Fenni _B;hlaler f Kimya tüccarlarını korkutan bir keşif Ağaçlara ârız olan haşeratı - elektrik vasıtasile yerlerinden dışarı çıkarmağa muvaffak olan bir çiftçi keşfi sayesinde sür'atle zengin oldu Nevyorkta çıkan Secience and Me - canics gazetesindn : Ziraatte, ağaçları ve nebatatı mah - veden haşarat ile asırlardanberi müca- dele edilmektedir. Yapılan bütün tec- — rübelere rağmen henüz kat'i neticeler — alınmamıştı. Kimyevi maddeler ağaç- ları için için kemiren haşaratın hakkın- dan gelemiyordu. Fakat nihayet yeni bir usul bulunmuş, ve haşaratı izale e- — decek kat'i bir çare elde edilmiştir. Bu bure oloktriktir. Tesadüfen keşfedilen bu usulün — mühim faydaları görülmüştür. Bir “kere bütün haşarat, tabil sürfeler müs- tesna, ağaçları ve nebatları terk ede » zek meydana çıkmakta ve elektriğin tesirile de derhal ölmektedirler. Kıymetli eşyaları beyaz toz haline ilrağ eden ufak böcekler de aynı su - retle imha edilmektedir. Elektrikle haşaratı öldürmek usulü- nü Kansaslı bir çiftci keşfetmiştir. O — da kendi oğluyla bir arkadaşının gayri şuurt olarak yaptıkları bir işden mül- hem olmuştur. Çiftci, bir gün oğluyla bir arkada - şının, çürümüş bir tahtanın içindeki böcekleri otomobilin. manyetosuna bağlanmış iki tel ile dışarı uğrattıkla- rını görmüş, hâdisenin üzerinde biraz imali fikir eyledikten sonra: bu nevi böceklerin, elektrik ve manyetik kuv- — wetlerin tesirine dayanamadıkları ka - — maatine varmış, ve bazı tecrübeler yapa miş. Evvelâ bir incir ağacını müsbet ve menft cereyanlı elektrik tesirine tut« muş, aradan beş dakika geçmeden, a- ğgacın kovuklarındaki bütün haşaratın, yavaş yayaş dışarı çıktıklarını ve sapır sapır yerlere döküldüğünü müşahede etmiş, Bunun üzerine derhal bir âlet ya - parak işe başlamış; bazı mühendis ar- kadaşlarının da yardımını görmüş, işi genişletmiş. p Şimdi 50 metre murabbar dahilin - de kullandığı elektrik şuâr ile o mubit içindeki ağaçların ve nebatların için - deki bütün haşarat ölüyormuş. Tabit âlet fevkalâde rağbet gör - müş, eczayı kimyeviye tacirlerinin yaptıkları mukabil propagandalara ve elektriklerin bu ağaçları mahvettikle - rine dair söyledikleri sözlere rağmen: satış artmış, ve çiftci, çiftciliği bıraka- rak, işi elektrikli haşarat âleti tüccar- lığına dökmüş. Bu işde oğlunun en mühim hisseye lâyık olduğunu gören babası kurduğu işin yarısında oğlunu kendişine şerik etmiştir. Âletlerden şimdiye kadar 72 bin ta- ne satılmıştır. Pek basit ve masrafsız olan bu âletler yüksek fiatla satıldığı için büyük kâr bırakıyormuş. Kansas belediyesi çiftçinin şerefine büyük bir merasim yapmağa karar ver- miş, ve kendisine Ziraatın Kurtarıcısı Tâkabını teveccüh etmiştir. “_Snn Posta,,nın edebi tefrikası : 25 ş şarıya bir şey sezdirmeden aynı soğuk, monoton sesle okudu.. okudu... * 4Muallâyı ben böyle mi görecek - — timl»r — Yüzlerce defa kendi kendine tekrar- — kadığı bu cümle, oteldeki odasında kal- — dığı vakit Ekremin ağzından bir feryad * gibi çıkarak bütün benliğini saratı. «Muallâyı ben böyle mi görecek - timt» Zavallı Muallâ, zayallı talihsiz kı - zım benim! Senelerdenberi onu hatırladıkca, “hodbin bir teselli gibi kendi kendisi - ne: — Evlenmiş.. mes'ud olmuştur.. o- nun gibi bir kız elbette hayatta lâyık olduğu saadete kıı.ıuşur Diye tekrarlayıp durmuştu. Demek bu hodbin düşüncelerinde aldanmıştı; demek o, kırılan hayatını yeniden yapmak istememişti hal — Ekrem, fekir bir kız - olduğum Ve genç kız içinin kasırgasından dı- rum. Fakat sende bu iğrenç duygula- rın kökleştiğini gördüğüm için gö - zümde ne kadar alçaldığını bilsen! Git Ekrem, senden iğreniyorum ar - tık; çekil, bir daha buralara gelme! Seni artık görmek istemiyorum. Bu sözler ve Muallânın ince çocuk sesi senelerle sonra Ekremin kafası- nı demirden bir çekiç gibi dövüyordu.. Şimdi bu kafadan ateşler — fiışkıracak sanki... O bugün ne kibar, ne güzel.. ne mağrurdu! Önun sesinin tatlı ahengi- Dün Iki genç Tramvay altında kaldı (Baştarafı 1 inci sayfada) man oğlu Orhan tramvay Samatyadan ı Yedikulede oturan 13 yaşında Süley le karışarak tatlı bir tezat yapan aöz-| leri şimdi kulaklarında — uğuldıyarak başının içinde vızıldıyordu: «Madde: 5, — Madde: 6 — Mad- de: 7... Böyle tam manasile bir iş kadını o- labilmek için mutlaka onun seneler - denberi bu hayata alışkı nolması lâ - zımdı. O halde demek Muallâ seneler var ki çalışıyor, kendi hayatını kendi kazanıyor. — Artık kimsesiz kaldım Ekrem.. » « geçerken arka vagonunun ön sahanlı- ğina atlamak istemiş, müvazenesini kaybederek vagonun altına yuvarlan- mış ve sağ bacağı diz kapağı üzerinden kesilmiştir. Yolun ortasında kanlar içinde baygın bir halde kalan Orhan derhal gelen imdadı sıkhi otomabili ile Cerrahpaşa hastanesine kaldırılmıştır. Gencin hayatı tehlikededir, Diğer vak'a da şudur: Dün Tünelden Şişliye gitmekte olan 411 numaralı vatmanın idaresigıdek] tramvay arabasının arkasına takılan kahveci Yakonun 19 yaşındaki oğlu Sami müvazenesini kaybederek yere yuvarlanmış, başından ağır surette ya- ralanmıştır. Genç Beyoğlu Zükür has- tanesine kaldırılmıştır. Viyana Konferansının akisleri Baştarafı 1 inci sayfada) Bükreş ve Prag teştiki mesat arzula- rını açıktan açığa ihsas etmektedirler. Viyana, 8 — Kont Cianonun ziyare- tinden bahseden Noye Fraye Presse ga zetesi diyor ki: Avüsturya, Macaristan ve İtalyanın müstakbel konferanslara âlem tarafın dan gösterilecek alâkadan hiç bir endi- şeleri yaktur. Viner Noyste Mahrihten, Roma paktlarının henüz genişletilme- sine imkân hâsıl olmamışsa bunun bu paktları imza edenler için bir muvaf- fakıyetsizlik olmadığını, engellerin baş ka tarafta yapılan bloklar sisteminde aranılması lâzım geleceğini bildirmek- tedir. Habsburglar ve Fransa Paris, 8 (A.A.) — Habsburg hâne- danının yakında iade edileceği hakkın- daki Şşayialar üzerine, salâhiyettar mahfeller, Fransanın tamamen Küçük Anlaşmanın hattı hareketine uyacağı hatırlatılmaktadır. Bununla beraber, son aylar zarlında bu kususta hiç bir görüşme vâki olmadığı gibi Küçük An- laşma devletleri de Fransa nezdinde bu hususta hiçbir teşebbüste bulunmamış lardır. Bulgaristandan 1600 göçmen geldi İzmir, 8 (ALA.) — Bulgaristandan gelen 1,600 göçmen Urla tahaffuzha- hesine çıkarılmışlardır. Bunların sıhhi vaziyetleri tetkik edildikten sunra bir kısmı Manisa vilüyetine gönderilecek bir kısmı da İzmirin mühtelif,kazaları- na sevkedileceklerdir. :— Bedia ile ben birbirimize sarılarak ya- şıyacağız. Güya bu sözler üzerinden senele - rin ağırlığı geçmemiş gibi, onun be- linden sarkan pembe bir kordelâyı si- nirli parmaklarile didiklediğini görüyordu sanki... O gün o, pembe margizet entarisile ne kadar ince ve güzel bir çocuktu! hâlâ — Bay Taylan, yemeğe sizi bekli- yorlar. — Yemeğe inmiyeceğimi ve ye - mekten sonra da kendilerini göremi - yeceğimi söyleyiniz. Affetsinler, biraz rahatsızım, hemen yatacağım. Sinirli ellerile kıravatını, yakalığı - nı söküyor: bir dakika evvel yatağı - na girmek için hasta bir sabırsızlık gösderiyordu. Lâmbayı söndürdü.. Serin çarşaf - lar arasına vücudunu gevşek bir tem- bellikle bıraktı. Artık kudretli iş adamı.. Etrafında- kileri titreten büyük patron yok ol - muştu... Şimdi yalnız Ekrem vardı... Kanlıcadaki tahta yalının rıhtımında, salıncaklı iskemlesine yaslanarak göz- lerini kapıyan ve bin bir hayal peşin- de dolaşan genç adam gibi zayıf va iradesiz Ekrem. Boğazın açıklı, koyulu, mavili, ye- şilli suları kirpiklerinin arasından sü - zülüyor... Gözlerinin önünde, bu renk- t lçııı artık benimle evlenmek isteme -| Ablamın ölümünden sonra dayanacak |lere karışarak bir şerit gibi bütün genç- in yorum senden ayrılıyo- lıı yqnın yok.. Buııdııı sonra küçıık liği karma hrıçık lııtırıhılı heyııınuı Nıımıyı evlım:ıık yalıdan ıyıılnup a| Zor (Baştarafı 1 inci sayfada) da gezerken bir gün evvelden yağan Şiddetli yağmurların sürükleyip getir- diği moloz yığınları arasında askerlik- ten ayrılacağı sırada kendisine verilen ymaden kömürüne benzer taşlar bulmuş ve bu taşları Köseağacı değirmeninin o cağında yakarak şüphesini gidermiş - tir. Maden kömüsü taşlarını bulan U- zun Mehmet hiç Kimseye renk verme- den madenin kaynağını araştırmış; o gün ve ertesi gün Dereboyunda ak- şama kadar uzayan zahmetli bir araş- tırmadan sonta bu maden kömürünün koptuğu damarı bulmuştur. Uzun Mehmet, bu keşfini saraya bildirmek için dağarcığını sırtına sar- mış ve kiymetli yükü ile karadan İs- tanbula gitmiştir. Saray, Uzun Mehmedin memleket ölçüsünde çok büyük değeri olan keş- fini, kâşife küçük bir mükâfat vermek suretile karşılamıştır. O sırada padişah ikiâci Mahmut namına Ereğlide hüküm “süren (Mü-| tesellim) Uzun Mehmedin keşfini ve bu yüzden saraydan gördüğü iltifatı çekemcmış. burnu ucundan bir servet “Samsunda Maarlf hareketleri Zon uldagın Bayramı hazinesini meydana çıkarıp kendi hat i beri olmadan saraya götüren koca kâ* şifi, İstanbula adamlar göndermek sü* retile Leblebici hanında öldürtmüştür. Uzun Mehmet keşfile memlekete tükenmiyen bir hazine verdiği halde Osmanlı imparatorluğu bu hazinederi istifadeyi keşiftön 19 yıl sonraya yani 1848 yılına bırakmış ve bu servettei istifadeyi ancak o zaman düşünebil mMiştir. Madenin — keşfinden sonra Uzun Mehmedin adı kısa bir zamanda unu” tulmuş, keşfini kanı ile sulayan Türk gencinin hattrası silinmiştir. Zonguldak Halkevi, kuruluşundan sonra bu hâdiseyi ele almış, uzun ça: Lışmalardan sonra Uzun Mehmet tarar fından ilk maden damarının keşfi ta rihini 1932 senesinde, 1829 senesi 8 ikinciteşrin olarak tesbit etmiştir. İşte o gündenberidir ki Uzun Meh: met milli bir kahraman olarak anılı- yor ve Uzun Mehmet günü Zongul- dakta bir bayram olarak kutlulanıyor. Kömür bayramı Ereylide de törenle kutlanmış ve bir heyet uzun Mehmedir. Kestanecikteki köyünü ziyaret ederek — çelenkler bırakmıştır. Kızılcahamamda Kızılcahamam (Hususi) — Kaza- Samsun (Hususi) — Son elde edi- İmızda ani surette zuhur edeh ve em « len istatistiklere nazaran Samsunda sali şimdiye kadar görülmemiş olan — 145 mekteb, 249 muallim ve 13,331 |bir fırtına ortalığı gece gibi muzlim — talebe mevcuttur. Burilardan başka bu yıl Bafrada İsmet İnönü, Alaçamda ve simsiyah bir hale sokmuş, bardak- ıtuıı boşanırcasına bir yağmuru müte- — Merkez, Samsunda 23 Nisan adile 3|akip müdhiş - tarakalarla âfet haline mekteb daha inşa ettirilmiştir. Bunlardan başka 5 köyde yeniden millet mektebleri tesis olunmuş ve ka- za merkezlerinde de bunların adedi arttırılmıştır. Son bir yıl içinde millet mektebleri- çıkan bir rüzgâr ortalığı birbirine kat- miş, yeni kurulan elektrikli araba fab> rikasının üstündeki oluklu saç levhaları sökmüş, yüzlerce metre mesafeye u- latmış, bir çok binaların kiremitlerini u- çurmuş halkı havf ve harasa uğratmış nin birinci devresinden 105 kadın, 749|Bereket versin fırtına çok sürmemit erkek, ikinci devresinden 1348 vatan- daş diploma almıştır. Samsunda iki, Vezirköprüde 1 ve Hıv:ıdı iki olmak üzere mevcud & 9665 kitab mevcuttur. Bu kütüphanelerde - son bir yıl içinde tetebbuatta bulunanlar sayısı da 96033 tür. Dörtyol umumi meclisi toplantısı Dörtyol (Husust) — Umumi mec- lis teşrinisâni toplantılarına başlamış- tır. Belediye reisi fennt helâ, kantar, belediye gazino ve oteli, yeni yapılan ancak yarım saat kadar devam ettik- ten sonra hava sükünet bulmuştur. Biga yangın yerleri imar ediliyor Biga (Husust) — Yangın yerlerin- de bir çok yeni ve güzel binalar yap - tırılmaktadır. Kış gelmeden örtülecek 20 den fazla yapı — vardır. Dağlardan her gün mamul — tomruk — keresteler — in- dirilmekte, — şehir — bıçkıcıları — ta- rafından — biçilip tahta ve ağaç ya- pılmaktadır. Bir yandan da müteaddid tuğla ve su yolları, kuyu ağızları, yıkılacak ev-|kiremit ocakları mal çıkarmakta, şeh- ler ve yapılacak elektrik tesisatı hak -İrin ihtiyacını temine — çalışmaktadır. kında izahat vermiştir. Su parası hakkında bir çak münaka- Bu faaliyet devam ettikce şehirde bir yıla kadar yangın yerinden eser kalmı- şalar olmuştur. Celse tâlik edilmiş -|yacak, Biga modern bir şehir parçası tir. içinde çözülüp dolanıyordu. * Ekremin bebası, gümrük memuru Bay Hasan, Kanlıcalı Bay Mehmedin kızı Münire ile evlendikten sonra bir daha Kanlıcadan ayrılmamış ve ka - yınbabasının ölümünü müteakip bü - tün bütün karısının yalısında yerleş - mişti. Hattâ, sekiz çocuğile bu küçük ya- hya sığışmadıklarını söyleyip — bir düziye sızlandığı halde, Bayan Münj- re kocasını Kanlıcadan ayrılmağa de- gil, başka bir eve taşınmağa bile razı edememişti. Ekremin çocukluğu yedi kardeşi a- rasında patırtılı, kavgalı, hastalıklı ol- duğu kadar eğlenceli geçmişti. Hepsinin küçüğü olduğu için anası ve babası onu çok şımartmışlar, ağa- beyleri ve ablaları da en küçüklerini en çok sevmişlerdi. Bu sebepten Ekremin hayatı öteki kardeşlerininkine benzmemişti. Babalarının parasızlığı yüzünden iyi tahsil göremiyen ağabeyleri ve ab- laları, akılları başlarına geldiği vakit onu okutmak, onu kendilerinden üs - tün yapmak hevesine düşmüşler ve bunun için en büyük fedakârlıklardan bile kaçmamışlardı. Ekremin çocukluğu ailesinin en mes'ut zamanına rastlamıştı. O daha yedi yaşına varmadan büyük ağabey- haline gelecektir. lardı. Nazmiyenin Bebekte: zenginliğile meşhur Sami Paşanın oğlu ile evlen mesi aile hayatında büyük bir deği - şiklik yapmıştı. Ekrem, gizliden gizliye en çok sev- — diği Nazmiye ablasının düğününü ço- cukluğunun en parlak bir masalı gibi — hatırlıyordu: Aylarca Kanlıca ile Bebek arasında sandallar işlemiş, Bin bir çeşit gü- zel eşya bir evden ötekisine nakledil- mişti. Bu gidip gelen sandallarla be - raber o da günde bir kaç defa Boğazı aşar, iki ev arasında mekik dokuyor - muş gibi gidip gelirdi. Hele ablasının evinin bahçesi ço - cuk ruhunu hayretler içinde bırak - mıştı. — Ne kadar çok ağaç o anne... O « rası bahçe değil, âdeta bir orman. A - gaçların sayısını bulamıyorum, Ya çiçekler! Kaç renkte, ne kadar çeşit çiçek var carda? Bahçıvan ko - parmama izin vermemişti amma eniş: tem ona darıldı: — Biırak Salih, çocuk istediği kadar çiçek koparsın! Yenileri biter.. Üz - me yavrucağı. Nazmiyenin telkinile olacak, eniş- tesi de onu öteki kardeşlerinden çok sevmişti: — Bu çocuk büyürse büyük bir a» dam olacak... Zeki ve uyanık bir oğ- si Fethi, onun arkasından Orhan ve|lan! (Aıhıı—) ae e