Dünyanın en zengin ve en güzel kadını Amerikada öldürüldü '« Kadın bir meceraperesttı, eski Amerika yerlilerinin hazinesini ele geçirmişti, onun ölümü bu hazine de ortadan kayboldu Riyo dö Janeyro Cenubi Amerikanın Parisidir. Rio deJaneiro'nun geceleri çok güzel dir. Parlak yıldızlarla zifiri karenlık gök, | biç bir yerde bu kadar muhteşem bir tezad halinde görünmez. İşte bu güzel gecelerin birinde muhte- gem Kopakabana otelinin pervane gibi durmadan dönen kapısının önünde kapa- h bir Linkoln atomobili duruyor. Kapıcı kasketini koltuğunun altına alarak âni bir hareketle, otornobilin kapısını açıyor. Ve elini içerdeki kadına uzatıyor. Beyaz zemin üzerine siyah çizgili ke- ten bir elbise giyen şoför hürmetle ayakta bekliyor. Ve bütün bu merasimden sonra da otomobilden bir kadın iniyor, Kapıdan çıkarken yavaşça — boynunu büküyor. Sonra asfaltın üzerinde dimdik duruyor, renard kürkünün altından beyaz müdevver omuzları, gecenin yarı karanlı- gonda yıldızlar kadar parlıyor, sarı saçları, karmızı in'ikâslarla sanki başının üzerinden Aşk ve ihtiras alevleri yükseltiyor. Arkasından da smokinli bir erkek ara- badan iniyor, kadım ona tebessüm> ken: — Ne güzel gece yarabbi diyor. Sesi kısık fakat tatlı, bacaklarına ayrı bir güzellik veren yüksek topuklu iskarpin- lerinin üzerinde sekerek otele doğru — gi- derken, birdenbire sekiz kurşun — patlıyor. Sekiz el tabanca atılıyor, Dünyanın en güzel kadınının — beyaz renard kürkü yer yer kızarıyor, yere düşü- yor, açılan eteklerinin altında artık gizle- eder- memeyen bacakları ispazmoza tutulmuş gi- bi titriyor, kollar yanına düşüyor. Derhal içeriye gölürülüyor, sartı alev gibi saçları, parlak mermer merdivenlerin — üzerindi kızıl izler çiziyor — Ölüyorum, fakat esrarımı da bera- ber götürüyorum. Kadının son sözleri bunlar oluyor. ... İncas'ları şüphesiz biliyorsunuz. Kris- tof Kolamp Amerikayı keşfetmek için bu pâyelken Okyanusları aştığı sıralarda, oü- lar, Cenubi Amerikada ve bilhassa bugün- kü Peru'da oturuyorlardı. o zamana göre yüksek olan medeniyetleri sayesinde cival memleketleri, tahakkümleri altına —almış- lar, kendi Hisanlarını bile hâkim kılmışlar- dı. Buldukları zengin madenleri işletiyor- lar, biriktirdikleri paralarla kıymetli taşla- m değiştirerek hazinelerini zenginleştiriyor. Jardı. Ölen kadın Emilin Kayasso da İncas Bu gençler Neye Evlenemiyorlar? Dün iki gençten mektup aldım. Çalı- gayorlar, işleri fena değil. Evelenmek is- tiyorlar, fakat bu iş için masraf yapma- a tahammülleri yok. Kazandıkları an- cak hayatlarını temine kâfi geliyor, evle- nirse para biriktirebileceklerini umu - yorlar. «Ne yapalım?» diye bana soru- yorlar. Bu gençler niçin evlenemiyorlar? Kendi rivayetlerine göre paraları kâfi gelmiyor, bekâr kaldıkları müddetçe para biriktirebileceklerini de ummuyor- lar. Halbuki aldanıyorlar. Çünkü bekâr- hkta para biriktiremiyen adam evlilikte hiç biriktiremez. Evliliğin öyle masraf. harı vardır ki bekârlığı aratır. İnsan bi- riktirmek için evlenmez. Evlenmek için para isteyen — aileler vardır, istemiyen aileler vardır. Şimdi kızlar koca bulmak için ince eleyip sık dokumuyorlar, Siz de yüksekten atmaz, eşinizi ararsanız hor halde evlenmekte “CÖNÜL İŞLERİ güçlük çekmezsiniz, ların hazinesine sahip olan, daha doğrusu © kasineyi çalan kadındı. Acaba niçla öl-| dürüldü? Bir aşk macerası mı idi?. Bir in- | Failler| tikam mıydı? Kimse anlayamadı. bulunamadı. * Bir kaç sene evvel Peru'da eski Cusco ismindeki bir şehre karı koca — olduklarını söyleyen bir çift geliyor, Mişel Kayasso ve karısı Emilia. Bunların mazileri hak- kında kimsenin malümatı olmadığı — gibi, ne maksatla oraya geldiklerini de kimse bilmiyor. Derhal büyük bir ev tutuyorlar, kimse ile sıkı fıkı ahbap olmadan öraya yerleşi- yorlar ve bir kaç hafta beraber yaşıyor! Bir müddet sonra, Halett Bournet is- minde bir antikacı ile tanışıyorlar, Halett Bournet yalnız antikacı değil, ayni zaman- da antikaların tarihçesini, maceralarını bi- len bir adamdır. Bir akşam evin balkonunda üçü bir a- rada içerlerken, bu yeni ahbap sesini kısı. yor ve ancak üçünün işitebileceği bir şe- II ... Pangaltıda Ferhunde: Mademki henüz mekteptesiniz. Şim. ' ... «Yaşım 21. Kimsesizim. Mali vazi- yetim de iyi değildir, ufak bir aylıkla geçiniyorum. Başkasile nikâhlı akra - bamdan bir kızla sevişiyorum, ikimiz dg birleşmek istiyoruz. Ne yapalım? H.M. A, Oğlum, bu şerait dahilinde evlenile- mez. Sevmek başka, evlenmek başka şeydir. Nikâhlı bir kazı alıp ta nasıl ge- çineceksiniz? Kızı seviyorsan, berak ta onu başkası mes'ud etsin. dilik evlenmeğe teşebbüs — etmeyiniz. Yalnız bir vesile bulup sevginizi sevdi - Kiniz adama anlatabilirsiniz. Bâhusuş akraba oluşunuz size bu imkânı vermeğe de müsaittir. ... Hayraboluda K. K. K. K, Yaşınız on sekiz. Bu yaş evlenmeğe müsait değildir. Bâhusut siz de bu ar- zuyu henüz duymuyorsunuz, ohalde a- cele etmeyiniz, İşi zamana bırakınız. f TEYZE İlkmekte Kampı Kamp çok ragbet gordu. Gelecek sene müteaddit kamplar açılması daha şimdiden kararlaşmış bulunuyor ile kildet Bulundukları şehrin kanburundan, Elsesiano'dan bahsediyor. — Dünyanın en bedbaht ve en mende- bur adamını tanımalısınız çirkindir. Vik- tor Hugo'nun romanında yaşaltığı Kazi- moda tipini bunun kadar iyi temsil edebile- cek bir ikinci insan tasavvur edilemez, ona insan demek de hatadır. Kanbur bir may- munduür. Medareyn hastalıklarının hemen hepsinin ârazını gösterir. Başının etrafında mandaları bile çile- den çıkaracak kadar çok sinekler — vardır. Fakat o bu pisliğe hiç aldırmadan yaşar. Bournet, hasır iakemlesine kuruluyor, sigarasının dumanlarına dalarak — sözüne devam ediyor. — İğte bu mendebur, dünyanın en zen- gin adamıdır. Emilia da Kayasso da yerlerinden sıçrar. larken, o devam ediyor: — İncas hükümdarlarının ele geçme- yen bazinelerini buldu. Emilia, heyecanla — dikildiği koltuğa tekrar yaslanırken: — Efsanel diyor. Bournet kızıyor: — Efsane değil, hakikatten bahsediyo. rüm. Ve sonra, sarı alev saçlı Emilia ile ka- bak başlı kocasının başları birbirine soku- luyor, Bournet de kadının misk gibi koku- | sunu derin derin genzine çektikten sonra, anlatıyor. — Kanbur, şimdi, metruk olan Güneş mabedinde oturuyor. Ve sonra sesler karişıyor.... — Üç kafa duvarların müzevii den bile korkacak sekilde birbirlerine bir çok şeyler anlatı- yorlar, ve nihayet feveran eden bir volkan gibi Emilia'nın sesi yükseliyor. — Mösyö Bournet, hakikaten bu adam bu kadar fena mı, tahammül edilemiyecek derecede çirkin mi? diyor. Kocası Kayasso, istemem, e Nihayet kadın Güneş mabedine doğru yola çıkarken Kayasso ile Bournet başbaşa kalıyorlar. Kayasso başını — kaldırmaktan çekinen bir tavırla: — Boumet bana bu işi yaptırmamalıy- din diye arkadaşına çıkışmak istiyor. olmaz.... — Ya serv Ya hazineler, yumurta büyüklüğündeki zümrütler, kapı tokmağı kadar inciler, ve hele sarı sarı altınlar. Milyonlar eden.... Kayasso ötesini dinleyemiyor. — Allah sonunu iyi etsin diyor, Peki bu kanbur sahi bu kadar müstekreh bir a- dam mı? — Tarifimden beter. — Öyle ise bana niçin bu işi yaptırttın? — Ben de razı olmağa mecbur. ol dum. — Amma ona giden benim karım... Sen tabit acı duymazsın. — Nasıl duymam... Darılma Ben de senin karını seviyorum. Fakat yapayım servet.... Yemek ve uykü Bu yıl ilk dela'olarak Kızıltoprak -| günlerini kum yığınları üzerinde ©- ta bir İlkmektepler Kampı açılmıştır. İyunla, bedeni hareketlerle, — deniz Kamp için ilkönce 90 talebelik bir kad- banyosu ile geçirmekte, kendilerine ro yapılmış, fakat talebe velileri ara- muallimleri nezaret etmektedir. sında kamp pek fazla rağbet bulduğu FARER İ T < EZEŞEM T için bu kadroyu genişletmek icap et « SYA p' ampıa”“î miştir. daha umümi bir şekil — verilmesi Kızıltoprakta 49 uncu ilk mektepte|şimdiden kararlaştırılmıştır. Bu — ilk kurulan kampda talebelere büyük bir|kamptan bu kararı verecek kadar mü- itina ile bakılmaktadır. Miniminiler|him ve iyi bir netice alınmıştır. Kayassol he Emilia allı ay meydana çıkmadı. Kan- burla Güneş mabedinin yıkık duvarları a- rasında yaşıyordu. Yolcular, onu kanburun yanında, sarı saçlı başını, kıllı çökük göğ- süne dayamış olarak görmüşler.. El Desi- ano mes'utmuş, islikla 25 sene evvelki şar- kıları söylüyormuş yine cekisi- gibi — sinek ve haşarat bulutu bu çiftin üzerinde dola- giyormuş. onu da söyledi. Beni sevdiğinden bahsete ti. Ben de bunu ispat etmesini istedim. Git ti, kocasını boğdu ve benden de esrarını aldı. Mahkeme reisi Emilia'yı derhal tevkif ettirdi, fakat güzelliği yüzünden çok goeç- meden bapishane kapıları arkasına kadar açıldı ve Emilia serbest kaldı. O tarihten beri tefah içinde ve milyon- lar sarfederek yaşayan Emilin'ya esrarını bildirmesi için paralar vaadettiler. Hükü. met kadının aleyhinde dava açtı. Fakat yumurta büyüklüğündeki taşların —nerede oldukları anlaşılamadı. Emilia, — tehdit al- tında ve korku içinde bir hayat — sürüklü- yordu... Nihayet tabancalar Avenisda Cent- rale caddesinde patladı. Fakat nin esrarı gene anlaşılamadı. tih hiç bir şey söylememiş olmakla bera- ber, El Desiana hakkında şüpheleri davet edecek her türlü ifadede bulundu. Zavallı kanbur, ayağa kalktı: — Yalan söylüyor diye bağırdı. Koca- sını bizzat kendisi boğdu. Doğrudur. Ken- disini delice seviyorum ve kıskanıyorum. Yüzüme bir kere şefkatle bakması için her şeyi fedaya hazırım, bunun için cinayetler de işlerim, sizi muhterem mahkeme hey- eti, ve sizleri muhterem jüriler, hepinizin kanını içebilirim. Fakat bu vak'ada tamaâ- mile bigünahım. Emilia beni gelip te inzivagâhımda tes- hir ettiği zaman kendisinden çok kork- * Bir sabah Emilianın kocası Kayasso ya- tağında ökü bulundu. Yüzü simsiyah kesil- mişti. Boynunda ince bir sicim izi vardı. Derhal Bournet tevkif edildi. Fakat bi« raz sonra serbest birakıldı. Tahkikat ilere leyince, bu sefer de kanbur tevkif edildi, aleyhindeki deliller gayet zayıf olmasına rağmen hayli hırpalandı. Maktul Ka; yu mabedin etrafında dolaşırken görmüş- lerdi. Kanbur onu orada öldürüp evine ge- tirmiş olmalıydı. Bu da uzak bir ihtimaldi. Kadının meşru kocasile, sevgilisi olan kanbur kavga etmiş olabilirlerdi. Ve cina« yet de bundan doğabilirdi?. tum gayesini biliyordum. Benim — gibi bir Cinayetin en birinci ve mühim şahidi| adamı sevemezdi. Esrarımı çalmak istiyor- Emilia oldu, mahkemenin huzurunda, sa-|du. Bir gün döktüğü göz yaşları arasında hazine-