'BİZİ NASIL GÜLDÜRÜYORLAR ? SON POSTA Sayfa 7 Dümbüllü Anlatıyor Yazan : İMSET Dümbüllü orta oyununda Dümbüllü İsmail Ne bahıyan gözüme — Size sokakta da gülerler mi? Dümbüllü derler özüme — Gülerler ya.. — Kızar mısınız? — Hayır, fakat bazan da kızdığım o- lur, Hilâl sinemasının sahibi Mmü;uı Bir dahi yâr sivemem, | 'Töbeler olsun sosüme. | , Matbaada çalıştığım odanın — kapısı 4 “Sikyor. Dümbüllü İsmail giriyor: i| , — Hoş geldin azizim, fakat sana zah- ) et oldu. K— Benı aramışsınız, ben de geldim. t — Naşide bak, Duıdı(lllüye bak! ; Diye bağırmıya, önde, biz ar- İ İzadn, biğini'imarırsda. öx çocuk.. Bu- | na kızılmaz mı? — Demek Naşitle oynarsınız?.. e yer gösteriyorum. Ve bir Aksam evvel Dümbüllü için arkadaş - lara söylediğim sözü düşünüyorum: ”w D&mbullılnün bir kıymeti var, âm, anun müuayyen bir tiyatrosu i| Yek. O semt semi, tiyatro tiyatro do -| — Evet, onunla biz doksan defa ev- i) “yor. Daha açık söyliyeyim mi? lendik, ayrıldık, geçimsiz kı:—m_ a | , © insanları güldürmek için kendi a-| — Anlamadım. F Hu çağırmıyor, kendi onlara gidi-| —. Bir piyeste ben onun karısı olu- : rTum da... ' Anket için de aynen böyle olmuştu.| — yra simdi anladım. u"î* ben gitmiş onu aramıştım amma, | — Gi; ağlatabilir misiniz? " bulmak kısmet değilmiş, haber bırak-| — Tiyâatroda imkânı yok; ağnnak â Gene o, güldüreceği insanları istesem gene güldürü Sakat ıı.- i| Şayıp bukduğu — gibi beni de aramış| yatro haricinde.. keni s| tiştü. Bazan ağlarım, bazan da ağlatırım. — Söyle bakalım Dümbüllü, dedim, — Yâğdâ? neye Dümbüllü diyorlar. R. 5 — Birisile kavga edersem ya ben o- ER z p ıtn O adı bana Kel Hasan - vermişti. | ,, döverim, yı:ışn ta o beıış ö |© b__sleı:xeymnynr. J) Dum!.:ıullı:im nn_losuîı.ıu çıkardım. | Ben dövdümse ağlatmış olurum, da - Dümbüllü saatine baktı: Bi Daxbani Dümbüllü olsun de-| yağı ben yersem de ağlamış olurum. —| — — Müsaade istiyeyim.. Sirkecide o - ” . Dümbüllü oluverdi. — Güldüremediğin insan var mıdır? yünümüz var.. Ancak yetişebiliri. A - ş:"-ı;ş olalı kaç sene var? — Karım! BU Pa güle dostum! p Fİ — — Tam yirmi ikil Z Nai oe » aüi Dümbüllü bu akşam da Sirkeci'ileri B yirn yor? ha e AA S . DU Ü — Güaarüyorümi ” — ŞiEala ÜUi GĞ Gi gültürmek için Sirkeciye. gidiyordu. — Nasıl güldürürsün?.. ;%_îîğı___a.—_ğ_ * rım larlar gül - L Öaimeye şkarm bedleler Ü. DY e ddazmiiz beş bin köy mektebine B Bu şey olmadı, daha sahneye ye- h N çıktın? ; ihtiyaç var... — Hayır yirmi iki sene evvel çıktım,| — Ankara, 24 (Husust) — 40 bin köyü-| kara köyleri: ben yeni değilim.. müzün 35 bininde mektep yoktur. ve mkrar&k.wî?:iek? L.uîîlagııd:t;: — Onu demek istemedim. Yani sah-| mecburi tahsil yaşında olup ta okulula |lerdir. Kurs Temmuza kadar devam zı çıkar çıkmaz hiç bir şey yapma-| mıyan bir milyona yakın çocuk vardır. | decektir. Muvaffâkıyetle bitirenlere & ğ SAAt a- nasıl gü iyorsun? Bu vaziyet karşısında, Türk köylüsü- | sıl olarak vazife verilecektir. ——.::qı mi ]:Ğm'g’:ı" söyliyeyim,|nü daha kısa zamanda ve daha geniş Ka ler evve! lüklerinde başla - | mikyasta okutabilmek için, ordudan lisesi talebesi ::İın gülmenin mabadini getiriyor. | terhis edilmiş çavuşlardan istifade dü- SAD0 nin h bu sefer için de hazırlığa başlıyor -| şünüldü. Bu tedbir şimdi ilk semeresi- tetkikleri s ni vermiş bulunuyor: Eskişehirde Çif-| Kastamonu (Husust) — Kastamo — Ondan sonra.. teler çiftliğinde açılan ilk tecrübe kur-İnu Lisesi gençlerinden bir grup Kas - — Ondan sonra oynadığımız piyes | sundan çıkan hoca namzetlerinin hopsi İtamonu civarında tarihi ve d _î b Se ona göre tekerlemelere başla - staj göl:;k 'î.’iîî:;’îîî Ankara köy- İbümü derlemek için üç lelik ti SÜ ine n unuyorlar. c A” Meselâ ben Uşağım.. Kursta talebeler, gruplara ayrılarak îızh "'.""'f""d'g_i?“ _uç Buıîı"k tet - — Estağfurullah.. çalıştırılmışlardır. Çayır biçmek, ot bal |. Betitoktidü LDMRİEY in Zari harabe- — Onu demek istemedim, piyeste u- | yesi yapmak, ağıllarda koyuncuhuk, tif lerinde bir çok tağ sütunlar ve gene %in Tükçilik, atçılık gibi ameli derslere her | tö*tan yapılmış aslan heykelleri bulun- B Ha.. gün birkaç saat tahsis edilmiştir. Bun- | Müştur. “ Adım Turna.. dan başka nazari dersler de gösteril- — Gözünden vuruldun gitti.. miştir. Eski çavuşlar, şimdi, hocalık e- s”.hd İîsplnson —* O kadar kuvvetli nişancıya da -| decekleri köyde lüzumlu inşaat işleri-| — güsehri (Hasusi) — Suşehri: Tastlamadım. ni başaracak bir bilgiye de sahiptirler. İymar di trük b ee hef — E Turnasın, nasıl güldürürsün?. | Bizzat kendileri, üç tip İnşaat üzerinde | Wron Cispansel bÜyÜ bir intizam da- — Piyes ciddidir, fakat ben ciddi | çalıştırılmışlardır. Birincisi: Dershane- hilinde qa"’m',_kud"* leınu:r dok - :?cn' hemen komikleştiririm, Bana | li, temelleri taş, duvarları kerpiç, üstü torunun da müessesenin faaliyeti hu - $ey söylediler mi derhal opun ce-| kiremit köy mektebi binası, ikincisi: |9esunda büyük yardımları dokunmak- binı tekerleme halinde veririm. Ve| Temelleri taş, duvarları tuğla, üstü ki- tadır. Yalnız dispanserde ilâç yokluğu '.Vıp yerinde olur, herkesi güldürür. | remit üç dershaneli mektep, üçüncüsü |yüzünden sıkıntı çekilmektedir. ı'ldı leselâ Naşitle oynadığımız zaman -| de budrum katında mutfağı, çamaşırha. birbirimizi mat etmiye çalışırız, | Nesi, zemin katla iki dershanesi, çatı| Ayvalık Halkevinin faaliyeti & irciler de acaba hangisi mat olacak | katında da yatakhanesi olan pansiyon- Ş İye beklerler, lu köy mektebi tipidir. Bu izahat, dev«| — Ayvalık (Hususi) — Ayvalık Halk. o; Hanginizin ne diyeceği, kimin mat | letin yeni yetiştirdiği köy hocalarınım, €evi temsil kolu her hafta muntazaman Sağı sahneye çıkmadan kararlaştı -| Söyün her sahada işine yarayacak ve halka temsiller vermektedir. Bu me - "'ls mıdır? köylüye her suretle faydalı olacak bir |yanda geçen hafta ev gençleri tarafın- .'îîk Bu pehlivan dövüşü değil ki da- | Ursur haline getirildiğini gösterir. dan (Ana) piyesi büyük bir muvaffa- / li olsu. Bu stajiyerler, ilkbahara kadar An-ikıyetle temsil edilmiştir. Dümbüllü, Komik Şevkiyle birlikte — Ben oyun oynarken kızlara so - kuluyor muyum, sokulmuyor müyum, onu kontrola.. — Demek sen de kılıbıksın?.. — Rol icabı olur. — Ya hayatta.. — Rol icabı dedik işte.. Hem başka şeyler konuşsak! — Peki... — Pek kılıbık değilimdir amma, iki şeyden çok korkarım. Biri deniz, öte - ki de hareket.. İki sene evvelki hare - kette biz Şehzadebaşında Fahri ile bir- likte oynuyorduk. Hareket olur olmaz sahnede titremiye başladık. Benim nut- kum tutulmuştu. Çaresiz perdeyi ka - padılar. Kaldım sahnede,, Titrerim habre titrerim. — Güldürmek yüzünden belâ geldi mi? z A — Gelmez olur mu, güldürürüz, so - nunda bir de hesaba bakarız ki.. Hâ - sılat kötü.. İşte belâ, güldürmek yü - zünden insanmn başına bundan daha büyük belâ gelir mi kL. Ne yapalım, bi- zi belediye değil, belde besler, bazan 'hattâ, ekseriyetle birbirlerinden ha - İ('llnmî bahisler : Korporatif devlet nedir? * * X İtalyada yeni devlet şekli için son hazırlıklar yapı- lıyor. Onu Almanya takip edecek. Avusturya ile Yunanistan da ayni yolda yürüyorlar Niçin? İtalyada âli faşist meclisi, son içti-| parlâmenlo devletinin doğurduğu bir mamnda, yeni İtalyan tarihi için olduğu cemiyet hastalığıdır. Cemiyette kadar bütün dünya devlet tarihi ba-| lar arasında tezat ve ihtilâf değil, bel- kımından da mühim bir karar verdi:| ki de bir ahenk ve tesanüt vardır. Par- İtalya kanunu esasisi değişecek ve dev-|lâmento devleti bu ahengi bozmasaydı let tamamen korporasyon esası üzeri- | bolşeviklik çıkmazdı. Ahengi iade et - ne oturtulacaktır. mek için parlâmentoyu kaldırıp ye: Bu kararın tatbiki için lâzım gelen ka-| ne bu meslek teşkilâtları devletini ge- nuni hazırlıklar önümüzdeki aylarda | tirmek lâzımdır. ikmal edilecek ve mart ayının Habeşis- tanın fethi tarihine tesadüf eden gü - nünde İtalya devleti yeni bir şekil a - lacaktır. * Arada sırada gazetelerde ismi geçen bu korporatif devlet nedir? Cihan harbinin altını üstüne getir - diği hayat, cemiyet ve siyaset fikirleri arasında her memlekette, ayrı ayı", ve * Bu fikirler, harpten sonra, bütün Avrupada yer yer hareketler vücuda getirdiler. İçtimaiyat âlimleri her ta- rafta bunlarla meşgul oldular. Türki - yede de ilk defa 920 senesinde Anka - rada «Hâkimiyeti Milliye» sütunların- da bu fikirlenden ilk defa ben bak: tim. Ö zaman ÂAvrupada yeni zuhur miş olan hareketten haberdar değil - dl. Avrupadaki hareketlerden, 1925 ten sonra haberdar oldum ve gördüm ki bilhassa Almanyada bu nazariyenin etrafında büyük bir kütüphane vücu da gelmiştir. Teşkilâtsız Türkiyede bu nazariye « nin kısmen veya tamamen tatbik edi- lebilmesi zamana muhtaç idi. Fakat Avrupada bir çok yerlerde bu fikirleri burjuva parlâmentoculuğu bile yaba- na atmıyarak kısmen tatbik etti. Al- manyada Weirmar kanunu esasisi Reichswirtsehafsrat - yani imparator- luk iktisat meclisi - namile ve bir ne- vi senatoya benzer bir meclis vücuda getirildi; Pransada Conseil Econamigue Natlonal diye tesis edilen meclis te kıs. men bu fikrin eseridir; hattâ Bolşevik- ler bile bu fikre lâkayt kalmadılar, Savynarhoz, İkısa ismile yadedilen bu tarzda bir yardımcı teşkilât vücuda ge- tirdiler, berleri olmaksızım zuhur etmiş bazı fi- kirlere göre, hayatı bozan, cemiyette haksızlıklara, intizamsızlıklara ve bun- larla birlikte bir takım mücadelelere yol açan politikacılık ve parlâmenta - rizm dünyadan kalkmadıkça insanların rahat edecekleri yoktur. - Politikacılık ve meb'usluk maişet vasıtası, yani pro- fesyonel bir iş olmamalıdır. Harpten evvelki içtimal'fenalıkların sebebi, po- Hitikacılığın bir meslek oalması ve po - litikacıların da bu mesleği maişet va - sıtası yapmalarıdır. Bunlara göre fır - kacılık, politikacılık, sınıf mücadele - leri hayatta tabii bir ahenk müessese- leri değildir. Bilâikis bunlar içtimaf ha- yatta tabil olarak mevcut bir tesanüdü bozan, her şeyi karıştıran ve elele yü- rümeleri lâzım gelen menfaatleri bir - birine düşürüp hayatta daimi bir şüriş ve intizamsızlık hüküm sürmesine se- bep olan unsurlardır. Fransız inkılâ - bının çıkardığı parlâmentarizm sis « temi ve ekseriyelle serbest meslek a - damlarından mürekkep olanpolitikacı- lar ortadan kalkmalıdır ki insanlık sa- kin, mütesanit, intizam ve ahenk için- de bir hayat yaşasın. Bunu yapmak için de «devlet» müessesesini politikacı - ların elinden kurtarmak ve cemiyetin müşterek — ve — birbirile hemâhenk menfaatlerini temsil etmesi iktiza eden bu müesseseyi muhtelif «meslek» er - babının kendi aralarında tesis edecek- Jeri meslek teşkilâtlarına vermek lâ - zımdır. Bu teşkilâtlar, karşı karşıya gelip senenin muayyen zamanlarında hep birden herkesi alâkadar eden me- seleler üzerinde konuşmak üzere - fa- raza «köngreler» diyelim - bir takım toplantılar yapacaklar ve bu toplar: - tılarda, parlâmentonun yerine kaim ola caktır. Buraya her meslek kendisini temsil etmek üzere - mesleki teşekkü- lün ehemmiyetine göre - bir veya bir kaç mümessil gönderecektir. Parlâ - mentonun meb'usları da — bunlardır. Bunlar devletten tahsisat alarak yaşı- yacak insanlar değildir. Hepsinin ayrı işi vardır. İçtimaa sırf meslekt bir ve- kâlet vazifesinin ifası için gelecekler, içtimalar bitince, gene eski işlerine dö- neceklerdir. * Korporatif devlet nazariyesinin e - sası budur. Nazariye havada duran bir fikir, bir fantezi değildir. Nazariyeci- ler, bugün devlet tarafından yapılan bir takım işlerin vaktile bizde lonca ve daha sonra, yeni zamanlarda, «esnaf cemiyeti» ismini taşımış olan bu mes- lek teşkilâtları tarafından ifa edildi - ğini ve hattâ bunların devlet mahiye- tinde olduklarını, tarihte böyle bir devrin, iptidaf bir tarzda olsun, vaktile yaşanılmış bulunduğunu misal olarak gösterirler. Meselâ, Osmanlı tarihinde Ankarada tıpkı bir «meslekf cumhuri- yet» şeklinde hüküm sürmüş olan hiler devletir bunun bir nümunesi Bunun gibi, Avrupanın bir çok yer; tinde de teşekkül etmiş olduğunu gör- düğümüz eşehir cumhuriyetleri» hep aynl mahiyette devletlerdi. Burjuva inkılâbı, meslek teşkilâtlarını yıktı ve yerine pâra kuvvetinin verdiği nüfuz üÜzerine müesses bir parlâmentoculuk | ledliecek eşya ve malları bulunan! kurdu. Bu fikrin nazariyecilerine göre | son günlerde hayli müşkülât çekmel bolşevizm, işte burjuva nizamı denilen | olduktarı muhakkaktır. * Fakat, bu nazariyenin başlı başına bir rejim, bir devlet esası olması fik - rini kendilerine şiar etmiş olanlar İtal- yada Musolini, Almanyada Hitlerdir. Her iki memlekette de devlet bu esas üzerine kurulmuştur. Hitlerin Mein Kamp ünvanlı eseri bu fikrin müda - fildir. Müusolini bu işe herkesten evvel baş- ladı ve birinci hamlede eski İtalya par- Jâmentoculuğunu yıkarak yerine bu fikrin Iptidaf bir taslağını teşkil et - mek üzere eskisi ile yenisi arasında ka- rışık bir intihap usulile bir meclis yap tı. Bu defaki faşist meclisinde ise şöyle söylüyor: İtalyada mevcut — bütün mesleklerin, yani bütün işlerin birer müstakil ve muntazam teşkilâtları vü- cuda gelmiş olduğu için artık devle - te kat'i şeklini vermek zamanı gel - miştir. * Şimdi kanuni hazırlıklar yapılıyor. 'Yakm zamanda İtalya korporatif, yani «mesleki temsil» esası Üzerine kurul- muş bir devlet olacaktır. Onu Alman- ya takip edecektir. Avusturya da bu yolda yürüyor. Yunanistan da, halkı bıktırıp usandıran politikacılıktan kur. tulmak için ayni yola gidiyor ve Me - teksas, Yunanistana bir korporatif dev. let şekli vermek istiyor. 'Tarih bir tekerrür değil, tekerrür şeklinde görülmüş bir tekâmüldür. Te kâmül yürüyor. M, B. Anadolu Demiryellarında Eşya vagonu kıtlığı (Devamı 7 inci sayfada) kalmalarını icap eden bu sıkın'tı, bir rivayete göre, şeker fabrikalarının bu mevsimde pancar nakliyatı için fazla mikdarda vagona mühtaç olmalarından ileri gelmektedir. Diğer bir fikre göre de haddi zatında eşya vagonu mıkda;ı- nın, günden güne uzayan hatlarda a tan naklâyattan dolayı, esasen ihtiyaç ile mütenasip olmadığını kabul etmek icap ediyor. Sebep ne olursa olsun nak- kle