Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
L ee a —a İ A 6 . ; — man gelmiş; Ch Ç, -a — J f ' çöra <AğI - 14 d Sayfa AT B BT D y Gâvur ö x : ae | GİBALİ ZİNDANLARI ' Son Posta'nın zabıta romanı: İ02 ——— Bu karakolda, iki gündenberi, (Ser- teftiş Hüsnü Bey), muvakkaten ku - beklettin... Emin ol ki, artık ümidimi mandanlık vazifesini ifa etmekte idi. |zaman geldi amma. Eğer ister - Hüsnü bey, Papaviç'in şikâyetini|sen, balozu feda ederim. Has- dinledi; tayım, — diye — haber — gönderi - — Merak etme, dostüum. Kasanı kı-,rim. ran hırsız, daha köşe başını dolaşma- dan yakayı ele verdi. Üzerinde haki - katen bir çok para ve mücevherat çık- tı. Bunları, sana iade edebiliriz. Ancak su var ki; sen, ecnebisin. Onun için, hakkında hiç bir muamele yapama - yız... Şimdi, doğruca buradan sefarete gidersin. Bir memur istersin. O me - müurla gelirsin. Neyin var, neyin yok; alır gidersin. Cevabını verdi. Papaviç, sefarete koştu. Bir memur istedi... Kendisine, derhal bir memur verildi. Ancak şu var ki, bu memur Papaviçi takip etmeden evvel, sefaret müsteşarının odasına davet edildi. Müsteşar tarafından uzunca bir tali- mattan sonra, verilen bir listeyi cebi- ne yerleştirdi. Ondan sonra, Papaviç- le beraber, Kapiiçi karakoluna geldi. Dün gece kırılan kasadan çalman elmaslar, kâmilen masanın üzerine dizilmiş; Papaviç o Mmemur huzurun- da kısa bir istintaktan geçirilmisti. — Bunların hepsi senin mi?. — Evet.. kâmilen.. hepsi benim. — Bunları nerelerden aldıklarını is- bat edebilir misin?. — Bir kısmını ederim. Fakat bir kısmını edemem. Çünkü, satın aldı - ğım adamlar, İstanbulda değildir. Memur, elindeki listeye bakarak bu elmaslardan bir kısmını tefrik etmişti. Bunların hemen hepsinin üzerinde, Hırvat ve Avusturya taçları ve arma- ları bulunmakta idi. İstintak devam etmişti: — Bunları nereden aldığıni söyle bakalım. Papaviç ,fena halde şaşırmıştı. Bo- calamıya başlamıştı. — Bunları mı?.. Bir adamdan.. bir “asilzadeden aldımdı. — Bu adam, kimdir?.. — Ne bileyim, ben.. ismini hatır - hyamıyorum. : — Şeklini tarif et. — Unuttum. Ki Memur, Hüsnü Beye dönmüş: — Bu kadarı, kâfi. Şimdi bu ada - mı tevkif ediniz. Konsoloshaneye gönderiniz. Sonra yapılacak muame- leyi, biz ikmal ederiz. Dermnişti. K Aka Ha O gün öğleye doğru, Avusturya se- faretinden bir memur ile bir tercü - (Zaptiye kapısı) nda toplanan (divan) a iştirak eylemişti. On beş gündenberi mevkuf bulu - nan o budala Hırvat, (divan) huzuru« na getirilmişti. İnceden inceye istin - taktan geçirilmişti. Adı (Petko) olan bu Hirvat, Ana- masi zindanlarının bütün esrarını if - şa etmişti. Gerek divanda bulunanlar ve gerek sefaret memurları; Petko - nun anlattıklarını derin bir hayretle| dinlemişlerdi. Sefaret memurları, Petkonun da konsoloshaneye gönderilmesini Trica K etmişler; Fürk polisinin gösterdiği bu — zekâ ve maharete hayrette kaldıkla - rını itiraf ettikten sonra, (Türk polisi — namına) divan reisine teşekkür eyle- mişlerdi, * GCene © günün akşamı, (Moskoflu- — nun balozu) na gitmiye hazırlanan, o ' — balozün meşhur yıldızı (İzmirli Amor- fiya) tam kapıdan çıkacağı zaman, - hizmetçisi odadan içeri girmişti: 'mış.. ayni kiyafette bulunan İ Mğh*“. — Matmazel, müjde!. Sizin o Ati - nalı milyoner tüccar geldi. Demişti. Amorfiya, çılgın gibi kapıya atıl - sdin boynuna atılmış: Gâvur| Diye, bağırmıya başlamıştı. Gâvur Mehmet, büyük bir sükünet ve tebessümle cevap vermişti: — Sizi unutmak mümkün olur mu hiç, güzelim?.. Vâkıâ, bir kaç gün ge- ciktim amma, her halde kusura bak - mazsınız... Sizi; şimdilik beş on da - kika rahatsız edeceğim. Fakat, yalnız değilim. Yanımda, üç misafirim daha var. — Misafirleriniz de, başımın üze - rine.. hiç şüphesiz ki onlar da sizin gibi... — AÂ.. ona hiç şüphe etmeyiniz. Du- runuz da onları size birer birer tak - dim edeyim.:. Buyurunuz, efendiler.. liçeri buyurun... Bakınız, matmazel; bu zat.. Avusturya sefareti kâtiple - rindendir. Bu zat, gene o sefaretin ter- cümanıdır... Bu zata gelince, mademki Beyoğlu kaldıdımlarını çiğniyorsu - nuz; belki adını işitmişsinizdir. Hüs- nü Bey.. zaptiye sermüfettişi, meşhur Hüsnü Bey... Amorfiya, şaşırmıştı. Fenalaşmış - tı. Elleri, ayakları titriyerek Gâvur Mehmedin yüzüne bakakalmıştı. — Matmazeli.. Artık komediye hi- tam verelim, Size açık söyleyim. Ben; Atinalı milyoner değil, zabıta memu - ruyum, Buraya, bir vazife ifasına gel- dik,.. Fakat korkmayınız. Bu işte, en az suçlu olan sizsiniz. Yalnız, belli başlı kabahatiniz, lüzumundan çok fazla güzel olmanız.. ve erkeklere karşı da pek kıyasıya davranmanız - dır. “Amorfiya, düşmüş; — bayılmıştı. Hizmetçiler, onu ayıltmıya çalışırlar - ken, Gâvur Mehmet te kendisine re - fakat edenleri yatak odasına götüre - rek orada, konsolün üstünde ve ayna - nın arkasındaki dolabı açmış; elmas - ları dışarı çıkarmış; prenses Şimaya ait olanları ayırmıştı. Amorfiya, derhal bir arabaya bin - dirilmiş, Galatasarayına nakledilmiş; orada isticvaptan geçirilerek bu el - masları (Fani )den aldığı itiraf etti - tilmilali. E * Ertesi gün, İstanbuldaki (Ajans Röyter) muhabiri (Mister Piyers) Yıldız saryına davet şdilmiş.. (ma - beyinci Ragıp Bey) in odasında bir hayli izzet ve ikramdan sonra, eline bir telgraf sureti verilmiş: — Bu telgrafı, hem Viyana gaze - telerine ve hem de bütün dünya gaze- telerine çekmenizi rica ederiz. — Denilmişti. Çok zeki ve kulağı delik bir adam olan Ajans Röyter muhabiri gülüm - semiş: f' Bir Doktorun Günlük Cumartesi Notlarından €) Çocuklara ani Gelen ateş Her hangi yaşta olursa ölsun birdenbire şiddetli bir ateş gelen çocuklarda ana- ların ilk yapacakları iş bir kaşık ile di- lini bastırıp boğazını İyice tetkik etmektir. Çok defa bu ilk hareket çocukların der- hal hastalıklarının anlaşılmasına sebeb olur. Sür'atle teşhis edilen ve seromu yapıla- rak kurtarılan bir difteri vak'ası bilirim ki ilk yüksek vazifeyi dikkatli bir ananın düşüncesi yapmıştır. Hasta olan çocukların sik sık boğazlarını müayene ediniz. (*) Bu notları kesip saklayınız, ya - hut bir albüme yapıştırıp - kolleksiyon (Arkası var) N kesmiştim. Vâkıâ, baloza gideceğim I İlince; o devrin zihniyetini, Son Posta'nın siyast tefrikası * İttihatçılar Devrinde MUHALEFET * 4 M A Dlen ttj-hatçılar, farkında olmadan, bastıkları dahı kesiyorlardı. O gün açılacak mecli$” Kâmil Paşayı iskat etmek için propaganda yaparlarken, bilâkis, muhalifleri oN? muhitinde topluyorlar, muhalefet unsurunu kuvvetlendiriyorlardı. ' 4 A İ a k F ı ga İ N K Rumlar, bu infiallerini bir türlü ye- nememişler; bunu mühim bir vak'a ile izhar etmişlerdi. Kumkapı semtindeki intihab, ikmâl edilmişti. Aya Kiryaki lan alayla, merkeze nakledilecekti. İn- tihab heyeti, Harbiye Nezaretine ha- ber göndermişler, bir bando müzika is- temişlerdi. Bu taleb derhal kabul e - dilmiş, müzika gönderilmişti, Fakat.. bando, kilise kapısına gelip de çalmaya başlar başlamaz, bütün o - rada toplananlar tarafından acı ve gü- rültülü bir feryad yükselmişti: — Okso.. vre, oksol... Bu, hiç şüphesiz ki büyük bir haka- rettik. Fakat öyle bir hakaret ki; buna hedef olanların hissettikleri ıztırap ve teessürden Ziyade, bu hakareti yapan- ların terbiye ve nezaketini göstermiş- ti. Bu hâdise, süyüyebilirdi. Hem de, pek çok büyüyebilirdi. Fakat gerek hü- kümet ve gerek cemiyet; intihabın © şen ve şâtır günlerini ne kendilerine ve ne de başkalarına zehir etmekten ictinab göstermişler.. (okso) culardan pek çok daha asil ve nâzik olduklarını isbat eylemişlerdi. * İş, becerenin; kılıç, kuşananındı. İt- tihatcılar da, işlerini becermişler; kı - lıçlarını kuşanmışlardı. Onun için de intihabda muvaffak olmuşlardı. İntihabın (İttihad-Terakki Cemiye- ti) tarafından kazanılması, (10 tem - muz 324) muvaffakıyetinden sonra, bir zafer telâkki edilebilirdi. İstanbul intihabına, tam (132) zât, namzedliğini vaz etmiş fakat bunların içinden ancak (76) zâta rey verilmiş- ti. Bu 132 zâttan (10 Jadedi, İttihad 'Terakki Cemiyetinin namzedleri idi. Bunlar, dolgun reylerle (meb'us) luk şerefini ihraz eylemişlerdi. Ve, aldık- ları reylerin âzâmisi olan (503) rey (Manyasi zade Refik bey, merhum) a verilmiş; cemiyetin Rum namzedle - rinden (Kozmidi efendi) de, (340) rey kazanabilmişti. Diğer zevâtın aldıkları reylere ge - gösteren çok mükemmel bir mikyas hükmünde idi. Namzetliğini koyanlar arsında, il- men, fikren çok yüksek fazilet sahip- leri mevcud idi, Fakat bunlara verilen kıymet, cidden acınacak halde idi. Me- selâ: Maarif Nazırı Hakkı bey 130 Darüşşafaka muallimlerinden Fatin Efendi (1) Ahmet Şuayyib bey Eski Sadrâzam Ferid paşa |Bu zevâtın isimleri hizasına yazı - lan rakkamlar; o tarihte memleketi - mizde, yüksek ve feziletkâr insanlara karşı verilen kıymet ve ehemmiyeti göstermeye kâfidir.| — _ Muhaliflere gelince; bütün gayret ve faaliyetlerine rağmen, çok acı bir hezimete —uğramışlardı. Meselâ, en kalbur üzerine gelen muhalifler, an - cak şu derecede rey almışlardı: — —a l |Ali Kemal bey —4 Fazlı bey — 3l Sabahaddin bey , — İ8 Mürad.- bey ; ie n ee 16 (1) Cemiyetin İstanbul şubesinin müessislerinden ve en fedakâr erkâ - kilisesindeki intihab sandığı, mütad ©-| Evkaf Nazırı Şemseddin bey 30 Ders Vekili Hâlis efendi 928 Ali Kemal bey; aldığı Gd reyi, an - cak inad yüzünden kazanabilmişti. Bir kısım gençler ve münevverler, hissen ve rühen (İttihad-Terakki Cemiyeti)- ne mütemayil, ve hattâ merbut olduk- ları halde, cemiyete mensüb olan (ü - çüncü, dördüncü, beşinci) sımıf itti - hatcıların, aldıkları vaziyeti ve tavır- ları hazmedememişler; intihab san - dıkları başında çevrilen entrikalara rağmen, reylerini Ali Kemal bey ile diğer muhaliflere vermişlerdi. Bu vaziyet, istikbal için çok büyük bir tehlike teşkil etmekte idi. İtti - had-Terakki cemiyetinin hakiki aza ve unsurları, bu vaziyet karşısında derin derin düşünmektelerdi. Ve bunların & çinde, istikbali en iyi keşfeden de, (Manyasi zâde Refik bey) di. Hastalık, Refik beyi yemiş, bitir - mişti. Hayatından, ümidini kesmişti. Zorla, adliye nazırlığı makamına ge - çirilmişti... Fakat bu hassas adam, & ger bu acıları görmese idi, bir müddet daha hayatını sürükleyebilirdi. Ve hiç şüphesiz ki; bugün sokak kaldırımla - rında, meyhane ve kahvehane köşele- rinde - pek az da, ciddi ve münevver mahfellerde - doğan (muhalefet) in; yarın meclisi meb'usân salonlarında ve koridorlarında alacağı şekli (hüsnü i -| dare) edecek derecede kudret göste - rirdi. Fakat; intihabda kazanmak muvaf- fakıyetini gösteren (cemiyet); bu mü- him muvaffakıyeti de iyi bir şekilde idare edememişti. Meclis riyasetine (Ahmet Rıza bey) gibi - hiç kimse ta- rafından samimiyetle sevilmemiş o - lan « ve bilhassa meclisteki cereyan- ları idare kabiliyetinden mahrum, ba- sit fikirli, lüzumundan pek fazla mağ- hata işlemişti. — a 1 Meclis hayatına yeni giren, ittihatcı-! ların işledikleri hata, yalnız bundan - baret değildi. Meclisin açılmasına te - kaddüm eden günlerde, Sadrâzam Kâ- mil paşa aleyhinde de şiddetli bir cere- yan açmak istemişlerdi. İ Kâmil paşa ile ittihatcılar.. ik karşı- laştıkları günden itibaren birbirlerin - den hoşlanmamışlardı. İttihatcılar, Hü- seyin Hilmi paşa gibi başı yumuşak bir zât ile çalışmak, her arzularını hü - İkümete kolayca yaptırmak istemişler- | / di. Kâmil paşa ise, hükümet riyaseti la müdafaa etmiş; cemiyet mensubla- Mardinizâde Arif bey — 29 1rından - pek az zevat müstesna olmak Sadrâzam Kâmil paşa — 18|üzere - hemen hiç birine yüz verme -|j 'Kemal paşazâde Said bey — İllmişti. | Nafia Nazırı Gabriel efendi — — 8| — İttihatcılar, bir takım vasıtalarla Kâ- Hüseyin Hilmi paşa — — Blimil paşayı istifaya icbar etmişlerdi. Fa- Manastırlı İsmail Hakkı efendi — — 7|kat şahsiyet ve prensip sahibi olan bu Muharrir Ahmet Rasim bey — — Gleski vezir inad etmiş; ittihatcıların bü-; Avukat Celâleddin Arif bey — — 4İtün kudret vasıtalarını hiçe saydığını Reşid Akif paşa — 3)|göstermişti. Bunun üzerine ittihatcılar da ona tam zamanında müukabele etmek, en kahir bir kuvvetle karşısına dikilerek, cebren ıskata karar vermişlerdi... İşte, bu maksatladır ki; meclisin açılmasına tekaddüm eden günlerde, ellerindeki gazetelerle derhal hücuma geçmişler - di. İttihatcılar; Kâmil paşa hakkındaki fikirlerini şü suretle ortaya dökmekte- lerdi: —. Bu zât, inkılâbdan biraz sonta! iktidar mevkiine geçti. Biz; kendisini hüsnü kabul ettik. Altmış senelik tec- rübelerine, Avrupa siyasi mahfelle - rinde kazandığı mevki ve şöhrete iti- mad eyledik. Meşrutiyetin ruhunu an- ladığına inanıverdik.:. - Halbuki gün geçtikce, İstanbulda ve vilâyetlerde va- ziyet salâh kesbetmedi. Karışıklık de- mevki ve makamını büyük bir taassub- || vamı etti. Her tarafta, müthiş bir idare || l,y_: anarşi b&ç;öatexği, ,B_abrıâli-, vali -| leri; valiler de Babiâliyi ithama ” ladılar... Kâmil paşa, daima tesir ? tında kaldı. Oğlu (Said paşa) v etrafındaki bazı zevâtın tesirle kurtulamadı, Onum için (millet) 4€ meşrutiyetin feyzinden hiç bir şey İryamadı. İttihatcılar; farkında olmadan ” tıkları dalı kesiyorlardı. Yarın açılâ” olan mecliste, Kâmil paşayı ıska mek için böylece propaganda ye ken, bilâkis bütün muhalifleri, M& paşanın muhitine topluyorlar; mü?” lefet unsurunu kuvvetlendiriyorlar&'” Ve sonra da hükümet üzerinde N” ve hâkim bir kuvvet olarak kalmakı idare makinesini tamamile ellerif tutmak için dahiliye nezareti üze | tesir yapıyorlar; bütün vilâyetlere, T le garip bir tâmim yazdırıyorlardı: TÂMİM : (Anâsırı muhtelifeye mensub © rak teşkil edilen bazı cemiyet klüb” tarafından, kendilerine mahsus Mt hürle mehtüm evrak ile hükümete ” racaat, ve iş ârât vuku bulduğ bunların ne süretle telâkki edile Manastır vilâyetinden sorulması V rine; |(İttihad ve Terakki Cemiy&? müstesna olmak üzere| ondan bat” rında bir güna sıfat ve mâhiyeti reSP” yesi olmadığından1, her ne nâm il€ | hursa olsun, cemiyetler tarafından V" metce nazarı itibare alınmaması...d | Görülüyor ki, hükümet; artık mamile cemiyetin nüfuzu altına 8? , mişti. Muhalifler ise, bu emirle (HİÇ) derecesine indirilivermişti. — 16 Birinciteşrin 930ĞE Ziya Şakir —SON— Kolaylık-Şiklik — îııı apor meraklısı Bayanlar, © ! için yapılmış olan bu W totları giyerek şuliği da tomtü M “Gudün tenasübünü düzellir V miş olurlar. Hutuütü inceltle  şadlğ harekötlerde bile kat'i ŞEr : ; bin Sf ” Fiyatıı 'T U3 Uradan İtlb Batız yeri yalnız | h İSTANBUL, — Tünet maydanı 12 Nü 15 Na du tarilemizi isteyinliei — CAĞ ( ö || S | - | y ! BORSASİ Lira ü% G1BT B. 17100,00 ; | Ergani 97,00)| Anadola. Tvellik * Son Posta * | Lstanbul Gelir ve Para — M Oo 'TB'T.B. I 23,55 O/9 TBT. B.TL 21,55 || Dahili Biyas Erzurum *99:75)| Anadolu M eli Sosyetelar Eshamı Lira ”T İş. B. Mü. 81.00|| Tat, Tromray , . TA 10,00| Bomontüi » » Nüme — 10,00|| Terkos Morkez B.D. — 94,00)| A. Çimento — * Kış. — » S T 619,00 “ı.ınz Frangı — İZ.05 )| Doler ' NAKİT Krç. F. Frangi u&oo;l 1.Mark Dolar 124,50)! 20 Drahml fsterlin 619,00f| 20 Leva Türet 150,00|| 20 Ley Borsa Dııınılı 1Ba senesi — ÖO00 Gaşırl a < * 1908 (» 103,00)1) Altan —