’Bou ros'rA' Kadınlarm Askerliği 22 inci tertip Tayyare Piyangosu bugün başladı Ankara, 10 (l'e.efonla) — Kadın- ların askeri hizmetlerde istihdamı et- İstanbulda otüran, fka Bu keşıdemn dört buyuk ıkramıyesınden başka iki buyuk mükâfatı da var ; 15000 lira kazanan 944 ASonu ( 44) rakamı ile biten bütün 17086 biletler ikişet lira amorti alacaklardır. | 2(377 -100 Lira kazananlar dir. ş 28370 38143 23443 — 938 23799 30384 — 3247 14780 zırlandığı haberinin 35468 — 4236 18384 27240 | Mahsulü olduğunu tekrarlıyorum. 9918 27789 21145 28440 32867 27154 30857 38840 14075 15 32862 — 4148 27482 13957 24982 32887 28367 6993 3860 na, kadınların nakliye, muhabere işle- 21449 rinde istihdam edileceklerine dair bu rafında bir istanbul gazetesi tarafından yapılan yanlış neşriyat devam etmek- tedir. Vaziyet dün bildirdiğim şekilde- Kadınların askerliği için proje ha- yanlış ve hayal Lâyiha kabul edilince kız mekteple- rinde askerlik derslerinin başlayacağı- İstanbulu bilmeyenler — (Baş tarafı 6 mcı sayfada) — Bari şuradan biraz turşu hu raşıyan bu arkadaşa oyniyacağım o -| ben turşüyu çok severim. nu gündüzden tasarlamış olduğum| — Evden almışlardır, merak etm için onun artık ağzından girdim, bur-| Uzatmıyalım, bizim ahbabı, farkıf” | nundan çıktım, kandırdım, bize gelip| da olmadan kendi çaışı_ırındııı da ll' yemekten sonra araba ile gene kendi | çirdikten sonra Cerrahpaşa evine dönmesine razı ettim. Onun evi| çıkardım ve onun daha beter şaşkın * Samatyanın — üzerinde, *Cerrahpaşada | tığı arasında kendi evlerinin kapısını idi; bizim ev malüm; Edirnekapı dı.- | yanaştırdım; elimle kapının zilini çe P | şarısında.., kerek: Hava sıcak, durgun ve çok karanlık-| — Buyurun! 12000 lira kazanan 9260 13178 533418 985 24081 34622 39605 24956 20702 2449 — 2571 15060 18789 37700 10500 36757 38826 gazetenin yazdığı ve müdafaa ettiği ilk haber burada henüz unutulmamış- tır. tı. Bunuü olduğumuz yerden kaldırdım, kendisini hiç bilmediği yollandan do - laştırarak farkında olmadan Topkapı Dedim. İşte o vakit beriki afal afâ | yüzüme bakarak haykırdı: — Ayol, burası bizim ev! D 34838 20023 15895 15334 34201 30263 317587 » 31163 22533 831 38842 - 3150 39932 26524 173B1 22617 36258 30551 15753 22338 19027 34758 26609 23376 25796 3023 14096 30172 14336 32661 —— 2000 Lira kazananlar 1000 Lira kazananlar 500 Lira kazananlar 1069 3956 150 Lira kazananlar 15396 38500 9428 5776 23997 1440 5O0 Lira kazananlar 32887 15540 15484 30 Lira kazananlar 19495 19122 22 18863 4024 34729 9904 32253 26086 35776 22149 21015 23603 22688 28472 8616 17606 29993 13551 30223 15911 30840 16013 — 39942 673 22828 36474 36120 7602 31799 28628 17791 29654 2998 5854 16419 21804 28069 34300 39618 39799 31783 888 20949 6535 3780 19537 29623 1640 23924 27529 39619 Gazetenin şimdi Dahiliye Müsteşarı iddim ettiği gibi 19400 18337 8946 39950 6909 38121 17204 21716 34039 16718 28354 18589 38366 11599 31561 6305 19856 34729 24385 30740 7587 1589 13011 25577 39578 7352 5352 26413 36536 27698 1646 21995 3331 29188 misyon toplanmadığını söylemiştir. Gerçi ayın on ikisinde Sabri yaseti altında Vekâletler mümessille- rinin iştirâkile bir komisyon toplana: caktır. Fakat bü komisyon, iddia edil- diği, gibi, kadınların askerliği hakkın- daki lâyihayı değil, hava tehlikesine karşı hazırlanan projeyi tetkik edecek- üÜr. Toplandığı haber — verilen komis- yon haberinin aslı budur. Seferberlik vukuunda askere gide- ceklerin yerlerine kimlerin istihdam e- dileceklerine dair projeye gelince, bu 22936 12112 34012 34200 Sabrinin riyaseti altında bir komisyon toplandığı habe- ri de hakikata uygun değildir. Bu hu- susta Müsteşar Sabri de böyle bir ko- ri- bil sizin ev! — Yahu, biz buraya hangi yollar * dan geldik, çıldıracağıım! — Çıldınmazsın, hele gir içetiye dü * aklın başına gelir! | — Peki, sen bizim evi nereden bili * yordun? | — Sen bana bir kere tarif eııııınn! * İşte ey canım okuyucularım, bizim İstanbulluların bir çoğu İstanbulun kö- şe bucağını bu kadar bilirler. Hüseyifi Cahit Yalçın, Boğaziçini bilmiyenlere hayıflanmasın! Burada şunu söyleyim ki İstanbulu | karış karış bilenlerden biri varsa 0 da (Brcümend Ekrem) dir. Çünkü bir gün kendmle İstanbulun «en dar sakağı ne- resi?» diye bir mübahaseye girişmiş * | kalesinin yıkık bir yerinden içeriye, şebre soktum; ondan sönra gece ka - ranlığında eğri büğrü, yamrı yumru, karma karışık, dolambaçlr binbir sokak dolaştırarak neden sonra Kocamusta - fapaşa çarşısınâa soklum, Beriki bir - denbire bu kalabalık çarşıyr görünce şaşırdı: — Sizin semtte böyle büyük çarşı var mıydı yahu? — Vardı ya... Fakat sen bize Ülk gel- diğin zaman başk.ı yoldan geldiğin için görmemiştin! — Lâkin bu çarşı, bizim semtin Cu- ma pazarına ne kadar benziyor! — Benzeserrrr! — Hele şu bakkalların olduğu yer! — Öyledir. — Ya şu köşedeki türşucuya ne der- & DF 3A -HB e 20543 15027 27384 11089 18489 5735 31487 11722 20346 hususta Vekâletler mütalealarını pey- 20561 — 28660 — 3645 35294 sin birader, upkı bizim meşhur turşu- cu! tik; fakat, bu dar sokak işinde o ben- den baskın çıkmıştı! 432 27459 9139 9474 9184 16328 18281 7203 19777 derpey Başvekâlete bildirmektedirler. — Alkdırma, bu da pek meşhurdur! Osman Cemal Kaygıl 6| 30710 20716 11120 — 9396 18344 Bu projenin tetkiki için de ayrıca bir 10017 15631 W *3716 — 30035 z35 — 14204 21185 O 28857 12646 — 11083 | 16695 22129 20842 699 9673 20137 D 4isi o i2590 — 20236 — 26658 — 18084 v 24891 27964 SaTI 9582 B 7658 21672 — >16668 2704 11502 33264 26224 37390 25089 26856 18301 19979 21457 33240 19558 29238 9654 35874 25199 27824 3492 7959 8508 16722 17580 9022 38134 4060 3146 30805 6388 8290 25394 7767 5654 39651 7754 29109 15411 11486 8765 6944 39892 35819 2791 23016 19291 16193 SI77 16303 11159 13123 4963 39936 25225 13796 25953 37883 4439 29328 22184 1196 12020 ,191BB 999 26234 29300 1750 36712 2520 692 37719 1881 2586 komisyon toplanıp toplanmıyacağı ise henüz kararlaştırılmış değildir. Bekçilik meslek Haline konulacak Ankara 10 (Hususi) — Dahi- liye Vekâleti bekçileri teşkilâta bağla- mayı düşünmektedir. Bekçilik sınıfla- rinin azaltılması ve bekçiliğin meslek haline sokulması kararlaştırılmıştır. Bunun için, muhtelif hükümetlerin bekçi teşkilâtına ait mevzuat getirtil. miş, bunların - tetkikine başlanılmış- tır. Bu hususta bir kanun projesi ha- zırlanacak, bekçilerin tayin ve çalışma şekilleri bu proje ile teabit edilecek, bu hususta bir de nizamname hazırlana- caktır. Bekçilerin tahsil dereceleri de göz önünde bulundurulacaktır. 10416 — 5976 12439 26250 29590 28026 3093 — 10602 11358 3495 25678 38361 26697 20001 21212 29657 19639 9149 38810 21217 1174 4042 37800 5787 35365 9542 22836 39058 878 18723 29583 27305 28358 27976 14580 19869 24107 3250 31021 — 3178 7693 20868 17845 12965 37055 39852 15369 36531 31035 9620 24839 677 1489 12689 12586 8304 931 20367 21563 32620 — 9062 22587 30315 — 2060 4397 — 5265 27742 5072 39965 — 5456 19574 — 6656 24236 38484 18690 26482 19025 25340 34891 35012 30985 13364 30330 38910 34707 19804 13837 14485 31807 33465 — 2935 769 32822 28300 22195 16081 36041 19039 304 33764 12195 26549 — 3927 23797 1064 12606 22605 8584 24228 7070 14295 20296 35014 29348 39135 277140 31694 30244 26635 6400 11732 30549 33952 2790 25390 8840 19153 aasa eee sesesanee 39823 — 8073 39144 19784 29020 — 9698 30033 ? 5645 38152 20099 20657 8201 — 5540 15233 — ——— istedikçe daha çok düsünüyordu: — Muallâ şimdi otelin geniş salo - nunda, elektrikler altında parlıyan bir masada yemek yiyordur. Acaba ya » nında kimler var? Uzak bir memle - kette yalnız bir genç kızı himaye et - mek, ona yol göstermek için Hofman mutlaka onunla beraberdir. Belki de Macarlardan mürekkep kadınlı erkek- İstanbul Komutanlığından: 1 —As.Ş.Başkanlıklarında çalıştırılmak üzere tekaüt binbaşı ve yüz- başıların en genç yaşta olanlarından münasip mikdarda tekaüt sübay mütekaiden çalıştırılmak suretiyle (ücretle değil) alınacaktır. 2 — Arzu edenlerin aşağıdaki şartları tamamlayarak şubeleri vası- tasiyle İstanbul Komutanlığına mü racaat etmeleri, 3 — Şartlar şunlardir: ü A, — İstida dilek B. — Sıhhi rapor C. — En az iki sene hizmet edeceğine ve tayin edilecekleri yere harcırahsız gideceklerine dair noter senedi. D. — Tekaüt oldukları günden bu âna kadar nerelerde ve ne gibi vı.ıifel:r gördüklerine dair vesika — Polisin musaddak hüsnühal vesikası, İktısat Vekâletinden: «İŞ KANUNU» nun dokuzuncu «Teşkilât» faslındaki hükümlere göre kurulan «İŞ DAİRESİ» nin Teşrinisani 1936 başından itibaren başladığı 145 inci madde mucibince ilân olunur. «1661» — «2802m —— Buruşuk yüzlü beyaz ihtiyarla, bu esmer Ve ince çocuğun birbirlerine sa- rılmaları ve konuşmadan anlaşmaları ne feci, fakat ne ilâhi bir güzellikle gü- zel bir şeydi! Bzs <ŞESEKNKEKETESER (2851) — F- K mzrt dan kaldırıp Nazmiyelerin komşusu ve ahbabı Mustafa Paşaların yalısına götürmüşlerdi. Genç doktor, bütün tecrübesizliği- ne rağmen, yataktaki taze kadının, yağı biten bir kandil gibi, için için par- lıyarak söneceğini hemen — anlamıştı. Zaten onun yüzüne bakanların göz - lerinde de ümitsiz ve solgun bir ışık Bir hafta sonra onu gene soğuk ve karlı bir gecede çağırmışlardı. Yazan: Muazzez Tahsin Berkand kit, annesi bütün çocuklarını evlendir-|li bir grupla birlikte, yeni tanışmanın miş ve Kanlıcadaki yalıyı kiraya ve -| verdiği sevimli bir çekingenlikle ko - rerek Nazmiyenin yanına gelmişti. nuşarak yiyorlar, içiyorlar. Belki de Genç doöktor, annesinin ve ablası «| yernekler arasında dansediyorlar, nın bütün itirazlarına, hattâ göz yaş -| Acaba Muallâ da içiyor mu? Aca » larına karşı koyarak, onlarla beraber |ba dansediyor mu? Onun sade güzel- oturmıyacağını söylemiş ve bir tarafı| liği, esmer teni, simsiyah gözleri iç. sık ağaçlıklı yeşil bir koruya bakan,|tiği zaman nasıl yakıcı bir — panıltile bir yüzü de, üç senedir hasret çektiği | Parlıyor acaba? mavi Boğazı gören küçük bir köşkte yerleşmişti. | Galatasarayı bitirdikten —akşam annesine: — Ben tıbbiyeye yazıldım.. doktor o- ; lacağım, demişti. sonra bir O günden sonra da artık ailede genç - bir âmir gibi hüküm sürmeğe başla - | mıştı. Kendisinden yaşca kat kat bü - | yük olan kardeşleri ve eniştelerile ye- genleri ona danışmadan bir şey yapa-» — miyorfardı. Hepsinin ona karşı kor « kuya benziyen bir saygıları vardı, Daha o mektebin ilk' sınıfında iken bir gün annesi hastalanmış ve Kanlı - ocadaki doktoru getirtmesi için israr e- denlere: - — İki gün daha ıabn—drnm Hafta — başında oğlum gelecek, Aslan — gibi Ü doktoruim varken âleme para yedir « | mekte mana var mı? D Demeğe başlamıştı. — Ekrem tibbiyeden diploma aldıktan “ sonra bunu kâfi görmemiş, o sene Av- ; Tupaya talebe göndermek - için hü - kümetin açtığı müsabakayı kazanarak Kaçmak istedikçe, kendi kendisini dinlememek için yatağında bir yan » dan öteki yana döndükçe büsbütün düşüncelerine gömülüyor ve hayalin- de en eski günleri yaşatıyordu. Muallâyı ilk defa ne zaman ve na - sıl görmüştüm ? — Doktor, annem ölecek mi? Uzun kıvırcık - kirpiklerin yaşlı bir l | $ F * Uzaktan, çok derinden gelen ağır ve güzel bir keman sesi odaya yayıl - dı. Yatağında, bütün vucudunu kuv - vetli bir ateş gibi yakan çarşaflarının arasında der)ölere gömülüyormuş gibi her saniye daha çok ağırlaşan bir buh- ran içinde çırpınırken, Ekrem büsbü - |bakışla gözlerine takıldığını şimdi du- tün artan bir ıztırapla bu müziği işit-| yuyormuş gibi bu uzak sesi, senelerin memeğe çalışıyor, düşünmemek, ken-|olgunlaştırdığı bu çocuk sesi bu daki- di kendinden kaçarak uyumak ihtiya- | kada Ekremi en hazin ve acıklı bir hiç- cile şakaklarını yumruklarile sıkıyor -|kırık gibi boğdu. Benliğinin en ince | Almanyaya gitmişti. du. teli titriyerek sarsıldı. . 'ç sene sıkı bir disiplin altında ça -| Fakat kendi varlığından kudretli bir| — Doktor, annem ölecek mi? : h.uktın sonra İstanbula döndüğü va - kuvvet onu sürüklüyor, düşünmemek | — Fırtınalı bir kış gecesi anu yatağın- vardı. Reçetesini yazdıktan sonra sofaya çıktığı vakit ihtiyar Musatafa Paşa ©- nu bir köşeye çekmiş ve gelininin has» talığına ait en acı hakikatleri ona an - latarak gene ondan ümit aramıştı: — Belki de onu kurtarabiliriz dok- tor? — Maülesef ben de öteki arkadaş- karımla aynı fikirdeyim efendim. Hele bu akşamki şiddetli krize hastanın za- yıf vücudünün tahammül edeceğini hiç ummuyorum. İki erkek birbirlerile ağır ağır ve ses- lerini kısarak konuşurlarken, nasıl ol- muştu da aralarına ince bir gece göm- leği altında titreyen — ve titrediği için daha çok incelen, on, on iki yaşlarında bir kız çocuğu sokulmuştu ? — Doktor, Annem ölmesin.. kuzum doktor, annem ölmesin! O zaman genç doktorün, bu gibi a- ile sahnelerine henüz alışmamış olan gözleri nemlenirken ihtiyar ve tecrü- beli paşa, bu köüçücük şayi kolları ara- — Amnesinin ölümüne dayanamı - yan küçüğüm hastalandı doktor. Bunu, beyaz sakalının iki yanından süzülen yaşları silmeğe lüzum görme- den, ihtiyar paşa söylüyordu. Muallânın ateşini düşürmek için Ek- rem bir hafta mücadele etmişti. — Büyük baba, annemi istiyorum. — Büyük babacığım, sakın sen de ölme., ben yalnız ne yaparım sonra? — Büyük baba, doktora yalvar, ba- şımdaki bu ağrıyı dindirsin artıkt! Ya- hud da sen bana bir masal anlat, güzel peri kızının masalını söyle! Uyııııık istiyorum, uyut beni doktor! Muallânın hastalığı geçtikten sonra Ekrem artık Mustafa paşaların aile doktoru olmuş ve sebebli sebebsiz köş- ke gelip gitmeğe başlamıştı. Hattâ bir aralık paşanın onu ken - disine damad edeceği ağızlarda dolaş- mışsa da Fahirenin Bay Ahıgt ni « şanlanıp hemen evlenmesi bu dodıko- sına almış ve kürklü paltosunu açarak | duların önüne geçmişti. onu sarmıştı. - (Arkası var) a c vrAaAR - rmxrr