2 —.. — Savfa | Hcrgun Üstanbulda bır muî!eİıIıİJe Çooperatifi hareketinin aşka bir fazileti Muhittin Birgen alınır “tedbirler ar fçlliğin: ası ri de halka terbiye vermek ba edeceği menfaatle: erinde geçen gün biraz durmuştum; bugün de böyle bir hareketin temin edeceği başka bir fay- dadan bahsedeceğim. ... Bu fayda, İstanbulda ve bütün Tür- kiyede mevcut bir tağşiş ruhile müca- dele bakımından böyle bir müstehlik- ler hareketinin temin edeceği menfaat- tir. Türkiyede ve bilhassa İstanbulda her işte karıştırma, tağşiş usulü hâkim- İ üt içeriz, ne dereceye kadar süt- yiz; iki bardağını on kuruşa su içeriz, Terkos suyu olmadığından e- min değiliz. Tereyağı alırız, ne derece- ye kadar, un veya mısır unu veya pa- tates karışıktır bilmeyiz. «Şerbet gibi» diye methedilen bir zeytinyağında aca- ba ne kadar susam veya ne kadar pâ- mukyağı vardır, bunu da bilmeyiz. Ta- ze yumurtanın içinden civciv çıkması mümkündür. Geçende anlatmdiş oldu- ğum gibi mukm—ıne' bir yerli İngiliz n iy para ödemek te belki hoer za gelen bir iştir ve bunun da lmayız ve her şey bunun gibidir. Ma- f bu tağşiş ruhu memleketin rafında salgın haldedir. Hayat daraldıkça bu ruh kuvvetlenmekte ve daha doğrusu azmaktadır. Ancak İs- tanbuldaki derecede tağşiş hiç bir yer- de yoktur, çünkü İstanbulda, dini ve' imanı, ve milliyeti yalnız para kazan- maktan ibaret olan unsurlar da işe ka- | Tışıyor. ... le ksrşı ne ile mücadele ede- lışsa gene bu uıızşıen mâni na maddeten imkân yoktur. Bir kere poölis her satıcının başında sabahtan ak- şama kadar kontrol yapamaz, sonra da olü nasıl yapacağını bilemez. İkinci derecede tağşişçinin mühim vazifesi de ahlâki tağşiştir. Sattığı şeş leri e — tamam " muvaffak onun evvelemirde n kontrol edecek olan kuvvetin ahlâkını bozması lâzım- geldiğini bilir. Ve bunu yapmak için de her çareye başvurur. Bunda ne de- receye kadar muvaffak olur, ne dere- ceye kadar olamaz, bu bir meseledir. Binde bir muvaffak olsa dahi bizim için |yal gene büyük bir zarar, içtimal bir dert- tir. Demek oluyor ki biz yalnız zabıta | kuvvetile tağşişi men'e çalışırsak mak- sadı elde edemedikten başka üste bir | de ahlâk bozulmasına sebep olmak teh- | likesi vardır. Hülâsa, bence, tağşişi Zzabıta eliyle men'ine imkân yoktur, ... | Halbuki İstanbulda yerleşen müsteh- İiklerin semt semt kooperatifl duğu, sonra bunların kendi birleşmeleri neticesi —olarak meydana bir M. B. G., yani Toptancı Kooperatif | vücüde İ zaman İş büsbütün baş- Bu kooperatifler hal U Mmağşuş olarak, biri ve diğerini kendi fiyatlarile satmaya başladılar mı, bir tarafta; kontrolünü | © taraftan memlekette Nerede kooperatif teşk âr» diye umu- iktifa ettiğimiz Nİ7 : Kesim halkın gö- | " ND Makale. Ara sıra hayal peşinde koşan mu- citlerin zuhuruna şahit oluruz, bazı- ları bir devridaim makinesi yapmak isterler, bazıları ise kimyevi usu le altın .yapılabileceği iddiasındadır- lar, Bu adamın avucunda Gördüğünüz Şey nedir? İ Bu elin içinde gördüğünüz, her- |hangi bir tariht şahsiyetin — kurumuş veya kesilmiş eli değiklir. Amerikanım şimal Karolinasında dumanlı — dağl. nn Stcklerinde yetişen ağaçlardan bi- rine yıldırım düşmüş: ve ağacın bir budağını, bu hale koymuştur. Londrada hırsızlardan senet alınıyor Kral Sekizinci Edvardın taç giyme |merasimi dolayısile halkın “saflığın- dan istifade ederek, — kendi ceplerini doldurmak isteyen yankesicilere mey- dan vermemek için İngiliz zabıtası şimdiden tedbirler almıştır. Bu me- yanda bütün büyük limanlara memur- laı göndererek Londraya gelecek olan yolcuların hüviyetlerini tahkik etmek- |tedir. Müseccel olan bütün sabıkalılar İdavet edilerek kendilerine lâzımgelen e >ıeı'ıbıl'ıuua bulunulmuş ve en ufak bir suç işledikleri takdirde en ağır surette tecziye edilecekleri bildirilmiştir. Bir çoklarından da o gün hırsızlık eımıyu:elılenne dair senet ılınm müşteri aleyhindeki satış usulü de ala- | bildiğine fenalık yapıcı bir unsur ola | rak hayatımızı karışlırmakta devam e ehemmiyet vermeğe meoburuz. Bilh sa İstanbul buna pek çok muhtaçtır. ! Muhittin Birgen ta istedi: if cin, «Birçok pastahanelerde pa: kocaman bir tabak içinde m tiriyorlar, Siz bunlardan bir beğendiği çekiyorsa bir diğerini yiyorsunuz. Bu arada çayınızı da or, ahbaplarınızla uzun boylu yarenlik ediyorsunuz. Tabit küçük bir masa etrafında öksürülüyor, aksırılıyor, tozlar gıgara içiliyor, ceketin yakasındaki Etraftan sandalyeler, masalar kımılı İSTER yi 3- (herleri de pek meşhurdur, *İkinciteşrin Bu gibi adamlar yaradılışdan ap- bil ç bir semere ver- tamamen boşa gider, kıymet iti- barile sıfırdır. ARA S | HERGÜN. BİR FIKRA | Kapı yoldaşı Odacı İbrahim, hemşerisi Meh - mede Ankarayı gezdiriyordu. Ka - raoğlan caddesinden — geçerlerken, İbrahim, bir mağazanın önünde duran şık bir otomobili işaretle, ar- kadaşına: — Şu otomofili görüyon mu, Me- met? diye sordu. — He, gördüm! — Onun içindeki, benim gapıyol- daşım. — Dime! — Evet. Davayire yazılan tes - kereleri o imzalar, ben götürü Madam Bek Lehistan Hariciye Nazırının karısı, ladam Bek 42 yaşında olmasına rağ- nen, Lehistanın en şık giyinen bayanı olmakla şöhret bulmuştur. Madam Bek bir de yaşını saklamamakla meş- hurdur. Son günlerde kocasile birlikte Lon- İraya giden Madam Bek, yüzlerce pa- ket sigara siparişi vermiştir. Zira Ma- dam Bek fevkalâde sigara meraklısı- ” |dır ve kocasının muhalefetine rağmen günde 40 - 50 sigaradan mckıcmr aşağı içme- Sadeliğiyle, şıklığı kendisine pek i- akıştıran, Madam Bek'in mücev- Madam Bek, bütün seyahatlerinde, İnız I'H önünüze sten 5 - 6 pasta ge- nizl alıyor, canınız | na fiskeleniyor. | dim olunuyor. danıyor, garsonlar, | ediyor.» Zekânızın az veya çok, mutlaka bir kiymet ifade etmesini — istiyorsanız yal peşinde koşmayı niz hedefi p sola sapmadan hr:p ona doğru yürüyünüz... dı Avcılar mübaleğadan Hoşlanırlar, fakat Bukadarı da olur mu? mübalâgalı bir surette hikâye anlattıkları malümdur. Bu hi- kâyelerin en güzeli Rodezialı bir avcı- nın anlattığı hikâyedir Avcıların derken birednbire bir aslanla karşı- laşmış, hayvan kükremiş ve avcının üzerine atlamış, avcı bir şaşırtma vere- rek onun hücumundan kurtulmuş ve kaçmağa başlamış. Aslan avcı köşmayı hızlandırmış. kovalamış Nihayet nefessiz kalıp ta durunca arkasına bak- | ra mıiş ve.. aslanı görememiş, Biraz nefes almak isterken arkada bıraktığı orma- nin baştanbaşa — tutuştuğunu görmüş, meğer o kadar hızlı koşmuş ki, taban- ları kuru otları — tutuşturmuş, manda birdenbire yangın çıkı ken avcı siyah bir cismin üzerine hü- cum ettiğini görmüş, kendi kendisine: — Eyvah aslan ateşten kavruldu, bu bale girdi, şimdi beni mahvedecek liye Süşünmüş. Meğer o siyah şey aslan değil ken- di gölgesiymiş. O kadar hızlı koşmuş ki, kendi gölgesi ancak böyle neden onra kendisine mülâki olabilmiş. Bir senede ne kadar otomobil yapılıyor ? Almanlar 1935 senesinde dünyada kaç tane otomobil yapılmış olduğunu merak ederek tetkikat yapmışlar, Al- dıkları netice şu imiş: Senede 37 mil- yon iki yüz bin araba piyasaya çıkarı- hyor ve bunun yüzde 71 ri de Ameri- ka tarafından imal ediliyormuş. ll; îo—c_a;;ı_d'un olma kızının, diğeri de, Lehistana istiklâlğni kazandıran Pil- İyanında iki resim taşır, bunlardan biri İşudski'nin resimleridir. İSTER İNAN Bir okuyucumuz dikkat etmiş, bize sö ———0 —00—— İSTER İNANMA! müşteriler, tozlu yol keçeleri üzerinde mütemadiyen gi- dip geliyorlar. Nihayet kalkıyorsunuz. Önünüzde duran 5.6 pasîı'.ık tabaktan i parasını verip gidiyo: Geriye kalan pastalar tekrar tezgâha gönderiliyor. Bir . | başka müşteri pasta istedi mi, boş kalan pastaların yamı- iki tane ilâve edilerek yeni müşteriye Bu böylece belki günlerce ane yemişsiniz, Tabit bunların rsunuz. tak - devam İNAN İSTER İNANMA! : , ) & | Bu avcı dağda avlanmak üzere gi- | « | va Sözün Kısa:ı Vanda kültür merkezi E Talı ertebesi va ya sabitlik h Türkler, inkıl: vardık. Şimdiye lun ve her gün farkın ı bir 9 iğimiz m--afenili Daha di rüştiyede çalıp alır denlerimiz iylce me okuyup, edindik. lümatı ilim za ktebi sler olmasa, maarifi iyi idif* rın devrinden çok uzâk şındaki kızını: «Bu küt yeter, sonra lenirgif kötü yola sapar..» diyerek mektebinden çekip alan babaların bî'ı kısmı daha sağdır. Demck ki aradan değiliz. Sekiz r okumak ı halde, çocukları: yetmediğini — göri yakını doğuran, cumhuriyet rejimk ği geniş ufu Bugün, ik için Çine B eğe lüzüum kalmamıştır. ve Ankara üniv Türk profesörle' ağızlarından, genç ve teşne dimağlari katıksız, arık bir irfan nuru Azim ile, şuurla çalışa l irfan kaynaklarından nasıl istifade ets, tiklerini, mekteplerimizin neler yetiş-, Türk yurddaş$kı r vesilesidir. l.nsıl n ciddiy nin ok!ı ilim aranı bir Cumhurij okutmakta, onu rak mek için elinden a irgememektedir. gören hükümetimiz, şimdi bir de site kurmayı düşünüyor * bir darbı demektir. mkâr Türkiye cumhuriyeti ve onun az hâdimleri, bilâkis nuru garptan rarındadırlar. Altı yüz yıl süren Osmanlı saltanati Vanda, adamakıllı bir ilk mektep bilâ açmamıştı. Ön üç yıllık Tü cum- huriyeti, orasını bir kültür merkezi haline getirmek istiyor. ; Aradaki farkı görüyor, aldığımız yo- lu, terakkimizin hızını farkediyor mu- yuz? ' Ne mutlu bize ki, bugünlere eriştikl , Biliyor musunuz? | — Madam Montegut kimdir? 2 — Harkof nerededir? 3 — Falkland adaları nerededir, db ğer ismi nedir? Bu adaların şöhreti nee reden ileri gelmiştir?. (Cevapları Yarın) * Dünkü Suallerin Cevapları: İstanbulu fet hettiği zama daydı. 2 — Amerika birleşik hükümetinin ikinci John Adat Kendi oği i altıncı rel cumhur (»a ak bubı nn — işgal ettiği sandalyeye geçmi a filozofalarınm en meşhurlarından bi « ridir. 1596 da Lahayede doğmuş, 1656 de Stockholmde ölmüştür. Discours de la metholde, des Mâditations mâthap- hysigues isimli eserleri çok meşhurs dur.