Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
ge - E! ğ ı" | ğ DEr a n GA dar dti aA SA e TeT M A Sigorta Rezaleti (Baştarafı 1 inci sayfada) Ermeni patrikhanesinden istievap edi- İen alâkadarlar patrikhanenin her müraca- at edene «patrikhanede filân namına dört lira mum parası alındı ve İstirahati rTuhu için âyin yapıldı» şeklinde vesikalar ver- diğini, ve bunun çok tabif bir din merasi- mi telâkki edildiğini söylemişlerdir. Ve patrikhanenin hiç bir kimse — için hiç bir suretle ölü vesikası vermediğini id- dia etmişlerdir. Fakat sahtekâr kumpanya- sının evinde bulunan 2 çuval evrak arasın- da, patrikhanenin bu iddiasını suya düşü- recek bir çok delâil elde edilmiştir. Ve bu arada Malatyada sahte vesaik- le öldürülen. Avadis hakkında mum para- sı makbuzundan başka patrikhane tarafın- dan verilen bir de İngilizce yazılmış - ölü vesikası bulunmuştur. Patrikhanenin ölü vesikasını kabul et- tiğinden dolayı Ünyon sigorta şirketi de mes'ul addedilmektedir, Bu ölü kâğıtlarının asılları — sigorta kumanyasının merkezine — gönderilmiştir. Elde edilen bu kadar çok ve mühim delâ- il karşısımnda Ermeni patrikhanesine men- sup olan ve isticvap edilen alâkadarlar da daha fazla ısrarda devam edememişler ve " Blü vesikası da verildiğini söylemişlerdir. Hazırlanmış Mahkeme İlâmları Onnik İplikçiyanın evinde bulunan ev- rak arasında altları pullu ve mühürlenmiş bir takım mahkeme ilâmları da elde edil-' miştir. Bu ilâmların üst kısımları boş olup üstüne her kim öldürülecekse onun ismi ve adresi yazılacak bir — şekildedir. İlâmda Elâziz mahkemesinin mühürü vardır. Bu mührün taklit edilmiş — sahte — mühür olduğu muhakkak addedilmektedir. Fakat keyfiyet bir kere de Elâziz mahkemesin- den sorülmüştur, cevap geldikten — sonra bu mührün nasıl taklit edildiği anlaşılacak- tir. Yapılan tahkikat neticesinde bu sahte- kârlığın çok muazzam bir iş olduğu anla-| şılmaktadır. Elde edilen delâil bu sahtekâr kumpanyasının memleketin her tarafında işlerine yarayacak elemanlar tedarik ettiği, ve bu adamları vasıtasile her istediklerini yapmakta kat'iyyen müşkülâta duçar ol- madıkları anlaşılmıştır. Evrak arasında Beyoğlu altıncı note- rinde tanzim edilmiş bir mukavele de bu- lunmuştur. Bu mukavele de yeni bir. do- landırıcılığı meydana çıkarmaktadır. Hem Sahtekârlık, Hem Vergi " Kaçakçılığı Sigorta kumpanyasından sahtekârlıkla alınan paralara ait veraset ilmühaberleri- rin de sahte olduğu ve bu ilmühaberler ü- zerinde yapılmış olan Maliye dairesi mu- amelelerinin de Önnik tarafından sahte o- larak tanzim edildiği, bu vesikalara mali- ye dairelerinin taklit edilmiş mühürleri ba- sıldığı anlaşılmıştır. Bu da ortaya sigorta dolandırıcılığından başka ayrı bir vergi kaçakçılığı suçu çıkarmıştır. Eğer bu vesa- ik kanuna uygun bir şekilde tanzim edil- seydi maliye tahakkuk şubesinin ölen a- dam hakkında tahakkuk ettireceği veraset ve kazanç vergisi tam bir şekilde olacaktı. Fakat Onnik bu veraset ve kazanç tahak- kuklarını da hiç bir şubeye — götürmeden sahte olarak tanzim ettiği için bu hareketi de hazineyi mutazarrır etmiştir. Sahte vesikalarla öldürülenler meya- nında Avram ve Muradyan isminde iki sigortalının da paraları sigorta kumpanya- sından bu şekilde alınmıştır. Tahkikat Uzun Sürecek Elde edilmekte olan üç dosyanın tah- kikatı henüz hitam bulmamıştır. Bu iş u- zun zamanlara ve geniş bir sahaya dayan- dığı için tahkikatın bir ay kadar süreceği sanılmaktadır. Tetkik edilen — dosyalarda suçlu gözüken 4 kişi bütün aramalara rağ- “men yakalanamadığından henüz bir neti- ceye de varılamamıştır. Şemseddin Nurinin adliyeye teslim edi- len evrakında bazı noksanlıklar görüldü- ğünden dosya iade edilmiştir. Bu noksan- lıkların ikmaline çalışılmaktadır. Sahtekâr kumpanyasının — reisi Onnik İplikçiyan yakalandığı zaman bütün kaba- hati ötekinin berikinin üzerine — atmakta ve kendisinin suçlu olduğunu inkâr etmek- teydi. Fakat eldeki delâil artık inkâra meydan bırakmadığından Onnik — suçunu itiraf etmiştir. Meğer Bu Sahtekârlığı memleketin Nef'ini Düşünerek Yapmış ÖOnnik: — Ben bu sahtekârlığı memleket için yaptım. Eğer sahtekârlıkla sigorta - kum- panyasından bu paraları çekmeseydim, bu paraların $ ğ * M Ryi â — hepsi ecnebi memleketlerine git- | mıştır. Rusyadali Şuikastcılar İdam edilecek Moskova, 24 (Hususi) — Zinovi - yef ile arkadaşlarını muhakeme eden mahkeme sekiz saat süren bir müşave- reden sonra maznunların suçlu olduk- larına kani olmuş ve kurşuna dizile - 'trek idam edilmelerine karar vermiştir. Mahkeme hükmün mukaddemesin- de maznunlar Kirof yoldaşı öldürme - |'ğe iştirak ettikten başka, Stalin yol - daş ile arkadaşlarını öldürmek için de suikast hazırladıklarını anlatmakta - dır. Beş gün evveline kadar bu hükmün yetmiş iki saat sonra infazı lâzımgelir- di. Fakat beş gün evvel çıkarılan ka- rarname mahkümlara temyiz hakkı vermiştir. Mahkümlar, bu haktan isti- fade ederek verilen hükmü temyiz ede- ceklerdir. Mahkümlar, bugün de hükmü giy- dikten sonra suçlu olduklarını söyle - mişlerdir. Hepsinin de gözlerinden yaş- lar akıyordu. Bilhassa Zinoviyef ile Ka- menef fena halde ihtiyarlamış, çök - müş görünüyorlardı. Kuvvetli bir hatip sayılan Zinovi - yef, bütün kuvvetini kaybetmiş, sesi kısılmış, boğazı tıkanmış gibi söylü - yordu. Kamenef de ondan farksızdı. Bunların ikisi de gençliklerinde Le- nin ile beraber çalişmış, onunla bera - ber sürgüne atılmış, Leninin iktidar mevkiine gelmesi üzerine birlikte mü- kâfat görmüş ve biri Leningrada, biri de Moskovaya hâkim olmuş ,daha son- ra beraber nikbete uğramış, beraberce hapsedilmiş, ve beraber kurşuna dizil- mek hükmünü almışlardır. viyef câni ve mücrim olduğunu ikrar ederek hükmün derhal tatbikini iste - Kamenef de ayni şekilde hareket mek için malül ve sakat bir adam ol - mak gerektir. Yoksa, hiç bir kimse böyle bir bataklığa düşmez.» Dedikten sonra hükmün hemen tat- biki isteğine iştirak etmiştir. mahkümların cürümlerini itirafta ge - cikmemelerininin nazarı dikkate alın- rak cezaların tahfifi beklenmektedir. Bunalrın hiç olmazsa kısmen tahfifi umuluyor. Londra, 24 (Hususit) — Norveçin merkezi olan Osloda bulunan Troçki ye bugün sadır olan hükümler bildiril- miş, kendisi buna mukabil şu sözleri ddam hükmünün verilmestni ben de bekliyordum. —Fakat maznunlar, zabıta tarafından verilen vaitlere ka - narak istenen sözleri söylemiş bulu - nuyorlar. Hükümetin, zabıta tarafın - |dan verilen sözü nazarı itibara alıp al- mıyacağını bilmiyorum.» Uydurma bir habsr (Baştarafı 1 inci sayfada) Buradaki sabah gazetelerinden Proi- ya şimali Arnavutlukta kral Zogo a- leyhine bir kıyana hareketi görüldüğü- nü yazmıştı. Yunanistanda ihtilâl çık- '*tığı haberi bundan galat olsa gerek - tir. Tirana, 24 (A.A.) — Arnavutluk matbuat bürosu Arnavutlukta isyan çıktığına dair yabancı gazeteler tara- fından verilen haberleri kat'i surette yalanlamakta ve bütün memlekette tam bir sükünun hüküm sürmekte ol- duğunu tasrih eylemektedir. miş olacaktı. Şimdi benim yurdumda kal- dı demiştir.. Gene Onnik ifadesinde bu suretle dolandırdığı paraların yekünunun 90 bin liraya vardığını fakat bunun hep- sini kendisi almadığını, kendisiyle beraber çalışan bir çok arkadaşları olduğunu onlara da verdiğini söylemiştir. Tahkikat devam ettikçe meydana her gün yeni bir safha çıkmaktadır. Ortadan kaybolan doktor Vasıf henüz bulunama- ve -. '*t Ki Übüeni SÜ a Hükmün sudurundan sonra Zino-! etmiş ve «komünizmden faşizme dön-| SON POSTA - arihten Sayfalar (Baştarafı 6 ncı sayfada) kapatılması için vaaza başladılar. Müftiler kahve için fetvalar verdi ve üçüncü Murat zamanında kahvehaneler kapatıldı, kahve yasak edildi. Fakat bazı kimseler subaşı ile asesbaşıya müracaat ederek çıkmaz so- kaklarda «koltuk kahveleri» ve ard kap- dan işlenen gizli kahvehaneler açtilar, Ü- çüncü Murattan sonra kahve yasağı gev- şedi. Kahvehaneler gene açıldı, revaç bul- du. Hattâ öyle ki, devlet ricali, vezirler irat olarak kahvehaneler yaptırdılar, günde bi- rer ikişer altın kira aldılar. ; Kahvehaneler yavaş yavaş edebi bir mahfel olmaktan çıkarak tellâk, manav ve hamal gibi ayak takımının, Yeniçerilerin, bekâr odalarında ve hanlarda oturan ka- yıkçı ve ırgatların toplandıkları, ve her ne- vi fıskı fücura sahne bir yer oldu. Bilhas- sa birinci Ahmet ile ikinci Osmanın ve Deli Mustafanın zamanında ve dördüncü Muradın çocukluk devrine isabet eden a- narşi yıllarında, İstanbul kahveleri, na - mus ve iffet sahibi kimselerin eşiğinden a- dım atamıyacağı yerlerdi. Müverrih Meh- met Halife, Tarihi Gilmanisinde bu yılla- rın feci manzarasını şu canlı satırlarla ya - şatmaktadır. €... ve ol zaman Kul'un şol mertebe tuğyanı var idi ki gündüz hamamdan peş- tamal ile çıplak avrat çıkarmak, ve gülâ- miye aldıkları günde Sultan Mehmed ca- münde dühan içmek, ve müslümanların ır- zın payümal etmek, ve köşelerde âşikâre ayak üzere zina ve livata etmek, ve kan dökmek, ve evler ve saraylar basmak, ve bayram günlerinde salıncak kurup bizzat padişahı ve validesini, vüzera ve ehli di « vanı müumlar ile salıncağa otumak — (da - vet etmek) gibi bahusus kahvehanelerde ve meyhanelerde fi'li na meşru etmeleri gibi şol mertebe ki âlem nizam ve inti - zamdan çıkmış idii» — (S. 13). Bu anarşiyi, dördüncü Muradın kanlı istibdadı ve tazyiki takip etti. Hicri 1043 de Cibali kapısı dışında gemi kalafatla - mak için yakılan fundalardan çıkan bü - yük bir yangının tütün yüzünden çıktığı söylenerek tütün yasak edildi, bütün İs - tanbul kahvehaneleri bir gün içinde yıkı- larak yerlerine bekâr odaları, dabağ ve nalbant odaları yapıldı. Bu yasak, dör - düncü Muradın ölümüne kadar, — cezası idam olmak üzere, bütün şiddetile devam etti. Muradın ölümünden sonra İstanbul kahvehanelerle yeni baştan donandı. İşte yukarıda bahsettiğim — vesikalarda, yalnız sahillerde olmak üzere, İstanbul - da yüzlerce kahve görünmektedir, ve bun- lardan bir çoğu da, Elli altı Ömerin kah - Yeniçerilerin 1206 ile 1210 arasında, yani Yeniçeri ocağının — kaldırılmasından otuz kırk sene kadar evvel, en azgın ve taşkın bulundukları bir devirde bir Ye « niçeri kahvehanesini, müverrih Esat Üssü Zaferde şu suretle tasvir etmektedir: Yeniçeri kahvehaneleri birer haşerat yatağıydı. Şabı emret çırakları ile meyha- neyi andıran Yeniçeri kahvehaneleri, İz- tanbulun en büyük kahveleriydi. Ortala - rında fıskiyeli havuzlar bulunur, her tarafı nakışlarla süslenir, en mükellef döşeme - lerle döşenirdi. Yeniçeri kahvehanelerinin sahibi hangi odadan ise, kahvehane ka- pısında ©o ortanın işareti bulunurdu. Bu işaret yeni yapılan bir kahvehane kapısına alay göstererek merasim ile asılırdı. Tahtadan bir levha üzerine türlü boya- lar ve yaldızlarla resmedilen orta işaretini başkara kollukçubaşının —üstünde tutar; bellerinde ve başlarında emanet kaldırıl - mış kişmir şalları ve bu şalların arasına ay« ni suretle tedarik edilmiş gümüş kakmalı silâhlarile bir takım baldırı çıplak — deli- kanlılar ve ellerinde teber, başlarında taç Bektaşi dedeleri başkarakullukçunun ö- nüne ve ardına dizilirlerdi. En öne geçen bir yeniçeri: Savulun nişan geliyor!.. diye bağırarak yol açar; nişan, halkı kaldırımlardan itip kakarak, ve «ocağımız zeval bulmasın!.» diye bağrışarak kahvehaneye — getirilirdi. Nihayet, etrafı yerinden oynatan gürültü, patırtı ve nümayiş ile orta nişanını kahve- hanenin kapısına asarlardı. 1241 de Yeniçeri ocağı lâğvedilip Ye- niçeriler de bir şehir muharebesile imha e- dildiği zaman, birer birer tesbit edilmiş olan Yeı'ıiçeıi kahvehaneleri de kapatıl - mış, içinde çalışanlar Anadolu ve Rume - Hne sürülmüşlerdi. — M 'ki rolünü izah' eden bu tezden sonra, çüncü (Baş tarafı 7 inci sayfada) tetkik edildiğini, zamanın — müsaadeşi ve mMmevzuun ehemmiyeti itibarile bir tasnif ya- pılacağını söyledi ve Kurupm namına oku- nacak tezlerle işe başlandı. Okunmıyacak tezler de kurulun tetkikine birakıldı. Söz ilk tezin sahibi Profesör Yusuf Zi- ya Özer'e verildi. Yusuf Ziya Özer tezini okumağa başladı: Yusuf Ziyanın Tezi Atatürk, bayanlar, baylar. Kâinatın yıkıcı veya koruyucu kuvvet- leri karşısında bin türlü heyecan duyma- mak mümkün değildir. Tabiatın — yegâne illeti, kudreti güneştir. Güneşin — mahzi hayat olduğunu anlamak için uzun uzadı- ya düşünceler yapmağa, uzun illetler ara- mağa lüzum yoktur. O her zaman her yer- de kendisini gösterir ve hissettirir. Baha- rin yaratıcısı güneş, yerin sinesinden yeni bir âlem doğurur. Çiçekler, renk ve koku- tün mahlükata aşk ve tevalüt hissini veren odur, dağlarda ormanlarda, denizlerde bü- tün mahlükat, aşk ve tuvan hissini veren odur. Hayatın sevinç ve neş'esini tattıran odur, İskoçyalı Tindel'in dediği gibi (biz- ler güneşin evlâtlarıyız). Beşeriyet tufuliyet —devrini bitirip te müşahede ve tefekkür çağlarına vasıl ol- duğu ve düşüncelerini başka birine de an- latmak ihtiyacını duyduğu vakit onun dil vasıtasının güneş olduğunda şüphe etme- melidir. Güneş - Dil Teorisinin dil menşei hakkında açtığı vâsi ve hudutsuz ufuk yeni bir âlemdir ki, dillerin esrar perdelerini tamamen kaldırarak âlemşümul bir siste- min esasını kurmuştur, «Ben burada bu nazariyeye müstenit bir dil tezi değil, güneşin beşeriyette dini ve felseft fikirlerin de nasıl iz tşkil ettiğini ve dünya medeniyetinin âmili olduğunu anlatmak isterim. Türkler tefekkür dev- resinin en iptidaf safhalarında güneşin ço- cukları olduklarına, güneşten doğdukları- na inandılar. Neseplerini güneşe isnad ettiler ve gü- neşin türlü vasıflarını ve hallerini — tetkik ettiler ve daha sonra nurdan — ve ışıktan kabile isimleri aldılar. Bu isimler arasında, (Kar), (Koyaş), (Köyük), (Güneş), (Gün), (Kun) (Göz- du), (Çoyat), (Kapsak), ilâh gibi isim- ler bilhassa şayanı dikkattir, bunların her biri güneşin bir türlü vasıflarından alınmış isimlerdir. Meselâ Türkçede (Köymek) yakmak, dağlamak manâsınadır ki, arapça(Key) ke limesi de budur. Güneşin yakıcılık vasfin- dandır ki yukarda saydığımız — kelimeler alınmıştır.. Türkçe (İl. yil) (Yal) sözü nur ve alev manâsınadır ki yıldız, yıldırım Yalav da olduğu gibi bundan yıldız keli- mesi isim olarak alınmıştır, Bir çok kabile isimlerinin bu suretle alındığı tesbit edil- miştir. Türk kavmi — yaratan ve türeten bir kudret sıfatile güneşi tanımıştır. Güneş kültürünü kurmuşlardır. Güneş — ibadeti yalnız Türklere mahsus bir telâkki ve iba- det zannedilmemektedir. Göçlerle dünyanın dört tarafına yayı- lan Türkler bu ibadet ve telâkkiyi dünya- nın her tarafına götürmüşlerdir. Hindi Av- rupat ve Semantik denilen kavmlerin bü - tün Tanrı isimleri Türkçe kelimelerden ve Türkçe güneş ve nur ifade eden kelime- lerden ibarettir. «Od» kelimesi de Sümerlerde Utu şek- linde güneş ifade eden bir mabut, Mısırlı- ların ATAN Finikelilerin Adun, İskandi- navyalıların Odin, Jermenlerin (Vodan) 1 hep güneş mabudunu ifade etmiştir. Güneş yalnız dinin ve felsefenin esası olmuş değil, beşerin en büyük mevhibbesi olan ülümun da esası, gayri maddi ve içti- mait fikirlerin ezcümle hak ve adalet fiki- rinin de mambaı olmuştur. San'at de gü- neşin tesiri altında doğmuştur. Beşeri kültür üzerinde bu kadar mü- him rol yapan güneşin insanlar arasında anlayış ve anlaşış vasıtası olan din üzerin- de de ayni tesiri ve ayni rolü yapmış ol- ması gayet tabit görülmek lâzımdır. Bina- enaleyh Güneş - Dil Teorisinin de güneşe bu kadar ezeli surette merbut olan Türk ilmi telkinatının bir eseri olarak meydana konmuş bulunması iftihara İâyıktır. » Hariçten Gelen Telgraflar Daha ziyade güneşin dünya tarihinde İs. tahbul Üniversitesi Rektörlüğünden, An- kara tarih coğrafya ve dil fakültesinden Finlandiya Türkler birliğinden ve Sovyet ittihadı ülüm akademisinden gelen telgraf- lar okunmuştur. Sovyetler İttihadı Ülüm Akademisinin u r. ge ğ K Fd a eli Dilurultayı dün törenle açıldı yetle nihayete ermesi candan temenn dildikten sonra Cumhur Reisi Kamâl : türkün idaresi altında dilcilik teorile! dil teşekkülü ile münasebettar bulunan hasında kemali cesaretle yeni yollar v rijinal fikirler takip eden Türk Dil K mu bütün terakki severlerin sempatili celbetmektedir; denilmektedir. Gazetemize de Şişli Halkvinin, Ke Cumhuriyet Halk partisi — Başkanını Bandırma Halkevinden tebrik telgral gelmiştir. Profesörler Mesâinin Büyüklüğüne Hayran Rapor okunduktan sonra, ecnebi 1 fesörlerine fikir ve —tehassüslerini — sc muharririmiz, hepsinden hemen — her ayni cevabı almıştır. İki seneye sığdır. işden dolayı hepsi Türk kurumunun m! isini takdir etmekte ve hayranlıklarını dirmektedirler. Profesör Jean Deny bu münaseb Türkçe olarak: — Rakkamların belâgati beni hay kılmağa kâfidir, yapılan işlerin büyükli karşısında hayranım, Profesör Nemeth de mesâimizin büy lüğünü takdir etmiş ve: — Söyledim ya.... Türkolojinin m kezi artık Türkiye olmuştur, demiştir. Kurultaya yarın saat 14 de tekrar dev edilecektir. Encümenler yartın saat 10 toplanacaktır. Şehirde tezahürat 3 üncü dil kurultayının açılması * layısiyle dün bütün devair, resmi b nalar, husust müesseseler ve dükki lar bayraklarla donatılmıştir. Kurul yın devamı müddetince şehir gündi leri bayraklarla süslenecek, geceleri tenvir edilecektir. Halk bugünleri | bayram olarak telâkki edecek ve eğ necektir. . Şehremininde bayram Dil kurultayının toplanmasi mür sebetiyle dün gece Şehremini Halkt vinde büyük bir toplantı yapılmış, m samere verilmiştir . bit Müsamerede itfaiye bandosu mi parçalar çalmış, İstiklâl piyesi tem Kurultay hakkında nutuklar söyle miş, dil kurumunun faaliyeti etrafın izahat verilmiştir. : Halkevinde ve binanın önünde. bin kişi toplanmış, bu yüzden trart vaylar bir müddet işleyememiştir. Halk geç vakte kadar bayram yal mış, Atatürke şükranlarını bildirmi! tir.. : Anadoluda Dün gece aldığımız telgraflarda kurultayının açılması münasebet Zonguldak, Tosya ve Bartında câ şenlikler yapıldığı, nutuklar söylen ği bildirilmektedir. — Almanya hazeri ordu mevcudunu 1,000,000 a çıkarmağa karar verdi Berlin, 24 (Hususi) — Bugün / manya devlet reisi Her Hitler bir ert name neşrederek fiili askeri hizf müddetini bir seneden iki seneye $ karmıştır. | Gazetelerin bu münasebetle yür tükleri mütalealar şu mealdedir: «Olimpiyat oyunlarının devamı Berlinin misafirlerini ağırlamakla m gul olduğu sırada dünya — kanlı! dahilt harp ile sarsıldı. Bir takım ” harrikler, dünyayı komünist ihtilâ* sürüklüyorlar. Bolşevik mili izmi nin maksadına varmaması için vi bele lâzımdır. , İspanya marksistlerin tedhişi Y“â den bir çöle dönmek üzeredir. mukabil Almanya iktısadi doğru yürüyor. Bolşevizm ordusunun her yerde © hiş yapmak istediği sırada Almany? nasyonal sosyalizm sulh kuvvetler koruyor ve sulha destek oluyor. Fab sulh için fedakârlık gerektir. Yo Bolşevizm boyunduruğuna boyun İ mek lâzım gelir.» a Almanyada fiilt askerlik hizmeti” müddetini iki seneye iblâğ etmek' ticesinde hazeri ordu bir sene zar#” İbir milyona varacaktır. ———