8 Sayfa Fayda yerine zarar tevlit etmesi muhtemel karar | Geliyor (Baş tarafı 1 inci sayfada) Bir gencin talebe olup olmadığını an- ) şeklinde müdahale etme- zlığı bu takibatın zaten te- neticesiz kalacağına şüphe bı- rakmıyordu. Bu bahiste bir de kahveden çıkarılan talebenin nereye sevkedileceği mesele- si vardır. Çocük sineması, çocuk tiyat- uk klübü, çocuk bahçesi, ve i, gerek fikri, gerek bedeni mümareseler için çatısı altina toplaya- cak büyük teşzkilâtbı kurumların mev- cut olmaması bu meseleyi bizim içti- mai bünyemizde birinci plâna almak- tadır. Evvelki günkü sayımızda, istemiye is temiye fakat bazı içtimal mecburiyet- lerle kahvelere devam eden gençleri- mizle konuşmuş, dertlerini, isteklerini yazmıştık. Dün de Üniversite doçentle- rimizle görüştük. Dünkü görüşmeleri- mizin neticesini şu iki ayrı görüşte top- hyabiliriz: İktısat doçenti Muhlis Ete diyor ki: — Talebelerimizin kahvehanelere git meleri içtimai hayatımızın herhalde bir zarureti olacak. Maamafih ben Üniversite talebeleri müstesna, diğer- lerinin kahvehanelere gitmelerine mâ- ni olunmasını doğru bulurum. Orada körpe kafalar bazı fena tesirler altında kalabilirler. Üniversiteli gençlere ge - lince: Bugün bu, pek büyük bir tehli- ke halinde değildir. Avrupada da Üni- versite talebesi kahvehaneye gider. Sonra oradaki vaziyet buradakine asla benzemez. Çünkü gerek Alman ve ge- rek Amerikan talebeler beraber çalış- mağa alışıktırlar. Onlara böyle bir ter- biye verilmiştir. Bizdeki talebe ise büs l Verilen karardan vaz mı geçiliyor? Mektep talebelerinin kahvehane- lere devamına mâni olmak için alı- nan inzibati tedbirlerin tatbikına dün de devam olunmuş, Emniyet memüurları tarafından kahvehaneler kontrol edilmiştir. Aldığımız malü- mata göre alâkadar mahafilde bu emrin gerek tatbikatındaki müşkü- lât ve gerekse vereceği neticenin müessir olamıyacağını nazarı dikka- te alınmıştır. Bugünlerde şehrimiz lise ve orta mektepleri müdürleri Maarif Müdürü Tevfiğin riyasetinde bir içtima aktederek talebelerin kah vehanelere gitmesine mâni olacak daha esaslı ve daha müsbet tedbir- ler düşüneceklerdir. bütün ferdi yaşar, Bizde talebeye ne arkadaşlarile grup grup çalışmak zevki, ne de ders kitap- larile notlardan başka eserler okurnak ihtiyacı aşılanmamıştır. Bu bakımdan da ben kahveye giden talebeleri ma- zur görürüm. — Ya ailenin, ve aile ocağının oyna- dığı rol? — Bu da var. Evimiz muntazam de- Bildir. Talebenin ve ailesinin en basit ihtiyaç olarak bir küçük kütüpha- ki ne sahibi olmak mecburiyeti gözönün- de tutulmamıştır. Belki talebelerimiz- den ekserisi, sıcak bir oda, muntazam bir yazı masası, küçük bir kütüphane- den mahrumdurlar, Bütün bu teferrü- atın var olmasıdır ki insanı kahve mu- hitinden daha çok evine bağlar. İnsana (sokaktaki işim bir bitse de hemen evi- İktısat Vekâletinden: «İŞ KANUNU» nun dokuzuncu «Teşkilât» faslındaki hükümlere göre kurulan «İŞ DAİRESİ» nin Teşrinisani 1936 başından itibgren faaliyete başladığı 145 inci madde mucibince ilân olunur. «1661» «2802» — Cumhurbaşkanlığı Filârmonik Orkestrası Şefliğinden : 1 — Örkestra için seçme siınaviyle şu Müzisiyenler almaraktır. A — Bir Flüt ve küçük Flüt çalan, B — Birinci ve ikinci keman çalanlar, * € — Viyola çalabilenler; Ç — Bir kontrbas çalan, D — Bir üçüncü 'Trombon çalan, E — Bir obuva «Korangler çalan, 2 — Seçme sınavları İkinciteşrinin 23 « 27 inci «Pazartesi, Sah, Çarşamba, Cuma» günleri saat 10 da Galatasaray Lisesinde yapı- lacaktır. (2736) “Son Posta,, nın edebi tefrikası : 26 (Ç ğ-— İşte bütün bu sebeplerle Ekrem Kanlıcadaki mektebi bitirir bitirmez daha 12 yaşında iken Galatasaraya leyli gönderilmişti. Etrafındakilerin kendisi için bir düziye: — Bu çocuk büyük bir adam ola - cak! Demeleri onda daha küçük yaşında nefsine karşı bir itimat, bir güven u- yandırmıştı. O, çocuk gurürünün sevkile: — Ben büyük bir adam olacağım.. zengin olacağım.. atlarım, otomobil - lerim olacak! Dedikçe, ailesi artık onu nereden a- hp nereye koyacağını bilemez olmuş- tu. — Ekrem sınılını birincilikle geçti. — Ekrem mükâfat aldı. — Ekrem fransızcayı bülbül gibi konuşuyor! Hele annesile Nazmiyenin gözleri artık ondan başkasını göremez olmuş- tu. Hattâ iki kadın onu aralarında "laşamıyorlardı bile. — Anne, senin kaç çocuğun var, Ekremi de bana bırak, ne olur? Gö - rüyorsun ya çocuğumuz olmadığı için kocamın da, benim de gözbebeğimiz artık o... — Allah esirgesin kızım, o nasıl söz öyle? Ben bütün evlâdlarımı onun bir tel saçına değişmem. O benim yüzü » mü ağartacak, ihtiyarlığımda beni ve- vindirecek... Bâhusus baban öldükten sonra artık beni ondan başka kimse teselli edemiyor. Fakat ihtiyar kadıncağızın bütün göz yaşlarına ve üzüntülerine rağmen Ekrem hafta tatillerinin, hattâ yaz ta- tillerinin büyük bir parçasını Bebekte ablasının yanında geçiriyordu. Orası her hususta daha rahattı ve leyli mek- tebde, annesinin ve Nazmiyenin dur- madan getirdikleri yeni elbiseler, ça- maşırlar, şekerlemeler ve pastalar karşısında ailesinin hakiki vaziyetini unutan Ekrem, Bebekteki yalının zen- gin hayatını Kanlıcadaki alelâde yaşa- yışa tercih etmeğe başlamıştı. Bir sene, sınıfını iyi geçtiği için eniş-) SON POSTA Fransız Ticaret Nazırı : Belgrad 9 (Hu- susi) — Vreme gazetesinin Paris muhabirinin ver- diği malümata gö re, Fransa ve Yu- goslavya — arasın- daki iktısadi mü- nasebatı daha zi- yade takviye ve inkişafını temin i- |çin yakında Bel. gradı ziyaret edee — M. Pol Bastid cek olan Fransız Ticaret Nazırı Pol Bastid. ayni maksatla —Ankaraya da gidecektir. Fransız Radikal Partisinin umum kâtibi Madamin Elian Bro, bu seyahatte nazıra refakat edecektir. zsam) dedirtir. Gençler arkadaşlarile müştereken ça lışmak ve toplu bir hayat sürmek lüzu- mu ve bunun faydaları telkin edilme- diğinden, tekrar edeyim, talebe mazur- dur. Daha küçüklerine gelince, yasak bu işi helledemez. Kahvenin haricinde on- ları meşgul edecek, toplantı mahalleri, klüpler, sinemalar ve saire lesis et- meli Yoksa talebe kahvehaneden da ha kötü yerlere dadanabilir.» Fizyoloji doçenti Sadi İrmak diyor — Kahveler îıugi'ınkü hayat şartla- rımızın ayrılmaz bir unsuru haline gel mişlerdir. Bence kahveler bugün hâlâ içtimal bünyemizde mühim bir ro! oy- nuyorlar. Bizde aile mücssesesi kuvvetli, zen- n, konforlu bir hale gelip bütün tap- lantıları bağrına alıncaya kadar kahve hane lâzım ve faydabdır. Bugünkü hayatımızda gençler kâh - vede toplanmazlarsa bunun haricinde bir kırlar kalır. Halbuki kırların ağuşu insanlara her zaman açık değildir. — Bir lalebe klübü açılsa, talebele- rin kahvelere verdikleri para bu klü- bün sarfına tahsis edilen parayı az za- manda öder. Herhalde bu işin iktısadi bir zararı yoktur ya? — Talebe klübü, talebeyi kendi ara- sında mahbus tutar. Yani talebeyi izo- le bir hale getirir: Talebe zaten tahsil mecburiyetile yanyana yaşamaktadır. Bunu hayatının diğer saatlerine de teş- mil etmek bence tamamen hatâdır. Ta- lebe içinde yaşadığı memleketin içti- maf hayatı ve diğer İnsanlarile her za- man münasebatta bulunmalıdır. Çok faydalı gördüğüm kahvelerin yegâne ıslah çaresinin oralara kadın- ları da almak suretile yapılacağını bil- diğim halde şimdilik bu kadarını ben tesi ona bir bisiklet almıştı. Bu bisik- letle yalnız ablasının geniş bahçesinin yollarını değil, Bebeği, Rumelihisarını ve Emirgânı aşarak tâ Kavaklara ka - dar gitmekle bile kalmıyor, bisikletini sandalla karşıya geçizerek Boğazın A- nadolu tarafında en hücrâ yerlerine ka- dar sokuluyordu. — Boğazı benden iyi bilirim diyen varsa karşıma çıksın! Ekremin herkese meydan okuya - tak söylemekle zevk duyduğu bu cüm- le bütün ailesini güldürmekle beraber ona karşı bir hayranlık, saygıya ben- ziyen bir his uyandırıyordu. Bu da ço cuğun gururunu geri ka- lamazdı, Kendi kendisini sevmek ve beğen- mek, kendisine güvenmek ve her iş - tediğinin etrafındakiler tarafından alel- âcele ve itiraz edilmeden yapıldığını görmek: bir taraftan onu şımarık bir çocuktan mağrur ve otoriter bir genç yaparken, diğer taraftan da yüksel « mekte, etrafındakileri geçmek ve on - lardan üstün olmak isteği de kalbinde büyük bir yer tutuyordu. Bunun için mektebde Ekrem nümu- ne olarak gösterilen çalışkan ve vazi- fesini bilen bir çocuk olarak tanınmış- tı. Ve bunun için hocaları kendisini be- ğeniyor ve ona en büyük kolaylıkları gösteriyorlardı. (Arkası var) - 0 oe - İkinciteşrin 10 Bir şırınga ile veremi iyi ettiğini, kör gözleri açtığını söyliyen doktor Baştarafı 1 inci sayfada) — Doktor değil, Lokman hekim. Şar- ha şarha olmuş ciğerleri sağlamlaştırı- yor, ölüm halinde veremlileri Azrailin kucağından alıyor, can çekişen hastala ra can veriyonmuş. — 10 yıllık topalın bir şırınga ile ba- caklarını düzeltmiş... — 70 yaşındaki meflüç adam, döşe- ğinden kalktı, 30 yaşındaki genç kadın la evlendi. Bu efsanevi hikâyeler büyüye büyü- ye, dalgalana dalgalana en hücra köşe- lere bile yayılmış, köylerden, civar kazalardan ve uzak yakın her yenden ne kadar kör, topal, sakat, kötürüm, ü- mitsiz hasta varsa Adapazarına akma- ya başlamıştı. Bu şöhret şayiası dilden dile dolâşan zat, Dr. Hüseyin Hüsnü Sezendir. Kendisinden evvelce de bah- setmiştik. Şimdi öğreniyoruz ki Hüse- yin Hüsnü Sezen iki gün evvel bir ka- çakçılık iddiasile yakalanmış, Adapa- zarından şehrimize getirilmiş ve mem- nu maddeler kullanmak maddesinden suçlu olarak 9 uncu ihtisas mahkemesi Müddeiumumiliğine sevkedilmiştir. Hü seyin Hüstü Sezen İhtisas mahkeme- si koridorunda kendisile görüşen bir muharririmize demiştir ki: — Ben Adapazarında serbesi dokto- rum. Orada az zamanda şöhret saldım. San'atimin sırrını kimse bilmez. Kendi lâboratuvarımda bulmuş olduğum ba- zt enjeksiyon formüllerile kalp, nefes darlığı, müzmin romatizma, sinir ve hattâ Verem hastalıklarını tedavi etme ge ve bu gibi hastaları lamamen teda- viye muvaffak oldum. Usullerim saye- sinde kör gözleri de açıyorum. İki üç iğnede şifasız zannedilen en müthiş hastalıkları bile tedavi ettim. Bu suret- le büyük bir şöhret kazandım. Bütün hastalar bana koşmağa başladılar. Söy- lediklerimi isbata hazırım. Bakınız: Doktor cebinden küçük bir nat def- teri çıkarmış ve muharririmize göster- miştir. Bu defterin içi küçük hâtıratar- la doludur. Muhtelif imzalar taşıyan, bu yazıların hepsinde hülâsaten şun- lar söylenmektedir: «Beni müthiş bir hastalıktan kurtar- dın. Sana teşekkür ederim doktor.» Deftere göz gezdirdikten sonra ken- disine iade eden muharririmize dok - de henüz yadırgıyorum. Bu mütaleaları dinledikten sonra gene ayni fikre geliyoruz: Tlk, orta ve lise talebesini kahveden cebren çıkarmak kat'i ve müsbet bir tedbir değildir. Herşeyden evvel içtimal bünyemize bu kadar derinden işleyen kahvenin ye rine daha medeni, daha ileri toplanlı ,yerh:d bulmak ve kurmak mecburiye- t indeyiz, (a Ka nene ram anaanmeni ıi öenananmi senemaaan Bağdat Birdenbire askeri İşgal altına alındı Bağdat 9 (Hususi) — Irakta hü- kümet darbesini hazırlayanların ba- şında bulunan General Bekir Sıtkı ku- mandası altında bulunan birinci fırka ile birlikte dün gece ansızın Bağdada girmiştir. Ayni fırkaya mensup tay- yareler gece yarısından itibaren Bağs dat üzerinde ve civarında uçuşlar ya- parak etrafı tarassut etmişlerdir. Bağdatta posta ve telgraf işleri as- keri idare altına alınmıştır. Hariçle muhabere müşkülâtla — yapılmaktadır. Muvakkaten harice seyahat menedil- diğinden kimseye pasaport verilme- mektedir. Bu dakikaya kadar fevkalâde bir vaziyet olmamıştır. Herkes iş ve güç- lerile meşgul olmaktadır. Boğazlar Mukavelesi (Baştarafı 1 inci sayfada) ristan, Romanya, Yuanistan ve Yu- göslavya elçileri, tasdiknamelerin ya- tırıldığını tesbit eden vesikayı imzala- mıişlardır. Bu vesika, mukavelenin son maddesi mucibince Fransa Dış İşleri Bakanlığı hazinei evrakında saklanıl- mak üzere, bu Bakanlığa teydi oluna- SAt KLe Dr. Hüseyin Hüsnü Sezen | tor : — Yavaş yavaş diğer doktorların Ö | müşterilerini ellerinden aldım. demif' tir. Çünkü şöhretimi duymayan kal * mamıştı. Bu suretle müşterisiz kalâf | doktorlar (!) bana düşman olmağa ladılar. Her yerde benim aleyhimde bür İanuyorlardı. Benim için neler uydu!” madılar neler? Halkı benden s0; için bana «efsuncu, büyücü» dedilef Kimse kanmadı. Hükümet makamlart” n benim aleyhime tahrik ettiler, BE nim için süfürükçüdür» diye Müddel” umumiye şikâyet ettiler. Hükümet b€” ni celbetti. Diplomamı sordu. yaldızlı diplotnamı ibraz ettim. Diple” malı adam üfürükçü olur mu canım? Doktora bu esnada bir arkadaşı Ü* züm ve ekmek peynir getirmiştir. Dok* tor herm bunları yemeğe, hem de mu* harririmizle konuşmağa devam etmifı lâkırdı arasında sorulan ; — Bu harikulâde şırıngaların for* müllerini siz mi buldunuz? sualine d€ gururla : — Evet ben buldum. Cevabını ver* mişkir. — Peki tıp âleminde büyük bir inkı* Iâg yapacak olan bu enjeksiyonun for* müllerini niçin Sıhhiye Vek&letine bi dirmiyorsunuz? — Eğer resmen sorarlarsa bildirece- | Bimm. : — Resmen sormasalâr bile bu harikü lâde keşfi Vekâlete bildirerek bir ihti- ra beratı almalısınız. — Ben san'atimin sırrını kimseyt€ ilân etmek istemiyorum! — Fakat bu büyük keşif sizin haya- tınızla beraber mahvolacak. Bundafi beşeriyetin istifadesi lâzım. Burada ar- tık meslek sırrı. mevzuu - bahis değik Zaten alacağınız ihtira beratı sizi mik yoner yapar. Çünkü keşfin imtiyazı gt ne sizde olacaktır. Doktor bu sözlere ciddi bir tavırlö şu mukabelede bulunmuştur: — Evet... Vekâlete formüllerim haks kında izahat vereceğim. Ve keşfimi bil fen heyeti önünde isbat edeceğim. BU hususta müracaatta bulunmak üzere « yim. Ankara dispenserinde bir heyetlİ ilmiye önünde keşfimi işhat edeceğim Hem de onların seçtikleri hastalar ür zerinde tecrübe yapacağım. Eğer mur vaffak olamazsam, sahtekâr olaral ilân edilmeğe razıyım. , Doktor bundan sonra cebinden re « simler çıkarmış, göstermeğe başlamış Iâboratuvarımsı bir yerde doktoru ça" lışırken gösteren bu resimlerin birat? eski zamanlara ait olduğu görülmüş — Ankarada da tanırlar. Orada bi çok mühim simalarla tanıştım. Ve mü vaffakıyetimi onlar da alkışladılar. Doktor ihtisas mahkemesine sebeli sevkini de şöyle anlatmıştır: ü Bugün bunlar memnumuş. Beni mem- nu maddeler kullanıyor diye burayt doktorum, |sevkettiler. Halbuki ben Her türlü madde kullanmak salâhiyer İtine malikim, Halbuki bu ilâçlar mem: nu olduğu zamandan çok evvel alın: mış ve kullamlmadan kalmış ilâçlar- dir. Doktor Hüseyin Hüsmü ihtisas mah- kemesi müddetumumlliğince — sorguyt çekilmiş, akl! müvazenesinde bozukluk olmasından şüphe edilerek Tıbbı Adli- ye sevkedilmesine karar verilmiştir. Bugün Tıbbı Adlinin vereceği rapora göre duruşmasının yapılması muhte “ meldir.