$ 26 Haziran SON POSTA Londra zabıtasına karşı 6 muharrir: 6 olisin ziyaret İngilterenin en tanınmış altı zabıta romancısı Anthony Berk- ley, Freeman Vills Crofts, Fat- her Ronald Knox, Drothy - Sa- yers, Russell Thorndike kahra- mt ıyor ve katillerin keşfini İnı’ı'l":n’;'in en maruf zabıta müfettişi «George Cornishv e Bırakıyorlar. Bunlardan beşinin eserlerini okudunuz. Polis mü- Fettişi de Fikrini anlattı. Şimdi altıncı muharrir Anthony Berk- ley'in everi başlamıştır. Ba eser bitince gene polis müfettişinin katili nasıl tayin ettiğini kendi ağzından dinleye- ceksiniz. Uzun sözün kısası ben de bir plân hazırladım, plânım son derece basitti. Kocamın en belli başlı hatalarından biri beni kimyadan anlamaz sanması idi. Halbuki kadınların her ilim şube- sinde yüksek tahsil gördükleri bu sı - rada onları cahil saymak kadar yanliş bir şey olmaz. Ben de mektepte bil - hassa kimya dersine ehemmiyet ve - renlerdendim. O kadar ki mektebin müfredat programını bir hayli geride bırakmış ve bu ilmi sonuna kadar öğ- renmeğe heves etmiştim, Hocam isti- damımı takdir ettiği için, beni yanına çağırır, husust tecrübelerini yaparken kendisile birlikte çalışırdım. Kitapları- mı hâlâ muhafaza ettiğim için Eddinin hazırlamakta olduğu suikasti kolaylıkla keşlettim ve plânımı kolaylıkla hazır- ladım. Eddi eve döndüğü zaman pek mem- nun görünüyor, ben de bu memnuni- yetin sebeplerini kolaylıkla anlayor ve bilmukabele memnun görünüyordum. Ben plânımı hazırlamıştım. Kocam e- ve geldikten sonra yukarı çıktı. Yuka- mda biraz kaklıktan söğre gay ça aşar ğı indi. Ben de bir mendil almak üzere yukarı çiktım ve onun dışarıdan ge - tirdiği şişelerin birini derhal keşfettim. Kendisi bunları hamamdaki — dolabın en üst rafına koymuştu. Onun getir - diği şişelerin birindeki hamızı Nitrik ile diğer ruhlardan bir kısmını aldım. Daha sonra aşağı inip çaya iştirâk et - tim. Onun Amerikadaki - çiftliğinden bahsediyorduk. Eddi çaydan sonra hamama girerek kapıyı kilitledi. Ben de yukarıya çık - tım ve çatı arasına kapandım. O civa- dan infilâk maddesi yaparken ben de gümüşten aynı şeyi yapıyordum. O akşamki vaziyetimiz çok tuhaftı. Eddi beni öldürmek için hazırlanıyor, ben de aynı plânı ona karşı tatbik için çalışıyor ve ondan evvel bu işi becer- meyi düşünüyordum. Eddi bu akşam son derece cazipti. Bütün iyil ile meşgul olduğunu yüzüne vurarak Bu Akşamki Program İSTANBUL 18: Hafif musiki (plâk), 19: Haber - ler, 19,15: Muhtelif plâklar, 20: Halk mu- sikisi, 20,30: Stüdyo orkestraları, 21,30: Son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu âjansının gazetelere mahsus havadis servisi verile - cektir. Gözlerini yamarak başını uzattı ve keli meleri çiğneye çiğneye: — Seni., sevi.. yo.. Tumt.. dedi. — Tekrar etl! dedim. Bir daha, bir da- hat. — Seni.. sevi.. yo.. rum!.. O benim katıla katıla gülüşlerime bir türlü mana vetmiyor, kaşının birini kaldı- zarak gözlerini açarak soruyordu: — Ne demck bu?. Türkçe mi bu?.. Ni- çin gülüyorsunuz?.. Grizalena küçük bir İtalyan kızıydı. Lo- zanda beraber okuyordak. Başı, ince yu - muşak sarı saçlarla kaplıydı. Bir insanın yüzüne baktığı zaman gözlerinin içinde ga- rip, yeşil aşıklar parlardı. Ona hiç bir za - man egenç bir kızdırl.b diyen olmamıştı. Basit bir görünüşü, kasa bir boyu vardı ve insanda daima çocuk hissi uyandırırdı. Fa- kat Grizalena, yüzüne ve hele gözlerine u- zün bir müddet bakılacak olursa, içi alev alev yanan ve sükütunda bile delicesine ih- tiraslar saklı bulunan, dinç. yetişmiş. ol- gun bir kadına benzerdi. Onu galiba ilk de- fa ben keşfetmiştim. Hiç kimse ondan bah- setmezdi, Grizalena, çocuk diye âdeta be - nimsenmezdi, kale bile alınmazdı. Ders - lerden soprTa parklara dağıldığımız zaman, Grizalena daima pansiyonunda yalnız ka- tefrikası : 54 kendisini affedecek, ve hayata yeni- den başlamamızı istiyecektim. Fakat bu halin ancak kadınlık zanfı olduğu: nu aklıma getirerek vaz geçtim ve çift- liği ele geçirmeyi düşünerek bu işten sıyrılmağa baktım. Ertesi gün saçlarımı yıkayıp yıka - mayacağım hakkında bir şey söyleme- dim. Yaptığım maddei infilâkiye ha - zırdı. Eddi de bana saçlarımı yıkamak hakkında bir söz söylemedi. Fakat er- tesi gün, hamam dolabının en üst ra- fında içinde kurçun renginde krıstal - lar bulunan şişeyi gördüm. Eddi hazırlanmış bulunuyordu. O- nun bu infilâk maddesini yaparken kendini berhava etmesini ummuştum. Fakat böyle olmadı. Öğle yemeği sırasında söz arasında ikindiye yakın saçlarımı yıkayacağımı söyledim. Ve Eddiden tenekede kâfi petrol bu- lunup bulunmadığını sordum. * VARŞOVA 18: Oda musikisi; 20: Piyano kenteti; (Ernest Dohnanyi); 20,30: Zenci şarkı - larış 20,45: OHenbah'ın «LA ŞANSON DO FORTUNİO» adlı opereti; 22: Sen - Fonik konser; 23,15 : Çiçek şarkılan; 23,40: Plâk. BELGRAT 20,50: Plâk konseri; 21: Zagreb'den nakil; 2: Haberler; 2,20: Flâk. PRAG 19,20: Piyano konseri; 20,20: Orkes- tra; 21,30: Franz List'in Faust senfonisi (koro ve orkestra ile); 23,15: Plâk. BÜKREŞ 18,15: Örkestra; 19,15: Konserin de- vamı; 20,35: Masne'nin «MANON» ope- rası; 24: Gece könseri; 1: Modenr plük - lar. BUDAPEŞTE 19,30: Plâk; 20,30: Konferane; 21: O- da müsikisi; 22: Haberler; 22,20: Salan Petrol kâfi olduğunu söyledi ve zer- | Tttttrani 234407 Orkerta konseri, — Dlan İçlenir miydi, bilmiyorum. Çünkü ben re kadar heyecan göstermemeğe dikkat ) de ötekiler gibi ona ehemmiyet vermemiş, etti. . 18,30: Abonelerin smarladıkları par-| , | l p TEŞOA öetim. çalar; 20: Şarkılar; 20,30: Halk, dans ve garkılarış; 21,30: Öperet musikisi; 22: Ko- nuşmalar. Bir pazar sabahı, Lozan köylerinden bi- rine gidiyorduk. Bötün pansiyonlar, kızlı, erkekli büyük bir gürültü içinde çalkanı- yordu. Bir aralık yattızımız odanın biti- giğinden bir ses işittim. Grizalena hırçın hırçın bağırıyordu: , İstemiyorum, gidinizi.. Hiç birinizi istemiyorum, Babama söyleyiniz. Beni buradan aldırsın, okumak ta istemi- İskedik. Onun sükünetini bu derece muhafa- za etmesine mukabil benim kalbim fe- na halde çarpıyordu. Bu da kadınlık zaafı idi. 20,30: Opera korosu; 21,30: Plâk; x 5 22,20: Mandl kuarteti; 23,10: Devamı; ” Fd—î;:'ş__ğf_-:_fk"? B “J_;j-n 2405 Esperanto servisi; 24,30: Kuartet dum. Hakikaten öyle de oldu. Fddi merdivenleri çıkarken ben de mutfağa koştum. Evin ne dereceye kadar tahrip olunacağını bilmediğim için Kettiye evden çıkması için emir verdim'. Gümüşten hazırlanan infilâk mad- VİYANA İSTANBUL 27/Haziran/Cumartesi 18: Dans musikisi (plâk): 19: Haber-l — Zonra döşemelrede kâlın ayakkabılar ler; 19,15: Mühtelif plâklar: 19,30: Ço vort vert yürüdü, oda kapımı kapandı ve ko- çuk saati: Hikâyeleri 20: Hafif parçalar | vi ince bir hıskank düyüldü.. Göizal (plak) ; 20,30: Stüdyo orkestraları; 21,30: | Etiyordu. İçim. parçı ’“lı: Ser e desi civadan yapılan maddeden daha Son haberler. dasına koştum, beni gürünce doğrulur gi- çok tehlikelidir. Bundan küçücük bir|| Ssat 22 den sonra Anadolu | bi yaptı ve ağlamakla gülmek arasında ka- parça hazırlamış ve onu da hamamda- | ”' Sitlere mahsus havadis servisi verile -| v şık bir sesle kekeledi: ki dolaba koymuştum. - Fakat. gişçere | zz — Mersi; biz- geç geki- Arama dnbal » Ö Ya ttt V1 Göaben böyın &- sınız, ağlamak ta gülmek kadar büyük bir çılır açılmaz şişe yuvarlanıp düşecek Biyae Cai ml—d" Zam bilmi aa Onun niçin ağladığını bilmiyordum. Ge- Bu şişenin muhteviyatı mühim tah- ribat yapamazdı. Fakat Eddinin hazır- ladığı şişede bu infilâk sırasında infilâk edecek ve o zaman iş ehemmiyet kaza- nacaktı. Hâdise dilediğim şekilde vuku bul - du. Ve Eddi infilâk neticesinde yok ol- du. Zabıta derhal faaliyete geçti ve po- Bsler evime geldi. Fakat zabıta Eddinin asid nitrik, civa ve saire satın aldığını kolaylıkla anladı ve onun bir takım kimyevi tecrübelere kurban gittiğine kani oldu. Ve bir kimse de benden şüphe etmedi. Bu yazıları derhal mutfakta yakı - yorum. Bir ay sonra da Arizonaya gi- dip sabık zevcimin çiftliğini ziyaret e- deceğim ve bu çiftliği satıp memleke- time döneceğim, zintimiz dam ve kavalye üzerine idi. Tek başına ne bir genç kız, ne de genç bir er- kek buna iştirak edemezdi. Sabahtanberi hiç bir erkek talebe Grizalenaya talip çık- mamıştı. Herkesin kendine göre bir kız e- gi vardı. Bu yüzden genç kıza takılanlar da olmuş, onunla alay etmişlerdi. — Grizalena, dedim. Ben gezintiye gi- demiyeceğim. İsterseniz sizinle Ville Ciatu- reye gideriz, bu gece orada bir şen- lik varmış. Olmaz mı?, Beni kırmazsınız değil mi?. Hem ne kadar çok eğlenece - Üiz!.. Grizalena inanmtyan gözlerle yüzüme bakıyor, gözlerinin yeşili titriyordu. Yüzü- ne baktıkça, onun güzelliklerini tıpkı bir ipin lifleri gibi, bir bir çıkarıyordum. Kaş- lanı ile burnu arasındaki çizgiler ne kadar ince ve güzeldi. Dudakları nemli, taze bir yenkle parlıyordu. Küçük omuzları zarif yuvarlaklarla çizilmiş, kısa boyu, gözümde güzelleşivermişti. Önce onunla çabucak dost olduk. Hattâ bir aralık başını omu » zuma bırakarak: — Siz ne kadar iyisiniz, çok iyisiniz!. di- yebildi. Hastalıkları mütehassısı Dr. Rus (Arkası var) ... Grizalena ile bir çam ağacı altına otur. muştuk. Başımı dizleri üstüne yatırmış, in- €e uzun parmaklarile saçlarımı tarıyordu, ara sıra artık manasını öğrendiği ayni cüm- leyi kısa bir sesle Türkçe tekrar ediyordu : —Seni.. sevi.. yo.. Tuml.. diyordu. Bir aralık durdu, gözlerimin içine uzun uzun baktı: — Biliyor musun Adnan, dedi. Senden ayrılmak istemiyorum. — İyi ya yavrum, dedim, Ayrılacak"de- giliz!.. Meğer ki beni sevmemiş olmalı... Ağzımı küçük avucile birdenbire kapadı. Gözleri dahyordu. Uzun uzun karşı fun - dalıklara Bakarak düşündü. — Gözümden hiç bir hareketini kaçırmıyordum. Griza- lenada bir şey vardı. Gizli bir şey.. her an söylemek için davranıyor, sonra birdenbire vazgeçiyordu. Dirseğim üzerinde yarı doğrularak omu- zunun birini avuçladım ve vücudunu ken- dime doğru çektim. Göz göze bakışıyor. duk. — Nen var?, dedim. Durdu. Gözlerini kırpıştırdı. Sonra duüdaklarını isirarak. ce- vap verdiz Grizalena: — Yarın Romaya gidiyo- rum!. dedi. — Yarın Romaya gidiyoruml.. — Niçin?.. — Evlenmek için?. Sustum, yavaş yavaş doğruldum ve eh lerimi dizlerim üzerine kenetliyerek dü « şündüm: Grizalena gidiyor!,. Fakat nere- ye?. Ya ben?.. Onu gşimdi delice sevdiği- mi anlamıştım. Beni bırakıp ta gidecekl.. O halde beni biç sevmiyorl. Evlenmek?.. Niçin tahsilimin bitmesini beklemiyor?. — Evlenmek için gidiyorsun?.. Benimi ile evlenemez misin Grizalena?, Demek beni hiç sevmiyorsun?. Dudakları titriyordu. Gözleri buğu bu« ğu olmuştu: — Hayır.. Şey.. inan baba Adnan.. Se« ni seviyorum, ölünceye kadar da sevece « ğim.. fakat,, ne diyeyim.. ah yarabbi.. bas bam, babam buna asla razı olmaz.. çünkül sen İânlettayin bir adamsın... —Ah..« Beraber kalktık ve ta phnsiyona kadar hiç bir şey konuşmadan yürüdük.. ... Ertesi sabah güneş doğmadan Grizalce nanm gidişini görmemek için kendimi d şarı attım. Örizalena gitti. Aradan seneler' geçti. Ben İstanbula döndüm ve a küçüle kızı unutamadım. Bir yaz tatili Niste idim. O gün şenlik vardı. Sokaklar kalabalık « tan adam almıyor, meydanlar taşıp taşıp kaynaşıyordu. Bir aralık bir cadde üzerine de bir uğulu duyuldu. Polisler halkı kal dırımlara doğru ittiler. Kalabalık arasında bir yol açıldı. Uzaktan orada misalir olan kralın muhalız takımından biri göründü, altı beygirli büyük bir sazay arabası ağır ağır yaklaşıyordu. Kalabalığın en önünda kaldığım için iyice görüyordum. —Araba yaklaştı, yaklaştı ve önümde bir an içii durdu. Birdenbire kalbim — burkuluverdit Grizalena... Saray arabası içinde genç bir adamın yanında oturmuştu. O da beni göre müştü ve gözleri birdenbire uçılarak gayri- ihtiyart elini kaldırdı. Ben delice bir se « vinçlet: — Grizalenot.. diye haykırarak arabaya doğru koşmak istedim. Bir polis yolumu kesti, araba hızlandı ve Grizalena kayboldu. , Kulağımın dibinde yılışık bir ses me 4 rakla soruyordu: — Prenses 'Ciyovanni'yi nereden tanı- yorsunuz Sinyor?.. İstanbul: As. Tinci Hukuk Malr kemesinden : İnhisarlar Umum Müdürlüğü tara findan Nurettin ve Kemal Ragıp ve saire aleyhlerine ikame olunan zararı ziyan davasından dolayı müddel aleyh- Jerden Kemal Ragıba gönderilen da- vetiyenin bilâtebliğ inde kılınması üze- rine mezkür davetiyenin hukuk usulü muhakemeleri kanununun 141 inci maddesi mücibince ilânen tebliğine ve emrü tahkikatın da 10-7-986 saat (10) a talikıma karar verilmiş olduğun- dan müddoinleyh Kemal Ragıbın tayin edilen işbu günde gelmediği veya bir vekil göndermediği lakdirde hakkın- daki mahkemenin giıyaben bakılacağı ilân - olunur. (23950) Istanbul Tapüu Müdürlüğünden: Koca Mustafa paşa mahallesinin berber Kalost sokağında 18 No. lu mütevellilikten verilen 29 Ağustos/Y25 tarihile demirci Sepon ile kardeşi Popol namlarına verilmiş müstesna senedin tapuda kaydı vulunmadığın- dan 1516 NO.lu kanuna tevlikan tahkikatı mahalliye icra kılmacağın dan tasarrufla İlgili olanlar varsı muteber vesaik ile bırlikte 14 yün zarfında İstanbul tapu başmemır ve- tine 936/1313, 1814 muamele N u6 müracaalları ilân olunur. (23947) ua