l'lıl-lııiıı Londra zabıtasına karşı 6 muharrir: 5 a n gu Bir itiraf Son Postanın tefrikası :47 Yazan: Margery Allingham |l;ü?€iıe;eiini söyledi. Ben de onu büs- Te b a altı za- | Pütün boşnut etmek i_çı'ıı bir kadeh iç- :Mı romaencisı Margerg Allingham : ;:r "l:: kx;::ğ;â::-m sonra ikin- Greliş, Falker Bi Knox, 'DE içelıncak bu dakikada bu adamın içki rothy Sayera, Russell Thorndike ||isemediğini öğrenmiştim. İki kadeh kahramanları meçhul altı zabıta ||yuvarladıktan sonra esnemeğe başla- rTomanı yazıyor ve katillerin keşfi- ||mış ve sızmıştı. ni İngilterenin en maruf zabıta mü- O gün Mapollini yine ekmek kırın- Fettişi «George Cornisho e Bırakt- |Ütıları yüzünden benimle kavga etti, porlar. D—lınıı_dw_lılı_ı eserleri- Ertesi gün yine yukarı çıktım ve a£ akakanca Pai milkdtisi di B Ü Pçsnk'a bir kadaki içki debu. verdim. 2.':, l'-.!:“n S!rı'h '::'-0_' ereri || Pollinilerin bahsi Frankı eskisi gibi a- w“.“.:.""' MN lâkadar etmiyordu. Fakat ben israr et- Üa aet bülnde öekar' sşka mürak. tim ve onların yaptıkları hareketler - üzbeler betili yenüdl ianği Steğini ben” den birini yapmasını ıııedım di ağrından dinleyeceksiniz. v g:îd.ı SöREMENİ dedi. Tabil bütün bu sözlerin aslı, fash| — c cen? dedim.. —— yoktu. Frangmm kendisi de benim ban-| PS rdrmik medee hr;.i:::ıı:m:ım h%'y'::t:m Bi Yalan söylüyorsun! Yapamıya- ve Pollini küçüklere türlü türlü hare-| “Bp bir tey için yaparım diyorsun! ket yapmayı nasıl öğrettiğini izah et - Frank 'hemen davrandı. ve kapıya KA DER a e VZ öi Ce d Ti d Tet dedli UAĞ İ Sonra bacaklarını kaldırıp elleri üze - rinde odanın içinde yürümek istedi. Bu işi yapmak için çabalarken yusyu- varlak vücudu ile yere düştü. Mapolli- ni bir hâdise vuku bulduğunu sanarak koştu. Anlattım. Gülmeğe başladı. Fa- kat gözlerinden yaşlar gelerek ve baş- tan başa titriyerek gülüyordu. Nihayet dördüncü gün Luiz yine çalışmağa gitti. Merdivenlerden yavaş yavaş çıktım we odaları düzeltmiye başlıyarak ya - vaş yavaş yatak odasına girdim. Luiz bavulunu hazırlamış, yarı ya- rıya doldurmuştu. Frankın bavulu da bir tarafta duruyordu. Ben yatak odasına girince Frank Frank söz arasında bana çalım satı- |dışarı çıktı. Ve bir kadeh içki rica etti. Yar ve: Aşağı gidip almasını söyledim. Aşağı — Gelecek hafta bu vakit Mançis-|indi ve son derece memnun bir halde terde bulunacağız ! geri döndü. Ben yine bahsi Polliniler- Diyor ve ilâve ediyordu: den açarak madamın dün nasıl güldü- — Orada karımın neler yapmağa|ğünü anlattım. Frank yine her şeyi, muktedir olduğunu anlatacağım, ger-|her marifeti yapmağa hazır olduğunu karım ihtiyarladı, belki de yüzüne|söyledi. Ben ikinci odaya girdim ve ayacak hale geldi. Fakat onun |pencereyi açtım. Burada bir gaz sobası bütün işlerini idare eder, her şeyi yol-|vardı. Buradan masa örtüsünü silktim ha yoluna koyarım. ve örtüyü elimden kaydırdım. Pence- Luizi mahveden ve ihtiyar yaşında |renin dışında bir enlice korneş vardı. İş peşinde koşturan bu adamın bu ka-|Örtü, kaya kaya körneşin ucuna takıl- dlını hâlâ bırakmak istememesi yüzün-|dı. Ben geri dönerek: ) l d — Aman, dedim, örtü elimden kay- kapıp tepesine indirmek — istiyordum. |dı. Bir sopa gibi bir şey ver de şunu Fakat böyle bir harekette bulunmak |çekeyim. Sen şu Pollinilere benzeyey- bütün işlerimizi bozardı. Bu yüzden |din derhal atlar... tabrediyor, ve sesimi çıkarmayıp mev-| — Frank aldırmadı. İşitmemezliğe gel- Buu değiştiriyordum. Nüekim bugün |di. Fakat alâkadar oldu ve pencereden lle böyle yaptım ve sözü yine Pollini-| başını uzatarak baktı. Örtü, dört bu - F çevirerek, onlardan bahsetmeğe | çuk metre öteden sarkıyordu. Frank, — Aman dikkat edin! dedim. Fa - kat o mütemadiyen: T — Bak! Bak! diyordu. — Bakıyorum! dedim. Fakat Frank, bir şey yapamadı. Ya- Pamıyacağını da biliyordum. Frank an- latmağa devam etti: — Ben bir defa, gergin bir ip üze- Tinde de yürüdüm. Şimdi de yürüye - bilirim. Yalnız bir ip bul, Biz bu şekilde konuşurken Luiz gel- di. Ben de Frangı bırakıp gittim. Ertesi gün Frank ile gene konuştum ve Pollininin marifetlerinden bahset - tim. Diğer taraftan odayı düzeltmek ile Mmeşgul oluyordum. » O da beni dinlemeğe başla-|sonra bana döndü ve sordu: ve bir kaç hareket yaparak beni eğ-! — Nasıl çekeceksin? (Arkası var) İstanbul Sıhhi müesseseler satınalma komisyonundan: — £ Bakırköy Akliye ve Asabiye hastahanesi için 1500 takım hâki yazlık el. bise olbaptaki şartname ve nümunesi veçhile açık eksiltmeye konmuştur.. 1 — Eksiltme: 24 Haziran 936 Çarşamba günü sant 14,30 da Cağaloğ - lunda Sıhhat Müdürlüğü binasındaki Komisyonda yapılacaktır. 2 — Tahmini fiat beher takımı 320 kuruştur. 3 — Muvakkat garanti 360 liradır. 4 — Şartname ve nümuneler komisyonda görülebilir. 5 — Eksiltmeye gireceklerin cari seneye ait Ticaret Odası vesikasile 2490 Sayılı kanunda yazılı belge ve bu işe yeter muvakkat garanti makbuz veya banka mektuplarile belli saatte komisyona gelmeleri. «3103» “—Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü Rektörlüğünden: 1 — Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü cezanesi için gerekli olan miktar ve müfredatı şartnamesinde yazılı bulunan ecza açık eksiltmeye konulmuştur. 2 — 26/6/036 Cuma günü saat 16da Yüksek Ziraat Enstitüsü Komisyon odasında ihalesi yapılacaktır. 3 — Muhammen bedel 3200 liradır. 4 — Muvakkat teminat 240 liradır. & — Parasız şartnamesini almak istiyenler Daire müdürlüğüne Hi a Ki Kü TT y ÇTT M SON POSTA Yazan: Kadircan Kaflı Kırmızı mermer direkli küçük salonda| — O zamana kadar bunun gibi nice kaba yapayalnızdı. Köşelerde yanan meş aleleri (saba ve hoyrat adamların kollarında ve de söndürmüş ve bu karanlıkta, kara bir | kucaklarında sabahlamış, imparalor ve hiz- örtüye bürünmüş olduğu, başına gene kara | metçileri uyanmadan saraya giderek yata- bir örtü alarak kapının ardında, ayakta du- | ğına girmek için ne korkular geçirmişti. ruyordu. Sarayın bahçesinde ve mermer merdi -| — Mesalina aşktan yarı baygın geçen saat- venlerin alt yanında zırhlı Roma nöbetçi- | ler arasında etrafa bir iki defa göz atabili- lerinin sert adımları duyuluyor, mızrakları, | yordu. kılıçları ve zırhları parlıyordu. Havuzlu) — Bu gece bu meyhanede kendisini büs - salonun pencerelerinde bol ışıklar taşıyor, | bütün meçhul bir kadın olarak bulmuyor- uzaktan uzağa sarboş erkeklerin şarkıları, |du. Çünkü şu karşıki köşede ve kuytu bir kadın kahkahaları, kadch ve şarkı seeleri | yerde oturan delikanlı onu gözetliyordu. duyuluyordu. Genç kadın ona dikkatle baktı ve he - İmparator Klod bu gece de gözdesi J6- | men tanıdı. liyi dizlerine oturtmuş, bir sürü cariyeyi ve Kendi kendine: bir sürü saray adamını toplıyarak eğleni | — — Kastanyüs burada ne anıyor? yordu. Diye sordu. Bu, yirmi bir yaşlarında çok yakışıklı, penbe yüzlü, orta boylu, cesur ve zeki, nazik bir zabitti. İmparatorun alayında bu- lunuyordu. Kaç defa saray bahçesinde, me- rasim sırasında, gezintilerde onunla karşı- laşmış ve delikanlının gözlerinde kendisi- ne kargı bir aşk sezmişti. Fakat Mesalina bir aşkla ve bir erkekle doyan bir kadın değildi. Aşkta çeşit arzusu onun damarla- rındaki mikrobik bir hastalık gibiydi. Bu gibi gençler ise hem çok bağlanır ve kıs - kanırlardı, hem de sarayda bir zabit ol - duğu için çabuk duyulurdu. Bu yüzden Me- #salina ona hiç yüz vermemişti. Fakat anlaşıldığına göre Kastanyüs im- paratoriçenin bu, gece maceralarını öğ - Tenmiş, onun arkasından gelmişti. Yoksa imparator mu göndermişti? Ona casusluk mu yapacaktı? Mesalinanın damarlarındaki kan serin- lemiş, kendisi durgunlaşmıştı. Glâdyatör onu kollarının arasında ezer- ken: — Nen var? Düşünceli görüyorum se- Bi... İmparatoriçe kendisini topladı. — Şöyle bükmetti: — Bir casus olaydı bana görünmezdi. Görünse bile böyle bakmazdı. Onun göz- lerinde temiz bir aşkın ışıkları yanıyor.. Geç vakte kadar eğlendiler, Onlar da diğerleri gibi çift olarak bir kaç defa mey- hanenin ucundaki kapıdan bir bölmeye geçtiler, orada beşer onar dakika kala - rak geri geldiler. Mesalina oradan son çıkışında genç Pretoryen zabitini her zamanki — yerinde göremedi. Sabaha karşı meyhaneden çıktılar. Palladis orada bekliyordu. Koltuğunun altındaki siyah örtüyü genç kadına uzattı. bkisi de gene karalara bürünmüşlerdi. Ertesi gün genç zabiti arattı. Fakat ona gu haberi verdiler: — Kastanyüs ordudan istifasını iste » miş. İmparator kabul edince hemen ay * tılmış. Mesalin bundan bir şey anlamadı - ve merak etti. Ertesi gece meyhaneye gittiği zaman ©- fu orada, fakat bir gemici kılığında şarap içerek sarhoş olurken gördü. Gözler rastlayınca delikanlı gülümse - Mesalinanın bakışlarının derinliğinde bir korku vardı. Şimdi o korkunun üzerinde bir şeytanlık parıltısı görüldü. Delikanlıya İmparatoriçe Mesalina ne zamandan - beri unutulmuş gibiydi. Kaç yıl kocasına bağlı kalan, ona Bri - taniküs ve Oktavyüs adında iki erkek ço - cuk bile veren bu güzel kadın da eğlen - menin yolunu bulmuştu. Bir aralık kapı yavaşça açıldı: — Palladis, sen misin? — Evet, efendimiz.., — Nasıl? — Yollar boş... Artık gidebiliriz. Messalina dişlerini sıktı. Lâkin kendisini çabuk toparladı ve: — Gidelim... Dedi. Palladis Mısırlı bir köle idi ve impara, toriçenin bütün gizli işlerine e bakar, sar- sılmaz bir bağlılık gösterirdi. Salonun dip tarafındaki küçük kapıdan çıktılar. Daracık bir merdiveni indiler. Ce ne daracık ve karanlık bir koridoru kolay- lıkla açtılar. Çünkü bu, onların hemen he- men her gece geçtikleri yoldu. Bu yol onları sarayın arka tarafındaki bir kapıya götürdü. Mısırlı köle elindeki a- mnahtarla bu kapıyı açt ve ikisi de karalara bürünmüş oldukları için hiç kimseye gö - rünmeden Romanın karanlık sokaklarına daldılar. On beş, yirmi dakika sonra Messalina beyaz bir örtüye bürünmüş olarak Roma- nin izbe meyhanelerinden en büyüğüne gir- Mmişti. Burası eğlenmek için gelen esmer de - rili gemicilerle, iri yarı glâdyatörlerle, e- kerler, serseriler ve haydutlarla doluydu. Şurada Golvalı ve palabıyıklı uzun boylu bir asker, gurada Daçyalı bir glâdyatör, 8- tede Sicilyalı bir kaç gemici, ve daha öte- de gene bunlara benziyen bir kargaşalık.. Hepsi de çılgın gibi içiyorlar, yarı çıp - lak hadınlarla altüst oluyorlar, haykırıyor- lar, kahkaha atıyorlardı. İkide bir ağır bir küfür havayı sarmıyor, birisinin kanlar içine de yere yıkıldığı görülünce mayhanenin basık tavanını sarsacak — kadar — kuvvetli kahkahalar yükseliyordu. Meyhanenin köşesinde iki metre bo » yunda kalın bazulu, demir bilekli, iri ya- m bir glâdyatör oturuyordu. Diğerleri gi- bi gülmüyor, ikide bir| di. kapıya bakıyordu. Mesalinayi kapıda görünce yerinden fır- ladı. Yüzünde günlerce aç kaldıktan sonra birdenbire nefis bir avla karşılaşan canae| gülümsedi. varların sevinci okunuyordu. Gene saraya dönerken onunla ilk köşe- Mesalinayi de meyhaneye giren her ka-| de karşılaştı. din gibi karşılamak istediler, Üç dört kişi| — Delikanlı genç kadının dizlerine kapan- birden bir sevinç baykınışı atarak ona koş- | dı: tuları Bir kadın daha geldi... Gelsin!... — Onları her zaman bulamıyoruz. — Yarin belki Galyaya gideriz. — Belki de Mezapotamyaya... — Yaşasın kadınlar!.. Bötün bu seslerin üstünde bir homurtu duyuldu: — İlişmeyinl.. Çekilinl O benimdir... Bunu meyhanenin — köşesinde - oturan Daçyalı glâdyatör yerinden fırlıyarak ba- ğırmişti. Bu ses ayağa kalkmış olanları ol- dukları yerde çivilemek için yetti. — Sesin geldiği tarafa baktılar ve çekildiler. Şimdi imparatoriçe Mesalina, Romanın — Sizi seviyorum. Sizin için her şeyi yapmağa hazırım. Artık yalnız sizin için yaşamak istiyorum. Mesalina bu yalvaran ve bir bebek gibi güzel olan delikanlıyı gülerek karşıladı: — Fakat ne yapayım ki aramızda Tag- ranyüs var. Ondan çekinirim. — Onu öldürürüm. — Bunu yapabilirsen, ne mutlu!.. — Bana inanın! — Lâkin... Nasıl ödüreceksin? — Pek kolay. Meyhanede bir kavga ve bir hançer vuruşu... — Hayır... Dokuz gün sonra Clâdya - tör güreşleri var. Onunla kargı karşıya gel Va. — Onu yenersem benimsiniz, değil mi? — Elbet... Zaten onu sevmiyorum. Kor- Mesalina burada kendisini küçük adile işti. kuyorum da... tanıtmakta bir zarar görmemişti. Glâdyatör Tagranyüs onu kucaklıyarak havaya kaldırdı. Biraz önce ayrıldığı kö - şeye götürdü. Kuvvetli kollarının arasın * da sıkıyor, eziyor, o kadar hırpalıyordu ki bu kadınım kabalıklara nasıl dayanabildi - Kine şaşılırdı. Halbuki o bundan sonsuz bir haz duyuyordu. ; » Ğ el * (Aren) in dört tarafındaki anfiteater - lerde otüz bine yakın inskn vardı. İmpa - rator Klod Roma halkını eğlendirmek için bugün meydana üç yüz kadar fil, arslan, kaplan, kurt, sırtlan ve boğayı karma karı- gik bir halde salıvermiş, onların korkunç ğ DA b a homurtular, çığlıklar, kükremeler ve ulgi malarla birbirlerini parçaladıkları görül « müştü, Saxheş Roma halkı, kadın, erkek ve çat cuk, güneş doğmadan buraya toplanmışı bir taraftan şarap içerek, diğer taraftas yarı çıplak - kadınlarla kucak — kucağış yemişler yiyerek vahşi hayvanların bo e gazlaşmalarını seyretmişti. Şimdi de insanlar birbirlerile boğuşu « yorlardı. Yüzer kişilik iki grup bibirini kan içim de yerlere serdi ve ayakta ancak sekiz o9 kişinin kaldığı görüldü. Bir aralık meydana iri yarı ve iki metrğ boyunda bir Glüdyatözle yakışıklı, genç vg4 orta boylu bir arkadaşı çıktı. İmparatorun yanında oturan Jüli bu dg Kikanlıyı görünce: — Ne güzel çocuk!.. Yazık bunal.. Dedi. Fakat Mesalinanın yüzünde vahşi bir za fer rengi parladı. İki Glâdyatör de kollarını imparatorg doğru uzatarak selğmladılar: — Sezar, şimdi ölecek olanlar seni sç « lâmlıyorlar!., Bunlar Tagranyüsle Kastanyüs idiler, Tagranyüs düşmanına candan gelen bit hinçla bakıyordu. Onun sadece - bir sirki düşmanı değil, ayni zamanda kışkırtılmış ve kıskanç bir canavar olduğu hemen bele K oluyordu. Zaten bu iki savaşçı böyle karx g1 karşıya dururken bir aygırla bir ceylânj andırıyorlardı. Tagranyüsün başında yüzünü yarı yas tıya örten bir miğfer, belinde enli ve kös seleden bir kemer, dizlerinde zırhlar ve ayaklarında kısa çizmeler vardı. Silâh olak rak elinde ancak bir buçuk karış uzunlu e ğunda iki tarafı keskin ve enli bir bıçak tus tuyordu. Kastanyüs çıplaktı ve düşmanına karşı Üç çatallı bir mızrakla hücum edecekti. Dövüş yaman oluyordu. Birbirlerine saldırıyorlar, hamle yapı « yorlar, birdenbire geriliyerek tekrar hü w cuma geçiyorlardı. Genç ve güzel Glâd « yatör ayni zamanda pek çevikti. Daçyalı canavar omuzundan, kaburgasından ve — bacağından — yaralanmış. — kanlara bulanmıştı. O her yarayı aldıkça anfiteate rın hele kadınlar tarafından çılgın alkış « lar ve sevinç haykırışları yükseliyordu. Kastanyüs dövüş sırasında iki defa Me« salinaya doğru göz atmış, anü düşünceli görmüştü: — Benim için korkuyorl.. Dedi. Lâkin birdenbire Tagranyüsün yana m tıldığı, kısa kılıcile düşmanın — mızrağına vurarak onu ittiği görüldü. Koca cunavat göz açıp kapıyacak kadar bir zamanda de- Kkanlıyı altına almış, ayağile onun boğa » zına dayanımıştı. Şimdi binlerce kişinin ağzından birbi « rini tutmıyan haykırışlar çıkıyor, ayağa kalk kanlar, kendi aralarında dövüşenler, meyx dana taş yağdıranlar görülüyordu. Tagranyüs elindeki kısa ve enli —kılıci delikanlının boğazına sürterek kesmek için hazırdı. Seyircilere baktı. Onların bir çoğu sağ ellerinin baş parmaklarını, yukarıyaç bir çoğu da aşağıya çevirmişti. Yukanıya çevirenler: — Öldürmet.. Aşağı çevirenler iset — Öldürt. Demek istiyorlardı. Tagranyüs bunlardan hangisinin çok ol« duğunu kestiremedi ve imparatora doğru baktı. İmparator elindeki elmayı sırarak par Mmağını aşağı çevirmek üzereydi. — Fakat gözdesi onun elini tuttu ve yukarı çevir « di. İmparator sevgilisine bakarak sırıttı. Bütün kadınlar da parmaklarını yukaf gevirmişlerdi. 4 “Kastanyüs bu sırada Mesalinaya son de- fa bakmıştı. Onu son dela ve içini çekerek görmek, hiç olmazsa gözlerile öpmek ve kucaklamak istemişti, Fakat ne oluyordu? Bu kadın Mesalina değil mi yoksa? Gözlerini açıp kapadı ve daha dikkatlı baktı, Evet,.. Aldanmıyordu. Mesalina sağ elinin baş parmağınınaşa « ğiya doğru uzatarak: — Öldürl..*Öldürl.. Diye işaret ediyordu. Genç Glâdyatör sanki şimdiden ölmüş- k - Gözlerini yumdu. (Lütfen sayfayı ç