10 Sayfa MAHKEMELERDE | Suç işleme rekorunu kıran adam mahkemede ““ Ben pazarcıyım, akşam eve dönerken, iki tek attım ,, diyen suçlu hem para cezasına Mahkemede İhsan isminde bir a- dam muhakeme ediliyor ve bu adam suç işleme rekörunu kırmış bulunu- yordu. İhsan sarhoşluk, vazifede bekçiyi dövmek, hakaret, izrar suçlarından mahkemeye sevkedilmişti. Hâkim de vacı bekçiye hâdiseyi sordu Bekçi vak- ayı şu şekilde anlattı: — Dün gece 3 de Galatada Umum- hane sokağında golaşıyordum. Soka- ğın öte başındaki evlerden birinin ca- mi kırıldı, Camın şangırtısını duy- dum, koştum. Pencereden © haykırdılar: — Tu- tun; bu adamı tutun! Bir de baktım, bu adam sallana sallana ilerliyor. Tutmak istedim. Be- ni silkti. Kaçmağa teşebbüs citi. Fa- kat o kadar sarboştu ki kaçamadı. Yere oturdu. Ve kalkmak, yerinden! kımıldamak istemedi. Kendisini zorla karakola götürdük. Hâkim suçluya sordu: — Bak senin için ne diyorlar? Sar- hoşluk etmişsin. Cam kırmışsın. Suçlu ayağa kalktı: — Ben pazarcıyım, Akşam meyha- nede iki tek attım. Evime geliyordum. Beni yakaladılar. Cam kırılmış. Fakat ben kırmadım. Şahitler dinlendi. Hepsi suçlunun aleyhinde şahadet ettiler. Neticede: Suçlu İhsan bir ay 20| gün bapse ve 125 lira para cezasına! mahküm oldu. Avukat Kenan Ömerin tazminat davası Avukat Kenan Ömer tarefından Karaköypalastaki yazıhanesindeki eş- yaya Kulekapı maliye (tahsil şubesi memurları tarafından bir haciz kon muştur, Avukat Kenan Ömer haczin gayrikanuni olduğunu ileri sürerek 5 inci asliye hukuk mahkemesinde bir © tazminat davası açmıştır. Mahkeme i- — “ Son Posla,, nın edebi tefrik Yazan Dünkü kısmın hülâsas Munil işsiz; bir gazeteye bir iş MA, ni verecek. fakat Muallâ çekingen. Bu Mânda kendini methedemiyor. Mektu- bu yeğeni Bedin yazıyor. Muallâya bera, ber bahçeye çıkıp dolaşmayı teklif edi- yor. Muallâ cevap veriyor; — Çocuksun hâlâ sen, Konakla be- , raber bahçeyi de sattığımız ve artık bu oturduğumuz dört odalı dülre- den başka yerde dolaşmağa hakkımız olmadığını vakit vakit unutuyorsun. Hayır, bu büyük acıyı unutur mu- yum hiç? Fakat iyi bak afaçlar bu ge- ce ay ışığı altmda mani yanıyorlar. ... . , Hem sen haksızlık ediyorsun, yeni mal sahibi bize kaç defa: «Bahçe si- zinmiş gibi istediğiniz kadar gezin, do- aşın, misafir kabul edin! demedi mi? — Bay İhsanın nezaket gösterdiği muhakkak; fakat biz de aşırı gitmiye- lim. — Sen bana işin doğrusunu söyle- sene teyze, bahçeye çıkmaktan hoşlan- madığın için değil ama orada ev sahi - binin kardeşile buluşurum diye kor - kuyorsun da hapse, hem de 125 lira mahküm oldu şi ehlivukufa havale etmiş, ehlivukuf tetkikatta bulunarak tazminatı tesbit eder mahiyette olan raporunu mahke- İme riyasetine takdim etmiştir. Yakın- PASLANMAZ Hasan Tıraş Bıçağı Çeliğin en serti olduğundan çok kolaylıkla ve tatlılıkla bir dakika- da tıraş eder. Dünyanın en kuvvetli ve hassas mikroskop âletile müker- rer surette tetkik olunduktan sonra piyasaya çıkarılmıştır, Ne fransız - lar, ne İng r, ne de Amerikalı- lar, nede bütün dünya aynını yapa» maz. Alâmeti farikası ile ihtira be- ratı vardır. Paslanmaz Hasan tıraş bıçağı ra - kiplerini şaşırtmış ve her tıraş bu ğı fabrikası paslanmaz yapmak iste- miştir. Fakat bu iş kolay olmad dan hiçbir fabrika muvaffak olama- mıştır. Yalnız Almanyada Fazan ve Türkiyede yalnız Hasan tıraş bıça- ğı muvaffak olabilmiştir. Mutlaka Hasan markasını arayınız; israr €- diniz. Hasan deposu: Ankara, İstan- bul, Beyoğlu. 2 : Muazzez Tahsin Berkand seni Hırçın bir ses itiraz etti: — Neden çocuk oluyormuşum? Bay Sadinin senin için parça parça olduğu: nu, üç senedenberi kaç defa seninle evlenmek istediğini ve her defasında onu reddettiğini bilmiyor muyum ben? Kendi sesindeki hırçın ve isyanlı â- henk Bediayı birdenbire üzdü. Sert ve dik bakışları yumuşadı. Geldi, teyze- sinin oturduğu (okanapenin dibindeki tebureye oturdu. — Muallâcığım, senin bahtiyar ol- duğunu öyle istiyorum ki... Niçin bu adamı reddediyorsun? Üç senedir onu tanıyoruz. kusursuz denecek Okadar iyi bir adam, ihtiyar da değil. — Ondan hoşlanmıyorum ben. — Yani onu sevmiyorsun değil mi? Bay Sadi öyle zengin bir adam ki... O- nunla evlenirsen mükemmel apartı - manların, otomobillerin, kürklerin, elbise ve elmasların olacak.. kışı Av- rupada, yazı İstanbulda geçirecek ka- dar lüks bir hayat yaşıyacaksın... Bü- tün bunları düşününce mek» dediğin şey gülünç bir hastalık senin dsev » Muallâ bir el isaretile yeğenini sus- turdu. — Bu yaşta hâlâ ne kadar çocuksun gibi beni iğrendiriyor. Muallâ alay eden bir gülüşle kaşları” ni kaldırarak gözlerini kırptı. 'SON POSTA Biraz insaf: 5 Mille giden Sür'at postası Olur mu? Bu ayın 3 ünde İstanbuldan kalkan| Cumhuriyet vapuru İneboluya 22 saat- gitmesi lâzımgelirken 7 sâat teah- ürle 29 saatte gitmiştir. Bu yüzden eşya alıp vermek kabil olamamıştır. Bunun üzerine şikâyette bulunan ta - cirlere : zemi uzun müddetten beri havuz görmedi. Geminin havuza girmesinin elzem olduğu idareye söylenildiği hal- de vapura sefer yaptırıldı. Bu kadarcık geldiğine de şükredin. denilmiştir. Bu vapur sür'at postasıdır. Buna rağ- men İneboluya beş mille gidebilmiştir. İnebolu halkı, bu ihracat mevsiminde sevkiyatın bir türlü muntazam suretle yapılamamasından şikâyet etmektedir- ler, Denizyolları idaresi de hakkında : — Gemiler altı ayda bir, havuza 50- kulur. Havuzdan çıkan her gemi sefer- lerine devam ettikçe sür'atinden kay- beder, Cumhuriyet vapuru da 5 - 6 3 dır havuza sokulmamıştır. Onun için sür'atinden bir kısmını kaybetmiştir. bu şikâyet İ Bu geminin havuza sokulması lâzımge- | tu de sefer yapmasında bir mabzur Bir; görülmemektedir.» denilmiştir. Fransada faşistler Hükümeti devirmek İstemişler ! Paris, 16 (Hususi) — Başvekil Blu- mun organı «Populaire», Fransız faşist- lerinin lideri Kolonel de Larok tarafın- dan hazırlanmış olan bir hükümet dar- besi hakkında çok heyecan verici ifşa- atta bulunmuştur. Bu ifşanta göre de Larok, biri Alman hududundaki Alzas- Loren mıntakasında ve diğeri de İs- panya hududunda, ayni günde mevkii tatbika konmak üzere isyanlar hazırla- mıştır. İsyanların bu mıntakalarda ter- tibini tercih eden de Larok'un, Alman ve İspanyol faşistlerinden yardım gör- mek ihtimalini nazarı dikkate aldığı zannolunmaktadır. Diğer taraftan, Ps- ris - Soir gazetesi de de Larok'un Va- lensien'de söylemiş olduğu bir nutuk- tan şu cümleleri nakletmektedir: — Fransız Sosyal Partisi azaları için fasliyete geçmek zamanı gelmiştir. Halk cephesinin bozguna uğradığını ih- sas eden son nümayişlerden sonra, bi- zim galebe çalmamız hakkında artık şüphe beslenemez. Bizim, kan dökül - Mi — Sonra, modern filozof, sonra?.. — Sen istediğin kadar benimle alay et, senin bu orta çağdan kalma hasta duyguların beni sinirlendiriyor vesse- lâm! — Yani sence, para için, sevmedi - ğim bir adama vararak kendimi sata- yun m? — İşte hemen büyük sözlere başla» dın... Seninle evlenmek isteyen zen - gin bir adamı reddetme! Benim demek istediğim şey bu... -— Yao adamin parası beni mes'ud edemezse? — Bütün ömrünü yazıhane köşele- rinde çürütmek.. güzelliğini, gençli - ğini hoyrat âmirlik işkenceleri altın - da öldürmek seni daha fazla mı mes ud ediyor? — Hayır, fakat hiç olmazsa serbes- tim, Kimseye hesab vermeğe mecburi- yetim yok.. kendi paramı kendim kaza- niyorum. — Altı aydanberidir iş aradığın hal- de bir şey bulamadığını ve bir gün ge- lip para kazanamıyacağını düşünmü - yor musun? Muallâ doğruldu. uzun boyunu büsbütün incelten bir kıvrılışla yerin- den kalktı. — Yeter Bedia... Beni üzmekten zevk duyuyorsun sen bu akşam. Fakat Bedia vabşi bir inadla parlı- yan gözlerini teyzesine dikmişti. Bu konuşmada yenilen tarafın kendisi ol- masını hiç istemiyordu. Son ve kat'i delillerini en son dakikaya saklıyan bir avukat gibi: — Bütün bu nazariyelerin ve sözle- rin hep boş. Ömrünü bir tek sevgiye azmile girdiği odasında durmadan bal-| İ Antakya ve İskenderun meselesi | (Baştarafı 1 inci sayfada) l rinin mümkün olmıyacağını ilâve edi-| i yorlar. ! Ortada ahde dayanan ve devlet 1 ler ara$ında müzakere safhasına geçen bir mesele var ki hak ve adaletle ve| dostâne bir surette halledileceği şüp-| hesizdir. Hakikati gören Suriyelilerin! de bunu anladıkları hissediliyor. Suri- ye gazeteleri Antakyalıların âli komi- serliğe gönderdikleri protesto telgrafın dan bahsederken ; «Antakyalıların şi- kâyetlerinin sebebini anlamıy z. On lar da bir Suriye vatandaşı gibi aynı hukuka malik olarak yaşamadılar mı? Hattâ lâtin hurufatiyle türkçe gazete çıkarıncaya kadar müsaade görmedi - ler Fransızlar onlara o kadar yüz e halde bu naz ve niyâz nedir?» diyorlar. Halbuki mevzuu bahis telgrafın çe- kildiği gün Antakyalılara çarşının ka- panması ve usulü dairesinde ahdi hak- larını ilân etmek üzere miting yap - maları için müsaade verilmemiştir. Antakyalıların bunun üzerine yap - tıkları şey Sancaktaki âli komiserlik vinine şu telgrafı çekmek olmuş - l «Antakya livası başta Antakya oldu- ğu halde bugün Sancağın Suriyeye il- hakı yolunda yapılan mesaiyi protesto etmek üzere grev yaptı. Bu protesto- muzun Akvam Cemiyetine ve Paris ve Ankara Hariciye vekillerine iblâğını rica ederiz.» Antakyalıların haklarını ararken ne kadar sabir ve sekinet ile hareket ettik- lerini artık Suriyeliler de anlamışlar- dır. (Türk Sözü) Suriyeden mebus çıkarılacak bir yatan haini Hâlep 1! — Mevsukan öğrendiğime göre, (oyüzelliliklerden bir doktor şimdiye kadar Türk milleti eley- hindeki meş'um mesâisini yeni bir fa- aliyetle tetviç için burada vatani par- tiye girmiş ve hudut boyundaki Türk- men aşiretlerini Arap kültürüne soka- cağına yemin etmiştir. Bu hain adam yapacağı bizmetin mükâfatını da peşinen teminat altına almış bulunuyor. Şöyle ki: Doktor Azazdan vatani fırka na- mına yeni intihap için meb'us onam- mesinden korktuğumuzu söylüyorlar. Fakat icabı halinde biz kanımızı da dö- keceğiz!» İbağladığını, .nişanlını kendi. isteğinle bıraktığın halde hâlâ o eski aşkın sen- de yaşadığını niçin söylemek istemi - yorsun? Muallâ karşısındakini kudurtan gu- rurlu ve soğuk gözlerle yeğenine uzun uzun baktı. Sonra aralarında hiç bir söz geçmemiş gibi durgun bir sesle söyledi: — Ben yatmağa gidiyorum. Sen pi- yano çalacaksan, rica ederim fazla gü- rültülü şeyler çalma! Hem yatarken dadıma söyle de kapıları iyice kapa - sın, sen de piyanonun kapağını örtme- ği unutmazsın e mi? * Bahçe bu gece ay ışığında piril piril yanan bir cennet diyarını, koyu ağaç- lar, üstlerine nur düşmüş gibi parlıyan yapraklarile muhteşem bir donanma gecesini andırıyordu. Muallâ başını balkonun kapısına da- yıyarak bu güzel geceye uzun uzun baktı. O, bunun gibi yüzlerce geceyi daha, böyle zavallı hisler altında ttri- yerek, gene bu balkondan seyretmiş, gene burada, bu akşam olduğu gibi, gözlerini ay ışığında yer yer parlıyan bahçenin derinliklerine gömerek sa - bahlara kadar İaşını rüzgürlara bırak: maıştı, Bu balkonda bütün ömrü vardı o - nun... Bütün zavallı. zavallı ömrü... Biraz evvel Bedianın genç kalbinin tasasız ve kaygusuz duygularile dü - şünmeden fırlattığı cümleler onu bu akşam çok mu üzdü nedir? Genç kız yatağına girmek ve bu güzel geceyi görmemek, bu güzelliğe baş çevirmek t d i & 4| zetliğini koymuştur. (Türk Sözü) o © Halebde Kanlı Arbedeler Halebten bildiriliyor: 11 Teşrin ü bir kaç Ermeni Hamdiy$” satıcılık ede © re evvel gi çarşısındaki panayırda yerli Arap halktan ardiye ğ mi almak © istemişlerdir. E Satı lar: O«Ne resmi? Biz o resiiğ vermeyiz» o demişler; Ermenilef de (alırız) derken gürühü çoğalmif” kalabalık büyümüştür. Bu suretle A” raplarla Ermeniler vuruşmağa basla” ç mışlar; iki saat kadar devam ederi i müsademe neticesinde üç Ermeni VW Yedi Arap ölmüştür. İki taraftan eğ kadar yaralı vardır. Yaralıların çoğü © Araptır. Nihayet polis ve hükümet kuvvetlerinin müdahalesile | sükünü inde edilmiştir. Maamafih iki tarofiSŞi birbirlerine karşı besledikleri husumet © devam etmektedir. Bir Türk gemisi Karadeniz” N de batma tehlikesi geçirdi “ (Baştaratı 1 inel sayfada) “ manımıza gelen Aksu vapuru Karö?"© niz boğazının takriben altmış mil uzsi larında ve Kefken önlerinde birdenbir ? serseri bir maynla karşılaşmıştır. May? © gözüktüğü zaman vapurun takribeğ beş metre yanında bulunuyormuş. VA“ etin vehametini görür görmez s0“ ğukkanlılıklarını kaybetmiyen müret * # 4 <1 tebat ve gemi idarecileri âni manevrâ * 4 larla müthiş bir inülâkin önüne geç “© i Jİ - i mişlerdir. Aksu bundan sonra orada ayrılmamış, torpilin içinde bulunduğu” tul ve arz derecelerini ölçmüş, j torpilin mevkiini tayin ettikten sonr# telsizle bütün gemilere vaziyeti bildir” miş ve ondan sonra yoluna devam &f” miştir. Bir İngiliz lordu fenni Araştırmalar için 1,250,000 Sterlin verdi Londra, 16 (Hususi) — Moris oto © mobil fabrikalarının eski sahibi Lo Nafild, tubba ait bir fenni araştırm&” lar enstitüsünün kurulması için OS ford Üniversitesine 1,230,000 isterlin$ teberrü etmiştir. ama aaa a kona çıktı. Aşağıda, Bedianın piyanosundafi © yükselen derin ve boğuk uğultu. ? güzel gecenin havasını titretiyordu. « Ve Muallâ ince pijaması altında # şüyormuş gibi büzülen omuzlarını ğ lerile sıkarak hemen oradaki uzun i9* | kemleye uzanarak gözlerini kapadı. | Çok güzel şeyleri daha iyi duymak £, çin o, bazan böyle gözlerini kapıyarak karanlıklar içinde onlara (o bakmasınâ? severdi. | Fakat bu gecenin güzelliği onun #£ nirlerini yatıştıracak yerde vücudü”" ütreten isyanlı ihtilâçlar yaratıyordu: Her zaman yumuşak huylu, 9 sözlü Bedia bu akşam neden bu kedi | hâindi? Niçin onun bütün benliği?) kaplıyan derin yaralarına böyle neşii sokarak onlari kanatmak, onu acı” acizle kıvrandırmak istemişti? ona eski günleri hatırlatmıştı? Tatlı v | acı bu sözleri söyleyen Bedia mı © Bedia ha! Bütün ömrünü uğruna l | ettiği yeğeni... Kapalı göz kapaklarından 2319 boynunun iki yanından süzüle € | damla damla pijamasını ıslatan ların arasında Muallâ şimdi çok uzakları görüyordu. * Siyah saçları omuzlarında bukle dalgalanan bir küçük kız yor.. koşuyor... Arkada yorgö” kadın sesi: > — Gel çocuğum, ihtiyar bacakler" artık senin arkandan yetişemiyo” 4 dArkası vw” bukle koş” bir