aa D GN G Di elf Hır_!_l_ı Yazı Çok Olduğu İçin Bugün Konamadı Milletler Cemiyeti Dün de konuşmalarına devam etti (Baştarafı 1 ci sayfada) İspanyol murahhası zecri tedbirler maddesinin takviyesini istedi. Ve si- lâhları azaltmanın bu maddeye kuv - vet vereceğini anlattı. Bundan sonra Küba ile Ekvador ve Norveç murahhasları söz söylediler. Fransa hariciye nazırı Delbos Fran- sız teklifini anlattı ve Fransanın ikti - sadi ve mali zecri tedbirler ile askeri zecri tedbirler arasında sıkı bir müna- sebet tesisi suretiyle bunların takvi - yesine taraftar olduğunu söyledi. M. Delbos bunu müteakip «Habeş - işindeki muvaffakıyetsizlik - tatbikat yüzündendir. Tatbikatı düzeltmek lâ- zım. Kararlarda çabukluk, reylerde a- çıklık göstermek, Milletler Cemiyeti- ne hayatiyet vermek ve kaybetmekte olduğu itimadı yenilemek icap ediyoru dedi. Meksika, Habeş meselesinin müza- keresine iştirak etmiyeceğini ve rey vermiyeceğini bildirdi. Nikaragua, Ce- miyetten çıktığını anlattı. Bu suretle Asamble umumi müzakerelerini bitir- di. Asamble bürosu bir karar — sureti projesi hazırlamıştır. Projede, paktın tam bir surette tatbikıma mâni olan si- yasal ahval ve şeraite rağmen, gerek paktın ve gerek toprak meselelerinin kuvvetle hallini tanımıyan 1932 tarih- K Amerika devletleri beyannamesi - Asrimız bir bakımdan propaganda asrıdır. Kulaklarımız radyoda bunu dinliyor, gözlerimiz gazete ve kitaplarda bunu okuyor. Üniversite kürsülerine varıncayakadar bütün mektep kürsüleri birer propaganda vastasıdır. Harp için, sulh için, milletler içinde veya milletler arasında propagandayı iyi bece- renler, diğer silâhları daha kuvvetli olanlara bile galip geli - yorlar. ünneneleyh buşünüm ferdi, propagasda denizlide yüzen Propagandanın bir insan gibidir. Yüzmek bilirse kendisini bu denizde boğul- maktan kurtarabilir. Bilmezse içinde boğulmağa mahkümdur. tesirinden tamamen kurtulmağa — imkân yoklur. Çünkü propaganda bir san'at haline gelmiştir, propa- gandayı propaganda olmiyandan ayırmak güçtür. Bizi bu te- sirden mümkün mertebe kurtarabilecek yegâne vasıta bilgi- miz ve aklıselimimizdir. —— “5000,, yılında insanlar Kel, kör, topal Olacaklarmış Meşhur İngi - Hiz antropoloji â- limi Sir Herbert Parker bir eser yazarak — «5000» yılındaki — insanı tasvir etmiştir. Bu esere naza - rTan insanların sa- çı olmıyacakmış, zira pis hava, saç- ların dökülmesi - nin tamamen mer'i olduğu tesbit edi-İni intaç edecekmiş. Gene insanda diş- herek: «On altı senelik tecrübe, Milletler ler olmıyacakmış. Zira dişler, çiğ et yemek için kullanılacağı yerde yumu- Bi ei dt ımdh_—kwyluipın;ılımıküzerekulhnı- mek için bu cemiyetin işlenmesinin hyormuş. Diş etleri hastalıkları da ar- genel bir tetkika tâbi tutulmasını za -| #Yormuş. ruri kılmaktadır.» Gene 5000 yılının adamı hemen he- men kör olacakmış. Zira Cenabıhak Denilmekte ve devletlerin mütalea-|bu gözleri bize kitaplara eğilelim di - larını sekreterliğe bildirmeğe ve zecri | ye değil, av takip edelim diye yarat - tedbirler komitesini de hükümetlere mış, zecri tedbirler hakkında bir hattı hare-| — Ayak parmaklarımız bugün bile hiç ket teklif etmeğe çağırmaktadır. bir işe yaramadığı için 5000 — yılında Paris, 3 (A.A.) — Leon Blum, Ce- | *Ttadan tamamiyle kalkacakmış. — nevreden dönmüştür. Fransız gazetelerinin — fikrine göre, zecri — tedbirlerin kaldırılmasına 10 Temmuzda karar verilecektir. Habe- | Almanyanın Paris sefiri, Her Hitlerden, Hülâsa insanlar, bundan üç bin se- ne sonra kel, kör, topal olacaklarmış. * Hitterin anlattığı hikâye şistanın İtalya tarafından işgali mese- duyduğu hikâyeyi çok beğenmiş olacak — desi, bu seferki toplantıda mevzuu|ki önüne gelene anlatıyormuş, Hikâye /— bahsolmiyacak, fakat bu işin de Eylül|şu: — toplantısında nihayete ermesi için lü- zumlu tertibat alınacaktır. — Amerikalılara göre İtaly Montröye niçin gelmemiş? (Baştarafı 1 ci sayfada) «Dul, çirkin ve dedikoducu bir ka- din ahbaplarından birinin evinde RASINDA ) (söz ç—_—_—.ıl HERGÜN — BİR FIKRA Bu duayı ona et! Sultan Mahmud devri - ricalinden meşhur Hâlet efendiye atfen şu fıkra- yı naklederler: Bir gün, padişah, alayla bayram na- mazına gidiyormuş. Zamanın teşrifatı mucibince, bütün ricali devlet de at ü- zerinde alayın önünde giderlermiş. Hâlet efendi de bu suretle gidiyor. ken, yolda dilencinin biri sadaka iste- mek Üzere elini ona doğru uzatarak: — Bu fakire bir sadaka ver.. Allah seni padişaha şirim göslersin! Deyince, Hâlet efendi, ketdisini sı- rada takip eden, ve son derece çirkin- kiği ile de meşhur olan sadaret kethü - | dasını işaretle: — Benim ihtiyacım yek! Sen o du- ayı, arkadan gelen efendiye et de mak- bule geçsin! Cevabını vermiş. $ * Amerikada Pijemalar aleyhinde Bir cemiyet Kanadada pije- ma giymenin a- leyhinde bir ce - miyet kurulmuş - tur. Bu cemiyet Cemahiri Mütte- hidede ve Şimali Amerikanın he - 4 men her yerinde, ; pijemanın — aley- hine şiddetli bir mücadele açmış - ispirtizma tecrübelerine gitmiş. Masaltır. Bunlar beyannamelerinde şöyle a |dönmüş, eğilmiş, kalkmış, ve nihayet bir ses duyulmuş... Kadın birdenbire heyecanlanmış : — Kocam, demiş ve sual sormağa sed çekmiştir.. Türkiye, Boğazlarda da | başlamış: — kuvvetini sağlamladığı takdirde İtalya- — man bundan hoşnut olmasını bekleme- — Nasılsın, bahtiyar mısın? — Çaok bahtiyarım, çok mes'u - - mek gerçekleşir. Fakat Türkiyenin em-|dum. — miyeti namına bu derece hayat! bir kıy- — mmeti haiz topraklar üzerinde tam hâ - — kimiyetinin iadesine karşı, İtalyanın sebep bulması da çok güçtür.» — Bütün vilâyetler hava yolu — ile Ankaraya ba lanacak (Baş'arafı 1 ci sayfada) — lanacaktır. İzmire tayyare seferlerine — 12 Temmuzda başlanacaktır. İstanbul- dan İzmire tayyareyle tam bir saat 25 Bkkikada gidilecektir. Devlet Havayolları İdaresi 3 sene içinde bütün şark, şimal ve cenup vi- — lâyetlerini hava yolu ile Ankaraya — bağlayacaktır. Üç yıllık plânı tatbika başladık. On iki yolcu, dört taksi, iki de sıhhiye tayyaresinden mürekkep bir #ivil hava filosu kuracağız. — Neredesin? — Cehennemde.. * Budalalığa kadar giden yarış merakı Broklinde bir müsamerede - tubaf - söylemektedirler: «Ey insanlar... Napolyon, Linkoln, Roosewelt, Theodore, Vaşington, ve Neron gecelik giyerlerdi. Sizler de ge- celik giyerdiniz. Sırf züppelik olsun diye pijema ile uyumağa başladınız .| Sabahtan akşama kadar çektiğiniz a- zap yelişmiyor mu? Atınız - © acaip şeyleri sırtınızdan, tabitliğe dönünü KukdE öanl Ve biz AAkkalık'bir aai zarfında yedi kilo dondurma yemek su- retile birinciliği kazanmıştır. lık olsun diye, dondurma yeme yarışı|hanede tedavi ediliyor. Fakat bir tür- tertip etmişler. Bu yarışa on iki kişi lü de iyi “"'"!’E"_'“*- Bir tavuk Heykeli dikildi rında kilmiştir. /heykelin — altın - İZA daki kaidenin ü- zerinde şu — yazı- lar vardır: «Bu köyde ta- Venedik civa- / küşad gününe nasıl yetiştirileceğini, ufak bir|cıkta durup, uzun uzun düşündük. köyün meydanı I na bronzdan bir birakmak huyundan bir türlü vazgeçemes tavuk heykeli di- | Yisimize eseflenerek, İnhisarların — tamarı Bu | *İmuş paviyonuna kendimizi attık. « | Türk ekonomisinin temellerinden biri SON POSTA. Temmuz 4 Hraa - ——— /Kesimli Makale K Propaganda B (V — Sözün Kısası K Yerli mallar sergisinde Ermel Talu & nhisarlar Müdüriyeti umumiyesi, yet« li mallar sergisinde — açlığı paviyonu göstermek için gazetecileri davet etmek ne« zaketinde bulunmuş. Başkalarının —aklına gelmeyen bu cemileyi kabul ederek, evves lisi akşam, kalktık, gittik. Kalasını sermaye ederek işleyen insan« lar bu gibi davetlere daima pek - teşnğı dirler. Hattâ, giderken tramvayda — tastladia ğım muharrir Nazmi Acara boş bulunup da: — Nereye, böyle? Diye sorunca: — Nereye olacak? *Palâs pürei rindi beduş, kâse bekef, ö «Zekâtı mey — verilir — bir diyâredekğ Bideriz!» Cevabını verdi. Birlikte Taksim bahçesinin — önünde tramvaydan indik. Kapıda, iş paraya tas allük edince her yere hâzır ve nâzır olan belediye — namı diğer Uray — karşımış za çıktı; bizden duhuliye istedi. - Dayetli olduğumuzu — zar, zor anlatarak bu cüz'i fakat sinirlendirici haracı ödemeden içe, riye girebildik. Ortalıkla huümmalı bir faaliyet gözç çarpıyordu. Her biri henüz — birer taslak balinde olan muhtelif paviyonların ertes| Orat Ve nihayet, her işi böyle son dakikaya Burası cidden zarif ve cazip — olmuz, o lan nefis tütünlerimizin her cinsini burada, çok güzel teşhir edilmiş olarak bulabilir: Ki İnhisarın gittikçe tekâmül eden şarapı vuk gibi ehli hay- |ları, memleket meyvalarından yapılmış lW vanlar yoktu. Yumurtalarımızı Yu -| körleri de burada teşhir edilmektedir. Birler yüzünden kendi işimizi kendi Sanı likör. . ve kanyak g, aklıt hissini verdiği için resmi bir müesi miz görmeğe mecbur olunca, mem -| *eseye bence yakışmıyan manâsız isimley lekette tavukçuluk inkişaf etti. Zecrt| 1* olmasa İnhisar mamulâtımızın mükem, tedbirlere müteşekkiriz.» * Rokfellerin oğlu Rokfellerin oğlu deyip geçmemeli, O da ellisini geçkin bir adamdır. Ver- say sarayının tamiri için Fransa hü - kümetine 35 milyon frank teberrü et- miştir, Babasının milyarlarr da kendisinin- dir. İşlere o bakar, Küçük Rokfeller, tiyatroya gidece- ği zaman evvelden bilet aldırmaz. Halk ile beraber sıraya girer ve talihi ne- reye isabet ederse o koltuğu alır. Rok- fellerin evinde Fransızca konuşulur ve sofrasında sudan başka meşrubat yok- tur. Amerikada Rokfeller meydanında 70 katlı bir binada oturur. Kendi ika- metgâhı 65 inci kattadır. Ve evine, herkesin bindiği asansörle inip çıkar. * Çingeneler hıristiyan oluyor Çingeneler ilk lise mezüunlarını ver- mişlerdir. Bu zatın ismi Antoine Dani- eldir. Çekoslovakyada bakaloryasını vermiştir. Antoine İncili çingeneceye ıkuıunlı.r. öyle zannederim ki, hepsi hıristiyan olacaklardır! demiştir. ——— —— Ankaradan yazılıyor: Ankara Vilâyet konağında daire kapıları üzerinde görülen bazı levhalar: Nüfus Kalemi, Nüfus Müdüriyei, Ziraat Müdürlüğü. Bunların yanında: Kültür Direktörlüğü, İlk Öğretmen Espektörlüğü, Baş Sek- reter, İşyarlar, Kültür Yardirektörlüğü. İSTER İNAN İSTER Bir kat yukarda: İNANMA! Encümen Vilâyet Kalemi, Fen Heyeti, İ. dare Heyeti Kalemi, Tahakkuk Kalemi Ayni bina içinde ayni hükümet dairelerinin kullandıkları isimler birbirini tutmuyor. Ayni dairede Müdürlük, Müdüriyet, Direktörlük gibi üç muhtelif isim insanı şaşırlıyor. İSTER İNAN İSTER İNANMA! meliyetine hiç bir diyeceğimiz kalmıyacak, İdarenin güzide memurları bizleri ga« yet 'iyi ağırladılar. «Çaşaı helöklıri nazex riyesine uyarak, gerek hemen oracıkta, gözlerimizin önünde imal edilen sigaraları dan ve gerek muhtelif içkilerden hafif ter: tip çimenlendik.. Bir aralık, içimizden biri ortaya bir su« a attı: — Yahul Afyon inhisan da size bağlı değil midir? Mahmut Yesari cevap verdi; — Ne 6? İçtiklerin sarmadı Dalgada mı istiyorsun? Hepimiz gülüştük. Yine bir arkadaş, Yenice sigarasından haşlanmadığını söyleyince, — bu sefer de Nazmi Acar atıldı: — Yokl dedi.. Meşliur meseldir, bil. mez misin? Erbabının indinde iki şey makbuldür: «Şarabın eskisi ile dühanın Yenicesi!e Nazminin bu sözü İnhisar — erkânının boşlarına gitti. Zira, anladığımıza göre, evlâtlarının arasında ayrı seçi yapan bazı babalar gibi, İnhisar da «Yenice» sini öte. kilerden fazla seviyor. Fakat, bütün wrar- larına rağmen bize bir tane olsun içiremc. diler. Bu inadımızın sebebini, — hepimizin namına Burunsuz Tevfik izah etti: — Öksürtür! dedi. Gazeteciler, Serkl- doryan'dan yukansına alışık değillerdir! Böylece, samimi bir hava içerisinde bir gakbağ Blum Almanca ve İngilizceye çalışıyor Fransız başvekili Blumun fransız - casına hiç söz söylenmez. Çok vazih ve güzel konuşur. Bu sefer başvekil olup ta beynelmilel temaslara girince lisede öğrendiği Almanca ve İngilizce- yi unutmuş olduğunun farkına var - mış ve Cenevreden Parise döner dön- mez takrar bu İisanları öğrenmeğe ka- rar vermiştir.