9 Kasım 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

SAT Mogol ordularına korku ve dehşet salan bir şeyh AA Kalburcu Mahmut: - Heeeeyy!.. Ben şeyh oldum. Şimdiye kadar Allahın emrini bekliyordum, şimdi emir aldım. Kayıbdan haber veririm. Hastaları iyi ederim !..,, diye bağırdı - Cengizden sonra sırasile oğulları Ok- tay ve Çağatay hükümdar oldular. İki- si de çok sevişirlerdi. Hele Çağatay bü- yüklerini saymakla meşhurdu. Hattâ henüz Oktay imparator olduğu sırada bir gün atla gezinti yaparken ona: — Haydi bir yariş yapalım. Hangi - mizin atı geçecek? Bahsederim ki be- nimki senin atı geçecektir. Dedi. İkisi de biraz sarhoştular. Koşuyu Çağatay kazandı. Fakat o akşam sara- du: — Ağabeyime karşı hürmetsizlik yaptım. Yazıklar olsun bana, Bir hü - kümdara yarış teklif edilir mi? Diyordu. Ertesi gün erkenden zabitlerle bir - likte Oktayın sarayına gitti: — Dün sana saygısızlık yaptım. Ce- zam ne ise razıyım, İster dövüş, ister öldürün! Dedi. - Oktay gülümsedi. Onun sırtını ok- şadı : . — Kardeşim, ben senden hiç bir say- gisizlik görmedim. Fakat böyle sanı - yorsan bağışladım. Çağatay, affedilen her hangi bir suç- lu gibi hükümdarın eşiğine yüz sür - dü ve: — Hakan Çağatay'ın hayatını bağış- ladı. Bunun için eşiğe yüz sürdü,. Diye tellâllar bağırtarak Oktaya (do- kuz kere dokuz Jat verdi. Oktay öldüğü zaman onun yerine Çağatay hakan oldu. * Çağatay Çin boyundan —Anadoluya kadar uzayan geniş imparatorluğu, vezir (Mahmud Yalvaç) a idare etti- riyordu. Mahmud Yalvaç Cengize ve Oktaya da büyük iyilikler yapmıştı. Bu âlim ve akıllı vezirin sayesinde Bu- hârâ, Hive ve Semerkand havalisi çok güzel bir hale geldi. Zengin ve ma- "mur oldu. " Bu sırada Buhârâya üç saat kadar u- szakta Tarab köyünde Mahmut adında bir adam vardı. Kalbur yapar, satar ve pek zavallı bir hayat yaşardı. Bu yaşa- yış onu sıkıyordu. Etrafta muska yaza- tak, nefes yaparak, dua ökuyarak ra - hat rahat geçinen ve yaşıyan, zengin olan bir çok şeyhleri-görüyordu. Ön - ların cahil oluşlarından cesaret aldı: — Ben niçin olmayım? Dedi ve dükkânımı kapadı, kalbur - larını bir tarafa attı: — Heeeeyy!... Ben şeyhi oldum. Şim- çdiye kadar Allahın emrini bekliyor - sdum, Şimdi emir aldım. Gaibden ha - -berler veririm, Hastaları iyi ederim, Diye bağırdı. Sahiden de felce uğrayan bir iki kişi “birkaç sar'alıyı iyi etti. Hemen şöhreti yayıldı. Etrafımna çömezler toplandı ve bunlar yuvarlandıkça büyüt bir karto- “u gibi az zamanda çoğaldılar,. ya dönünce yarışı yaptığına pişman ol- | Tarab köyü az zamanda koca kasaba .gibi kalabalık oluyordu. O mıntakanın inzibat işlerine bakan Mogol zabiti bu kalabalıktan şüphelen- di. Vezire bildirdi. Mahmut Yalvaç işin aslını anladıktan sonra : — Bü adamı sessizce ortadan kaldı- rın! Diye emir verdi, Mogol zabiti Şeyh Mahmuda gitti: — Seni Buharaya götürelim. Orada- ki ahali de senden yardım görsün! Dedi. Alıp yola çıktı. Bir dere içine girecekleri sırada askerler Şeyh Mah- mudun etrafını saracak oldular, Cahil plmasına rağmen zeki bir adamdı. İsi derhal kavradı ve gözlerini Mogol za- bitinin gözlerine saplar gibi baktı: — Bu fena maksattan vazgeç. Yoök- ga görünmez bir el ile gözlerini oydu- Furum, Diye bağırdı. Mogol zabiti bu adamın gaipten ha- ber aldığına hemen inandı. Korktu ve birşey yapmadı. Dünkü kalburcu şimdi büyük bir sa- raya misafir edilmişti. Kimi topallaya- v (rak, kimi sedyeler ve yataklar içind.e kimisi de yürüyerek yüzlerce sar'alı ve felce uğramış hastayı oraya getiriyor- lardı. Şeyh Mahmut sarayın taraçasına çıkmış, okuyup üflediği bir suyu hal- kın üstüne ağziyle püskürüyordu. Fakat Mogollar onu öldürmek kara- rından vazgeçmemişlerdi. Mahmut bu- nu öğrendi ve hemen Buharadan kaç- ti. Şeyh Mahmüut Buharadan birkaç sat at uzakta halk tarafından görülünce on- lara : — Beni rüzgâr buraya attı. Dedi. Halk onu şehre götürmek istediler. Şeyh Mahmut ahaliye ateşli bir nutuk söyledi: — Yeryüzünü dinsizler kapladı. On- ları yoketmek için daha ne bekliyorsu- nuz? Silâhlarınızı alın ve arkamdan gelin. Buhara üzerine yürüdü ve alkışlarla şehre girdi. Mogol kumandanı ve aş- kerleri kaçtılar ve Mahmut ertesi cu- ma günü camide kendi adına hutbe 0- kutarak Han oldu. Zenginlerin evleri- ni yağma ettirdi ve o gece büyük bir ziyafet verdikten sonra sabaha kadar kadınlarla eğlendi. Çömezleri onun yı- kandığı suları vazolar içine koyuyor, hastalar için saklıyorlardı. Şeyh Mahmut Buharanın âlimlerini ve zenginlerini getirtti. Hepsinin yüz- lerine tükürdü ve dayak attırdı. Fakat bunun sonu nereye varacaktı? Mogol- lar elbet bir ordu göndereceklerdi. Ya- nındakiler bu korkuyu ona açtılar Şeyh Mahmut pencerenin önüne geldi ve o- na karş$ıdaki ovayı gösterdi: — Benim görünmez askerlerim var. Sana görünsünler şimdi. İste.. Görmü- e ee t ada n M yalarz Bize Neler anlatır? Londralı bir banka memuru gördüğü bütün rüyaların doğru çıktığını iddia ediyor Londralı bir banka memuru olan Mister Felps, şâir ruhlu, hülyalara dal- mayı seven — bir adamdır. Bir ban- kada kâtip olma- sıma Yyrağmen, ra- kamlarla zihnini yoracağına, def- terlere alacak ve verecek hesapla- rını geçireceğine, önündeki karala- ma defterine ve- miller — dökmeyi tercih eder. İşte Mister Felps, şimdi de, rüya- nın bir hayal ve manâsız bir uyku hâ- disesi olmadığını iddia etmektedir. Bu iddianın ne suretle vücut bulduğunu anlatmaktadır: Mister Felps, yaz, kış kırlarda do- laşmayı seven bir adamdır. Bu gezin- tilerinin birinde, müthiş bir yağmura tutulmuş, fakat sığınacak bir yer bu- lamadığı için yoluna devam etmiş, sırsıklam bir halde evine dönmüştür. Hemen o akşam da şiddetli bir titre- me ile yatağa düşmüş ve tamam 18 ay hasta yatmıştır. Hastalığın pek ağır olmıyan devre- lerinde zamanını kitap ve mecmua o- kumakla geçirmiştir. Hastalık uzun sürdüğü, artık - okunacak kitap ve mecmua da kalmadığından kendisine başka bir meşgale aramış ve bulmuş- tur. Bu meşgale sık sık gördüğü Tü- yaları günü gününe deftere kaydet- mekten ibarettir.. Mister Felps böyle- likle defterine 250 tane rüya kaydet- miştir. Felps'in iddiasına göre bu rü-; yalardan yüz on tanesi de noktası nok- tasına aynen çıkmıştır. Mister Felps bir kere tüyasında, kendisini tayyarede bir sediyede ya- tarken görmüş, ve tayyare yoluna de- vam ederken önüne birdenbire bir dağ silsilesinin çıkmasile korkarak uyan- mıştır. Bu rüyadan bir iki ay sonra dok- torlar Felps'e İsviçreye gitmesini tav- siye etmişler. Tayyare ile İsviçreye nakledilen Felps, Cenevre — yolunda, rüyasında gördüğü ayni dağın, tayya- renin önünde meydana çıktığını gö- rünce, rüyasının doğru çıktığına inan- miş. ş Raşka bir defa da, gene rüyasında bir tren istasyonunda dolaşırken, bir kitapçı dükkânının camekânında açık duran bir kitap gözüne ilişmiş, bu hâ- diseden bir sene sonra da, artık iyile- şen Mister Felps, Londra tren istas- yonlarından birinde, rüyasında gördü- ğü ayni kitapçı dükkânının camekâ- nında ayni kitabın ayni sayfasına gö- zü ilişmiş, bu rüyanın da aynen doğ- ru çıktığına inanmıştır. Bir gece de, arkadaşlarından biri- sinin kendisine 25 İngiliz liralık kül renkli bir çek uzattığını görmüş.. ara- dan bir müddet geçmiş, rüyasında gördüğü arkadaşı bir gün kendisini zi- yarete gelmiş ve söz arasından baba- sından 25 İngiliz liralık bir çek aldığı- nı söylemiş ve çeki de göstermiş, Bu da, rüyasındaki çekmiş. Daha bunun gibi nice rüya vak'a- larını sıralayabileceğini söyleyen Mis- ter Felps: Rüya hakikattır. Yalnız, bir nokta var: İnsan tenbellik etmeyip, gördük- lerini kaydetmeli. İşte o zaman, istik- balimizin bize neler göstereceğini an- lar ve ona göre tedbirler alabiliriz, de- mektedir. Mister Felps . yoör musun? — Göremiyorum. — Vay domuz oğlu?. Niçin görmü- yorsun? Vurun şunun boynunu!.. — ÂAman, görüyorum. — Hah şöyle... Orada bulunanların hepsini pencere 22 | âşık olan Nikâhta — davetliler bir telgraf geldi, genç, yaşındaki de şimdi sevgilimle evleniyorum, Allah de seni mes'ut etsin,, diyordu ikanlıya zengin bir dulun başına gelenler x x » toplanmışlardı, damaddan 42 lik nişanlısına: “Ben Madam Uoroti Madam Gregor ile kızı, İngilterede Bexhill'de bir otel işletmektedirler. Ka. zançları ve bittabi keyifleri yerinde - dir. Komşuları, kendilerini saymakta, sevmekte, ve bu âna kadar da uygun - suz bir hallerine de rastlamadıkları için eş dostlarına, bu ana kızın otelini tav- siye etmektedirler. Otel, tam manasile bir otel olmaktan ziyade, çok odalı hu- susi bir ev manzarası arzetmektedir. İşleri yüzünden Bexhill'e gelen yolcu - lar, hemen madam Gregorun oteline koşmakta, ve sanki öz evlerinde imiş gibi rahat etmektedirler. Madam Gregor, bembeyaz saçları, müşfik tavirlarile oteli idare ediyor, 42 yaşındaki kızı Doroti de, iyi kalbliliği uysallığı ve neş'esile şöhret kazanmış bulunuyordu. Dindar bir hıristiyan 0- larak tanılan ve hiç bir pazar kiliseye gitmemezlik etmiyen Dorotinin gön - şa gelinceye kadar, bir çok dıkıntılara katlanmış, koca yüzünden derdlere gir- miş, hele ilk kocasını yirmi beş ya - şında kaybedince deli divane olmuş - tu. Zaman her şeyi unutturur, derler. Do roti de hayatının bu en şiddetli acısını yavaş yavaş unutmuş fakat, gönlü ge- ne taze kalmış, ve her an içinden yeni bir heyecanı beklemiş, Fakat bu türlü hislerin meydana vuruluşu, dar zihni - yetli muhitte ayıb sayılacağı için, ar - zularını içinde saklamış, ve yalancı bir neş'e ile kendisini avutmuştur. Lâkin mukadderat en büyük hâkim- dir. Günlerden bir gün, ötele yeni bir müşteri gelir. Bu müşteri, genç, güzel ve yakışıklı bir delikanlısır. Üniversite talebesidir. Uçarı bir çapkındır. Gözü daima etraflarda, yeni yeni sergüzeştler peşindedir. Doroti uyumuş sandığı e- mellerin bu delikanlının — şahsında tomurcuklandığını sezmiş, ve delikanlı- önüne getiriyor ve ayni şeyi yapıyor- du. İsterlerse görmesinlerdi. Ya boyun- ları vuruluyor, yahut canları çıkasıya dayak yiyorlardı. Mogol kumandanı civardaki askerle- ri de toplıyarak Buhara üzerine yürü- yordu. Şeyh Mahmut orduya karşı çık- tı. Ne zırh kuşanmış, ne de silâh almış- tı. Bu sırada ufuk kararıyordu. Şeyh Mahmut adamlarımna : — Şimdi bir fırtına çıkaracağım ve Ebabil kuşları Mekkeye hücum eden filleri nasıl mahvettiyse Mogolları da havaya uçuracağım. Dedi. Şimşekler çaktı, gökler gürledi ve or talık allak bullak oldu. Mogol askerleri arasında da onun ke- rametine inananlar pek çoktu: — Bu fırtımayı Şeyh Mahmut yaptı. Bize gökten belâ yağdıracak! Diye kaçtıları. Şeyh Mahmudun adamları onları ko valadılar. Birçoklarıni öldürdüler. lünde garib arzular yok değildi. Bu ya-| Dorotinin sevgilisi nın etrafında pervane gibi dolaşmıya başlamış. Eski kocasından oldukca mü- him bir serveti bulunan 42 lik dul, her — fırsattan istifade delikanlıya açılmış Delikanlı da kaşığına yağlı bir kısme - tin düştüğünü görünce, lâkayd dav - ranmamıya başlamış, bütün şeytanati- ni kullanarak, zavallı dulu avlamış.. Uzün ve herkesten gizli mes'ud bir aşk devresinden sonra 22 yaşındaki genç âşık ile 42 yaşındaki dul evlenme- ge karar vermişler. Ancak müstakbel damad nihayet bir talebe olduğu ve | bittabi parasız bulunduğu için bir müd- det de düşünmüşler. Âdeta genç kızlık heyecanlarını ye ni baştan yaşıyan, dünyayı tözpembe gören ve delikanlıyı delicesine seven Doroti buna da bir çare bulmuş, bütün cihazını kendi parasile hazırlamış, ni- şan yüzüklerini, sevgilisinin iç çama - şırlarına varıncıya kadar, her şeyi ken- ,disi almış. Birlikte fotoğraf çektirmiş.. her şey hazırlanmış. İş, yalnız resmi kayde ve kilisedeki Merasime kalmış Gün de tâyin edilmiş... lin, kaynana damadı beklemeğe başla - jmışlar, lâkin ne gelen olmuş, ne de gi- ,den... Neden sonra, postacının getirdi- ,Bi bir telgraf işi halletmiş, ve bütün ü- ,midlerini bu düğüne bağlıyan 42 lik ge- lin, hemen orada düşüp bayılmış.. tel- gralta şu satırlar yazılı imiş: «Sevgili Doroti; B tığin İyilikleri irttiği ştatlı ânları, en aziz hâtıra olarak ana - cağım., Bugün seninle evlenecektik. ,Her şeyimiz hazırlanmıştı. Ama, beıl' bt Bürüd ei B aldı- ğın yüzüğü, yaptığın cihazları, cici ka- rıma hediye ettim, ve şu anda da onun- la evleniyorum, karımla beraber, se - nin daha bir çok seneler saadetle ya - şamana dualar ediyoruz... Beni affet.» M Fakat Buharaya döndükleri zaman Şeyh Mahmudu bulamadılar. Şeyh Mahmut artık yükünü tutmuş- tu. Her zaman da böyle fırtına çıkarak onu kurtaracak kadar büyük ve iyi te' sadüfler olmıyacağını biliyordu. Bu « nun için topladığı paraları alarak ortar dan kaybolmuştu. Buharalılar : i — Sultanımız şimdilik aramızdan çe: tiyor. Dediler. Onun kardeşleri Mehmet vt Aliyi Reis yaptılar. Fakat bir hafta sonra tekrar gelet Mogollar Buhara âsilerinden yirmi hiâ kişiyi kılıçtan geçirmiş, şehri ele ge“ çirmişti, kalbur bı.raka_ra:k bu — macera * ya atılan Mahmut şimdi — yir * mi bin zavallının ölülerile dolu olafi Buhara kapılarından uzaklarda rahaf ve zengin bir hayata başlamıştı. Turan Caür J