kılıç darbesi ile mağ başlamışlı, Fakat camiin inşa mas- |lü bir sedirde oturuyor, sevgili haseki- İrafını bir türlü tam olarak bulamıyor- İsi 1553 yılında Kanuni Süleyman, alt- mış yaşına bastığı halde, gönlünün bü- tün gençliğini muhafaza ediyor, Top-| kapı sarayının muhteşem odalarında, Boğazın güzelliklerine açılan pencere- ler önünde, şiirin ve musikinin sekrine dalarsk ömrünün nihayetlenmesini Miyordu. Hudutlar, Türk zaferinin ihti- şamı ile alabildiğine genişlemişti. Akm clar Leh ve Alman topraklarında at koşturuyorlar, Akdeniz Barbarosla - rın, Turgut Reislerin leventlerine çeve- Mingâh oluyordu. Mısır, Tunus, Ceza- Yir ve Fas, payilahttan millerce uzak- ta olduğu halde, Osman oğullarının bi- diliyordu. * O yıl Kanuni yeis içinde idi. Ömrü - nün Görtte birini dolduran işvebaz ka- ns Hurrem Sultanı kaybetmişti. Se - ferlerde, cenklerde, akınlarda gözünden bir türlü uzaklaşmayan Hurrem Sul - tana : Surei velleyl okurdum dün nemazı 0 i , | esine gi pes Zülfün andım dilberin m kıl. çıkarken, dördüncü Haseki ile yüzyüze dm geldi. | diyecek kadar âşıktı. Dördüncü haseki onun gamlı olduğu- Şimdi bu matem içinde saraydan hiç OSMANLI SARAYINDA KADIN ELLERİ 9 — Gülfem Hatun m — — Yazan: Regip Şevki Güzel hasekinin harikulâde başı bir kaç dakika sonra bir ar içinde ipek halılara düştü kanl du Hele sarayda, hasekiler arasında Gül femin cami yaptırdığı şayi olunca, aley- hindeki hava büsbütün şiddetlendi. Gülfem Hatun camii tammlamk i - | Hasta m7. diyerek yerinden doğruldu. bek İçin elinde para kalmayınca, hasekilere başvurmak mecburiyetinde kaldı. Fa - kat hiç biri ona ödünç para vermek !s- temiyor, dirsek çeviriyorlardı. * Padişahın koynuna Bir gece sari girme nöbeti irken mütemadiyen düşünüyordu. Padişahtan para istemeği bir türlü havsalasına sığdıramıyordu. Hasekiler- den de artık ümidini kesmişti. Cami yarı söylenmeğe, başlamıştı, Ka Gülfem Hatun bir gül gibi koku, gü- itmek üzere kendi dairesinden nu görmüştü. Gülfem Hatuna derdi lfem Hatunda idi. Fa- | Haseki masum Gülfem hakkında olma- kat güzel m ye ru dık iftralarda, bulunmağa, onun bu üç ine iinde idare €- üzüntüsile mü n kese altını dışarıda bir başkasına ve - Ter küçük vilâyetleri halinde i lenirken gözleri dalıyor, Saçları tara -| receğini, teklifi kendisine bizzat Ha - istihzaya maruz kalmağa!., .SON POSTA. Gülfem Hatunu bekliyordu. Kapı açılıp ta içeri dördüncü hase- kinin girdiğini görünce kaşlarını çattı: — Gülfem nerede?.. Niçin gelmedi? Odur işte... pencerenin tahta kapaklarından biri » iii ii e e hayel e ni çekince ikisi birden açıldı. Camı d basarak geldi, yer öptü. Sonra Padişa- hin oturduğu sedirin yanına diz çöktü: — Şevketli Hünkâr, dedi. Gülfem Hatun iltifatınızı üç kese akçe ile bana sattı. dedi, Kanuni hiddetle solurken dördüncü tunun yaptığını söyledi. Koca Osmanlı İmparatorluğunun ye- gine hükümdarı bir kadın tarafından aldatılmayı bir türlü kabul etmiyor, kalmış, etraftan aleyhinde sözler | öördüncü hasekiye dikkatle bakıyor -İreli çiftliğinde yanaşma olarak çalıştı- ğı rada buat henüz üç yaşında bir 4 . ie , a Ayağı şişmiş, haftalarla yapılan i r K ©) — Koynuma girmek mazhariyetini tedaviye rağmen geçmemişti. Hattâ o zellik ve taravel içinde Padişahın dat satan böyle bir kadından vefa olmaz!.. | kadar ki artık zavallı hayvan yerinden diye bağırarak yerinden doğruldu Ve | bile kalkamaz olmuştu. Nihayet haseki sözlerini bitirince : kapıya doğru yürüdü : — Kim var orada ?. İçeriye derhal iki ağa girdi. Kanuni | — Şunun kafasına bir ku ik ir ipin ucunda “ iş p Z as rşun sık da|bir ipin çırpınıyordu, Boşluküğ hiddetten sapsarı kesilmiş bir halde atıver. kalan ayakları kıvrılıp duruyordu. |, Demişti, Bir adam, asılmıştı. i çıkmıyor, akşamları İstanbul üzerine |9 < ., Kanuninin dilber gözdesi bo)-| haykırdı : şarkın o gamlı ve hüzünlü karanlığı çö” kerken, büyük şamdanlarla aydınlanan Yaldızlı ve diba döşeli odalarda yaslı Şarkılar inliyor, güzel nedimelerine Şiirler ökutuyordü. Kanuni yalnız bü değilâi, Hassas bir kalb de vardı. (Muhibbi) mahlas: ile yazdi- Bi Şiirlerde daima, Allahın rattığı Büzel mahlüklar için, duygularını söy- bir hükümdar ince zev lerdi. İkide birde Hürrem Sultanı ha- trlar : Sanma kim dünyada ben sensiz karar etsem Gitme ey cânım, gidersen ahü zar etsem gerek derdi, Coştukça da * a | olmadı lebbin öpmeğe can geldi Tehbe By #nuhibbi içelim aşkına gel bari kadeh diye mütevekkil iki musra ile kendisini ifakıp koyverirdi, Kanuni güzele karşı büyük bir zaaf Bösterirdi, Sarayı Macar ovalarından, Karpattardan, Alman şehirlerinden, Rus #teplerinden getirilmiş yüzlerce Benç ve taze kızla doluydu. Hele g9 *eleri aydınlık odalarda karşısında el Pençe divan durup bekliyen cariyeleri" De karşı en büyük şefakati gösterir : — «Ben otururken serünazımın kar- sında ayakta durması lâyık mudır?» Gerdi. ii İSTANBUL Kaniminin Hürrem Sullandan boş| © öğle Neşriyatı: n gönlünü şimdi Gülfem Hatun dol| 230: Plakia Türk musikisi, 1240: Ha- durmuştu, Gece gündüz bütün topl bilarında Hünkâr güzel hasekisini ya - Mindan eksik etmezdi. Buna mukabil T gece Padişahın koyi Vazifesi nöbetle hasekileri arâ: sim edilmişti, Kanuni altmış dokuz yaşı sevgileri ile mağrurdu. İcm Hatuna karşı bü Yet gösteriyordu... i Son günlerini yaşadığını bilir * Vadei vasleyledi çünkim - uf eyle alma Ey ecel hir dem tevekk derdi, Vücudunun güzelliği kadar din sahibiydi. Allaha karşı h herkesten çok sevgi ©dasında ipek seccadeler ü maz kılar, başına attığı tü #lindeki kehriba tesbihi e GÜZ. kapayarak Kanun inin ömrüne dualar derdi. v Dininin manevi kudretine binde büyük bir huşu taşıyor Matun, o yıl Üsküdarda nuna girmek sında tak İşrüseyin Kenan tarafından konferans. 20 : Müseyyen ve arkadaşları tarafından Türk na rağmen İmusikisi, 2030: Türk musiki heyeti tarafın - hâlâ dinç ve genç, Sise e yük bir meclübi- bize cânanı - miz Mem Hatun, yüzünün, pin beslerdi. Sabahları zerinde na başörtüsü gire Galib turafından hikâye, 20: Rifat ve arka- İdaşları tarafından Türk musikisi. 20.30: Ve- karşı kal İdla Rıza ve arkadaşları tarafından Türk mu- Gülfem bir cami yaptır- nunu bükerek : — Ne olsun, dedi. Camlim yarıda kaj- dı. Bir türlü ödünç para bulamıyorum. Şevketlâ Hünkârdan da isteyemiyo - rum! dedi. Dördüncü Haseki kurnazdı. Gülfem Hatunu gözden düşürmek için ne yâp- mak lâzımsa yapmıştı. Fakat şimdiye kadar hiç bir muvaffakıyet elde ede - memişti. Safdil rakibinin sırrını elde edince derhal aklına taze bir hile geldi : -- Üzülme, dedi. Ben sana istediğin parayı bulurum, Amma bir şartla... Gülfem Hatun sevinçle dördüncü ha- sekinin ellerini tuttu: .— Ne dersen yaparım. Söyle, dedi. Dördüncü Haseki : — Bu geceki nöbeti bana verirsen... diye sözünü tamamladı. # Gülfem Hatun durdu, düşündü. Gö- zünün önünde zarif minareleri, yuvar- lak kurşuni kubbelerile Üsküdardeki cami gelmişti. Birdenbire sevinçle: — Veririm! diye bağırdı. Birkaç dakika sonra Gülfem Hatun elinde üç kese altınla dairesine döner- ken, dördüncü Haseki Padişahın yanı- na giriyordu. Kanuni atlas, atı eşi al yastıklarla süs- Bugünkü Program an“ | yadis, 1,05: Pihkla hafif müzik, 1325: Muh- telif piâk neşriyatı. Akşam Neşriyatı: 1430: Çay saati, dansa musikisi, 1930: Dr. dan Türk musikisi, 21: Plâkla sololar, 2130 Orkestra. 2730: Alans haberleri. Yarınki Program İSTANBUL Öğle Neşriyatı: 12,30: Plâkla Türk musikisi. 1250: hava- dis, 13,09: Plâkla hafif müzik, 1325: Muh- telii pik neşriyatı, sikisi, 21: Solo plâklar, 21.30: Orkestra. 22.30: Ajans baberleri, 1 — Brams: Bayram üvertir. 2 — Neybal: Hazin vâls, 3 — Burukner : 7 ci Senfoniden İşkertao. 4 — Brukner: 8 ci Senfoniden Epi- sot. 5 — Şut: İçli kukla, 6 — Lehar: Şehsa- 'de operetinden parçalar, 7 — Rus romansları. — Tez, Güllem Hatunun başı vurul- sun!... Birkaç dakika sonra Gülfem Hatu - nun dairesine dalan birkaç bostancı, yatağında uzanan zavallı hasekiyi bir çekişte odanın ortasına aldılar. Bir el kolunu Kaptı, ikinci bir el belini büktü, diz çöktürdü. Bir anda inen keskin bir kılınç, güzel ve saf hasekinin harikulâ- prağı gibi pem- beyaz gövde- İba w sinden ayırdı. Yaşadıkça Allaha sığınan ve Allah! için Padişahın bir gecelik sevgisini red- ,deden sarayın bu dindar ve masum ka- dını, kanlar içinde, başsız gövdesile sa- baha kadar odanın ipek halıları üze - rinde kaldı. Kanun! ertesi sabah Gülfem Hatu - nun kendi koynuna girmek mazhari - yetini niçin sattığını öğrendi. Fakat iş| işlen geçmişti. Allahın ismini bir ma-! budun ince minaresinden yeryüzüne yaymak isteyen bu masum hasekinin arkasından günlerce ağladı. Yarıda ka- lan Üsküdardaki camii Mimar Sinana bizzat yaptırdı ve Gülfem Hatunun mezar taşına şu cümleleri yazdırdı: «Sahibetülhayrat Şehigei Saide Gül- fam Hatun: büyük bir kalabalık vardı. Civardaki (lara gidecekti. Onun sırtında bağrım bütün köy ve kasabalardan buraya a-jrüzgârlara vererek yıldırım gibi gitiğe (kın akın at meraklıları gelmişler, yarışı İ ğini düşündükce şimdiden sarhoş olu e seyre bazırlanıyorlardı. d WU hepsinden daha dikkatle bakıyordu. Yanındaki orta yaşlı bir adama: lırdı. bitti ve al bir at olan Yıldırım gene bi- rinciliği bırakmadı. rinden öpüyor ve terini kurutmak için aşağı yukarı gezdiriyordu. yıla mahküm bir adamın güzel bir ka - dına baktığı gibi vardı: İ bunun için Memiş onun bulunduğu ye- At hırsızı Yazan: Kadir Can Kaflı Kasabanın dışarısındaki çayırlıktaf/nun sırtına bindikten sonra çok ural yordu. ... f Gece yarısı olmuştu. Fitiz Mehmet, w # vinden çıktı. Etrafta, yıldızların serptiği hafif bir aydınlık vardı, ğ Duvar diplerinden yürüyerek Memlik şin evine gitti. Mandalını kaldırâ Atlar birer birer meydana çıkiyorlar- im Kara gözlü, çevik ve ince bir delikan- — İşte... Yıldırım görüyor musun? itti ve hızlı bir göz attıktan sonra big gölge gibi içeri kaydı. Odayı ve al ezber biliyordu. Dosdoğru Yıldır Bu delikanlı Filiz Mehmet diye anı- Heyecanla başlıyan yarış heyecanla dı. Tam atı çözeceği sırada arkasında bir tıkırtı oldu. Kamasını çekti ve kp nara sindi, : Karanlıkta Fatmanın sesini tanıdı: — İyi bağla! Halka şuracıkta... İşte iskemle... Karaltılar iyice seçilemiyordu. Filig Mehmet kendi kendine düşündü: — Memişin uyuyup uyumadığı bakmadım ama, iyi olmadı. Allah veşgi de beni görmeseler!... Fısıltılar kesildi ve karaltılar gitti, Filiz Mehmet ahırın kapısını açtı w&. içerisi biraz aydınlandı. Artık atı çözmekle uğraşmıyacak WE yularını kesecekti. İ Geriye döndüğü zaman gözleri göğ 4 leri hayretle büyüdü, ağzı açık kaldı, Çünkü bir adam tavandan aşağı sarkan i Kara Alinin Memiş Yıldırımın gözle- Filiz Mehmet bu güzel ata, yüz bir bakıyordu. Yıldırımın merak verici bir hikâyesi Kara Alinin Memiş üç yıl önce De - Çiftliğin kâhyası artık ondan ümidi kesmişti. Bir sabah ırgad başıya: Bu Kara Alinin Memişti. Bir bir de ona baktı, atı ne zama olsa lirdi, fakat bu adamı kurtağı mak için hemen ipi kesmek gerekti, Elindeki Ha mayla bir vuruş e ta ipi kesti ve Möw mişi kucaklıya # © rak yere indirdi. İçeriye koştu, Memiş, kâhyaya yalvarmış, hattâ ta- yın derisi kaç para tutacaksa onu da gündeliklerile ödemişti. Memişin evine araba üstünde getiri- len tay beş altı ay sonra sahibini sır- tna alarak rüz - gâr gibi gidiyor - du, Â Yarınki nushamızda : Muhterem Mösyö akn Gandinot nerede yarış var- 1 * Fai Orada Fatmayiğ 5 ri sa oraya götürü - Çeviren aik Bercmen Kara Abdiyi ku « lüyor, her zaman cak kucağa gör birinciliği kazanıyordu. dü. Kara Alinin Memiş zengin olmuştu. Memiş de kalkmış, onun yanına ge Yıldırma göz koyanlar pek çoktu ve |mişti. Filiz Mehmedin kamasını kapi ve: rin yanındaki odada yatıyor, yattığı| — Seni kaltak seni... A! sana... yerden atı görebiliyordu. Büyük bir pa- rayla satın aldnak isteyenler olmuş, bu- na da rezı olmamıştı, Filiz Mehmet yarış yerinden ayılır- ken kendi kendine kararını verdi: — Çalmaktan başka çare yok... Eğer bunu yapamazsam bana da adami deme- sinler... ne sapladı, kanlar içinde yere di. Kara Abdi kapıdan fırladı. Biraz ji rideki ağaca bağlı atına atladı ve döl nal uzaklaştı. Memiş ahıra döndü. Yıldırıma bind ve kâçanın arkasından yıldırım gibi gil ti. ... Filiz Mehmetle Kara Alinin Memiş dost olmuşlardı. Memişin genç ve kiv- rak karısı Fatma öteki odada yufka a - çarken, Memiş, Yıldırımın yarışlarını Beş on dakika sonra geri dönen M miş göğsünden vurularak ölen Kara Ab- dinin ölüsünü de Fatmanın yanına tı. Sonra Filiz Mehmede döndü: — Nasıl oldu da yetişebildin? PASLANMAZ Hasan Tıraş Bıçağı Bir dakikada tıraş eder. Ne sa- bun, ne de fırçaya ihtiyaç vardır. Katiyen paslanmaz. Alâmeti fa - rika ile ihtira beratı vardır. Ne İngilizler, ne Fransızlar, ne de Amerikalılar, ne de bütün dünya aynını yapamaz. Hasan tıraş ma- kinasile Hasan tıraş sabunu ve tıraş kremi, tıraş kolonyası, tıraş pudrası birer şaheserdir. Mutlaka Hasan markasını arayınız; israr ediniz. Hasan deposu : Ankara, İstanbu!, Beyoğlu. İonun hakkında köyde fısıldanın lâfla - anlatır, Mehmet de hayran hayran din- lerdi. Fakat bir taraftan da içeriden sür- gülü, her tarafı kapalı olan ahırı göz - den geçirir, oraya dışarıdan girmenin mümkün olmadığını görürdü. Fatma odaya gitdikçe Filiz Mehmede göz süzüyor, fakat delikanl: oralarda olmuyordu. Yalnız genç kadının bu bali — Ben atı çalmak için gelmiştim. Füs iş... Eh, ne zaman ols masından hoşlanmıştı. Alın yularnı & zattır — Hayatımı kurtardın. Al, senin ole sun. Dedi Filiz Mehmet de Memişin cömertli « nn boş olmadığını gösteriyordu. Söy - lendiğine göre Ftma ile yukarı köyden Kara Abdi arasında bir şeyler geçiyor- muş. O gün de yarış olmuş ve Memiş çok yorulmuştu. Filiz Mehmet onun yor - gun olduğunu bildiği halde geç vakte kadar ayrılmamış, bir defa uyuduktan sonra kolay kolay uyanamıyacağını dü- şünmüştü. Giderken de kapı yanındaki pencerenin mandalım yavaşça kaldırı- vermiş, dışarıdan çekilince açılacak bir hâle koymuştu. Tam zamanıydı . elile vurdu: i — Hayır... O şimdi benden çok sat lâzım. Çünkü burada iki insan öldi dün... Kucaklaştılar. Memiş atına bindi ve gecenin 8 liğinde nallarından kıvılcımlar çı rak uzaklaştı. Filiz Mehmet onun arkasından b Beylerbeyi Abdullah ağa M. Resim Ağa 5. Tarla. Anadolukavağı umur yerinde 1000 m2 tarla, Yukarıda mevki ve cinsi yazılı vakıf yerler üç sene müddetle kiraya ve» rilmek üzere artırmaya çıkarılmıştır. İsteklilerin ihale günü olan 22110/ A ll Pl Yi mÜracBa (2081)