14 Sayfa D n e D AO MRUATA 5 — Birinciteştin 1 Siz | GİBALİ ZİNDANLARI Üat M î:::”'m Son Posta'nın zabıta romanı: 95 M U H A L E F E T %]; g a n D a a a D Nasıl doğdu, Nasıl yaşadı. Nasıl öld şayışında, bütün hayatını türlü id - |ti. Son Posta'nın siyast tefrikası * ao 'e Te "'” manlarla geçirmiş olan Fernandez; çevik ve sağlam bir vücuda, kolayca | mağlüb edilemiyecek bir kuvvete mâ - — Böyle bir haber, gelmedi efen - dim. — Pekâlâ.. bekleriz... Şimdi, se - lik olduğu için; şimdi o zirifi karan -,ninle başka bir işim var, hkta küfürlerle karışık bir bağuşma başladı: — Cehennem zebanisi herift.. Kar- gelnüza Siürodek çaktin . : Bizi Slü gün- dür, nasıl aldattın... Yalancı.. düzen- baz.. sen, mutlaka gebermelisin. — Sen mi geberteceksin?.. Zar... Senden, o kadının intikamını alaca - gn. — Sen, bir alçak hafiyesin. — Amma, senin gibi namus cellâd- larını ipe vermek için.. zavallı kadı - nin halini görsen. — Vay.. Şima.. — Şima.. artık benim elimde.. onu, ben kurtardım. Fernandez, çılgın bir hal aldı. Si - nirlerinin bütün kuvvetile Gâvur Meh- mede saldırdı.. kollarına sarildı. Şimdi boğuşma, daha korkunç bir hal almıştı... Uzunca süren bu müca- deleden, ikisinin de nefesleri kesildiği için artık uzun şeyler söylemiyorlar.. sık sık soluyarak, kısa sözlerle küfür: lere devam ediyorlardı: — Şima.. elinde, ha... — Elimde.. bak.. gana.. neler yapa- cak. — Alçak.. hafiye... — Namussuz asilzade... — Ben, namussuz ha?... — Evet.. kerata.. sen.. sen.. evvelâ, babanın.. sonra o kadının... Gâvur Mehmet, sözünü tamamlıya- madı. Fernandez, acı bir kahkaha bas- tız — ELh.. artık bittin... İşte seni, şim- di geberteceğim. Diye bağırdı... O mücadele esnasın- da nasılsa eline geçirebildiği.. Gâvur Mehmedin bıçağını bir anda çekerek, bütün kuvvetile Gâvur Mehmede dal- dırdı. Gâvur Mehmet, acı acı bağırdı. Can acısından ziyade, mağlübiyetinin ver- diği bir ıztırabla bir an için kıvrandı. Ve sonra Faninin kollarından —daha kuvvetle kavradı. Bütün vücudü, bir çelik parçası gibi yaylandı. Faniyi şid- detle yere çarptı. Bileklerini kavradı. Göğsünü, Faninin yüzüne kapadı. Kuvveli, gitikçe Ealdiği içi z iaç saniye, geniş geniş soluyarak öylece kaldı. Ve sonra çelik gibi parmakları- nın arasında, artık tamamile kudretsiz kalan Faninin elinden bıçağı aldı. Ko- lunun bütün kudretile kaldırdı. Fani- nin vücudüne şiddetle daldırdı ...Çı- kardı... Bir daha daldırdı... Tekrar çı- kardı. Ve., kendisi de, bittab ve mecal- “siz bir halde, oraya yuyarlandı. * Ertesi gün akşam üzeri, (Tokludede Mescidi) nde akşam ezanı okunurken, serteftiş Hüsnü bey, Ayvansaray ka- pısı karakolu kumandanının — odasına girmiş: — Merhaba Hakkı çavuş!.. Demişti . Hakkı çavuş, bir anda Hüsnü beyi — tanıyamamıştı. Fakat, dikkatle yüzü- ne bakar bakmaz; fırlamış: — Buyurunuz efendim... Kusura bakmayın. Bir anda tanıyamadım. Diye mırıldanmıştı. — Beni atıyan oldu mu, Hakkı ça- vuş?.. — Hayır efendim. — Gâvur Mehmet buraya geldi mi?. — Hayır, efendim. — Buralarda da, hiç gözüne ilişme- di mi?. — Hayır efendim. — Eh.. daha vakit erken. Yatsıya kadar, vakit var. — Mehmet ağa, gelecek mi idi, e - fendim. — Gelip gelmiyeceğini bilmiyorum. - eC YŞ p, CG . FĞ P L hemen yerinden Saezeğ — Emriniz efendim. Hüsnü bey; her tarafı parçalanmış; içindeki otları fırlamış olan köşe min- derine yerleşti. Hakkı çavuşa da, ya - nına yaklaşmasını işaret etti... Sonra, cebinden çıkardığı mektubu Hakkı ça- vuşa gösterdi. Sesini tamamile hafif - leterek: — Hakkı çavuş!.. Bu mektub, mey- haneci Kulaksız Fotiye gidecek. Dedi. Hakkı çavuş, elini mektuba uzata- rak: — Bizim arkadaslardan biriyle gön- derelim, efendim. Diye cevab verdi. Fakat Hüsnü bey, mektubu geri çe- kerek, konuşmasında devam etti: — Yooook, oğlum.. arkadaşlarla göndermek, olmaz... Bunu, yabancı bir adamla göndermek lâzım... Fa - kat; bu adam candan olmalı, Bizim ta- rafımızdan gönderildiğini söylememe- M. — Anladımzefendim.. fikrinizi, ta- mamile anladım... Bu da kolay... Bu- rada, ateş gibi bir çocuk vardır. Kim- sesi olmadığı için bu sokaklarda gezer, durur. - Allah, kabul etsin. Ara sıra kendisine ben bakarım, Biraz da, şu- radaki kahveciler, dükkâncılar bakar. Hepimizin de ufak tefek işlerine ya- rar... Böyle şeyler olursa, ben o ço - cuğu kullanırım. — Ağzı sıkı mıdır?.. — Bundan, tamamile emin olabilir- ıınl!. — E, buldur bakahm şu çocuğu. Hakkı çavuş, derhal kapıyı açtı. Bir zaptiye neferi çağırdı. (Arkası var) TAKVIM ' Yevmi, Siyasi, Havadis ve Halk gazetesi Yerebatan, Çatalçeşme sokak, 25. İSTANBUL resimlerin bütün hakları mahfuz ve gazetemize aillir, ABONE FİATLARI değiştirmek 25 kuruştur, Gelen evrak geri verilmez, Hâanlardan mes'uliyet alınmaz, Ceovap için mektuplara 10 kuruşluk pul ilâvesi lâzımdır. Posta kutusu: 741 Lstanbul Telgraf : Sonposta Telefom : 20203 Vak'alar lodos dalgaları gibi büyümeğe başlamıştı. İntihap entrikaları; bir takıl şımarıklıklara ve neticesi korkunç görünen hâllisata yol açmıştı. Doğrusunu söylemek lâzım gelirse, millet; her devirde, lâyık öldüğu hü - hümeti bulmuş.. Rümenler, Büulgarlar, Sırplar, Yunanlılar ve hattâ kompir ve kokorozla geçinen Karadağlılar, kendi- lerine geniş birer ufuk ve istikbal ha- zırlarken, (Osmanlı milleti merhu - mesi) derin bir (hâbu gaflet) içinde horul horul uyumüştu, Bu uyku o kadar derin ve o kadar ağırdı ki; koca millet, (10 temmuz) günü Manastırda patlıyan (101 pâre * ilânı meşrutiyet topu) nun velvele - sile uyandığı halde, bu uzun uykunun sersemliği, el'ân devam — ediyordu... Hattâ; değil milletin — («&âde diül) leri, (38 milyon nüfus) un tmukadderatına hâkim olmaya — çahşan (İteihad -Te- rakki Cemiyeti) nit (münevver) la - rinin bile, aynı uyku sersemliği içinde bocaladıkları görülüyordu... Ve işte bunun içindir ki, memleketin etrafını çepeçevre ihata etmeye başlıyan bu - hutların çıkaracağı fırtınadan en büyük mes'uliyet hissesi, ittihatcılara isabet ediyordu. İttihatcılar; hakikaten parlak -bir nümayişle, (sâkin ve sessiz bir ihti - lâl) vücuda getirmişlerdi. V — Cihan tarihinde misli görülme - miş olan, kansız bir inkılâb yaptık. Diye, söylenmektelerdi. Halbuki, çok büyük hata etmektelerdi... İtti - hatcıların ilk yapacakları şey, (ılıtıh lin hakkı) mı vermekti. Yapılacak ihtilâl ve inkilâba mâni olacak diye; Manastırda (Şemsi Paşa) katledilmişti... Halbuki Şemsi paşa, bir (asket) di. Manastıra gelmesi, ken- di başına (siyaset) yapmak için değil; (mâfevki makam) dan aldığı (emre itaat) den ibaretti. Halbuki, Kör Ali?... toplamış; tcessüs etmiş olan bir (re - duğu takdirde, binlerce hayatı bir çır- pıda söndürmek için harekete geçmiş- ti. Kör Ali, hiç şüpbesiz ki bu hareketi ile - Şemsi paşadan ziyade - ölüm cezasını hak etmişti. Koca bir milletin ve koca bir rejimin selâmeti için; bu a- damin tevkif edildiği dakikada cezası- nı görmesi, - kat'iyetle - elzemdi. Ve hesabına, affolunmaz bir cinayetti. Fakat maalesef - yukarıda arzettiği- miz hâleti ruhiye içinde bulunan - it- tihatcılar, bu (fâhiş hata) ya kapılı - vermişlerdi... Onu mahkemeye sevk etmişler.. bu mahkemeyi günlerce sü- ründürmüşler.. binlerce kişinin gözü önünde cereyan eden bu vak'a, (tam İlbir meşhud cürüm) olduğu halde, şa- hidler dinlemişler.. bu korkunç ihtilâl- ciyi muayenelere sevketmişler.. — bir (kanun nümayişi) yapmak yüzün - den, (milletin hakkı olan hakiki adâ - let) in hükmünü tehir eylemişler.. bu yüzden de; bu ruh ve zihniyette olan bir takam aç ve haris türedilere, gene bu kabil hareketlere kalkışmak - için cür'et vermişlerdi. İhtilâl, kör ve sağırdır. İhtilâi, mer- hametsizdir. İhtilâl hakkı, her kanu - | nun fevkindedir. En küçük müsama - ha, en büyük felâketlere yol ıqıbılıı'... göstermeye başlamıştı. Eğer ittihatcılar; Kör Aliyi yaka - ladıkları dakikada doğruca Emızım - ne köprü başında assal ve böy.l:h(ı'îîkll cesur) lara tam bir ibret dersi olmak için onun cesedini, bir de- vi bir kemik kalıncaya kadar otada bı- Kör Ali, başına bir sürü haşarat jim) i altüst etmek.. ve, muvaffak ol- hattâ, biraz daha ileri varıp diyebiliriz ,,, 19.10: Plâk neşriyatı. 19.25: Şarkılar. 20. ki; bu adama karşı gösterilecek en kü-|5: Festival havaları. 2210:; Haberler. 2220: çük müsamaha; millet ve memleket İrilm musahabesi. 2240: Viyana müsikisi, 23. ber, merkezi umuminin bamba gibi patlamıştı. Ramazanın 29 uncu cumartesi ' nü idi. Misafir sıfatile (Şam) da bi lunan, Mısırda intişar eden (El Mini'! gazetesinin sahibi (Şeyh Reşid Rızi derin ulemâdan olduğu için, bazı 26 tın ricası üzerine (Camii Emevi) © kürsüye çıkarak bir (vaazı şerif) raksalardı; iki gün sonra, aynı camide vaaz eden dera vekili Hâlis efendiye, zaptiye - bozuntusu Hamdi - bıçakla - binlerce kişinin huzurunda - hücum edecek derecede kendinde cesaret bu- lamıyacak.. Beşiktaş karakolu basıl - mıyacak.. (Todori) parçalanmıyacak.. onun pis kanı milletin ve hükümetin alnına sıçramıyacaktı. ©)) * meye muvafakat etmişti. Ve kü İş bu kadarla kalsaydı, ittihatcılar; | çıkmca da, - hükümete ve İttihad-İf ucuz kurtulmüş — olacaklardı. Fakat|rakki Cemiyetine bir cemile olsun €) vak'alar, lodos dalgaları gibi büyü - meye başlamıştı... İntihab entrikaları; bir takım şımarıklıklara, ve neticesi korkunç görünen hâdisata yol açmış- tı. İttibatcılar, İstanbuldaki rumlar ve ye - siyaset bahslerine girişmişti. Bu vaazı dinleyen binlerce halk lesi arasından, derhal bir itiraz yükselmişti. Ve, Şeyh Reşidi, mü kaşaya davet etmişti. Eğer bu davet # dası, şöyle böyle bir adam tarafın ermenilerle açılan intihab mücadele -| gelseydi, ihtimal ki buna şeyh Reşit sini nasıl başarabileceklerini düşünüp | hemmiyet bila vermiyecekti. dururlarken, (Şam) dan gelen bir ha- (Arkası war) | RADYO . K maöte — İfben Kdllkrı Bugünkü Program İŞLETMESİ İSTANBUL Acenteleri: — Karaköy — Köprübafi | Öğle Neşriyatı: Tel. 42362 - Sirkeci Mühürdarıade 1230: Plâkla Türk musikisi, 12.50: Ha- vadis, 13,/05: Plükla hafif müzik, 13,25: Muh- telif plâk neşriyatı. Akşam Neşriyatı: 1830: Çay saati, duns musikisi. 19: Amba- sadörden naklen varyete müziği. 20: Vedia Rıza ve arkadaşları tarafından Türk mü - Bikisi, 2040: Münir Nureddin ve afkadaşları tarafından Türk musikisi. 21: Plâkla solo - lar, 21-30; Orkestra. BÜKREŞ 16: Askeri bando. 17: Muhtelif. 185: Mu- sahabe. 18.2$: Plük neşriyatı (opera havala- m). 19: Musahabe. 19.15: Canband. 20380: Haberler. 2045: Orkestra, 2145: Fransa, Al- Trabzon Postaları Pazar 12 de Salı 15 de izmir sür'at postası Cumartesi 15 de Mersin postaları Salı, Perşembe 10 d kalkarlar. Diğer postalar Bartın — — Cumartesi, çar - | , BUDAPEŞTE şamba 18 de | İş: yiük neçriyaiz 1830: — Şarkılar. 10z Tzmle — rez Pazar, salı, pots | Balon orkestrası. 20: Tiyatro, 21.40: Haber- şembe - 9,30 da ler. 22; Orkestra konseri, 2330: Cusband. Mudanya — Hergün 8,30 da 24.5: hüberler, f Bandırma — Pazartesi, - salı, || PRAG 19: Haberler. 19.15: Halk şarkıları - (Rus çarşamba, per- Karpatları). 19.40: Musahabe, 19,55: Caz. 20. c e İ 45: Musahabe, neşriyatı. 21: Muhtelif genle. Une ü tesi 20de — | havalar. 22: Haberler, 22.15: Plâk neşriyatı. 2230: Bratislavadan nakil. VİYANA YTAS: Musahabe, 18: Viyana halk havaları, Karabiga — Salı, cuma 19 da | Ayvalık — Salı ve Cııııı caki garkılar. 1835: Musahabe, 19: Haber - :9dl | İzmire kadar gi- der., | 45: İlân, 24: Caz. Ha | vam e VI.S0: Kitabiyat. 18: Yerli haberler. 18.10: N | Spor, 18.20: İlânat 1846: Program, — 1650: Yerli haberler, 19: Muhtelif. 19.30: OÖrkestra rToza da uğrar. | konseri. 20.30: Edebiyat. 2045: Haberler. 20./(İl Trabzon ve Mersin postalarına 53: Yerli baberler, 21: Berlin korosu. 2130: kalkış güııle!i yük alınmaz. Orkestra. 2215: Diyaloğ. 2245: Dans plâk - (m) ları « Yarınki Progğram N REANELE eee nn Ölle Neşriyatı: dan Türk musikisi. 21: Plâkla sololar. 21577 12,30: Plâkla Türk musfkisi. 12,40: Hava- | oşyestra. dla. 13.05: Plâkla hafif müdük. 1v25: Mube | L D arn üiyertür. 2 — Neybill, 'telif plâk neşriyatı. Hazin vals, 3 — Burukner : 7 ci Benfonidt? Akşam Neşriyatı: l - 1830: Çay sasil, dans müsikiat. 1930; De. | SEcrteo. © — Brukner: '“"'"m”"'w Hüseyin Kenan tarafından konferans, 20 : |zot. 5 — Şut: İçli kukla. 6 — Lehar: Şel Müzeyyen ve arkadaşları tarafından Türk |de öperetinden parçalar. 7 — Rus romanslar musikisi. 20.30: Türk musiki heyeti tarafın -*22.30: Ajans haberleri. İOrtopedi müessese A. KİFİDES a İstiklâl caddesinde Sent Antuan kılıuıi na taşınmıştır. (Glavani sokağı köşesi) 2 KORSA ve KASIK BAĞLARI, j ü fenni ayak kapları li YÜlrürim S ünne bi e el 23