107e Birinciteştin — Ş ELNRERAA SON P OSTA ti SARAYINDA KADIN ELLERİ OSMANLI Muradın İkinci küçük ve gü 1433 yılı 96 Balkanlarda ye thiş bir fırtına ile üçük — Asyadan kopup -gelen büyük bir. milletin süvarile arı, stepleri, 1 aşarak tâ Ma car sınırlarına ka - dar — saldırıyorlar, her gün yeni bir ka- yeni bir şehir Türklerin eline geçi Ova cılar Adriya- hillerine, Buda eşte önlerine, Azak denizine kadar bü- tün Balkanları bir tirit meydanı hali - he getirmişlerdi. Macarlar, Ulahlar, Sırplar ve silvanyalılar, bastıklari yerlerde bu - hıtlar gibi büyük toz yığınları k a Türk süvarileri karşısında: — Kurt geliyor!.. Avazları ile haykı- Tarak kaçışıyorlar, Ertuğrulun genç ha> fidi ikinci Murat; ordularının başındı Zaferden zafere koşuyordu. O yıl baharın ikinci cumasında İshak Bey ve Sinan Paşa kumandasında iki Süvari kuvveti Sırp hudutlarıni aşarak birdenbire kral Jorj Brankoviçin top- Taklarına girdi. Yer yer kaleler ve kasabalar yor, Türk atlıları önünde kaçmağa l kit bulamadan, boyuun eğiy 'Tran- a * Brankoviç bu fırtınanın, kendi top - taklarında yaratacağı dehşeti biliyor - u. Babası İsi klcrle İyi dost geçin j gütm le Sırbistan Osmanlıların bir iyeti haline gelmekten kurtulmuştu. İshak Beyin ve Sinan Paşan: Varileri iki koldan memleket içir rince, Jotj Brankoviç, babasının , bu sefer de tatbik etti. Üyük bir elçi alayı tertip ettli koşumlu atlar, güzel cariyeler, tlerle bu elçi heyetini, rına gönderdi. Elçiler kralın arzularını Sinan ya ve İshak Beye anlattılar: — Hükümdarımız Jorj Brankoviç, baş - padişaha hürmetten büyük bir hâz!| duymak ve bu şerefe nail olmak di ğindedir. Kızı prenses Mara hünkâra hizmette bulunmakla bahtiyar olacak- tır!, dediler. Pr Mara o yıl henüz on iki şında küçük bir çocuktu. Semendirede kral sarayında oturuyor, sarayın bah - çelerinde ip atlıyor, havuzda kâğıttan | kayiklar yüzdürüyordu. İkinci Murat, Brankoviçin teklifini hüstü surette kabul ediyor, müstak kayınpederine küçük gelini ge *re, Sarıca Paşa ile hediyeler gö deriyordu. Sarıca Paşa prenses Maranın henüz ğa varmadığını görünce bittabi dü- ğüîıü tehir etmek mecburiyeti . Kraldan aldığı hediyelerle Edirneye | döndü. İkinci Murat temiz, namuslu, mert bir hükümdardı. Ömrü vefa ve şefkat> Uzuyor, memleketi ve Türk toprak-> Ti için gece, gündüz Karpatlarda at koşturmaktan, ateş ve ok yağmurlarına tutulmaktan, ölümle karşılaşmaktan Sekinmiyordu. Büyük akınlardan ve müth lerden yorulup ta Edirne saray "*Üım*’. kendisini şiire ve mu: Takı cenk - a dö- ye bi- iya mey sun ki bir gün Jlülezar elden gider, Erişir faslı hazan bağübahar elden gider. Gibi ince, zarif ve hi: Zel gazeller söylüyordu. Bu sırada prenses Mara, b rdenbire Socukluktan gene kizlığa doğru meyle Paşa- |/ 8 — Prenses Mara 0 Yazan : Ragıp Şevki ikinci karısı, henüz on üç yaşında zel bir kız. çocuğu idi Ükin bile gizli kahıyor, iki padişah k: sı, hile ve hud'a ile birbirini - göz |düşütmeğe tenezzül etmiyorlardı. l x. T Prenses Mara bütün güzelliği gözlerine — ve sakmış, sarayıfı ni gi i muradın sadık ve vefa arak , bir gün gözlerini ka - aten elli n bulan n Mel he maruz kal- Fakat . Mur |par kapamaz, üvey o medin bü; bir darbı di: Fatih tahta geçer İsını derhal babasınm na gönderdi. Ve me Sultan hâkim oldu. sçmez, ÜVI anına, Si K Hati # anası s imparatoru Palo leogüs evlenecek; cihazları - sayes İzengin olacak bir kadın arıyordi İlk hatıra gelen prenses M: Saray nazırı Françez bu izdivacı bir şekilde bağlıy tti. Fakat prensesin red c £ 'ile geri döndü. ayordu, Oyunları b odalarında İkinci Muradın rdu. Prenses türlü unutam omuzlarına dü. 3 bir halâvet çökmeğe başlar ile pa ıdaki sarayında hüzün uıv arı her sabah onun göz alt - ( içinde ömrünü bitirmeğe çalışıyor, ku- ndaki vg;ı.wl. tatlı ve cazip morluk- laklarında Türk larının . cenk lara dikkat &d orlardı. Her Sırp lenr:. ı.ırk_kv .'kf hav AI o da, on üç yaşına basarken, Türk şairlerinin ince, hisli şiirleri ek - gibi o da, on üç yaşı a , saat teşekkül eden, serpilen, büyüyen | SI£ olmuyordu. bir güzelliğin sahibi eluyordu. saat ratoru prenses Maranın red cevabına karşı kızmadı. Zaten ahav' sona erip te ra, dolgun vüc E rayda bir çok kimseler impara! niş omuzlu bir ge gün, payitaht kapılarından içeriyo y İre Ç | Katerin ni binelürs eç Katerin görmek yla ZANS SON 4 enses “Katerin ans imparatoru: Osmanlı orduları Ke p hudatla: ında to) naş olan Türk süvarilç Fatih İstanbulu Evvelce kapalı zarf usulile eksilt- meye konulan 14970 lira 70 kuruş bedeli keşifli hususi idareye ait ya- İnık yatı mektebi binasının tamir ve tadilâtı 30/9/936 gününden itiba- ren pazarlığa konmuştur, İsteklile- ık İrin 2490 sayılı kanunun tarifatı di t kapılarından çıkarak Edirneye ru yollanırken, pren: slerinin Uz: l._."__;n gören Sırplar, ardından &; şarkıları sö lüyorlar, aği T bir kadın kalabalığı kafilenin peşinden 'meni çırpınarak, dövünerek geliyordu. inur. ne müracaat etmeleri ilân olu- Prenses Mara hududu geçtiği gün büyük bir süvari kitlesile karşıla ncılar küçük gelini arabalarına aldı- kıları yı ovalar dân i iki hafta sönra Edirneye girdi. Kış Edirneyi gelinle beraber baslır mişti. İkinci Murat, sarayının geniğ ve | İsıcak odalarında Prenses Marayı bü - ik bir sevgi ile karşıladı. Düğün ha lıkları zaten bir hafta evvel bitiril - ıda kânunusaninin şiddetli rüz- | gârları eserken, sarayda eğlenceler ya- pılıyar, kandiller ve mumlarla süslenen arda çalgılar çalınıyor, ikinecl Mu -| rat nezih ve asil mevcudiyetile, Sırp Maranın yanıbaşında, küçük ve karısına aşk şiirleri okuyordu. * Prenses Mara Komnen hanedanına mensuptu. Anası Trabzon impari Kaloyanın kız kardeşinin kızı idi. T miz bir soydan gelen prenses, E: nce, ikinci Muradın bi- PASLANMAZ Hasan Tıraş Bıçağı Bir dakikada tıraş eder, Ne sa- pi odal güzel bun, ne de fırçaya ihtiyaç vardır. Katiyen paslanmaz, Alâmeti fa - rika ile ihtira beratı vardır. Ne İngilizler, ne Fransızlar, ne de Amerikalılar, ne de bütün dünya aynını yapamaz. Hasan tıraş ma- kinasile Hasan tıraş sabunu ve tıraş kremi, tıraş kolonyası, tıraş pudrası birer şaheserdir. Mutlaka Hasan markasını arayınız; israr ediniz. Hasan deposu : Ankara, İstanbul, Beyoğlu. yük bir mubhbalefet gi ” lime Sult het 3 temiz sarylarında kıskançlık ve n | yapt —İdul değilsin değil mi? Sen evli bir ka- - |doğr iresinde Urfa vilâyeti Daimi encü - |) ——— —emyra | | #ikâye * Tamir ed «Frederic Boutet» den | Kahvaltısını Charnuy yapmadan, ndek 'ordu. nın üÜstü. arı buk- | yırmağa çalışış bu dın? diye sordu. | Eve | Cadın arkasına bakmadan sadece ba- safifçe salladı; ve elindeki pudra şabah - ondülâsyon mu na üfliyerek onu yüzünde gez- karısının ağzın adı ve onra çıkacaksın değil mi? | dedi i | Evet ç Öyle ya, onun gü Hayı P- tmeğe de.. Raymonde bir kaç dost da - Bunda fena bir şey yok ki.. Ge- ni başlıyorsun?, vet gene başlıyacaktı. Kadın suüra - | İti ! Ve kocasınım her zaman yaptığı |ve az çok tahammül edebildiği yersiz ve manasız kavgalardan bir kıskançlık | sahnesinin ağını sezdi. | Maurice bağırd Ah, başlıyacak olan benim.. Artık |dul olduğunu bahane ederek, turna ha yatı süren, şu koakot kadınla düşüp |kâalkmana tahammül edemiyorum. Sen dınsın!.. Ve ben seninle, bir çok saat - lerini bilmem ne yapmakla geçirmek Jiçin evlenmedim.. —Oot.. Moris, Moris., İ n eden kadiın ularak - Deli misin sen dedi. Söyledikle -| rini bir kere düşünüyor müsun? Oraya gitmiyeceksin Fakat bu bir tahakküm, bir jlümdür; ne yaj ne yapmalıyım, Devil oturduğu yerden ierslere | acaba ne ilmeyen bir hata.. Faik Beremen p Mauric durdu; sor kendir Ge kak rüdü K disini Victor şaşkın omuzlarını silkerek Tekrar gelir!. di; l 1 gene ) . - Hugo sokağında buldu, Kiliseyi görünce birden oraya i mek fikri aklına geldi. Kilisey K » Otur heyecanını karşı yapılan a, daha fa la alktı ve sersem Orada epe ? Parka doğru ilerledi v& da yürümeğe başla âsabıms daha i. Böylece Caxade'â kadar git döndü. ki hâdisenin hâtirası onu üzüs yordu. kat Maurice'den uzak kalın- ca daha ziyade acı duyuyordu. Birden yorgun ve aç olduğunu hissetti. F kika | Hti yapmamıştı. — Maurice apmıştı ki?. O da kızmış ve kırılmış Faket onunki az sürmüş « r. Parkta bulunan bir paviy çmeği wlü, fakat görülm korktu. Park! doğru onı 1 ay'ılarak Parisin götlüren bir tramva ortasına a atla « r pastacıya nı yaptı. Tekrar yapacağını şaşırdı. Eve mi Hıyır biraz daha, de ol mamile cıza görmemişti. best diyorsun! Bu&montla- Onların çor K kadaşım diye, ise k Lâfı ç me!. Şimdi ben sana Raymonde - Üden bahse |Jrum. Oraya gittiği m. - stemiyorum Ve seli Sen de benimle gel!. Sen de da - vetlisin!. Maurice kızgın bir tavırla söylendi : Ve Raymonde'un oğlan kardeşi de davetli değil mi? Evet epey muzafferi- yetler kazanan güzel Marcel.. Oda ninle dansedenlerden biri.. Sana kür pıyor; ben biliyorum, kızarma!. fkesinden kıpkırmızı kesilen Char- lotte'un gözleri şimşeklendi : Ben kızarmıyorum ik çok oluyorsun!.. — Sana refakat Ar etmemi istemekle, Bilirsin ki gitmem, Bir kere Raymon- tihfaf ettiğim kadar o da ben- Sonra, o serserilerle |dalga geçtiğini, ve onların kolları ara- sında sıkıştırılıp onlara doğru abandı- nı görmek için mi gideceğim. Hayır kkür ederim. Sonra seni sıkarım; sonra ben, görüyorsun, bir rezalet çıkaracağım.. Belki birisini tepelerim.. Hem tamamile de ne mültefit ve ha - İtırşinas ve ne de mağrur bir koca isti- dadı var bende.. Başkasını seçmelisin. Senin hareket ettiğin ve yaptıkların gibi yapmak ve hareket etmek isteyin- ce insan, ihtiyat ve tedbir almalı.. Genç kadın boğulacak gibi oldu.. Ya- nakları birden soluverdi, yüzü tekallüs etti. Bununla beraber hıçkırmağa baş- lamadı. Ani bir hamleyle odadan çıktı ve hızla mantosunu, şapkasını giydi. Maurice arkasından bağırdı: — Nereye gidiyorsun ? — BSana ait değil. — Nereye gidiyorsun ? Charlotte cevap verdi : — İtham ettiğin şeyleri yapmağa. Mademki benim böyle olduğuma ima- nıyorsun!.. Ben de öyle olacağaım. Kapıya doğru atıldı. Kocası onu tut- mak ve durdurmak istediyse de o, da- |de; onu i Yarınki nushamızda : At hırsızı Yazan: Kadircan Kaflı diye bağırdı. i sen benimle alay mı etmek istiyorsun? | müddet te böyle ) maya girdi. Otur« du, kar BeÇçı eti pkasını çı « 1 Ve pert nlere ( sden daldı. Sin n saat seki de ayrıldı. Y düş karar » Maurice #rmeliydi, afletme, zaaf gi nedei ae bir nedamet metli bir tavırla içeri gird — Nereden geliyorsun ? — Nereden geliyorsun? Ne yaplın ? Evet biliyorum; bana söylemiş monde seni telefonla da aradı. din? Kiminle, söyle, kiminle? Çirkin düşünüyorsun Ben sa bilirsin mişti, mü- g ü nerede geçirdin peki ? â kilisede.. Sonra avaltı yaptım. — Yalan söyleme!.. Uyduruyorsun?) erede kahvaltı ettin? Bana nı filân da ç parkta., Ah, hem şa mışsıni, Sinemada mı? Sen sinemaya hiç gitmezdin!. Hangi sinema bu? Hangi filmi gördün ? — Bilmiyorum, dur.. zannederim tas rihi şeyler. Allahım hiç te hatırlamıyo» TUM., Delirecekti. Masum olduğuna dain hat isbatı vardı? Gününü nasıl ge « çirdiğine ait neyi şahit gösterecekti? Maurice devam etti : Görüyorsun ya. Hattâ, söyliyecek yalanlar dahi bulamıyorsun. Ve herşey; den sonra... Eve tekrar gelmeğe cesa- ret ediyorsun ha!, Bu hareketle haddi« ni tecavüz ediyorsun... Seni âciz görü- yorum.. Ah!. Bitti.. Herşey bitti. Charlotte kocasına doğru atılı — Fakat sana yemin ederim ki.. De« Ni misin Maurice? dedi. Kocası onu iterek : Yalan söyleme, dedi. Bit Genç dığını & hiç düşüne kikatten başka, kendisini müdafaa ede- cek bir & 1 yoktu. Ve öylece şaşkın k: ha atik davranarak bir yıldırım gibi ko Üridoru geçti ve sokak kapısıni arkasın- bir halde kapının eşiğinde donup kal « müsti.