Sinema Yıldızlarını yaratan adam anlatıyor Charles Cochron diyor ki: Gozlenm daima kadınlar- dadır. Bir gün biristasyonda fevkalâde güzel bir kadın gördüm ve peşine takıldım. Bu kadın bugün sinema- nın en sanatkâr yıldızı olan Elizabet Bergner'dir Sinema, tiyatro ve sahne işlerinde hayli Ahtisas sahibi olan Charles Cochron — Lu mecmuasında artistleri nasıl meydana çı - kararak yıldız yaptığını anlatmaktadır. Di- yor kiı e— Elinde fenerle güdüzleri dolaşın Di- yojeni bilimsiniz. İşte biz de Diyojen gibi- ypiz. Sahnelerde, barlarda, uzak memleket- lerin gizli kalmış noktalarında, büyük isti- datları arar, halkın gözü önüne çıkarırız. Seyirci denilen şey çak maymun işti - halıdır. Boyuna çeşmi değiştirmek — ister, bir zamanlar güzelliğine hayran olduğu ar- Bistleri çabucak unutur. Sahnelerinde yeni yıldızlara yer vermiyen patronlar zarar et- meğe başlarlar. Onun için sanatkârın ha - yatı da kısadır. Sahnedea sahneye, tiyat - rodan sinemaya, sinemadan gene bar sah- nelerine döner ve tedemniyi durduramıya- tak bir gün kendisi bile eski şöhret ve şe- refini unutur. Yaz gelince ben doğra İngiliz plâjları « na giderim... Orada güzel vücutları tet » kik ederim. Sahneye çıkmak istiyen ka -« dınlara bilhassa şunu da hatırlatayım ki sahneye çıkmak için yalaız güzel olmak ki- fayet etmez. Şen, şuh olmak, zeki ve has- sas bulunmak gerektir. Kendisini seyreden kadın ve erkeklerin nazarı dikkatini celbe- decek hususiyetlere malik olmalıdır. Meşhur sanatkârlardan Leslie Henso « nu, Sydney Howardı, Frank Petingelli ve Arthur Prince'i böyle buldum. Gözlerim daima kadınların üzerindedir. Sokaklar - da hepsini ayrı ayrı süzerim ve bir çok - ları da beni münasebetsiz bir çapkın zan- mederler. Bir gün bir yerden trene bini - yordum, gözüme fevkalâde bir kadın iliş- ti, hareketleri, tavrı, tam istediğim ve ta- hayyül ettiğim gibi. Siz isterseniz bana pişkin deyiniz, böyle bir fırsatı kaçırmak istemedim derhal şap- kamı çıkardım ve yanına hürmetle sokul- dum. — Sirinle üşmek İetiyorum madam dedim. — Trende siz de beraber seyahat etmi- yor musunuz? Söyliyeceğinizi orada söy- lersiniz. Pazarlığa kompartımanda başladık, ba- yan teklifime kahkahalarla güldü. Ben na- «l artist olurum. Sahneye çıkacağımı ak - ha bir kere olsun getirmedim, dedi, yal- vardım, yakardım, nihayet kandırdım. İş- te kendisile uzun boylu konuştuğum ka « dın Elisabeth Bergnerdir. Alice Delysie'yi de böyle garip bir te- sadüf neticesinde buldum: Bir gün sinemada idim. Yanımda güzel bir kadın oturuyor, ve srasında filimdeki ertistleri takdir etmek, ve hakikaten ten kit edilecek yerleri de tenkit etmek sure- tile sanattan anladığını isbat ediyordu. Per- de açılınca yüzüne baktım ve kendisini fev. kalâde fotojenik buldum, tam aradığım bir tpt, sinema biter bitmez kendisini sokak- ta takip ederek görüşmek istediğimi söy- kdim, derhal bir pastacıya girdik ve ilk mukaveleyi de oracıkta imzaladık, Fena ışıklar altında çirkin bir kız Evvelâ meşhur bir artlst ve sonra Saşa Gitrinin karısı olması dolayısile iki — kat maruf olan Yvonne Printemps'ı ulak ve Elizabet Bergner ve Duglas Fairbanks'ın oğlu kötü bir kenar kahvesinde gördüm, fena tenvirat altında sinire dokunacak kadar girkindi. Oradan alhp sahneye çıkardığım sırada Saşa Gitiri elimden kaptı. Biraz da son zamanlarda sanat haya» tında büyük Sensation yapan — Berbere Abdogadan bahsedeyim: Hastalanmıştım. Sevilde istirahat ediyordum. —Beş hafta | sonra Londraya gittiğim zaman dünyanın en gözel kadını olarak gördüğüm Afrikalı sahnelerde gösterdiği muvaffakiyet, Anglo - Sakson halkının ce- nuplulara rağbet gösterdiği ka ini ben. de takviye etti. O Amerikaya gidince, ben ge doğru Fasa gittim. Sümüklü bir Fas kızı Hayalimde Triniye benziyen bir kız a- rmıyordum, nihayet kabilelerin arasında saç- ları sirkeli, ufak tefek, sümüklü bir kız gör- düm, 14 yaşında i Evvelâ yıkattım, te - mizlettim. Güzelliği meydana çıktı. anne- sinden, babasından istedim, vermek iste- mediler. Nihayet güçbelâ büyük paralar vererek Londraya getirdim. İki sene sonra yani tam 16 &ına bastığı zamanlar Berbere Abdago nasılsa dünyaya ün saldı ve herkes onun aşkından çıldırdı. |Elâlem onu ele geçirmek için boşboşuna paralar şarfederlerken ben de eserimden memnun, onun ber gece alkışlar toplaması- ni seyrediyordum. Menecerliğin cilveleri Şu menecerlik hayatında en ziyade ce- nup memleketlerindeki artistlerden zor - luk çektim, Cubalı bir kafileyi bir kış Lon- draya getirdim, evvelâ hepsi hastalandılar, o sise tahammül edemediler. Yemeklera alışık değildiler, mütemadiyen titreşiyor - lardı, çıplak dans eden dansöz zatürree ol- du. Bir başkası ömründe hiç kar görme - e a Bineti, ai ö l AĞN aRadiddaknedi 'SON POSTA Robenson gibı yaşamak isterken 14 sene evvel bir tetkik seyaha- tine çıkan 11 gençten ancak 5 i Büyük Okyanus adalarından birinde deli olarak bulundu 14 senedenberi âkıbeti meçhul - kalan (Sen Mari) gemisinin esrarı bir — tesadüf neticesi olarak öğrenilmiştir. Bütün İngil- |tere şimdi bu geminin korkunç macerasile meşguldür. (Sen Mari) gemisi 1922 senesinde Do- ver limanından meçhul bir semte hareket etmişti. Gemide İngilizlerin Aristokrat a- ilelerine mensup on bir genç bulunuyordu. Bu gençler diplomalarını aldıktan — sonra, ailelerine müştereken bir tetkik seyahati- ne çıkacaklarını söylemişler ve Sen Mari vapuruna binerek yola çıkmışlardı. O tarihten sonra geminin Doverden başka bir limana uğradığı tesbit edileme- miş 14 senedenberi de o zamanlar or- talığı birbirine katan bu mesele unutulma- ğa yüz tutmuştu. Bir kaç hafta evvel bir İngiliz vapuru büyük Okyanusta deniz yollarından pek uzakta kalmış bir adaya uğrayarak meyva yüklemek mecburiyetinde kalmıştı. Vapur- dan bir sandal ile bir kaç tayfa adaya gi- derken sahilden: — YardımI. Yardım!.. diye bazı — see- ler işitmişler ve sesin geldiği tarafa gittik. leri zaman yerde iskelet haline gelmiş, gı sakalı karmakarışık baygin yatan bir dam görmüşlerdir. Tayfalar bu garip insanın yanına yak- Taşınca 0: — Dikkat ediniz, burada deliler varl, demiş ve hakikaten biraz sonra da caylân kılığına bürünmüş dört kişi tayfalara hü- cum etmeğe kalkmışlardır. Fakat gemicilerin üzerinde silâh bulun- duğu için delileri -korkutmuşlar bağlayıp, yardım isteyen adamla beraber vapura getirmişlerdir. Vapurda yapılan tedaviden sonra ken- disine gelen adam şu macerayı anlatmış- tırt «Ben Arkelog Roberç'im. On dört se- ne evvel Sen Mari vapuru ile seyahate çık- miştim, maksadım şehir hayatına — alışmış Insanların Robenson gibi ssız bir. adada yaşayıp yaşayamıyacaklarını tetkik etmek- t. Diğer on bir arkadaşımın da her bi ayn ayrı tetkiklerde bulunmak arzusunda idiler. Yolculuğumuz buraya kadar ârrza- sız geçti, fakat buraya geldikten sonra va- ziyet değişti. Bir gün ben çalı çırpı toplamış kendi- mize kulübe yapıyordum. Diğerleri de meyva toplamağa gitmişlerdi. Ellerinde a- bana da ikram ettikleri zaman bilmediğim şeyleri yemek istemediğimi söyledim. Bu meyvaları yiyen arkadaşların hepsi birden delirdiler. O günden bu güne kadar geçen 14 sena içinde bu delilerden çekme- diğim kalmadı, beni takip ediyorlar, — öl- orlardı. Birbirlerini vurdular. Beş tanesi bu suretle öldü. Ben de artık son saatlerimi yaşıyordum. Geminiz ve siz beni kurtardınız!n demiştir. Fakat zavallı Roberç de on dört sene bunların arasında kaldığı için ona da akıl hastalığı gelmişti. Doktorlar ondaki rahat- sızlığın kabili tedavi olduğunu, fakat di- ğerlerinin iyi olamıyacağını söylemişlerdir. gö diği için, karı bir şişeye doldurarak anne - sine yollamak istedi. Artist ve yıldız seçmek maharet oldu- €u kadar, ayni zamanda talih eseridir de. * Bir Fransız stüdyosu sivil tayya- recilerin her gün çektikleri zahmetleri tasvir eylemek üzere (Sis- adında bir film çevirecektir. Başlıca tayyare şir- ketleri bu stüdyoya muavenette bu- Tunacaklardır. * R.K. O, şirketi (bir milyon de- gerinde bulunan profil adında büyük bir film çevirmektedir. Baş rol Fredrik Marş tarafından yapılacaktır. * Halivut — stüdyolarından biri (Viktor Hügo) nün en güzel eserle - rinden biri olan - (Notre Dame de Pa- rie) yi filme çekecektir. Baş rolleri Şarl Buaye ile Boris Karlaf yapacak - lardır . * Meşhur Fransız piyes muharrir- lerinden Şarl Merenin La tentation a- dındaki eseri Fransada flime çekilmcl üzeredir. Marie Bell bu filmde mühim bir rtol almıştır. hepsini |" Aşıkına kavuşmak için gazetecisi anlatıyor: Paristen yazılıyor: Doroet'deki ağır ceza mahkemesi ağzı- na kadar samün ile dolmuştu. Halkda bü- yük bir merak hüküm sürüyordu: Acaba Margarit kurtulacak mi? Ortalıkta — elek- trikli bir havanın âsaba kadar tesir ettiği bissolunuyordu. — Jüri kararını okuyacak!... Ortalıkta ufak bir fısıldama saf saf du- ran dinleyicilerin arasında dolaştı, reis göz- lerini halka dikince, ortalığa bir mabed sü- küneti ârız oldu, ve nihayet jürinin ihtiyar reisi ayağa kalkarak karannı okudu. Jüri hey'eti kocasını taammüden zehirliyerek öldürmekten suçlu Margariti Mücrim görmüştür. Margarit, Metin Olunuz|., Bu karar, mahkeme reisine verildi, cel- se on dakika tatil edildi. Tekrar — açıldığı zaman mücrimler sandalyasında — oturan Margarit kül gibi sararmıştı. Ayakta dura- cak halde olmadığı, sallandığından belli o- hayordu, Reis ağır ağır ve kelimeleri tar- tarak t e— Margaritin — idamına — müttefikan karyar verildi,0 cümlesiyle sözünü — biti Ortalığı derin bir havf kapladı, mücrim sandalyasına yığılırken reisin de sesi du- yuldu: — Margarit metin olunuz temyiz ediniz!... Margarit Niçin Katil Oldu? 1935 senesinin bir mart sabahı Marga- rit gözlerini açtığı zaman odasını yine her zamanki gibi loş buluyor. Kulakları uğul- duüyor, evlendiği tarihtaen beri yani on se- nedir içinde yaşadığı bu ev onu — sıkıyor. Yanında kendi karyolasının eşi olan karyo- lada kocasının dağınık elbiselerini görü- yer. Jhon, onu çok seven kocası, sabahle- yin işine giderken karısını uyandırmaktan çekinerek yavaş yavaş kapıyı aralıyor, ve ve ve hükmü | gidiyor... bik- Gençtir, güzeldir, biraz çeşitli de- Bişikli bir hayat sürmek istiyor, yatağından firliyor. Endam aynasının karşımna geçi- yor, vücuduna bakıyor. Ve kendi kendine söyleniyor: Margarit bu yeknasak hayattan mıştir. — Bu güzel vücut, bu beyaz ten Jhon'a lâyık değil... Mipl mişil uyuyan yavrusunu den sokağa fırhyor. Çapkınlığı İle Meşhur Bir Adam Etraftan erkek gözlerinin kendisini süz- mesini lâkaydi fakat gururla seyrediyor ve içinden: — Ben diyor, bu Jhon budalasiyle ev. lenmemeliydim. öpme- Ve sözünü bitirmeden kuvvetli bir elin omuzuna dokunduğunu hissediyor. Müte- bessim bir çehre.. ona «bir merhabat» di- yor. Sonra yine âyni çehrenin ağı t — Margaritciğim diye sözüne devam ediyor, sen benim karım - olsaydın böyle bedbaht olmazdın!. Bu sözleri çapkınlığı ile meşhur olan bir adam söylüyor ve hiç kalbi titremiyor. gçünkü kollarının aratında tuttuğu — kadın kendini seviyor, çünkü sözlerinin kadın Ü- zerinde ne gibi bir tesir yapacağını —araş- tırmağa bile lüzum görmüyor. — Seygilim, Jhon' senin karın olmını meydan Vermez kil.. Ve ondan duyduğu istikrabı bir kocasını zehirleyen kadın * * 4 Mahkümu hücresinde ziyaret eden bir Fransız “-Biz içeri girince Margarit başını kaldırdı, sonra ölmek istemiyorum, ölmek istemiyorum!..,, diye hıçkırmağa başladı hiş sancılarla yatağa düşüyor. Margarit iki gözü iki çeşme kocasının baş ucunda ağlı- yor, büyük bir şefkatle kocasına bakıyör, ve zavallı aldatılan adam da karyolasının başında yere diz çökmüş ve kafasını ko« casının kollarına arasına gömmüş olan ka- tısına bakıyor: — Margarit diyor. Keşke her erkek be- nim kadar mes'ut olsa,... Ağustosda ayni vak'a tekerrür ediyor, ayni sahneler ve ayni komedya yine — tek- rarlanıyor. Nihayet 22 teşrinisanide üçüncü defa zehirlenmeğe tahammül edemeyen — Jhon karısına hakkını helâl ederek hayata göz- lerini yumuyor Ölümü Bekleyen Kadın Margariti ölümü beklediği hücre-inde ziyaret etmek istedim, Hapishane rünün odasında bekliyor ve müdürle ko« müdü- nuşuyordum. Müdür: — Adzizim dedi, bizim mesleğimiz gibi insanları tetkik etmeğe müsait iki, bir meslek yoktur. Biraz sonra göreceğiniz ka- din ile konuştuktan sonra — ihtisaslarınıza müracaat edeceğim. Emin olun ki kadın hakkında hüsnü —şahadette — bulunacaka- nız, dünyanın en büyük cinayetlerini işles yen insanların sonraki halleri tuh âlimler! tarafından tetkik edilecek bir hâdisedir. Kadının üzerindeki mahkümiyet damgası- ni atın, kendisine o fikirle bakmayın, ne medeni ne müşfik bir zevce ile konuşursu- nuz. Kocasını zehirlerken âşıkı hesabına yaptığı fedakArlığı bir düşünün. Kadın se- verse hakikaten gözü aşk ve sevgiden baş- ka şey görmüyor, bu uğurda kocasının göz önünde aylarca hergün biraz daha öl: mesine karşı bigâne kalıyor. Ölmek — İstemiyorum Biz böyle konuşurken gardiyan «Buyurunlu biz dedi. Yola çıktık, demir par maklıkların önünden geçerken bir — gürül tü duyduk.. konuşmalar oldu. — Yanımıza gelen bir gardiyanı »ei yüz — Margarit bayıldı, yine buhran ve nö- beti tuttu, dedi. Yanına sokulduğumuz zaman sayıklı- yordu: — Ölmek istemiyorum!. Ölmek istemie yorum, sonta gözlerini açıp ta etrafında bizi görünce: — Hiç olmazsa sevdiğim adamın aşkı ile ölseeydim dedi, ben cinayeti işleyip de onun kolları arasına atılınca, beni itti: — Azizem, ben eski sevgilime döndüm. Artık aramızda her şey bitti dedi. Margarit derin derin içini çekti. Ruhi bir infinl ile çenesi göğtü üzerine düştü, — Kadınları bu hale koyan erkeklerl. diye inledi... Onlar yapıyor, biz — ödü- yoruz!.. Genceeanı vererce eeeU DeeARenA ere ea eraerA a n AscereemesecnE Yeni Adam — 129 uncu — sayısı çıktı. İsmail Hakkı, Sefer Aytekin, Hatice Ha- lim, Dr. İzzettin Şadan, H. Giritli oğlu'nun yazılarıyla sosyete, ilim ve teknik haberles Ti vardır. buruşturmasiyle ifade ettikten sonra: — Ah keşke, ölsel.. Ondan korkuyorum. Sevgilisi, şeytani bir tebessüm ile ce- vap veriyor: — Öyle ise onun karısı kal, ne yapa; yıml.. diye ilüve ediyor, diyor. Zehirli Şarap Jhan'un vücudu ortada oldukça sevgi- Ksine kavuşamıyacağını anlayan Margarit, evvelâ kocasına hastalık, sonra — kaza te- menni ediyor ve nihayet bir gün onu öl- dürmek kararını veriyor. Yalnız öldürmek tehlikelidir. Ucu idam sehpasına kadar da- yanır, bu işi öyle yapmalı ki, anlamasın, Sonra, parlak bir fikir kafasına doğu- * Jhon'u yavaş yavaş zehirlemek... “'pe mayis günü kocasnın şarabığa bir raz zehir katıyor. Adamcağız, karısının ge- vef ve sıhhatine içtiği şaraptan sonra müt- | mam ee ee ai eei eiandi İnea eet DU DOLAŞAMAZSINIZ FAKAT $ WiSon 'Pos BİR. İLÂâN Bl)'rllu IMM HER r.u.ı DOLAŞIR