Sayfa Yazan : Orhan Selim KAN KONUŞMAZ! Son Postanın Edebi Tefrikası: 29 AHMED . NURİ . GÜLİZAR yordu ama ilk defa görüyordu. — Nuri usta gündüzleri Ahmedle, ge- Ah"“d Nuri ustaya baktı. Bir med- “celeri Gülizarla meşgul. Kahveye çık - |"*&Senin kurşununu çalarken yakalan- — miyor. Gülizara heceliye heceliye oku- | ”'? bir çocuk gibi şaşaladı. Korktu. Çi- öğretti. Genç kadınla hâlâ sizli biz- | 'abın yakasını bıraktı. Başı öne eğik, Konuşuyorlar ve ustanın anası oğlu- iki yana ıı!hnı sallana dükkânın ka- AÇA n "İranlık bir köşesine çekildi. masına kızıyor. Ç"“_k hâlâ ağlıyor. Ahmed «içkiyi bırakacağım — diyen |a Nuri; : — dört defa'söz verdi. Fakat içiyor. Ve| — Haydi oğlum, dedi; git “şurda N dla 'ne onu sarbaş yakalasa: çeşmede yüzünü gözünü yıkâ. Al şu B Bur b Be Bi öt ETURyal beş kuruşu dav. Bugün iş yok zaten. Do ü gösleriyorda, işte 'tam şu - laş, gez, na bileyim, ne yaparsan yap.. Ürük bariati gekerek Borka kak € ka sordu: — Yarın geleyim mi? Ustal — Tabü gel! Ananın ellerinden ö - perim, Haydi çocuğum. D Usta ona terzi Alekonun yanında a M U Kh'ınnl M_ w" İ- fn'?, z S A Usta Ahmetten tarafa bakmaksızın BZ Bak Ahmetçiğim. diyordu, Kâ-|ite başladı. —muran yok mu? Onun da başından ıe—'ı Ertesi sabah dükkâna geldiği vakit * nin gibi bir felâket geçmiş. Ama... 'k,m“" kapalıydı ve çırak Memed e- Nuri ustanın bu cesaret verici söz- | *İkte oturuyordu. “derini Ahmed sonuna kadar dinler; Usta sordu; — Kâmuranın azmi, sebatı, kat'iyyen ra-| — Niye kepenkleri açıp girmedin. “ki içmediği hakkmda anlatılar hikâye- | (Yoksa korkuyor musun demeğe dili “leri başı öne eğik dinler gibi görünür, varmmadı). “sonra günden güne kanlanmakta olan| — Kepenklerin kol demiri anahtarı ' gözlerini ustanın yüzüne dikerek so - bende değil, Ahmed ustada. Her sa - <rardı: k bah o odadan iner açardı. Bu sabah — Bitti mi Nuriciğim. |geldiğimde kepenkleri kapalı buldum. L Birti. |Ahmed ustanın odasına çıktım. Çal - — İyi ama Nuriciğim, Kâmuran 'düm, çaldım kapısını açmadı. Ses bile kolsuz değil, topal. Keşkem benim | Yermedi. $ ;.î:hm bacağım olsaydı da seksenini| Usta dükkânın arka tarafındaki mer- > kesselerdi de sazğ kolumu kopar - | divenleri dörder dörder tırmandı ve o- î masalardı. da kapısına vurmağa başladı, »Gülmeğe başlar ve her seferinde,| — Ahmedi Ahmedi enik sarhoş sükutuna gömülmeden Cevab yok. ü Önce, şu sözleri tekrarlardı: Usta sapsarı. Kapıyi - tekmeliyor. — Z. İnsam dediğin nedir Nuriciğim? Kapı açılmadı. — Kolt.. Kol gitti insan bitti. —AN ustaya koğ! Eğe filân gibi bir | — Kolu giden Ahmed günden güne bi-|$©Y getir. Memed bir eğe getirdi. r*-;*-dyııdıı. Mum yandıkça nasıl erir ve bu b Ki Usta, eğenin tahta sapını çekti aldı veriyişin önüne mumu — söndürmeden — geçilemezse Nuri usta da Ahmedin bu yuvarlanıştan ancak ölümle kurtula - Bileceğini anlıyordu. — Gün oluyordu ki Ahmed tezgâhin| Oda boştu. Yatak - bozulmamıştı. iraz ötesinde saatlerce, uykulu, sar- Tek küçük pencere kapalıydı. Yatağın hoş, gözleri tavanın aynasma dikili kı-|yant başında boş rakı şişesi duruyor - n dururdu. Böyle zaman- ğ İarında usta ona baka baka, onu düşü- | ne düşüne şöyle bir neticeye ulaşmış- Ustayla Memed aşağı indiler. Yor- gancı Selim kepenklerin kol demirini kaldırmış yere — bırakıyordu. — Ustayı Ahmed sarhoşsa, Ahmed tembelse, görünce haykırdı: ned yılmışsa kabahat onun değil-| — Ne oldun böyle be Nuri usta? n Her koyunun kendi bacağından | Senin Ahmed demin geldi bana. Yüz a 1 söyledikleri bu dünyada| göz sapsarı. Hani dokunsan ağlıya - hımedin bir tarafa asılmak için ba -'cak. «Al şu anahtarı, dedi. Kepenkleri yok, Her koyun bir çengele asılılaç. Memed gelmiştir, beklemesin so - rurken © yerde yuvarlanıyor. Ama kakta, Sonra şu mektubu da Nuri us - 4 onu bu bale getirdi? Kendisi mi)lluyı ver». Sordum, soruşturdum. Ne Hayır! Kirm? Ve onu bu hale getiren| var, ne oluyor, dedim. Sen nereye gi- şimdi nerdedir? Niçin gelip Ahmedi diyorsun? dedim. Ustayla kavga mı et- kurtarmıyor? tiniz? dedim. Tınmadı, Sallana sallana “Ustanın kafası burada " durüyordu. | bastı gitti. İşte mektub. #kim?» e cevab bulamıyordu. İtti-| Nuri usta mektubu aldı. Zarfın üs: tçılar, İtilâfçılar mı? Belki.. Amaltünde «Nuri ustaya mahsustur» diye € da suyun Üüstünde göründükleri | yazılı. için ilk göze batan kuvvettiler. Suyun| — Usta zarfı yırtıp mektubu okumağa ? da ne vardı? Bu suyun üstünde | başladı. ri hareket ettiren, birbirle -| — Muhterem Nuri usta, le dövüştüren bir şeylerin olması lâ-| — Bana ettiğiniz | Höülüere bi ) Mektub sol elle yazıldığı için çok güç okunuyordu. Yorgancı Selim sordu: — Ne yazıyor be usta? — Hiç! Gidiyorum, diyar. — Peki ama ne diye gidiyormuş be usta? geldi. Gece evde defterlerini mış, kazancının günden güne e- Dli_kıllnâın içeri girdiği vakit ken - karşılıyan çırak Memedin 'çığ - Öi ; SON POSTA Bisikletçilerimin muvaffakiyeti Ankara, 28 (AA.) — Olimpiyat hazırlıkları olmak üzere Ankara'da kurulan bisiklet kam- pinın çevvelce ilân edilen 140 kilometrelik de- neme koşusu bugün her zamanki yol üze- rinde ve 100 kilometre olarak yapılmıştır. Yarış, sporcu vekilimiz All! Rana Tarhan, bisiklet Yederasyonu başkanı Hüsnü Nüall, Ankara bölgesi ikinci başkanı Halll ve kala- balık bir meraklı kitlesi huzuriyle yapılmış- ir. Yarışa, 7 Haziranda müessif kaza neticesi kolu kırılan Eyyüb hariç olmak üzere kamp- ta bulunanlarla Bürsadan Bekir ve Denizli- den Hanltd iştirâk ctmişlerdir. Bugzünkü yırışın diğer koşulara- nazaran ayrı btr hususiyeti vardı: İki aydanberi mun. azam bir disiplin altında çalışan bisikletçi- lerimizin yüz kilometre mesafe üzerinde bi- ve verecekleri kat'i neticeyi ve milli takımı- mızın hangi koşuculardan teşkil edileceğini tayin etmekti. Pransız ekibinin «Monlerye veledtomunda son yaptığı deneme koşusunda elde ettiği re- kor 2 sant 39 dakikn 40 saniye, biz ise T ha- ziran koşusunda müessif kazaya rağmen 2 sant & Idakika 19 saniye gibi bir rekor yapa- bilmiştik. Sıkı bir koşudai! sönra, kanıp ekibi tek bir adam gibi yarışı 2 saat 38 dakikba 24 saniyede bitirerek, Fransızların en son elde ettikleri dereceden bir dakika 15 saniye noksaniyle çok parlak bir derece elde etmişlerdir. Bistkletçilerimizi bü muvatfakiyetlerinden tebrik eder, kendilerine Berlin olim -< ada muvaffakiyetle temonnl ederiz, Bu Akşamki Program İSTANBUL 18: Kavaleri Rustikana (plâk), 19: Ha- berler, 19,15: Muhtelif plâklar, 20: Halk musikisi, 20,30: Stüdyo — orkestraları, 21,30: Son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu ajansının gazetelere müuhsus havadis servisi verile- cektir. ANKARA 12,30: Plâk yayımı ve ajans haberleri, 19,30: Çocuklara öğütler, 19,50: Oda mu- sikisi (plâk), 20,30: Ajana hbaherleri, 20,40: -Hafif müzik. BÜKREŞ 18,15: Orkeatra, 19: Haberler, 19,15: Konserin devamı, 20.20: Rumen halk şar- kıları, 21: Radyo orkestrası, 22,05: Şar- kılar, 22,45: Koro ile balâlâyka orkestrası, 23,20: Konserin nakli. BUDAPEŞTE 20: Cazbant, 21: Konuşmalar, 21,30: Plâk, 22,30: Haberler, 23: Spor reportajı (yüzme). MOSKOVA 18,30: Piyano könseri, 19,15t Operet piyesini nakil, 22: Yabancı dillerle meşri « yark PRAG 18: Parktan nakil, 18,35: Yaz ekeçi, 19,05: Konser nakli, 20,05: Hafif musi- ki, 21,50: Prag radyo orkestrası (Oşvald Kabasta'nın idaresinde Brukner senfoni - si), 24: Dans müsikisi. BELGRAT 20,30: Milli meşriyat, 20,50: Müuhtelif operetlerden parçalar, 22: Sokol teşkilâtı tarafından konser. i Neşriyat Yeni Adam — Bu haftalık fikir, san'at ve edebiyat mecmuasının 130 üncü sayısı yine bir çok değerli tmzaların yazılarile çıkmış - tır. Cild ve zühreviye Hastalıkları mütehassısı Dr. iPRUT Beyoğlu, Rus K sırasında Posta sokağı köşesinde Meymezet apartımanı. Teleloa : 13358 Dr. A.KATİEL (. KUTİLEL) ; Haziran 29 ARTIK YAZABİLİRİM! — Toka, Kokana! Yazan: Ermel Talu ( Ercilmend Ekrem ) Beylerbeyi Sarayı Adbülâziz, wwmı—duı.hmh—u de tine icabetle, İstanbuldan kalkıp Marsilya yolu ile Parise gitmişti. Mniyetinde veliaht Marad ve şehzada Beylerbeyi sarayının tahsisini münasip gör- dü. İki hafta içerisinde, banker Baltacının sAbdülhamit efendilerden başka — hariciye | madamı'nın nezareti altında, saray baştan nazırı Fuat paşa ve teşrifatı umumiye na- | aşağı yeniden döşendi. İmparatoriçenin zarı, 6Mahşer Midillisir Kâmil Bey de var- di Üst tarafı derme kimselerdea ibaret maiyeti seniyeyi idare eden Fuat pa« şa idi. Keçeci zade İzzet mollanın — oğlu olan bu değerli devlet adamı Fransızcayı bir Fransız, Fransızında Parislisi kadar bilir ve lisanı bütün incelikleriyle, ve kolaylık» la kullanırdı. çatma Carp âdabına da hakkiyle vükıf bulun- duğu için, hilkaten kaba ve bazan pek pa- da potlar kırmasına da © mani bir vazife hududundan öteye geçmiyordu. Abdülâziz, Pariste günlerce gezdi, toz- du. Tuileries sarayında Compiegnes. şato- sunda, Vermailles'de, Osmanlı imparatour- nun gerefine, Fransa imparatoru tarafından mutantan ziyafetler, eğlenceler, resmi ka. büller, balolar tertip edilmişti. hü, takkeci kalıbı gibi çıplak ensenin üzerine yıkılmış kova biçimindeki — mahut fesi, maşlah genişliğindeki alaturka setri. si, şalvar kadar bol pantalonu ve değirmi suratını çerçeveleyen çember sakalı ile Ab- dülâziz, Paris sosyetesine bir garibe - gibi teşhir edildi. Bilhasaa kadınlar, sultanı — görebilelim diye kendilerini bu toplantılara, törenlere davet ettirebilmek için her çareye baş vu- ruyorlardı. Abdülüziz, yarı bellerine kadar dekol. te tuvaletler — içerisinde — göz kamaştıran |Fransız güzellerine kargı lükayd' kalamadı. |Hele, kanı sıcak bir İspanyol dilberi olun imparatoriçe Öjeni - Eugenie'nin ince gü- |zelliği, kendi sarayımı dolduran çerkes ve Cüreü kadınlarınkinden bambaşka bir şey olmak itibariyle, onu âdeta teahir eyledi. Onun içindir ki, avdet zamanı gelince, imparatoriçeyi, ertesi yaz İstanbulu — da- vet etti. Abdülâzziz bu daveti yaparken, imparatoru unutmuştu, Fuat paşa, ona bi zülulünü ihtar edince, — © keçi sakallı mendeburu da sen ça- ğarl. cevabını verdi. Fuat paşa, yine bir çaresini bulup bu daveti padişah namına imparatora arzet- ti. Fakat bu sefer imparator: — Tabiü, padişahınızın ziyaretini iade etmek en büyük arzumdur. Bunun için ilk fırsattan istilade edeceğimi efendinize ur- zediniz. Ancak, arzu ettikleri gibi ben ö- nümüzdeki yıl bu hoş vazifeyi ifa edemez- Sem, imparatoriçe herhalde benim yerime İstanbula gidecektir. dedi. Bu müjdeden de Abdülâziz çok mem- nun oldu; ve içinden, allah bilir, impara- toriçenin yalmız gelmesine ne kadar dualar etti. * Gel zaman, git zaman: Aradan bir se- ne geçti. Günün birinde Fransa büyük ekçi si mabeyna giderek, haşmetlâ Fransa im- paratoriçesi hazretlerinin bir aya — kadar, zatı şâhaneye iadei ziyaret maksadile İse tanbula geleceğini tesmen bildirdi. Abdülâziz, önceden, Öjeni'nin Dolma bahçede misafir edilmesini istedi. Yukarı katta, pembe somakiden bir de hamamı bulunan, denize nâzır dairenin hazırlanma- sihi emretti. tavatsız olân Abdülâzizin teşrifat hususun- | oluyordu. | *firiyle beraber karada, denizde gezinli- Böylece, Kâmil Beyin teşrifatçılığı resmi|İer yaptı. Levend çiftliğinde geçit — resmi, İ yatak odasına, bir Garp kadınmımın twvaleti için lâzım gelen bütün tertibat — alındı. Mutfak alafranzalaştırıldı. — Beylerbeyine, hazinci hümayundan altın çatal - kaşıklar, çini tabak takımları, has ahıtdan yaldızlı koçu'lar, sırma haşalı atlar, köşklü ve kuş- Ta hünkâr kayıkları gönderildi. İmparatoriçenin mersayi — Derstadete çıkageldiği gün, her şey tamamdı. Hariciye bir kabul programı — hazırla- mışti. Bü programa uygün olarak, — resmi ziyafttler birbirini takip etti. Padişab, mi- Kâğıthanede pehlivan güreşleri icra edildi. Lâkin, bir haftalık program tükenmiş- ti. Öjeni de İstanbuldan ve hele Boğaziçin- den fevkalâda hoşlanmış, ayrılamıyordu. İkametini temdit edeceğini — bildirdi. Abdülüâziz de bunu memnunen kabul etti. Sık sık Beylerbeyi sarayına gidiyor ver «Bu âhu misali kâfirenin temaşayı Hkasile çeşmanını hayrelendiriyordu!. » Kadının İstanbulda mütenekkiren kal- mak arzusuna rağmen, ÖOsmanlı — padişahı, kendişini lâyıkiyle izaz ve iktam etmiş ol- mak için yakasını bırakmıyordu. Derken, vükelâsına irade etti: (Arkası var) Bir Doktorun Günlük Notlarından Yaz sporları Deniz banyoları Denize girmek için bazı şartlar var - dir. Denize girmek için şahsın kendi sıhha- tine fazla itimat göstermesi bazı za « rar getirebilir. Onun için; — Evvelâ bir hekime muayene olmak içap eder. Hekim muayenosinde denize girecek şaham, | — Tansiyonuna bakar. Düşük tan - siyonda deniz banyosu tehlikelidir, sen- kop gelebilir. 2 — Yüksek tansiyonu varsa girme - mesini tenbih eder. 3 — Zatülcenp (yeni) geçirmiş ve ci- Pazartesi 7 — Sık sık bademcik iltihabı geçiren- lere bademcikleri büyük olanlara da denizin serin zamanlarında girmeme - sini tenbih eder. 8 — Denizden çıkmca biraz hareket ve güneş banyosu, sonza da kuvvetli bir. kahvaltı ve yahut yemek yemesini lav- siye edecektir. Yann da: Denizde kayık sporu ve sinirlere kü - rek çekmenin tesirlerini yazacağım. (*) Bu notlari kesip seklayınız, ya: hut bir albüme yapıştımp kolleksiyon yapınız. Sıkımtı zamanımızda bu notlar