İstanbulda birer haşarat -SON -POSTA yatağı olan ilk kahveler ı Üçüncü Murattan sonra k:hve :ınğl*gevşemiş. devlet ricali bile kahvehaneler yaptırıp günde birer, ikişer altın kira almıya baş- lamışlardı. Buraları namus ve i Efet sahibi kimselerin eşiğinden adım atamıyacağı yerlerdi. Nihayet Dördüncü Muradın kanlı ibdadı ve tazyıkı başgöstermişti Yazan: Bir yıldan fazla oluyor ki, üçüncü Selim ve ikinci Mahmut zamanındaki İstanbulun Haliç ve Boğaziçi sahillerine — dair elime geçen dört orijinal vesika ile uğraşmak - tayım. ÖO devrin bütün rical ve ekâbirinin yalılanmı, Haliç ve Boğaziçi sahillerindeki üvleri, jekeleleri, kahvdleri ve dükkânları, bekâr ve balıkçı odalarını, dalyanları ve kayıkhaneleri, sahiplerinin isimlerile be - raber teker teker tesbit eden bu vesikalar tassif ve tanzimi ve ihtiva ettiği binlerce ieme ilâve etüğim tarihi notlarla — geceli gündüzlü göz nuru dökerek — büyütülmüş bir oğlum olmuştur. Mevzu sirkatinin bir gok defalar kurbanı olduğum için, pek ya- kanda bir kitap halinde neşredeceğim bu vesikaların benden artık — çalınamıyacağı- na emin olarak yazı milesi içinde bülun * duğum Son Postaya bir iki makale yaz - mağa karar verdim. Hicri 1206 ile 1210 arasında İstanbul gümrüğünden Yemiç iskelesine doğru Ha- Bcin İstanbul sahilinin manzarası şudur: gümrüğünün yanında Mâhşor Süleyman — ağanın”bekâr — odaları, enun yanında Keleş Halilin kahvesi var - dı. Keleş Halilin kahvesi önünde Orta - köy ve Beşiktaşa kalkan kayıkların iske- lesi bulunuyordu. Kahvenin yanındaki İz- zet Mehmet Paşa mescidinin önünde de Tophaneye giden kayıkların iskelesi — ve Balıkpazarı iskelesi vardı. Yanında sıra- sile Mustafanın kahvesi, sabık Zecriye e - mini zadelerin bekâr odalan, Karaköye içliyen kayıkların — iskelesi, Bostancıbaşı Mustafa Ağazade Mehmet Beyin balıkçı odaları, Pazarbaşı odası, yaş yemiş güm- rüğü, Hasköye işliyen kayıkların iskelesi, Başyasakçı odası ve kayıkhanesi, — tütün gümrüğü ve iskelesi, Yeniçeri elli altıncı ortasından Ömerin kahvesi, serapa tü - töncü dükkânları, Hasır iskelesi, sorapa İi- moncu dükkânları, Çardak — iskelesi Çardak kolluğu geliyordu. İşte bugün üzerinde durmak istediğim yer, Elli altı Ömerin Yeniçeri kahvesidir. Yeniçeri ocağının bir asker ocağı ha * linden çıkıp erazil ve serserilerin toplan « ve Reşad Ekrem Koçu dığı bir fitne ve fesat ocağı haline girdiği bu devirde, Yeniçeri elli altıncı ortam, İs- tanbula gelen zahire, meyva ve sair er « zakın şer'an memnu olan yetlere nakle « dilmemesine nezaretle — tavzilf edilmişti; Yemiş iskelesi civarındaki Çardak iske « lesinde bulunan Yeniçeri kulluğu — işte bu Elli altıncı ortanın kulluğu idi. «Üssü Za- fero muharririnin: «Çardak dedikleri yer- de oturan Elli namındaki haşerat» — diye bahsettiği Çardak kulluğundan gelecek ya- zımda bahsedeceğim. İstanbulda ilk kahvehane 962 hicri yıe hında açılmıştır. Bu tarihe gelinciye kadar İstanbulda ve bütün Rumelinde kahveha * ne yoktu. Bu yılbaşlarında «Halepten Ha- kem namında bir herif ve Şamdan Şems natn bir zarif gelipe Tahtakalede birer büyük dükkün açarak kahveciliğe başla « mışlardı. Bize bu malümatı veren Peçevi, bu ilk İstanbul kahvelerini şöyle tarif e - diyor: «Keyfe mübtelâ bazı yaranı safa, hu « susa okur yazar makulesinden nice zün ccm olur eldu, ve yirmişer otuzar yerde meclis durur oldu. Kimi kitab okur, kimi tavla ve şatranca meygul olur, kimi nev güfte gazeller getürüb maariften bahis olu- nur. Nice akçeler ve pullar sarfedüp yâ - Tân cemiyetine sebeb olmak içün — tertibi ziyafet eden, bir iki akçe kahve baha ver- mekle andan artık cemiyet salasın eder oldular. » Kahvehane o kadar büyük bir rağbet gördü ki kadı ve müderris mazulleri, «kö- şenişin makulesin, ve bekârlar: — «Böyle bir eğlenecek ve gönül dinliyecek yer ol- mazo diye kahvelere devama başladılar. Kahvelerde oturacak ve duracak yer bu * lanmaz oldu. Devlet ricali, kübera, mü - ezzinler, imamlar ve halk kahvehanelere müptelâ olmuştu. Halkın — kahvehanelere rTağbeti derhal nazarı dikkati celbetti, üle- ma: «Mescitlere kimse gelmez oldu, kah- vehaneler mesavihanedir, oraya gitmek - ten ise meyhaneye varmak evlâdır!» de » diler, Vüizler camilerde kahvehanelerin (Devamı 8 inci sayfada) GÖNÜL İSLERİ' Yoksul Bir genç Kız «25 yaşındayım. Şimdiye kadar bir gok defa evlenmeyi düşündüm. Fakat bu düşüncemi tatbika imkân bulamadım. Son günlerde genç bir kızla uzaktan a- lâkadar olmaktayım. Evlenmek kara - rile bu kız hakkında malümat topladım. Çok yoksul bir kız. Güzelliği de Hayatta yalnız bir harikulâde.. Kendisine bir müddet evvel 55 yaşların. annesi var da bir adam talip olmuş, fakat bu hu- susta ne kız, ne de annesi hiç bir karar vermemişler. Şimdi bu genç kız ile iyi bir aile yuvası kuracağımı — sanıyorum. Fakat nasıl hareket edeceğimi, ne şe - kilde müracaat edeceğimi bilmiyorum? Bana bir yol gösterebilir misiniz » M. A, Doğrudan doğruya kızın annesine müracaat etmeniz ve evlenme fikrinizi bildirmeniz lâzımdır. Bu arada kadına bususi ve umumi bayatınız. hakkında malümat toplıyabilebeğini söylersiniz. TEYZE |na bugün için ayıp değil. Fakat yarın HalklUikri Güreşçi Yaşar ve halk Berlin olimpiyatlarında bize bir birin - cilik kazandıran kıymetli güreşçimiz Ya - şara bir ev hediye edilmesini teklif etmiş- tik. Bu hususta dün halkla konuştuk. Al « dığımız cevaplar çunlardır: Küçük müvezzi Ali Yılmaz: Yaşarın yaptığı bu büyük — iİş için biz ona ne yapsak azdır. Amma ne yapsak. Dünyada ne kadar iyilik var- sa Onları yapalım. — Bunlatdan bi- Tini seçiver. — Bir ev alalım, — Neden ev yorsun?. — Çünkü o çok fena bir evde otu- | |hafriyat yapan ruyor. Tıpkı benim oturduğum ev gibi. Ba- ©4 nun yerini aldığım zaman çok ayıp olur. — Sen onun yerini mi alacakaın?. — Elbette ben de klüpteyim. Dahı şimdiden kendimi onun arkadaşı gibi g rüyorum, Bilseniz onu ne kadar çok severim. — Evveke mi daha çok çim: » — Tabii şimdi. O hepimizin yüzünü a. garttı. Ben de kalbimdeki sevgiyi çoğalt- tm. seviyordun Haydi gazetenize yazın da hükümet ona kocaman konak gibi bir ev alsın, — Konak gibi olmazsa olmaz mı?. — Olmaz ya., Kocu Yaşarın koca ismi: ne İâyık olacak koskoca bir konak — ister, *.. Elektrik şirketinde memur Celâl: Yaşar ırkının bü- yüklüğüne yaraşan K” büyük bir şeref ka. zandı. Şimdi yapılacak en büyük Iütufları | hak etmiştir. Hattâ bunlar birer borç- * tur. Lütüf demek bile füzla: Bunu — kendina sorsunlar, ne İstere se onu — yapsınları Yeter ki - bugünkü vaziyetinde bırakılmasın! ... Orta oyununda kavuklu Ali Bey: Bence Yaşara bir #ey almamalı, A- ğarttığı — yüzümüze * mukabil güreşe re- fah içinde çalışma: # için cebini daimi W dolduracak — yar- dımda — bulunmalı» yız. Ona bir memu- Riyet verelim — de- vek, Bu, kudretini öldürmekten başka bir şeye yaramıya- cak.. Büyük günah olur. ... Fatihte berber Yusuf: Yaşarın yaptığı çok büyüktür, Bir kaç gün evvel Son Posta gazetesinde de oku- dum. Ona bir ev almak teklifini çok mü- nasip görüyorum. Eğer iktidari varsa bir de memuriyet verilmeli.- Fakat sporu bırakmasına değilim. Yaşar her zaman dünya yonu kalmalıdır. Şehrin plânı ve yeni inşaat Şehrin müstakbel plânı yapılıncaya kadar yapı ve yollar kanunun tatbika- tı hakkında izahnamenin bazı hüküm- leri bugünkü arsa ifraz şekillerine uy- gun gelmemektedir. Bu itibarla küçük arsaları, dahilinde büyük binalar yap- mak istiyen mülk sabhipleri sızlanmak- tadırlar, Bu izahnamede meselâ 6 metre ar- zında ve 8 metre tulunda bir arsaya an- cak 2 katlı bir bina yapılmasına mü- saade edilmektedir. Halbuki Mülk sa- hipleri bu arsalara 5-6 katlı binalar yap- razı #ampi- tırmak üzere belediyeye müracaat et-| niştir. de. Fakat buna | mektedirler. Belediye fen işleri müdürlüğü bu gibi talepleri reddetmektedir. Hatos — 25 İranda 2400 yıl önce yapılan heykeller Persepolisde hafriyat yapan Amerikalı âlimler Dârâ ile oğlunun heykellerini buldular Şikago üniversitesi namına İranda Alimler Dürâ ile oğlu Kisranın inşa ettikleri, sonraları Büyük İskenderin yıkıp harap ettiği Persepo- lis şehrinde bir çok heykeller bulmağa muvaffak olduklarını haber veriyor - ar. Bunlar arasında her biri dokuz res- mi ihtiva eden ve 2400 sene önce ya- pılmiış bulunan - kabartmalar — vardır. Dârâ ile oğlunun resimleri de bunlar arasındadır. Şikago üniversitesi âlim- leri, halihazırda Persepolis sarayının 500 metre uzunluğundaki taraçası ü- zerinde bulunan binaları kaldırmakla meşgul olmaktadırlar. Hafriyat esnasında Milâttan önce 330 da Persepolisi fetheden Büyük İskenderin resmini taşıyan Üç gümüş sikke bulunmuştur. Bu sikkelerin şeh- ri yakan İskenderin askerlerinden düşmüş olacağı tahmin — edilmekte - dir . Keşfolunan resimler bir binanın du- varları üzerindedir. Bunların ikisi de bir kabul resmini gösteriyorlar. Resimde Medli bir adam Dârânın karşısında duruyor ve bir elini hürmet eseri olarak ağzına doğru uzatmış bu- lunuyor. Dârü güzel bir sandalyenin üzerin- de oturmakta ve oğlu Kisra arkasında durmaktadır. Dârü da, oğlu da heykelde 210 san- tim uzunluğundadırlar. Diğerleri İse tabif boydadır, Dürü da, oğlu da padi- şahlik âlâmeti olarak iki gonçalı birer Hafriyat yeri çiçek taşıyorlar. Dârânın elinde bir d âsâ görülüyor. Ayakkapları modern İranlıların gir Gikleri ayakkaplardan farkarzdır. Kü 'rahın arkasında iki saray memuru d ruyor. Birinin elinde havlu bulund ğuna göre Dârânın yemeklerini tatmif ga memür olduğu anlaşılıyor Banm başındaki başlık Efganistanın Haray' va tarafındaki halkın giydikleri ğa benziyor. Bu memurun arkasında Dârüyi mahsus yay İle kılıcı taşıyan met ile mızrak taşıyan memurlar g&” mektedir. Kılıcın kını çok güzel işle! miştir. Dârânın önünde iki buhur taşıyan ve bu buhurdanlarda — tütf yakan iki memur bulunuyor. Amerikada 15 kilometre uzunluğunda bir köprü yapıld İki kallı köprünün bir ucu Amerikanın San Fransisko şehrin- de dünyanın en büyük köprüsü kurul- muştur. Köprünün uzunluğu 15,5 kilometredir. Köprü, ayni nisbette ge- rağmen müna - kalâta kâfi gelmiyeceği nazarı dikkate ahlnmış ve iki katlı yapılmıştır. Köp - rünün iki katında da bütün nakil va- a edecek — deminli tramvay hatları, otomobil, kam_v““w arabalar geçecek, bundan başka Yeki lar da istedikleri gibi yürüyebilee” lerdir. Mimarlık ve mühendisliğin ** sayılan bu köprü tamamlanmı$ sıtaları hareket h:ıl"ı bul” nuyor.