10 Sayfa #SON POSTA OLUM MANGASI *“Son Posta , nın tefrikası: 112 Yazan A, R, Cemilin kurduğu plân bütün teferrüatile ve muvaffakiyetle tatbik edilmişti Fakat o anda Cemil, bir ok gibi sıç- Famış; elinde fener tutan adamın girt- lağına sarılmış; söz söylemesine mey- Yan bırakmadan yere yuvarlamıştı. Yi- ne o anda kapının dar ve uzun kemeri altında sessizçe bir mücadele başlamış- tı. Ölüm mangasının efradı da, kapıyı açan üç adamın üstüne atılmışlar; bun- lara ağız açtırmaya imkân vermeden |içeri uzatmış.. bu geniş taş odada yer- yerlere yuvarlamışlar; ağızlarını sım-lere serilerek yatanları birer birer say- şıkı tıkamışlar, gömleklerini yırtıp ip | maya başlamıştı. Burada, tam yirmi gibi burarak ellerini ve ayaklarını bağ- |dokuz kişi vardı. lamışlar, Beşer adım fasıla ile yere| Bunlardan çoğu, tüfeklerini duvar- uzatmışlardı. lara asmışlardı. Bir kısmı da, yattıkları Cemil, Süleymanın kulağına eğil -| yerde yanlarına uzatmışlardı. miş: Cemil; tekrar arkadaşlarının yanla- — Bu oyunu iyi oynadın Süley -İrına gelmiş; şöyle bir tertibata giriş - man!.. Eğer bundanwonra da bir mü-|miş! nasebetsizlik etmiyecek olursan, Ab-| — Rizal.. Muhafızların daha kaç dülbârinin paralarının bir kısmını sa-|yerde kovuşları vardır. na vereceğim, — Biri, bu... Kalenin uç tarafında Demişti. üç kovuş daha vardır. Süleyman, inler gibi bir sesle: — Burada bir gürültü olursa, ora - — Yâ, seydi!.. Görüyorum ki ten, Jardan duyulur mu?.. Gebbar ve kudretli bir adamsın, Sana| — Duyulmak ihtimali çoktur. An - ihanet etmemeye ahdediyorum. Sen -| cak şu var ki, Nâsır Mebhüt, muhafız- — Mangal.. Dur. Tüfok as, Kasa- tura çek. O derin zulmet ve sükünet içinde, hafifçe madeni sesler işitilmiş, — çelik bir kasaturanın tınlaması, billür gibi ak- setmişti. Cemil, ayaklarının ucuna basa ba- sa o kapıya yaklaşmış; başını kapıdan den başka bir şey de istemiyorum. Ba- na acı, İşin bittikten sonra, beni öldür- me. Bu, bana kâfi. Diye cevap vermişti. Cemil; Allahı, Peygamberi, bütün enbiyâ ve evliyâları şahit tutarak saf ve cahil bir Yemen dağlısında kanaat hâsıl edecek derecede kuvvetli bir ye- min etmiş: — SBSeni öldürmiyeceğim. Hattâ, va- ların çoğunu almış götürmüş. Eğer burada kalan muhafızların bir kısmı da uzak kovuşlarda ise, o zaman.... — KÂâfi., anladım... Şimdi sen, bu kovuşa gireceksin. Evvelâ, kovuşun nihayetinden başlıyarak silâhları iki - şer ikişer kapıya getireceksin. Fakat dikkat et; silâhlar birbirine çarpmasın. Ses çıkarmasın. Dedi. Ve sonra onbaşıya emir ver- dettiğim mükâfatı da verecaeğim. Yal- nız, dikkat et. Biz buradan uzaklaştık- tan sonra, eğer en küçük bir ses çıka - rirsan, Salih seni derhal öldürecek. Demişti. Hayatının, bir kıl üzerinde durduğu- nu anlıyan Süleyman, bu teklifi kabul etmişti. Cemil, oradakilere şu emirleri ver - mişti: — Salih!. Sen, burada kalacaksın. Bunlardan hangisi, kımıldayacak ya- hut bağırıp çağıracak olu>»raa, han - çerini derhal onun kalbine saplıyacak- sın... Rizal.. Sen de düş önümüge. Bizi, evvelâ muhafızların yattıkları yerlere götür. Haydi bakalım.. man - gal... Sessiz sedasız.. ileri, arş!.. Riza önde, bir hayal gibi kayıyordu. |" j Cemil, onu takip ediyordu. Sekiz on dakika içinde muhafızların Kapının kemerini geçmişler, sola | bütün tüfekleri toplanmış; dışarı nak- di: — Efradı, kapının kenarına sıra ile diz. Bunlar, içeriden verilecek silâh- ları, elden ele geçirecekler. Şuraya üs- tüste istif edecekler... Eğer bu sırada muhafızlar uyanırlar da işimizi boz - maya kalkışırlarsa, derhal silâhlar bıra- kılacak.. kovuştan içeri dalınacak. Ka- saturalarla üzerlerine atılmacak .Ben emri vermedikçe, kat'iyyen silâh kulla- nılmıyacak, Bu emir, kulaktan kulağa bütün manga efradını dolaşırken, Riza ko - vuştan içeri giriniş; Cemil de hançe - rini çekerek kapınin yanında durmuş; gözlerini alaca karanlık içinde derin bir uyku çeken muhafızlara dikmiş - bükülmüşler; dar ve uzun bir dehliz | ledilmişti. “içine girmişlerdi. Başlarının uçların - 'da yarasalar uçuşuyor; her tarafta in- sanı iliklerine kadar titreten bir sessiz- Hik hüküm sürüyordu. Bu dehlizin dibinde, hafif ve sarım- trak bir ışık görünüyordu. Duvara a- sılmış olan küçük bir petrol lümbasın- “dan sızan bu işık, açık bir kapıyı ay - dınlatıyordu. Riza, başini geri çevirmiş.. Cemi lin kulağına eğilerek: — İştet.. Kovuşlardan biri. Demişti. Cemil, Rizayı omuzundan tutarak geri çekmiş. Bir elile de, arkasından gelen onbaşının göğsüne dayanarak fısıltı ile şu emri vermişti: O zaman Cemil, kovuşun demir ka- pısini usül usul gekmiş; kapadıktan sonra kapının üstündeki büyük kilidi, halkadan geçirmşiti. O zaman dudaklarında beliren mem- nun bir tebessümle: —Artık buradakiler, mezara gir - mişler; demektir. Hadi bakalım, Ri - za,. şimdi öteki kovuşlara. Demişti. Bu kovuştan sonra gittikleri iki ko- vuş, bomboştu. Son kovuşta da, ancak on beş kadar muhafız - bulunuyordu. Bunların da sessizce silâhları toplan - miş; kapıları çekilerek kapatılmıştı. O zaman Cemil, Rizaya dönerek: (Arkası var) —— —— M Aradan altı yıl geçmişti. Mesalina 48 yı- hında Konsül Sülyüsle birleşerek impara « foru öldürmeğe kalkıştı. Fakat bu plün meydana çıktı. Sülyüs kendisine gönderilen hançerle in. thar etti. Ve mırıldandı: — Kastanyüs!.. Sesinde, merhamet dilenen bir hal var- dı. Kastanyüs gözlerini indirdi. Tribün hançeri kaptı ve Romaya dün- Mesalinaya da bir hançer gönderilmiş- | Yanın her tarafından gelen, her renkte ve t. Fakat o kendi tatlı canına, kendi elile | et güçlü, € kıyamadı. Ölüsünü görmek için iki zabitle beraber giden Tribün, onu ağlarken bul- du ve bağırdı: — Kadın, cesur ol ve Ramalı olduğunu gömerl.. Mesalina başını kaldırdı. Gözleri önce miterkeklerile doymıyan gü- Zel ve olgun kadının güzel ve olgun göğ « süne saplandı. Kastanyüs irkildi. Mesalina sarayın renk renk mermer! den işlenmiş olan süslü döşemesine yıkıldı. Göğsünden akan kıpkizil kanlar - beyaz Üstünde kıpkızı! bir aşk ka - der. mermerleri hâkime çevrildi, fakat çabucak onunm ya -|İranfili gibi büyüyor ve gittikçe koyulaşı - Ü kundaki zabite doğru kaydı. B SO 4 eç K b Ai İ yordu. BULMACA Soldan sağa: | — Hastalık, bozulmuş bir şeyi yap- mak. 2 — Büyük, güneşin cildi karart - ması. 3 — Servetlerin dopdolu — olduğu yer, bir Ğ ilâvesile bir nevi yağmur olur. 4 — Beyaz, sarf ve nâhivden «make n ismi. 5 — Hava tebeddülleri ile uğraşan- ların meşgale yeri, değer. 6 — Sanatkâ - rane yazılmış bir romanın janrı, erkek, 7 — Memurin kanunlarından birinin is - mi. & — Eritmekten emri hazır, spor mü- sabakası, rabıt. 9 — Kılıcın kılıfı, ilâcın türkçesi. 10 — Lezzet, uzunluk. J1 — İsim, masa gözü. Yukarıdan aşağıyat | — Cenk. 2 — Yakınlık, isim. 3 — Günün farsçası, hafif soğuk. 4 — Koş » mak. 5 — Takım, kaçmaktan emri hazır, 6 — Hayvanlara verilen yiyecek, yediği- miz hazmeder. 7 — Uzağı gösteririz, cağ iz, cağ. B — Zaman, bir tavuk cinsi, ilâcın türk. çesi. 9 — Derece, çocuk doğurtan. 10 — Tiksinmek, hedef. 11 — Kapı kanatla - rının hafif açıklığı, bir L ilâvesile madeni ip olur. Dünkü Bulmacanın Halli: Soldan sağa: | — Heyecan, aba, 2 — An'ane, lâl. 3 — Sazende, kelp. 4 — Tığ. kalın. 5 — Âlim, gene. © — Nataşa, al. 7 — At, A- rif. B — Resmi. 9 — Adana, ata. 10 — Tara, ile, V1 — İta, endaka. Yukarıdan aşağıya: ! — Hastane, att. 2 — Enmayi, tadat. 3 — Yazgan, ârü, 4 — Ene, lâhane, 5 — Cennet. 6 — Damar, mâ. 7 — ELl, şıra. B — Kiyafet. 9 — Aleni, saik. 10 — Bal, na, lâ. V| — Alp, elbise. Tokat İcra Dairesinden : Pairemizden gönderilip Son Posta gazetesinin 31-5-36 tarihli nüshasında çıkan ve Tokadın Semerkant cadde ve sokağında 26 numaralı evin satışı hak- kındaki (lânda mezkür evin (1440) se- himde 1125 sehimi olacak iken sehven (1140) ve salış saatı (12) olacak iİken (15) yazıldığından tashih olunur. Beşinci lera Memurluğundan : Mahcuz olup paraya çevrilmesine karar verilen ev eşyası 22-6-36 tarihine tesadüf eden Pazartesi günür saat 9 dan 10 na kadar birinci açık artlırma su- retile Küçükpazarda Saatçı yokuşunda 19 No, lu hanede paraya çevrileceğin- den talip olanların mahallinde hazır bulunacak memuruna müracaat elme- leri ilân olunur. (656) — İstanbul Asliye Mahkomesi Birinci Hukuk Dairesinden: Holantse Bank Üni N. V. ye merhün bulünan- 3000 adet İzmir sanayi ve Ticaret T. A, Ş. hisse senedi 2 nci artlırma suret 25 Haziran 1986 Cuma günü saat 10 ile 12 arasında İstanbul Menkul kıy- metler ve kambiyo borsasınd asatıla- cağı ilân olunur, (23771) —dA Adliyenin ilk tahkikatı, bizzat baş müdeiumuminin riyasetinde teşekkül eden bir heyet tarafından üç gün üç gece - fevkalâde mahrem bir şekilde - devam etmiş; bilhassa baş ağa müte - addit istievaplardan geçirilmiş; ve son- ra Beyoğlu mahkemesine tevdi — edil- |mişti. (1) Alelâde bir intihar hâdise - İsinin bu derece mahrem tutulması da, bu meselede ifşâsı câiz olmıyan bir çok pürüzlü noktaların bulunduğunu hissettirmekte idi. Bâhusus,. veliahtın - her ne şekilde olursa olsun - ölümünü mütcakip, şeh- zade Vahdeddin efendinin usulen ve resmen (veliaht) ilân edilmesi lâzım- gelirken; bu ilân keyfiyeti, tahkikatın neticesine kadar tehir edilmişti. O tarihte, Vahdeddin efendi ile bu mesele arasında bir rabıta bulunabilip bulunamadığını - ancak bu tahkikat ile bizzat meşgul olan bir iki zattan başka - hiç kimse tarafından bilinmi - yor. Ve bu meselede, bütün esrarile beraber o devrin herkesi kendi derdine düşüren hâdisatı arasına gömülüp gi- Eski Osmanlı Veliahtı katledilmiştir. Yazan: Ziya Şakir şir ağanın bir heyet tarafından ifade- sinin alınmasına ve bu ifade evrakının da - Vahdeddine karşı - bir silâh ola- rak saklanmasına karar veriliyor. Adliye nazırının riyaseti altında, adliye ricalinden iki zattan ve merkezi umumi azalarından diğer bir zattan ve bir de merkez kumandanı Cevat Beyden mürekkep hususi ve mahrem bir he « yet teşekkül ediyor. Bu heyet Beşir a- ğgayı dinliyor. Beşir ağa, Enver paşaya olan itiraf- larını burada da birer İşirer tekrar edi- yor. Veliahtın sinirlerini bozan esbabı birer birer nakletmekten çekinmiyor. Yalnız, ölüme sebebiyet veren ustura- nın veliahtın eline nasıl geçtiğine ve ölümün ne suretle vukua geldiğine dar ir sorulan suallere - bütün vaat ve teh- ditlere rağmen - müsbet hiç bir cevap vermiyor. Fakat heyetin bütün zan ve şüpheleri, bu hâin arabın üzerinde te- merküz ediyor. Hattâ bu arada İbra - himin de celp ve isticvabı düşünülü - yor. Fakat bu tahkikat resmt olmadığı için meselenin dagdagalanmasından ürkülüyor. (Şimdilik) kaydile bun - diyor. Fakat.. aradan kısa bir zaman geçer geçmez vak'anın hakikatını ifşaya ve - sile olan vak'alar zuhur ediyor. Evvelâ; Yusuf İzzeddin efendinin vefatı üzerinden çok geçmeden, Beşir ağanın, eski efendisi ( yeni veliaht ) Vahdeddin efendiyi sık sık - ziyarete gittiği duyuluyor. Yusuf İzzeddin e - dan vaz geçiliyor. Beşir ağanın istic - vap evrakı bir kaç torba içine konulu- yor. Her tarafları mühürleniyor. Adli- yenin (mühim ve mahrem evrak) hıfzına mahsus olan mahallinde hıf « zediliyor. Beşir ağaya da bu mesele etrafında fevkalâde ketümiyet gös - termesi tavsiye edilerek meselenin res- miyete konulması için zaman bekleni - fendi ailesi bundan müteecesir oluyor. O sırada Beşir ağanın mühim bir iha- net ve sahtekârlığı tutuluyor. Bunun ü- zerine, aile arasından kovuluyor. Yine aradan kısa bir zaman geçi - yor. Sultan Reşad Vefat ediyor. Vah- deddin padişah oluyor. O zaman Be - şir ağa, padişaha müracaat ederek vak- tile kendisine vaadettiği (Kızlar ağa- s1) memuriyetini istiyor... Artık mu- radına nâil olan ve kimseye ihtiyacı kalmıyan Vahdeddin, bu haris ve men- faatperest araba yüz vermiyor. Hattâ, bed muamele ediyor... Bunun üzerine Beşir ağa intikam sevdasına düşüyor. Doğruca Enver paşaya geliyor: — Beni, ister asın. İster kesin. Bir sırrım var. Size söyliyeceğim!. Diyor; ve Yusuf İzzeddin efendiye yaptığı ihanetleri birer birer itiraf e- diyor; bütün bunları, Vahdeddinin em- rile yaptığını söylüyor. yor. Halbuki, hâdisat İttihatçıların aley: hine zuhur ediyor. Mütareke devrinde Vahdeddin vaziyete tamamen hâkim oluyor. (Yusuf İzzeddin efendi me - selesi), İttihatçıların aleyhine olarak ortaya atılmak isteniliyor. Adliye müls- teşarı olan Sait molla tarafından bu ev- rak meydana çıkarılıyor. Bilâkis Vah. deddinin aleyhine olduğu görülür gö- rülmez; evrak derhal imha ediliyor. * Bize bu mühim vak'ayı anlatan; İt- tihatçılar devrinde merkezi umumide mühim bir mevki sahibi olan ve bugün de hayatta - ve bilhassa karilerimiz a- rasında * bulunan, yalan söylemesine imkân ve ihtimal tasavvur olunmiyan bir zâttır. Sonra.. bu hakikatlere vâkıf olma - ları lâzımgelen ve bugünkü neşriyatı yakından takip ettiklerine hiç şüphe Enver paşa, Beşir ağayı gizlice tev- kif ve ihtilâttan menettiriyor. Babı - âliye geliyor. Meseleyi Talât paşaya anlatıyor. Talât , düşünüyor. Ya-|,: bunları pılacui muımeleı;'i'î)iıduıbimyîrmiıv :: K:Ykl;: xk&î'&-w": miyor. Merkezi umumi azalarından bir |Jursa, biz de onları derin bir hürmet ve iki zât ile istişare ediyor; nihayet, Be-| »innetle dinleriz. Elverir ki; iddia e- (1) Bu mosele etrafında görüştüğümüz | dilen bir hakikat meydana çıksın... bazı zevat (Galata mahkemesi) inden —SON— edilmiyen — Yusuf İzzeddin efendinin mensupları da berhayattır. Biz, mev - sukiyetine emin olarak dinlediklerimi- Devlet Basım Evi Direktörlüğünden: Miktan Cinsi Tahmin Muvakkat bedeli teminatı 800 metre Açık kahve rengi ve — 3360.00 Lira 252.00 Lira nefti maroken Yukarda renk ve miktarı yazılı Marokenin 3/Temmuz/936 Cuma günü saat on beşte Basımevimizde yapılacak olan eksiltmesine girmek isteyenlerin muvakkat teminatlarını veznemize yatırarak o gün muayyen saatte K m yonumuza başvurmaları ilân olunur. “ Şartname ve nü- muneleri hergün Ayniyat şefliğinde görülebilir, — (3354) Gümrükte şeker satışı İstanbul Gümrük Satış İşleri Müdü rlüğünden : Haziranın 23 üncü günü kapalı za rf usuliyle 51611 kilo Toz şekeri satı- lacaktır. Almak isteyenlerin Akşam g azetesinin 5/6/936 G, nüshasındaki ilânımızı okumalarını ilân ederim. (3050) PROTEjiN Frengi ve Belsoğukluğundan mubhufaza eden en müessir — ilâçlır. .