Gâvur WMehmedin Yeni Maceraları Son Posta'nın Sert bir rüzgâr, ateşi önüne katmış- tı. Yangin, çarçabuk bir kaç kola ay - rılmıştı. Bütün evleri köhne ve ahşap binalardan olan koca mahalleyi silip süpürmeye başlamıştı. Her tarafı boğucu bir duman kap -| lamiştı. Köckunç alavler? “mahallânin etrafını sarmıştı. Bağıran, çağıran, ağ- | hyan, feryad eden halk sokaklara da -| gılmıştı. Yangımı söndürmek için ateşe yak » laşmak imkânı kalmamıştı. Oradan ©- | raya koşan tulumbacılar, acz içîııdel “çırpınmaktalardı... Yangın, bütün deh- | şetile meyhanelerin bulunduğu adayı kuşatmıştı . GCâvur Mehmet; yangın yerine gel - diği zaman, bu manzara ile karşılaş - mıştı. Büyük bir helecan ve sabırsız - lıkla, gözleri Kulaksız Fotinin meyha- nesine kaymıştı. Meyhanenin saçakla- rı, tamamile ateş almıştı. Meyhaneci Foti ile Petri çorbacı, o- radan oraya koşuyorlar; tulumbacı - lara yalvarıyorlar; meyhanenin kur - tulması için onları harekete getirmek istiyorlar.. fakat, korkunç birer ejder gibi dikilen alevlerle, hiç kimseyi mü - cadeleye sevkedemiyorlardı. Gâvur Mehmet bile bu vaziyet kar- şısında bir an için şaşalamıştı. — Her şey mahvoluyor. Bu cina- yet yuvası, ortadan kalkıyor... Artık bir daha, onları toplu bir halde nerede bulabileceğim? Acaba, arka taraftaki ev ne oldu?.. Diye, acı bir teessürle mırıldanmıştı. Sonra, dirseklerile kalabalığı yara yara, arka taraftaki sokağa doğru koşmaya GİBALİ ZİNDANLARI zabıta romanı: 74 yangının başlaması arasında o kadar fazla bir zaman geçmedi ki... Haydi; farzedelim, kadını öldürmüş olsunlar. Bu yangını yapmaya ne lüzum var?, Eğer ben olmasam; aradan üç yüz se- ne geçsin, oraya kim girecek de, kadı- nın cesedini görecek... Sonra; başka bir mesele daha var. Bunlar burada, âdeta alay eder gibi bu yangını seyre- derlerken, demin Kulaksız Foti Petri çorbacı meyhaneyi kurtarmak için kendilerini yırtıyorlardı... Garip.. ile jçok garip... Prensesin işinde ortak ol- dukları muhakkak olduğu halde, şimdi aralarındaki bu ayrılığa ne mâna ver- meli, Yoksa... Gâvur Mehmet, daha fazla düşün- meye lüzum görmedi. Birdenbire ver- diği bir kararla, onlara doğru ilerledi... Arkalarından dolaştı. Yavaş yavaş yanlarına yaklaştı. Başını, âdeta on - ların başları arasına uzattı. Ötekiler, © kadar dalmışlardı ki, bunun farkın- da olamamışlardı. Kısa kısa cümlelerle; bazan da tek kelimelerle konuşmalarına devam edi- yorlardı. Gâvur Mehmet, şüphelerini hallet - mek için artık her şeyi gözüne almış; bütün kuvvetini kulaklarına vererek dinlemeye başlamıştı... Fakat dinle - dikçe sinirleşmesi artmış; çehresi, fe- na halde öfkeli bir hal almıştı. Bir a- dım geri çekilerek : — Vay domuz herifler!.. Hiç anla- madığım bir lisan konuşuyorlar. Bu li- başlamıştı. san; her halde, Avrupa çingenelerine Kulaksız “Fotinin: meyhanesinden mahsus bir lisan olacak, Bir tek keli - geçilen evin bulunduğu sokağın başına | me bile anlamak mümkün değil... Ne geldiği zaman, birdenbire put gibi do-| yapmalı, Allahım.. bilmem ki, ne yap- na kalmıştı. Çünkü, bu sokağı teşkil| malı?... eden evler kâmilen yanmış.. bunların | — Öfkesi arttıkça, arttı. Bu acz halin- ankazı, birer yığın ateş halini almiştı. | de, sanki etrafındakilerden ümit bek- O zaman Gâvur Mehmet - bir anda liyormuş gibi, gözlerini etrafına dolaş- prenses Şimayı hatırlamış: tırmaya başladı. Hc_ E’;"m”' lBu ıîak'i'" '_Tfl"ı'v:ıd“"' Gözleri; karşıda, halkın arasında se- KİNO PN AAAT yirci gibi duran tulumbacılarla kavga Diye mırıldanmıştı. Prensee Şima, hiç şüpbesiz'ki açlık- | *de> Hakkı çavuşa çarpti. (Arkası var) tan ölecekti, Zira, onun malıpus bulun- duğu (Anamas zindanları) nin — gizli | weeaesecesezcnsucunucecun serseeescneenea kapısı, artık ateşle kapanmıştı. Bu ateş, | ne zaman soğuyacak.. bu ankaz, ne zaman kalkacak.. ve o gizli kapı, ne vakıt açılacaktı?.. Hem, bunu kimler yapacaktı?. O cani herifler mi?.. Gâvur Mehmet ellerini kalçalarının üzerine dayadı. Derin nazarlarla üze- rinde alev dalgaları gezen o ateş küme- sine baktı. Başını iki tarafa salladı: — Bu, münikün değil... O alçak he. rifler, artık bu kadını düşünmeye lü- zum bile görmeyeceklerdir... Ne ise.. bereket versin ki, ben öteki yölü keş- fettim. Yoksa; bu zavallı kadın, o me- zarın içine diri diri gömülecek.. mahvo- lup gidecekti... Diye, düşünmeye başladı. Gâvur Mehmedin bu düşünceleri, ihtimal ki uzayıp gidecekti. Fakat, bir anda vücudü titremişti. Çünkü, ken- disinden üç adım ileride, (Defçi İbo) ile (Kemancı Fernando) omuz omuza : dayanmışlar; müstehzi ve mütebessim bakışlarla yangını seyretmektelerdi. ' — Onların bu hareketi, bir anda Câ- » wur Mehmedin kalbine büyük bir süp- he verdi: — Olür şey, değil... Herkesten zi- yade, bu herifin.. kemancı Fernando- nun telâş etmesi lâzim... Halbuki, te- lâş etmek şu tarafa dursun.. herif yan- " gini büyük bir zevk ile seyrediyor. Sa- kın, bu keratalar gidip zavallı kadını öldürdükten sonra, cinayetlerini — ört- mek için bu yangını kasden çıkarmış olmasınlar. Diye söylendi... Fakat; kısa bir mu- hakemeden sanra, bu düşüncesini ge- ne kendisi reddetti: — Hayır!.. Bu, olamaz... Çünkü; benim, prensesin yanından avdetimle BU DAR İK | DERMANSIZLIK KSD N A YORGUNLUKLARI SA İN KUTUSUZ00 KURUŞ.. BEŞİRİKEMAL MAHMUT CEVAT SİRKECİ - !STANBUL ECZANEŞİ Oporatör - Urolog Dr.Mehmet Ali idrar yolları bastalıkları mütehassısı. Köprübaşı Eminönü han Tel: 21915 Heteyiniz Diz. e' B Dü K? İttihatçılar Devrinde MUHALEFET € .B Nasıl doğdu, Nasıl yaşadı,Nasıl öldü? Son Posta'nın siyasi tefrikası 1 Hükümet, vaziyete hâkim olacak kudrette değildi. İstibdat devrinde ol duğu gibi, daha hâlâ (sızıltıya mey- dan vermemek) ve (idarei maslahat) etmek siyaseti hüküm — sürmekte idi. Halbuki bu siyaset, meşrutiyeti tam mânasile uçuruma sürüklemekte idi. Hükümetin aczi, anarşinin artması- na sebebiyet vermişti. Bilhassa basit zümreye mensub halk tabakasına, kor- kunç bir şimarıklık gelmişti. Vaziyet gittikçe vehamet kesbedi- yor; umumi ahval arasında, şu garip manzaralar görülüyordu. Meselâ: Altıncı dairej belediye (yani;'Bey: oğlu) tanzifat amelesi, ellerinde bay- raklar olduğu halde Babiâliye geliyor- lar; binek taşının önüne sıralanıyorlar, (Padişahım çok yaşa) diye bağırıyor- lar... (yüz kırk küruştan ibaret olan maaşlarının (iki yüz kuruüş) a çıkarıl- masını istiyorlardı. Ertesi gün.. (tütüncü esnafı), elle- rinde bayraklarla geliyorlar; Babiâli- nin binek taşının önüne sıralanıyor « lar; (Padişahım çok yaşa) diye bağı- yıyorlar; (sadrâzam paşa) tarafından vuku bulan suale; — Ramazan münasebetile Beyazıt camisinde açılan sergi, zararımızı mü- cib oluyor. Bu sergi kapatılsın. Biz de, rejiden şunları, şunları ve şunları is - teriz. k Diye bir takım metalibatta bulunu- yorlar. , Daha ertesi gün... (İdarei Mahsu - sa) amelesi. Ellerinde bayraklarla ge- liyorlar; gene Babıâlinin binek taşının önüne sıralanıyorlar. (Yaşasın Hürri- yet) diye bağırıyorlar, İçeriden gelip de: — Ne istiyorsunuz?.. Diye soranlara: — Ah efendim, ne istemiyelim. Ev« velâ, yevmiyemizin beşer kuruş daha arttırılmasını isteriz. Sonra da; bizlere (hilâfı meşrutiyet) muamele eden şu, şu ve şu adamları istemeyiz. Diye cevap veriyorlar... Çarşı ve cadde artalarında sergiler kurularak terazilerle kaçak tütünler, satılıyor.. hırsızlar, yankesiciler, ka - nun hilâfına cürüm işleyenler; cebren zabıta memurlarının ellerinden alını- yor.. vazifelerini ifaya çalışan polis devriyeleri bile, bazan şiddetli taarruz- lar karşısında kalıyordu. Şımarıklık, arttıkça attıyordu. Ar » tık: — İsteriz , — İstemeyiz . Sözleri, daha korkunç akisler yapı - yordu. Başta (Mizan) gazetesi olmak üze- re (İkdam) ve (Sabah) gazeteleri bu hareketleri tasvib edecek — mâhiyette yazılar yazıyorlar: (Mademki, — meşrutiyet devridir. Halkın ihtiyaç ve arzuları tatmin edil- melidir.) diye, (halkı siyanet) eder - ken; bu şımarıklıkları da arttırıyorlar- dı. (İtihad ve Terakki Cemiyeti) nin en büyük hatalarından biri de; meşrü- tiyetin ilâm ile beraber bir (İhtilâl Hü- kümeti) teşkil etmemesi idi... Cemi - ı'yet. (Mutlakiyet İdaresi) nin âul, â - İciz, meflüç, kararsız, karaktersiz (hü- kümet tarzı) na isyan etmişti. Çünkü, dahili ve harici fenalıklara sebebiyet veren; hükümetin o tarz ve mesleki idi . Halbuki meşrutiyet — ilân edilmekle beraber, o hükümet; bütün teşkilât ve tesisatile ibka edilmişti... Umumi mu- amelât; gene o adamlar, o kalaların, o zihniyetlerin elinde idi. Sadece bun - lara: — Bundan sonra, meştutiyet ka - nunları mucibince bareket edeceksi « ' Y Meşrutiyet ilân edilmekle beraber, hükümet, bütün teşkilât ve tesisatile ibka edilmişti. Umumi ııluamelât, ayni adamlar ve ayni Denilmişti. Meşrutiyet kanunları.. acaba, bu ne idi?.. Henüz, bu bile tekarrür etme - mişti. Ortada en çok dönüp dolaşan, ve artık - milletin bir ekseriyetini teş- kil eden (avam) arasında - (kanun) mahiyetini alan tek bir şey varsa, o da: — Hürriyet... di. Hürriyet, çok korkunç bir mahiyet iktisab eylemişti. Resmi ve içtimai ha- yatın sükün ve intizamını tehdit eden yeni bir istibdad şekline girmişti... A - çıktan açığa görülüyordu ki, istibdad; ini tirmişti. Hükümetten, hal- ka geçmişti. Vaktile nasıl halk süküt ediyorsa; şimdi de öylece hükümet sü- küt etmekte idi, Babıâlide; yaverler, kavaslar, hade- meler ve sairelerle muhat olan (sad - râzam) dan; en hücrâ köşede iş gö - ren bir tahsildara kadar bütün devlet memurları önlerindeki kâğıtların üze « rine kapanmışlar.. her söze karşı ku - laklarını tıkamışlardı... Bunlar, ne bü- yük bir acz içinde bulunduklarını bili- yorlar; her kuvvetli sesin karşısında: — Hay, hay.. başüstüne.. icabına bakılır. Demekten başka çare bulamıyorlar - dı... Ve, anlaşılıyordu ki; oturdukları Yazan: Ziya Şakir « zihniyetlerin elinde idi çürük sandalyelerin, bir anda hur* dahaş olacağından korkuyorlardı. Mes'üliyet, bütün manasile (culı' yet) in sırtına binmişti. Fakat cemiyt? de artık anlamıştı ki; birdenbire pat " | lıyan bu koca volkanın ağzını kolayd tıkamak ve ettafa saçılmaya başlayat ateşleri bir anda durdurmak bir hayli müşkülleşmişti... Fakat bu vaziyet d& böylece devam edemezdi. Kanunt vi sıtaları kuvvetlendirip de hükümet vaziyete hâkim kılıncaya kadar menm” lekette müthiş bir fitne ve fesat baş ” gösterecek.. ihtimal ki (meşrutiyet) tehlikeye girecek.. ve hiç şüphesiz F talih ve tesadüfün büyük bir yardım! ile ele geçirilen post, çarçabuk eldef gidecekti. — Şu halde, ne yapılacaktı?.. — Yapılacak şey, hazırdı... Abdülhe' midin (idare siyaseti) nden ders alı * nacaktı. — Abdülhamit, ne yapmıştı?.. — Evvelâ, matbuatı sıkı bir kon! altına almıştı. Tabitdir ki; meşrutiye! idaresi, buna müsait değildi. Matbuatö sansür vaz'edebilmek için (idarei örf ye) ilân etmek elzemdi. Fakat ortad idarci örfiye ilân etmek için de henüf Bir sebep mevcut değildi. (Arkası var) ODEON Yeni çıkan plâklar Bayan Bedriye Süheylâ i — AY DOĞAR SİNSİ SİNSİ No. 270100 Hiyeyni şara ” — YAYLALAR İÇİNDE BAYAN HAYRiYE DERViŞ — AR GÜZELİ No. 270102 Hü Hü — — SÖŞPET EFENDİ NEZiİPLİ DELi MEI—IMETÖ ür -— MER, No. 270094 Hüziyr çat — D MALATYA ÜZÜM BAĞI BAYAN BiRSEN Yakup Necip Orkestrasile Ti — SEVMEK GÜNAHSA Müzik Akçay No. 270099 rasgo — —EMİNE Müzik Akçay Muğla Şehir İçme Suyu Tesisat ve İnşaat Eksiltmesi Dahiliye Vekâletinden: Muğla şehrine 783 metre mesafeden su isalesi ve şehir dıhüiı.ıddd qebekez::in icabeden malzemenin tedariki ve boru ferşiyatının icrasi ile sair buna müteferri imalâtın yapılması ve iki depo inşası, sı saatleri ve diğer alât ve edevatın tedariki kapalı zarfla eksiltmeye konulmuştur. 1 — İşin muhammen bedeli 59977 lira 82 kuruştur. ö 2 — İstekliler bu işe aid prfnıme.projeveııirevrıh_lçlırl mukabilinde Dahiliye Vekâleti Belediyeler İmar hey'eti fen şefliğinden alabilirler. 3 -—'îîlı.ılhe' 24 /Birinci teşrin / 936 tarihine rastlayan Cumartesi günü saat on birde Ankarada Dahiliye Vekâleti binasında toplanacak Belediyeler imar hey'etince h ö 4 -Y- Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin aşağıda yazılı teminat nve—ikiıyuıghıııtonıhdırmyonkehüğhclulmemıl olmaları lâzımdır. t y A — 2490 sayılı kamımun 16 ve 17 inci maddelerine uygun 42 kra mvvakkat teminat. ğ B — Kanunun tayin ettiği vesikalar 4 C — Kanunun 4 üncü maddesi mucibince eksiltmeye girmeye bir mani bulunmadığına dair imzalı bir mektup D — Naha vekâletinden tasdikli fenni ehliyet vesikası ğ Teklif mektupları ihale günü saat Ona kadar makbuz :nukfhllnd! Komisyon Reisliğine verilecektir. Posta ile gönderilecek l:ldıf_ıek' toaplarının iadeli taahhütlü olması ve nihayet bt saate kadar Komisyont gelmiş bulunması lâzımdır. Bu iş hakkında fazla izahat almak isteyem” lerin Belediyeler imar hey'eti fen şefliğine müraaat Tz!bm'wi. önü ' “774, — *1089,, R Niğde