Boğaziçi neden bir .. e « . rlü dirilemiyor? Boğaziçini diriltebilmek için Boğaziçine gidip gelen vapurların tarifelerini orada yaz kış oturmak isteyen- lerin ihtiyaçlarına Şirketi Hayriyenin, Boğaziçini di - riltmeğe çalıştığı muhakkak.« Can bo- | ğazdan gelire derler. Yani, Boğaziçini kurtarmak demek, bir can damarını kurtarmak demektir. Bu itibarla, Şir- keti Hayriyenin, Boğüziçini kurtar - muya çalıştığına bakınca, hakiki bir ha. yar şirketi olduğuna da inanmak lâ - v gelir. Hattâ Bağaziçini mıya çabalarken kendi faatlerin! de düşünmüş olsa bile. Çünkü eninde, sonunda, Boğaziçi Şirketi Hayriye için aecanan> değil, ecan» sa , Binaena - leyh, «evvelâ can, sonra canan» dü şüncesile davranmasından tabii ne o hbilir ki? Şirketi Hayriyenin Boğaziçini dirilt- mek için yaptığı fedaki dökmekle biter tüken Fakat bütün bun r ğaziçinde hareket yok. Boğ layca — basübadelmevte ia benzemiyor. Ve bu gi Hayriye, maddi ve manevi kâr umdu- ğu bütün gayretlerinden maddi ve ma- nevli ziyan göreceğe benziyor, m * Geçenlerde elime — geçen meomuasını — karıştırıyordum. südebayi kiram»,Boğaziçine dalr ne ve. gizeler — yumurtlamamış!: Yarabbi? İçiennde Boğaziçini cenneti âlüya ben- zetenler bile var! İnsan © pırıl pırıl teşbihlere bakınca gayri ihtiya: Kör ölür, b ni batı Boğaziçi Bizim ri Belim, o ölüsü bile bade-n gözlü Ro - ğıı.ıçx niçin dirilemiyor? Mec: diy tana döndurülu_vor da, Brı"n çi niçin canlanamıyor? Ve uzun boylu kafa patl: tiyaç duymadan anlıyorum özmekten kurtar -| em gözlü olur!» darbı meseli- | uydurmak Iazımdır Hx Hayriye, Boğaziçinin illetine hayli yanlış bir teşhis koymuştur. Ve habre verilen ilâçlar, Boğaziçini kemiren derde deva olmaktan uzaktır. Şirketi Hayriye, Boğaz içinde yapı- lacak evlerin malzemelerini bedava ta- şıyor. Fakat boğaz içinde ev kıtlığı mı var ki? gazetelerin ilân sayfalarına göz gezdiriverince görülüyor ki boğaz içi- nin saray gibi evleri, Eyüp sultandaki kulübelerden ucuza saltılıyor. Ve boğaz içinde öyle yerler vardır ki, sıra sıra evleri birer rahip kafası gibi bom boş- | tur. l Şı,u—ubavn)c bopıır çmdv Tn hsp İstanbullular, senenin gününde, boğaz içinin ce i ne m, sese boğuyorlar. Ve onlar lemlerini sabaha erdirdikten sonra,bo- ğaz içinir yerlile: daha kı İ ha kayu bir karanlık içinde kalıyorlar! Şirketi Ha Boğaziçinin propa- gandasını yapmak için mecm karıyor. Bir Amerikalıyı bir Almana hitap ettiği yerinde, çok lâzım bir t bir İstanbullu Boğaziçine tabiati lhdığı mazhariyetleri görebilmek, bilmek için, edip, şair kari doğma bir cevherin, bir teşbihin. bir tasvirin rehberliğine mühtaç değildir. Hepimiz biliriz ki, <«güzele, «harikulâde» kelimeleri, çindeki tabil cevherin değerini tasvir etmi n çok âcizdir! O hakde, Böğaziçini diriltmek için ne yapmak lâzımdır? Bence, Boğaziçi hakkında vaktile ya zılmış olan reportajlar, Boğaziçinde &- turarilar arasında vaktile yapılırış o- lan anketler, bu sorgunun cevabını sa- rahatle vermişlerdir: Boğaziçini diriltebilmek için, içine gidip gelen vapurların tari dbaht SİZ», CGÖNÜL İŞLERİ! İhtiyar bir kadın ve ('enç bir erkek r bir erkekle genç bir kız:n n!er asini cemiyet hoş karşıladı - © halde, ihtiyar bir Xau.n.r İ erkekle izdi Bu, belki insanların bir ha yahut bu uıin—auı. kal enç yazıyor: «— Benden küçük bir kardeş'm var. Geçenlerde kardeş firilmesi için alle np k; bü tim. Meseleyi Birdenbire büyü nen ağzı k bir keli- alamadık t bir gönü sünhe'enerek Ceras tahkikat 1 geçire 59 yaptık ve anladık ki, kardeşim yaşında bir kadınla sevişmek'edir. Bu kadın, bittabi yaşlı olduğu iç Büzel değildir. Ayrıca gayri tabiilli - ğin en bariz taralı da zengin olma- seleyi kardeşime açtık, bize i fikrini söyledi: — Ben bu kadınla evleneceğim, ararım bul. dedi le içinde ik bir fırtına ko - paran bu hâdiseden sonra nihayet kardeşimi reddettik. Şimdi evlenmek üzereler.. Kâğıtları bile asıldı. Ne yapacağımızı bilmiyoruz?» * c hiç bir şey görmüyo - uklsri_:ıin sözlerini delikanlı, bu har n leride görecektir. Gençlik denen en kıymetli hazinesin! kay - betmiş bir kadın, nihayet bir hafta nde hakiki tasviri ve hak haleti meydana çıkar. Bekleyi- er geç bu kadından açaktır. k Yapılı rum. Ail niyen bir yesile kar ıp vadim ol nİZ, ayr a| mil onu k . den bir tek geçidi düşmana haber ver- SON POSTA Kahramanlara saygı... us Çarlığı 1800 senelerinde ar - tik bütün Türkistanı ve Kafkas- yayı istilâ etmişti. Fakat Kafkasyanın çası vardı ki koca Rus adım bile ilerletmemişti., Bu memleket (Dağistan) dı. Daghlu l—cr tarafı ya zi Mehmet ve Hamza İnün ölümlerinden sonrar bu kahraman Jca hareketin başına 1834 de Şâmil geç- lar, fedakârlıklarla dolu olan bu istik- lâl harbi tam yirmi beş yıl sürdü Çar, Dağlıların mukavemetlerini kır- mak için şimali Kafkasyaya yüz bin - den çak asker gönderdi. 1844 senesine kadar Ruslar her tarafta mağlüp ol - muşlar, binlerce esir ve maktul ver - mişlerdi. Büyük ümitlerle hazırlana - rak büyük merasimle yola çıkan otuz işilik ordu - dik bir yamacın darmadafğın e - diliyordu. 1844 de Prens umum kumandı dJak u gene vnizov Kalka gönd ordu yüz bine al, Napol u ile Moskova ü- | na karşı zanmış, Nerede bir bir iht < mi yör, İ a bir kaç defa ma Otuz, kırk, elli bin k şilik Rus orduları biç biz'iş-görmüden. va yarıdah fazlasi | ırıilarak kaçıyordu. Nihayet 1859 da Gunip dağı kilmiş olan Şâmll, bir ha mesi yüzünden esir oldu. Şâmil, Çarlık Rusyasın üşmanıydı. Çar da ona karşı ıwç bir uk göstermedi. Son zamanlarda Kafkasyadan gelen bi hükümetin Şümil bu; raman olara yet Rusya hükümet nın en büyük şehri olan Vilâdi Kaf - kas'a bir heykelini dikmiştir. Demek ki asıl Rus milleti kendisi gi- bi Çarlara esir olmak islemiyen bu yi ğit adamı ve onun milletini seviyordu ve Çarların istibdadından kurtulduk - tan sonra ilk fırsatta bu sevgiyi isbat etii, dut (ı-leıkkı ettiği olarak bir kah- Sovyet Rusyanın larını anlamak için | ilin hatırasına (lım ve bugün ya - lmak kâfidir. | Turan Can az kış oturmak isi yenlerin il na uydurmak |â - zımdır! Faraza sabahleyin Beykozdan bömboş kalkan bir vapur yolcu almaz- ykoza giden son vapur ( 6, 20 de kalkarsa.. Faraza, kış tarifeleri Boğaziçinde oturan yerlileri, saat miden sonra vapur bulmak imkânın- dan mahrum bırakırsa, ve faraza, bu aklıma geliveren tarife sakatlıkları - na bulunabilecek olan misaller ortadan tamamen kaldırılmazsa, Boğaziçi, ba- şınd.'ı dolaşan mezartaşı kâbusundan ı kurtulamıyacaktır. Bugünkü halde, Boğaziçinden İstan- bula erken vapurlar hareket ettirmek ve Köprüden Boya' içine geç vapurlar |'kaldırmak, Şirketi Hayriye için za - 'raı"ı olacakt Fakat bu lara, Jüzumsuz ted - masraflardan iktısat ümkün, ve caizdir. idpı taha ü “Akat takdirda. Boğlziçi, için vasıta bulunamıyan bir cennet ı-ı, tatlı hayali gibi acı acı, ve gitg: necektir! Naci Sadullah ide 3ön| m.ıı l Genç kızlarımızı alâkadar eden dava NİÇİN Evlenemiyorlar? Eski bir bekârın bekârların muıktarınti azaltıma —üzere ileri sürdüDü fikirler Fokat de!ıLan!ıhk ç erişen gençlel kadır. ağına henüz iyet bambas- azi riçin * hayal - ve Onlar henüz sür âleminde yaşarlar- bir beluııı evlenmeğe teşvik aşlı başlı bir adamı li eri goı!mn!ı bi olur. Eski gümek Y k uzaktan elma şe kandırmıya çalışmak £i Bir bekâr dostumla, evde kalmış kız. lar için aramızda şu konuşma geçti: 3ekâr yaşamak, seni memnun edi dımı yazmıyacağım için bu- açıkça söyliyebilirsin. ada halinden memnun olan mse var mı? Bekâr kaldığım müddet çe, elbette bekârlıktan ufak tefek şi- kâyetlerim olacaktır. Fakat evlenecek olursam, bu sefer de evlilikten dert yan mayacağımaı bana kim temin edebilir? Bekârlığın, sence en çok şikâyet odilecek tarafı nedir? — Bir can yoldaşının yoksulluğu... S |Çünkü bekârlık hayatında en güç ele geçen budur. kadınlar arasında sana yoldaşlığı edecek kimseyi bulama- dın mı? — Bugüne kadar hayır! Yaşım elliye yaklaştığına görne bundan sonra da bu lacağımı pek ummuyorum. — O halde, niçin evlenmiyorsun? — Bu suali, ben de kendi kendime, günde belki yüz kere sorarım: Evet.. Niçin evlenmiyorum?, Sanki evlenmek © kadar güç bir iş mi?.. Her gün yüz- |lerce insanın evlendiklerini, görüp işi tiyorum, Ben de bunların arasına ka- tılsam ne olur?.. Fakat sonradan gene kendi kendime: Vazgeç bu sevdadan.. derim, ev- lenmek yeni bir dünyaya doğmak sa- yılır. Sen ise, yaşamaktan hemen de bıkmak üzeresin! düşünerek kafamın için nceyi, daha doğmadan e beli , | dürürüm. — Haydi, diyelim ki sen, rahatı, be- kârlıkta buldun da anun için evlenme- din. Fakat şüpbe yok. Bütün yurddaş- larının senin gibi bekâr kalmalarına razı olmazsın, O halde, söyle bana, kız larımıza koca bulmak için ne yapma- h? şim Ümitsizce iki yana salladı: — Erkekleri evlenmeğe razı etme- nin çaresine bakmalı!.. Fakat bu iş, ba- na pek kolay görünmüyor. Zamane er- kekleri, çok ağır hayat imtihanların - dan geçtikleri için adam akıllı piştiler, Hele yaşı kırkı aşanlarımız, umumi har bin bin bir mihneti içnide âdeta iki kavrulmuş oldular. Tecrübe görmüş, kadın gönülleri ü- rinde uzun tetkikler yapmış bır evlenmeğe teşvik etme adamı, uzaktan elm y kandırmağa çalışmak gibi olur. delikanlılık çağına henüz eri - keğ h hu ter şen gençler için vaziyet banıba.;kıdj Onlar, henüz hayal ve şiir âleminde şarlar, Sevgililerin saçından N telde bile türlü âlemler keşfederler. divaç ağına, asıl işte böyleleri kol, düşer, Biz ise yakamızı her önümi gelene kaptıranlardan değiliz. Evli lik için en münasip çeğ, 25 ile 30 yi arasıdır. 35 ini aşan, hattâ 40 sini bulanlar arasında da ©' var, Fakat böylelerinin evlilik hayat? na atılması, kirez ağacının son bahafi da çiçek açıp kışa doğru yemiş verm€| si kadar gülünç oluyor. 40 ında evlelki 45 inde baha ol.. Sonra, 50 sine gelin! kalıbı değiştir.. Neye yaradı bu? İnsafik genç yaşında evlenmeli ki, toprağa at tığı çekirdek, vaktile filiz s.:hn yel verecek zaman bulabilsin... Bunun Ç—“ de yapılacak şey, gençlerin, gönü 'efl boş olarak yaşamalarına meydan ver” ktir. Müsaade edersen daha açık anlatâf yım: Vaktile, hem iyi, hem de kötü bif hdet vardı. Çocukları, edışarıya» dü” danmasın diye, konuda komşuda münf sip birer kız bulup başgöz ederlerdi. Bunun faydası şu idi: Çocuk, bekâf” lığın serseri hayatına alışacak vakit bik lamazdı. Ve tam sevda çağına gelincüi bir yuvanın sahibi olurdu. Bu wxeulı memlekette genç yaşında ev ti pek çoktu. Adetin kötü tarafı da, bu 87 cemi kocaların, çok defa vakitsiz evlef, yüzünden bütün teşebbüs ka , hattâ iradelerini kay Şimdi, böyle gözü açılmamış kuşuna benziyen genç kocalar dı. Başından kavak yeli esen çocı bile, evlenmenin ne kadar ciddi bir İf, olduğunu anladılar. Bekârları evlenmeğe teşvik maksi” dile yapılacak propagğanda, radyodâ | söylenen ilânlara benziyecek olursâr kimse üzerinde tesiri görülmiyeceğint şimdiden emin olalım. Herşeyden ev © vel bu bir alışkanlık meseledir. Uzufl Hliğin dar r€e uzun seneler evli yüö* 3mrünün bundal ekâr olarak geçirtmek, o kâd* şküldür. bekâri '!a! mü B hışmıştı g lenmemiş olanları evlendirme hedefi” nak için sarfedilmelidir. Bel” , belki doğru.. Fak: n böyü le düşünüyorum. Ali Akınci —