14 Kasım 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tei « Ç T GD J a Ç — F a ü T Â Genç kızlarımızı alâkadar eden dava NİÇİN Evlenemiyorlar? Kızlarına koca bulamayışını fakir oluşuna atfeden İzmirli bir babanın tavsiyeleri l . 1| ( . A M “Biz kocadan umidi ç büyüğü terzi yanında- çalışıyor, ötekini de kız san'at mektebine verdik. Birinin kocası makas, ötekinin corba küsesi... ,, oktan kestik. Şimdi Altı çocuğiyle hasta karısını İzmir- de bırakıp, İstanbulda iş aramağa ge- len mütekait bir baba ile konuştum. Vaktile geliri yolunda bir adamdı. Son radan büyük bir teşebbüse girişerek bütün sermayesini batırdı. Şimdi acı- nacak bir haldedir. Tek başına, İstan- bul sokaklarında, vadedilmiş küçük bir memuriyetin peşinde koşması bana da- kundu. Evinden, çoluk çocuğundan ha ber alırken, kızlarına münasip birer koca bulup bulmadığını da sordum. Zavallı adam, şaşkın bir gülümseme arasında: — Kocadan ümidi, çoktan kestik, de- di. Şimdi büyüğü terzi yanında çalışı- | yor. Ortancasını da Kız san'at mekte- bine verdik. Birinin kocası makas, öte kinin de çorba kepçesi!. Ben gene sordum: — Hatırımda kaldığına göre büyüğü ne bir talip çıkmıştı!. Başını salladı: — Talip bir değil, birkaç tane. îcü. Fakat biz, ayağımıza gelen devleti tep- tik. Daha iyi bir kısmet çıkar ümidile, ilk talipleri birer bahane bulup başı- mızdan attık. Şimdi de böyle varımızı yoğumuzu kaptırınca kapımızı kimse çalmaz ol- du. — Demek, koca bulmak için, herhal- de zengin bir babadan doğmak lâzım?, — Baba.. Anne. Hala.. kim olursa olsun, kocaya varacak kızın yakın ak- rabası arasında bir zengin bulunmalı!. Şimdiki erkekler, alacakları kızın, kaç parmağında kaç marifet olduğunu sor- muüyorlar. Kaç liralık adamın kızı ol- duğunu anlamak istiyorlar. — Peki... Evde kalan kızlarımıza na- sıl koca bulmalı?., Muhatabım, bu sualimi, büyük ehem miyetle karşıladı. Bir idam mahkümu- nu müdafaaya hazırlanan bir avukat gibi, yerinden kalktı. | — Nasıl mı koca bulmalı, dedi, ev- lenmeği mecburi kılmakla... Çünkü bew- — . — -——-.—-——ı—ıı—ı'- GÖNÜL İSLERİ Okuyucularıma Cevaplarım Afyonda Bayan Şükriyeye: Evlenecek iki genç arasında bil - hassa manevi bakımdan seviye far- kı eğer kızın aleyhine olursa bir de- receye kadar hazmedilebilir, telâfisi kabildir, kızın erkek seviyesine yük- seltilmesi mümkün olabilir. Fakat seviye farkı kızın lehine ise müş - terek hayatı idame etmek imkân ha- ricindedir. Her gününüz, her daki - kanız zehir olür, söylersiniz anla - maz, duyarsınız hissetmez, tavsiye etmem, vaz geçiniz. Para insani mes'ut etmiye, hattâ yaşatmıya bile kâfi değildir. *okok Şişlide Bayan Mihribaya: Ayrılmak elinizde değildir. Mah- kemeye müracaat edeceksiniz, ba - rışma mühleti verecekler, altı ay, belki bir sene bekliyeceksiniz. Son- ra muhakeme başlıyacak, hâkim dai- ma uzlaşma ihtimalini gözönünde bulundurur, yuvayı yıkmak kolay, yapmak güçtür, teenni ile hareket eder ve aradan uzun aylar geçer.. İki yıl, belki de daha fazla.. O vakte kadar ne olacağını biliyor musunuz? Hem doğrusunu söyliyeyim, ben bu vaziyette sizi fazla sinire kapılmış görüyorum, sinirlenme de ekseriya haksızlığa delâlet eder. Size biraz İ| sükünet tavsiye ederim. Bırakınız a- radan bir kaç ay geçsin. Sonra gene konuşuruz. " * o* od Ödemişte Bayan (P. K.) ya: Mutlaka hastalık veya isteksizlik neticesi değildir. Sinir yorgunluğun- dan da olabilir, Karar vermek için acele etmeyiniz. LA Drağmanda Bayan «M. C.» e Hayır, o yazıda sizin vaziyetinize temas edilmiş değildi, ben sizi bil - mem, hikâyenizi işitmedim, nasıl is- tersiniz ki, sizin maceranızla alâka - | dar olmuş olayım? TEYZE * SON POŞTA .._, — Sizi beklettim, beni istemişsiniz? B Halide, radyonun Pişkin Teyzesi ve sahnenin tanın: Li - mış komedi artisti karşım- | — da idi. o — Rica etmiştim, bir mü- lâkat yapmak. — Mülâkat. Yani siz ba- ! na soracaksınız, ben de size —a İkmcıteşl'în BİZI NASIL GULDURUYÜRLAR. Halide anlatıyor Yazan: İMSET cevap vereceğim, Sorun ba- kalım da cevap vereyim! — Siz güldürür müsünüz? — İşim gücüm bu, güldürmeyip te ne yapacağım; güldürürüm, gene gül- dürürüm, gene gene güldürürüm. — Güzel amma nasıl güldürürsü - nüz? — İşte burası tuhaf, Bana ahiret sua- li sörar gibi sualler soruyorsunuz. Bas- bayağı güldürürüm işte, hem benim seyircilerim beni görür görmez gülü - verirler. Üzun uzun söylememe de ha- cet yok, amma ben gene söylerim. — Ne dersiniz? — Ne dediğimi merak ediyorsanız buyurun tiyatraya.. — Ben sizden duymak istiyorsam.. — Tiyatroda gölgem yok ki orada da ben varım.. Orada da ben söylüyorum.. — Nasıl söylüyorsunuz? — İşte şimdi söylediğim gibi. — Peki beni güldürün de göreyim. Sağ elinin şehadet parmağını yüzü - me doğru uzattı. Gözlerini gözlerime dikti.. — Sizi mi? «Si-Zi-Mi» üç hece değil mi? Bu üç hece beni güldürmiye kâfi gelmişti, Öyle ustalıklı bir: — Sizi mi? Deyişi vardı ki.. Gülmekten kendimi | alamadım: — Ne de kolay gülüyor muşsunuz?. Ne düşündüm, ne yoruldum, amma siz güldünüz.. — Siz ağlatır mısınız? — Sahnede; bazan evet.. Amma sah- ne haricinde onu söylemem işte.. — Peki söylemeyin amma sahnede ağlattığınızdan çok güldürüyorsunuz? Radyonun Pişkin Teyzesi ve sahnenin tanınmış komedi artisti Halidenin konuşurken alınmış dört pozu — Bu ölümlü dünyada daha ne ka - dar yaşıyacağız.. Güldüreyim de her - kesin gönlü hoş olsun! — Güldüremediğiniz insanlar var mıdır? — Ben ne bileyim efendim, hani ti- yatronun kapısında bekleyip.. Hişt hemşire bana bak ayol seni güldür - düm mü? Yahut ta bey birader söyle bakayım nasıl güldün mü? diye soraâ-| cak değilim ya. Ha şunu söyleyim. Tramvayda, vapurda, filân da beni gö- rüp gülenler çök olur. — Nasreddin Hoca gibi size de ho- canız inkisar mı etti? — O neymiş bakayım, söyleyin bir kere.. — Nasreddin hocaya, hocası: Sana herkes gülsün diye inkisar etmiş.. — Baha kimse inkisar etmedi amma işte ben ne bileyim gülüyorlar.. — Siz ne kadar zamandanberi sah - nedesiniz?.. — Ön iki sene. — BSahneye çıkışınız nasıl oldu? — Dayak yemekle,, — Anlamadım.. — Ânnemden dayak yedim.. Seni gi- di seni,. Kendine başka iş bulamadın da bizi elâleme rezili rüsva etmek için mi bu işe girdin diye basardı tokadı. — Siz gene... — Ben gene bildiğimi okurdum, Ha- ni hiç unutmam.. Ânnem, tek tiyat - röya gidemeyim diye mantomu yırt - mıştı.. Ben gene gittim. Kış kıyamette paltosuz, yayan Ödeön tiyatrosuna ka- dar gider gelirdim. de.. Her ikisinde rol alıyaorum. Ha" Güldü. j — Hattâ deyip kestiniz.. " — Söyliyeyim: " Notlarımı gösterdi; siz de komik? müsabakasında bir rol verdiniz de İMSEİ, — kârları, kendi hallerine daha uzun müddet bırakacak olursak, evlenmeler gitgide azalacaktır. Ben kendimce, bekârları evlendir - mek için şöyle bir çare keşfettim: 25 yaşına gelip te evlenmeye mâni bir ra- hatsızlığı, yahut tıbben tesbit edılmış herhangi bir mazereti olmayan iş güç sahibi gençler, niçin evlenmediklerini, mahalli hükümete birer beyanname ile bildirmeğe mecbur tutulurlar. Bu beyannameyi vermiyenler, kanuna kar şı gelmiş sayılarak mes'ul ölür ve hak larında takibat yapılır. Her genç, dol- durduğu beyannamede, kendisini ev- lenmekten mahrum bırakan sebepleri açıkça yazar. Bu sebepler, her semtin namus ve fazileti ile tanınan yaşlı baş- li kimselerinden seçilmiş heyetler tara- fından tetkik edilir. Bekârın ileri sürdüğü mazeret, he - kimliği alâkadar ediyorsa kendisi tam teşkilâtlı bir devlet hastanesine gönde- rilerek ciddi bir muayeneden geçirilir. Mazeretleri raporla tesbit edilenler, bekâr yaşamakta serbest kalırlar, Ma- | zeretleri kabule lâyik görülmiyenler d, münasip birer kızla evlenmekten başka çare bulamazlar. Bu iş te gene semt semt, mahalle mahalle teşkilât yapmakla yürütülebi- lir. Evlendirme teşkilâtında kullanıla- cak olanları, son derece dürüst, na- müusları ve faziletleri tecrübeden geç- miş, zabıtaca fena halleri görülmemiş kimseler arasından seçmek lâzımdır. Dediğim yoldan yürünecek olursa, memlekette birkaç yıl içinde evlenme- miş bekâr erkek kalmaz. Evlenme mecburiyeti 25 ile 45 yaş arasındakiler için tatbik edilir. Yaşı 45 i geçen erkekler, evlenip evlenme- mekte serbesttirler. Vaktile evlenip bo olan erkekler de, evlenmeğe mecbur | edilemezler. | Bu yoldan yürünecek olursa, memle- kette birkaç sene içinde bekâr delikan- lı kalmamış olacaktır. Ancak, dediğim gibi, ilk iş olarak bekârları beyanname vermeğe mec- şanan, ve ilk karısından çocuk sahibi | — Kız ve erkeklerin tanıştırıl için bürolar tesisine taraftar mısını — Hayır! Evlenmek, çok ciddi bir * tir. Böyle ciddi bir işi daimi kon4 altında tutmak lâzım! Bu büroları * kontrol güç olur. Dediğim gibi, mahallenin ileri gelen yaşlı başlı a07 ları, bu vazifeyi pekâlâ görebilecek” için, ayrıca bürolar açmağa lüzum tur. Yeter ki işe, kanuni bir veçhe V& lerek başlansın. Az kazancı, geçini” mek mecburiyetinde bulunduğu nt kalabalığına kâfi gelmiyenler, bul bekâr kalmak için bir sebep olarak &“ tereceklerdir. yola getirilebilir. Bekârlığın, ev ten daha masraflı olduğunu isbat * mek güç bir iş olmasa gerek... Eğer, dediklerim kabul edilir de;, * bur kılmalıdır! tandaş bulunabilir! Ali Akmt? Böyleleri de irşat edilerek kola$ı lenmeyi kolaylaştırma yolunda um bir hareket başlarsa, bu hayırlı dav&, yardım edecek binlerce namuslü "| , B Ü hi — dar zahmete girilir mi? | kü — Vah vah vah. İK — Neye vah vah deditl? _Tt - — Karakışta mantosuz ğı — yatroya gidip gelişiniz? | W — O kadar vah vah Üf di meyin, şimdi iki gözüm 'f ai cesme ağlayıveririm. — | Hi — Siz radyoda da mofij îa loğ söylüyorsunuz? Salif ** ve radyo.. Bunların hantij T sinde güldürmek daha kolay? ğ — Radyoyu hiç sormayın, sahneji mukayese edemem onu.. Sahnede 88 v dürdüğüm belli, fakat radyoda öyle F önümde mikrofondan başka bir 38 & yok., Beni dinliyenler kimler? Bilm? SI yorum. Hoşlanıyorlar mı? Seslet? ğ duyamıyorum, yüzlerini göremiyor" ki anlıyayım.. O kadar güç ki bu £ Amma ben: ! âî Canlarım, ciğerlerim, diye sözürü , başladım mı, öyle sanıiyorum ki caf” ciğerim diye kendilerile konuştuğ” insanlar eğer bir kusur yapsam da ” ğ gışlıyacaklar.. ğ Ben radyoda altmış yaşında k Teyzeyim, altmış yaşındaki teyzef| g | kusuru da olsa görülmez değil mi?" & Ne ise aldığım mektuplar yüreğif| & su serpiyor, dinleyicilerimden hele * y cuk dinleyicilerimin babalarından, * nelerinden bir çok mektuplar alıyor#| n Çocuklarını hem eğlendirip, hem | B yaptıkları huysuzluklardan vaz ge$i - diğim için, bana teşekkür edıyorlaf-ı h Halideyi çağırıyorlardı. ' % — Dram var, dedi, onün için ça_ j yorlar. Dramımız da var, komigifE , 1 I 1 | 1 |

Bu sayıdan diğer sayfalar: