Hergün Almanya, Japonya, İtalya anlaşması —Yazan: Muhitlin Biegen' lmanya ile Japanyâ arasında bir Hilâf veya ittifak imzalandı. Bu- nu her iki taraf ta ilân etmedi ve ga - liba her iki taraf ta mahrem tutmak it- tedi. Fakat, sağdan, soldan sorulunca Kizliyemediler, Her iki taraf ta itiraf etti. Alman - Japon anlaşması bir fa raziye, bir tahmin, bir dedikodu deği bir vâkıâdır. Ancak, meselenin göste - rilişi her iki memleketin de araların - daki — itilâfi, kemünizm tehlikesine karşı bir nevi mütekabil yardım şek - lindedir. Fakat, bu yardım, ne mave - vi bir müzaheret mahiyetindedir, ne vafın polis teşi bir elbirliği suretinde izah edilebilir. Her iki taraf ta birbirlerine karşı si -« yasi ve askeri yandım taal ü yorlar. «Komünizm» te mek, Rusya tehlikesi demektir. otuz beş sene evvel, Alman- ya Rusya tarafında idi. Japonyaya Rus- yaya karşı Mançuride harbederken Al. manya ona yâardım ediyor ve Rusya « nın Baltik donanması nizlerine giderken Alman mayı adım adım takip ederek İngilte- renin Japon denanmasına - kolaylık göstermemesi için elinden gelen dik - kati sarfediyordu. O zaman İngiltere Japonya ile Rusya aleyhin idi. Şim- di Almanya - Japonya ile bi ikte Rut- ya karşısındadır. O zaman İngiltere Rusyanın aleyhinde idi, bu defa da İn- giltere Rusyaya karşı dost mevkiinde bulunuyor! ör Gazetelerde görülen haberlere na - zaran Japonya ile Almanya arasında aktedilen itilâf, askeri şartları ihtiva etmiyor, fakat, ticari şarllar iki mem - leketin askerlik ve harp tekniklerile a- lâkadar olan bazı anlaşm vücuda getirmişler. Meselâ, Mançukoda kö - mürden benzin petrol çıkarmak *ü- zere Almanların yapacakları büyük te. sisattan, Japon ondusuna askeri malze- me vermek mukabilinde Japonyadan ihraç edilecek iptidai maddelerden bah- | sediyor. Bunun için, İngiliz gazeteleri, bu Alman - Japon anlaşmasını, hattâ komünizme karşı tedafül bir anlaş- madan daha başka, daha mühim bir şey olmak üzere telâkki ediy bundan dolayı da bilhassa leyhinde şiddetli neşriyat Fakat, gene İngiliz gazeteleri tara -| fından neşredilen haberlere göre, iş yal | tiz Japonya ile Almanya arasında bir itilâftan ibaret değildir. Londra, bu itilâfa İtalyanın da iştirakini bekle - mektedir. Rivayete nazaran, Japonya İtalyanın Habeşistandaki — fütuhatımı kabul ve tasdika da hazırlanmakta imiş. Buna mukabil, İtalya Japonyaya ne verecek? Bunun için söylenen bir şey yoktur; fakat, tahmin edebiliriz ki İtalyanın Japonyaya verebileceği en Küzel siyasi taviz, Akdenizdeki mevcut fena havayı devam ettirmek ve yatı - şen her hâdiseyi müteakip, vâükıâları yeniden büyütecek yeni yeni mesele - ler çıkarmak olacaktır. rlar. Ve onya & - yapıyorlar. Görülüyor ki İngiltere beyhude ye - re silâh'anmıyor ve şurada burada ken- disine dostluklar tedarikile meşgul ol- muyor. Beynelmilel siyaset hayatında her hareketin kendisine göre bir ma - nası vardır. İngiliz devlet adamları - nın son zamanlarda İngilterenin mü - temadiyen silâhlanması lüzumundan bahsetmeleri bütün bu hâdiselerle ko - layca izah edilebiliyor. Çünkü, dün - ya, artık siyasi kombinezonlarla bü - rünülü bir âlem olmaktan çıkmıştır, Ö'len kuvvet istiyor, #'len kuvvet ol - mazsa hiç bir şeyin kıymeti yoktur. Meselâ, İngiltere istiyor ki dünya sulhu Milletler Cemiyeti içinde te - min edilsin ve mahalli itilâflar veya it- tifaklar yapılmasın. Bunu — istemenin hikmeti şuradadır: İngilterenin dünya işleri ortasında serbest kalması ve ica- bında yapacağı manevralarla herkesi kendi istediği istikamete sevkedebil - (Devamı 12 inci sayfada) Resimli Makale: Bazı kimseler, daima kendi kendi- lerinin hayatını yaşarlar, cemiyette, mecliste, müsahabede muhataplarını dinler görünürler, fakat düşünceleri hep kendi işlerindedir. SON POSTA Bu gibi kimseler hayat sahnesinde daima yabancı, daima seyirci olarak geçerler, etraflarında olup bitenler- den haberleri yoktur, sağır ve kör gi- bidirler. Görmiyen gözler, işitmiyen kulaklar.. Bl Hayatı İxn;.ırmık isteyen adam, görmiye ve işitmeye mühtaçtır. İnsa- ni işini düşünmesi lâzımdır. Fakat bu düşünce dajma yalnız kalınan za- mana bırakılmalıdır. (SÖZ ARASINDA Dünyadaki En küçük radyo Dünyanın en küçük radyo makiı e- si.. bu makine bir Fransız mühendisi tarafından yapılmıştır. Üç dalga üze- rinedir. Hoparlörü gayet az ses çıka- rırsa da kulaklıkla bir çok istasyonu (dinlemek imkânı vardır. Mühendisin iddiasına göre, bu rad- yo tekâmül ettirilirse büyük radyo de- recesinde ses elde edilirmiş. Antika sütun satın alan Amerikalı Romada seyyah sıftaile dolaşan bir Amerikalı kibar tavırlı güzel ve nazik bir Fransız ile karşılaşıyor. Fransız o- na: Romada meydanların bir kısmının ortasında dikili bulunan Trojan sütu- nunu iki milyon dolara satın aldığını söylüyor. Amerikalı böyle bir antikayı elden kaçırmak istemediği için: «Aman di-| , .yor, sana iki milyon dolar ben vereyim de şu sütunu bana devret» Fransız ra- zi oluyor. Parayı alıyor. Ertesi gün Amerikalı todarik ettiği amelelerle sütunun yanına gidiyor ve sütunu devirmek ve Amerikaya gö- türmek için hazırlıklara başlıyor. Po- lisler sütun tamir ediliyor zannederek evvelâ seslerini — çıkarmıyorlar, fakat kalıyı yakalıyorlar. Amerikalı başından. geçen bütün vak'aları anlatıyor, dolandırıldığını ya- na yakıla söylüyor, fakat Fransız pa- raları aldıktan sonra sırra kadem bas-|şimdi evlerde hindiler besliyor ve s0- esirgediği şefkati tığı için antika meraklısı Amnerikalı önüne gelene derdini yanmaktan hnş—j ka bir şey yapamıyor. yi İ HERGÜN BİR FIKAA İSTER İNAN Gazetelerin anlattıklarına bakılırsa çimento ihtikârının önüne geçmek için yapılan incelemeler ilerlemiştir. Alı- nacak tedbirler yakında tatbik edilecek ve bu suretle ih- tikâr kökünden kaldırılmış olacaktır. Haberi ehemmiyet. siz görmek mümkün değil. Fakat ihtikârın devam ettiği İSTER İNAN İSTER İNANMA! Mi Para koparmak için | Orta yaşlı, çirkin ve kıyafetsiz iki bayan tramvayda konuşuyorlardı. — Senin efendin son derece cim- ri imiş, öyle mi Hamdune Hanımcı- ğgım? — Hem de ne türlü! — O halde, kendisinden para ko- parmak için ne yapıyorsun ? — Aa! Kolayım buldum, kardeş!. Her ne zaman para lüzrm olsa, önce yalandan bir ağız kavgasına girişi - yorum, arkasından da: «Ben artık seninle oturamıyacağım.. Beni ana- ma gönder!'» diyorum.. Hemen, çı - karıp, yol parası diye bana on lira uzatıyor, # e Amerikada kadınlar Yanlarında köpek Yerine hindi Gezdiriyorlar İ Üç kere bilârdo Şampiyonu olan kadın HEP. Waa;;ş Na Üç kere bilarda şampiyonluğu ka- zanmış olan Mis Karpen, son maçın- dan sonra kazandığı kupaya şampanya deldurmuş ve içmiştir. Bu haberi ve- resı Fransızca bir gazete “Alfred Dö Müse'nin iki mısramnı da ilâve ediyor: gBardağım büyük değil amma,» «Ben gene bardağımdan içerim.» Yeni bir fotograf makinesi keşfedildi Nevyorkda Karneci enstitüsünde kuşlara dair verilen bir konferansda bir dakikanin binde biri kadar müd - dette resim alan yeni bir fotoğraf ma- kinesi keşfedildiğini bildirmiştir. Bu makinenin yıldırım gibi sür'ati saye - sinde kuşların kanadlarının en ufak ha- reketleri bile fotoğraf adesesine akset- mektedir. Uçuş halinde bulunan bir kuşun sa- niyede vasati olarak 75 hareket yap - makta olduğu nazarı dikkate alı - nırsa yeni makinenin fotuğrafcılıkta kaydettiği terakkinin derecesi pek gü- zel anlaşılır. 83 yaşındaki kadın 90 lık kocasını katletti Los Ancelos'da 83 yaşındaki bir Hemen herkes evinde köpek beslerdi|kadın doksan yaşındaki meflüç koca- ve sokağa çıkarken köpeğini de ya-|sını ustura ile boğazını kesmek sureti- nina alırdı. le katletmiştir. Kadın bıraktığı - bir Şimdi bu merak azalmıştır. Sokak-|mektupta cinayetin sebebini şöyle an- sonra işin değiştiğini görerek Ameri-|larda köpekle gezenler eskisi kadar çok (latmakta imiş: değildir. Fakat Amerikada bunun yerine bir başka moda gelmiştir. Hindi beslemek modası. Kadınlar kağa çıkarken hindileri köpek gibi bir «Kocamı seviyordum. O ise evdeki hizmetçi ile bana hiyanet ediyordu, gerçi hiyanet edecek yaşı çoktan ap mıştı amma onun nazarlarında benden hizmetçiden sakla- madığını görüyordum. 50 senelik ko- tasmaya bağlayıp yanlarında gezdiri-|cammm bu haline dayanamadım. Onu yorlarmış. İSTER miyoruz. İNANMA! haftalar zarfında hakikt fiyatından en aşağı yüzde yirmi beş fazlasına çimento alarak - başladıkları inşaatı bitir- mek zaruretinde kalmış olanları sevindireceğine biz inan- Fakat ey okuyucu sen: kestim ve kıskançlıktan kurtuldum.» E. Tatı esmi devairin birinde mühilf mevki işgal eden eski bir arkif daşımı ziyarete gittim. Uzun ayrı yallarının gönlümde üstüste yığmış biraz olsun hatiflet * mek, bunun için de o arkadaşla yaTılk saat olsun başbaşa kalıp hasbıhal et * mek - istiyordum. Ne mümkün? Üç, dört dakikada bifi sağırda ve solundaki telefonlar mil * temadiyen çalıyor,: iş takibine, ev! takdimine, ve yahut ta hulüs çakmaği gelip gidenlerin ardı, arası kesilmiyof” du. Gözlediğim o yarım saatlik fırsall bulabilmek ümidile, akşamın saat YE disine kad mıldamadan bekledilil kafasını asabi avuçla * kmak suretile, çektiği â* rının içinde e zabı ve duyduğu yorgğunluğu pek beliğ ifade eden arkadaşım: — Haydi, kalk! dedi; çıkıp b va âlalım da.. Yolda konuşuruz Anafartalar caddesinden yukarıyd doğru çıkarken: az hit — Her gün böyle mi? diye sordulk — Evet, her gün böyledir! cevabilll verdi. Bizim işimiz deccalın benzer. <— Deccalırı çulu mu? O da nedir? — Bizim — Erzurumlular ara nakledilen bir efsane vardır: deceal, oturmakta olduğu Kafdeğınli andından, yer yüzüne çıkıp ta kıyam€ t lanırmış, Lükili na çırçıplak çıkmak* ya ettiği için, kalübelâdanbe'İ dokumakte olduğu çulun bitr yesini ç vakit çulu deccal tezgâh başına',. azizim bizim çalışmamız da aynen böy“ ledir. Akşam olur, islermiz bitti, er * tesi gün halifliyecek sanırız; bir de sâ“ bahleyin daireye gider, masamızın bâ” şına geçeriz ki, önümüze gene dağlüf Bibi kâğıtlar yığılmış, bekleme odasi dolmuş, telefon muhturasının — üzerit bir sürü vumaralar kaydedilmiş oldu” | ğunu görürüz. Bu da bizim alnımızıi yazısı zahir, ne yapalım? Bu aralık arkadaşımin kan oturmu$ yorgun gözleri gözlerime ilişti. Ben d8 lâf olsun diye: — Evet, dedim. Doğru söylüyorsume Fakat hayat, esasen deccalın çulile bif değil mi? B Biliyor musunuz ? 1 — 2000 piyes yazdığı halde beynelmili şöhretler arasında girmiyen İspanyol şalf kimdir. ? 2 — Kazbin ve yahut Kazvin ismile anılaff şehir nerededir?.. $ — Pakreddin kimdir ? (Cevabları yarın) * Dünkü suallerin cevabları : 1 — 9 Fakamını Timürlenk ve Bulkı mü * kaddes addederlerdi. Bir hükümdara ve Yâ” İhud her hangi bir kimseye hediye gönder * İdükleri zaman hediyeler dalma © çeşid olüf” İdu. Buna mukabil 'Timürlenge hediye gönde” İyen diğer hükümdar ve beyler de 9 çeşid NE” 'diye tertib ederlerdi. 2 — Lüksemburg krallığının nüfüsu 22860 dür. 3 — Şimdiki Pörtekizin eski ismi Lüsitai” lyı'au'. J