—— — —— '9nnncıt"ew'în 5 ——— — —KX Kocası sancı ile ölürken âşığile şampanya içen Viyana h kadın GU yaşına gelen Greta bu cinayeti, kocasının bütün varını yoğunu elinden aldıktan sonra, 40 yfzşmdaki sevgilisine kavuşmak için işlemiş ,Niyanada altmış yaşında ihtiyar bir ının davası rüyet etmektedir. Bu kadın kocasını kırk yaşındaki sevgili- sine kavuşmak için zehirlemekle maz- Nundur, Avusturya gazeteleri cinayet kkında şu izahatı vermektedirler: Viyanada Kertnerstrasse caddesinin emen ortalarında en mükemmel a - Partmanlarından bir tanesinin bod - Tum katında bir cesed bulunmuştu. Cinayet uzun müddet evvel işlen - Miş olduğu için, cesedin yüzünde tağ- Yirler hâsıl olmuş, ve tanınması müş- külleşmişti. Polis bir taraftan bu cinayetin faili- h arakne, diğer taraftan da apartıma - Nin sahibi olan 58 yaşlarında Hirtl'in Ortadan kaybolmuş olduğunu görü - Yor ve karısı 60 yaşındaki Gretanın ise oOcasını bulmak için her hangi bir te- Şebbüste bulunmadığını müşahede e - derek Gretadan şüpheleniyordu. Viyana gazeteleri, mütalealarını şu şekilde yürütmektedirler: Hâdisenin sureti cereyanına geç - Meden evvel Greta ile Hirtl'in arasın- daki münasebetleri de tetkik etmek lâ- zim geliyor. Hirtl Umumi harbden evvel ve Fransuva Jozef zamanında Hâssa a -| layı zabitlerinden yakışıklı bir deli - - kanlı olduğu sırada sarayda verilen bir resmi kabulde Greta ile tanışıyor. Gre- ta o zaman ilk defa —monden hayata giren genç bir kız olduğu için, parlak üniformalı zabitin karşısında gözleri kğmaşıyor. O akşam dans ediyorlar, birbirlerile tanışıyorlar, tabit sonraları m_ndevu-îar birbirini tâkib ediyor, ve nihayet bir sene kadar süren bir aşk h_nyatından sonra evlenmeğe karar ve- riyorlar. Hirtl'in ailesi evvelâ bu işe razı ol - Muyor, fakat evlâdlarının israrı kar - $isında fazla temerrüt gösteriyorlar. _Nihayet düğün oluyor, Greta ken - disini muhitine fevkalâde müşfik bir Zevce olarak tanitiyor. Hattâ Hirtl'in ailesi bir kaç kere delikanlıya: — Bu kızı almak istediğin zaman Müşkülât çıkardığımız için cidden mü- teessiriz, diyorlar. , Seneler geçiyor.... Fakat maalesef hsanların ahlâkları değişiyor, _ Hirtl karısını fevkalâde sevdiği i - fin, bütün varını yoğunu onun üzeri- Ne yapıyor: nitekim Kertnerstrasse'de- i muhteşem apartıman, cenubdaki bir &ç çiftlik hep böyle oluyor, ve neva- zişkâr Greta bir gün kocasının bütün Mallarına sahib oluyor. Kadın kocasından müstağni kalıp da Onu böylece mahvettikten snra mâhi- Yetinin ters tarafını göstermekten çe - nmiyor,. Artık yaşları hayli ilerlemistir. Hirtl umi harbden sonra askerliği bırak- Mış, ticaret sahasında hayli muvaffak İmuş, fakat sonra buhranın tesirile birdenbire - yıkılmış bir adam oluyor. ü aralık böbrek ve karaciğer hastalık- na da yakalandığı için mariz bir hal | .hyoıı_ Karı koca artık yalnız yatak odala- Tını değil dairelerini bile ayırmışlardır. adam dördüncü katta otururken ÜÜ kanm kiradan ziyan etmesin di- Ye, bodrum katındaki en küçük daire- Ye iniyor. Bir müddet de böyle yaşıyarlar. İn- Se endamlı, sarı saçlı, güler yüzlü, Müşfik Greta artık ortadan kaybol - Müş, onun yerine, abus, kır saçlı, şiş- zlm bir mahalle karısı peyda olmuş - r. lŞİe bu, Greta, münhasıran kocası- Dt sevmediği iddiasile mahkemeye mü- Greta racaat ediyor ve boşanma talebinde bulunuyor. Avuîturyahla—r kolay kolay talâlî kararı vermiyolrar. Hirtl de vaziyeti mahkemede bütün fecaatile anlatıyor, karısının , elinden mallarını ddığını söylüyor, derd yanıyor. bunun üzerine mahkeme kadının yor. İT Kocasından kurtularak zengin b_ır Macarla yaşamak istiyen Greta için tek bir çare kalıyor: kocasını öldür - mek. Ve bir gün kararını veriyor. Koca - sının yemeklerine zehir katıyor, ve a- damcağız ihtilâçlar içinde bodrum ka- tındaki odasında kıvranıp dururken, Greta da yukarda yeni âşığile şampan- ya içiyor. Bu vahsi ve kalbsiz kadının tüyleri ürperten macerası şimdi bütün Viya- nayı işgal eden yegâne mevzudur. Pencereden atılan valiz Lehistanda yaşlı bir yahudi bir gece trenle bir yere gidiyormuş. Ayni kom- partımanda bulunan - diğer bir yolcu da derin bir uyku çekmekte imişler. Bu arada kompartımana göre bağaja verilmesi hesap ederek yahudiye dönüp: cevap alamayınca da: — Size söylediğimi işitmiyor musu- nuz. Eğer cevap vermezseniz valizinizi pencereden aşağı atacağım, diye tek- rar etmiş.. Yahudi buna karşı da sükütu mu- hafaza etmiş, hattâ kontrolörün yüzü- ne bile bakmamış. Müfettiş bunun ü- zerine hiddesinden ateş püskürerek va- lizi kaptığı gibi vagonun penceresin den aşağıya fırlatmış sonra da yahu- diye: — Ey hoşuna gitti mil Kendi ken- dine bu muameleye müstahak oldun. deyince: fütursuzca başını çeviren ya- hudi: — Benim neme lâzım. Valiz benim değildi. Onundu. diye karşısındaki u- yuyan adamı göstermiş. İçkinin zararlarından bahseden bir ayyaş İçkinin vücuda zararları hakkında eserler yazanların, konferanslar ve- renlerin ekserisi hiç içki içmemiş olan- lar ve içkiye tövbe edenlerdir. İçki içenler arasında içki aleyhtarı olanlar bulunmaz.. Almanyada altmış beş yaşında bir doktor, içkinin zararları isimli bir ki- tap neşretmiştir. Bu adam Almanyada çok içki içmekle tanınmıştır. Ve kitap çıktıktan sonra da içkiyi gene terket- memiştir. talebini reddedi - gelen tren kontrolörü ortada gördüğü büyük bir valizin kumpanyanın nizamnamesine lâzımgeldiğini İlk varacağımız istasyonda bu valizi buradan kaldırıp fürgona götür- menizi rica ederim demiş. Yahudiden 'SON POSTA - Kadın asker olunca Aygır Fatma ne yapar? Kadınların cesurlarından kork- mak lâzım, daha cürmü meşhut kanunu çıkmadan genç güzel bir kadının kendisine takılan beş delikanlıya “ Reziller, çıkarsam yukarı ananız ağlar! , dediğini duymuş ve kahveye doğru fırla- yınca, gençler de çil yavrusu gibi korkudan dağılmışlardı. Bundan bir müddet önce Son Pos - tada çıkmış olan benim (ÂAygır Fat - ma) adlı romanımı okuyanlardan bi - tisi dün bana sordu: — Eğer senin (Aygır Fatma) şimdi sağ olmuş olsa idi, kadınlar asker o - lunca kendisi cephe gerisinde hizmete razı olur muydu? Gülerek cevab verdim: — Ben sana sorayım: Razı olur muydu? — Hiç sanmam! — Tabit sanmazsın ya! Tanrının ıssız kırında Arab Zeynel, Topuz Sü- leyman, Yedibelâ Basri gibi üç yaman serseriyi tek başına döve döve onların bastırmalarını çıkaran ve sonradan ih- tiyar halinde elindeki bir sopa ile ti - yatro sahnesine fırlayıp bütün aktör- leri, perdecileri, çalgıcıları, seyircileri birbirine katıp onlara kaçacak delik a- ratan bizim rahmetli (Aygır Fatma) savaşta, cenkte hiç öyle cephe gerisi hizmetlerine razı olur mu? Ve sonra kendi kendime şöyle dü- şünmeğe başladım: Hey gidi rahmetli Aygır Fatma heyi Senin adına bakıp da önceden seni, eli bayraklı, sulu, vara yoğa saldıran, ter- biyesiz ,arsız, yüzsüz ve bayağı bir mahalle karısı sananlar ne kadar al - dandıklarını sonra anlamışlardı. Ve hey gidi rahmetli Aygır Fatma hey, e- ğer senin adını taşıyan o roman, o Za- man (Aygır Fatma) yerine meselâ (Na zenin Ayşe) adile çıkmış name molla- vâri kıtıpiyoz ve harcıâlem bir aşk ro- manı, yahud bayağılık tarafından bü- yükce bir macera hikâyesi olsa idi, şim- di sen de emsali misillü bütün diller « de destan olur, gezerdin! Ben o zaman (Aygır Fatma) yı ya- zarken icabında kadınların ve kızların içinden de babayiğitler çıkabileceğini; iyilik, insanlık, hak, fazilet, uğrunda köşede bucakta ne yaman kadınlar, kızlar bulunabileceğini göz ve gönül önünde tutarak (ÂAygır Fatma) ile bu hususta kendisinden hiç de aşağı kal- mıyacak olan kızı (Zehra) yı romanın en gerçek kahramanları yapmıştım , (Aygır Fatma) nın başçavuş, kızı (Zehra) nın çavuş olduğu bir manga kadın askeri şimdi gözünüzün önüne getirin; bu ufacık manga, cephe ge- risinde değil, cephenin kendisinde ne- ler yapmaz acaba? Aka Gündüzün bazı hikâye ve ro - manları bir tarafa birakılacak - olursa bizim romanların Yyüzde doksan do- kuzu, şimdiye kadar kadını yalnız (Asli), (Zühre), (Şirin), (Şahüzam), (Leylâ) ve nihayet Karagözdeki (Ben- li Leylâ) ve Orta oyunundaki (Şanlı Nigâr) rollerine çıkarmışlar; fakat bi- zim rahmetli (Aygır Fatma) gibi bir (Kurt Ayşe), bir (Kaplan Kezban); bir (Atmaca Hacer) * yaratmışlar- dır. bayiğitliğin tam birer örneği olan o mâhüd (Aygır Fatma) ile bu hususta anasından hiç de aşağı kalmıyan kızı (Zehra) yı nerden bulmuşsan bul - muş, onları romanına kahraman yap- mışsın; lâkin herkes senin gibi, İstan- bul için pek nâdide sayılan o tipleri nereden bulup da meydana çıkarsın ve herkes senin gibi Tanrının günü (İs- tanbul kazan, ben kepçel) deyip bü- tün köşe bucağı fellek fellek dolaşıp böyle enderin enderi tiplerle nasıl şe- refyap olsun! Ziraat bahı'sler Tavuk meraklılarile bir hasbihal Ziraat ile meşgul olan okuyucula - rımızdan aldığımız sual mektublarına ziraatcı arkadaşımız aşağıdaki cevab- ları vermektedir: Bitlenmiş tavuklara çare: S — «Tavuklarımı iyi beslediğim halde ne yumurtlatabiliyor, ne de se- mirtebiliyorum. Bunun sebebi nedir?» C — Tavukların iyi beslendikleri halde hem yumurtlamamaları, hem de semirmemeleri ekseriya tavukların bit- lenmiş olmasından ileri gelir. Bitlenen tavuklar bir türlü rahat edemediklerin- den, aldıkları yemi yok yere harcayıp ne et tutar ve ne de yumurta yaparlar. Böyle tavukların kümeslerine 24 saat bir kükürt tütsüsü verdikten sonra te- miz bir badana yapmalı, Ondan sonra da tavukları hususi bir banyodan ge- çirmelidir: Bu banyoyu hazırlamak i- çin önce bir litre ılık suyun içine üç gram (Flörit dö Sodyom) ilâcından a- Bitlenmîş_ tavul_:lar nasıl temizlenir - Tavukları nasıl semirtmeli ve hangi çeşit tavuk beslemeli C — Tavuklar ya serbest veya ka « palı surette beslenerek semirtilirler:) Kapalı beslenen tavukların çok defa iştahları da kapandığından yarı yolda — semirmekten kaldıkları görülür. Bir yere kapanarak beslenecek tavuklara — onun için daima pek çeşidli yem ye « — dirmek lâzımdır. Bundan başka böyle beslemede tavukların yağı ile eti kaye — naşmadığından lezzeti ve kokusu fe « — nalaşır. Bizce en güzel besleme yolu — tavukları serbest gezmiye bırakaraklk sadece yemlerine fazlâalık — vermektir, — Bunun için başta mısır olmak üzere bila — hassa sofra artıkları ve hele barsak vö işkembe kırıntıları pek elverişlidir. Ge« zinen tavukların iştahları kapanmıya a — cağından verilecek yemi severek yem — ler ve vücudlarına siniştirirler. Yirmi — günlük serbest besi kâfidir. b Hangi cins tavuklar daha iyidir? — Bunu soran okuyucumuza kestir « — me bir cevab verilemez. Her cins ta« — tıp eritmek lâzımdır. Ondan sonra bit- li tavukları bir bir yakalayıp - bu hesab üzerine kararınca hazırlanacak olan - bu ilâçlı suya batırmalı ve elle tüyleri- nin arasını karıştırarak burada iki da- kika tutmalıdır. Banyodan çıkan ta - vukları rüzgârsız bir yerde kurumiya bırakmalıdır. İcafçderse bir kaç gün sonra bir banyo daha yapılabilirse de çok defa buna hacet kalmadan tavuk- ların temizlendiği görülür. Her halde tavukların gezindikleri bahçenin bir köşesinde ince kum, kül ve kömür to- zundan ibaret bir eşintiyi daima bu - lundurmayı ihmal etmemelidir. Tavukları nasıl semirtmeli? S — «Tavukları en iyi semirtme yo- lu nasıldır? » rin enderi a bayanım! Ben daha geçende, yani bu meşhud cürümler kanunu çıkmadan bir kaç ay önce İstanbuldaki tramvay durak yer- lerinden birinde pek genç, pek körpe, pek güzel, pek temiz tirandaz bir ba- yancığın bir babayiğitliğini gördüm ki bu hali orada benimle birlikte gören - lerden hepsinin parmakları ağızlarında kaldı idi. Orada iki katlı yüksek bir kahve vardı. Kahvenin üst katında u- çarı kılıklı dört beş delikanlı oturmuş- lar; gelen geçenlerin bazılarile alay e- diyor ve gözlerine kestirdikleri genç kadınlara da lâf atıyorlardı. Derken, nasıl oldu, bir aralık trtamvay durağına gelen o çok genç, çok körpe, çok güzel, çok temiz tirandaz bayancığa da sözle takıldılar ve galiba sözlerinde tartıyı da biraz aşırdılar. Bunun üzerine kız- cağız birden kaşlarını çatıp gözlerini onlara dikti ve bağırdı: — Rezil herifler, çıkarsam yukarıya ananız ağlar sonra! Kızın bu âni ve çok sert ihtarına kar- şı herkes şaşırdı. Fakat yukardakiler i- şi tekrar alaya vurmak istediler. O za- man küçük bayan hızla kahvenin ka - pısından içeriye dalarken berikiler merdivenleri üçer, dörder atlıyarak o- radan çil yavrusu gibi dağıldılar. Gözlerimle gördüğüm bu vak'adan bir gün sonra duyduk ki bu küçük ba- yan o civardaki maruf bir ailenin ma- ruf bir kızı imiş... Kadın, kız deyip de geçmiyelim dostlar; ben bugünkü kırk altı yıllık hayatımı bile bundan tam kırk bir yıl önce benden bir kaç yaş büyük olan mekteb arkadaşım bir kıza borçluyum. 310 yılının büyük zelzelesinde kız oğ- lan beraber, içinde okuduğumuz o koskoca mektebin altında beni pastır- ma gibi yamyassı olmaktan kurtaran işte o, mâhüd ve babayiğit (Aygır Fat- ma) nın kızı, kabadayı kızı (Zehra) olmuştu. Şimdi demek istediğim şu ki böylesi cephe gerisinden kaçıp, cephe- nin tâ kendisine can atar. | Hangi nâdide a bayım, hangi ende- | vuğun kendine göre bir iyiliği vardır. f Tâkib edilecek maksada göre seçile a — cek cins değişir. Her cins tavuk ken « — di yurduna göre yetiştirilmiş en iyi tas — vuktur. Bizim şartlarımıza az çok uy « — guünlüğü bulunan cinslerin başında — (Legorn) gelir, çok yumurtlar bir ırke — tır. (Rot aylant) cinsi de kırmızı renke — lerile gösterişli bir tavuktur. Hem yus — murtaya, hem semirmeye elverişlidir, (Viyandot) ırkı kışın yumurtlıyanlara dan olduğu için tavsiyeye değer. (Plimut rok) cinsi bizde çok yayılı mıştır. Yavruları çabuk büyür, pilig yetiştirmeğe iyi gelir. Islâh edilmekl şartile bizim yerli tavuklarımız da hef arzuya elverişli tavuklar olabilir. ÇİFTCİ Sonu hapishanede biten bal ayı seyahati Sofyada Mihul Teodorof isminde — 2 Ayaşında bir polis —memuru geçem — pazar günü evlenmiştir. Polis yeni kan — rısile ufak bir bal ayı seyahatine çılıı — mak için bir çare aramış ve en sonunda — şu şekilde hareket etmeğe karar ver- — miştir: ğ y ü Mensup olduğu daireden bir mevse — kufu Karlovaya götürmek için bir ve- — sika almış, karısıniı da mevkuf gibi göstererek trene binmiştir. Yolculuk — Karlovadan bir istasyon evveline kas — dar çok güzel geçmiş, fakat Karlovam — da tren durur durmaz, polis direktörü — gelerek polisi karısı ile birlikte yakar layıp tevkif etmiştir. | Meğerse tren kontrolörü mevkuf i- — le polis arasındaki cilvelerden şüphele- nerek telgrafla polis direktörünün nas — zarı dikkatini celbetmiş imiş. ' Bal ayı seyahatine çıkan biçare — çift seyahatlerini hapishanede ve bir- birlerinden ayrı olarak ikmal etmişler. — y Amerikalılar lisanlarını — küfürden İ_eurtarmak' ğ istiyorlar Amerikada (lisanı küfürlerden t?i mizleme cemiyeti) — nami akında.bıt ğ cemiyet kurulmuştur. Bu cemiyef proğramına koyduğu maddeler muci» K bince fena söz sarfeden - âznlanndaı_j!_ k büyük para cezaları almayı l:ararlagv»'; . tırmıştır. Yapılan propagan da.hra bi L men cemiyete ancak bir kaç yüz kişi girmiş ve onların da ekserisi istifa eı_:—, mişlerdir. Cemiyetin reisi muvaffaki« ğ yetsizlik karşısında: ğ — Ne yapalım millet küfürden hoşe — lanıyor demiş, ve hükümete verdiği — İbir istidada hakaret maddelerinin ceza N ei ll 5 kanununda suç olmaktan çıkarw" y FONÜ » a e g LT aallee a eym «