17 Kasım 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

17 Kasım 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

17 — İkinciteşrin | Bizi nasıl güldürüyorlar? : | KOMİK FAHRİ | ANLATIYOR Yazan : Te *Nasrettin Hocas'da Nasreddin Hoca rolünü yapan Fahri. Komik Fahriyi Turan tiyatrosundaki buldum. Bu oda sahnenin ar- ufacık bir yer... — Haberim var, dedi, nasıl güldür- ğümü öğrenmeğe geldiniz... — Evet, her yiğitin bir başka yoğurt Yiyişi varmış, sizin güldürme tarzınız da herhakle bir başkalık vardır. — Belki, olabilir. — Siz bu işe ne vakit başladınız? /— Ben Hamidi Ticaret Mektebi âli- Site devam ederdim. Mektep öğleye ka B Öğleden sonra da kaleme gider- — Komikliğin de kalemi var mı? — Süpürge sopası vardır ama kalemi Yoktur. Benim gittiğim kalem Tevkü n Hümayun kalemi idi. Ben ora- & memurdum. Önümü ilikledim; Fahni devam etti: — Eski Alipaşada Hadikal Maarif a- la bir hususi mektep vardı. Bir za- Manlar da orada coğrafya ve hüsnü hat Muallimliği yapmıştım — Muallimlikten, Hümayun kale - ımnlıîden nasıl oldu da sahneye atladı - — Birdenbire sahneye atlamadım. velâ perde arkasına girdim. Yani Ka Tagöz oynattım. Benim Karagöz oy - Battığımı kimse bilmiyor zannediyor - L Meğer muallim olduğum mekte- bin bütün çocuklarının bundan haber- leri varmış... Bir gün bir de sınıfa gir- ki, ne göreyim. Tahtada bir Kara- Tesmi ve çocuklar gülüyorlar. Ya- bir iş var mı? — Çocukları falakaya yatırmak! — Yok, onların ne kabahatleri vardı. Ben Karagöz oynatmıştım, Onlar da ü reklâm ediyorlardı. — Fena reklâm değil! — Mektepten istifama sebep olan bir Teklâm, Bundan sonra artık yapacak bir tek H kalıyordu. Sahneye çıkmak... Ben de Öneye çıklım. trajedi ile baş- hdım. Az zaman sonra da komiklik tarafım galip geldi. Komedilerde roi âl- İ8i Herkesi güldürdüm. hjîhneden bir kadın sesi " geliyordu. Operet oynanıyordu. Fahrinin rolü İkinci perdede başlıyacaktı. Fahri bir Yandan benimle konuşurken, bir yan- .'11 da makyajını yapıyordu. Bir ku- tu açtı. Kutunun içinde sakalların, bı- ların envar vardı. Âk sakal, kara sakal, yeni berber e- Tnden çıkmış bir taze sakal, palabıyık, kesik bıyık, Çariston bıyık.. Fahri ku- fdan kısaca toparlak bir sakal aldı. ine yapıştırdı. Karşımdaki Fahri. işmiş, bir hoca bozuntusu olmuştu. — Tulüat sahnesinde, dedi, en büyük kmayı komikler yer.. Komik olacak- #an Tulüat sahnesine gir. Olmıyacak- San nafile! — Siz her istediğiniz zaman, her is- Tediğiniz kimseyi güldürebilir misiniz? Biz komikliği dirhemle veririz. îl*şımınr!nkîni güldürmek için kaç dir T komiklik yapmak lâzımsa o kadar Yaparız, — Ya kilo ile komiklik yapmak lâ- mgelirse... — O zaman da kilh ile yaparız. ya, kilo ile yapılan komlik- bulanlar çıkar, komikliği ton İMSET ” Fahri makyajsız yüziyle sahne haricinde — Onları da havale ederiz. — Kime? — Güldürmeyi ton ton dağıtanlara. — Güldürmek için ne yapmak lâzim- dır? — Güldünmek için halkın karşısına çıkan artist güldürücü olarak tanın- mış olmalıdır. Kokain kaçakçıları komedisini Fahri yazmıştı, Naşitle beraber oynadı — Güldürücü olarak tanınmış olmak için ne yapmalıdır?. —Gi rmelidir. — Güldürmek için. — Güldürücü tanınmalıdır. — Yani.. — Tavuk mu yumurtadan çıkar, yu- murta mı tavuktan çıkar bahsine ; dik. Siz onu söyleyin, ben de ötekini söylerim, Bakın size bir vak'a anlatayım: Komik Abdi bir gün Beyazıt camll- ne gitmiş.. Varz dinliyormuş, vâiz de tiyatronun aleyhinde atıp tutuye üş. Abdiyi tanıyanlar ona bakıp gülümse- meye başlamışlar, Abdi buna sıkılmış, birdenbire yüzüne fazla ciddi bir tavır vermiş. Başkalarında ciddi olabilecek olan bu yüz Abdide gülünç bir hal al- mış. Görenler kahkahayı basmışlar. Ve vâizin emrile Abdi camiden kapıdışarı edilmiş. Gördünüz ya, Abdi güldürmek için hiç birşey yapmamış ama, glüdü ü bilinmiş olması herkesi güldürmesine sebep olmuş.. Birinci perde bitmişti. İkinci perde başlıyordu, Fahri sahneye çıkacaktı: — Konuşmamızın mabadi ben sah- nede iken de devam edebilir. Fahri sahneye çıktı. Ben seyirciler a- rasına karıştım. Tevkii divanı hümayun kaleminin sabik memuru komik Naşitle karşı kar- şıya geçmişlerdi. Bütün hareketleri, bü tün sözleri seyircileri güldürüyordu. Sırrımı kendileri de keşfedemedikleri bu hassa herhalde onların yaradılış rında vardı. Gülmek için mi onu b SON POSTA Tarihten sayfalar: Maltanın tarihi * » » Malta' şimdi tarihte olduğu gibi mütaassıp bir karakuvvetin elinde değildir. Orada büyük ve dost bir milletin şerefli bayrağı dalgalanıyor. Maltada şeref ve namuslarile yiğitçe ölen Türk çocuklarının ruhları başta Turgut reisin ruhu olduğu halde bugünkü Türk donanmasını selâmlıyacaklardır. Gönül isterdi ki Turgut burnundan geçerken Yavuzun heybetli taretleri de o büyük ölülerin Apenin dağlarının Sicilyadan Afri- kaya geçişi sırasında olan çöküntüler burada bir sıra adalar yapmıştır. Bun- ların en mühimleri Sicilyanın cenubun- da Pasaro burnu ile Afrika arasındaki (Medta) adalarıdır. Akdenizin şarkı i- le garbi arasında — ve bir geçit yerine tesadüf eden bu adalar Akdenizle ve buradan geçen ticaret yollarile alâka- dar bütün devletlerin gözlerini çek- miştir. Malta adaları bizim — (malta taşı), jeolojide Kalker denilen yumuşak ve sarımtrak taşlardan ibarettir. Eki- lecek arazi pek azdır. Kıyılar cenupta dimdik yarlardan ibarettir. Şimal ta- rafları daha alçaktır. Fakat bu adalar- dan (Malta) adasınin en büyük hu- susiyeti, tabil ve mükemmel üç lima- na sahip bulunmasıdır. Bunların kıyı- ları çok derin olduğundan gemiler sa- |hile yanaşabilirler. En sert rüzgârlara karşı bile mahfuzdur ve büyük bir do- nanmayı ferah forah barındırabilir. Eskiden (Melita) diye anılan bu a- danın uzunluğu 27, genişliği 14 kilo- metredir. Üzerinde İtalyanca ile diğer Avrupa dillerinin karışmasından do- İğan bir dil konuşulur — ve beyaz ırkla |Afrika ırkı — arasında bir tip arzeden (Maltız) denilen bir çeşit halkla mes- |kündur. ' Eski Romalılar, Kartacalilar, Yu- nanlılar ve Araplar bu adalara gitmiş- | 1ler- buranın limanlarında kalnışlar, fa- kat yerleşememişlerdi. Radotuh Türk- ler tarafından zaptedildiği 1522 yılına kadar burada esaslı bir kale veya liman yoktu. Radostan çekilen (Sen Jan) | X,;;valyg:h:ri Papadan kendilerine birer yer istediler. Papa da o zaman İspan-| -İridir. Önce Suriye — sahillerindeki bir İyolların idaresinde olan, fakat ehem- |miyet verilmeyen bu boş ve fakir ada- İyı şövalyelere verdi. Kale yapmaları i- çin yardımda bulundu. * (Sen Jan) şövalyeleri (1196 - 12. 70) yılları arasında Avrupanın Harıs- tiyan devletleri tarafından Kudüsü müslümanlardan kurtarmak için açı- İ öra ücüada. barzmantla ÖERlbarp | sırasında kurulan bir tarikatın salikle- kaç kalede, daha sonra Kıbrıs, Rados we Bodrumda yerleşmişler, buralardan | kovulunca Maltaya gitmişlerdir. Din uğruna harbi meslek edinen | bu adamlarda milliyet yoktu ve bir İı-i panyol ile bir Fransız, bir İngiliz, bir| İtalyan yanyana harp ederlerdi. (Gran Metr) yani büyük efendi denilen reis- lerini aralarında intihap ederler, onum Yazan : Turan Can de baharat götüren ve Bostancıbaşıya ait bir gemiyi çetin bir harpten sonra ele geçirdiler. Birbiri ardından gelen bu kara ha- berler Kanunt Sultan Süleymanı ve Türk vezirlerini gittikçe kızdırıyordu. Padişah bir meclis topladı ve Maltanın muhasara edilerek zaptına karar veril- di. 1565 yılı mayısın on sekizinci gü- nü Türk donanması Maltanın otuz mil açığında görüldü. Başkumandan Lâlâ Mustafa paşa ile Derya Kaptanı Piyâle paşadan baş- ka Trablus Beylerbeyi Meşhur denizci Turgut paşa da bu muhasaraya işti- râk edecekti. Padişah Turgut paşaya danışılmasını bilhassa tenbih etmişti! Türk donanması iki yüz gemiden ibaretti. Kaledeki on bin düşmana kar- şı otuz bin Türk askeri gönderilmişti. Asıl Malta kalesinin karşısında ve üç limanın bulunduğu körfezin ağzında Sent Elmo adında bir kale daha vardı. Turgut paşa henüz gelmeden, Piyale paşanın ma'küs fikirlerine rağmen, burası muhasara - edildi. Halbuki bü- tün kuvveti asıl Malta kalesi üzerine sürmek lâzımdı. Harp pek çetin oluyordu. Limanın ağzındaki zinciri kırmak: kalenin ku- rulduğu yalçın kayalıklara, bu kaya- lıklar üzerindeki kalın ve yüksek kale duvarlarına tıirmanmak çok güçtü. Ya- pılan hücumlar neticesiz kalıyor ve as- emirlerile ve din uğruna ölmekten bir an geri kalmıyacaklarına yemin eder- lerdi. Hemen hemen bütün tarikatlarda olduğu gibi bir takım merasimleri var- dı. Reisliğe seçilen (Jean Parisot de la Valette), Türkler aleyhine yapılan akınları bir kat daha — arttırmakla işe başladı. Türklerin ellerinde bulunan Cezayir, Tunus ve Trablusgarpla İs- tanbul ve Anadolu arasındaki ticareti- mizi baltaladıktan başka Mıisır suları- na, Anadolu kıyılarına da hücum et- tiler. Şövaliye dö Romega 1561 de yaptı- iı bir akında * Nil ağızlarında bir kaç 'Türk gemisini - batırdı Bunlardan birinden yüz bin altın aldı. 3 de Rados ve An sularında iker kırılıyordu. Turgut paşa Maltaya yetişince tutulan yanlış yolu hemen anladı fakat artık ok yaydan çıkmıştı. Sent Elmo'nun - karşısındaki — sığlığa toplar kurdu. Muhasarayı kendisi i- İdare etti. Bu sırada kaleden atılan bir gülle bir kayayı parçaladı ve parçalar- dan birisi Turgut paşaya rastlayarak onu öldürdü. Bununla beraber bu bü- iyük Türk Amiralının aldığı tedbirler semere vermiş, Sent Elmo kalesi zap- tedilmişti. Şimdi bütün hücumlar asıl Makta kalesi üzerine çevrilmişti. Mustafa pa- şa kale kumandanına teslim olmasını teklif etti. Fakat Lâ Valet Türk elçi- ve yakaladı. |sine kalenin etrafındaki derin ve su do-|, lu hendekleri gösterecek: — İşte efendine vereceğim yer bu mem, fakat herhalde güldürmek için |bir kaç gemiyi batırdılar. 1564 yılında (çasıdır. Yeniçerilerle doldursun! yaratılmışlardı. / İMSET Kefalonya.adasına doğru geldikleri za- man Venediğe 60,000 altın kıymetine Dedi. Bu sırada Sicilyadan sekiz bin kişi sessiz selâmlarına heybetli salvolarla karşılık versin. lik bir ordu düşmanın yardımına gek di. Muhasara uzayıp gidiyor ve telefat sayısı yirmi bine yaklaşıyordu. Musta- fa paşa dik kafaldığının neticesi olarak muhasarayı kaldırmağa mecbur oldu. * Turgut Reisin öldüğü yer, hâlâ — nun adına olarak (Dragot burnu) diye anılır. | İngilizlerin en kuvvetli bir deniz üssü ve 250,000 nüfusu olan bu ada- nin merkezi 56,000 nüfusludur. Şöval- yelik devrinden kalan âbidelerle dolu- dur. Bu şehir 1566 da Şövalye dö la Valet tarafından kurulmuştur. Valet diye anılır. Bugün 371 yıl sonra tekrar Türk donanması Maltaya — gidiyor. Fakat şimdi orası korsan Tuhlu, mütaassıp bir kara kuvvetin elinde değildir. Ora- da büyük ve dost bir milletin şerefli bayrağı dalgalanıyor. Türk daonanması vaktile giremediği limana ve Türk de- nizcileri de vaktiyle giremedikleri şeh- re giriyorlar, lâkin en samimi bir dost ve misafir sıfatile... Maltada şeref ve namuslarile yiğite çe ölen Türk çocuklarının ruhları, baş- larında dünyanın en büyük Amiralla- nndan Turgut Reisin ruhu olduğu hal- de Türk donanmasını — selâmlayacak- lardır. Gönül isterdi ki Yavuzun heybetli taretleri de o büyük ölülerin sessiz se- lâmlarına heybetli salvo (*) larla kar- şılik vecsin! Turan Can “(*) Geminin bir cephesindeki bü- tün toplarla hep birden edilen ateş... Öi eisrüre ei lğ e Belediye emlâki tespit ediliyor Belediye Yazı ve Fen işleri Müdür- üklerince belediye emlâkinin yerleri- ri, inşa tarzlarını, şekillerini ve ne su- İçetle istifade olunduklarını gösterir bir istatistik hazırlanmaktadır. Bu istatistikde belediye mallarının İşenede ne miktar gelir temin ettiği de ayrıca hesap edilecektir. Yapılan tetkikatın tezelden bitiril- |'nesine ve hazırlanan istatistiğin hakikt Pakamlara istinad etmesine dikkat e- |dilmektedir. ğ l Bu hususlara ait muamele ikmal e- dilir edilmez, kat'i netice hemen Da- İhiliye Vekâletine bildirilecektir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: