9 Kasım 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

9 Kasım 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e Son Posia ,, nı; tefriKası: 25 -SİNDE 4 Sayfa SON POSTA* Prenses Olga, Cemili görü A.R. r görmez ellerini kaldırdıdı: Ah neredesiniz azizim kumandan? Dün kendinizi bizden mahrum ettiniz!. diye bağırdı Operatör — Prens , Yosopof. Figüran — Sizin refakatinizde bu - lunan Kazak neferi. Sonradan yardıma gelen köylüleri, arabacıları, Kazak neferlerini de top- lamak lâzım gelirse, lütfen iş'âr edi -| niz. “Azizim binbaşı!,. Görüyorsunuz ya?.. Sizi, Kazak alayı kumandanı, Çar haz- retlerinin fahri yaveri kaymakam Mar- ki Gorçakof vasılasile davet etmiyo - rum. Hususi hizmetcim; ihtiyar Alleksi ile, şu mütevazlâne mektubu gönder - mek suretile teşrifinizi rica ediyorum. Yarın; tam saat ikide, şatodasınız de- ğil mi?.. Hadi bakalım, Şimdilik ve da- ima, vakitleriniz hayrolsun. Emma, Feederovna Bu mektubu okudukca, Cemilin hayreti arttı. Her satırı, her kelime - — yi bir kaç kere tekrarladı. Âdeta her kelimenin altında, derin ve samimi bir takım manalar aradı. — Ne tuhaf kız.. ne garib hz :Hü- kikaten bu kızın ruhunda bir başkalık r... İşte bu mektubu. Şen, şüh bir yazı. Fakat, kelimelerden çıkabilecek raanalar o kadar tok, o kadar kati', o Di Çadar insanı aldatmaktan uzak ki... Diye mırildandı. * Prenses Emmanınmn mektubu, Cemi- wn kalbine emniyet vermişti. Onun i - çin derhal alay kumandanı Marki Gor- çakof'a haber göndererek, oradan ge- tirttiği at ve muhafızlarla, şatoya git- mıstı Prenses Olga, Cemili görür görmez, ellerini kaldırmış: — Ah; neredesiniz, azizim kuman- dan... Dün, kendinizi bizden mahrum ettiniz. Misafirlerimiz sizinle görüş - meyi ne kadar istediler, bilseniz... E- min olun ki, sizi göremedikleri için bu- radan çok mahzun avdet ettiler, Demişti. Daha Cemil cevab vermeye vakit bulamadan, Prenses Olga ile Prenses Emma, salona girmişlerddi... Bunlar, kollarının arasında, bir genç sürükle « mektelerdi. Prensas Emma, âdeta bağırır gibi konuşmiya başlamıştı: —- — Bonjur, binbaşı efendi... İşte si- ze, tam bir asker kaçağı getiriyoruz. Bu efendi ,iş görmez.. güç, görmez.. herkes cephelere köşarken o, kışlalar- daki dostlarını bile ziyarete — gitmez, bunun cezası nedir?... Bu gencin gözleri, Cemilin gözleri- nin içinde gülümsemişti. Ve sonfra, tatlı ve tannan bir sesle, ağziından şu sözler yükselmişti: ' —- A'h Allahım St eraes BAA MA - | Blr Doktorun Günlük Notlarından Karın ağrıları Ve ishal Büyüklerde ve küçüklerde her hangi gi- dai ve yahud diğer bir sebeble karın ağ- | risi ve İshal başgösterdiği zaman, ishali alyonlu ilânlarla durdurmak doğru de- ğildir. Bilâkis ekser ahvalde hafif müsş - hiller kullanılmalıdir. Aynı zamanda sıkı bir perbiz yapmak lâ- zumdır. Perhiz yemekleri, başta çay olb- | Ynak üzere pirinc suyu, nişasta peltesi, pi- rinç unu mahallebis$i ve pirinç lâpası gi- bi şeylerdir. Bu sayede barsak bözükluk- .|ları yirmi dört saatte düzelir. Karın üze, rine sıcak kompresler de çok iyi gelir. Aksi hal, rahatsızlığı müzminleştirir ve kaş yapayım derken, bihakkın göz çıka- rilmiş olür. _sışınwgıbı iki mü- Pazartesi a m ee S A €) ave ea eee d ee ge zib prensesin ellerine geçmekten daha büyük ceza mı olur... Bakınız halime binbaşı efendi. Şu işkenceye ne dersi- niz?.. Müsaade ediniz de, kendimi tak- dim edeyim.. Yosopof... — Prensliği de: caba... Bu sözleri söyliyen, : Prenses Olga idi... Fakat Emma derhal ablasının sözlerini kesmiş, kendisi ilâve etmiş - ü: — Dahası var, kumandan... Prens Yosopof, yabancınız değildir .Sizinle çok yakından münasebeti vardır. — Şu halde müsaade buyurunuz da, evvelâ ben de kendilerine takdim edi- leyim.. Cemil... Sonra da, lütfen iza - hat vermenizi rica edeyim. Acaba ken- dilerile çok yakından münasebet şere- fimz , ne gibi mes'ud bir esasa müste- nittir. Prenses Emmanın sesi, top gibi gür- lemişti: — Ne gibi esas mı?.. Prens Yoso - pof, buz gibi Türktür. — Türk.. mü... — Babası ,bizden.. büyük babası siz- temişti: Asya kanı taşıyoruz. Cemil derin bir sevinç içinde idi. Prens Yosopof'un nâfiz gözleri ve se- vimli çehresi, kalbini çarçabuk cezbe- divermişti. Büyük bir neş'e içinde çaylarını iç- mişlerdi. Sonra, arabalara binerek ka- za olan yere gelmişlerdi. Cemil, kaza esnasında atı bir taşta devirdiği yerde durarak o korkunç va« ziyeti izah etmişti... Büyük bir sükü- netle Cemili dinleyen Yosopof: Cemil sözlerini bitirdikten sonra arkasında - ki derin uçurumu göstermiş: — Fakat ,azizim.. başınızı çevirip bakınız... O kudurmuş at, size bir sa- niye çarpmşı olsaydı, şu uçuruma düş- tükten sonra haliniz ne olurdu?.. Bu tehlikeyi aklınıza getirmediniz mi?. Demişti. Cemil, hafifce gürümsemiş: — Tehlike karşısında düşünmek.. bütün hayatımda bir kere olsun ak - lımdan geçirmedim. Cemil bu cevabı büyük bir sadelik içinde vermişti. Bu sözlerde ve onun tavrında en küçük bir gurur, tezahür ve şarlatanlık mevcud değildi. Kontes Olga, Cemilin vu.zune ba » ka kalmıştı. Ce Prenses Emma:;i çei Y&Ş&.a. Diye bağırmıştı. Prens Yosopof, Cemile elini uzatmış: — Ben de biraz size benzerim... Her halde sizinle anlaşacağız. Diye mırıldanmıştı. * Aradan bir hafta geçmişti. Bir perşembe günü idi. Cemil, gez- mek için kasabaya gidecekti. Aynı za- manda, kasaba civarında yapılacak o- lan at yarışlarını seyredecekti. Tam, hazırlığını bitirdiği esnada, ko- ridorda birdenbire bir kılıç ve mahmuz şakırtısı işitti. Ve tam a anda da (An- na) telâş ile içeri girerek: — Her kumandanl.. Kazak alayı kumandanı Marki Gorçakofla yaveri geliyor. Dedi. Cemil, Annanın verdiği bu habere birdenbire hayret etti: — Marki Gorçakof, mu?.. Tuhaf şey. Ne ise, öteki odaya al. Geliyorum. Diye cevab verdi. (*) Bu motları kesip saklayınız, ya - Wuwhw Ve sonra, kendisi de saçlarını tara- yıp caketini giydikten sonra, yandaki , xoıaorıüıihudıdw t-hı-lıllir_ ;i_' odaya geçti. (Aıhıı vıı') Kontes Olga, zarafet göstermek is- — Canım, siz.. biz yok... Hepimiz, “ Son Posta,, niın :ıbıtı romanı : 25 Yazan : Hugh Austin İngilizceden çeviren : Hasnun Uşaklıgil Holden duyulan ayak sesleı'l ARASINDA Mösyö Lang siz bu bayanlara lütfen yardım ediniz, Evet, evet, he - men, şimdi, sorgu ve cevabın sırası de- ğildir. İstemiye istemiye, ağır ağır itaat et- tiler . Holden acele yürüyen ayak sesleri aksediyordu. Hendriks çavuş gene gö- ründü. Nefes nefeseydi. Kent ona da söylendi: — John, herkesi aşağı indir! Sonra Milano'yu çekerek odaya gir- di. Burası da boş bir odaydı. Fakat i - çinde bir başka açık kapı vardı. Teğ - men bir kaç adım attı, kapının eşiğine vardığı zaman eliyle- topuza tutundu, bir kaç saniye hareketsiz kaldı. 16 yıl bu meslek içinde çalışmış ol- ması onu bu haşiyet verici manzara karşısında lâkayd kalmıya sevk için kâfi gelmemişti. Fakat yalnız haşiyet değil, aynı zamanda da sonsuz bir hay- ret duyuyordu. Banyo taşmıştı, su çini zemin üze- rine akıyordu. Muslukların gürültüsü de odayı dolduruyardu. Kent sapsarı kesilmişti. Dudakları ise kül rengiydi. Birdenbire gerildi. Sağ eli kapının topuzunu bıraktı. Arkadan Hendriks'in ayak sesleri - ni işidiyordu. Çavuş gene nefes nefe - seydi, fakat birdenbire soluğunu bile kesti. Kent ceketini kolunda taşıyor- zattı: — John, şunu tut bakalım. Ve banyo salonuna girdi. Mu;lukları açıp kapıyan yaylı to - puzların etrafına bir koördelâ sarılmış- tı. Kent bu kordelâyı cözmeden mus - lukları çevirerek suyu kesti. Sonra bo- şaltma yayına bastı, onu müteâkib de sırtını çevirerek açık pencereye dön - Çimenlikten kesilmiş ot kokusu ge- liyordu. Biçki makinesinin töf-töfü de bir nakarat gibi aksediyardu. Teğmen pencerenin önünden ayrıl- diığı zaman su hemen hemen boşal - mıştı ve Mister Arnold'un banyonun dibinde sırtüstü, dizlerini göğsüne doğ- ru çekmiş olduğu halde yatmakta ol - duğu görülüyordu. Maktulün burnunun ucu kesilmiş - VB — 20 — YAN SÖYLÜYOR ( Sant 5 dakika 43 - saat $ dakika 54 ) Kent çabuk bir hareketle havluluğa yaklaştı. İçinden - üç havlu aldı, açtı. En büyüğünü banyo salonunun med- hali önüne yaydı, ikisi ile iskarpinle- rini sildi: — John, dedi. Doktor (Forbes) e te- lefon edildi mi? — Evet, Jak onu çağırıyor. Kent doğruldu, üç havluyu banyo salonunun medhalinde bırakarak sa - hanlığa açılan.kapıya döndü. Toni Mi- lano oradaydı, arkasında da polislerin teşkil ettikleri bir grup vardı. Kent: — Toni dokuzuncu mintakanın ça- vuşu orada midır? diye sordu. Çavuş kendine bir yol açarak Tao - ninin arkasından göründü. Teğmen ona: — Siz nöbet bekliyeceksiniz, dedi. Bütün diğerleri aşağı insinler. Buna mukabil benim getirmiş olduğum me- murlar da yukarı çıksınlar, aynı za - mnndadııkıkıpburayaıukovangn- tınınle:.., du. Arkasına dönmeden çavuşa u - Tegmen bir kaç adım attı. Kapının eşigine vardığ! zaman elile topuza tutundu ve sapsarı kesildi Sonra Toniye döndü: — Söyle bakalım, sence bu iş na - sıl oldu? diye sordu. Toni Milano'nun yanık yüzü sarar- 'mıştı, sesi de biraz boğuk çıkıyordu. — Beni bıraktığınız yerde, köşkün 1 medhal kapısı önündeydim. Bir aralık evin içinden bir kadın sesi geldi. Der- hal düdük çaldım ve hemen içeriye gir- dim. Mösyö Merrit büyük salon ile ho- lün arasında ayakta duruyordu. Onu orada bırakarak merdivenden yukarı - ya çıktım. Genç kız banyo salonunun öbür tarafındaki odanın kapısı önün - deydi. Tam o dakikada mayolu ve kı- sa pantalonlu kadın bu aynı odadan dı- şarıya çıkıyordu. Genç kızın birden - bire delirmiş olduğunu sanıyor gibiydi. Fakat genç kız beni görünce şimdi i- çinde bulunduğumuz odanın kapısını gösterdi. İçeriye girdim. Oradan ban- yo salonuna kadar ilerledim ve hemen merdivenin sahanlığına döndüm. Genç kız kadını buraya girmekten menet - mekle meşguldü. İki erkek de ne oldu- ğunu soruşturmakla vakit geçiriyor - lardı. Ağızlarmı kapamaları için bağı- rıyordum ki siz geldiniz. — Bu odanın sahanlığa açılan ka « pısı açık mı idi? — Hayır, kapalı. — Ya banyo salonunun kapısı? — Açık. — Peki bu beriki? Kent banyo salonunun içinden Ma- dam Arnold'un odasına açılan kapıyı gösteriyordu. — O kapalıydı. — Genç kız ne söyledi? — Genç kız mutlaka içeriye girmek isteyen kadına (olmaz olmaz) diye ba- gıriyordu. * Kent oraya geldiği dakikadan itiba- iten başına bir kiremit düşmüş bir a -| dama benzemekte ve şaşkınlığını yen- miye çalışmakta olan (Hendriks) e döndü. Teğmen pek asabi görünüyor- du. Sesi madeni bir hal almıştı. Hidde- itini yenmek için nefesini zorlukla tut- tuğu hissediliyordu. — John burasını temizlet, dedi. Su- yun içinde yüzecek değiliz. Amma da- ha evvel bir resmini çıkart. Wiseman da kapılarda ve musluklarda p&rmak izi arasın. Şapkasını yatağının üzerine atti, o- dadan çıktı, merdivenlerden — aşağıya indi. 5 kişi, iki polisin nezareti altında olarak holde toplanmışlardı. Kent durmadan oturma odasına ge- çerken: — Madmazel Pattonl diye seslen - man polis şefi onu çiçekle süslü o- lan şöminenin önünde bekliyordu. Yü- zü sertleşmişti. Genç kızda ise, vaktile polis şefinin telkin ettiği korku daha reyişinde, hal ve tavrında ökuyordu. Bir işaret yapınca genç.kız oturdu. Fa- kat ellerini kaçmıya hazır imiş gibi koltuğun yaslağına dayadı . Kent ayakta kalmıştı. — Neden bağırdınız ?diye sordu. kan çıkıyordu, diye cevab verdi. Yüksek sesle konuşuyordu, fakat ilk kelimeyi müteakıp sesinin fazla yük- sekliğini kendisi de hissetmiş gibi der- hal alçalttır cümlesini bitirince de göz- leri önüne dikilmiş olarak hareketsiz kaldı. Kent onu bu sabit fikirden kur- | tarmak ıçın ıert bn- seale ıordu ci gönderilmesini isteyip ıatemad"' y —İlunmasına mühtac olduğuna derhâ di. ) Madmazel Patton içeriye girdiği za-|| büyük bir korkuya yer vermişti. Polis| şefi bu korkuyu onun gözlerinde, tit-| — Gördüm, odanın kapısı altından ' | Osman). — Siz neredeydiniz ? | — Odada, yatağın kenarına otur muştum. — Hangi yatağın? . — Madam Arnold'un yatağının. — Orada ne yapıyordunuz? — , — Madam Arnold'un - kendisitf' büsbütün yalnız hissetmemesi için ye'| nına gitmiştim. Yanında birisinin bü | lunmasına mühtaçtı. Şimdi ise., — Sözünü kesti. Kent sordu: — Tekrar yanına gitmek lâzım #u diğini mi düşünüyorsunuz? Genç kız mırıldandı; — Hayır.. şimdi onu artık hiç kıü' se teselli edemez. — Madam Arnold'un odasına 96 vakit çıkmıştınız? N — Hemen arkasından. — Sizi kapıda bıraktığım zaman, dan itibaren anlatınız. Eve qırmıştml'ı sonra ne oldu ? — Sonra Madam Arnold :)ıilaıııınî çıktı. — Sizden kendisine refakat etmel“ zi istedi mi idi? — OR, hayır, fakat yanında bınj ne mühtac olduğunu biliyordum. — Kocası ile konuştu mu? — Hayır. Sadece kocası bir | | | sormuştu, o kadar biçare bir tavıî? (hayır) dedi ki yanında birisinin bu * hükmettim. : — Bu, bizzat Madam A:rnolii' Ğ sözlerini nakzediyor. Madmazel Patton omuz silkti. V'i yorgun bir tavırla: ü — Size öyle geliyor, dedi. Fakat| vaziyetin benim dediğim gibi olduğ!'| nu her hangi bir kadın anlamakta gü$f lük çekmez. Kent başını salladı: —— Orada bülünan eskeklerin 'de atf lamış olduklarını hükmediyor musu. nuz? Genç kız bir derece sabırsızlıkla «& vab verdi: < — Hayır. Her halde kocasının an lamamış olduğuna eminim, zira «t rım yalnız kalmak istiyor» dedi. ğ — Pekâlâ, sizin odaya gi-rdiğinî, kim gördü? — Hi çkimse. Herkes aşağıdaydı V Ğ 'Mösyö Arnold viski getirmeye gıtm'! Mti | — Madam Arnolda iltihak eımekî!î ' 'tediğinizi kimseye söylemiş mi idi * niz? (Arkası Wh Nöbetci | Eczaneler j Bu gece nöbetci olan eczaneler şuılır b dır : İstanbul cihetindekiler : j Aksarayda : (Şeref). Alemdarda ! ( Rıza). Bakırköyünde : (Merkez). mtta : (Asador Vahram). Emınönün#f (A. Minasyan). Fenerde : (Hüsameddin)" Karagümrükte : (Kemal). Küçükpazar * da : (Necati). Bamatya Kotamustafapi” | şada : (Ridyan). Şehremininde : &İ' Hamdi). Şehzadebaşında : (Üniyersiteh Beyoğlu cihetindekiler : K Galatada : (Yiçopulo). Hasköyde : (Nİ” | sim Aseo). Kasımpaşada : (Müeyyedi" || Merkez nahiyede : (Matkoviç, 10). Şişlide : (Pertev). Taksimde * dW mal Rebul). Üsküdar - Kadıköy ve Adalardakiler * | Wda (Şinasi). Heybelide : (2W | ; Kadikiy Müuvakitithanede : g M) Kadıköy Söğütlüçeşmede : Üsküdar İskelebaşında : (M J _%î

Bu sayıdan diğer sayfalar: