Berlin olimpiyadlarının son hazırlıkları Almanlar neler ynpıyorlair,r Japonların gönderecekleri| göstererek soruyor “Bu mü-| kuvvetli takım, Amerikan atletlerinin elde ettikleri yeni dereceler Berlinde olimpiyatlara girecek elimpiyat Ağustosta Berlin'de yapılacak olimpiyat müsabakaları için dört senedenberi hâri- kulâde bir hazırlık yapan Alinan olimpiyat komitesi bu — müsabakalarını şimdiye kadar yapılan olimpiyatlann bir nümunesi olacak şekilde hazırlamış bulunmaktadır, Olimpiyat oyunlarının muhtelif müsa- bakalarına Almanlar 401 erkek 47 kadin sporcu ile iştirak edeceklerdir. Alman olimpiyat takımının kadrosu 67 atlet, 30 kürekçi, 26 yelkenci 16 boksör, 35 yüzücü, 28 güreşçi, 15 skirim, 12 binici olarak tesbit edilmiştir. Maraton şampiyonu Zabala Berlinde 1932 senesinde Amerikanın Los Ancelos gehrinde yapılan onuncu olimpiyat müsaba- kalarında Maraton yarışını kazanan Ar - jantinli Zabala Berlin oliümpiyadı için altı aydanberi Almanyada hazırlık idmanı yap- maktadır. Finlândiyalıların en büyük rakibi olan Zabala Berlin olimpiyadında 10,000 met- relik yarışa da girecektir. Danimarka prensi olimpiyada giriyor Danimarka prensi Gustav olimpiyat s#eçmeleri için yapılan müsabakada birinci- Fi kazanmıştır. Prens olümpiyat müsabakalarının bini- cilik müsabakalarında Danimarkayı tem- Bil edocektir. Japonlar olimpiyada kuvvetli bir takımla gidiyorlar Berlin olmpiyatlarına büyük bir kadro ve kuvvetli bir takımla iştirak edecek olan Japonlar, 53 yüzücü, 4 atlayıcı ile 11 &u topu için müsabık göndereceklerdir. Yüzme yarışları için Japonyadan Ber - Hine ayrıca || kadın yüzücü gidecektir. Atletizm müsabakaları için şimdilik 4 Maraton koşucusu seçilmiştir. Japonların olimpiyat kafilesinde muh - telif sporlar için 25 antrenör bulunacak - tır. Japonlar Berlin müsabakalarından son- ra Avrupada muhtelif şehirlerde müsaba- ka yapacaklardır. kafile Londranın meşhur bisiklet klübü Berlin elimpiyadı münasebetile Londra ile Berlin arasında büyük bir tenezzüh tertip etmiş- kir, Londradan hareket edecek 500 bisiklet- gi olimpiyatlardan evvel Berlinde buluna- caktır. 6000 İngiliz seyircisi de Berlin olimpi - yatlarında müsabakaları seyredeceklerdir. Amerika atletlerinin olimpiyat hazırlıkları Ölimpiyat müsabakalarında muvaflaki. dünya #porcularının — ikametleri için — yapıla 1 köyü yetten muvaffakiyete koşan Ameriklilı at- letlerin iki üniversite arasındeki müsabakas larında çok şayanı dikkat neticeler alınmış- lır. Bu ;müsabakalarda zun <atlyanlardan beş atlet 7,50 den fazla atlamağa muvaf- ! fak olmuşlardır. Hâlihazırda dünyanın en! seri koşucusu zenci Ces Övens yüz metreyi 10.3 de, iki yüz metreyi 20.8 de kaşmağa muvaffak olmuştur. Övens ayni gün 7.80 uzun atlamıştır. Obrin dört yüz metrelik yarışı 47.4 gi- bi fevkalâde bir derece ile kazanmıştır. Meşhur İstmen 800 metreyi 1.52.9 gibi gök güzel bir zamanda koşmuştur. 1500 metrelik yarışta Venske 3,52.6, meşhur Kaningam 3.57.7 yapmışlır. 110 metre manialı koşuda Fil Kuper 14.2 saniye gibi çok yüksek bir derece elde et - miştir. Fransis gülleyi 15.78 atmış, Carpinter dis- ki 51.3 metreye savurmuşlur. Müsabakaların en genç atleti Teri cirit at mada 67.86 gibi güzel bir derece yap - maıştır. Yüksek atlamada Conson 2.2/2 met - reyi, Marti de 2.5 metreyi kolayca aşmşı - lardır. Amerikanın muhtelif şehirlerinde yapı- Jan müsabakalarda 18 atlet 1.90, 14 atlet de sırıkla atlamada 4 metreden fazla atla- mışlardır, Ecnebi memleketlerle iş yapanlar için Ankara, 18 (A.A.,) — 2/12/1935 tarih ve 3627 sayılı kararnamenin (a) fıkrasına istinaden Türk parasının kıy- metini koruma hakkındaki 11 sayılı | kararnamenin muaddel 32 nci madde- sinin tatbik edildiği memleketlerden birine yapılan ihracat mukabilinde, mezkür maddenin (b) fıkrası muüci - bince istenilen vesikayı getiremediğin- den dolayı şimdiye kadar ithalât yapa- mıyanların aşağıdaki vesikaları tetkik edilmek üzere en geç 30/6/1936 ak - şamına kadar İktısat Vekâletine gön - dermeleri lüzumu bildirilir. 1 — İhracat beyannamesinin mu - saddak sureti. 2 — Takas tetkik heyetlerinin tak - diri kıyımet beyannamesinin musaddak sureti. 3— Satış faturalının musaddak su- reti. 4 — Konşimento sureti, SON POSTA Sekiz aydır hastanede yer bekliyen q[emli Elindeki istida numarasını barek yatak değilde me- zarlık numarası mı7,, Yazan: Sellim Tevfik Şu gazetecilikte adına amevzu» denilen mefhumun çok garip cilveleri vardır. Bazen insanı, yola gelmez bir kadın na- zile günlerce peşinden koşturur. Bazen de, 'Yemenli bir Emir kölesi gibi adamın ta a- yağına kadar gelir. Bizim fakir talümiz ekseriya, birinci çe- git movzudan yana açıktır. Fakat dün, kazara taliin ikinci çeşit ina- yetine uğradım, ve mevzuum, ta yazı ma - samın baş ucuna kadar geldi çattı. Mevzuumun, yani bugün mevzu edin - | diğim delikanlının adı Nuri. 'Terzi elinden en az on yıl evvel çıkmış esvabımin, suya konmuş şeker gibi eriyip dökülmesine remak kalmış. 30 yaşında ya var ya yok. Sol kolu, dir- seğine kadar alçıda: — Bir kazaya mı uğradın?- diyorum. — Hayır! diyor. Ve ilâve ediyor: — Kemik veremi... Altı aydır alçıda... Bu gidişle bir daha çıkacağa da benzemi » yor. Gösterdiğim sandalyeye ilişiyor. Benzi olgun bir limon kabuğu kadar sa- | D | Nuri t Fakat yaşamak, hayatın en tatlı çağın- dan gâüm almak arzusile yanan gözlerinde, ziyan olmağa mahküm gibi görünen bir zekânın aydınlığı, parlaklığı var. Belli ki, sefalete düşmesinin sebebi, do- guştan kabiliyetsizliği değil: — Ben, diyor, Osmaniye köyünde, Pul- | fak sokağında, 10 numaralı evde oturüyo- | rum, Fakat öyle bir ev ki, içine pehlivan | Çoban Mehmedi oturtsaniz, yirmi dört sa- âtte iğne ipliğe döner. Ne yapalım ki anamın işi orada... Baz- mahanede çalışıyor, ve ayda on bir ı.ı.x kazanıyor. ) Bu para ile hem kizaya, hem boğazımı. za, hem de üstümüze başımıza yetişmeğe | galışıyor. | Ve düşünün ki, benim sade kemıkıuim, değil, ciğerlerim de hasta. Sekiz aydır, ra- hatça bir döşeğe kavuşabilmek için sıra bekleyip duruyorum. — Sekiz ay mı? — Evet... Hattâ, tam hesabını yapar- sam, küsuru da vardır. Sekiz ay.evvel, bir hayır sahibi bana: — Yahu, dedi, bu vaziyette ne diye da- laşıyorsun? Devletin hastahaneleri ne gü- ne duruyor? Bir istida yaz valiye. Seni üç günde ya. tırtır bir köşeye... Bu sözler, kesilen ümitlerimi diriltti. İki öğün yemeğimi kesip 16 kuruşluk bir pul aldım. Bizim maballede bir Acem Av- ni vardır. Maniler şiirler filân yazar Âlim adamdır yani. Ona do dokunaklı bir istida döktürttüm. Gittim valiye dayadım. Vali istidamı sıhhi: ye müdüriyetine havale etti. İşte o havale- den sonca, istida elden ele bir doleşmaya başladı. Ben peşine yetişemez oldum. Sıkhiye müdüriyeti dispansere havale etli. Dispanser muayene edip yine sihhiye- ye gönderdi. Sıhhiye müdürü bir imza ça- kıp tekrar valiye yolladı. Vali muavinine havnle eyledi. Vali mu: yeniden sıhhi- yeyi boylattı. Sıhhiye müdürü kaleme gön:« derdi. Dizlerim titreye tütreye kaleme gi - zerken, bu havaleler yüzünden bana ha- HALKIN FİKRİ Garsonların yüzde on hakk Cazeteler otel, bar, lokanta, gazino ve bahçelerde hesaplarımızın üzerine ilâve| edilen yüzde on garson hakkının bizlere hizmet eden garsonlara verilmediği hak- kında bir takım şil Garsonlar cemiy etlere muakkes oluüyorlar. lokantacılara mü yacaat ederek bu paranın garsonlara veril- mesini talep edecekmiş. Bu mesele hakkında garsonlar ve lokanta sahiplerile rüştük. Fikirlerini aşağıya yazıyoruz: Garson Bay Cemal: Evet — doğrudur. Müşteriden alınan yüz « de on hize verilmiyor. Hakkımız kaynıyor. Ba - z yerlerde, bunu yapıla- cak ziyan mukabilinde a- lakoyuyotuz, diyorlar. Doğru değildir. Biz bu - rada yüzde beş alıyoruz. Biz şey kırınca — parasını bu yüzde beşten kesiyor. lar. Bizim en büyük der - dimiz şu rekabet... Piya - sada artık meslekten gar- sön aranmıyor. Evvelden göpçülük, — yahut şoför muavinliği, velhasıl gar - sonlukla hiç bir alâkası olmiyan işlerde — çalışmış ve şimdi işsiz olanlar beş llraya garsonluk ediyor - lar, Bunlar piyasayı kırı - yor. Patronlar da ucuz ol- sun diye en meslekten an- lamıyan adama — beyaz gömlek giydirip oraya sa- hveriyorlar. Bize ziyan o- luyor. ; Şef garson Bay E - sat; — Garsonlar yüzde on almak — istiyorlar. Gene yüzde on alınıyor amma, kırık parası kesiliyor. Yüz. de ile çalışılan yerler var. Aylıkla — çalışılan — yerler var, Bazı yerlerde esasen çok müşteri olsun diye müşteriden yüzde on de- gil, yüzde beş filân ah - nıyor. Tabit garsonun m- zasile. Ankara caddesinde Bahçeli lokanta sahi - bi Bay Ali Rıza Arda: — Buralarda, böyle lo » kantalarda bu mesele mev. zuubahs deği. İşittiğimize göre bahçeli gazinolarda patronlar kasaya yapılması muhtemel — ziyana — karşı müşteriden alınan yüzde ondan bir miktar ayınıyor- larmış. Biz burada her ak- şam yüzde on üstüne he - sabımızı görürüz. Eğer zi- yan olursa o zaman para keseriz. Fakat bahçeli lo - kantalar bu usulü yapmı - yorlarmış. Onlar daha ih - tiyatlı davrandıklar için ta- bif bu da gasonların hoşu- na gitmiyormuş. Biz bura- daki lokantacılarla gar » sonlar uyuşmuyuz, İyi ge- çiniyoruz. Kavga — edenler, birbirlerinden hesap arıyan veya birbirinden — hesap saklıyanlar biz değ' ! p | f ; Garson Bay Yani Karayanit Bizim — gikâyetimiz yok. Biz yüzde on alıyo - ruz. Kırıp dökersek, para- mını ayrıca veriyoruz. Şi - kâyet eden garsonlar bü - yük yerlerin ve bahçeli yerlerin garsonları.. onlar- dan yapacakları ziyan kar- plığı olarak para kesiliyor muş. Garsonlar böyle söy- lüyorlar, Konya Lezzet lo - kantasında — garson Bay Sezait — Biz müşteriye seve seve hizmet ediyoruz!. O- nu memnun edelim, © - nun vereceği yüzde — onu hak edelim diye temizli - ğe de çok tiayet ediyo » raz. Onlara böyle baktı « ğımıza — mukabil de seve seve yüzde onu müşteri weriyor ve verirken de bu paranın bizim elimize gel- diğini zannediyor. —Hal - buki bu paralar bize gel « miyor. Patronda kalıyor. Ben on sekiz senelik gar - sonum, — bir çok yerlerde çalıştım. Meselâ büyük barlarda.. Patron müşte - | riden kesilen yüzde onun sekizini alakoyar, garsona yözde iki kalır. Bazı yer - lerde yüzde beş, bazıla - mında yüzde dört alınır. Biz burada yüzde beşe ça- hgyoruz. Garson Bay Rıza: —— Benim yüzde ondan filân haberim yok, ben aylıklyım. Ayda on beş Hra alıyorum, ötesine ka - rışmıyorum. Patron müş- terilerden yüzde on hesas bi alsa da, almasa da be- nim umurumda — değil. Çünkü ben cebime — giren| aylığı biliyorum ve bu da bana kâfi geliyor. vale gelmeden yatağa kavuşacağımı umu- yordum. Fakat kalemden elime bir numara vwerdiler: — Bunu al, dediler... Şimdilik hasta- güyorum: — Acaba hanelerde yer yoktur. Başalır boşalmaz seni yatıracağız. Arada bir bize görün! Ve ben, tam sekiz aydır, dip onlara görünüyorum. Benim ciğerle - timdeki kan boşandı. Fakat daha yataklar boşalamadı! arada bir gi- Yüreğini boşaltan biçare delikanlır — Acaba, dedi, bizim arzuhalcı bana azizlik edip te, hastahanede yatak yerine mezatlıkta yer mi istedi? Ve kapıdan çıkarken, elindeki kâğıdı gösterip ilâve etti: — Bu mübarek; yatak değil de mezarlık mumarası mi yoksa? * Onun çıkışından sonra yazdığım bu sa- tırlara göz gezdiren bir arkadaş sordu: — Ne diye yazıyorsun bunları? İstan - bulda veremden ölen, yiyecek bulamıyan bir Nuri mi var ki? bir suç işlemiş gibi önüme bakarak düşüs sefaleti tabit görmekten baş ka çare kalmadı mı? Selim Tevfik BÜTÜN ÖLKEYİ N HEŞEYZ Şon Posta İLANe El?/ı'l ıâĞlGüN DOLAŞIR... Ben bu suale cevap veremiyorum, ve