7I0 Sayfa OLUM MANGASI "“Son Fosta ,, nın tefrikası: 127 Yazan A. R, |— Güneş ufuktan henüz doğarken, askere, silâh başına emri verilmişti D — Cemil, derhal yatağından fiırlamış; | En son rapor; Cemilden gelmişti: | Saranın bileğinden sımsıkı yakalamış-| ( — Mürettep müfreze kumandanlığına) &: Bizzat Nâsır Mebhütun kumanda ettiği — Ne.. Nâsır Mebhüt mu?.. bir âsi kuvveti ile temas hasıl edilerek mü- Diye bağırmıştı...Kadın, ıztırabını | ““demeye girişilmişti. Âsiler, bir saat ka. gösteren bir sesle yalvarmıştı: aleşimize mukavemet ettikten — sonra — Rica ederim, yavaş... Bileğimi :: akın halinde firara başlamışlardır. E- koparacaksın... Evet.. Nâsır Mebhâüt... | yi serikl dd öi * Scn.“onu aramıyor musun?.. Gördüm.. ='= çekölmik i.':. M:ım Bugün, —bütün — ölülerin — arasın- müdafaaya karar — verdiği — anlaşılmıştır. da, onu arıyordun?.. İstersen, sana o-| Şiddetli bir ateşle, karşımızdaki hattı da. nun yerini söyleyebilirim. ğitmaya ve kaçanları takibe çalışıyorum. Şimdi de Cemil yalvarmaya başla -| Netice, arzolunacaktır.) mıştı: Üçüncü bölük kumandanı — Söyle.. rica ederim, çabuk söy - Mülâzim le.., Sana, ne istersen verebilirim. Cuti — Evvelâ, şu bileklerimi bırak...| — Kaçanları takip etmek, o kadar ko - Vallahi, koparacaksın... Hele şükür...|lBy olmamıştı... O yalçın ve dolam - Şimdi de, yanıma otur, Hah, şöyle... |baçlı kayalar arasında, çıplak ayakla- Kadın, başını Cemilin kulağına rile koşmaya ve sıçramaya alışmış o - yaklaştırdı. Hararetli nefesi, Cemilin| İN âsiler; evvelâ üçüncü bölüğün mü- yüzüne çarptı. İkisinde de kalplerini| *&8ir ateşi karşısında dağılmışlar, ve çatlatacak derecede coşkun bir hale-| *onra da Zafir kalesine kaçarak bütün SON POSTA Temmuz CİBALİ ZİNDANLARI Son Posta'nın zabıta ro: 4 Gâvur Mehmedin Yeni Maceraları a: 1 sadı dar TPT can vardı. Taştırdı: — Nâsır Mebhüt; son emirlerini, rum. Arkamdan yetişin; dedi. Bünları tamamen işittim. Sonra, evin hilliye dağına doğru kaçtı. Diye mırıldandı. Cemil, sevincinden az kalsın bayı - | hacaktı. — gıkılmaz. 4 'di. Kahramanların âşıkı olduğunu söy- — leyen Sârâya, istediği mükâfatı derhal — mandana: hal görüşmek istiyorum. « Diye haber gönderdi. * garken, bütün kıt'alara: — Silâh başıffa!... — taburlar harekete gelmişti. akip şu raporları göndermişlerdi: dir.) nın sergerdesi Nâsır Mebhütun da Cebelde — toplanan eşkiya arasında olduğu öğrenil- mişlir.) LÂsilerden bir grup keşif kolumuzun / Üzerine ateş açmıştır. Müsademe, devam - ediyor.) — İCebelin her taraftan sarıldığını gören — Gsiler, müsademeyi keserek Zafir kalesine “doğru çekilmektedir.) e— ikmiye o gün başlar, küçi sancısı utmuş sabaha kadar viyaklar. Evde yağ bitmiş, bakkal kapalı. Erkenden — alınan OBalığı kedi kapar, Dilberi kasaba gönde- Tirler öğleden sonra o da kapalı. Kapı çalınır, yol parası eski bakayasından do- “layı hadiz ihbarname: — Yine çalınır, bitişikler.. Güle güle otu- tuna gelimişler!. Bir daha kapı, karşıkiler.. Göz aydına mışlar!!.. Yine kapı, kapı, kapı.... Eyüpten dadı kızı, Kovacılardan Boşe hanımlar, daireden vezne kâtibi... Hep Bgüle oturunal... Sörâ; ağzını Cemilin kulağına yak-| *msıkı kapamışlardı, burada.. bizim pencerenin altında ver- | Mişti. Diğer âsiler tarafından, kaleye di... Ben Câhilliye cebeline çekiliyo-|imdat gönderilmemesi için her taraf- Ben, |tan yollar kesilmişti. — Çok mühim bir mesele için, der-| ©i zakeresile mesgı geçitleri bozmuşlar, kale kapılarını da * Karargâh, kalenin civarına nakledil- Fakat bunlar, basit tedbirlerden ibaret damına çıkarak, o kaçarken gözlerimle|'i- Dört tarafı bıcak's kesilmiş gibi u- takip ettim, Hakikaten öyle yaptı. Câ-|ce1umlu kayalardan mürekkep olan ko'eye, hücum etre>i mümkün değil- di Kumandan, keleyi muhasara ederek oraya iltica etmiş olan Âsileri, açlıktan — Câhilliye dağı, buraya uzak mı?,.|teslim olmıya icbar etmek fikrinde i- — Hayır.. iki saat... Fakat, .yollar, | di- Ancak şu var ki; Nâsır Mebhüt | çok sarptır. Oradaki kayalara girilip çok zeki ve ihtiyatlı bir adam olduğu için, hiç şüphesiz ki, kalede uzun müd- Cemil, öğreneceğini öğrenmişti. Ar-|det dlyınıca'k erzak depo etmişti. Şu tık Sârâdan daha fazla tafsilât isteme-|Helde bu muhasaza, ne kadar devam edecekti? Eâhusus; dışarıda kalan Âsilerin, bir verdi. Çarçabuk giyinerek karargâha | ©: htada birle; -rek askere arkadan hü- — gitti. Derin bir uykuya dalmış olan ku- | <ttm etmeleri de çok mulhtemeldi. Lıkânıharb' »e heyeti bu meselenin 1 olurken; mülâ- gin, Cemil yın : kumandana müracaat etimiş, hususi bu mülâka! istemişti. Piz, uzunca süren bu mülâkattan ; Asker, ancak bir kaç saat istirahat e- bel selmiye_ceğîı_ _Y'"C _hld'i"ll takip debilmişti. Güneş daha ufuktan do - etmekle iktifa eylığeceğıı. Kalenin karşısında iki küçük tepe Emri verilmişti. Ve biraz sonra da,| bulunuyordu, Bu tepede gizli bir faa- lüyordu. Gece karanlığın - liyet gi (Câhilliye cebeli )istikametine çı - d—'ın istifade edilerek bu tepc!ere gön- — karılan keşif postaları; birbirini müte- derilen müfreze, burada sessiz seda - sız iki top yatağı bazırlıyordu. (ÇÂsiler, cebelin en sarp yerlerine doğru| — Yerler, hazırlanmıştı. Fakat şimdi, gekiliyorlar, Adetlerini kat'i olarak tayin başka bir müşkülât ile karşılaşılmıştı. etmek mümkün değil ise de bin beş yüzden |Dimdik ve yekpâre kayalardan mü - — fazla eşkıya bulunduğu tahmin edilmekte- |'yekkep olan bu tepelere toplar — nasıl çıkarılacaktı?.. Ertesi gece, toplara uzun — halatlar O -. İYaralı olduğu için firar edemiyerek | hağlanmış; askerler bunları vücutla- yolda kalan iki âsi istlcvap edilmiş; eşkiya- | /a sarmış; iki koca mantelli top; bin müşkülât ile tepelere çıkarılmış - U, Ertesi gün, bu iki top, Zafir kalesi- nin Üzerine ateş yağdırmaya başlamiş- tı. Âsiler, hiç ümit etmedikleri bu ateş altında birdenbire şaşırmışlardı. Topçuların isabetli ateşleri saye - sinde, her mermi kalede bir. rahne açı- yor; duvarların taşları parça parça ko- parak etrafa dağılıyordu. (Arkası var) Bir aralık aspirin almak için odasına gi- den Ferdi Safi dolabin gözünü — açarken kendi gözüne dün aldığı kitap ilişir. Say- faları hızlı hizli çevitir, mahut satırları bu- lur yeleğinin cebinden mürekkeplikalemini Tam yakalıyacağım zaman, hudut at-| dumuzdan malüm olmuyan bir istikamete ların isimlerini söylemekte mazurum, lere çevirdi: yakalamadınız. zaktan gördük. Karşılarına atıldık. Du- — Dan.. dan... leyecek vaziyette değildi. Durduğu İki silâh, birden patladı. Uzakta du-| yerde ltepinir gibi bir vaziyetle, Türk ran ve hiç bir günahı olmiyan zavallı|nöbetçisinin sözünü kesmiş: bir merkep, yere yuvarlandı. — Rica ederim, zabit efendi!.. Ce İki atlı, yolun dolambacını dolaştı. |çirilecek bir saniye yoktur. Derhal ha- Patikanın üzerinde, at nallarından sav- | rekete geçiniz. Bu iki kaçak süvarinin rulan bir toz bulutu kaldı. yakalanması için teşebbüsata girişi - Yine bu anda, bir takiım Avusturyalniz... Ah, ne kadar müteessifim... süvarisi hududa dayandı. Türkçe bi -| Tam yüz bin kron elimden fırladı, git- len bir Boşnak zabit: H, — Hey.. nöbetçiler!.. İki atlı geç -| Dedi. ti mi?., Son söz, Türk zabitine merak ver - Diye Bağırdı. mişti: —© ; ' Ellerindeki kara martine dayanmış —VAah.. vah... Çalınan para sizin olan Türk nöbetçilerden biri omuzla-|mi idi?>, rını kaldırdı. Parmağının ucu ile iler-| Dedi. Avusturya zabiti, acınmasına deki toz bulutlarını göstererek: devam ederek : — Geçtiler.. gittiler... Arkaların - —Hayır, dostum.. hayır... Eğer bu dan iki kurşun attık umma.. tuttura -İiki süvariyi yakalıyabilmiş olsaydım; madık. tam yüz bin kron alacaktım.. belki.. Diye homurdandı. yüzbaşı da olacaktım. Avusturya süvari zabiti, bembeyaz| Diye cevap verdi, köpük içinde kalmış olatı atından aşa-| — Türk zabitinin teccasiis damarları ğt atladı. Havaya doğru yumruğunu | kabardı: sallıyarak bir küfür savurdu ondan| — Yüz bin kron mükâfat mı?.. sonra, öfkeli bir sesle: Avusturya zabiti iki yumruğunu &- — Çabuk!.. Zabitinize haber ve -İkarak: rin, Görüşmek istiyorum. — Evet, dostum.. tam.. yüz.. bin.. Diye bağırdı. kron... Maamafih, bu para, henüz eli- Hudut karakolu, uzakta değildi... İmizden çıkmış değildir. Eğer çoebuk Neferin biri, koşa koşa gitti; karakol|davranır.. bu iki atlıyı yakalar.. bana kumandanına haber verdi teslim ederseniz.. bu paranın yarısını Genç bir mülâzım, küçük beygirirs 'memnuniyetle size takdim ederim sürerek geldi. Hudut taşının yanma| — Diye bağırdı. kadar ilerlemiş olan Avusturya süvari| —Türk zabiti, artık konuşmayı kâfi zabiti genç Türk zabitini selâmladı. |görerek derhal boynundaki küçük ev- İki zabit konuşmaya başladı: rak çantasını açtı. İçinden bir kâğıtla — Affedersiniz, zabit efendi!.. Si-İbir mürekkepli kalem çıkardı. Şu sa - zi rahatsız ettim, Fakat, mesele çok İtırları yazdı: mühimdir... İki atlıyı takip ederek ya-| Taşlıcada hudut tabur kumandanlığına kalamak için emir almıştım. Derhal| — Avusturya arazisinden dolu dizgin ge - müfrezemi aldım. Peşlerine takıldım. (len hüviyeti meçhul iki atlı, şimdi hudu - fere ver. Benim ata bindir. Dört nala telgrafhaneye gönder... Rifat çavuşa da söyle. Karakolda iki nöbetçi bırak- sın. Efradı küçük postalara ayırsın. Derhal etrafı taramaya çıkaraın. O iki atlıyı yakalatmıya çalışın. Ben de geli- yorum.. uk... Mülâzım Halil efendi, sözünü bitir- diği saniyede onbaşı İbrahim, küçü - cük beygirin üstüne atladı. Bir karbaç şakladı. Rahvan beygirin dört nalı bir- den parladı. Onbaşı, yıldırım sür'atile uzaklaştı. O zaman mülâzım Halil, Avusturya zabitinin yüzüne baktı. Ellerini ha - vaya kaldırdı: — Yapılacak işi yaptık. Şimdi, gi - der gitmez, bizzat ben de takibe çıka - cağım. Bakalım.. artık, al: tarafı.. kıa- Met... Diye mırıldandı. Ve sonra çantasın- dan bir kâğıt daha çıkardı. Avusturya zabitine verdi: — Şimdi, resmi işimize bakalım. U- sulen birer rapor yazalım. İmza ede - lim. Dedi, İki nüsha yazılan rapor, iki zabit ta- rafından imza edildi. Bu iş burada bu suretle hitama er - di. * Aradan üç saat geçmeden (Taşlı - ca) telgrnf merkezinden Yıldız sara - yındaki (Mabeyn telgrafhanesi) ne şu telgraf çekilmişti: Mabeyni hümayunu cenabı mülükâüne T bi ai doğru firar etmişlerdir. Bu iki atlıya, nöbetçilerimiz tarafından edur!...» emri verilmiş ise de, durdurula - ladılar. Ortadan kayboldular. — Bu kaçaklar kimlerdi2.. — Affedersiniz, zabit efendi, Bun- Serian icra kılman tahkikatta merkum - ların Avusturya hükümeti tarafından ida- ma mahküm edilmiş iki cani olduğu ta - hakkuk etmiş olmakla bütün civardaki hü- kümet merkezlerile asker ve zaptiye ka - rakollarına malümat verildiği ve hakların. da şiddetle takibata girişildiği maruzdur ferman, Genç Türk mülâzımı başını nöbetçi | kududa gelen bir Avustorya sabiti bu iki atlının mühim şahsiyetler olduğundan bah- sederek derdestlerini rica etmiştir. Fakat bu şahısların kim olduğuna dair sorulan süala cevap vermemiştir. Merkumların ta- kipleri için derhal etrafa postalar çıkarıl- mişdır, Muktazasının ehemmiyetle ifa bu- yurulması ricasile arzı keyfiyet olunur fer- — Bunları nasıl kaçırdınız?.. Niçin Dedi. Neferin biri, cevap verdi: — Efendim!.. Atlıların geldiğini u- Yaveranı hazreti şehriyariden d vat , |Jrun, diye bağırdık. Elletini kaldırdı -|Man 'Taşlıca ve havalisi kududu Zeştaşekne gönil ger 1 İlar. Teslim, diye bağırdılar. Biz, onla- Lülçe hudut karakulu AĞN İN D KUN pi yın' attan vinecoklerini ve Tözlün: ölü: « """’""'_üü_._ Mirliva Cümlesini: A SAA FY aklarını zannettik... Fakat tam ya - Halil Şevki N Stü lir gelmez birdenbire atları H ŞEmemle DU h gy malldladkr. Yanc dağra " ok GİLÜ OZAbit. ğrdi dörde hait Ketilis| Üa tlerak, Abillbeiniü Tönüclü Ağzına yandığımın Yaşamak ne kölü şey!n olarak değiştirir ve o gece büyük bir yük- ten kurtulmuş gibi rahat ve müsterih uyur. fırladılar... Fakat tutturamadık. dim edilmişti ki Metroviçe mutasarrıf- lğından da şu telgraf gelmişti: (Arkası var) sile beraber gelen onbaşıya uzattı: — İbrahim onbaşı!.. Atrma bin. Ka- rakola git. Bu telgrafı, açıkgöz bir ne- Arkalarından ateş ettik. Avusturya zabiti, uzun sözler din -