SON POSTA Niyazi ile Hayriye iki kardeşti. Kim: Beleri yoktu. Ormanda bir kulübede yal- hız başlarına oturuyorlardı. Bir gün Hay- Ttiye evde sofrayı hazırlarken Niyazi te- lâşla içeri girdi: Aman Hayriye çabuk *Kaçalım.. ormanda yangın var. Diri diri İkini de o kadar iyi çocuklardı atı ahp kaçmağı akıllarından bile geçirme - diler. Atı ormana doğru sürdüler. At şa- ha kalkıyor, bir türlü ilerlemek istemi « yordu. azi atın yazından yarış edercesine koştu.. Etraf alevler içinde idi. Koştuk- ça yüzlerine sıcak hava çarpıyordu. Bizaz sonra önlerine bir dere hepsi sevindiler.. Atı dereye doğru sürdüler. Yüze yüze Kenanla Ömer yatakhanede yan « yana yatıyorlardı.. Ömer hikâyeye, ma- sala bayılırdı. Nöbetçiler çekildikten sonra her akşam Kex nan Ömere bir hikâ- ye anlatırdı. Bir ak - şam da çu — hikâyeyi Ömerin pek hoşuna gitti. Baka -Ğ hım siz de sevecek mi- siniz. gıkınca * Ben küçükken u - facık bir köyde oturur- duk.. Bayramdan bayrama bayram — yeri kurulur, atlıkarıncalara — filân binerdik.. Köyde çocuklar için başka hiç bir eğlence yoktu.. onun için hepimiz bayramı dört gözle beklerdik.. fakat bir sene kurban bay- ramı sabahı bayram yerine gittik ki atlı - karıncalar yok.. sebebini öğrendik.. direği kırılmış.. hepimizin neşesi kaçtı.. her biri- miz bir tarafa dağıldık. Bizim köye yakın saray gibi büyük bir kösk Vardı.. sahibinin bütün parasını hırsizlar çalmıştı. O da büyük köşkten çıkmiş, ya * nında küçük — kulübede oturuyordu. Ben dolaşa dolaşa bu köşkün bahçesine geldim.. bir de baktım, bahçenin ortasında güzel, büyük bir havazun kenarında dikilmiş bir bfyııl direği, koskocaman bir şey.. göyle bir bakayım dedim.. yerinde hiç devril « meden topaç gibi dönüyordu. Hemen gerisin geri köye döndüm.. ar - kadaşlarımı topladım.. hiç bir şey sorma- dan arkamdan gelin dedim.. oradan cve uğradık., annemin çamaşır iplerini onun ne yapıyorsun filân demesine meydan bı - rakmadan yakaladım., hep beraber köş - kün bahçesine geldik.. direğin tepesine dürt tane ip bağladım.. Bir de dibine sardım.. Bu dipteki ipi gekince direk olduğu yerde topaç gibi dönmeğe başladı.. arkadaşla - nma, «haydi iplere sarılm» dedim.. ben direği çevirdikçe onlar da tıpkı atlıkarınca yanarız sonra» dedi. Ve kardeşinin elinden tutarak, hiç bir şey almadan kulübeden dışarı fırladılar. Koşmağa başladılar. Biraz sonra arka - larında bir nal sesi duyunca başlanını ge- fiye çevirdiler, Boş bir at dolu dizgin or- Zorla ilerliye, ilerliye, ormana geldi- ler. Ağaç altında oturan bir adami gör- düler. Onları görünce adamın gözleri parladı, sevindi. Attan düştüm, ayağım incindi, yürüyemiyorum. dereden geçtiler. Bir adaya — geldiler.. İki kardeş arkalarına dönüp — baktılar.. «Kulübemiz yandı. Şimdi ne yapacağız. Çalı çırpı topliyarak burada — yeni bir kulübe —yapmağa çalışalımı de - diler. Atlı Karınca gibi direğin etrafında dönüyorlardı., Bir de şişman arkadaşımız vardı.. ipte - kendini pek kolay kolay tutamıyordu.. Çabucak yoruldu.. bana ehaydi azıcık ta sen bin ben çevireyim» dedi.. İplerden birini de ben yakaladım.. gişko bütün hızile ipi bir çekin- ce neye uğradığımızı — şaşırdık.. — direk uküt» diye yere yuvarlandı.. biz de hepi- miz düştük tabii. Hem de nereye, havu - zun içine, az kalsın boğuluyorduk.. derin bir havuzmuş. Gürültüyü köşkün sahibi duyunca ko - şup geldik.. «benim bahçemde ne anyor- sunuz, sizi gidi arsızlara diye bizi payla - mağa başladı. Hepsi sudan dışarı çıktı. Fakat bana bir şey olmuştu. Bir türlü ken- dimi kaldıramıyordum.. «Haydi dışarın di- ye köşkün sahibi bana da seslendi.. «Çıka- mıyorum» dedim.. 0Dur, şimdi ben sana gösteririme diyerek, paçalarını sıvadı. Ha- vuzun içine daldı.. beni ensemden yaka - layıp sürüklemeğe başladı.. Ayaklarım su- dan kurtulunca ayağıma takılı bir halka gördüm.. «Durun ayağıma bir şey ta - kılmışo dedim.. Hepsi ayağıma baktılar.. Köşkün sahibi sevinçten hepimizin boynu- na sarılmağa başladı.. aBenim kasam, de- mek hirsızlar aşıramamışlar, buraya at » mışları dedi.. Kasasını açtı.. Hepimize bol bal para verdi.. Kendisi de eskisi gibi zen- | hı gin oldu. Köşkünde yaşamağa başladı.. man tarafından geliyordu. «Üstündeki adamı yere atmış olacak» dediler.. Niyazi ileri doğru atıldı. Atı diz- ginlerinden yakaladı.. şimdi ikisi de or- mâanda belki de ateşler içinde kalan atın sabibini düşünüyorlardı. «Diri diri yanacağım diye ödüm patlı- yordu. Allah razı olsun sizden çocukları dedi. Niyazinin yardımile adam ata bin- di.. arkaya da Hayriye oturdu.. «Şimdi yanmadan buradan uzaklaşalım» dediler. Adam çocukların böyle konuştuğunu duyunca onlara iki torba uzattı. İkisi de altın dolu idi.. çocuklar torbaları sevine sevine aldılar. «Şimdi hem istediğimiz Bibi bir ev yaptırabilir, hem de mektebe gidebiliriz. diyorlardı. andalı bilgiler : Ezüp kimdir ? Size bu sahifede arasıra Ezübun hikâ - yelerinden bazılarını yazıyoruz. Bir kısmi« m da belki kendiniz başka yerlerde oku - muşsunuzdur. Biz çocukken kıraat kitapla» zımızda onun bikâyeleri yazılıydı. Anne- lerinizin, babalarınızın söylediği hikâye - Jer arasında onun olanları da pek çoktur. Ezüp yaşadığı zamanlarda daha tarih yazılmağa başlanmamıştı. Onun için ona dair bildiklerimiz pek azdır. İsadan 550 se- ne evvel yaşamıştır. Frikyada doğmuştur. Bir Yunanlıdır. ( Frikyanın — neresi — olduğunu - bil- miyorsanız, tarih veya coğrafya hocanıza sorunuz). Uzun seneler Atinada yaşamış- tır. Ksentüs isminde zengin bir adamın kö- Kaentüs çarşıdan at alır gibi Ezübü satın alıp, eve getirdiği zaman karısı hiç beğenmemiş. Çünkü Ezübün acayip bir kı- yafeti varmış. Vöücudu filân da tuhaf, ko- mik gibi bir şeymiş. Fakat Ezüp hikâyeler söylemeğe başlayınca kadının pek hoşuna gitmiş.. Ezüp doğrudan doğruya konuş - mazmış. Mesolâ: Birisini sevmiyor değil mi? Doğrudan doğruya sevmiyorum de - mezmiş, bir hikâye ile anlatırmış. Herkes bunun konuşmasını çok sevdiği için ötede beride nutuklar da verirmiş. Herkesi gü ürmüş. Bu söylediği hikâyeler ve nu- tuklar tâ zamanımıza kadar gelmiştir. Ba- zıları onun dünyanın yedi akıllı adamından biri olduğunu söylerler. Pek zeki, pel kıllı adammış. Kendini herkese sevdirmiş. Bütün hikâyeleri, bütün lisanlara çev - rilmiştir. Bütün hikâyelerini bir arada ya- zan kitaplar da vardır. Belki bir gün bun- lar bizim lisanımıza da çevrilir ve siz de okursunuz., lesi Arkadaşlarınıza sorunuz. angisidir?. Cevap: Üzerine oturmak... 'Tavşan kardeş tatliya bayılırdı. Bir gün ayı kardeşin evden çıktığını görünce he men açık pencereden içeriye daldı., yiye- yapraklar ballara yapıştı. Tavşan kardeş: kalktığı zaman tanınmıyacak, korkunç bir; kıyafete girmişti. Temizlenmenin çaresi öl- cek bir şeyler aramağa başladı.. Raflar -| madığını görünce evinin yolunu tuttu. dan birinin üstünde bir tabak gördü. Tav- şan kardeş hemen tırmandı.. Tabağın balla dolu olduğunu görünce hermen yemeğe baş- ladı.. Fakat öyle aç gözlü idi ki hepsini birden yemeğe uğraşiyordu. Bir taraftan da ayı kardeş gelip onu yakalıyacak diye korkuyardu. Acele acele yutmağa çalışırken tabağı başından aşağı devirdi. Bütün tüyleri, her tarahı bal içinde kakdi. Ne yapacağını şa - gardı. Kaçıp gitse yolda herkes ona güle - cekti. Belki de Üstüne böcekler üşüşecek- ler ve onu yiyip bitireceklerdi. Kaçmasa, kalsa, ayı kardeş nereda ise gelecekti. Ba- lın yendiğini görünce kim bilir ona neler yapacaktı. Bir çare bulayım diye etrafına mirken ayı Kardeşin yavaş yavaş gel diğini gördü., Korku içinde kendini pencereden dışarı fırlattı.. Çok şükür ayı kardeşe yakalan - madı, Yerde bir sürü kuru yapraklar var- dı. aŞunların ârasında yuvarlanayım. Bel- ki bu bal temizlenir» diye düşündü. Yu - varlanmağa başladı. Yuvarlandıkça kuru Yolda ihtiyar bir kadına rastladı. Bu « nu görünce kadımın ödü patladı. Tersyüz döndü, koşmağa başladı.. Koca kadını kare kutmak tavşanın pek hoşuna gitti. Saat » letce kendini gülmekten alamadı.. Fakat biraz daha yürüdükten sonra işler değişti. Karşıdan kurt kardeşle tilki kardeş gö - ründü.. Tavganı nasıl — yakalıyacaklarınış onu nasıl pişirip yiyeceklerini konuşuyor - lardı. Tavşan korkudan bitti. Saklanacak bir köşe arayım derken aklına bir şey gel di.. akoskocaman kadını korkuttuktan sox ra tilki ile kutdu korkutamaz miyım san- ki?» diye düşündü.. Ve tam kurtla —ülki yaklaştıkları sırada yolun üstüne fırladı, Tabit tilki ile kurt bu acayip kıyafetli şe « yin tavşan olduğunu anlıyamadılar. Ödleri patladı.. kuyruklarını bacaklarının aramına tıkıştırarak var kuvvetlerile kaçmağa baş « hadılar. Tilki ile kurdun kaçışı tavşan kardeşin pek haşuma gitti. Yerlere çömeldi. Saatler. €e, yanları ağrıncıya kadar — güldü.. güle güle güç hal ile evinin kapısını buldu. ı BU HAFTANIN BiLMECESİ I Tayyarecilerin nerede olduğunu misiniz ? bulabilir Bir gün Aynur kır « 7 larda — dolaşırken bir | tayyareye rastlar. Kır- mızı — konatlarile bu tayyare Aynurun pek hoşuna gider. «Şura * da kenarda durayım da havalanırken göre- yim bari» dedi. Fakat belki bir çeyrek bekledi. — Tayyarede hiç bir hareket görme- di. Pilotu bile meydan da yoktu.. «Galiba bu tayyare bugün hava - Tanmıyacako — diyerek gitmeğe hazırlanırken bir takım sesler duy- du.. Şöyle dikkatlice bir baktı.. Pilot do - kuz kişi ile beraber geliyordu. Onlar da tayyareye bineceklerdi.. Onlardan biri ol- mağı Aynur ne kadar isterdi.. Çünkü da- ha hiç tayyareye binmemişti.. Orta mek - tebi bitirmeğe dört göz atıyordu. Bitirince hemen Türk hava kuşuna yazılacaktı.. Fa- saat kat yazık ki henüz ilk mektepte idi. Tay « yareye binecek olan bu dokuz talihli a « damla pilotu görmek isterseniz, resmi her tarafa çevirin. Dikkatlice bakın.. Bulunca yerlerine işaret edin.. Resmi kesip bir zar« fın içine koyun. İsminizi, adresinizi yazın Bize yollayın.. Biz de size güzel güzel hos diyeler yollıyacağız. Geçen Bilmecemizde Kazananlar 28 haziran ta « Yihli bilmecemiz « de birinci — ikra « miyemiz — olan bir mücessem — hen « dese geklini — İst. Erkek Lisesi 2/C « den Osman — Mest- ci kazanmıştır. Talihli — okuyu- cumuzla — İstan « bulda bulunan di « ğer — kazananların pazartesi ve perşen- be günleri öğleden sonra — hediyelerini bizzat idarehane - mizden almaları lâzımdır. Taşra okurları- mızın hediyeleri posta ile göndenllir. OYUNCAK İst, Gelenbevi orta okulundan 1/A dan 352 K. Türnsoğlu, Diyaribekir asliye ceza hâkimi Sadık Şimşek kızı Sabiha, Taksim Talimhane Şehid Mühtar cad. Şirin apart. Erol Işın, Ankara Cebeci Erdem sökak No. 6 Müjgân, Geçenki — bilmecemizde bir mektep çantan — ka> zanen Kırıltoprak altıncı ilkmektep — talebesinden 235 Neclü DOLMA KALEM Pangaltı 54 Nimet Ostar, İst. 44 üncü ilkmektep 425 Hüseyin Demirel, lst. Şeh- remini Mimar- Acem 2/1 numarada H, Şen. S LOSYON İst. 43 üncü jikmektep 52 Ömer Faruk, Vefa Lisesinden 245 Tarık Esman, Beyoğ- hu İstiklâl cad. No. 159 da Esin. MUHTIRA DEFTERİ İzmit Sırnpaşa yokuşu Yeni Hamami karşısi 2 numarada Bekir Erden, Beyazıt Vidinli Tevfik paşa caddesi 34 Ayten Öze toprak, Bandırma Habibullah Hamarat Zas hireci oğlu Muharrem, Kütahya - Balıkesir yolu üzerinde Nusret istasyonu şefi oğla Nâtık, Alpullu şeker fabrikasında İsmail kızı Şehper, İst. Kız Muallim mektebinden A O 32 İrfan. (Arkası var) Ne Yapsınlar ? lemet ile Envere annesi o gün yirmi-be- şer kuruş verdi.. Doğru soluğu pastacı dük- kânında aldılar.. ikişer tane pasta birer-da dondurma yediler.. Ellerinde beşer ku « ruşları kaldı.. Adada oldukları için önle » rinden eşeklere binmiş çocuklar geçlikçe İsmet ile Enverin içi gidiyordu.. Fakat bef kuruşla dünyada eşeğe bindirmezlerdi., Ot kuruş İâzımdı.. Derken İsmetin aklına bü #ey geldi... Enver gel.. İkimizin beş ku « ruşunu bir araya koyalım.. on kuruş olur.. eşekçiye de ikiziz. deriz. Bizden bir kişi imişiz gibi o zaman on kuruş alır.