Haziran 19 io siyli ; SON POSTA — — Güneş bu sabah 4ü 59 ğ“'t'"i" mühim | | ararları (Baştarafı 1 inci sayfada) 5 — Bu beyannamenin icaplarını parti genel sekreteri olmuş bulunan Dahiliye Ve. kili takip ve tanzim edecektir. 6 — Yukarıdaki maddeler bütün parti teşkilâtına, vilâyetlere ve umumi müfet - üşliklere tebliğ olunmuştur. geçe tutuldu Başka yerlerde istanbulda (Baştarafı 1 inci — sayfada) (Baştarafı 1 inci sayfada) k du. mıza nakşetmek ve hem de Son Posta Başvekil ve Saat beşi 58 dakika geçe güneş ta -|okuyucularına bu manzarayı anlatabil- €. H. Partisi genel başkan mamile tutulmuştu, ortalık gece saatİmek için matbaada sabaha kadar bek-|, vekili İsmet İnönü ledikten sonra dört kişilik ufak bir ka- file halinde saat dördü yirmi geçe mat- baadan çıktık. Doğu tarafında bulut- lar rüzgârın önüne katılmış gidiyorlar- dı, önceleri semanın berrak olmaması canımızı hayli sıktı. Sovyet gazeteleri küsufu tesbit için senelerdenberi hazırlık yapan Rua â - limlerinin bulutlardan çok korktuk - larını, münasebetsiz serseri bir bulu - tun bütün ümitleri sıfıra indirebilece - ğini yazmışlardı. Bir daha kim bilir ne vakit görülebi- lecek böyle bir küsuf hâdisesini pisi pi- sine kaçırmak doğrusu canımızı sıka- caktı. Bir an Uludağ'da karargâh kur- muş olan Fatin hocayı düşündük ve eğer hava orada da bulutlu ise üstat kim bilir ne kadar sıkılacaktır, dedik.. ağır ağır Beyazıt kulesine kadar gel - dik. Yukarı çıktığımız zaman güneş doğmuştu. Kalın bulutlar kurşuni bir perde ha- linde onu mütecessis gözlerden saklı- yorlardı. Nihayet biraz aralandılar. Saat tam dördü elli dokuz geçe evvelâ güneşin üst kısmı kendisini, bulutlar- dan sıyırdı. İçimize biraz soğuk su serpildi, üst- te sağ kısmın kararmağa — başladığını gördük ve on dakika geçmeden bulut- lar tülleşti ve heyecanla beklediğimiz güneş, bu sefer bulutların altında göz- leri yakmadan görünmeğe başladı.. güneşin sağ tarafındaki karartı büyü- yordu.. biz de pencerelere dayanmış, hâdiseyi kâh dürbün ve kâh isli cam- la takip ediyorduk. Nihayet karartı bü- yüye büyüye altıya on kala güneşin sol tarafı incecik bir çizgi haline inkı- lâp etti. Külli küsuf hemen hemen ol- yirmide olduğu gibi tamamen karan - — hk bir hal almıştı. Bu hal tam 93 sani- ye devam etti. Hava çok bulutlu idi. Onun için burada tetkikata gelmiş o - lan heyetler tetkiklerini müşkülâtla yaptılar. İstanbul 19 (AA.) — Reisicumhur A- tatürk dün öğleden sonra Yeşilköy tayya- re meydanına teşrif buyurarak, bir gün ev- vel hava postasile gelerek kendilerine mi- pafir olan ve dün gene ayni posta ile avdet eden Başvekil İsmet İnönü, Adliye, Da - hiliye ve Bayındırlık Vekillerini teşyi & - miş ve tayyare hareketle havalanıncıya kadar uçuşu takip buyurmuşlar ve ayni za- manda devlet hava yolları idaresi tarafın- dan Ankara ile İstanbul arasında işletil - meğe başlanan yoku tayyarelerinden bi « Fini tetkik etmişlerdir. Atatürk bundan sonra Floryaya avdet ve geç vakit Türk Dili Tetkik Cemiyeti a- zasından bazı zevatı kabul buyurmuşlar - slır. İzmirde İzmir, 19 (Telefonla) — Güneşin fzâmi şekilde ve külli denecek derece- — de tutulma hâdisesi sabahleyin 6 ya 7 — kala vukua gelmiştir. t Güneş tamamen yükselmeden yani — 4,5 3 de tutulmaya başlamıştır. Küsuf — (evvelce bildirilen saatten biraz geç vu- kua geldiği için havanın kararması 1 - 2 saniye geçikmiş ve küsufu külli tam 82 saniye devam etmiştir. Küsuf esnasında bundan önce oldu- — gu gibi bu defa da tabanca atma hâdi- sesi olmamıştır . Adnan İzmir, 18 (Hususi) — Şehrimiz ta- — Biiye muallimlerinden 15 kişilik — bir — grüp güneş tutulmasını ilmi bakımdan tetkik için bu akşam Nif dağma tır- mandılar. Geceyi 1250 metre yüksek- te geçireceklerdir. Heyet güneşin tu - tulmasına ait değişiklikleri fotograf ve sinema ile tesbit edecektir. Heyet a- rasında iki Amerikalı kadın da vardır. Garbi Anadolunun her yerinde gü- neşin tutulması şimdiye kadar gö memiş bir alâka ile karşılanmıştır. Ma- nisa, Kasaba ve Alaşehirde gruplar dağ- lara çıkmışlardır. Bursada Uludağ, 19 (Sureti mahsusada gi- den arkadaşımızdan) — Gece yarısını — tam üç buçuk saat geçiyor, Uludağın Vekiller Ankarada Ankara 18 — Başbakan İsmet İnönü beraberindeki zevatla bugün saat 17,20 de gehrimize 'avdet etmişler ve tayyare alı- nında Kamutay başkanı Abdülhalik Ren- da ile bakanlar, meb'uslar ve bakanlıklar ve ileri gelenleri tarafından karşılanmışlar. dır. Başbakanımız tayyare alanından ayrı- lirken Kamutay başkanı Abdülhalik Ren- daya: « — Trenle dönecektik. Fakat tayyare- yi daha çok rahat bulduğumuz için tayya- re ile döndük.» Ve Ali Çetinkayaya da: « — Gördüğüm mükemmeliyetten do. layı sizi tebrik ederim.» Demiştir. Ali Çetinkaya Başbakanımı- zın bu iltifatına karşı: « — Büyük tayyarelerimiz gelince, bir Erzurum seyahati yaparız.n demiştir. Baş- bakanımız buna: « — Büyükler gelince, Ağrı dağı üzerin- de de böyle dolaşacağız » diye mukabele etmişlerdir. Başbakanımız, doğru köşklerine gitmiş ve bir müddet istirahatten sonra saat 18 de OLUM MANGCASI * Son Fosta ,, nın tofrikası: 114 Yazan A. R. Cemil, Nâsır Mebhütun kaledeki askerlerini silâhsız bırakmış, esir almıştı — Ben im, Cemil.. Meliha... Çabuk içeri girin. Arada sırada — telâşla çalınan — da- vulun gümbürtüleri arasında, Abdül- bârinin de kalıri ve hiddetli bir sesle: Diye fısıldadı. — Hay iki gözleri kör olsun... Mu-| — Cemil, elindeki baltayı fırlattı, attı. hafızlara ne oldu?.. Hep bir ağızdan | Uzanan elleri yakaladı. Kapıdan içeri bağırıyorlar. Fakat meydana çıkmıyor-|daldı. Evvelâ, arkasındakilere: lar... Anlaşıldı. İsyan ettiler. Maksat-| — Çabuk girin, larını anlıyorum. Kaleyi yağma ede -| - Dedi. Ve sonra, Melihaya dönerek: cekler. — Melihal.. Sen, bir mucize yarat- Ah şunların elebaşlarını bir ele ge- |tın . çirsem.. o zaman ben, bilirdim yapa -| — Diye ilâve etti. cağımı... Daha, bir şeyler söyliyecekti. Fakat Diye bağırdığı işitiliyordu. Meliha, derhal sözünü kesti: Dakikalar geçtikçe, Cemilin de en-| — Çabuk, bu merdivenden -yukari dişesi artıyordu. O da: çıkın. Sağ taraftaki açık kapıdan girin, — Karşıda, ateş açanların adedine | Ateş edenleri, arkadan bastırabilirsi- bakılırsa, demek ki şu anda kaledeki eli |niz. silâh tutan, altı kişi kalmıştır. Onlarla Dedi. nasıl olsa başa çıkabiliriz ...Fakat ça-| Cemil, bir saniye bile geçirmedi, buk davranmalıyız. Eğer kovuşlarda |Derhal neferlerden birine emir verdi; hapsettiğimiz muhafızlar kapıları kır-| — Oğlum!.. Baltayı at. Duvar dip- maya muvaffak olurlarsa, o zaman Nâ- |lerinden onbaşıya koş. Yanında iki ne- sır Mebhütun kalesi bize ebedi bir me-|fer alakosun. Ateşe devam etsin. Ö- zar olur. teki arkadaşları al. Koşa koşa buraya Diye düşünüyordu. gel. Karanlıklar içinde bir gölge belir -| — Nefer, elindeki baltayi atmış; ka - mişti, Rizanın: ranlıklar içine fırlamıştı. Cemil de ro- — Byftalar, hazır.. yü seydi. velverini çekmiş; yanında öteki ne - Dediği işitilmişti. ferlerle Riza olduğu halde, merdiven- Cemil, hemen Rizaya doğru ilerle-|lere atılmıştı. tokıil Fakat tam merdivenin üst başına vardığı zaman, çelik gibi iki kol vücu- duna sarılmış: — Vay alçaklar.. vay hırsızlar... Demek siz, koskoca Nâsır Mebhütun dairesine girmek cesaretini de göster- diniz, hp... Ah iyi ki, bu kapıyı yok- lamayı aklıma getirdim... İşte nihayet — Yukarı katın merdivenlerine a - çılan küçük bir kapı olacak. Beni av - luya oradan çıkarmışlardı. Bizi, o ka- pıya götür, Riza. Demişti. Riza boğuk bir sesle: — Tamam.. orası, iyi aklınıza geldi. Siz, her şeyi biliyorsunuz. Koşun. Kur- şunlar yanımıza düşmeye başladı. sizi ele geçirdim. Göreceksiniz.. sizi Diye cevap vermişti. şimdi nasıl ölümlerle öldüreceğim. Bu kapı avlunun karşı cephesinde,| — Diye bağırmıştı. ve, Abdülbârinin adamlarının ateş et- Cemil, şiddetle silkinmiş; fakat ken- tikleri pencerelerin dibinde idi. O < disini kavrıyan iri vücutlu adamın kol- nun için kendilerini göstermemek el- larından kurtulamamıştı, Eğer bir sa- tam karşısında Fatin tepenin zirvesin- deyiz. Faki ve hayırperver Bursa vali- si Fatinin adını taşıyan bu tepede şim- di güneşle kamerin muaşakasını tetki- — ke gelen Fatin hocanın karargâhı var. Unutmayın, ki Fatintepenin irtifaı tam 2100 metredir. Ve hepinizin ihti- mal yataklarınızın incecik battaniye - sini bile fazla gördüğünüz şu anda, bu- rası kutuplara rahmet okutuyor. Ka- lin yün sövetrlerimize, yakaları kalkık paltolarımıza rağmen kış günü denize düşmüş gibi tirtir titriyoruz. — Ve Fatin Hoca buna rağmen kan ter için: — ge... Buraya tırmanıncıya kadar çekti- ğim sıkıntıları düşününce Fatin Hoca- nıin Fatintepeye çıkabilişini bir mucize sanacağım 'eıii:: Fakat ilim aşkının verdiği -kuvvet sayeşinde Fatin Hoca dağa çıkarken 19 yaşındaki oğlunu bile geride birakmış. Bir buçuk saat evvel Güneşin tutulmasına bir buçuk sa- at var, Şu anda bütün Bursa ayakta. — Şehrin en işlek meydanına konulan bir — karatahtada küsufu dağdan görmek is- teyenlerin dağcılk klübüne müracaat — etmeleri ilân olunmuş. Gideceklere ko- laylık gösterileceğini bildiren bu ilân- 'dan sonra, kadınlı erkekli bir çok kim- seler klübe baş vurmuşlar. Dağa kadar — tırmanan meraklılar arasında Bursa muştu.. Beyaz binalar morlaşmış, İstanbu - kan üzerine kasırgalı ve elektrikli ha- yalara mahsus bir renk çökmüştü. Der- ken horozlar, ortalığı alaca karanlık görünce ikinci bir sabahı müjdelemek ister gibi ötmeğe başladılar. Yeşilköy tarafları daha ziyade si - yahlaşmış, Kızkulesi açıklarında de - niz mehtaplı gecelerdeki gibi pırılda - maya başlamıştı. Bu vaziyet çok uzun sürmedi, gü- neşin fafif ve şeffaf bir bulut tabaka- sile örtülmesi bilhassa fotoğrafçının i- şini kolaylaştırmıştı. Mat renkli güneşin resmini film - lerini yakmadan çekeceği için mem - nundu, Sağdan soldan bir iki tabanca sesi kulağımıza çarptı, halk sokaklara dö- külmüş, damlara çıkmıştı. Altıya on kala güneşin sol tarafın- daki ince zerre ortadan kaybolmadı yalnız yerini değiştirdi. Evvelâ güne - şin üst tarafına doğru yürüdü ve son- ra sağ tarafına yerleşti. Artık küsuf a- çılıyordu. İstanbulun üzerine çöken mor renkler perde perde dağılıyor, gü- neş tutulduğu taraftan ağır ağır açılı- »yordu. Limandaki vapurlar daha vazih görünmeğe başladılar, eflâtunlaşan bi- nalar, beyazlaştı, sokaklardaki donuk - luk açıldı, ve saat yediye on kala vazi- yet tamamile normal bir hal aldi. Ve Parti umumi merkezine gelmiştir. Başba- kanımız saat 19 da biten Parti umumi ida- te heyeti toplantısını mütcakip — toplanan Bakanlar heyetine reislik etmiştir. Bakanlar heyeti toplantısından — sonra kısa bir içtima yapan parti umumi idare heyetine İç Bakan Şükrü Kaya reislik et- miş, böylelikle İç Bakanı ayni zamanda parti umumi! sekreterliği vazifesini ilk defa olarak görmüştür. alıştık havaya, Şu anda hayatımızın büyük heyeca- nı içindeyiz. Beni ayakta durduran hâ- disenin büyük heyecanından aldığım enerjidir. — Küsuf hâdisesi biter bitmez koltuk değnekleri kırılmış bir hasta gi- bi çökeceğim. Ve sanırım ki bir hafta yatakta kalacağım. e Nihayet saat beşe tam üç kala bek - lenilen büyük hâdise başladı. Bir kö- şesi, üzerine su dökülmüş ateş gibi si- yahlaşan güneş tıpkı siyah mürekkep içen kırmızı bir papyebuvara benziyor- du. Ortalık tıpki on binlerce elektrikleri birer birer söndürülen muazzam bi salon gibi gittikçe karardı. Ve nihayet saat tam altıda kâinat yıldızsız bir ge- ce gibi zifiri karanlık içine gömüldü. Sabahın en aydınlık saatinde başlayan bu gece çok uzamadı. ve bu seler az evvelkinin tam tersine güneş üzerini örten simsiyah peardenin altından ya- Fati Hıyeunlıhtunhır dekülslar işte böylece bütün dünyanın merakla | vyaş yavaş sıyrıldı. Ve saat tam yedide ati Kattti Bevecam takip ettiği küsuf, İstanbul halkına iki|ortalık, ampulleri birer birer yakılan geçtikçe artıyor: — GAh, diyor.'ne olurdu, hava daha — parlak olsaydı, iyi göremiyeceğiz diye — ödüm patlıyor. Sonra, maalesef, kü: BN 5 P lrtnamasamclar — fun resmini alabilmek için vesaitimiz| velki gece de buram Büram kar yağdı. “de az. Bakalım muvaffak - olabilecek |Nerede ise küsufu göremeden dona - — Miyiz.» caktık. — Biçare üstadın kanlanmış gözlerine| — Sonra bir de ehemmiyetlice buhran — bakıp soruyorum: atlattım. Çünkü bu irtifada kalbim ü- — Haylice yorulmuşa benzersiniz. İzerinden tam 25 kilo ağırlığında tazyik O: eksilir. Bu itibarla kalbin içeriden dışa- Ne söylüyorsunuz, diyor. Tamlrıya doğru tazyiki hayli miktarda ar- dir, 3 dakika uyumadım. Ev-|tar, Bereket, ki kalplerimiz durmadan koca bir salon gibi eski aydınlığına, yü- reğinde imanı, elinde teleskobu, geri- sinde heyetiyle, dağdan dağa koşan Fatin Hocâ müradına kavuştu. Naci SADULLAH Sovyet Rusyada Omsk (Savyet Rusya) 19 — Sov - yet Rusyada — güneşin tam — tululması » na ait bütün — rasatlar ilim — heyet- lerini hoşnut eden bir şekilde yapılmıştı. İlk önce ortalık bulutlu idi fakat çok geç- meden güneş açıdmış ve bu nadir semavi meraklı saat yaşattıktan sonra tarihe ve hatıralara mal olup gitti. Cihad Hikmet © sazi di » * zemdi. Şayet yukarıdan karşıya ateş niye daha geçecek olııı_ıı, h“ şey mah- edenler görecek olurlarsa, tüfeklerin v?lu%u O zaman 'l"“ı“_k' tabancayı uçlarını derhal aşağıya çevirecekler, Ve bükmüş; o 'd"“'!' göbeğine daya - hiç şüphesiz ki: Bir yaylım ateşle, iş - miş, pımuğını'tfnğe lııımıçıı. lerini bitirivereceklerdi. Karanlıklar içinde, acı bir feryat Kapının dibine geldikleri zaman, ydlı:ğıyı:_ıh Şonlik ea ukr a sağllar l D AE e S anda kapıyı devirmeye çalışacağım. F:î:?:ıî u ım: SIi ddi Eğerbkındıhwıhmwlo-mumi'_ı 'lçeıkl—ı'r Kuak iad3 lursak; hepimiz mahvolduk... Hadil),, iqiıilı.nipi: M bakalım.. silâhları boynunuza takın.| — — Bu taraftan geliyorlar...' Baltaları kavrayın.. hücum... Si CN Bizbullar” Cemil, hepsinden evvel kapıya fir-| — Ki A les edin. İ lamıştı. İki elile başının üstüne kaldır- dığı baltayi, bütün — kuvvetile savuracaktı. Fakat savuramadı. « Tece kalıı. Evvelâ, derin bir hayretle: — Aana.. kapı, açık... - İmaydan vörmeden atılmıştı. Diye bağırdı... Ve sonra; dişlerini | 4, ,_—: bir peuollkl:ınhı— ğ sıkarak: i ışığında aralığı görünen kapıya doğru, — Oradaki kim?.. , |tek tek ateş etmeye başlamıştı. Diye homurdandı. " | Fakat o anda, içeriden de - şiddetli aralığında, bir hayal kımıl-|bir yaylım ateş açılmış; — kurşunların çeriden iki el uzandı. Tatlı ve bil-|hir kısmı kapıya çarpmış: bir kısmı da Cemilin başının üstünde vızıldamıştı. O anda, merdivenden gürültülü a- dadı. lâri bir ses: nnn ai aa aa amameeren ça hâdise, derin bir zevk ve heyecan içinde ı takip edilmiştir. Manzara fevkalâde — gü- yak sesleri aksetmeye başlamıştı. A- zeldi. Güneş kürresine kamerin — gölgesi, |yak seslerini duyan Nâsır Mebhütun yavaş yavaş yayılıyor ve kürrenin işıklı adamları bir saniye duralamışlar; ve: kısmı küçülüyor ve damla damla — sönü-| — Âsiler, buraya geliyorlar, yordu. Ortalık mor, pembe, yeşil, kurşuni Yo bin bir renk içinde yüzmekte İdi. — Fakat| tenkler gittikçe koyulaşıyor — ve ortalkık. h öyi bir hile T karanyordu. Nihayet tam tutulma hâdisesi aklına iyi bir bile gelşiiğtğ rak: vukubuldu ve bu lâhzeyi bekleyen fen Kkr — Ahmet çavuş!.. Mehmet L adamları aletleri ile çalışmağa başladılar. e onbaşı fa gelin. Borazan.. Hü Tet S NRe B DAUA | D Za G razan.. Hücum bo- ğ rusu çal, * ilim adamları hayatlarının en — beyecanlı| FT T £ saniyelerini yaşamakta ve sonsuz feza için- Diye, mevhum kuw_-ğe emirler dö kamerin gölgesi ile örtülen güneşin sır-| YETMeye başlamıştı, t İarını keyfe uğraşıyorlardı. Kısa bir karanlık| — Nâsır Mebhütun adamlarını, büsbü- fasılasından sonra ikinci safha — başladı. |tün bir telâş almıştı: —— —- » Güneş, taze ve canlı işıklarını — serperek| — — Askeriye.. Heyye | na_:nye ortalığa yeniden hayat veriyor ve bütün| Diye, haykırışarak biribirlerine ka- şaşansile doğuyordu. İlim adamları — ol'an|rışmışlardı. Bu sefer Cemil Arapça ola- fenni aletlerinin kayıtları üzerinde — çalış-İrak: B k e maktadıri » (Arkası var) ;