| Habeş meselesinin — Avrupadal| içıkardığı ihtilâl . Akdeniz buhranı —H R. Doğrul! —— Habeş meselesinin Avrupada gıkardığı ihtilâl i talya - Habeş harbinden sonra bü- İ tün dünyada en derin alâka ile — karşılanan en mühim hâdise İspanya | idabili barbidir. İll balişta bu'iki bi yük ve mühim hâdise arasında müna- #ebet bulunmadığı zarnedilir. Haki - kat öyle değildir. Bütün dünya hâdi - — seleri uzaktan, yakından - birbirine bağlıdır ve bu bağları bulup takip et- — mek mümkündür. Fakat İspanya ile Habeşistan hâdiseleti arasındaki irti- bat, ince araştırmalara müuhtaç olma - dan keşfolunabilecek — mahiyettedir. Nitekim Britanya — imparatorluğunun siyasi ricali arasında mümtaz bir mev- ki ve kuvvetli bir nüfuz sahibi olan Cenubi Afrika devlet adamı general Smuts bunu derhal sezerek ortaya at- mış bulunuyor. Generale göre İspanyada çıkan ve Avrupanın emniyetini tehdide başla- beş meselesi karşısında aldığı sarsık — yaziyet ve tatbike özendiği yarımya - malak tedbirler yüzünden doğmuştur. — Milletler Cemiyeti, misak ahkâmı da- iresinde ciddiyetle hareket etmiş ol - saydı, Habeşistan — istilâya uğramaz, — Akdenizdeki müvazene bozulmaz, bir kimse sulh ile oynamağa cesaret et - mez, ve nihayet İspanyada sol - sağ mücadelesi ortaya çıkmazdı. General Smuts'un bu buluşu, baş değildir. Milletler Cemiyetine karşı yapılan emrivâki, müfrit sağların kazandığı büyük bir zafer telâkki - edildiğinden Avrupanın başka memleketlerindeki sağlar, bu zaferi kazananları taklide yeltenmekte, onlar da bir taraftan ik- tidar mevkiine gelmeğe çalışmakta, diğer taraftan sulh ile oynamağa cür'et etmektedirler. General Smuts'a göre bugün İspan- yada gördüğümüz kanlı ihtilâlin da - ha evvel vuku bulan hâdiselerle alâka- sı bu mahiyettedir. Bu bakıma göre Habeşistan mesele- sinin, İspanya ihtilâlini alevlendirdi - gini söylemek de yanlış sayılmasa ge- rektir. Fakat İspanya ihtilâli, Avrupanın Habeş meselesi yüzünden karşılaştı « tığı tehlikelerin ancak birincisidir. İşin önü alınmazsa tehlikenin bü - yüyeceği şüphe götürmez. * Akdeniz buhramı G eneral Smuts'un — bu münasebetle temaş ettiği bir nokta da Akdeni- zin geçirdiği buhrandır. Generale göre bu buhran da Milletler Cemiyetine indirilen darbelerin — neticesi- dir. Halbuki İtalya - Habeş harbi başla- dığı zaman bütün Akdeniz — milletlerinin tasası harp alevlerinin Akdenize sıçrama- masını temin etmekti. Bu yüzden bir çok fedakârlıklar göze alındı. Bu yüzden Mil- Tetler Cemiyeti ağır ağır hareket etti, ve yarzım yamalak tedbirlerle iktifa etti. Bu yüzden petrol ambargosu tatbik edilmedi. we bu yüzden Milletler Cemiyetinin bres tijini kaybetmesine göz yumuldu. Fakat mukadderatın acı islihzasına ba- kın ki, bu hattı hareket buhranın — savuş- turulmasına hizmet etmedi, bilâkiş — yeni buhranlar icat etti. Ve bugün bu buhran- | <© lar kendini göstermeğe başladı. Yani sarfolunan bütün gayretler Akde- nizi kurtarmayı istihdaf ettiği halde Akde- niz buhran içinde yüzmekte ve İngiltere ile Fransanın en çok korktukları şey baş- larına gekniş bulunmaktadır. Bugün geçmiş fırsatlara — acımaktan başka ne yapılabilir? ü Bir çiftçi için mevsimlerin en güzeli ve en hayırlısı, hasad meysimidir. Çünkü bu mevsimde bütün emeklerinin semere- sini alır ve bir senelik geceli gündüzlü çalışmalarma son veren metice ile karşılaşır. Fakat mahsulü almak, satmak, taahhütlerini yerine getir- mek, devlete; ferdlere olan borçlarını ödemek, çoluk — çocu- gunun ihtiyaçlarını tatmin etmek, ancak yeni bir mesâi yılına hazırlanmak için yapılan işlerdir. Çiftçi mahsulünü alıp bu İş- yan ihtilâl, Milletler Cemiyetinin Ha -| <Li bitirdikten sonra yeni senenin mesâisini bazırlar, ve çalış- - SON POSTA -——- W Çalışmanın verimi Bi mağa başlar. ledir. Her işin semere zN rülmesi içindir. M%m,&u—%ww verdiği bir mevsim vardır. Fakat işin se- mere vermesi, semeresinin ölçülmesi, ölçünün verdiği neticeye göre işe hrü verilmesi, mesâi tarzmın islâh edilmesi, —hülüsa ettirilmesi ve azami derecede ileri götü- Bir işin semere vermesini, tenbel tenbel vakit geçirmek ıçııvııı'lzun-nlıryıpıılılını.ıbılıhılıvıyıkuhr SÖZ ARASINDA Yirmi senedir Devam eden Gazete tefrikası Bir müddet evvel Fransız gazetele- rinin birinde 1000 rakamını bulan bir tefrikadan bahsedildiğini okumuş — ve dünyanın en uzun tefrikas: olarak ga- zetemize yazmak istemiştik. O sırada da 1000 tefrika tutan bir romanın na- dir vak'alardan olmadığı bizim gazete- lerde de bu türlülerine tesadüf edile - bileceği söylendi. Halbuki bugünkü İngiliz gazetele- rinin birinde şu haberi okuduk: «Bir japon gazetesi yirmi seneden- beri devam eden bir tomanın bitmek üzere olduğunu haber vermiştir. Gazete bu haberi verirken romana başlayan muharririn çoktanberi öldü: ğünü ve oğlunun mabadini devam et- tirdiğini kaydetmekte ve bu tefrikanın Başını okumuş olan bahtiyar — karile- rtin kaç kişi kaldığını sormaktadır.» Biz bu haberi geçen seferki fıkra - mızı beğenmiyen tahrir müdürümüze vwerdiğimiz zaman: — Pes, diyerek güldü ve bunu böy- lece yaz! dedi. Arilarla güvercinler arasinda yarış 'Geçen hafta Teksasda arılar ile gü- wercinler arasında garip bir sür'at mü- sabakası yapılmıştır. Müsabakaya on iki güvercin ve on iki arı iştirak ettiril- miştir. Arılar ile güvercinler yuvalarından beş kilametre uzakta bulunan bir ma- halden uçurulmuşlardır , Müsabakayı tertip edenler umumiyet- le güvercinlerin muzaffer olacağını tahmin etmişlerdir. — Fakat bir arı ilk yetişen güvercinden yartım dakika ev- vel hedefe vasıl olmuş, bundan sonra nç arı ikinci ve üçüncü güvercinle bir- 4 KERGÜN BİR FİKRA Yanılmış! Bay Ahmedin, Bay Mehmede iki yüz lira borcu vardı. Bir hayli tazyik- ten sonra, azamanın — darlığına — rağ- men» bu borcu ödemeğe razı oldu. Bir sabah, Bay Mehmedin yazıha- nesine gitti; ve elini ceketinin cebine sokup, çıkardığı bir deste bankmotu masanın üzerine attı: — Aİ! dedi. Eksik, artık.. cebimde- ki son parayı da sana veriyorum! Bay Mehmet, parayı saydı, ve hay- retle: — Lâkin burada, on Kra fazla var! Maliyeci mantığına Şaheser Bir misal İngiliz harp malüllerinden biri to « puğundan aldığı yara yüzünden dev- letten maaş alıyormuş. Bu adamca » ğız geçenlerde bir kaza geçirmiş ve nasıl oldu ise olmuş, yaralı ayağı baş- ka bir sebepten sakatlanmış, adamın ayağını topuğunun üzerinden kesmek zarüreti hasıl olmuş. İngiltere maliye- si bunun üzerine şu parlak mütalea - yı ileri sürmüş: — Adamın sakat olduğu yer ıxıık mevcut değildir. Başka bir ameliyat yüzünden kesilip atılmıştır. Binaena - leyh devletin, malül tahsisatını verme- ğe mecburiyeti yoktur. Menfaati hazine nazariyesiyle ha - reket eden bir maliyeci mantığını bu misalden daha iyi gösterecek bir mev- zu bulunamaz. likte gelmiş, sonra da dört arı daha yetişmiştir. Yani ilk gelen an olmuş, sckiz arı müsabaka mahalline yetişti- ği zaman güvercinlerden ancak üçü hedefe vasıl olabilmişlerdir. Bu suretle arıların sür'at müsaba - kasını kazandıkları ilân edilmiş, arı ların sahiplerine mev'ut olan bin dolar ıııükâfar verilmiştir. Amerika dişçileri Kendilerini dayağa Karşı sigorta ettiriyorlar Amerikada — her şey saridir, hattâ dayak atmak - bi- le... Son zaman- larda diş maki - nesinin — sinirleri 'tahrip eden gü - ı ı ıul!ulenne 4 ( yen müşteriler, dişçileri tokatla - mağa — başlamış- lar, Mahkemeler, bu tokatlama — cür - müne mukabil ceza vermiyorlarmış ve suçluların bunu bir sinir buhranında yapmış olduğunu tahmin ediyorlar - mış. Dişçiler bakmışlar ki boyuna da- yak yiyorlar, nihayet bir sigorta şir - ketine müracaat ederek dayağa karşı kendilerini sigorta ettirmişlerdir. Şim- di hepisi sigortaya aidat veriyorlar - mış, fakat tokat yedikleri zaman da 300 dolar alıyorlarmış. ... Tahaf bir merak Gazeteci olduğunu söyleyen bir genç Pariste acayip bir anket yapmağa başlamış, her gittiğine şu sualleri so - tuyormuş: — Yüzmek bilir misiniz? — Bilirim. — Çok teşekkür ederim. — Lâmartini sever misiniz? ( — Çok severim. — Size minnettarım. Bu suallere muhatap olanlardan bi- ri Lâmartin ile yüzmenin münasebeti- ni sorunca genç gazeteci şöyle cevap vermiş: — Tetkik ettim, yüzme bilenler Lâ- martini daha çok seviyorlar. Muhak - kak ki onun şiiriyle, denizde yüzmek arasında bir münasebet var, Şimdi de onu aramağa koyulımıuım —- - İSTER İNAN İSTER INANMA' Dünkü zabıta vukuatına dair Beyoğlu merkezinden Emni- yet Müdürlüğüne verilen polis raporlarından aynen kopye «Bu sabah saat 7,10 da Kalyoncu caddesinde 54 numaralı Nihadın içkili lokantasında buz dolabının içinden yangın çık- mış, itfaiye gelerek söndürmüşlür, » İSTER İNAN İSTER İNANMA! Sözün Kısası Limon E. Talu Bolkcn kıymetini bilmeyiz. Üze- rine düşüp de aramaklığımız | için mübareğin piyasada çekilmesi lâs | zımmış. Borsadaki en sağlam devlet eshami — gibi, fiyatı fırladıkça fırladı. Sabah * — leyin beş, öğleyin yedi buçuk, akşa- — ma doğru da on kuruşa - fırladı. Ve — | gene, tıbkı para ve esham işlerinde ol — duğu gibi, piyasa haricinde bir «limon kara borsası» teessüs etti. Akşam geç vakit, Balıkpazarından geçen yolcu « | lar, çekinğen tavırlı Yahüdilerin, u- P sulcacık yanlarına sokulup: Hİ — Dört kuruştan limon alır mıım? | Dediklerini duydular. j İspanya karışır karışmaz, kıtlanaca" ğina en çok ihtimal verdiğim şey İspane | yol nezlesi idi. Halbuki orada aâlevle « P nen ihtilâl ateşi burada limonun su « yunu çektirdi. Bayılmıya, deniz tutmasına bırebıt gelene bu içi turşucuk dolu, minimini fıçıcık» salata, mayonez terbiye, bam- ya, balık tavası meraklılarını, yoklu « ğu ile matemlere garkettiği gibi nkf şamdan kalma iyş ve nuş ehlinin sebah« Ha paelmuzluk bosxaak için. Kallami Tiklâti slimaokıa. v ketiyundur 4 Piyasada kıtlaşması bu derece fenâ tesirler yapan limon taammüm etmez“ den evvel, atalarımız acaba ne yapar” | lardı? Bunun cevabını bizim Reşad Ekrem Koçu veredursun, ben ancak limonatd | halinde sevdiğim bu nesnenin yerine kaim olabilecek bir çok şey hatırlıyo- rum; ezcömle salatada, teratorda sir* keyi, yemeklerde, hattâ sabah demin“ de koruk suyunu tercih edenlerdenime Varsın, limon çabuk ve sık bayı " P lanlarla, denizle başı hoş olmıyınhnn 4 olsun! Daha sıkıya gelirsem, lımnnaıadm( da vazgeçer, âlâ kızılcık şerbeti içe rim. Ve mademki İspanyadan geliyor" müş: — Ne İspanyanın İimonu, ne dö faşizmin yüzül. der, kendi memleke* timin bir ay sonra yetişecek miş gibi Hmonlarını beklerim. Biliyor Musunuz? 1 — Osmanlı tarihferinde maktul veyâ | makbul İbrahim ismile anmılan vezirii İbrahim paşa kimdir? 2 — Taşkent nerededir? Ve şehir ııl' | de ne kadar insan yaşar? 3 — Teleyran kimdir? (c.ıı.ıııı yarın) Dünkü Suallerin Cnıplın | — Osmanlılar tarafından Avusturyayt gönderilen ilk elçinin rütbesi çavuşluktur — 2 — «Bin üç yüz ondu henüz bu ibede sen> diye başlıyan (Zelzele) şürinl | 640 da ölmüştür. Atinalılara milliy aşılamış, demokrat fikirlerile bilhassa bi * tün dünyada şöhret bulmuştur. Karaktersiz, fakat samimi bir adam Bir Fransız gazetesi kaıılcnndd birinden şöyle bir mektup almıştir: «Ben bir zamanlar müfrit bir münisttim, Fakrü sefaletimin ıır.ı edilmesine karşı isyan duyııy halbuki geçen sene milli hınhdııı 100 bin, bu sene de 500 bin frank l dım. Şimdi eski fikirlerim değişti ve ” mamile sağ taraf adamı oldum. Me * selâ içim İspanyada âsilerin knu"'"“ sını istiyor. Fransada sosyalist tinden çekiniyorum, acaba, tabiiyetif par değiştirir de Almanyaya gidzua;au ralarımı çıkarmama müsaade di? Ne dersiniz.» ğ Gazete şu cevabı veriyor: ııl(t“'k tersiz fakat samimi bir adammış$!?