyor: dİngilterede iki parti teşekkül eder gibi görünmektedir. Bunlardan biri" krala taraftar olan bazı işçi, liberal ve muhafazakâr meb'uslardan — mü- tekkep bulunmakta ve B. Churehil ta- rafmdan idare edilmektedir, Bu parti, efkârı umumiye İngiltere iiçin sen bü- yük tehlikenin kral Edvard -gibi yük- sek kabiliyetli bir hükümdardan mah- fumiyet olduğuna hükmedecek olur- sa, yeni bir hükümet teşkiline"parlâ- mentoda ekseriyeti istihsale — muvaf- fak olabiletektir. İkinci parti, kabineye taraftar olup rnüfrit muhafazakârlardan — ve kilise erkânından mürekkeptir.» Echao de Paris'in Londra de diyor ki: «Hükümdarın her ne pahaya olur- müuhabiri sa olsun istifasını istiyen politikacılas. rın kilise tarafından çevrilen bir entri- kaya kurban olduğu fikri ileri sürül- meğe başlanmıştır. Madam Tabouis, Övr gazetesinde şöyle yazıyor: Gittikçe daha iyi anlasılıyor ki, buh ranın hakiki sebebi, Kralı istifaya sev- ketmek için aylardanbeti behane ara- yan B. Baldvin'dir. Nevyork 5 (A.A.) — Yorgun bu- lunan Kral, muhafazakârlığın kuvvet- lerine karşı tek başına — mücadele et- mektedir. Fakat halk sür'atle krala ta- raftar bir vaziyet almaktadır. İşte, kral, Edvard'a karşı sempati ile meşbu !0- lan ve Londradan gelen bütün telgraf- lar vaziyeti Amerikan halkına bu şe-, Sovyet Rusya ne , Zaman ve nasıl Harp açacak? Londra, 5 (Hususi) — Sovyetlerin ,yeni ana yasasında mühim tadilât ya - pılmıştır. Bu tadilât mucibince hükümetin harb' ilânı hususundaki salâhiyeti genişle - tılmqhır Salâhiyet şöyle tesbit edil - l — Rusyaya karşı hücum yapıldı- Bi takdirde. 2 — Sövyetlerin, mütekabil yardım Şanlaşmaları ile bağlı bulunduğu bir İkinci maddenin Fransız - Sovyet tadır. esasi tahrir komisyonu toplanmış ve, teklifleri ve ilâveleri tetkik ile bir kis- iimanı kabul ederek kanunu esasi -pro - jesinin kat'i metnini tesbit eylemiştir. ımaktadır. | velenk, yüz elliye “yakın otömobil ta- devlet harbettiği takdirde :hukümet.: san, ibir vatandaş “ve 'bir dost 'pakıtından mülhem olduğu anlaşılmak-l Moskova, 5 (AA:) — Evvelki. |gün, Stalin'in başkanlığında, kanunu Sovyetler koöngresi, bugün toplan « SON POSTA ahmut Soyd Dun gömüldü ' «Mahmud Soydan» 1 dün gömdük. «Mahmud Soydan» m şahsında Tür- kiye gazetecileri kıymetli bir arka - daş kaybettiler. Mahmiud Soydan ga - zöte sütünlarında kuvvetli görüşleri, temiz Üslübu ile Türk inkılâbının bü - tün adımlarını tebarüz ettirebilmek i- fıçin geceli, gündüzlü çalışmış vatan - perver bir muharrirdi. Mahmud Soydanın şahsında Tür - kiye Büyük Millet Meclisi sevgili bir âza kaybetti. Mahmud Soydan, uzun “meb'uslük nı, görebilmiş, milletin bütün ihti - yaçlarımı tatmin için Üevlete düşen. vazifeleri >işaret etmiştir. (Gerek bir millet vekili gibi saylav iskemelsimde, gerek iher hangi ıbir vatandaş gibi ha- yatın içinde iken Mabhmud Soydan kendisini sevdirmiştir. Mahmud Soydanın şahsmda Tür - kiye finans âlemi büyük bir idareci Mahmud Soydan İş Bankası meclisi idare reisliğinde bulunmuş, Türkiye - 'min endüstri ve finans bakımlarından imilli hamleledine büyük bir imanla hizmet etmiş, kapitülâsyonlardan yeni ı| kürtulmüş ve ıbir vatanın mali ve en- düstriel cihetten de “hürriyetini te - min için bütün enerjisi İle çalışmış - tır. Kısa bir hastalıkatn sonra âni ölü- mü bütün kalbleri sızlatmıştır. Yük - selişi Uğruna 'bütün hayatını vakfettiği || | şanlı bayrağa sarılmış cesedi, dün Taksim âbidesinin öründe &ller üze - rinde görününce, bütün hâzirunun gözleri yaşarmıştır. 'O an İktisad Vekili Celâl Bayarın gozlenne bakanlar, kuvvetli've iyı bir arkadaş arkasmda duyulan hüznü pe- |'kâlâ okuyabilirlerdi. Cenaze otomobile yerleştirildikten '|sonra büyük bir kalabalık, yüze yakın rafından tâkib edilerek Yenicamie ge- tirilmiş, cenaze namazı Oorada kılın - dıktan oönra, alay Amnkara caddesini ttâkiben îahıdhge hareket etmiştir, Dün İstanbulun ağlayan - bir yüzü vardı. İki yanlarında çelenkler ve iç- lerinde muztarip insanlar taşıyan — oto- ikmobiller arka arkaya büyük ölüyü şapkalarını çıkararak selâmlayan va- tandaşlar arasından geçerek şehitliğe rdngru gidiyorlardı. Herkes Mahmut Soydan'ın, bir in“ olarak ine büyük, ne kuvvetli, ne sevgili ol 'duğundan bahsediyordu. 'Nihayet şehitlik göründü. Gökyü- zü daha karanlıktı, Uzaktan taze açılmış bir toprak kü- mesi görülüyordu. Yüzlerce insan pal- tolarının yakasını kaldırmış, — başları önünde Mmezara yaklaşıyorlar. Ve o- muzlarındaki emaneti Allahın huzuru- na götürüyorlardı. | — Meşhur hafızlar ührevi bir âhenk- hayatında milletin bütün İhtiyaçları -| ibirbirlerine geçirerek Blum kabinesi yeni bir buhran geçirdi Paris, 5 (Hususi) — Meb'usan mec- lisinde harici siyasete dair münakaşa- radikal sosyalist, ctumhuriyetdti sos - yalist birliğile müstakil solların - mec- lis başkanlığına verdikleri takrir reye konmuş ve neticede Blum kabinesi ı reye karşı 350 reyle itimad kazanmış- tır. Komünist meb'uslar müstenkif kalmışlardır. Bü vaziyet karşısında, itimad ka - zanmış olmasına rağmen, Blum derhal kabineyi toplantıya davet etmiş ve is- tifa edeceğini bildirmiştir,. Kabinedeki radikal âzalar Blumu müşkülâtla ikna edebilmişler- ve bu fikrinden vazgeçirmişlerdir. Blum, bir nutuk söylemiş ve İspan- yada âskeri bir diktatörlük kurulduğu İtakdirde, Avrupa sulhunun tehlikeye lar nihayet bulduktan sonra; sosyalist, | düşeceğini kuvvetle tebarüz ettiff| tir. N | " Paris 5 — Meclis münakaşalaP'| söz alan Louis Martin İngiltere, P* ka ve İtalya ile yapılabilecek ittif hakkında sualler sormuştur. ğ Sosyalist Grumbach, Sowyetler ' liğinin sulh istediğine emin olduğ'| söylemiş ve Almanya ile müzake”| yapılmasına muhalif olmadığını " ederek demiştir ki: d Emin delillere istinaden söyliy lirim ki ikinciteşrin bidayetinde | man Generalları Hitler nezdindt ! şebbüste bulunarak, Alman — ord'| |nun şimdiki vaziyetile bir harbt rüklenemiyeceğini — söylemiştir. | manya Eden ve Ruzvelt'in nutif nmhn da l:oıku duymuştur. İplik ve çimentodan sonra çivi ıhtık' (Baştarafı 1 inci sayfada) fabrika ile Mersinde mevcud iki tez- gâhı da sokmuşlar. İstedikleri gibi fi- atta tahakküm ediyorlar. İddianın toplandığı esaslar şunlar - d Evvelce 'bu fabrikalar satışlarım ay- ,i, âyrı yapıyoör, her satışa yüzde iki bir iskonto kabul ediyorlardı. Peşin' olmiıyan mübayaalarda ise- 45 ilâ 61 # le ökuyorlar, büyük ölünün ruhuna mağfiret dileyorlardı. Mezarocımmnın <desteresi tabutun kapa- gında boğuk bir inilti ile hafızların bü- yük manâlı ilâhi kıraatine hıçkırır gibi | iştirâk ediyordu. Bir kaç dakika sonra Mahmut Soy- |dan ebedi istirahatgâhına bırakılmıştı. |" Gözü yaşlı arkadaşları kürekleri son muükaddes vazifelerini ifa ediyorlar, Mahmut Soy- danın üzerine birer avuç toprak atı- yorlardı. Beyaz pardesülü bir genç, mendilini dişleyerek ağlıyor. İş Bankasının yağız bir hademesi ihem kürekle itoprak atıyor hem de göz yaşı döküyor. Türkiyenin bütün teşekkülleri, a- 'Nonim vesair milli şirketler tarafından gönderilmiş çelenklerle bir çiçek âbi- desi 'haline gelen mezardan dönerken bilâistisna herkesin gözü yaşlı idi. Mahmut Soydan dün arkasında e- lemli 'dostlar ve kederli bir kütle bira-; karak gömüldü. «Son 'Postap başta bütün matbuat âlemi 'olmak üzere Büyük Millet Mec- lisine, orduya, bütün dost ve akraba- Tarıma beyanı taziyet ederken bu ölü- lardan birinin de kendisi olduğunu bil- dirir. Allah Rahmet Eylesin. ” Soıı Pnsta , hin edebi tefrikası: 52 Yazaniı üıııuı: 'l'ılııılıı Berkand Bu mağrur Muallânın derinden hır- palanan gurur sesi idi ve Ekrem yüzü- ne kamçı ile vurulmuş gibi setdeledi fakat genç kızın elini bırakmadı. — Bay Taylan değil Muallâ.. Ek - tem... Bir defa bana eskiden olduğu gibi ismimle çağırdığını işitsem, bir de- facık gözlerinin benimkilerle kaynaş- tığını duysam, ondan sonra artık ö - lümü saadetle bekliyeceğim. — Bırakınız beni.. rum., — Hayır... Ne kadar zavallı olduğu- mu görmüyor musün? Bu daimi çe - kişmede ikimiz de parça parça oluyo - ruz. Fakat beni en çok bitiren senin bana bakan düşman gözlerin... Muallâ şimdi nefes alamıyor ve si - nirle titriyordu. Uykuda gibi yürüye - rek kanapeye düştüğünü ve Ekremin|na yanına oturduğunu bir rüya gibi bulut- “r arasında görüyor, ne yaptığını, ni- i bEs Ai bırakınız diyo « çin orada 'l:ıu'lunduğunu hatırlıyamıyor- dü. Katılaşan parmakları çözülmüş, el- leri Ekreminkilerin içinde yumuşıyan 'bir hamur gibi gevşemişti. Hasta, zayıf bir çocuk sesi, hıçkırı- yor gibi inledi: — Birakınız beni.. 'bıı'akınız. — Niçin titriyorsun? Neden korku- |yorsun yavrum? Bak yanmda ben va- rım.. senelerin ve dünya sefaletlerinin, senden uzaklaştırdığı Ekrem... Öyle kaybolmuş gözlerle bana bak- ma|! Senden bir şey istemiyorum Mual-, lâ.. yalnız beni affettiğini ve temiz kal- çocuk Muallânın dostluğunu vermesini senden yalvarıyorum, Hayır, ağzını açma, bir şey deme ba- . Bütün söyliyeceklerini biliyo - rum. Benden nefret etmek, iğrenip kaçmak için ne kadar haklı sebeblerin binin bana karşı en eski zamanlardaki. — de kendimi cehennem ateşinde yaktığı- mı bana söyliyeceksin değil mi? Bunları bilmiyor muyum ben sanlı- yorsun? Senin cennetinden kovulduk- tan sonra ne kadar sefil ve zavallı ol - duğumu, kendimi günlerce, gecelerce ne kadar tel'in ettiğimi bilsen, bana a- cırsın. Bugün ailem, çocuklarım, tesellile- rim var, diyeceksin... Senin yalnızlı - ğgını, kimsesizliğini, hayatla olan mü- cadelelerini anlatacaksın... Ben de yalnız değil miyim Muallâ? Aileme ve çocuklarıma rağmen yapayalnız ve zavallı değil miyim? Bunu seneler - denberi biliyor ve anlıyordum; fakat sen gene hayatıma girdikten sonra senden başka hiç bir şeyin artık mev- <ut solmadığını ne büyük bir kuvvet ve kudretle duyduğumu bilsen haya - tımın bu boşluğuna sen de şaşarsın. — Benden ne istiyorsunuz şimdi? Bunu sertleşmek istiyen zayıf bir çocuk sesile sormuştu. Bu sesin öldü- rücü kudreti altında Ekrem sersemle - miş gibi gözlerini kapadı. — Hiç bir şey istemiyorüm Muallâ.. Yalnız bana -dostluğunu wermeni yal- varıyorum. Aramızdaki bü anormal waziyetin kalkmasını, eski iki dost gi- i ü aa K OA l olduğunu ve benim nasil hem seni, hem' bi 'karşı karşıya çalışmamızı istiyo - rüum. 'Görüyorsun ya, senin bana bir düş- man gibi baktığını, benden korkarak kaçtığını gördükçe hayat makinesi kı- rılmış bir oyuncağa dönüyorum. Ar - tık çalışacak, uğraşacak kuvveti bile kendimde bulamadan günlerimi — bir serseri gibi şurada burada geçiriyo - rum. Kalbim en derin isteklerine kadar buraya koşmak ve seni görmek için çırpındığı ihalde geldizim zaman se - nin uzak ve yabancı gözlerini gormek düşüncesi beni üşütüyor ve senden u - zakta, hayalimdeki Muallâ ile yaşama- ği tercih ediyorum. Ekremin ağır ve boğuk sesi Muallâ- nın kulaklarında derinden gelen bir rüzgâr uğultusu gibi dalgalanıyordu. Bu uğultu beyninde, damarlarında bir nabız gibi atarken kalbinde ayni 1z - tıraplı saadet çırpınıyor ve uzak — bir çekiç sesi gibi monoton bir fikir kafa- sında bir düzüye vuruyordu: — Sussa,. -Sesinin bu sızlıyan ahen- |gi dursa.. Ve.ben onun gözlerinin beni görmiyeceği bir yere kaçıp kendi ken- dime kalsam, ne olduğumu düşün - sem, (Arkası var) |dir. Nakliye masrafı nün arkasında en büyük kederi duyan-! |günlük vâde veriyor ve satılan ? /stokcu tütecarın mağazasına yi talıarile teslim ediyorlardı. Çıvi zi İ,kaları aralarında anlaştıktan sonfâı vazıyet değişmiştir. Bu yüzde 1kl jsknnmosu kaldırıldığı gibi vâde e :müstenid satışlara da nihayet verif | tir. Vâde isteyenlere, yüzde dokll_’ fâiz teklif edilmektedir. Satılan © ,çin teslim mahalli ise fabrikadır. - Bunlar, umumiyetle muamelltl 4 allük eden cihetlerdir. Esas fiat Mt ,lesi ise şudur: , Çivi fiatları, kalınlık ve MĞ“ re değişir. Çivi fabrikaları, a bir tröst yaparak ve satışlar ıçI' (kontrol bürosu tesis ederek saliğ |) buradan idare etmeye lmşrlad.rk.'lm—'ı y nman, İfiatlar da değişmiştir. y ,bütün çiviler için baz fiatı (10) K tu. Şimdi, baz fiatı (13,5) kuruşâ | /(karılmıştır. İnce ve kalın çiviler kuruş ile numarasına göre 17, 25 B u yuş arasırıda tahavvül ettıkl K vasati fiat 11,5 kuruştur. Bu fiyat ele almdığı takdırde ye nisbetle kaldırılan yüzde iki P" iskontosu kiloda 23 santim e nE| da kaldırıldıf çin, bu da kilo başına 10 santim © Yani tröst ile beraber çivi fabrik&” 'bir kalemde, kilo başına (33) bir kâr temin etmiş oluyorlar. Ev!” baz fiyatı (10) kuruş iken | (13,5) kuruşa çıkarılmasile hj lan (3,5) kurüş kârı da bu (33) #| me ilâve edersek kilo başına tahi | veden kâr (3) kuruş (83) uuıtunj Tröst'ün teşekkülündön « bir kiloda temin olunan k&ıaıç’ tanbulda mevcut beş fabnkımı lik çivi sarfiyatı (6000) tondur. #j dan başka, İzmir fabrikasına da (17 4| ton sevkedilmektedir. — Eder ( 'ı' ton. W Bu 7000 tonu 3,83 kuruşla dö) dince tröstün evvelce yapılan kff J ricinde sırf kendi teşekkülünden #f temin eylemeye başladığı kâr Va çıkar ki bu da (286,000) liradır. Bize verilen bu hesap dog'Ytı dur, değil midir? Bilmiyoruz. bu, bir iddiadır ki bütün çıpla memleket efkârı umumiyesinin ni n “F İ. İdikkatine ve İktısat Vekâletinin " trolüne vaz'ediyoruz. * Bir haftada yakalanan kaçı Ankara 5 (AA)-—-Geçenb" w |ta içinde gümrük müuhafaza F; ikisi ölü, 13 kaçakçı, 2299 kilo £ kaçağı, 449 kilo inhisar kıçsi" ; Türk lirası, 784 defter sigara ; 2 silâh, 30 mermi, 215 kilb | gram eroin ile 38 kaçakçı hayvat! | geçirilmiştir. Irak, Suriye ile muahede ya l Kudüs, 5 (AA.) — İrak çok ' mnikyasta bir diplomatik faaliyet * fetmektedir. Suud Arabistani îl muahede imzalamış olan dış işle” , kanı Naci-el-Assil Bağdaddan dd' dörnmüştür. Dış işleri bakani! © g) ile bir serbest mübadele ticare! " | Jaşması" hazırlamaktadır. *