14 Sayfa “Son Posta ,, nın tefriKası : sou POSTA M Bon Poı A ,, nın zabıta romanı: bıta romanı t 1l | DÖRT ile YEDI İNe e AJ'INDA İngilizceden çeviren : Hasnun Uşaklıgil — zlü kadın ' __—— BŞ A.R. lardan biri elindeki uzun boruyu dudaklarına kaldırmış, Mavi göz ucunu şatodan tarafa kaldırarak çalmıyı başlamıştı — Efendim!... Babam; daksan üç müharebesinde, Kars civarında sizin askerler tarafından esir edilmiş, İstan- bula götürülmüş. Arkadaşlarile bera » ber, Selimiye kıslaşına yerleştirilmiş... Aradan az zaman geçer geçmez babam kendisini oradaki muhafız - zabitlere sevdirmiş. Muhafızların kumandamı, Tabir Bey isminde bir kaymakam imiş Babum, iyi bir aşcı olduğu için Tahir beyin yemeklerini pişirir, ara sıra da evine gönderirmiş, Tahir beyin evin « de, bir evlâtlıkları varmış. Bu kız, ba- bamı sevmiye başlamış. Aynı zaman- da, babamın kalbinde de o kıza karşi bir muhabbet uyanmış... Artık mu - harebe bitmiş. Esirlerin, memleketleri- ne avdet zamani gelmiş, Fakat babam, sevgilisini terk edip de buraya düne - memiş. — Olur şey değil, Ali. .vallahi, bu, çok güzel bir roman. — E, hakikaten bir monana ben - zer, efendim' Babam anlatmalı ki... — Sonra?.. — Sonra, efendim... Babam orada bir aşcı dükkânı açmış. Annemi de, ni- kâhla almış. Benden evvel iki karde - şim olmuş. Onlar, vefat etmiş. Sonra Ben doğdum. Büyüdüm, Mektebe git- tim. Tam on sekiz yaşıma geldim... O sırada babam hac etmek için Hicaza gitti. Orada, Türkistanir hacılarla gö - rüşürken, dayısına rastgelmiş. Dayısı, ne yapmış yapmış; onu memleketine dönmiye ikna etmiş... Babam Hicaz - dan avdet ettiklen sonra, hepimizi der- ledi, toparladı; buraya getird. İşte, o zamandanber burada yaşıyoruz. — E.. burada, bu Kazaklar' araşın- da ne işin var. Siz, Türkistan alayları- ma dahil değilmisiniz?.. — Burası, süvari depo alayının mer- kezi olduğu için, efrad karışık gelir.. sonra, alaylara taksim edilir. — Depoda senden başka Türk var mı?.. — Benden başka, tam on bir Türk var. — Bu, yanındaki arkadaşın?.. —O, hâlis Kazaktır. Fakat, çok iyi bir arkadaştır. Kırgızları çok sever. İyi arkadaşlık ederiz. —Pek iyi amma, Ali.. ben, Tür - küm. Sen de, Türksün. Nasil emniyet ettiler de, seni bana muhafız gön - derdiler?. — Nöbetci zabitine kalsaydı, gön - dermezdi. Fakat ben sizi yakından gönmek istedim. Size göndermek iste- dikleri Kazakla, vazifeyi değiştim, — Ya, arkadaşın gider de, böyle u- zun uzadıya konuştuğumuzu bölükte söylerse. — Hayır. Kazaklar, merd adamlar -| dır. Boşboğazlığı hiç sevmezler. Şatonun, asma köprüsüne gelmişler- ! di. Cemil, çizmesinin. topuklarını atı- nın karnına dayamış; hayvanını hız « landırmıştı. Asma k öteki ucunda, şatonun kapıcıları ve korucuları var - dı. Bunlar, kapının önüne sıralanmış- lardı. e Cemilin atı, asma köprüye ayak ba- sar basmaz bunlardan biri, elindeki u- zun boruyu dudaklarına kaldırmış; u- cunu şatodan tarafa çevireren çalmı- ya başlamıştı , Cemil; oradakilerin önünden ge - çerken askerce selâm vermiş; hafilce gülümsiyerek: — Âla... Şatoya, eski devrin şö - valyeleri, yahud senyörleri gibi giri - yoruz. Dıye mınldınmışu. ünün hneduiı.üılıı ç lâ Kontes... Huzurunuza, bir salon kıyafeti ile çıkamadığım için pek mü- ilim. Buradaki mevki ve vaziye - timi biliyorsunuz. Her halde, beni mâzur göreceğinizi zannederim. — Binbaşı efendil.. Biz, ailece minettar olduğumuz bir şahsı muh- terem bir misafir olarak — görüyoruz. Bugünden itibaren, salonlarımız size açıktır. Her hangi kıyafetle olursa ol- sun, sizi burada görmek, bizim için daima bir şeref olacaktır... Zannede - rim ki, şu koltukta duha r:ıluıt edersi - niz. Lütfen, şöyle buyurun. Cemil, Kontesin gösterdiği geniş koltuğa-yerleşmişti. Kontes de Cemilin karşısındaki markize geçip yaslanarak sözüne devam temişti. — Düşündükce, çıldıracak hale ge- Tiyorum, binbaşı efendi. Ya, talih ve tesadüf sizi yeğenlerimin karşısına çı- karmamış olsaydı.. bu zavallı yavru - caklar, ne acı bir âkibetle can cere - ceklerdi. Sizi temin ederim ki, yalnız onların hayatlarını kurtarmakla kal - maadınız; aynı zamanda, benim de ha- lâskârım oldunuz. Çünkü, eğer sevgili yeğenlerime bir hal olsaydı, onların a- cılarına dayanamazdım... Vâkıa, artık bu meseleden bahıedılmeıım: sinirle - Tim tahammül etmiyor amma.. vak'a- .yı bir defa da sizin ağzınızdan işitmek istiyorum.. âtfen anlatır. mısınız, bu korkunç hâdise nasıl oldu?.. Şimdi Cemil, çapkın ruhlu bir mü - meyyiz karşısında imtihan vermeye ha- zırlanan câzibeli bir talebeye benze - mişti. Büyük bir kayıdsızlıkla: — Madam İâ Kontes!.. Bunlar, ha- yatta daima tesadüf edilen şcylcrdıy Ve öyle zannediyorum ki, sinitlerinizi bozacak derecede ehemmiyeti hâiz de- ğgildir. Fakat, madamki arza buyuru- yorsunuz; şu halde, arzedeyim, Diye; bir başlangıç yaptıktan son - Ta, söze girişmişti. Cemil anlattıkca, Kontesin hayeca- nt artıyordu. Bazan iki ellerini duâ va- ziyetine sokarak, iri ve şâhâne gözle - rini semaya kaldınyor; kiliselerin mu- kaddes tasvirlerinde görülen (azize)- ler gibi masum ve uhrevt tavırlar alı- yor.. bazan da, kısa feryad ve çığlıklar kopararak parmaklarını gözlerinin ü - zerine kapıyordu. a & M ' Kai gl b , l ş b Yııııı Hugh Austin Cemilin atı, asma köprüye ayak basar basmaz korucu- (Arkası var) Kadın koltuğa oturdu. Ön tarafa do; doğru eğildi mav — Madam Arnold size seslendiği|konuşuyordu. O tarzda ki insan, cüm- zaman neredeydi? lesinin başını ve sonunu işitmez gibi — Çiçek camekânının yanında. oluyordu. — Orada ne kadar kaldı? Kent: — Bilmiyorum. — Ben baş ağrısına karşı bir ilâç — Üzerinde bir şey taşımıyor muy-| vermek maksadile arkasından gittiği- du? Kü nizi sanıyordum, dedi. — Hayır.. — Başı ağrımıyordu ki.. — Mersi Mis Patton. Lâtfen bana| —— Ne biliyorsunuz? Madam Arnold'u yollar mısıniz? — Sadece bana söylerken kocasının kullandığı lisana bakarak bunun bir bahaneden ibaret olduğunu anlamış - tm. Zavallı adam kızgındı. Hakkını teslim ettim, zira bir köpek muamelesi görüyordu. — Ne münasebet> — Zatı her vakit böyleydi. Kent bir dakika sonra Madam Ar-|Kadın on:lı“hep :f.y ederdi. yîlle:hı nold'un içeriye girdiğini gördüğü za -| Valantin güzel bir erkek değildir. Fa- âmn ;qahıvrcln——ı :cnlrlmıâın ;le ıâı €- |kat 50 sini aşkın erkeklerin hepsi de lemediği nühoş bir his düydü. n yo | bej kadı kalamazla: kostümü, - ayaklarda hasır iskarpin, :ım peren M ” ç| belde mayyo, sırtta blüz - kırkını aş - - ire öe t " kın, fakat çevik kalmış bir kadını gös- P—-nhıxll;ı.rıbl.;::;: :::ı::a:'?v;,c] :îv:&îîuıîı::d:&:k:’îî'; kocasile alay etmişti mi demek isti - yorsunuz? den genç kız tavırları alıyordu. Şüphe|* — — e bar yok genç kadın rolünü oynamıya yıl -| .. . İâvd' _Çulıku erke*k_bınzo köğ'z lardanberi alışkındı. Hani bazı ıhlıyar'wm“n“n Ha0 B M C olarak nezlesinden dolayi mütemadi - yen aksırıyordu... yeaş ) gaa MADAM ARNOLD ( Sant 5, dakika 21 « sant 5, dükika 24 ) askerler vardır ki, hayatlarının sonu- na kadar dimdik yürürler, onları hatır-|” —— — M dsrArneli öğer yumkmsyorn latıyordu. sar siz Mösyö Merrit'i zevcesinin baş Kent birdenbire bu kadının kocasını| .- dan bahseder gördüğünüz za- düşündü. O da genç görünmiye çalışı-|»an kadının sadece bir bahane uy - gözlerini alabildiğine açarak... — Bana vaktinizi olduğunuzu anlatınız. — Çiçek camekânına gittim. kaç dakika orada kaldım. Polia âmirinin parmakları, dizleri f zerinde bir tempo çalmıya başladı: — Çiçek camekânının peni kapalıdır. — Evet, aynı zamanda da bir mâ cun ile boyalıdır. Beni göremezlerdi. — Hayır,, ben demek istiyorum P camekânın içi pek aıcak olacaktı. — | — Ben açık kalmış olan kapının y nına oturmuştum. Biliyorum, bu gari görünecektir, amma öyle.. sonra h katen hava pek sıcaktı. Diğer taral oyun oynıyanlara yaklaşmak için kef| dimde kuvvet bulamıyordum.. Kent sesini yükseltmeden: — Niçin bu derece müteheyyiç if| niz? diye sordu. Kadın mukabil bir sual ile cevab di: — Yoksa Madam Merrit'i benim dürdüğümü mü sanıyorsunuz? " kendisini görmedim bile. ğj Kent gayet sakin olarak tekrar &' tiz | — Mis Patton ve Mister Lang konuşamıyacak derecede müteheyy' olmanızın sebebi neydi?. — Çünkü Madam Merrit kameri yedeydi ve bekliyordu. nasıl kullanıt yordu. Fakat erkeğin bu çalışışı insan- durmuş olacağına hükmetmiştiniz de-| — Nazarları tekrar bulutlandı ve bir da bir gülümseme uyandırırken kadı - nn hali pek acı geliyordu. Kent bir a- ralık Madam Arnold'un donuk ve sey- rek saçlarını tıpkı Madam Merrit'inki gibi kıvırtmış olduğuna dikkat etti. * dı. Kadın koltuğa oturdu, ön tarafa doğru eğildi. Mavi gözlerini alabildiği- ne açarak âzâmi dikkatle polis memu- runa dikti. Kent: Kent: — Madam, diye başladı. Bugün öğ-j — Anlıyorum, dedi. Havuz başın- leden sonra burada cereyan etmiş © -|dan neye ayrıldınız? lan hâdiseleri yekdiğerine zincirleme-| —— Tenis oynıyan Mis Patton ile ye çalışıyorum. Madam Merrit'in arka-| Mister Lang'i seyretmek için! — sından niçin bahçeye çıktımız? — Fakat tenis sahasına gitmeden — Kendisini tâkib etmiş değildim. Jevvel kameriyeye uğramıştınız. Kadin yüksek, fakat tutük bir seslel — Hayır. |ğil mi? — Evet. lacaktır? — Kiminle? — Benim korcamlal Madam Arnold'un gözleri bulut - lanmıştı , Kömürün cinsinden, EMİN KISŞLIK KÖMÜRÜNÜZÜ ALDINIZ MI? tartısının doğruluğundan, fiyatının ucuzluğundan OLMAK İSTERSENIZ ANKARA MEMURİN KOOPERATİiF ŞİRKETİNİN halis Alman teshin kokundan alınız. Adres: Deposu: Sirkeci, Mühürdar Zade Han No. 32, Telefan » 23074 Kuruçeşme, Defterder caddesi, Altınçapa Kooperatif deposu, Tel. 40456 eç DİKKAT : Mıkdarı çok az kalmıştır. den nefsi üzerinde bir zorlari yapar gibi göründü. Az evve! bulut — Bu bahaneyi neden uydurmuş o-|lanan gözleri sevdiği adamı düşüne! kendi kendine karşı yalan söyliyen b — Çünkü bahçede randevusu var-|kadınınki gibi satht bir ışık ile parla' di : — John beni sever, bana sadıkti diye mırildandı. Bütün bunları bir fe olarak telâkki ediyordu. Kendisii çocuk tabiatı vardır. (Arkası var) | -eee eee eran sönsce ee ser n namaSeAALAnan Bir Doktorun Günlük Notlarından Çiçek, difteri ve Tetanoz aşıları Çocuklarınıma muntazam fasılalarla velâ çiçek, sonza difteri ve bir de tet nöoz aşiları yaptırınız. Bir çok yıllar $? cukları büyük tehlikelerden — kurtarmif olursunuz. Çiçek aşısı bir defada, difti ve tetanoz aşıları fasılalarla bir bu€ iki ayda biter, Hiç bir fenalık yap Aile doktorlarınızla istişare ediniz. aşılardan piyasada vardır. Tedarik münasib bir zamanda tatbik eti a Bilbassa mekteb çocukları için bu, #7 muvafık olan ihtiyatl bir tedbirdir . Evlerde, budrııml.ıu'.ı.lı. sokaklarda eli ayağınız ve yahud diğer bir yariniz, Ççivi, cam parçası, teneke ve yahud € bir tahta parçası İle kazden yaraland zaman derhal yara Üzerine bolca tene diyot sürmelidir. Yarayı yapan şey !© | #amdan çıkmış bir çivi ve yahud | zaman karanlık, pis mahallerde bulu! #üpheli bir madde ise o zaman hiç ! etmiyerek derhal tetanoz seromu yapt) malıdır. Bu s&eromun yapılma müd nihayet yirmi dört saattir. Bu müd geçirmemelidir.