Londra zabıtasına karşı 6 muharrir: 5 Bir itiraf Son Posianın tefrikası :49 Yazan: Margery Allingham İngilterenin en tanınmış altı za- Bita romancısı Margergy Allingham || Anthony Berkley, Freeman Vills Grofts, Father Ronald Knox, Do- rothy Sayerı, Russell Thorndike kahramanları meçhul altı zabıta romant yazıyor ve katillerin keşfi- ni İngilterenin en maruf zabıta mü- fettişi »George Cornish» © bırakı- yorlar. Bunlardan dördünün eserleri- ni okudunuz. Polis müfettişi de fik- rini anlattı. Şimdi beşinci mü- harrir. Margery Allinghamın eseri başlamıştır. Bu eser bitince gene polis müfet- tişinin katili nasıl tayin ettiğini ken- di ağzından dinleyeceksiniz. Zabıta müfettişi iş başında Bayan Margery Allinghamın yazdı- ği vak'ayı okur okumaz ayağa kalk- tım ve katili tevkif etmek üzere yola çıkmak istedim. Fakat: 1 — Eserde verilen adresin eksik olduğunu. 2 — Halihazırda — Skotlandyardda muvazzaf olmadığımı. 3 — Yalnız itirafın suç için kal'i bir delil teşkil etmediğini, 4 — Vak'anın bir hakikat değil, fa- kat bir hikâye olduğunu. Hatırlayarak yerime oturdum. Bayan Margery hünerli ve yaratıcı bir muharrirdir. Onun anlattığı bu vak'a iz bırakmıyan, katili udaletten kurtaran bir vak'a mıdır? Şunu apaçık söylemek isterim ki bu sual karşısında mütereddidim. Muharrir vak'ayı istediği gibi yaz- miş ve anlatmış bulunuyor. Bu yazış ve anlatışa göre şüpheye yer yoktur. Bâhusus bütün şahadetlerin lehte ol - ması şüpheleri büsbütün zafa uğratır. | Fakat bu vak'a zabıtanın eline geçmiş olsaydı, muharririn yazdığı gibi değil; daha çok başka bir şekilde tahakkuk edebilirdi. 'Çünkü ceset üzerinde yapr Jacak araştırmalar bir takım parmak izlerinin görülmesine sâik olur ve bu parmak izlerinin fotoğrafları alındık- tan sonra tahkikatın mecrası değişir, meselâ katilin Frank'ı sevmediği an- laşılırdı. Bundan başka hâdiseyi bir gören kimsenin bulunması çok muhtemeldir. Çünkü komgulardan birinin hâdise sı- rasında pencereden bakmakta olması ve didişmeyi görmüş bulunması çok melhuzdur. Bu da hâdiseyi, keşfolunaf mıyacak mahiyetten çıkarır. Şunu itiraf etmek lâzımdır ki hâdi- se müsait şerait dairesinde vuku bul- muşsa faili keşfetmek oldukça müşkül- dür. Muharririn unuttuğu pek mühim â- mil, Frankın karısı Luizdir. Luiz, Pol- Tini'nin kocasını kat'iyyen sevmediği- ni biliyordu. Sonra kendisi kocasını seven bir kadındı. Onun bu hâdiseden bir şeyler anlamış olması zaruridir. Ve bunlar vaziyeti aydınlatmıya kâfidir. Çünkü Luiz, meselâ Mançester seya- ,hatinden bahseder, kocasının bu seya- hate iştirak edip etmemesi üzerinde vuku bulan münakaşaları anlatır ve zabıta memuru bunları işliyerek vak'a- yı aydınlatır. Gerçi Luiz de kocasından sonra acı bir kazaya kurban - gitmiştir. Fakat onun bir takım hatırat bırakmış olması yahut bir mektup ile vaziyeti anlatmı- ya çalışması çok muhtemeldir. Bunu kabul ettiğimiz takdirde vazi- yet tamamile değişir. Bâhusus Polli zabıtanın kendisinden şüphe ettiğini ve her sözü üzerinde durduğunu gö- rünce sarsılır. Zabıtanın Frank'ı sev- mediğini ve ondan nefret ettiğini an- layacakları için bu nefretin hudut ve mahiyetini uzun uzadıya tahkik ede- tekler ve Polli'yi bir hayli sıkıştıracak- lardır. Polli'nin sarsılacağından ve ak- sak cevaplar vermiye başlıyacağında şüphe yoktur. ' Fakat benim kat'iyetle emin oldu- ğum bir nokta varsa, kocasının ölü - |münden bir iki gün sonra bir kazaya | kurban giden Luiz bir mektup bırak- ınıştır. Bu mektup bu çeşit kazalardan evvel behemehal yazılır. Bu mektu - bun ifşaatı, zabttanın tahkikatını her halde kolaylaştıracaktır. Bir nokta daha var. Frank'ı öldüren Polli bir iki gün sonra Luizin ölümü| ile karşılştıktan sonra muhakkak ki ı-ı ğir bir sademeye uğramıştır. Bu çeşit sademelerin neticeleri çok mühimdir ve bir çok insanları itirafa şevkeder. Bu kadının biribirini takip eden bu hâdiseden sonra huzur içinde yaşama- sina imkân tasavvur etmiyorum. Bu kadın geceleri bağırarak uyanır, kor- kunç rüyalar görür ve bütün bunlar onun sinirlerini bozar. Fakat bu kadının metanetini muha- faza ettiğini ve sırrını faşetmediğini tahmin edelim. Onu yakalamak im - kânları yine mevcuttur. Bir katil cürmünü irtikâp ederek muvaffak olduğunu ve ele geçmedi - ğini gören katiller, ayni usulü tekrar tatbik etmek isterler. Onun i için Polli nin bu hareketi tekrar etmesi kuvvet- le muhtemeldir. Bunun için kendini yine haklı gör- mesi ve bir meseleyi ölümle temizle- meğe kalkması kâfidir. Bu çeşit adamlar tecrübe geçirmiş olduklarına — inandıkları için yine ele geçmiyeceklerine inanırlar, Halbuki hakikat bunun hilâfınadır. İkinci hâdise bunların bütün içyüz - lerini meydana çıkarmıya eder, Gerçi Polli'nin bu adamı Luizi lur— tarmak ve sefalete düşürmek için sııl dürdüğünü ileri sürülebilir. Fakat bu düşünce yanlıştır. İnsan hayatı mukad- destir. Onu ancak kanun ve adalet, cemiyeti korumak için idam edebilir. Fert, hiç bir vakit mahkeme vazifesini yapamaz. Çünkü bunu yaparsa orta- lığı anarşı kaplar. Bu bakımdan Polli'ye hak vermiye imkân yoktur. Çünkü Polli, vaziyeti yalnız kendi göziyle görüyordu. Fer- din görüşü, bir adamı mahküm etmi- ye kâfi gelemez. Bununla beraber muharrir Margret Allingham'ın zekâsına hürmetle eği- yardım Yarın Polisin ziyareti Yazan: Anthony Berkley Ademi iktidar Bel gevşekliği DERMANSIZLIK Vücut ve dimağın R Pok mücessir ve emin BİR İLAÇTIR Kutusu:200 Kuruş BEŞİR KEMAL - MAHMUT CEVAT Eczanesi-Sirkeci Tatil zamaal BERLITZ’ müddet - için 'SON POSTA BULMACA |— C:ııuhı Amerika — devletlerinden biri. 2 — Hindistanın meşhur zenginlerin- den biri, dair. 3 — Avutmak. 4 — Arapça büyük. 5 — İnsanların ilk babası, su, nota. 6 — Bir kadın ismi, göz. 7 — Ayakla yürümek, Hristiyanların peygam- beri. 8 — Ozmanlıların mekteplerinden bi- ri. 9 — Soru edatı, memnu. Yukarıdan aşağıya: | — Tramvayları idare eden, genişliği. 2 — Adalar denizinin yeni ismi, sopa. 3 — Halk, uzunluk. 4 — Bir şeyle fazla alâka - dar olmak. 5 — Masallarda hluınıııı $- lan Mahmut isminde birinin ilk ismi, edatı. 6 — Şan verme, uyumaktan emrihâ- zar. 7 — Yapmak, bir şey üzerinde israrla durmak. 8 — Nota, asmaktan emrihâzır, bir Ç ilâvesile başımızda olur. 9 — Garbi AL rikada bir cumhuriyet, kırmızı. 10 — Beygir, Almanyada bir nehir, yapmak. Dünkü Bulmacanmıı Halli: Soldan sağa: | — Müsabaka. 2 — Uyuma, inanç. 3 — Har, irte. 4 — Trampet. 5 — Am - ca, leh, si. 6 — Roha, lâf, saç. 7 — Ala- şehir. B — Eti, Rif. 9 — Kahr, kle. 10 — ala, ülema. 11 — Karamaça, al. Yukarıdan aşağıya: | — Muhura, ak. 2 — Yarma, evlâ. 3 — Müracaat, ar. 4 — Ümde, ma, lik. 5 teferrüç. B — Ani, lâ. 9 — Kara, virke. 10 — Ant, sarılma. |1 — Çekiç, feal. ee eseren nnn v Keaa srenanE NK EREEYEK ve yeemLARAeEN KesesErEN Bu Akşamki Program İSTANBUL 18: Senfonik musiki (plâk), 19: Ha - berler, 19,15: Muhtelif plâklar veya ret - ransmisyon, 20: Halk musikisi, 20,30: Stüdyo orkestraları, 21,30: Son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu ajansının | gazetelere mahsus havadis servisi verile - cektir. BÜKREŞ 18: Plâk; 19: Konferans; 19,25: Kü- çük radyo orkestrasış 20,20: Konserin de- vamı; 21,05: Mozart'ın «Saraydan Kaçı- nlmış» operası; 23,45: Haberler; 24: Kon- ser nakli. VARŞOVA 20: Oda musikisi; 20,30: Düc armonik |*i pisti, bakımsızdı... 19,15: Hafif musiki; 20: Rus musikisi; şarkılarız 21: Çingene şarkı- Yabancı dillerle neşriyat. VİYANA 20,30: Viyana şarkıları; 21: Operalar- dan aşk düelleri; 22: Koro konseri; 23: Haberler; 23,20: Senfoni (Beefhoven); 24,40: Opera plâkları. PRAG 20,20: Eğlenceli musiki; 21,30: Musikâüil radyo piyesi; 23,15: Plâk. 20/Haziran/Cumartesi İSTANBUL 18: Danse musikisi (Plâk); 19: Haber- ler; 19,15: Muhtelif plâklar; 19,30: Ço- cuk saati: Hikâyeler; 20: İki Viyolonsel ile Educatif parçaları: Muhiddin Sadık ve Me- #it Cemil tarafından; 20,30: Stüdyo or « kestraları; 21.30: Son haberler; Saat 22 den sonra Anadolu Ajansının gazetelere mahsus havadis servisi verile - cektir. Allelere ve talebelere İlân zamanları devamınca 20 eylüle kadar Türk liraslle B de Her lisan için kurslar açılmıştır. Hususi derslere mühim tenzilât I(AYDA BAŞLANILMIŞTIR Ülmem 373, lıtıklıl Caddesi aa K"'!' caddesi ğ M ileök di — Say, I, azm. 6 — Telâş. 7 — bi, | . Onlar parlak sırtlı yılanlar gibi kurak İtoprağın ortasında kıvrıla, kıvnla gidiyor- Jardı. Nereye?.. / Çopur Mehmet bunu Bbiliyordu ve bil- ilerdeki tünelin karanlığında kaybolan iz- lerine bakarken kalbi tatlı, tatlı vuruyor - du... Bu yollar daha buraya yapılırken çopur Mehmet sonsuz bir alâka duymuştu. Öte- kiler gibi genç olsaydı. muhakkak yol ya- pilirken o da çalışacaktı. Fakat onun yaşı böyle çalışmağa müsa- it değildi. O , tünelin delinişini, köprülerin kuruluşunu yalnız uzaktan seyretmişti ve şimdi her gün köyünden kalkıyor. Tren yoluna geliyor. Yolun kenmmnda oturup saatlerce orada kalıyordu. Burada iş yapılırken ona bir iş başıt — Bu yolların sonu ta Ankaralara, İs- tanbullara kadar uzanır... Demişti. Çopur Mehmet büyük seferberlikte An- karadan, İstanbula geçmişti. Ve şimdi o cemi |yerleri hayal, meyal hatırlıyordu. O zaman ne kadar zahmetle oraya git- mişlerdi. Halbuki şimdi, camlarından par- lak ışıklar saçan vagonlar, bacasından ateş- ten yıldızlar savuran lokomotifler rüzgâr- dan hızlı, tazıdan çabuk koşup geçiyorlar- dı. Ve çopur Mehmede öyle geliyordu ki bir solukta onlar Ankaralara, İstanbullara uzanıyordu. İstanbul... Çopur Mehmet bu demir çubuklara baktıkça içinde tatlı bir heyecan duyuyor- du. Onun İstanbulu köyünün ta yanına ka- dar bağlıyan bu demir yollarına içten gelen bu meclöbiyetinin bir sebebi vardı. Bu sebep onun küçük Asiyesi idi. Hâin ** On altısına gelince: «Ben erkeğe g mem, kocaya varmıyacağım İstanbula gi dip kapıda çalışacağımı» diye tutturmuştu. 'Tam bir sene. Sabah akşam ağzından İs - tanbulun ismini bırakmamıştı. Ve nihayet bir gün çıkınını toplamış ve çıkıp gitmiş « ti Çopur Mehmeadin Asiyeden başka kim- sesi yoktu. Asiye onun biriciği idi. Biriciği idi ama.. Fakat bazen de düşündüğü nmnn Aııyrye hak verirdi... Onların izbe dımluı köyün hangi In.luhu ine benzerdi. İ Asiye o evda kadınsız büyümüştü. Çopur Mehmet karısının üstüne köyün &n güzellerile bile nikâhlanmak istememiş- ti. Kızını tek başına büyütmüştü, sonra o- nu evlendirmişti. Seferberlikte damadı da kendisi de harbe gitmişlerdi. Fakat çopur yalnız dönmüştü. Bu hak değildi. Gençler işte hâindi.. ona daha minimini iken hediye olarak bı - rakmış gitmişti. Çopur Mehmedin kulübe- Bunun için Asiye her halde bu evi sevmemişti. Kız arada bir mektup yazıyordu. Bir kere de para yollamıştı. Köylülerden biri gel - mişti. «Zengin kapıda çalışyor. Çok süs- leniyor« diye söylemişlerdi. Mektupları es- kiden daha sık yazardı. Sonra onlar sene- de bir gelmeğe başlamıştı. Bir garip yolcu Yazan: Suat Derviş Bir defasında da ehastayım. Para yok lan demişti. İki davara ne hacet vardı. Bb rini satmıştı. Ona para yollamıştı. Ve sons ra da ondan mektup beklemişti. Mektup almamıştı.., Uzun zaman haber beklemiş durmuştu. Ve nihayet iki sene sonra yind bir mektup gelmişti. O eski hastalığın lâff bile yoktu. Çoktan geçirmiş olacaktı... in kız... Hâin kızdı vesselâm... Şimdi ça pur Mehmet tren yoluna gelip oturduğu zaman içindeki hasreti gideriyor gibi idi, Güneşin altında pırıl ptrıl yanan demiryol: larında bakışlarım kaydırırken esrarengiz bir bağla sanki Asiyesine bağlanıyordu, * Tren yoluna her gelişinde dizlerini biraf daha dermansız hissediyordu. — Sanki diz kapakları nerede ise büküleceklerdi , | İhtiyar köylü kendi kendisine: «Asiyğı yi görmeden ölürseme diye düşünüyor VA içi titriyordu. " Asiyeyi görmeden ölmek bu çopur Melik met için ölümlerin en korkuncu idi, Sekiz sene kalbindeki hasretile ve nihayet günün birinde bunak hm karar verdi. O. Asiyenin son mektubunu senelercd bir tütün tabakasının içinde saklamıştı. © mektubu çıkardı. İşte Asiyenin adte« si bu mektupta idi. Onu aldı, evirdi çe d wirdi. Sonra bahçeye çıktı. Bahçede &n iyi armutları ve elmaları toplayıp bir sg; pete koydu. Biraz yağ biraz da tarhana bir torbanın içine yerleştirdi. Üstüne &x iyi esvablarım ayağına en sağlam kundu, yalarını giydi. Ve trenlerin gelip durduğg istasyona kadar yürüdü. Gelen ilk trenğ biletsiz girmek isteyi — Paral dediler.. — Canım ne parası.. her gün bunlar Bi dip geliyorlar benim için ayrı çıkarmıyon sunuz yal.. İstasyon memuru onunla alay ettiz — Olmaz be dayıl, Para.. onu hiç düşünmemişti... Cahil kalasile istaayon memurunun gönlünü & « derim zannederek çopur Mehmnet yerleri sepetlerini bıraktı ve bir ikinci trenin gelip saati bekledi. Tren geldi ve geçij onu yine içeri almadılar, Çopur Mehmedin kalbi isyan hissiylg doldu ve düçündü madem ki bu iki demif çubuğun bir ucu İstanbuldadır. O da de 4 mirlerin üstünden yaya olarak yürür. Dıj mir yolunu kaybetmeden doğtu İstanbula, ulaşır. Sepetlerini yüklendi. Daha yazın başına da idiler, havalar iyi gidiyordu. Yanını meyve yağ, ekmek yumurta vardı.. yiyg yiye bir kaç hafta içinde de İstanbula vax ramaz mı idi) Çopur Mehmet hâin Asiyenin hıııenk yola dürüldü. Amma bu garip yolcu İstanbula ulaşm madı. Çıktığı köyden ancak bir buçuk lometre ileriye gidebilmişti ki bir tüneli içinde arkasından gelen bir — ekspres onı yere devirdi.. Vö kallüüğü gibi Asiyesine kıw..—. dan öldü. * İstasyon memuru ve biletçi yaya İstam, bula gitmek istiyen bu çılgın köylünün hik kâyesini birbirlerine anlatıp hâlâ güler dd rurlar, ——T İstanbul Mill? Emlâk Müdürlüğünden: Tophane Kasımpaşa Fener kân ve oda ve dükkân Molla Hüsrev mektep sokağı 4 sayılı ev. Senelik muham- men kira bedeli Lira Gümüşhalkalı sokağı 7 numaralı dük- 240 Tersane kapısı sokağı 21, 23, 25 ev 96 Molla Hüsrev Küçük Mustafapaşa cad- desi 92 dükkân Molla Hüsrev Küçük Mustafapaşa cad- desi 94/2 dükkân Yenimahalle sokağı 32 sayılı kulübe iyaşamalı idi amma kör kurşun söz dinler mi hiç?... Kızı bu acıya dayanamadı. Ve Asiyeyi Bakkal ve İcadiye Dökmeciler ıokığı 93-95 sayılı dükkân sokağı 9 sayılı ev. 68 ,, dükkân — 60 36 Yukarıda yazılı mallar 23/6/936 Salı günü saat 14 de hiz-larında yazılı muhammen senelik kira bedelleri üzerinden açık arttızma ile ve bedelleri dört müsavi taksitte ve taksitler peşinen tediye edilmek üzere bir sene için kiraya verilecektir. İsteklilerin *6 de yeci buçuk pey akçelerini vakti muayyeninden evvel yıhıııılın. göcrellei Sedleiree &aÜ “Fiş < S3081,, bi tü