Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
5 Sıyfı Amerıkada tü ler | ürpertici bir aşk facıası < Ayni kızı seven iki âşık kendilerini kOpek balıklarının adaletine terkettiler, biri parçalanarak “Sldü, öteki kurtuldu ve kızı aldı Amerika gazetelerinin yaza yaza bi- tiremedikleri inanılmıyacak kadar ga- rip ve garip olduğu kadar da acıklı bir hâdise Fransız matbuatına da akset - miştir. Aşağıda okuyacağınız satırlar birkaç asırda bir kere bile tesadüf edi- lemiyen maceralardan biridir. Bakınız Paris Soir gazetesi hâdıseyı' nasıl tasvir ediyor ? «Floridanın güzel sahillerinde tarıh- lere intikal edecek bir facia oynandı. Mary Rennwick on beş yaşında, fa- kir bir ailenin kızı idi. Bütün Ameri - kalılar gibi o da serbest, fakat terbiye- Li bir hayat geçiriyordu. Tahsilini yapı- yor ve kalbini erkeklere açmıyordu. E- sasen izdivaç hakkında kendine mahsüs fikirleri de vardı. Mary, güzelliğiyle mağrur olduğu için muhakkak zengin birisile evlenmek için muhakkak zengin pattığı hayatın hülyalarına dalıyordu. Mary biraz daha büyüyor, on yedin- ti yaşına girdiği zaman hakikaten na- zarı dikkati celbedecek derecede güzel- leşiyor. Aşk aramıyor, zengin koca a- rıyor, ve diyor ki: «Aşkın esası servet- tir. Zengin bir koca bulursam, ona â- pık ta olabilirim.» Ev işleri Mary'nin canını sıkıyor. - Nevyorka gitmek, fraklı, smokinli er - keklerin arasında sırtına kadar açık tu- valetlerle dolaşmak ne güzel şey.. Fa - kat ayni zamanda hayallerinin haki - - katten çok uzak olduğunu da görüyor — ve hissediyor. Kendisini bedbinliğe kap o diriyor, İşte tam bu sıralarda mutbahın raf- - İarına sermesi için annesinin kendisine verdiği bir gazete parçasmdn gozune şu ilân ilişiyor : « Gencim, arkadaşlarım güzel oldu- ğumu söylüyorlar, Amerikada zengin denecek kadar para sahibiyim. Genç, güzel bir kızla mektuplaşmak istiyo - rum, anlaştığımız takdirde evlenecegı - mizi de zannediyorum.» gencin adresine bir mektup yazıyor. Fotoğraflı bir cevap alıyor. Gazeteye “Hân veren delikanlının ismi Hanshall- - dir. Mary de üzenip, bezenip resmini - çıkarıyor ve Hanshall'e gönderiyor. İki taraf böylece karşılıklı aşk mek- Mari tupları yazmaktan çok hoşlanıyorlar. O sırada Mary'nin kısmeti açılıyor. Bir arkadaşı vasıtasile kendisine bir de mühendisten talip çıkıyor. Bu adam Ferguson isminde biri. Mary onu da boş bırakmak istemiyor. Bir müddet iki tarafı da idareye koyuluyor. O sıralarda bir mektup- alıyor. Bu mektup Hanshall'in babasındân geli - yor. Ve kızı Miyamideki evine davet e- diyor ve yol parasile tuvalet masrafla- rını da gönderiyor. * k * Hanshalle, Mary'yi trenden inince karşılıyor. Mary tahayyül ettiği genci karşısında görmüştür. Biribirlerine bir az çekingenlikle bakıyorlar. Fakat son- ra Mary Rex'in koluna giriyor ve eve gidiyorlar. Rex hakikaten Zzengin bir babanın oğludur. Evleri vâsi ormanla- rın içinde bulunmaktadır. Rex kızdan ayrılmıyor, her gün bera- ber gezmeler yapıyorlar, başbaşa ka- lıyorlar,.. Gene bir gün ormanın içinde çimenlerin üzerine oturuyorlar. Mary papatya falına bakıyor... Rex Mary'ye soküluyor. — Mary diyor... Seni seviyorum. Ka- rım olmak ister misin!.. Mary, gözkapaklarını indiriyor. Kol- larını Rex'in boynuna doluyor... Uzun Uuzun öpüşüyorlar. Evlenmeye karar verdikleri günün akşamı Mary odasına çıkıyor, söyunu- Yor, pijamalarinı gıyıyor, o su-ada oda hizmetçisi : ' — Matmazel, diyoör, sizi bir' Mosyd görmek istiyor ! — Nasıl Mösyö ? . — Şimdi aşağıya geldi, bekliyor, eski Bir ahbabmnız imiş. 1 Maâry aşağıya iniyor. Salonda siyah elbisesi, uzun boyu ile Ferguson bek- |lemektedir. Mary bu satırlar? okuduktan sönra| - — Mary diye söze başlıyor. Yaptığım işin delilik olduğunu biliyorum... Bura- ya senin niçin ve ne sıfatla geldiğini de biliyorum. Yalnız sana... Evet sana..: Bir tek şey söylemeğe geldim.. Ve is- tedim ki hayatını Rex ile birleştirmek husüsunda kat'i kararını vermeden be- CONUL ISLEDI Okuyuculara C evaplarımız hmırden Bay R. Hitay, kendi tah- ,ıımmne göre çok tecrübe geçirmiş bir gençtir. Fakat anlaşılan tecrübele - - rinde bazı noktalar eksik kalmış ola- “eak ki bana şu üç suali soruyor: ! — Bir erkek hiç tanımadığı bir kizı hayat arkadaşı olarak nasıl se- - gebilir? -. 2 — Vasat derecede kazanç ile bir | mile nasıl geçinebilir? : — . 3 — Kendi ırlıımdan olmıyan bir — kızla- evlenmemde ne mahzur var? |— Ben şu üç suale şöylece cevabh ve: - T T G TÇ V l | nyorunı madıkları kızlarla mes'ud bir hayat ; geçirmenin yolunu buluyorlardı, Fa-: kat şürası var ki bize nazaran daha kanaatkar_, tahsilce de daha geri idi: I mek için elde bir ölçü olmak; lâzım. sında bir ’arkad_aş- birleşmelerde ve anlaşmalarda kanın tesiri olmadığı iddiasındadır amma, siz ona pek al-' _dırmayınız, gene Turk kızını teıcrhd_ Ze Baba ve dedelerimiz hiç tam-: ler. 2 — Vasatın manasını anlıyabil -| 3 — Bizim Kan Konuşmaz tefrilcag-. ancmın Il Hem yapar hem yıkar... Onun, soğuktan korunmak için kılları bile yoktu. Her tarafta düşmanları vardı ve bunlara karşı kul- lanmak üzere tabiat ona ne pençe, ne de keskin ve sivri dişler vermişti. Hat- tâ ayaklarının kuvveti, onun çok hızlı kaçmasına, ellerinin biçimi çabucak bir ağaca tırmanmasına müsait değildi. Fakat zekâsile bütün kuvvetlerin üs- tünde bir kuvvet sahibi oldu. (İnsan) dan bahsettiğimi anladınız. Bütün ömürlerinde düşünerek haya- tınm sırrını çözmeğe çalışan filezoflar yetişti. Mermerleri sedef rengine sok- tular ve muhteşem saraylar yaptılar. Hayatı ve tabiati imrendirecek dere - cede güzel tablolar meydana getirdi - ler. Onun yaptığı heykeller muhakkak ki modellerinden daha harikulâdedir. - Akropol, Persepolis, Kapitol, Kolize, Elhamra, Süleymaniye ve Sultanahmet gibi âbideler, kocaman binaları doldu- ran milyonlarla kitaplar, hep o çıplak doğan ciliz ve zavallı insanın eserleri- dir. Fakat ayni insan kendi yaptığı eseri yıkıyor ve yakıyor: Bizans imparatoru Teodosyüs 390 senesinde İskenderiyenin meşhur Se - rapeom kütüphanesini yaktı ve muhte- şem mermer binadan başka binlerce kitap kül oldu. 1208 de Hulâgü Han Bagdada gir * diği zaman, bütün şehir, camiler ve sa- raylar yanıyordu. Zengin kütüphaneler yağma ediliyor. ve Dicle nehrine atılan kitaplardan köprüler hâsıl oluyordu. 1492 de İspanyollar Endülüslerin son şehri olan Garnataya girmişlerdi ve bü sırada şehir ateşler içindeydi. Yıllarca çalışılarak yapılan binalar, yazma ki - taplar, asırlardanberi muhfaza - edilen çok değerli eserler bir gün içinde mah- voluyordu. Bugün bile, harap olması - na rağmen, görenlere hayret — veren Kurtaba camii ahır olmuştu. — Tarihte böyle binlerce misal vardır. Ayni hal bugün İspanyada da ölüyör ve san'at eserleri karşısında kimsenin kalbinde hürmet görülmüyor. Geçenlerde ölen büyük Rus edibi Maksim Gorkinin. bir yazısını gördüm. Avrupanın kaç senedenberi devam e- den korkunç silâh yarışından, -insanlı- ğin başına gelmesi beklenen büyük fe- lâketten bahsederek şöyle diyordu: | «Harp yalnız cephelerde olmıyacak - tır. Yüzlerce ve binlerce tayyare cep- hedeki ordunun üstünden aşarak geri- lere gidecek, devlet merkezlerine ve büyük şehirlere tonlarla bomba ve ze- hirli gaz yağdıracaktır. Şehirler bütün yüksek san'at eserleri ve güzelliklerile birlikte bir yığın kül haline gelecek ve bu kül yığınları insan kanile hamur ha- İini alacaktır, Londradaki Britanya mü- zesile Paristeki Luvr müzesindeki bü- yük eserlerin hepsi de bu arada yokâ- lacaktır.» — : Dün böyleydi. Bugün de böyledir. İnsanların bir tarafta dev adımlarile ilerlerken, diğer tarafta yerlerinde say- maları, hattâ gerilemeleri ne kadar acı geliyor!.. Turan Can Ü l ETĞN GÖT YA AAA LNM VON şüphesiz ni de bir kere dinle.. Ben de sem deh-! cesinle seviyorum.> Mary 'bu vakitsiz zıyaretçıye fena hal de kızıyor.., — Rica ederim, dıyor Bem artik va- |hat bırakınız. Rex'i seviyorum ve, onun- la evleneceğim... Hemen durmadan gi- diniz. Rex bizi burada görmesin, istik- | |balimi, aile saadetimi tehdit ediyorsu- nUZ... Mary nin korktuğu başına “geliyor: İçeri Rex giriyor. İki talip biribirleri- ne şüpheli” gözlerle bakıyorlar... Fe“r_ - guüson dayanamıyor. |— Râhatsız ediyorum Mösyö diyor... Fakat size nişanlınızı sevdiğimi söyle- meğe geldim. İkimizden biri'sağ kal - mamalıdır. Rex fena halde asabileşiyor. — Mary dışarı çık, ben Mösyö ile hu— _susı surette goruşmek ıstıvo;rum. di - “İçerde iki âşık başbaşa kalınca Fer- 80 Yaşında 30 yaşında İ)ır adamla kör bir kız evlendiler k * * İngiliz gazetelerinin hâdiseden çıkardıkları netice: “Aşk yaşa, güzelliğe, çirkinliğe bakmıyor, seven insan herşeye katlanıyor,, — — İngilizce Deyli Niyuz yazıyor: Bugün İngilterede mes'ut bir ocak kurulmuştur. Bu ocağın bütün — diğer sıcak yuvalara nazaran büyük bir hu- susiyeti vardır. O hususiyet şudur: Körler yurdile alâkadar olanlar o- rada 30 uncu yaşına yeni girmiş bir kızı Emily Allen'i tanırlar. Emily Allen bir hastalık neticesin- de dört yaşında kör olmuş ve ondan sonra tahsilini yapmak için bu yurda girmişti. Emily herkes tarafından sevi- liyor ve hürmet görüyordu. Emily o zamana kadar hiç sevme- mişti. Buna mukabil ruhunda bir şef- kat hissi, bir merhamet duygusu vardı. Onun için de içinde bulunduğu yurdun | (ihtiyar müdürünü fevkalâde sayiyor ve seviyordu. Müdür Aldermon isminde 78 yaşın- da bir adamdı. Fevkalâde zengindi, körlerle alâkadar oluşu, sırf bu gibi iş- lerle meşgul olmak;, istıraplı insanların dertlerini unutturmak ıstemesinden İ- leri geliyordu. Çok ıstıraplar çekmış karısından ve evlâdından hiyanet gör- müştü. Aldermon dertlerini kör kızlara anlatir ve bunların içinde bılhassa E- mily-ile fazlaca meşgul - olurdu., Onu akşamları odasına davet eder, kendisi- ne hayat dersi verirdi. Bir-gün kendi mazisini bile deşele- mekten çekinimedi: —- Kızım dedi. Bak msanların başı- na neler geliyor? Karımı fevkalâde çok seviyordum, onun da beni- sevdiğini zanediyordum, meğerse ne kadar ya- nılmışım: Beni en çok sevdiğim arka- daşımla aldattı.. O dostüm evimize her zaman gelir, bütün eğlencelerimize iş- tirâk ederdi. Karımla alâkadar olduğu- nu bir aralık sezer gibi oldum. Karıma ihtar ettim: — Moris seninle fazla meşgul - olu- yor, dikkat et dedim. Karım güldü: — Amma kıskanç insansın dedi... Senin 15 senelik karın bundan sonra sana hiyanet edebilir mi? İşte kızım Emily meğerse 15 senehk karım bana hiyanet edebilirmiş, nite- kim etti, günün bii"i'nde”eşyalanm top | ; layarak Moris'e kaçtı. - O zaman olit yaşmda kızımla başbaşa kaldık. Ben büu Yyavrunun yoksulluk hissetmemesi, anne şefkatinin eksik- Hğini duymaması için elimden geldiği kadar uğraştım, - “İngilterenin en iyi| mektebinde okuttum... Buyudüi 18 ya- gına geldiği zaman bir gün karşıma bir delikanlı ile gelerek: — Baba dedi, size nişanlımı takdim ediyorum... Çocuğu gözüm tutmadı. Ki- min, neyin nesi olduğunu anlnmadan kızımi onun kolları arasına “âtmak “is: | temedim, biraz tahkikat yaptım ve öğ— rendım ki delikanlı bar artistidir, Tabii bu vaziyet karşısında bu evlen- meye razı olamazdım. — Ben kıyameti | - kopardım. Neticede-kızım Onunla- kaç- tı. Şımdı Singaporda gemici meyhıme- lerinde sevgilisile varyete numaraları yapıyorlarmış. Bu haber bana çok dokundu, günler- | ce ne yemek yedim, ne de uyuyabil- dim. Sonrada -müthiş - bir -bedbintik | çöktü. Kendimi kaptım - koyuverdim, her gece barlara gidiyor. Sefahet yapı- —— — — Mösyö Rex dıyor, evet ıkımız bir- den bu kıza sahip olamıyacağımıza- gö- pre birimizin vücüdü. ortadan kalk_mqlı— dir” Düelloyu denizde yapalım. Sahil - lerde köpek balıklarının çoök olduğu - nu — biliyorsunuz. Biz — denizde böğüşurken hangimi'zi kaparlarsa diğeri sağ kalır ve kıza ebediyen sshıp olür: Rex teklifi kabul edıyor Mary odasında iki' gencin mütaleala- rınm netıceşım sa'bırsızlrkla beklerken delıkanhlar otomobıle atlıyorlar gece— ğ karanhğmcîa sahıle gelışorlar Ge-| k llıe seşsızce soyunuyqı:ıgr we denize 3-“1- yorhı' Ferıuson, Rex'e.-nazaran ; dâha, j $ â ğ ğ 2 e Karı koca gezinti esnasında yoktu, senelerdenberi, başkaları her şey tadsız geliyordu. hayatına fazla dayanamıyacaktım. Kal- ra dağıtmak istedim, ve bu Vağiteyi aldım. * Yurdun müdürü gün geçtikçe Emily- 'ye karşı sevgisinin arttığını hissediyor- du. Aralarımda tam 48 yaş fark Vardı. raber tamam 78 yaşında idi. Bir gün onu gene mutadı vechile odasına çağır- di;. : — Emily dedi, sana bir şey soraca- ğım. Hiç bir kayıt ile bağlanmadan ce- seninle evlenmek istiyorum. O sırada kızın yüzü hafif kızardı: — Müösyö Aldermon dedi, görüyorsu- nuz ki ben âmayım. Size hiç bir suretle Mmüfit olamam ki. « Ben de ihtiyarım, ikimiz de haya- tın bedbaht insanlarıyız. Birbirimize /dayanarak yaşariz. Emily o akşam doğru eve gitti. Pek ,yakında &vleneceğini ablasına söyledi, (ablası evvelâ razı olmak istemedi fakat isonra da kız kardeşinin ihtiyar adami Llevkalade çok sevdiğini anlaymca ısrar ıet:meıdı ) * Şimdi yeni evliler, her akşam bera- berce sokağa çıkıyorlarmış.- Genç kız (ihtiyara büyük bir şefkatle baktığı zibi © da onu gezdirmekten zevk alıyor- mMuş, Gazete yukarda anlattığımız izahati verdikten sonra şu mütaleayı ilâve et- ,(mektedir: Aşk ne yaşa, ne güzelliğe bakıyoı an severse her şeye katlanıyor. iyi yüzmektedir. Biribirlerine saldırı * yorları Ferğuson Rex'in omuzuna' bi “ 'niyor, gencı boğmağa uğraşıyor. O sı- 'Tada' suları karıştıran kapkara bit ci - sim etraflarında dolaşıyor. Ferguson |Rex'i bmdenbıre koyveriyor. Karanlık- ta çırpınmalar oluyor. Ferguson dehele niyor. Âz sonra sesi duyuluyor : --“Kazandın dâvayı!.. Köpek balığ! *|bana 'SHldı;'dı... Daha 'bBirşeyler söylemek istiyor, fa” bire kaybolup gidiyor. bayıh—yor. seri e d K YK “yördum. Beni evde bekleyen bir insall içimi — yaşayan onları düşünen ben şimdi, tas mamile boşalmıştım. Kendimi bir'türlü — avutamıyordum. Bana her şey acı vt — Yaşım ilerlemişti. Böyle bir sefahet — bimdeki şeikat hislerini muhtaç olanlar - Kendisi gürbüz bir insan olmakla be- kat sular nefesini tıkıyor. Sonra birdet .Fena halde korkan Rex;, sür'atle yür — a zerek: karaya çıkıyor ve- orada dıîşüP Z vap vereceksin, ben seni seviyorum ve —