İki gözü kör hırsız, nasıl yakalandı? Garip bir nokta dahal Âmâ y: bir dilencinin parasını çıl Dünkü nüshamızda yazdık. İki gözü kör bir adam hırsızlık etmiş. Bir odaya Bizlice girmiş. Etrafı araştırmış. Yata- ğan şiltesi içinde saklı bulunan bir mik- dar parayı aşırmış. Parası aşırılan po- lise müracaat ederek şikâyette bulun- Muş. İki gözü kör hırsız yakalanmış. Müddelumumiliğe sevkedilmiş. Sorgu $ırasında nüfus kâğıdı olmadığı, daha tuhafı hiç bir nüfus kütüğünde kayıtlı bulunmadığı anlaşılmış. Tabibj adliye sevk ve 25 yaşında olduğu tesbit edil- miştir. * Adı nüfus kütüğünde yazılı olmıyan yirmi beş yaşlarında, iki gözü kör hır- SIzın evini arıyoruz. Arkadaşım : — Nafile gayret, diyor, adam Tevkif- hanede olmalı. — Zaten onu aramıyorum. Parasını Çaldıranı olsun bulabilsek, — Onu da boşuna arıyoruz. Vazife- dedir şimdi. — Ne vazifesi? — Dileniyordur be birader. — Uydurma. — Uydurması yok. İki gözleri kör mvırsızın yatağından para çaldığı adam muhakkak dilencidir. — İnanmam. — Görürüz. * Hakikaten gördük. Kurşunlu Han İs- tanbulun Çembertitaş semtinde gün - Börmez bir sokakta kâindir. Kapısı de- Mir, pencereleri kafesli ve kâğıt per- deli, Kapısının üstündeki levhada kölü bir yazı: Kurşunlu Han, Kapısının kenarında el yazılı bir ilân (Boş oda bulunmadığından beyhude Müracaat edilmeye...) Kapısının önünde bir mangal, Bir de- likanlı kömür yakıyor.. — Merhaba dedim, burada bir hırsız lik olmuş. — Yanlış Bayam, yanlış. — Dur telâş etme. İki gözü kör bir adam para çalmış. — Burada öyle vukuat olmadı. — Aman nasıl olmadı. İşte gazete ya Ziyor. Havadisi beraberce okuduk. Yarım a- — Ben bilmiyorum ama bir de içeri torayım, Sordu geldi: — Evet olmuş, Mehmet, Hızırın pa- Pasını çalmış. — Mohmet kim? — İşte o gözleri kör olan! — Ya, Hızır? — Kızır da Topal Hızır, — Hangi Topal Hızır? — Bangisi olacak, yarı belinden aşa- Bisı olmıyan Hızır. — Nerede o Hızır şimdi. — Yok burada! Bizim arkadaş tahminlerinin doğru- ; İüğuna beni inandırmak için atıldı: — Dileniyor mu? — Elbette dileniyor. Ne yapacak ki. Arkadaşım gülerek: — Ben sana vazifededir. Şimdi bula- Mayız demedim miydi? diyor. Nasıl i- Bandın mı sözüme, — İnandım, inandım - sen sus biraz. |, Topal Hızırın parasını kör Meh- Met nasıl çalmış? — Bir odada oturuyorlarmış. Kör Mehmet Hızırın şiltenin içine sakladığı — 100 hirasını aşırmış. Harsizlık meydana Çıkınca Topal bağırıp çağırdı. Polisle- Te (Mehmetten davacıyım. O çalmış- fır. Benim odama başka kim girecek?. Elbet- beraber yattığım adam - aşırmış- tır) dedi. t — Şu odayı göremez miyiz? — Göremezsiniz. Çünkü ikisi de bu- Tadan çıktılar, — Nereye taşındılar? | — Vallahi pek iyi bilmiyorum. Şu karşıdaki hana taşındılar galiba. «Karşıki han» uzak, değil, ta mok a- dimlik yol. — Eyvallah derdemez karşıki hanın kapısından içeri daldık. Toprak bir antre (!). Kenarda bes- belli yaz günlerinde kaçının üstüne se- leserpe oturduğu divan (!). İleriye doğ arı belinden aşağısı olmıyan mış, çalınan para 100 lira Hâdiseye sahne olan Kurşunlu taş ru karanlık fazlalaştığından ne olduğu, ,nasıl olduğu farkedilmiyor. Sade sağ yanımızda duvarda bir levha aflı. Oda numaraları ve hizalarında müstecirle- rin tebeşirle yazılmış adları. Dikkat et tim. (Hızır) yok. Hızırın adı tebeşirle yazılmamış ama bilinir mi? — Hey kapıcı! diye seslendim, Zeminden birkaç basamak yüksek yarı camlı bit kapının arkasından ka- pıcı ses verdi * — Patlama, geldim. (Patlama) emrini vermek kolay a- ma- bu ağır; yapışkan kokunun orla- sında pâtlamadan durmak mesele, Yaşlıca bir hatun başını uzattı. Ş taya boşalacak. | — Odg istemiyorum, Hızır varınış Hızır. Hızıtı ariyorum. — Dört numarada. Çat. Kapıyı kapadı. Çaresiz ileri doğ-| ru yürümeğe başladık. 3 numara. Son-| ra da 4 numâra, Kapısı açık. Yallah diyip daldık. Or- tada üç adam. Perde döşemeyi tamami le kaplamış, tulum peynirleri, yağ te- nekeleri. Üç adamdan ikisi bir kanta Tı omuzlamış diğeri de tartıyor babam tartıyor. — Merhaba, Hızır burada mı oluru- yor. Z — Evet, benim. Allah Allah hani Hızır yarı belin- den aşağı topaldı. — Senin paranı mı çaldılar, kör hır- sızlar? — Yok yahul — Sen Hızır de; — Hayır ben Hızır değil, Tosunum, 'Tosun, Baksana bana bende körlere pa- ra çaldıracak göz var mı? Seahi yok. Geri döndük. Tekrar kapı- cı kadıta seslendim. Tekrar (patlama) | ihtarı. Derdimi anlattım. — Hiızır bürada yok, dedi, karşıdaki- ler muhakkak bilirler. Mademki oradan da çıkmış. Polise elbette bir beyanna- me vermişlerdir kapıcılar, * Arkadaşımla kolkola döndük. Yi beş yaşına gelip henüz nüfus defterine adını yazdırmamış adamların ikamet- gâh tepdili sırasında polise beyanname vereceklerini aklım almadı. Ne dersiniz? Haksız mıyım? K.'I. Obligasyon faizleri Obligasyonlarının — faiz ödeme za- manı geçtiği halde henüz ödenmedi- ğinden Anadolu Bağdad demiryolları tasfiye hey'etile Liman idaresi tasfiye hey'eti gelecek ayın 28 zinde Ankara- da toplanacaktır. Toplantıda bunların Türk lirasile mi yoksa isterlinle mi ödeneceği karar- laştırılacaktır. Obligasyon, — faiz öde- me zamanının geçtiği — tarihten düne Kadar-bis: çok - tehavvül: geçirmiştir. İdık kapı bıra SON POSTA — kTısadı BAHİSLER | İplik derdi Denizli Kadıköyü dokuma- Geçenlerde (Hergün) sütunumuzda arkadaşımız Muhittin Birgen iplik ih- tikârı mevzulu bir makale yazmış, ik- tısadi hayatımızı yakından alâkadar e- den bu derdi teşrih etmişti. Muhittin Birgenin temas ettiği mev- zuun memileketin her tarafında aki.: uyandırmış olduğunu, küçük ima! neler ve bilhassa dokuma tezgâhların- | da çalışan Türk dokumacılarının bize gönderdikleri mektuplardan anladık. Denizli Kadıköyünden gelen ve bu- günkü —nüshamızın (Hergün) d- nunda Muhittin Birgen tarafından et- rafile tahlil edilen moktubu aşağıya ya zıyoruz: Muhterem Beyefendi; Sizin üzerine parmak koyduğunu iplik derdi başta olmak üzere bü! dertlerimizi size bildirmeği münasip gördük. Evyelâ, size kooperatifimi umumi vaziyeti hakkında da malüma! yermeyi faydalı 'bulduğumuzdan bunu ,aşağıda yazıyoruz : | — Geçen sene kiymetli yardımla- rınızla faaliyete geçen kooperatilimi- j.zin dört aylık faaliyetinden sonra az ,bir kârla bilânçosunu yaptık. | 2 — Bu sene bir yandan orlak ade- dini ikiyüz elliye iblâğ ederken bir yan ,dan da ortaklarımızın mallarının sü - gyümünü temin maksadile İstanbulda bir satış mağazası açtık. İlk bakışta bu bizim için bir muvaffakıyet sayılal se de gerek iplik buhranı, gerekse mü- tavassıtların oynadığı roller ve menfi propagandaları, bilhassa piyasa boz- ,günculukları bizi müşt ta sevketmiş- tir. - 3 — İplik buhranını ele alalım. Az bir sermaye ile iş görmenin zorlukları- nı takdir buyurursunuz. Biz az para ile çok iş görmeğe uğraşırken karşımıza iplik meselesi çıkınca başımızı vurma- adık. Memlekette mev- k fab k. bizi başıhdan Milli bir a Vekâlete yalvardık, bize İ_zmu' Şark sanayi ni gösterdi. (İplik ihtiyacınızı VA r- müstesna olmak üzere Türkiyede mev- ,cut fabrikalardan bir top iplik alama- dık. Hepsi bir bahane ile bizi başların- dan savdı Meselâ Çukurova fabri- kası iplik için müracaatımıza (İstanbul, rkecide Hiıristidisten ipliğimizin te - i) cevabını aldık. Halbuki Hıristi- dis bir mutavassıt, bizim gayemiz ise bunlardan kurtulmak. Sanra Adana Milli mensucat fabri- kası da aldıkları siparişleri tedricen ta- mamladıklarını ve yeni siparişlerin s1- İra beklemek mecburiyetinde olduğunu bildirerek bugüne kadar bize iplik yol lamamışlardır. 4 — Şark sanayi ile iplik işimize ge lnce, mıntakanın iplik ihtiyacını Şark Sanayi fabrikasının temin etmesi ve bu meyanda en önde bizim haftalık ihtiya ,cımız olan asgari (30) balya ipliği yol- laması lüözimgelirken, bin müşkülât ile pâra -bulup gönderdiğimiz halde dahi, bize ancak 5-6 balye gönderiyorlar ve gmütebaki paramızı iade edi Denizli Saylavı Bay Necip Ali Jediklerine göre, Vekâlet Denizli mın- takasındâ bir dokumacılık kooperatif federasyonu kurarak dokumacılığı hi - mayeyi düşünüyormuş. Dokumacılık böyle bir himayeye mazhar olursa biz- lere ne mutlu. cıları hallerini anlatıyorlar Takekler: kadinla ın nesinden şikâyet ederler? İngilterede açılaıi tesi kadın okuyucuları arasında bir an- ket açarak kocalarının en fazla nesine sinirlendiklerini sormuş, cçvabı neşro- |lunan her okuyucu beş şilin vermişti. Bu suretle karılarının müthiş bir bombardımanına mârüz kalan erkek - ler, okkanın aldtına gitmektense, kılı - bıklık kalesini yıkarak ortaya çıkma - yı dahâ «ehveni şer» bulmuşlar, Deyli |Eksprese binlerce mektub yağdırmış- (lardır. Bunalrın içinden en enteresanlarını siz de okuyunuz, bakalım ne diyecek- siniz?.. Kocalardan biri bakınız neler diy «Karımla sokağa çıktım mı İmemi unutur giderim, Meselâ, bir kal- İdırımdan öbürüne mi geçeceğiz, tam geçmek icâb ettiği zaman, tereddüd e- der. «Yahu, ferah ferah vakit var, geç- sene dersem» beni gazub nazarlarla bir süzer ki sormayın gitsin, Tam karşı - dan tramvay veya otomobil gelirken, bir koyu, karşı kaldırıma geçmek ister. Gel de çıldırma.. bittabi netice'ma » lüm.. kaç kereler kaza atlattık.. işte bır yüzden de karımın sinirleri bozulu - yor. Aksi, çaçaron ve - çekilmez bir mahlük oluyor. Üstelik verdiğim dok- tor paraları da caba,.. hangisine yana - yum...» » * Bir diğeri de şöyle şöylüyor: bir ankete verilen binlerce cevaptan bir kaç tanesi Londrada çıkan Deyli Ekpres gaze-|cığım koyu renk giy dersem, muhak« kak kendisine hiç yakışmıyan gri robs larını sırtına geçirir. Ne yapacağımı şas şırdım.» * Bir üçüncüsü de karısının budalalk ğgından şikâyetci... diyor ki: «Sabahları şapkamı başıma giyer, paltomu sırtıma geçirir, odasında — ve ekseriya karyolasında bir kedi gibi naz. h nazlı yatan karıma «Allaha ısmarla« dık karıcığım» derim.. Her seferinde ne cevab verse beğenirsiniz; — Ne o; sahiden gidiyor musun, şe kerim?.. İnsan gitmese, ne diye paltosunu giysin değil mi?.. lür müsün, öldürür müsün?.» Karılarından diyenlerden dördüncüşü şöyle derd yanıyor; «Benim karımda «sayma» illeti var. Sobaya kömür dolduracak değil mi birer birer sayar da öyle atar. Merdi « ven mi çıkıyor, basamakları sayar. Yü: rüyor mu, adımlarını sayar.. tabii ben de seasizce İçimden sövüp sayarım.b * Bir başka okuyucu diyor ki: «Benim karım Müthiş bir ama - tör modisttir. Gündüzleri, ge- celeyin benim o- turduğum — kol - tuğa yaslanır;-di- şapkasını, elâman «Ben ne giyeceğini asla bilmiyen bir kadınla evlenmek felâketine uğra- mış bulunuyorum. Karım, o kadar ga- rib, o kadar sinirli bir mahlüktur ki, kapıdan dışarya başımı uzatmadan yağ- mur yağıp yağmıyacağını kestirmemi ister; Sebebi 'de bağit: 'Sokağa çıkar - ken, ne giymelidir? Sanki ben ken - disinin «elbise mütehassısı» imişim gi- bi, eğer yağmurt yağacak dersem em- permeabl meydana çıkar, Eğer (hava biraz serince...) diye hüküm yürüt . sem, eldivenlerini araştırır. Ama, karıs Şayet bu proje tatbikat sahasına yas Kında çıkamazsa alınması lâzim gelen â: €il tedbirler var. Bunlardan ipliğe ta: fllük edeni şudur: Kadıköyde — işleyen - 1500 tezgâh için ayda 600 balya iplik lâzımdır. Bu sıradâ iplik ithali afyon inhişarına ve- rileceğine göre bu idare ile uyuşarak Kadıköy ipliğinin kooperatif eliyle sa: tılmasının temini lâzımdır. Dün geceki yangınlar Dün gece Göztepede Rüstempasa caddesinde Reşid paşa köşkü denilen binadan yangın - çıkmış, köşkün ahır kısmı kâmilen yanmış, ateş köşke sira- yet etmeden söndürülmüştür. Dün gece Beyoğlunda da bir yan- gin olmuş, Asri sinemanın bodrum ka- Toplantıdan sonra bu kararsızlık da ortadan kalkacaktır. tında yangın çıkmış, fakat derbal sön- dürjülmüştür. Kayseride etin Kilosu 12,5 kuruş Kayserili okuyucularımızın birinden bir mektub aldık. E. ve S, harfleri ile başlı- yan İmzası biraz karışık, pek Iyi okunmu- yör, fakat anlattıkları üzerinde durul « mıya değer meseleler.. Bu okuyucumuz hülüsaten diyor ki: Memleketimizin belediyeleri manlesef fakir, bütçeleri dâr, bunun için gönülden geçen her şeyi yapamıyorlar. Fukat büt, çeye taallük etmiyen bazı şeyler var ki ya- pilabilir.. Bunların birincisi temizlik, 1 - kincisi de ucuzluk işlerine dikkattir. Meselâ ben, ekmeğin camsız nek konabilir, toz konabilir. maddelerin fiatlarına da muterizim., Ba- yerlerde satıldığına dikkat ediyorum, üzserine zi - sonra bazı kişini diker ve toplu iğneleri kol dayıyacak — yer « lere batırır. Ak - şam olup da eve döndüğüm zaman koltuğa yerleşip biz ooh diyeceğim sırada.. «aman kocacı- ğım.. der.. dikkat et. Oraya iğne ba- tırmıştım,» ve, hemen iğneleri birer, birer toplamıya başlar. Bazan unutur, © zaman da, bana bâğırarak yerimdeti adam boyu hoplamak düşer. A, kadın bari önceden topla Bunları!» kınız Kayseride etin kilosu 125 kuruştur, Halbuki Jokantada bir tabak yemek 10, 18 kuruşa satılır. Esnaf kahvelerinde kahye ve çay fialı da $ kuruştan aşağı değil « dir. Okuyucularımızın sorgularına Cevaplar Akhisar evlenme memuru Nusrete : — Mevzuu bahsettiğiniz nüshayı temin etmeğe imkân yoktur. Tefrikaların hattı vaslını sizin bayalinize bırakıyoruz. Ve bu #uretle de aradan çekilmiş olan kısımların temin edilmiş olacağını sanıyoruz. ... Ankarada M, Anutnağod A, ya: — Filhakika anlattığınız. vak'a eldden yürekler paralayıcıdır. Fakat siz de tese lim ediniz ki, bu gibi insanlar islâhaneler. den bile kaçarak lleniyorlar. Zabıtanın bu husustaki isnârı yerindedir.