e k Hti a KAN KONUŞMAZ T | İGalatasaray - Fener Son Postanın Edebi Tefrikası: 34 Şeyh Abdurrahman kısa boylu, dal- gın gözlü, düz siyah sakallı. Üstünde cübbeye benzeyen, lâtayı andıran bir Kbas var. Ağır ağır, teker teker, Ana- dolu şivesile fakat sarf ve nahve dik - kat ederek konuşuyor. Usta, saçları kıvırcık, keşküllü bir şeyhle karşılaşacığını sanmıştı. Hal - buki Abdurrahmanın ne teberi, ne de başında — dilim dilim bölünmüş kü- lâhı, takkesi var. Selimin kerevet üstündeki yatağına bağdeş kurmuş oturuyor. Rüyasında bir yabancı insan yüzü seyrediyormuş Bibi Nuri ustaya bakarak diyor ki: elâmilik, rüfahilik, mevlevilik, cümle tarikatın cümlesini nefsimizde cem eyledik. Ne melâmiyiz, ne rüfahi- yiz, ne mevleviyiz, biz cümlesiyiz, biz, biziz oğul. Hakkı bulmak kolay değil- dir. Hakkı sende, bakkı bende, hakkı gökte, hakkı yerde, hakkı uçan kuşta, sürünen yılanda ara demişler. Ara o- ğul, Ara ki bulasın. Ara ki bulmıyasın. Zira hak gayrı ne sende, ne bende, ne gökte, ne yerde, ne uçan kuşta, ne sürünen yılanda tecelli etmez ol- ne sizin, ne benim, hakkındır. — Hak kim? Hak sende bende te- celli etmez mi? Senin bahçen ne? O da hakkın bahçesi. Benim bahçem ki- min? O da hakkınm. Hak bir. Senle be- nim bir olmamız gerekmez mi?.!. Yorgancı Selim büyük bir ciddiyet- le itiraz etti: — Nasıl olur babacığım. Benimle | Nuri usta, Nuri ustayla, söz temsili, manifaturacı Karabet bir olur mu? | Bahçelerin hepsi hakkın bahçesi diye | mahalle çocukları aşsın tahta perde-| den, dalsın içeri de el âlemin kirazını, şeftalisini cebellezi mi etsin?. Abdurrahman, derin bir nefes aldı. Sakalını ağır ağır parmaklarile taradı. Belli belirsiz iki yana sallanarak meç- hulü azarlar, meçhule sitem eder gibi mırıldandı: Erişmeyen vahdete Vahdetteki lezzete Girerse de cennete Dışarda yanyana fakat kilitli ke - penklerile birbirinden uzak uyuyan |dükkânların arasından sopasını vura- du. Hak vahdettir. Vahdet adâlettir. 'rak bekçi geçti. Adâlet kalmamış ki hakkı bulasın.. Gâvur Cemalin bir ucu anarşiye da- yanan, bir ucunda ansiklopedistlerin ve 18 inci asır Fransız materyalistleri- nin akideleri duran — kültüründen «feyzalanm Nuri ustaya şeyh Abdur - rahmanın sözleri karanlık ve içinden , Dd ALİ USTA 0-0 Ustanın o gece kahveye gelişi bir hâdise oldu. Kahve halkı ustayı gurbet- | SÖN POSTA yarın karşılaşıyorlar Türkiyenin en eski klüplerinden olan Fenerbahçe yarın 29 uncu yıldönümünü tesit edecektir. Bu münasebetle Kadıköy sahasında merasim yapılacak ve Galatasa- ray da Fenerbahçe ile karşılaşacaktır. Bu senci devriye için Fenerbahçe İngil- terenin Meşhur Arsenal takımını getirtmek istemiş, Zeki Riza Londrada - bulunduğu aralarda İâzimgelen teşebbüste bulunmuş fakat fiyatta uyuşulamadığı için Arsenal takımı celbedilememişti. Fenerbahçeliler, yıldönümlerinde —mu- hakkak bir ecnebi takımı ile çarpışmak is- sediklerinden İstanbulda milli takım nam- zetlerini Antrene etmek üzete — bulunan Boçkay takımı ile müsabaka yapmak iste- mişler, fakat Boçkay'ın Ankaraya gitmek | mecburiyetinde olması ve son maçta beş gol yiyerek alükayı kaybetmiş bulunması bu maçın da yaprlamamasını intaç etmiş- tir. Fenerbahçeliler bunun üzerine Macar Fereuç Varoş takımını getirtmeğe — teşeb- | büs etmişlerse de, Fereuçvaroş takımı (az- la para istdiğinden bu teşebbüs de suya düşmüştlür. Nihayet Fenerbahçe Galatasaraya mü- racanı etmiş ve Galatasaray da, bilmuka- bele Fenerbahçenin kendi " yıldönümünde maç yapması şartiyle bu müsabakayı ka- bul etmiştir. Galatasaray takırm ezeli rakibiye karşı çok kuvvetli olarak çıkacaktır. Güneş klü- büyle Galatasaray tekrar birleşmiş olduğu için eski kıymetli oyuncular da bu takunda | yer alacaklardır. Fener takımı: Necdet, Yaşar, — Fazıl, Mehmet Reşad. Ali Riza, Cevad - Fikret, Şaban, Esad, Naci, Niyazi şeklinde. çıkılmaz bir dalgalanış gibi geliyordu. 'ten dönen bir akraba gibi karşıladılar. Onun ne söylemek istediğini anlamak Sitemler edildi. Taşlar atıldı. Çay ciga- istiyordu. Sözlerinin son lâkırdılarını ra ikram edildi. Ahvali âlem hakkında karmakarışık bir yumağın ip ucu gi-|fikri esoruldu. Anlattı dinlediler. An - bi yakaladı: lattılar dinledi. Ve bu böylece Ali us - — Adalet kalmamış diyorsunuz, de-'tayla evkaf ketebesinden Nuri beyin di. Adaletâen kastiniz? kahveye gelişlerine kadar devam etti. Abdurrahman bu apansız sorgu kar-| — Ali ustayla Nuri bey kahvenin ka- şısında önüne baktı. Bir müddet öy -| pısından yanyana ve bitbirlerine yol Calatasaray da: Safa, veya Avni, Lüt- A, Faruk, İbrahim, Riza, Kadri. Necdet. Eşfak, CGündüz Kılıç, Haşim, Rebü, şek- Hnde sahaya çıkacaklardır. Voleybol maçları Voleybol ajanlığından: ARTIK YAZABİLİRİM! Liyakat Madalyası Yazan: Ermel Talu (Ercümend Ekrem ) — üğ a Vasıf Bey bir Üçümüze birden kahve ve sigara ikram ett. Ben, vaziyeti kurtardığımı anlamış, ra- hat nefes almıştım. Kahveyi de sigarayı da kemali huzur ile içmeğe başladığım sırada, Vâsıf bey bir, iki yutkundu: — Hamiyetiniz, sadakatiniz malüm - dur.. ondan, kimsenin şüphe ettiği yoktur. Ancak, oraları biraz tenhadır.. karanlıktır. (Onun için, bu saatlerde orada yaya dolar- mak belki de tehlikeli olur.. insan, sersesi makulesinin taarruzuna uğramak ihtimali vardır.. Lâkırdıyı hemen ağzına tıktım: — Sayei şühânede, mülkün her tara - fından Gsayiş berkemaldir! Hliç kimsenin, edebile yolunda gittikten sonra, her hangi bir şahsın taarruzuna uğramak imkânı yok- 4/7/1936 Cumartesi günü Galatasa- | 'e a sar tokalında yapdacık volybol maçlamıj :— Psladla başa çıkâamıyacağım li ay. 171 Galatasaray - -Ha lece konuşmadan ve kımıldamadan kaldı. Sonra başını kaldırdı: — Oğul, dedi, sırrımızı han kapısı mı sandın? Her yolcuya açarız da sor- güsuz sualsiz içeri bırakır mıyız oğul? Nuri usta ipin ucuna böylelikle ya- Pwp çözemiyeceğini anladı. Sabret » mek İâzım. Yaorgancı Selim güldü: — Gördün mü usta? dedi. Benim r Y' şeyh, senin Câvur Cemale benziyor . K k p i ye | mu? Öyle açıl kilid açıl, bülbül gibi her şeyi söyleyiversin. Yağma yok. Sen yine bir şeyler sorabildin. Ben bir haf- tadır dinliyorum da ona soracak bir şey bile akledemiyorum. — Şeyh ağır ağır, sanki odanın karan- lık karşı köşesinde saklı duran birisi - ne söylüyormuş gibi: — Daldan yemişi ham koparma. Bekle olsun! dedi. Selim hayretle ustanın yüzüne bak- — tı. Usta bekledi. Abdurrahman yine 6 karanlık köşedeki pdamla konuşüyor- muş gibi söze başladı: — Hakkın toprağında bir ağaç ye- şermiş. Her dalında Bir başka çeşit “meyva sallanır. Bu ağaç hangi kulun? — Yemişlerini kim devşirecek? Sen mi? Ben mi? Se ndevşirir ben bakarsam, * * J - ben devşirir sen bakarsan hakkın em-|. Ti yerini bulur mu? Cevab ver oğul! Nuri usta kendisine bakmaksızın ko- — nuşan Abdurrahmanın bu sorgusunu Biş. Üstüne alınmadı. Fakat Abdurrahman — yine aynı karanlık köşeye bakarak tek- — Tar etti: * — Hakkın ağacı senin mi? Benim — mi? Cevab ver oğul! ©— Selim cevab verdi: — — Kimin bahçesinde nun. bitmişse o - — dü. Bu sefer dalgın kara iki gözünü o - B — nun tek gözünün içinde toplıyarak sor- du: — Sen ne dersin oğul ? Usta sakin cevab verdi: —Sizin söylediğinize göre ağaç hiç Bokl in bahçesinde değil hakkın top- rağında bitmiş, Öyleyse yemişleri de Abdurrahman ağır ağır Nuriye dön-|: vermek oyununu oynıyarak girmiş - lerdi. Gülizar hâdisesindenberi Nuri usta- nn arası Ali ustayla şeker renkti. Şöyle bir selâmalşıyorlardı. Nuri beye gelince Nuri usta onunla her karşıla- şışında başını çeviriyor. (Arkası var) aa — Bu Akşamki Program İSTANBUL 18: Dans musikisi «Plâk». 19: Haber- ler; 19,15: Müahtelif plâklar; 19,30: Ço- cuk saati: Hikâyeler; 20: Muhtelif solo - lar (plâk); 20.30: Stüdyo — orkestraları; 21,30: Son haberler. Sant 22 den sonra Anadolu ajansının gazetelere mahsus havadis servisi verile - cektir. 18,15: Süel musikiş — 19,15: Orkestra konseri; 20,20: Plâk (Amerikan musiki « #)4 21,20: Dans musikisi; 22,45: Konser nakli; 23,45: Haberler; 24: Konser makli. BUDAPEŞTE 19,45: Salon örkestrası; 21: Orkestrali eğlenceli neşriyat; 23,45: Plük. MOSKOVA 18: Şarkılar (sopran sesle); 20: Muh- telif çehirlerden nakiller; 22: Yabancı dil- lerle neşriyat. PRAG 20,15: Daima Gülünüz adlı şen skeç; 21,20: Halk şarkılarından mürekkep popu- ti; 21,40: Piyes; 22.20: Dvorak seafoni- si; E * moll (plâk); 23,30: Şen hafta so- nu neştiyatı. BELGRAT 20,30: Ulusal neşriyat; 20,50: Plük; 21: Sarp gecesi; 23: Haberler, konser nak- li; 24: Dans plâkları. 5 Temmuz Pazar İSTANBUL 12,30: Muhtelif plâk seşriyatı ve Halk musikisi; 18: Taksim bahçesinden nakil. Muhtelif varyete numaraları; 20: Sololar (plâk); — 20,30: Stüdyo orkestraları; 21,30: Son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu Ajansı'nın gazetelere mahsus havadis servisi verile - gektir. kem: Kümiran. 17,30: Topkapı - Beykoz. Hakem: Kü- miran. 18: Eyüp « Feneryılmaz. Hakem: Ab- İstanbul atletleri Balıkesirde Balıkesir (Hususi) — Atletizm Fede- rasyonunum tettip ettiği Âtletizm — propa- gandasına çıkan İstanbul takımı Balıke- sirde iki gün kaldıktan sonra — Edremide bareket etmiştir. Buranda yapılan birinci- lik müsabakalarına iştirak eden — İstanbul atletleri Balıkesire geldikten sonra Balıke- sirde ümit ettikleri kadar bir #por hareketi olmadığını esefle görmüşlerdir. Raif gibi değerli bir âtleti — yetiştiren Balıkesirde maalesef henüz koşu pisti ve at- lama havuzu hazırlanmamıştır. — Atletizm hareketleri âdeta metruk bir haldedir. Bursa pistinde 5000 metrede Türkiye yekorunu kıran Riza Maksut ayni — ümitle Balıkesirde 10.000 metre rekoru için koş- mük istemişse de pistin manzarasını — gü- rünce büyük bir sukutu hayale uğramıştır. İstanbul atletleri Bursa ve Bahkesir a- rasında büyük bir fark olduğunu, —Bursa- man, atletizm sahasında belli başlı bir var- hık teşkil ettiğini görmüşlerdir. İstanbul takırmı Balıkesirde kaldığı iki gün zarfında sabah ve akşam iki defa id- man yapmıştır. Risa Maksat 3000, Recap ve Calip 400, Faik 110 manialı koşu gösterişleri, Pulat 1,81 ile yüksek atlama gönterişleri, Etem de gülle ve disk idmanları yapmış- lardır. İstanbul atletlerinin idmanlarını büyük bir kalabalık seyretmiştir. Antrenör Luiz'in umumi çalışmalar hakkında verdiği malü- mat büyük bir dikkatle takip edilmiştir. Halkevinde yapılan umumi temaslar da gençler üzerinde iyi ve faydalı tesir bırak- maştir. Bursa, Balıkesir, — Edremit, — Ayvalık, Bandırma şehirleri arasında yapılacak at- letizm müsabakalarının müküfatı -bu mü- sabakalar yapılıncaya kadar — Balıkesirde kalacaktır. Atletizm Federasyonunun tertip ettiği bu müsabakalar burada büyük alâka — ve gehirler arasında ciddi bir rekabet doe- ğurmuştur — Vakir geç oldu. Belki merak eder - ler.. dedi. Bir payton getirteyim de, evleri- nize onumla gidiniz! Kafa tutmağa ne mahal, ne de lüzum — Peki! cevabmı verdim. Vüâmf bey zile bastı; bir zaptiye çağırttı ve ana, emin bir arabacı bulup getirmesini tembih etti. Üç beş dakika sonra, yerli yerimize dön- mek üzere, rahâtça, paytonla yola düzül- müştük. , Arkadaşlarım, cür'et ve cesaretime hay- ran, nerede ise boynuma sanılacaklardı. Hâdiseyi mevzuu bahsedecek oldular, ha- fiye olması pek muhtemel bulunan araba- cıyı işaretle, kendilerini susturdum. * Aradan iki gün geçti. Bir ikindi üzeri kalemde oturuyordum. Müsteşarın odacısı gelip: — Paşa sizi istiyorl! dedi. — Beni mi? — Evet; sizil Hariciye müsteşarı devletlü Avtin Dad- yan paşa hazretleri kim, ben kim?, O ta- Tiblerde, anun yanına hariciye erkânı bile salâvatla girerlerdi. Bizim gibi — «hulefar- min, pek pek sokulabileceğimiz — kimseler, mümeyyitler, müdür ve nihayet, - o da çe- Barıtsa - tahriratı hariciye kâtibi idi. Maamafih, odacı ismimi tasrih ederek çağırdığı için, dolapta duran redingötumu Sırtıma geçirdim, fesimi düzelttim ve yu « karı katta, müsteşarın odasına gittim. Ârtin paşanın azameti meşhurdu. Kim- se içih kamıldanmazdı. Buna rağmen, ben İçeriye girip te: n — Bendenizi irade buyurmuşsunuz.. Ercüment bendenizim! Der demer, hafifçe, sandalyesinin üze- rihde davranır gibi yaptı ve kendine mah- sus şivesile: — Şimdi, hakkınızda, te'sen sâdır ol. imuş bir iradei seniye aldım. Mealini en önce ben tebşir ve tebrik etmek istedim.. dedi. İçima bir memak doğdu.. tenenmayı ba- Bp: — Allah ömürler versin! Dedim amma, iradenin neye — dair ol. duğunu sormağa bir türlü dilim varmadı. Müsteşar paşa, bereket ki beni bu me- rzaktan çabuk kurtardı. — Taltife şayan esdikal memurini hari- ciyeden olduğunuza binaen, karihai ilham iki yutkundu sabihai cenabı padişahiden size bir kıt'e gümüş İiyakat madalyesi ihsan buyurul - muştur.. Dedikten sonra, sordut — Acab, bir eser yazıp, takdim etmiş- sinizdir? Cevab veremediğimi görünce, fazla is « rar etmedi. — Her ne isel Mübarek olsun!. dedi. Ben de bir temenna daha edip, çık - tım. Benim için mesele ayandı: O gece ka- rakoldaki ifadem aynen yukarıya arzedil- miş, orası da bir madalye ile taltifimi mü- nasib görmüştü.. * Cereyanı hali, ancak bu madalyeyi al - dıktan sonra babama anlattım. Merhum güldü. Fakat bana bir sürü de nasihat et « . Öyle yat bu iş böylece bitmeyebilirdi; bekk e KA aS Şe LAŞA EMEİRİ . GN ve ben. ke yen Mmazlum katılır, bir daha da sevdiklerimin yüzleri- ni göremezdim. ÇArkası var) Heybelide deniz yarışları Adaları Güzelleştirme Cemiyetinden: 12 ve 26 Temmuz tarihlerinde Heybeli- adada Birinci Kategori Yüz, İkinci Kate- geri Elli kilometrelik iki Bisiklet yarışı ter- Bu yarışlara iştirak otmek isteyen spor- cuların Beyoğlunda İstiklâl caddesinde A- lâca camiinde Sahibinin sesi mağazasına ka- yit olmaları rica olunur. Bir Doktorun Günlük Cumartesi Notlarından €) Deniz havasının Ve vapur gezintilerinin Faydaları İç Anadol şebirlerinde, | — Uzun seneler sinir buhranları ge- çiren. 2 — Tansiyon bozukluğundan. 3 — Ve muannvit başağrılarından, 4 — Beyin yorgunluklarından, 3 — Kadın hastalıklarından. İztırap çeken, ilâç, hekim gördüğü halde manevi ve maddi büyük bir iyi- lik hissetmediğini anlatan — hastalarım geldi... Bu hastalıklasının her şeyden evvel, Denizin temiz, iyotlu havası ve bunun kan Üzetine yaptığı en çabuk faydalı tesirile iyi olduğunu tesbit ettim, Uzak ve yakın bir vapur gezintisi bütün âsâp yorgunlukları, iştihasızlıklar Ruh sıkıntılarını da değişirmeğe ve iyileştirmeğe çok yardım eder, Desizi olan memleket halkının haftada bir gün olsun vapur gezintilerinden ve çık deniz havasından istifade etmele - Tini tavsiye ederim. İç Anadol halkı- aa da senede on beş günlük bir sahil şehrini ziyaret etmelerinin faydalı ola cağını söylerim..