: | | i Gd 43 Zavallı Karaboncukların oturduğu 'köyde şimdiye kadar dükkân diye hiç 'bir şey yoktu. Acıktıkları vakit bir a - 'ğaca çıkarlar, ağacın meyvalarile karın- Jarını doyururlardı. Fakat son günler- de köylerinde büyük bir dükkân açıl - mıştı. Dükkânda ne istersen vardı. Kâ-|larına gitti. Bir türlü inmek istemedi- Bit helvasından, sakız leblebisinden tu-|ler, Zavallı filin, onları Mndire, çıkara e I Bu Haftaki Bilmecemiz | © Bu resimleri tamamlayabilir misiniz ? tun da, pijamaya kadar... Dükkânın kapıları açılınca Karabon- cukların, içeri nasıl daldıklarını, hü - cum ettiklerini bir göi ten katılırdınız. Hele Cin i çük yaramaz, asansöre bininco pek haş- ğimiz şey de burada yarım kalan bü - tün resimleri tamamlamaktır. Yalnız | numarada — yarım bir atkestanesi yaprağı. » — Yarım bir kuğu. 3 » — Fareyi, sütü ve man - gal başında — yatmayı çok seven yarım bir hayvan, 4 » — Yarım bir kelebek, 5 » — Yarım bir balık. 6 » — Deniz kenarında pek çok bulunan bir şeyin yarım resimleri | vardır. Sizin yapacağınız şey evvelâ e-| linize büyük, ince, beyaz bir kâğat alıp buradaki çizgileri oraya kopye etmek.. | sonra da bu yarım resimleri tamamla -| mak. Bunun için kâğıdın üzerinde her bir çizgiden sonra epeyce yer bırakınız ki resmi tamamlayabilesiniz. Resimleri kâğıdın üstünde tammanıla- dıktan sonrâ bilmeceyi gazeteden ke - sip çıkarınız, reşimleri çizdiğiniz kâ - ğıtla beraber bir zarfa koyup bize yol- layınız. İsminizi, adresinizi yazınız. Biz de size gayet güzel hediveler yollıya - cağız . Bu hafta da size çok değişik bir mü- sabaka koyuyoruz. Resmin en yukarı - sında sol köşede bir yonca yaprağı var- dır. Bunu misal olsun diye çizdik. Ona dikkatle bakarsanız bir yaprağın çiz - gisinin nasıl kalın ötekilerin ince ol- duğunu görürsünüz, Bu kalın çizgi baş- lamak için çizilmiş, Sonra buna bakarak ötekileri tamamlanmıştır. Biz nasıl bu Geçen Bilmecemizde Kazananlar TP eylâl tarihli bilmecemizde bi-| Aysel, Karagümrük Karabaşda 44 nu- rinci ikramiyemiz olan bir —ma -|marada Ayşe, Beyoğlu Senpülşeri Fran- &a saatini Davud - sız kız mektebinde 20-25 Şefika, İst, 44 paşa ortamekte - üncü ilkmektep 425 Hüseyin, binden 69 Hüsnü DOLMA MÜREKKEPLİKALEM mî?'ş_m € 28 inci ilkmektep 2 de 255 Sevinç A- Böyomnenelik “de rıkan, Alay köşkü caddesiride 9 da Tür- üükükür Vahi kân, Vefa erkek lisesi 3/C den 304 İs- met, İstanbul kız lisesi 722 Süküte, nan diğer kaza - S nanların — pazar - ) ç ; LOSYON tesi çe aa aK güğlm?“ öî"ıh' A__ A 13 üncü ilkmektepde 204 — Atifet, |Beylerbeyi Çamlıca caddesinde 58 Sa- diye, Samatya 43 üncü ilkmeklep 274 Hidayet. sonra hediyele - tini bizzat idare - hanemizden al- — İstanbul Ka Orta maları İlâzımdır. — Mektebi 523 Şüküle Taşra' okurlarımızın hediyeleri posta ile gönderilir. Ankara Duatepe mahallesi Yalvaç 80- OYUNCAK kağında 23-21 de Hüseyin, Kayseri ta- Yeşilköy ilkmektepten 84 Melâhat|pu kâtibi Hamza oğlu Cabir, Süleyma- Özyalçın, Gerede ilkmektep 5 de 186'niye 6 numarada Gülgeç, İzmit Ömer Salih, Kayseri Hacılar nahiye okulun-|&ğa mahallesi 44 de - İs Mustafa, da 141 Nevin, İst, Kız Muallim mektebi | İstanbulda Akşam Kız San'at Mektebin- orta 3/A dan 356 Emine. jde 961 Pâkize, Lâleli Ordu caddesi 317 de Zehra, Akşehir 6111 numaralı takım DOLMA KURŞUNKALEM çavuşu kızı Ayşe. Cağaloğlu Alay köşkü caddesi 9 da Gaçenki bilmecede bir konsal aaati kazanan MUHTİRA DEFTERİ Kumkapı ortamektepde 59 Nihat, (Arkası var) l Binbirçeşit mağazasında... - |rıya aşırdı. Cin ile Çin kend - |dışarı edildiklerini görü yaprağı tamamladı isek, sizden istedi-| | SON POSTA l az daha hortumu kopacaktı. Mihayet bıktı. Şöyle hortumunu biraz daha kal- dırarak onları düv. üstünden dışa- nin kapı ne ü- züldüler, ne üzüldüler kadar çok oturduk lar ama.. artış iş GÜLELİM!.. Bir gün Miki çocukları, Niki ile Ti- kiyi kuru üzüm almağa gönderiyor. N ci kuru üzüme | de bakıyor ki eksik. Açıyor bakkala diyor ki: — Kuzum, sen bu üzümü eksik gön- dermişsin. Eve gelir gelmez tarttık. Bakkal — Bayan Miki, zahmet ol - telefonu mazsa çocukların Niki ile Tiki tarsan eksik üzümlerin onla da olduğunu görürsün.. — Bay Ayhan benim bir gözüm ka- palı olduğu halde senden daha çok se- ni görüyorum.. — Amma da yaptın.. — Elbet, ben senin iki gözünü de gö- rüyorum. Fakat benim bir üm ka - palı olduğu için sen yalnız bir tanesini görüyorsun., Fa'a bakmak — Ben öyle güzel öyle güzel fala ba- katım ki isterseniz size hemen şimdı ne yapacağını: yleyim. Şu gazeteyi ters çevirip bu yazıyı a- kuyacaksınız. Nasıl, ne yapacağınızı biliyormuşum değil mi?. Kuku Bugün Orhan Sadiye öyle güzel bir şaka yaptaki.. — Biliyor musun, Sadi ben dünyada hiç bir şeyden korkmam.. — Ama da yaptın.. nasıl korkmazsın, meselâ: Kazı görünce kuku diye bağı- rabilir misin? — Elbette bağırırım... işte «kukul»... Anladınız mı bu şakayı acaba?.. Yani hesapca Orhan Sadiyi kaz yapmış oldu değil mi .. Şimdi onu da unuttum .. Geçen gün Orhan sarkadaşı Sadi ile konuşuyordu: — Mektepler açılıyor. İkmüâller baş- ladı. Benim de riyaziyeden ikmâlim var.. fakat ne yapacağım bilmiyorum. Mektepler açıkken yanlış taksim yap- mağı öğrenmiştim. Ama şimdi onu da unuttum.. Bay Nazmi gazeteciydi. Bir gün at jsambazları için ona iki tane bilet gön- ldııı'ımşleı-dı O da yeğenlerinden birini beraber alıp götürmeği düşündü. Kal- ikıp kardeşi Bay Hüseyinin evine git - ti. Yeğenleri Yusufla, Nâdiri çağırdı. İ- kisine ne bir takım he- ç sap mesele) «Bunları ha azlarına gö- im» Gedi.. İmtihanı Yusuf ka- zand... Bay — Nazmi |gitti. Ertesi günü Yusuf gelip onu ala- cak beraber gideceklerdi. Artık Yusulf sevinçten çıldıracaktı. Fakat ertesi sabah kalkınca öyle ol - madı. Yüzünde bir tuhaflık duydu. He- men aynayı eline alıp baktı. Yüzü baş- İtan aşağı kırmızı kabarcıklarla dolu i- di. Nâdir hemen annesine seslendi. #Yusuf galiba kızamığa yakalanmış» dedi. Derken halaları Bayan Sabiha koştu. Hemen Nâdirin eşyalarını top- layıp odadan çıkardı. Yusufa da yata- fandan bir yere kımıldamamasını söy- ledi.. AL cambazı filân tabil artık hep kal- mıştı. Nâdir annesine sokuldu. «Ma - demki Yusuf hasta onun yerine ben gi İdeyim mi amcamla bari> dedi. Annesi razı oldu. Nâdir sevinçle gitti.. Yusuf yatakta yatmaktan usandı. «Şöyle kalkıp bir yıkanayım da yata- yım bari» dedi. ğiman içerisinde okuy Yıkandıktan sonra gözü aya ilişti. Yüz hiç bir şey kalmamıştı.. ne kı- zılti, ne kızartı. Halasına seslendi, İşi anladılar. Nâdir kendisi gitsin diye ge- ce bu kurnazlığı becermiş, Yusufun yüzünü boyamıştı. Hepsi üre kızdı- lar. Annesi «haydi sen de halanla berâ- | ı Şu kemikleri çöp tenekesine atıver haydi Güner. | —— Peki aşçıbaşı.. | 2 — Ha, şurada bir sokak köpeği | var, Bari ana vereyim. ı 3 — Bak aşçıbaşı, kemikleri şu za- bör git, para vereyim bilet alır girer - sinize dedi Gittiler. Şöyle etrafa bakındılar. Ne amca vardı, ne de Nâdir. Merak ettiler. Fakat biraz sonra cambazlar başlayın” ca merakı filân unuttular, seyre başla* dılar. Pek pek güzeldi. Oyun bitince ge- ne bakındılar, arandılar, Fakat ne am“ cayı, ne de Nâdiri göremediler. Kala “ balık arasında kaybolmuştur.» — diyü düşündüler.. kalkıp eve döndüler. Biraz sonra Nâdir geldi.. — Ne oldu Nâdir, nerede idin. Ne se: ni, ne de amcamı cambazlarda göreme* dik» dedi. Nüdirin suratı pek asıktı. — Ne olacak. Sen kızamığa yaka - |landın diye amcam korktu. Belki sanâ |da geçmiştir. Bugün senin fazla yorul * man doğru değil. Evde kal da doktorU göndereyim, Sana ilâç versin» dedi, Be- ni eve kapattı gitti. Daha iyi Dilenciye bir kuruş verdi; baktı: — İki yirmilik verseniz daha iyi? — Neden? Cebimde Dilenci şıkir şikir — etsit diye! vallı köpeğe verdim. 4 — Aman, aman, aman, defet şi” nu, höşt. , 5 — Benim öyle sokuk köpeklerilt işim yok