25 Ağustos 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 3

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA - —e — ea eee G | Asilere mensup 21 tayyare Madridi bombardıman etti tLERİ Ispanya hükümetile İngiltere arasında çıkan hâdise patıldı. Silâh ambargosunun tatbikına başlanıyor | ":;:nğm' 24 (Husust) — İspanyada | n S ulan en mühim hâdise Madri - 1 'lğl'e ait tayyarelerle bombardı - | wMîdllmeaidir. Bombardımana 21 *U& bombardıman tayyaresi iştirak | _Işinl:ıve şehirdeki tayyare karargâh - Teti milis barakalarını bombalar at- Mi0 Hükümet tayyareleri, hücuma | htîj İ_e etmemiştir. Hattâ hükümet Hm: R_İİn bu bombardımandan bah - btyi Miş, ancak akaşama doğru hâdi- kg îebîiğ etmiş ve bombardımannın : '_' Zarar vermediğini bildirmiştir. hi ler İrun ve Sen Sebastiyene kar- Ük tayyare hücumları yapmışlar - İ I—-ıükümet Oviedodaki âsilerin fena d'f Yette olduklarını iddia etmekte- Euyale_nsiyeden hareket eden hükümet b et.'_nin Badajoza doğru ilerlemek- A.ıiugu bildirilmektedir. y Siler tarafından Toledoya gönde - Üvvet hükümetin askeri bir kolu Xe yenlinisr. | —— y L Fasta Yerliler Âsilere karşı Isyan ettiler Paris, 24 (A. A.) — Oecuvre ga- zetesinin Tanca'dan öğrendiğine göre ihtilâl , İspanyol Fas'ına sirayet etmiştir. Orada yerliler, Franko ordusuna girmekten im- tina etmektedirler. Fas'ta başlıca arazi sahipleri olan ve malları tehlikeye maruz bu- lunan Lejyon Etranjer zabitleri, memleketi tereketmeğe hazırlan- maktadırlar. Abdülkerim'in tahliyesi için bir | çok istidalar verilmiştir. . K Beynelmilel hâdiseler savuşturuluyor Londra, 24 (Hüsüst) — İspanya ih- tilâlinin çıkardığı ikinci beynelmilel hâdise de savuşturulmuş sayılabilir. nun durdurulması üzerine Cebelütta - rıktan imdada yetişen Kadrington zırh- hsi İspanyol zırhlısını önlemiş, ve İn- giliz zırhlısı kumandanı İspanyol ziırh- lısına geçerek izahat istemiştir. İspanyol kumandanı özür dilemiş ve hâdise kapanmıştır. İspanyollar Almanyanın bu hâdise- yi örnek sayması lâzım geldiğini söy - lüyorlar. Fransızlar vaziyeti henüz çok nazik görmekle beraber Almanyanın İspan- yaya karşı silâh ambargosunu tatbik etmesi umumiyetle iyi tesir birakmış- tır . Sovyet Rusya hükümeti de ambar- goyu tatbik ettiğini bildirmiştir. _ Kamerun hâdisesinin ayrıca halli beklenmektedir. Alman tayyaresi meselesinin de hâ- keme havalesi İspanya tarafından tek- lif olunmuştur. Bu bakıma göre ade- mi müdahale anlaşmasını imza etmek işi bir hayli kolaylaşmış sayılmak - Çünkü İngiliz vapuru Gibolzerjo- İktisat Vekili Sakız adasına da uğradı Celâl Bayar İzmirde tetkikatta bulunduktan sonra şehrimize hareket etti, bugün geliyor — : Bir kaç gün Çeşmede istira - " î:“! olan İktısat Vekili Celâl Ba- İkt k;übah şehrimize gelmiş, hara - Eehı'!llanmıştır. | hşeı ü Bayar Çeşmeden ayrılmadan | 'hıt“t'u Mmotörle Çeşmenin karşısı - M. layan Sakız adasına geçmiştir. FRtan İkı İktısat Vekilimizi Türk - | k"llq dostluğuna yakışır bir surette qud Mışlardır. Vekil adada kısa bir “t kaldıktan sonra Çeşmeye dön- b Yadan da İzmire gelmiştir. tisat Vekili İzmirde tetkiklerde bu- 'Şîmi.-_ 24 (Hususit —muhabirimiz » Üİ | | | " fuarı gezmiştir. Fuar sahasın- da bir kaç aya sığdırılan şayanı hay - ret tertibatı gören vekil belediye reisi- mizi tebrik etmiştir. Üzüm kurumunu da ziyaret eden Vekil üzüm piyasasının sevindirici in- kişafını ve piyasa cetvellerini tetkik et- miştir. Celâl Bayar, Türkofisin ihracat mahsulleri hakkında verdiği — raporu tetkik etmiştir. Vekil bu tetkiklerden sonra müs * tahkem mevki kumandanını ve liman- da bulunan Yavuza giderek amiral Şükrüyü ziyaret etmiştir. İktısat Vekili akşam Ankara vapu- riyle İstanbula hareket etmiştir. — Üa bırakmıyalım ııq y T'de Abidin Daver son | el güreşlerin bütün gürültülerin- ğ bir şeyin anlaşıldığını, bunun da LAi AA gür %h.:qlüıfor. Arkadaşımız güreşçilerimi- - ekmek parası derdi ile kıvran- 1 Eşin tam bir anarşi içinde oldu- k;p .nllhl'ken ' lq]q r . 8ünü, Kara Ali kolunun sakat- ü '“ güreşti, maçtan sonra, sakat sllir mi diye bağırıp itiraz eden- I0 N | okuyugu_lz_ırımıza | | ':N P“t'mh sahip ve müessislerin- ı 5..,,_. Lütfü Dördüncü ile sahip- | N—'—ım kitapçı Yusuf Sertel, bu w :ı : işar ettiği günden — itiba- | 'h%'% Nü kak ve sıfatlarını, Son | Ek.—n!'“lusu ve sahipleri olan A- | *ıç'. U!leıgı'l ile Selim Ragıp E- | w bulunmaktadırlar. h girişecekleri yeni iş- Mm“'qulkiyet temenni ederken, J Aw cephesinde yapılan bu | ,şh- cep S_On Postanın hüviyetini ve |.. '%uc:l.““ü aslâ değiştirmiyeceği- | N.'İl , otimıza bildirmeyi de bir KU inin sınır dışlarında kaldıklarını; Nedimin şairlerinin en değerlilerinden Pa ler, bu koca pehlivanın hava ile değil, an- cak güreşten aldığı para ile yaşadığını u- nutmuş görünüyorlardı. Zavallının geçin- mek için sakat kolla da güreşip büsbütün sakatlanmayı bile göze aldırmadığı ne malüm ? » Diyor. Ve Deli ormandan hergün bin- lerce göçmen geldiğni, bunların içinde gür- büz pehlivanlar yetişeceğini söylüyor — ve bu işle Halkevlerinin meşgul olmasını te- menni ettikten sonra: «Bu Türk delikanlılarını başı boş bırak- mak yazıktır» diyor. Mezarlarında rahat ettirilmeyen şairler M. Turhan Tan, şairlerimizin öldükten sonra bile eza çektiklerini anlatırken, Fuzu- li'nin, Nesimi'nin, Ruhi'nin, İshak Çelebi- Karacaahmette kaybolduğunu, İsmail Sa- fa ile İzzet Mollanın Sıvasta birer köşeye atıldıklarını yazıyor ve başka şairlerimi- zin de mezarlarında rahat ettirilmedikleri- ni söyliyerek yazısının sonunda: «Bana bu fıkrayı yazdırtan hâdise, halk Kuddusinin Bordaki mezarına saygısızlık gösterilmek istenilmesidir. Ömrünü, halkın ve emellerini terennüme hasreden, milli kitaphaneye koca bir divan bırakan Kud- dusinin bu zamanda mezarında edilmesini, ne yalan söyliyeyim, yakışıksız huldum.» diyor. elemlerini rahatsiz Tours hattında büyük hava manevra- — Dokt Parise gidiyor — Almanlar, bu ziyaretin siyasi büyük ehemmiyeti olduğunu söylüyorlar Berlin, 24 (A.A.) — B. Sechacht'in Fransa bankası müdürü Labeyrienin ziyaretini — iade etmek üzere bu haf- ta içinde Parise yapacağı seyahate nasyonal sosyalist mahafili, yalnız e- konomi değil, ayni zamanda siyaset bakımından da büyük bir hâdise na- zariyle bakmaktadır. Doktor Sechacht, Parise gidecek olan İlk nasyonalist nazırdır. Bir Alman nazıri tarafından Parise yapılan en son seyahat 1931 senesin- de Brüningin beraberinde hariciye na- zırı Curtius olduğu halde yapmış ol - duğu seyahattir. tadırî or Şaht İngiltere - Mısır Yeni muahede yarın Londrada imzalanıyor Londra, 24 (Hususi) — Bugün buraya gelen vekil Nahhas Paşa ile arkadaşları merasimle karşlandılar. Londrada bulunan Mısırlılar ve Mısır talebesi Nah- has Paşa şerefine tazahür yap- tılar. Nahhas Paşa bir nutuk söy- liyerek yüksek ümitlerinden bah- setti.Muahede Carşamba günü Lo- karno salonunda imzalanacaktır. Fransada hava manevraları Paris, 24 (A.A.) — Bugün Metz - Yakın Şarkta Türk Dili Türk Dili Yakın ve Orta Şarkta en kuvvetli izi bırakan — dildir. Orta Şarkın ötesindeki memleketlerde ise Türk dili en kuvvetli, yerli dildir. Biz burada daha fazla Yakın ve Orta Şark memleket- lerinde Türk dilinin bıraktığı izlerle meş- gul olacağız. Bu memleketlerde her göze çarpan nokta, Türkçe kelimelerin ko- n.ugma diline derin hululüdür. Türkçe yakın zamana kadar Misırda, Suriye ve Filistinde, İrak ve Arabistanda, uzak, yakın daha başka memleketlerde, yalnız resmi İlisan değildi, büyük ve güzi- de bir kitlenin de aile diliydi. Otuz kırk sene evveline kadar Mısırda az çok Türk- çe konuşmayan bir tek münevver yoktu. Adlarını saydığımız diğer memleketler de az çok ayni vaziyetteydi. Bugün de bu memleketlerde Türkçe konuşanlar ihmal edilmiyecek bir sayi teşkil ederler. Fakat Türkçe yalnız münevverlerin öğrendiği bir dil olarak kalmamış, Türkçe kelimeler halkın konuşma diline yayılmış ve halk bu kelimeleri benimsemiştir. Türkçenin bu memleketlerdeki — halk diline ve halk dilinden edebiyat diline hu- şeyden önce ki Arap lügatlarının naklettiği — yüzlerce Türkçe kelimeden anlaşılmaktadır. Yenilerin eskilerden farkı, konuşma diline giren sözleri lügatlara kaydetmeme- leridir. Daha doğrusu yeniler, yeni bir lügat yapmak salâhiyet ve ehliyetini kendilerin- de göremedikleri için lisana sonradan gi- ren Türkçe kelimeler tesbit edilememiş ve Türkçenin bu dil üzerinde bıraktığı iz ken- dini bir kül halinde gösterememiştir. Bugün bütün bu memleketlerde gezip dolaşanlar, Türkçenin burada — konuşulan lehçeler üzerindeki tesirini derhal — hisse- derler. Fakat Türkçenin tesiri yalnız ke- lime olarak hissolunmaz, bundan başka tarih, istılâh, soyadı ve müessese olarak yaşadığı da göze çarpar. Türkçenin bıraktığı izi, gelip - geçici, olmaktan kurtaran, ona devamlı haya- tÜyet veren en mühim âmil de, mesnedi- nin bu kuvyetidir. Bu memleketlerde yaşayan Türkçe ke- Himeleri tesbit ve takip etmek, Türkün bu memleketlerdeki medeni ve tarihi tesisatı- nın anahtarı sayılabilir ve bu itibarla da tetkike değer. Türkçe kelimelerin başka dillere yayılır- ken geçirdiği tehavvüllerin — tetkiki — ise, mübhem kalan bir çok meseleleri aydın- latmağa yardım edeceği için ayrıca bir de- Şeri hâizdir. Dil ve tarih bilginlerimizin bu mesele- ye lâyık olduğu önemi verecekleri sıranın herhalde yakın olduğuna inanıyoruz. Ömer Rıza Doğrul İnebolu. davası Gemi süvarisi Mehmet Ali kefalete rabten tahliye edildi İzmir, 24 (Hususi Muhabirimi- den) — İnebolu davasına bugün de devam edilmiştir. Bu günkü celsede bazı şahitler dinlendikten sonra mü- dafaa vekilleri gemi süvarisi Meh- met AÂlinin tahliye edilmesini is- tediler. Heyeti hâkime 5000 lira- hık kefalete rabten Mehmet Alinin ları yapılmıştır. tahliyesine karar verdi. |birbirlerine karşı lulü yeni değildir. Bunun en eski zamanlar- | |dan beri vukubulduğu elimizde bulunan es- E T NM G Dahili harp aleyhinde uyanan şuur i spanyada - birbirlerile - boğuşa yurddaşların — birbirlerine kar; gösterdikleri merhametsizlik bütü dünyada en derin istikrah hisleril karşılanmış bulunuyor. Fakat tarihi kaydettiği dahili harplerin hepsinde d aynı merhametsizlik, aynı akuran vahşet göze çarpar. Kardeşin kardeşle mücadelesi, mü cadelelerin en yamanı ve en korkun cudur. İspanyada kopan dahilt muhareb ile bu çirkin itiyad bir tereddi safhas daha geçirmiş oluyor. Çünkü mücadel, erkeklere münhasır kalmamış ve erkek lerle beraber kadınlar da işe karışmış lardır. İspanyada bu hâdiselerin bir hayli es ki an'anesi vardır. O kadarki 300 senı önce söylenen bir söz İspanyollarır kinlerinin şiddetin göstermeğe yetişir. O zaman yine bi dahilt harp dolayısile «Allah veredi İspanyollar birbirlerini büsbütün mah vetmeden anlassalar!» denilmişti. Şiddet ve taassup İspanyolların ru hunda yerleşmiştir. Bu yüzden İspanyolların her kav : gasında bu şiddet ve taassup hükün sürmüş bulunuyor , Bu sefer ki dahili harp ise, bir de : ğil, bir kaç cepheli olduğu için, kat kal şiddetli olmuştur: Bügünkü muharebe birbirinin zıdd olan hükümet şekilleri vücuda getir | mek isteyen siyasi fırkaların muhare - besidir. Sonra, yersiz ve topraksız çift çilerin arazi sahiplerine ve kiliseye karşı açtıkları muharebedir. Sonra ser- maye ile sây arasında kopan muhare: dir. Ve nihayet dint mahiyette olan bir muharebedir. Din harpleri tarihin kaydettiği eh kanlı harpler arasındadır. Fakat bu - gün İspanyada devam eden din harbi, katoliklik ile protestanlık — arasında değildir. Çünkü İspanyada — protestanlıktan eser yok gibidir. Mücadele katoliklik ile bu dinin düşmanları olan anarşist: ler, sosyalistler ve komünistler arasın: dadır. İspanyada birbirine muhalif - olan unsurların anlaşmasına imkân yok - tur. Çünkü bunlarin hepsi de birbiri- ne kin güderler. Ve her biri diğerine karşı: Dinim, kinimdir! der. Onun için muharebe başlar başla « maz, iki taraftan her biri rehineler al. mağa ve bunları intikam için kullan « mağa başladı ve bir tarafın 10 adami öldürmesi mukabilinde 100 kişi öldü- rülmesi bir şeref vecibesi sayıldı. Fakat yukarıda dediğimiz gibi bü - tün dahili harplerde aşağı yukarı, ayni şiddet ve ayni vahşeti görmek müm - kündür. — Fakat eskiden bugünkü — muhabere ve müuvasale vesaiti bulunmadığı için dahili harb bu derece istikrah ile kar: şılanamıyordu. Bugün ise İspanya bütün milletler için en canlı ibret levhası olmuş ve her millette dahili harp felâketine kar- şı kuvvetli bir şuur uyanmıştır. R. D. İki ahbap çavuşlar

Bu sayıdan diğer sayfalar: