Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Göğsünü, - kardiı... 14 Sayfa . Gâvur B K B tekmedin | — GİBALİ ZİNDANLARI YFeni l I I Maceraları Kırlarda, ormanlarda, o çingene ya- şayışında, bütün hayatını türlü id - manlarla geçirmiş olan Fernandez; çevik ve sağlam bir vücuda, kolayca mağlüb edilemiyecek bir kuvvete mâ - lik olduğu için; şimdi o zirifi karan - hkta küfürlerle karışık bir boğuşma başladı: — Cehennem zebanisi herifl.. şımıza nereden çıktın?... dür, nasıl aldattın... Yalancı.. düzen- baz.. sen, mutlaka gebermelisin. — Sen mi geberteceksin?.. Zor.. Senden, o kadının intikamını alaca - gim. — Sen, bir alçak hafiyesin. — Amma, senin gibi namus cellâd- larını ipe vermek için.. zavallı kadı - nın halini görsen. — Vay.. Şima.. Kar- Bizi, iki gün- — Şima.. artık benim elimde.. onu, ben kurtardım. Fernandez, çılgın bir hal aldı. Si - nirlerinin bütün kuvvetile Gâvur Meh- mede saldırdı.. kollarına sarıldı. Şimdi boğuşma, daha korkunç bir hal almıştı... Uzunca süren bu müca- deleden, ikisinin de nefesleri kesildiği için artık uzun şeyler söylemiyorlar.. sık sık soluyarak, kısa sözlerle küfür- lere devam ediyorlardı: — Şima.. elinde, ha... — Elimde.. cak. - — Alçak.. hafiye... — Namussuz asilzade... — Ben, namussuz ha?... — Evet.. kerata.. sen.. sen.. evvelâ, babaniın.. sanra o kadının... Gâvur Mehmet, sözünü tamamlıya- madı. Fernandez, acı bir kahkaha bas- tı: — Eh.. artık bittin... İşte seni, şim- di geberteceğim. Diye bağırdı... O mücadele esnasın- da nasılsa eline geçirebildiği Gâvur Mehmedin bıçağıni bir anda çekerek, bütün kuvvetile Gâvur Mehmede dal- dırdı. Gâvur Mehmet, acı acı bağırdı. Can acısından ziyade, mağlübiyetinin ver- diği bir ıztırabla bir an için kıvrandı. Ve sonra Faninin kollarından daha kuvvetle kavradı. Bütün vücudü, bir çelik parçası gibi yaylandı. Faniyi şid- detle yere çarptı. Bileklerini kavradı. Faninin yüzüne kapadı. Kuvveti, gittikçe kesildiği için bir kaç saniye, geniş geniş soluyarak öylece kaldı. Ve sonra çelik gibi parmakları- bak.. sana.. neler yapa- l, nım arasında, artık tamamile kudretsiz " kalan Faninin elinden bıçağı aldı. Ko- lunun bütün kudretile kaldırdı. Fani- nin vücudüne şiddetle daldırdı ...Çı- Bir daha daldırdı... Tekrar çı- kardı. Ve.. kendisi de, bitab ve mecal- — siz bir halde, oraya yuvarlandı. * Ertesi gün akşam üzeri, (Tokludede Mescidi) nde akşam ezanı okunurken, serteftiş Hüsnü bey, Ayvansaray ka- pısı karakolu kumandanının odasına girmiş: — Merhaba Hakkı çavuş!.. Demişti . Hakkı çavuş, bir anda Hüsnü beyi — tanıyamamıştı. Fakat, dikkatle yüzü- ne bakar bakmaz; hemen yerinden fırlamış: — Buyurunuz efendim... Kusura bakmayın. Bir anda tanıyamadım. Diye mırıldanmıştı. — Beni atıyan oldu mu, Hakkı ça- vuş?.. — Hayır efendim. — Gâvur Mehmet buraya geldi mi?. — Hayır, efendim. — Buralarda da, hiç gözüne ilişme- di mi?. — Hayır efendim. — Eh.. daha vakit erken. Yatsıya kadar, vakit var. — Mehmet ağa, gelecek mi idi, e - fendim. — Gelip gehmyccegmı hıînııyotum ull.kidt. Ük ci b #i siğşa Son Pasta'nın zabıta romanı: 95 Fakat buraya, bir haber gönderecek - ti. — Böyle bir haber, gelmedi efen - dim, — Pekâlâ.. bekleriz... ninle başka bir işim var. — Emriniz efendim. Hüsnü bey; her tarafı parçalanmış; içindeki otları fırlamış olan köşe min- derine yerleşti. Hakkı çavuşa da, ya - nma yaklaşmasını işaret etti... Sonra, cebinden çıkardığı mektubu Hakkı ça- Şimdi, se - .|vuşa gösterdi. Sesini tamamile hafif - leterek: — Hakkı çavuş!.. Bu mektub, mey- haneci Kulaksız Fotiye gidecek, Dedi. Hakkı çavuş, elini mektuba uzata- rak: — Bizim arkadaşlardan biriyle gön- derelim, efendim. Diye cevab verdi. Fakat Hüsnü bey, mektubu geri çe- kerek, konuşmasında devam etti: — Yacook, oğlum.. arkadaşlarla göndermek, olmaz... Bunu, yabancı bir adamla göndermek lâzım... Fa - kat; bu adam candan olmalı. Bizim ta- rafımızdan gönderildiğini söylememe- li. — Anladımzefendim.. fikrinizi, ta- mamile anladım... Bu da kolay... Bu- rada, ateş gibi bir çocuk vardır. Kim- sesi olmadığı için bu sokaklarda gezer, durur. Allah, kabul etsin. Ara sıra kendisine ben bakarım. Biraz da, şu- radaki kahveciler, dükkâncılar bakar. Hepimizin de ufak tefek işlerine ya- r... Böyle şeyler olursa, ben o ço - cuğu kullanırım. — Ağzı sıkı mıdır2.. — Bundan, tamamile emin olabilir- siniz, — E, buldur bakalım şu çocuğu. Hakkı çavuş, derhal kapıyı açtı. Bir zaptiye neferi çağırdı. (Arkası var) TAKVIM 1 ci'l'E.ŞRIN Rumf sene Arabt sene 1852 10 lül Resmi sene Hızır Eâ’! 1936 158 CUMARTESİ SABAH İMSAK S |D. Recep Ü s |». 12 | 26 Za 10 | 50 6& | 05 4 »i 27 Özle | İkindi | Akşâm| Yatsı | & |D. |S. |D |S. |D |S |D e. | 6 (22|9 İs8)2|—|1 30 z |ai 01 |16|12|17|38|19|09 Son Posta Yevmi, Siyasi, Havadis ve Halk gazetesi Yerebatan, Çatalçeşme sokak, 25. İSTANBUL Gazetemizde çıkan yazı ve resimlerin bütün — hakları mahfuz ve gazetemize aittir. ABONE FİATLARI i 6 3 i Senel Ây | Ay | Ay | Kr. | Kr. Kr. Kr. | TÜRKİYE 1400 ( 750| 400 | 150 YUNANİSTAN |(2340 | 12201 710 | 270 ' ECNEBİ 1040 | 800 Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 kuruştur. AA Gelen evrak geri verilmez, İlânlardan mes'uliyet alınmaz, Cevap için mektuplara 10 kuruşluk pul ilâvesi lâzımdır. Posta kutusu: 741 İstanbul 'Telgraf : Sqnpoıtı 'Telefon : 20203 Son Posta'nın siyasi tefrikası * İttihatçılar Devrinde 4 MUHALEFET Nasıl doğdu, Nasıl yaşadı. Nasıl öldü? — 29 — Vak'alar lodos dalgaları gibi büyümeğe başlamıştı. İntihap entrikaları; bir takıll şımarıklıklara ve neticesi korkunç görünen hâdisata yol açmıştı. Yazan: Ziya Şakif | Doğrusunu söylemek lâzım gelirse, millet; her devirde, lâyık öldüğu hü - hümeti bulmuş.. Rümenler, Büulgarlar, Sırplar, Yunanlılar ve hattâ kompir ve kokorozla geçinen Karadağlılar, kendi- lerine geniş birer ufuk ve istikbal ha- zırlarken, (Osmanlı milleti merhu - mesi) derin bir (hâbu gaflet) içinde horul horul uyumuştu. Bu uyku o kadar derin ve ö kadar ağırdı ki; koca millet, (10 temmuz) günü Manastırda patlıyan (101 pâre - ilânı meşrutiyet topu) nun velvele - sile uyandığı halde, bu uzun uykunun sersemliği, elân devam ediyordu... Hattâ; değil milletin (sâde dil) leri, (38 milyon nüfus) un mukadderatına hâkim olmaya — çalışan (İttihad -Te- rakki Cemiyeti) nin (münevver) le - rinin bile, aynı uyku sersemliği içinde bocaladıkları görülüyordu... Ve işte bunun içindir ki, memleketin etrafını| çepeçevre ihata etmeye başlıyan bu - lutların çıkaracağı fırtınadan en büyük mes'uliyet hissesi, ittihatcılara isabet ediyordu. İttihatcılar; hakikaten parlak bir nümayişle, (sâkin ve sessiz bir ihti - lâ)) vücuda getirmişlerdi. Ve: — Cihan tarihinde misli görülme - miş olan, kansız bir inkılâb yaptık. Diye, söylenmektelerdi. Halbuki, çok büyük hata etmektelerdi... İtti - hatcıların ilk yapacakları şey, (ihtilâ- lin hakkı) nı vermekti. Yapılacak ihtilâl ve inkılâba mâni olacak diye; Manastırda (Şemsi Paşa) katledilmişti... Halbuki Şemsi paşa, bir (asker) di. Manastira gelmesi, ken- di başına (siyaset) yapmak için değil; (mâfevki makam) dan aldığı (emre itaat) den ibaretti. Halbuki, Kör Ali?... Kör Ali, başına bir sürü haşarat toplamış; teessüs etmiş olan bir (re - ijim) i altüst etmek.. ve, muvaffak ol- duğu takdirde, binlerce hayatı bir çır- pıda söndürmek için harekete geçmiş- ti. Kör Ali, hiç şüphesiz ki bu hareketi ile - Şemsi paşadan ziyade - ölüm cezasını hak etmişti. Koca bir milletin ve koca bir rejimin selâmeti için; bu a- damın tevkif edildiği dakikada cezası- nı görmesi, - kat'iyetle - elzemdi, Ve hattâ, biraz daha ileri varıp diyebiliriz ki; bu adama karşı gösterilecek en kü- çük müsamaha; millet ve memleket İ|hesabına, affolunmaz bir cinayetti. Fakat maalesef - yukarıda arzettiği- miz hâleti ruhiye içinde bulunan - it- tihatcılar, bu (fâhiş hata) ya kapılı - vermişlerdi... Onu mahkemeye sevk etmişler.. bu mahkemeyi günlerce sü- ründürmüşler.. binlerce kişinin gözü önünde cereyan eden bu vak'a, (tam bir meşhud cürüm) olduğu halde, şa- hidler dinlemişler.. bu korkunç ihtilâl- ciyi muayenelere sevketmişler.. bir (kanun nümayişi) yapmak yüzün - den, (milletin hakkı olan hakikt adâ - let) in hükmünü tehir eylemişler.. bu yüzden de; bu ruh ve zihniyette olan bir takım aç ve haris türedilere, gene bu kabil hareketlere kalkışmak için cür'et vermişlerdi. İhtilâl, kör ve sağırdır. İhtilâl, mer- hametsizdir. İhtilâl hakkı, her kanu - nun fevkindedir. En küçük müsama - ha, en büyük felâketlere yol açabilir... Nitekim, açmıştı. Artık hâdiseler bir - birini takih etmeye; ve kanlı şekiller göstermeye başlamıştı. Eğer ittihatcılar; Kör Aliyi yaka - ladıkları dakikada doğruca Eminönü - ne getirerek köprü başında assalar.. ve böyle (cahil cesur) lara tam bir ibret dersi olmak için onun cesedini, bir de- ri bir kemik kalıncaya kadar orada bı- el — AAA GAŞ A DS A raksalardı; iki gün sonra, aynı camide vaaz eden ders vekili Hâlis efendiye, zaptiye - bozuntusu Hamdi - bıçakla - binlerce kişinin huzurunda - hütum edecek derecede kendinde cesaret bu- lamıyacak.. Beşiktaş karakolu basıl - mıyacak.. (Todori) parçalanmıyacak.. onun pis kanı milletin ve hükümetin alnına sıçramıyacaktı. * İş bu kadarla kalsaydı, ittihatcılar; ucuz kurtulmuş olacaklardı. Fakat vak'alar, lodos dalgaları gibi büyü - meye başlamıştı... İntihab entrikaları; bir takım şımarıklıklara, ve neticesi korkunç görünen hâdisata yol açmış- tı. İttihatcılar, İstanbuldaki rumlar ve ermenilerle açılan intihab mücadele - sini nasıl başarabileceklerini düşünüp ber, merkezi umuminin ort boamba gibi patlamıştı. “Ramazanin 29 uncu cumartesi îü Lrıu idi. Misafir sıfatile (Şam) da bi lunan, Mısırda intişar eden (El Minâ” gazetesinin sahibi (Şeyh Reşid Rl”] derin ulemâdan olduğu için, bazı Z tın ricası üzerine (Camii Emevi) d kürsüye çıkarak bir (vaazı şenf) İ meye muvafakat etmişti. Ve kürsü! | çıkmca da, - hükümete ve İtti*had’T-' rakki Cemiyetine bir cemile olsun * ye - siyaset bahslerine girişmişti. Bu vaazı dinleyen binlerce halk &? lesi arasından, derhal bir itiraz sat yükselmişti. Ve, Şeyh Reşidi; münâ | kaşaya davet ötmişti. Eğer bu davet &” dası, şöyle böyle bir adam tarafınd? gelseydi, ihtimal ki buna şeyh Reşit * hemmiyet bile vermiyecekti. telif plâk neşriyatı_q Akşam Neşriyatı: 18.30: Çay saati, dans müusikisi. 19: Amba- sadörden naklen varyete müziği, 20: Vedia Rıza ve arkadaşları tarafından Türk mu - sikisi. 20.30: Münir Nureddin ve afkadaşları tarafından Türk muşikisi, 21: Plâkla solo - lar, 21.30: Orkestra. BÜKREŞ 16: Askeri bando. 17: Mühtelif. 185: Mu- sahabe. 18.25: Plâk neşriyatı (opera havala- rı). 19: Musahabe. 19.15: Canband. 20.30: Haberler. 20.45: Orkestra. 21.45: Fransa, Al- manya, Romanya haberleri. mmı'ı 18: Plâk neşriyatı. 18.30: Şarkılar. 19: Salon orkestrası. 20: Tiyatro. 21.40: Haber- ler. 22: Orkestra koönseri, 23.30: Cazband. 24.5: haberler. PRAG 19: Haberler. 19.15: Halk şarkıları (Rus Karpatları). 19.40: Müsahabe. 19.55: Caz. 20. 45: Musahabe, plâk neşriyatı. 21: Muhtelif havalar, 22: Haberler. 22.15: Plâk neşriyatı. 22.30: Bratislavadan nakil. VİYANA 17.45: Musahabe, 18: Viyana halk havaları, eski şarkılar. 18.35: Musahabe. 19: Haber - ler, 19.10: Plâk neşriyatı. 19.25: Şarkılar, 20. 5: Festival havaları. 22.10: Haberler. 22.20: Film musahabesi. 22.40: Viyana musikisi, 23. 45: İlân, 24: Caz. VARŞOVA 17.50: Kitabiyat, 18: Yerli haberler. 18.10: Spor. 18.20: İlânat. 18,45: Program, 18.50: 'Yerli haberler. 19: Muhtelif. 19.30: Orkestra konseri. 20.30: Edebiyat. 20,45: Haberler. 20. 55: Yerli haberler. 21: Berlin korosu. 21.30: Orkestra. 22.15: Diyaloğ. 2245: Dans plâk - ları , Yarınki Proğram İSTANBUL Öğle Neşriyatı: 12,30: Plâkla Türk musikisi. 12,50: Hava- dis, 13,05: Plâkla hafif müzik. 13,25: Muh- telif plâk neşriyatı. Akşam Neşriyatı: 18.30: Çay saati, dans musikisi. 19.30: Dr. Hüseyin Kenan tarafından konferans. 20 : Müzeyyen ve arkadaşları tarafından Türk musikisi. 20.30; Türk musiki heyeti tarafın - Beyoğlunda &b KORSA ve KA la d n ee ŞN T .." L , dururlarken, (Şam) dan gelen bir ha- (Arkası ıvaf’j RADYO i | — Denizyolları | Bugünkü Program İŞLETMESİ I*ı İSTANBUL Acenteleri: Karaköy — Köprübaşfi | Ölle Hapiyata: Tel. 42362 - Sirkeci Mühürdarzade | 12,30: Plâkla Türk musikisi, 12,50: Ha- Han Tel. 22740 _ vadis, 13,05: Plâkla hafif müzik, 13,25: Muh- > ; Trabzon Postaları | Pazar 12 de Salı 15 de izmir sür'at postası | Cumartesi 15 de Mersin postaları | Salı, Perşembe 10 da | kalkarlar. Diğer postalar Bartın — Cumartesi, çar « şamba 18 de İzmit — Pazar, salı, per- şembe 9,30 da | Mudanya — Hergün 8,30 da Bandırma — Pazartesi, - salı, çarşamba, per- | şembe, Cumar- tesi 20 de % ! Karabiga — Salı, cuma 19 da 19 da “Cuma postası İzmire kadar gi- der.,, - “Salı postası gi- | diş ve Gdönüşte Lâpseki ve İm- | roza da uğrar. Trabzon ve Mersin postalarına w kalkış günleri yük alınmaz. (2050) ' dan Türk musikisi. 21: Plâkla sololar. 21.30* Orkestra. Ç | 1 — Brams: Bayram üvertür. 2 — Neybsu' Hazin vals. 3 — Burükner : 'T ci Senfonide” Şkertzo. & — Brukner: 8 ci Senfoniden Epİ” .İzot. 5 — Şut: İçli kukla, 6 — Lehar: Şehâi” de operetinden parçalar, 7 — Rus romanslaf? Ortopedi müessesesi A. KİFİDES İstiklâl caddesinde Sent Antuan kilisesi karşuıına taşınmıştır. a * fenni ayak kapları v. s. 22.30: Ajans haberleri, (Glavani sokağı köşesi) SIK BAĞLAR 4