Amerikada tü ürpertici bir aşk facıası Ayni kızı seven iki âşık kendilerini köpek balıklarının adaletine terkettiler, biri parçalanarak öldü, öteki kurtuldu ve kızı aldı in yaza yaza bi- yacak kadar ga- ip olduğu kadar da acıklı bir z matbuatına da akset - okuyacağınız satırlar da bir kere bile tesadüf edi- ralardan biridir. k on beş yaşında, fa- idi. Bütün Ameri - t, fakat terbiye- Tahsilini yapı- odivaç hakkında kendine mahsus fikirleri de vardı. rur oki T le evlenmek için muhakkak zengin şattığı hayatın hülyalarına dalhyordu. Mary biraz daha bi yor, on yedin- ti yaşına girdiği zaman hakikaten na- zarı dikkati celbedecek derecede güzel- leşiyor. Aşk aramıyor, zengin koca a- tıyor, ve diyor ki: «Aşkın esası servet- Hr. Zengin bir koca bulursam, ona â- Pk ta olabilirim.» Ev işleri Mary'nin canını sikiyor. Nevyorka gitmek, fraklı, smokinli er - keklerin arasında sırtına kadar açık tu- valetlerle dolaşmak ne güzel şey.. F kat ayni zamanda hayallerinin haki - ğu için muhakkak zengin katten çok üzak ölduğunu da görüyor ve hissediyor. Kendisini bedbinliğe kap tırıyor. İşte tam bu sıralarda mutbahın raf- Tarına sermesi için annesinin kendisine verdiği bir gazete parçasında gözüne şa ilân ilişiyor : « Gencim, arkadaşlarım güzel oldu- ğumu söylüyorlar, Amerikada zengin denecek kadar para sahibiyim, Genç, güzel bir kızla mektuplaşmak istiyo - rum, anlaştığımız takdirde evleneceği - mizi de zannediyorum.» Mary bu satırlart okuduktan sönra gencin adresine bir mektup yazıyor. Fotoğraflı bir cevap alıyor. Gazeteye Mlân veren delikanlının ismi Hanshall- dir. Mary de üzenip, bezenip resmini gıkarıyor ve Hanshall'e gönderiyor. İki taraf böylece karşılıklı aşk mek- Mary, güzelliğiyle Mari tupları yazmaktan çok hoşlanıyorlar. O sırada Mary'nin kısmeti açılıyor. Bir arkadaşı vasıtasile kendisine bir de mühendisten talip çıkıyor. Bu adam Ferguson isminde - biri. boş bırakmak istemiyor. Bir müddet iki tarafı da idareye koyuluyor. O sıralarda bir mektup alıyor. Bu mektup Hanshall'in babasındân geli - yor. Ve kızı Miyamideki evine davet e- diyor ve yol parasile tuvalet masrafla- TIM da gönderiyor. *.. Hanshâlle, Mary'yi trenden karşılıyor. Mary tahayyül e karşısında görmüştür. Biribirler inince i genci e bir az çekingenlikle bakıyorlar. Fakat son- | ra Mary Rex'in koluna giriyor ve eve gidiyorlar, Rex hakikaten zengin bir | babanın oğludur. Evleri vâsi ormanla- rın içinde bulunmaktadır. Rex kızdan ayrılmıyor, her gün bera- ber gezmeler yapıyorlar, başbaşa ka- hyorlar... Gene bir gün ormanın içinde çimenlerin üzerine oturuyorlar, Mary papatya falma bakıyor. Rex Mary'ye sokuluyor. — Mary diyor... Seni seviyorum. Ka- rım olmak ister misin!.. Mary, gözkapaklarını indiriyor. Kol: <'in boynuna doluyor... Uzun Evlenmeye karar " verdikleri günün akşamı Mary odasına çıkıyor, soyunu- yor, pijamalarını giyiyor, o sırada oda hizmetçisi : Matmazel, diyor, sizi 'bir: Mösyö görmek istiyor ! — Nasıl Mösyö ? . — Şimdi aşağıya geldi, bekliyor, eski ibabmız imiş. Mary aşağıya iniyor. elbisesi, uzun boyu ile Ferguson bek- lemektedir. —- Mary diye söze başlıyor. Yaptığım işin delilik olduğunu biliyorum... Bura- ya senin niçin ve ne sıfatla geldiğini de yorum. Yalnız sana... Evet sana... Bir tek şey söylemeğe geldim.. Ve is- İtedim ki hayatını Rex ile birleştirmek hususunda kat'i kararını vermeden be- bi 'GÖNÜL İŞLERİ Okuyuculara Cevaplarımız İzmirden Bay R. Hitay, kendi tah- minine göre çok tecrübe geçirmiş bir gençtir. Fakat anlaşılan tecrübele - Tinde bazı noktalar eksik kalmış ola- cak ki bana şu üç suali soruyor: ! — Bir erkek hiç tammadığı bir kıizı hayat arkadaşı olarak nasıl se- gebilir? » 2 — Vasat derecede kazanç ile bir aile nasıl geçineb, 3 — Kendi ırkımdan olmıyan bir kuzla. evlenmemde ne mahzur var? * Ben şu üç suiale şöylece cevab ve- riyorum: | — Baba ve dedelerimiz hiç tanı- madıkları kızlarla mes'ud bir hayat geçirmenin yolunu buluyorlardı, Fa- kat şurası var ki bize nazaran dahâ kanaatkâr, tahsilce de daha geri idi- ler, 2 — Vasatın manasını anlıyabil - mek için elde bir ölçü olmak lâzım. 3 — Bizim Kan Konuşmaz tefrika: sında bir arkadaş birleşmelerde ve anlaşmalarda kanın tesiri olmadığı iddiasındadır amma, siz ona pek al- dırmayınız, gene Türk kizini tercih ediniz! “TEYZE Mary onu da | y 'BU Hem yapar hem yıkar... nun, soğuktan o korunmak için kılları bile yoktu Her tarafta düşmanları vardı ve bunlara karşı kul- lanmak üzere tabiat ona ne pençe, ne f Hat- arının kunetı (ıı un çok hızlı bucak bir ng.ıca lırm:ır.m.. a mı Hit değildi. Fakat zekâsile bütün tünde bir kuvve! (İnsan) dan bal anladınız. vetlerin Üs- tın sırrını çözmeğe çalışan filezoflar yetişti. Mermerleri sodef rengine sok- tular ve muhteşi yaptılar. Hayatı ve tabiati imrendirecek dere cede güzel tablolar meydana geti ler. Onun yaptığı heykeller muha— ki modellerinden daha lxa i Akropol, Persepolis, Si leymnniye ve Sultanahmet Bibi âbideler, kocaman binaları doldu- ran milyonlarla kitaplar, hep © çıplak doğan cıhz ve zavallı i n eserleri- dir. Fakat ayni insan kendi yaptığı eseri :el'lîllıdc Ikkf'n' rapeom kütüpha şem mermer bi kitap kül oldu. 1208 de Hulâgü Han Bağdada gir - diği zaman, bütün şehir, camiler ve sa- ıyordu. Zengin kütüphaneler ine atılan kitaplardan köprüler hâsıl oluyordu. 1492 de İspanyollar Endülüslerin son hri olan Garnataya girmişlerdi ve bu T içindeydi. Yıllarca ışılarak yapılan binalar, yazma ki - taplar, asırlardanberi muhfaza - edilen çok değerli eserler bir gün içinde mah- voluyordu. Bugün bile, harap olması - na Tağmen, görenlere hayret veren Kurtaba camil ahır olmuştu. 'Tarihte böyle binlerce misal vard Ayni hal bugün İspanyada da ölüyör ve san'at eserleri karşısında kimsenin kalbinde hürmet görülmüyor, Geçenlerde ölen büyük Rus edibi Maksim Gorkinin bir yazısını gördüm. Avrupanın kaç senedenberi devam e- den korkunç silâh yarışından, -insanlı- ğin başına gelmesi beklenen büyük fe- lâketten bahsederek şöyle diyordu: «Harp yalnız cephelerde olmuyacak - tır. Yüzlerce ve binlerce tayyare cep- hedeki ordunun üstünden aşarak geri- lere gidecek, devlet merkezlerine ve büyük şehirlere tonlarla bomba ve ze- hirli gaz yağdıracaktır. Şehirler bütün yüksek san'at eserleri ve güzelliklerile birlikte bir yığın kül haline gelecek ve bu kül yığınları insan kanile hamur ha- Hini alacaktır, Landradaki Britanya mü- zesile Paristeki Luvr müzesindeki bü- yük eserlerin hepsi de bu arada yokğ- lacaktır.» Dün böyleydi. Bugün de böyledir. İnsanların bir tarafta dev adımlarile İlerlerken, diğer tarafta yerlerinde say- maları, hattâ gerilemeleri ne kadar acı Tutran Can yaktı ve muhte- adan başka binlerce ni de bir kere dinle.. Ben de seni deli- cesine seviyorum.s Mary 'bu vakitsiz ziyaretçiye fena hal de kızıyor... — Rica ederim, diyor. Beni artik ra- hat bırakınız, Rex'i seviyorum ve anun- la evleneceğim... Hemen durmadan gi- diniz. Rex bizi burada görmesin, istik- balimi, aile sâadetimi tehdit ediyorsu- nuz... Mary'nin korktuğu başına geliyor. İçeri Rex giriyor. İki talip biribirleri- ne şüpheli gözlerle bakıyorlar... Fer - güsön dayanamıyor. — Rahatsız ediyorum Mösyö diyaot... Fakat size nişanlınızı sevdiğimi söyle- meğe gekdim, İkimizden biri sağ kal - mamalıdır. Rex fena halde asabileşiyor — Mary dışarı çık, ben Mösyö ile hu- susi surette görüşmek İstiyorum. di - yor. 4 * İçerde iki âşık başbaşa kalınca Fer- 80 Yaşında 30 yaşında * İngilizce Deyli Niyuz yazıyor: Bugün İngilterede mes'ut bir ocak kurulmuştur. Bu ocağın bütün — diğer sıcak yuvalara nazaran büyük bir hu- susiyeti vardır. O hususiyet şudur: Körler yurdile alâkadar olanlar 0- rada 30 uncu yaşına yeni girmiş bir kızı Emily Allen'i tanırlar. ğ Emily Allen bir hastalık neticesin- de dört yaşında kör olmuş ve ondan tahsilini yapmak için bu yurda Emily herkes tarafından sevi- hürmet görüyordu, Emily o zamana kadar hiç sevme- i. Buna mukabil ruhunda bir şef- issi, bir merhamet duygusu vardı. Onun için de içinde bulunduğu yurdun ihtiyar müdürünü fevkalâde — sayıyor ve seviyordu. Müdür Aldermon isminde 78 yaşın- da bir adamdı. Fevkalâde zengindi, körlerle alâkadar oluşu, sırf bu gibi iş- gul olmak, istıraplı insanların geliyordu. Çok ıstıraplar dan ve evlâdından hiyanet gör- müştü. Aldermon dertlerini kör kızlara anlatır ve' bunların içinde bılhassa E- le fazlaca meşgul — olurdu, Onu şamları Odasına davet eder; kendisi- ne hayat dersi verihdi. | — Bir gün kendi mazisini bile deşele- mekten çekinmedi: » Kızım dedi. Bak insanların başı- İna neler geliyor? Karımı fevkalâde çok seviyordum, onun da beni- sevdiğini zanediyordum, meğerse ne kadar ya- nılmışım: Beni en çok sevdiğim arka- daşımla aldattı.. O dostüm evimize her zaman gelir, bütün eğlencelerimize iş- tirâk ederdi. Karımla alâkadar oldı nu bir aralık sezer gibi oldum. Karıma ihtar ettim: — Moris seninle fazla meşgul - olu- yor, dikkat et dedim. Karım güldü: — Amma kıskanç insansın dedi... Senin 15 senelik karın bundan sonra sana hiyanet edebilir mi? İşte kızım Emily meğerse 15 senelik karım banâa hiyanet edebilirmiş, nite- kim etti, günün birinde eşyalarını top layarak Moris'e kaçtı. O zaman on yaşında kızımla başbaşa kaldık. Ben bü Yyavrunun yoksulluk hissetmemesi, anne şefkatinin — eksik- Biğini duymaması için elimden geldiği kadar uğraştım, —İngilterenin en iyi mektebinde okuttum... Büyüdü, 18 ya- şına geldiği zaman bir gün karşıma bir delikanlı ile gelerek: — Baba dedi, size nişanlımı takdim ediyorum... Çocuğu gözüm tutmadı, Ki- min, neyin nesi olduğunu anlamadan İkızımi onun kolları arasına “âtmak is- temedim, biraz tahkikat yaptım ve Öğ- vendim ki delikanlı bar artistidir, Tabii bu vaziyet karşısında bu evlen- meye razı olamazdım. kopardım. Neticede kızım onunla - kaç- tı. Şimdi Singaporda gemici meyhane- |" lerinde sevgilisile varyete numaraları yapıyorlarmış. Bu haber bana çok dokundu, günler- ce ne yemek yedim, ne de uyuyabil- ğim, Sonrada —müthiş - bir bedbinlik çöktü. Kendimi kaptım — koyuverdim, her gece barlara gidiyor. Sefahet yapı- —— ——— -— ---—— — guson : re Mösyö Rex diyor, evet ikimiz bir- den bu kıza sahip olamıyacağımıza gö- re birimizin vücüdü ortadan kalkmalı- dir Düellöoyu denizde yapalım. Sahi| - Jerde köpek balıklarının çök olduğu - nu biliyorsunuz. Biz denizde boğuşurken hangimizi kaparlarsü diğeri Bağ kalır ve kıza ebediyen sahip olür. Rex teklifi kabul ediyor. Mary odasında iki gencin mütaleala- rının neticeşini sabırsızlıkla beklerken delikanlılar otomobile atlıyorlar, gece- nin karanlığında sahile geliyorlar. Ge- ne sessizce soyunuyorlar ve denize atlı- yorlar, Ferguson, Rex'e nazaran -dâba | * İngiliz gazetelerinin hâdiseden çıkardıkları netice: “Aşk yaşa, güzelliğe, çirkinliğe bakmıyor, seven insan herşeye katlanıyor,, Ben kıyameti | bır adamla kör bir kız evlendiler * Karı koca gezinti esnasında yordum. Boni evde bekleyen bir insali yoktüu, senölerdenberi, başkaları — içiit yaşayan onları düşünen ben şimdi, ta- mamile boşalmıştım. Kendimi bir'türlü avutamıyordum. Bana her şey acı vt her şey tadsız geliyordu. Yaşım ilerlemişti. Böyle bir sefahet hayatına fazla dayanamıyacaktım! 'Kale bimdeki şefkat hislerini muhtaç olanla* Ta dağıtmak istedim, ve bu Vüğireyi aldım. * lürü gün geçtikçe n arttığını hissedi dü. Aralarında tam 48 yaş fark tardı. Kendisi gürbüz bir insan olmaklâ be- Taber tamam 78 yaşında idi. Bir gün onu gene mutadı vechile odasına çağır- dı; — Emlily dedi, sana bir şey - sorı ğem. Hiç bir kayıt ile bağlanmadan ce- vap vereceksin, ben seni seviyorum ve seninle evlenmek istiyorum. O sırada kızin yüzü hafif kı: — Mösyö Aldermon dedi, görüyorsu- nuz ki ben âmayım. Size hiç bir suretle müfit olamam ki, *— Ben de ihtiyarım, ikimiz de haya- ftın bedbaht insanlarıyız. Birbirimize dayanarak yaşarız. Emily o akşam doğru eve gitti. Pek yakında &vleneceğini ablasına söyledi, Ablası evvelâ razı olmak istemedi fakat gsonra da kız kardeşinin ihtiyar adamı İfevkalâde çok sevdiğini anlayınca ısrar etmedi Yurdun mü * Şimdi yeni evliler, ber akşam 'bera- İberce soki çıkıyorlarmış.. Genç kız ihtiyara büyük bir şefkatle baktığı şibi © da onu gezdirmekten zevk alıyor- Muş, Gazete yukarda anlattığımız izahat! verdikten sonra şu mütaleayı ilâve et- ektedir: Âşk ne yaşa, ne güzelliğe bakıyor... İnsan severse her şeye k'ıtlannur iyi yüzmektedir. Biribirlerine sal dr' yorlak Ferğuson Rex'in omüzuüna bi - niyor, genci boğmağa uğraşıyor. O sı- rada suları karıştıran kapkara bir sim etraflarında dolaşıyor. Ferguseni Rex'i birdenbire koyyeriyor. Karanlık- ta çırpınmalar oluyor. Fergüson debele niyor. Âz sonra sesi duyuluyor —-*Kazandın davayı!. Köpek balıği bana saldırdı... Daha 'birşeyler süylemek istiyor, fa- kat sulaâr nefesini tıkıyor. Sonra birden bire kaybolup gidiyor. Fena halde Korkan Rex, sür'atle yü” zecek kavaya çı)nyor ve orada düşüPp , bayıliyor,