1 Ağustos 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

1 Ağustos 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Amerikada — kocalarını Öldüren kadınlar Gittikçe çoğalıyor Hükümet şiddetli tedbirler almağa mecbur oldu, Jüriler katil kadınlara artık eskisi gibi müsamaha göstermiyor ——— * Amerikanın bilhassa Oklahoma üb: kesinde kadınların - kocalarına — kızıpi ayıılmak istedikçe tabancalarını çek - tikleri ve kocalarını vurdukları görül. mektedir. Jüri heyetleri, — kadınların, kocalarını sıkı sık vurduklarını görün- ce ceza vermek mecburiyetini hisset- Jüri, daha önce, kadınlar hakkında çok merhametli davranıyor, onları ce- zadan kurtarmak için bahaneler artayıp buluyor, hulâsa kendilerini himaye e- diyor ve bir erkeği öldüren kadımı, bir kadımı öldüren erkekten ayırt ediyor- du. Fakat bu himayenin kadınlari azdır- dığını gören Jüri heyetleri nihayet akıl- Tarını başlarına -toplamak — Kizumunu hissetmiş ve cani kadınlar ile cani er — kekler arasında fark olmaması lâzım b z geldiğini anlamağa başlamışlardır. Bu meyanda Oklahoma mahkeme - leri son günlerde karşılaştıkları üç dört davada katil kadınları merhamet- sizce mahküm etmişlerdir. “ Davaların birincisi Madam Britton namında birine aitti. Madam — Brit - ton'un kocası zengindi ve bir takım ka- dınlarla eğleniyordu. Kadın bu yüzden |hal yere serdi. kocasına ceza vermek ve kendisinden R * inlikam almak btedi. Bir günr Britton| — öceye evvolü zabeta, sonra adliye vaz'ıyet etti. Kadın, kocasının sarhoş e F S F | Nüzoan Gaakl ” HK be TTi Kocusmu öldürenlerden Madam Üritton yet bir gün kahvaltı esnasında cinayet vuku buldu. Ve kadın kocasına, ge- ne arkasından, iki kurşun attı ve der- z d el * ve|Bördüğünü, kocasını nasıl vurduğunu fz: ee hdıl nı kmd"::ı Ve ;;:’: hatırlamadığını, hâdisenin nasıl vuku Böitton öldü. bulduğunu, tabancayı nasıl ele geçir - Mescle adliyeye intikal etti. diğini, tetiği nasıl çektiğini bilmediği- Jürinin ekseriyeti kadım bırakmak |" töyledi. fikrindeydi. Fakat akalliyet, muhake-| Fakat tahkikat meseleyi az çok ay- menin yenilenmesini temin etti. dınlattığı için netice de kadın cezadan Kadını Amerikanın en meşhur dört kurtulamadı. avukatı müdafaa ediyorlardı. Buna| Diğer hâdiseler de az çok bu mahi - Ja ve manasız kıskançlık erkeği biktirir ve kaçırtır. Kıskançlıkta da makul di aşmamak lâzımdır. Henüz sevgi çağındasınız, Daha kançlığa sebep yokken erkeği kaçırta - gak tarzda hareket etmekte mana yok- | tur, Erkeğe s İtimat Edilebilir mi? «Bir gençle sevişiyorum. Fakat ar - kadaşlarımdan duyduğum, — kitaplarda okuduğum şeyler bende erkeklere karşı vi * «23 yaşında bir oğlum, 20 yaşında biy kızım var. İkisi de arada sırada at || kadaşlarım eve davet ediyorlari Onlatı memnun etmek bizim de hoşumuza gi « diyor. Fakat oğlumuzun arkadaşlarını kızımızla bir arada görmekten hoşlan » mıyoruz. Kızımızı da bundan menediya« yoruz. Bunda bir mâahzur görür müsü- || nüz) kıskancım. Bir gün beni bırakıp başka- sını seveceğini düşünmek bile beni ra - hataz ediyor. Onu kendime daha çok bağlamak, başkasını sevmesine mâni ol- mak için ne yapayım? Erkeğin sözle - Tine inanmak doğru mudur) » Bandırma: Ben ar Vestiyere küfeler, boyacı sandıkları ve balık tablaları bırakılıyor Dl;amıl: müııtcrilubiü;î_iğe hazırlanıyorlar; karpuzcu seyyar berbere bir karp vererek traş olüyor, ber undura boyacısına bir traşa karşılık potinlerini ü Ş Yazan * Naci Sadullah K SA ES TeT Ce ta harala dı:'ıeçen gün yolumu kesen bir arka- — ÂAzizim, dedi, eğer bizim beledi- ye İstanbula seyyah getirmenin yolu» mu bulabilirse, ben Himan hamalları e- lina düşmüş sayyahlardan beter ola - yım! Ben, İstanbula' seyyak getirtme i-: şinde salâhiyet sahibi olsam, gelecek kalikleri gezdirmeye ne taksi, ne de tercüman yeterdi. e Merakla sordum: — Ne yapardın, meselâ> O bana uzattığı ve dudaklarına iliş- tirdiği cigaralan ateşledikten — sonra, şakaya gelmez bir ciddiyetle anlattı: — Tercümanlarımız, körün değneği gibi, muayyen yerleri bellemişlerdir. Peşlerine taktıkları seyyahları cami cami dolaştırırlar. Sonra, sıra müzele- re ve Yerebatan sarayına gelir. Onlar da bitti mi, ver elini Kapalıçarşı... İstanbulu, bu hiç değişmiyen proğ- dan onlardan birinin ayağına basmış-|çocuklariyle dolu., tim. Levhada «Bar» programı yazılı: O, kaldırımın tam 'orta yerine see| Cambaz: Kemiksiz Fatma, tilmiş yatağından don gömlekle doğ -| Cazband: Dans, tulmuş, ve tıpkı evinin yatak odasına| — İki Perde tiyatro: Nişantaşı züppel' tamın çizgileri içinde dolaşan bir şey -| girmiş bir hırsıza çıkışır gibi bağırıyor-|ri. ı yah tasavvur et... du: Kamlklerinüslündi Selik vi Mutasavvıf insanlara, dünyevi gü-| — Uyuyan adamı yılan'. bile sok-|ları tarafından.. nahlarmın vicdan azabını duyuran | maz yahu. Çocuklar, kemiksiz. Fatmanın camiler... İçinde tarihin kâbus verici İnsan ayağını atarken, ağzını de - haya asılı resmindeki iki büklüm filmi seyrolunan rütubetli, loş müze-|ğil, gözünü açar... Hne bakıp konuşuyorlar: ie <: Arkadaşım - ona: — Hiç kemiksizmiş kadın.. Ve ruhlara diri diri gömülmenin| — Kusura bakma kardeşim! dedi.| — Kemiksiz insan da olurmuym! kasvetini veren o mezar gibi çarşı... |Arkadaşın gözü bir parça zayıftır.. — Olur tabii! Senin gibi etsizi ©o Bir çok saatlerini, bu yürek karar -| Ve beni kolumdan çekip uzaklaştı-| yor da, kemiksizi niçin olmasın? tıcı dekorların içinde geçiren bir sey-|twken güldü: Arkadaşım kolumdan çekiyor, yahta uyanacak bedbin intıbar düşü -| — Yazlığa çıkmışlar!.. Kaldırım -| — Onları bırak da, buraya bak! vüla; $ ber, buralıların - sayfiyesidir. Sıcaklar | yor. Halbuki artık, Avrupallarda, Ame-| basınca, böyle sokaklarda yatarlar. Ve Gösterdiği tarafa dönüyorum: B rikalılarda, camilere, müzelere, anti - muhakkaktır ki senden, benden, hat- |adam küfesinin üstüne öturmuş bir kalara karşı eski rağbet, eski alâka,|tâ Yatklüpte balayını geçiren çiftler -|zümcüyü tıraş ediyor. Bir kundura? eski tecessüs kalmadı. den rahat uyurlar. Çünkü kaldırım |bir seyyar satıcının yırtık pabuç! Ve onlar, gittikleri yerlerin müze-|bem püfür püfür eser, hem ne tahta -| boyıyor. Arkadaşım: lerinden âbidelerinden evvel, bugün-| kurusu, ne sivrisinek, ne de pire var-| — Burada, diyor, «mübadeler u kü hususiyetlerini görmek istiyorlar, |dır. Bir yatsan, bir daha kalkmak iste-|lü vardır: Meselâ şu gördüğün kut i ü ü- | mezsin. duracı, o seyyar satıcının pabuçla! manlar, İstanbulu, gezdirdikleri sey -| Fakat, tabif sen bunu yapamazsın.. (iki karpuz mukabilinde boyıyor. O yahlardan fazla tanımıyorlar. Ve İstan-| Ve sivrisineklerin konseneri tah -İzümcü, sakallarını, üç salkım ü bulun gezilmiye, görülmiye değer ta-|takurularının - hücumları, pirelerin te-| mukabilinde kazıtıyor. raflarını bilmiyorlar. cavüzleri altında ecel terleri döke dö-| Ve böylece, berber, boyacı, içe! ke kıvranmak için üstelik de apartı -| gizlice içeceği rakının mezesini bedâ man kirası; elektrik, su, kapıcı parası | vaya çıkarmış oluyor. verirsin, ü ümcü, karpuzcu da, tuvaleti Şimdi sorarım sana, bir takım kai-|kesesine el sürmeden tamamlıyor! delere esir yaşayan zenginleri sefa -| Ve gülerek ilâve ediyor: ve ilâve etti: lete imrendirecek olan böyle bir man-| — Dünyanın kurulduğu zamanlı'| — Meselâ, Tahtakaledeki Garden -| zara, bir seyyahı müzeye konmuş, pas-|da da böyle yaparlarmış! bar, her hangi bir seyyahı muhakkak ki| lt bir yeniçeri kalkanından fazla alâka- * Kapalıçarşıdan çok fazla alâkadar e-|dar etmez mi? der! Arkadaşım, cevap vermeme vakit|renlerin arasında biz de katıldık.. Hayretle: Birakmadan, kaldırım kenarına eğil -| Seyyar satıcılar küfelerini, hamal!' — Tahtakaledeki Gardenbar mı 2.|miş bir adamı gösteriyor ve: arkalıklarını, - boyacılar — sandık işi — Bak, diyor; bazırlık başlamış! |kelleciler tablalarını — gardroba O, cehlimle eğlenir gibi: Külpsuz küçük bir ibrikten dökülen | vestiyere silindir şapkalarını, kürk — Eğer, dedi, gece için bir yere ve-|suyu azami iktısada çalışarak ayakları-|kalı paltolarımı, ve ipekli boyun rilmiş bir sözün yoksa, götüreyim seni nt yıkayan adamcağıza bakıyor, soru-|kılarını teslim eden birer kont, O: — Nereleri gezdirmezdim ki? dedi, Az sonra on kuruş uverip bara yorum : — Ne hazırlığı? O, gene safça gülüyor: Dostum: musun, bara gitmek için tuvalet yapı - — Şimdi, diyor, gideceğimiz yeri|yor! Ve ona hitap ediyor: görünce ihtimal: — Bu akşam bahçede cambaz da —— Yahu, buraya da seyyah getiri -| var mı> lir mi? Diyeceksin, Beriki dönüyor, bir taraftan tıpkı, Ben ayni fikitde değilim. Vâkı& içi-| frakının kravatını bağlayan bir kont e- ne gireceğiniz mubitte sefahat gövdeyi |dasiyle yarı temizlenmiş ayaklarını ku- götürmektedir. Fakat ne çıkar bun-|ruluyor. bir taraftan cevap veriyor: dan? Bugün yer yüzünde içine sefa - Tet girmemiş yer var mı ki? Ancak |galiba. Geç oldu, çünkü! yer yüzünün hiç bir köşesinde, sefalet,| — Arkadaşım, az ilerdeki seddi gös - Tahtakaledeki kadar şirinleşmemiştir . |teriyor: Dostumu dinlerken kunduram bir-| — Görmüyor musun «Barn 19... Çok geçmeden, — gösterdiği —ışıklı seddin önüne varıyoruz. Kapının önündeki ağaca, yazıları retle açıldı; Kaldırıma serilmiş ince in-| Tülâat kumpanyalarının kapiların- ce şiltelerde bir düzüneden fazla in-|daki ilânlardan ayırt olunamıyan bu 'İsan yatıyordu. _Ve!fn fulğına varma-|levhanın önü, yarı çıplak kız ve erkek — Cambaz da var amma, yer yok| prens edasiyle bırakıyorlar! Ve işlerini bitirmiş bütün esna ameleler, peyledikleri —işçi - kızlaı — Ne hazırlığı olacak? Görmüyor- |birleşerek dans yerinde acaip ve değer bir cümbüşe başlıyorlar. ğ Kenardaki duvarın üstü, içeri cek duhuliyeyi bulamamış fakir çi nelerle dolu. Onlar, hovarda esnafların sefal ni (!) gözlerinden okunan yürektf| bir imrenişle seyrediyorlar, Arkadaşım: — Duvarın üstündekilere, imren? ler de var! diyor. “Meğer, duvarda yer tutabilecek dar güçlü kuvvetli veya boylu po olmıyanlar da, içerisini seyredebile! te imreniyorlarmış! Arkadaşım : - —Nasıl, diyor, bunlarin Festi: belediyenin festivalinden daha enti” san değil mi? 4 Sefaletin festivali beni o kadar * şündürüyor ki, dostumun nüktes?” gülemiyorum! Naci

Bu sayıdan diğer sayfalar: